Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





d) Kadın fıtratı 6 страница



Emrettiğ ini yapmak, arzuları nı bir kanun gibi benimsemek, ö z ifadesiyle İ slâ m’la ç eliş tiğ i ve ç atı ş tı ğ ı nda hakimiyeti/egemenliğ i onda gö rmek, nefsi ilâ h tanı mak olur. Nitekim Rabbimiz, Peygamberimize yö nelttiğ i buyruğ unda nef­ sinin batı l isteklerine uyanı, nefsini ilâ hlaş tı ran kiş i olarak yeriyor:

“Gö rdü n mü o arzuları nı ilah edinen kiş iyi? Ş imdi onun ü zerine sen mi bek­

ç i olacaksı n. ”

İ lâ hı mı z Allah’ı mı z iken ve bizler Rabbimizin biricik ilah olduğ unu ikrar ederken, nefsimizin hâ kimiyetine boyun eğ mekle amelî hayatta nefsimizi tanrı edinmiş oluyoruz. Aç ı kç a ifade edersek, devrimizde toplumumuz bü yü k kı s­

 

2  Yû suf, 53.

3  Keş fü l­Hafâ, Hadis No: 412.

4  C. Sağ î r, 2/86.

5  Sü nenü t­Tirmizî, Kitabü l Fezâ ilil­Cihad, Bab. 2. Hn. 1621.


 

399


 

 


 

400


mı yla nefsini ilâ hlaş tı ran fertlerden kuruludur. Cahiliye devrinin Lat, Uzza ve

Menat gibi huzurunda baş eğ ilen bü yü k putları n yerini, yaş adı ğ ı mı z modern cahiliyette tanrı laş tı rı lan nefisler almaktadı r.

Peygamberimiz tanrı laş tı rı lan nefislerle ilgili olarak ş ö yle buyurmuş tur:

“Allah’ı n ibadet edilecek yegane mabutluğ u bir tarafa sema gö lgesi altı nda ar­

zuları na uyulan nefisten tapı nı lı r daha bü yü k bir ilâ h yoktur. ”6

Allah’ı n ferdî ve sosyal hayatı mı zı dü zenleyen emirlerine sı msı kı sarı lma­ yı ş ı mı z, ö rneğ in namaz kı lmayı ş ı mı z, ç ı karları mı z iç in adil uygulama, doğ ru ticaret, dü rü st iş ç ilik, sağ lam imalâ t yapmayı ş ı mı z, fert ve toplum hakları na tecâ vü z ediş imiz, baş arı lı olamayacağ ı mı z gö revlere talip oluş umuz, faiz, ka­ raborsacı lı k, rü ş vet, zina, iç ki, kumar gibi haramlar/yasaklardan kaç ı nmayı ş ı ­ mı z nefislerin ilâ hlaş tı rı ldı ğ ı na delildir.

***

İ slâ m Dini’ne fiilen karş ı ç ı kan ve onun fert ve toplum hayatı nda yö netici egemen otorite olması nı arzulamayan bü yü k putlar da nefislerdir.

Katiyetle bilinmelidir ki, Allah’ı ilah tanı manı n ilk gereğ i, nefsin hâ kimi­ yetini  red  etmektir.  Mü ’minler  bu  gerç ekten  gaflet  eder  de,  nefsî  arzuları nı Allah’ı n emir ve yasakları na, Ş anlı Peygamberin buyrukları na tercih yoluna gi­ derlerse, Casiye Sû resi’nin 23. â yetinde aç ı klandı ğ ı ü zere, kendi amelleri sebe­ biyle Allah’ı n sapı klı ğ a uğ rattı ğ ı, kulakları ve kalplerini mü hü rlediğ i, gö zleri­

ni de perdelediğ i bedbahtlardan olurlar.

Ancak ş urası da bir gerç ektir ki, ­husû siyle yaş adı ğ ı mı z toplumlarda­ nef­ sin menfi emel ve ihtirasları na karş ı mü câ dele vererek bu elem verici kayı ptan korunmak ş ü phesiz ç ok gü ç tü r.

Sevgili Peygamberimizin, Peygamber olduğ u halde sı k sı k “Allahı m! (Beni yaş attı ğ ı n sü rece) gö z aç ı p kapayı ncaya kadar olsun beni nefsimin yö netimine bı rakma” ş eklindeki duaları, yapı lması gereken nefis mü cadelesinin zorluğ u­ nu ve bu mü cadelede Allahtan yardı m istenilmesi gereğ ini gö stermektedir. 7

Mü slü man olarak yaş amak ve can vermek isteyen her ferd, nefsinin İ s­ lâ m’la ç atı ş an arzuları na karş ı İ slâ m’ı rehber tutmuş aklı n rehberliğ inde ciddî bir mü câ dele vererek, nefsini hakka ve hayra yö neltmeye ç alı ş arak bu zorluğ u

 

 

6  Furkan 43; M. Zevâ id, 1/188.

7  C. Sağ î r, 1/57.


 

 


yenmek mecburiyetindedir. İ man bunu gerektirir, ö lü mü ve ö lü m sonrası ha­

yatı tefekkü r edebilen akı l bunu icap ettirir. Bunun iç indir ki Peygamberimiz:

“Akı llı, nefsini itaat altı na alan ve ö lü mden sonrası iç in amel eden kimsedir. ”8

buyurmuş lardı r.

Mü ’minler!

Nefsin bâ tı llara ve ş erlere eğ ilimli arzuları nı İ slâ m’a yö nlendirmeyi, Ahi­ ret hayatı iç in ç alı ş mayı, tabiî ve zarurî olan zevklerden mahrum bı rakan do­ nuk ve cansı z bir hayata talip olmak ş eklinde anlamamalı yı z.

Nefsin arzuladı ğ ı, bedenî ve ruhî bü nyemizi tahrip eden, zararları aç ı k, fa­ kat sayı ları belirli haramlar bir tarafa, dü nyamı zdaki bü tü n nimetler ve lezzet­ ler, ebediyete uzanan tü m arzu ve emeller biz mü ’minler iç indir.

Hayata maddeci bir mantı kla bakan ve onu ş ehvet yarı ş ı ve kelle, gö bek mü sabakası olarak değ erlendirenlerin ve bu anlayı ş ta ı srar edenlerin bâ tı l gö ­ rü ş leri ve alç akç a yaş ayı ş ları na aldanmamalı yı z.

Hayatları nı konumlandı ramamı ş ve amaç landı ramamı ş bu zavallı tiplere

Kur’â n diliyle ş ö yle demekten baş ka yapı lacak bir ş ey yoktur:

“Yesinler, iç sinler, zevk etsinler, emel onları oyalaya dursun, yakı nda bile­

cekler. ”9

Hutbemizi Nâ ziat Sû resi’nden â yetlerle bitiriyorum:

“Azgı nlaş an ve dü nya hayatı nı â hiret hayatı na tercih eden kiş inin varacağ ı yer hiç ş ü phesiz Cehennem’dir.

Rabbinin sorgulaması ndan/azabı ndan korkan ve de nefsini alı koyan kiş inin gi­

deceğ i yer de mutlaka Cennet’tir. ”10

 

 

8  Miş kâ tü l­Mesâ bî h, Hadis No: 5289.

9  Hicr, 4.

10  Nâ ziat, 36­41.


 

401


 

 

Ç evremizi Gerç ek Mü minlerden Kurmakla Vazifeliyiz

 


 

402


İ slâ m  Dini’nin  Kur’â n’la  koyduğ u  ve  Hz.  Muhammed’le  ö rneklendirdi­

ğ i kurallara gö re yaş amakla yü kü mlü olan mü ’minler, ç evrelerini de gerç ek mü ’minlerden oluş turmakla mü kelleftirler.

Aş ağ ı da anlamları nı sunacağ ı mı z â yetler, bu gö revimizi aç ı klamaktadı r. Maide sû resi, â yet 55­56:

“Sizin  Velî niz;  dostunuz/yardı mcı nı z  ancak  Allah’tı r.  O’nun  Peygamberidir. (Allah’ı n emirlerine ve yasakları na) boyun eğ ici olarak namazı dosdoğ ru kı lan, zekâ tı veren mü ’minlerdir.

Kim, Allah’ı, Peygamberini ve inananları veli (dost/yardı mcı ) edinirse (ç ok iyi bilsin ki) ş ü phesiz Allah taraftarları olanlar ü stü n gelecek olanlardı r.. ”

Tevbe sû resi â yet 119:

“Ey Mü ’minler! Allah’ı n emirleri ve yasakları na aykı rı lı ktan sakı nı n. (İ ma­

nı nda, sö zleri, davranı ş ları ve iş lerinde) doğ ru olanlarla beraber olun. ”

Mü slü man olarak yaş amak ve can vermek isteyen her fert, sosyal ç evre meselesi ü zerine ciddiyetle eğ ilmek mecburiyetindedir.

Eğ er Mü slü manlar yukarı da sunduğ umuz â yetlerin ı ş ı ğ ı nda yü rü mez, ha­

yatları nı n her â nı ve safhası nda gerç ek mü ’minleri araş tı rmaz, kü ltü rel, iç timaî

ve  iktisadî  mü nasebetlerini  onlarla  dü zenlemezlerse,  İ slâ mî  hayattan  ö dü n vermiş,  bu  ilahi  dü zeni  yaş amak  aş k  ve  imkâ nları nı  bü yü k  ö lç ü de  yitirmiş olurlar.

Peygamberimiz, bu gerç eğ e ş u hadisleri ile dikkatimizi ç ekmiş lerdir:

“İ nsan, dostunun dinini; (onun inanç ları ve yaş ayı ş ı nı ) izler.. Bu sebeple siz­

den her biriniz dost edineceğ i kimseyi iyi araş tı rsı n. ” 1

 

 

1  Riyâ zü s­Sâ lihin B. Ziyaret­i Ehlil­Hayri... Hn. 8.


 

 


Mü ’minler!

İ slâ m Dini veli edineceğ imiz kiş ilerin, bir diğ er anlatı mla ferdî, ailevî ve iç timaî  iliş kilerimizi  kuracağ ı mı z  kimselerin,  arkadaş lı k  tesis  edeceğ imiz  ve istiş arede bulunacağ ı mı z ş ahı sları n, İ slâ m’ı, iman ve amel manâ sı na anlayan gerç ek  mü ’minlerden  olması  gerektiğ ini  aç ı klamaktadı r.  Bu  aç ı klamaları  ile, kimleri veli/dost/yardı mcı edinemeyeceğ imizi de beyan etmiş olmaktadı r. An­ cak ç evre probleminin bü yü k ö nemi dolayı sı yladı r ki dinimiz;

a) İ slâ m Dini’ne inanmayan kâ firleri,

b) İ slâ m’la diğ er dinler, inanç lar, felsefi sistemler ve sekü ler yaş antı lar ara­ sı nda gidip gelen mü nafı kları akrabamı z da olsa veli edinemeyeceğ imiz bir di­ ğ er ifadeyle dost/yardı mcı edinemeyeceğ imiz ve de iş birliğ i yapamayacağ ı mı z gruplar olarak bildirmektedir.

Rabbimiz ş ö yle buyurur:

“Eğ er, babaları nı z ve kardeş leriniz (İ slâ m Dinini) inkâ rı, ona imana sevip yeğ ­ liyorlarsa onları sizi temsil edecek, adı nı za iş lem yapacak veliler(dostlar/yardı m­ cı lar) edinmeyiniz. Sizden, kim onları veliler edinirse, ) onlar zalimlerin ta ken­ dileridir. ”2

c)  İ slâ m  Dini,  kâ firleri  ve  mü nafı kları  veliler  edinmekten  sakı nmamı zı emretmekle  yetinmemiş  ibâ detsizler,  ahlâ ksı zlar,  hakları  ve  hü rriyetleri  ç iğ ­ neyen zalimler ve ferdî ç ı karları nı iç timaî yararları n ü stü ne ç ı karan sö mü rü cü menfaatperestlerle de onları onaylayı cı ve destekleyici iliş kiler kurmamamı ­

zı emretmiş tir.

Yü ce Rabbimiz, bu konuda bizlere ş ö yle emir buyurmaktadı r:

“Affedici ol. Marufu; (İ slâ m Dinine, olgun akla ve ilme uygun olanı ) ı emret

(Gerç eğ i kabul etmez ve yaş amaz) cahillerden de yü z ç evir. ”3

“Gerç ek dı ş ı yemin edip durana aş ağ ı lı k kiş iye, kusur arayı p kı nayana, durmadan sö z gö tü rü p­getirene, sü rekli olarak iyiliğ e engel olana, (fert ve top­ lum hakları na) saldı rana, (helal­haram tanı maz) gü nahkâ ra, (davranı ş ları nda kaba ve) acı ması z olana… ve (toplumda) kö tü lü ğ ü ile damgalı kiş iye... Sakı n

ha (bu gibi kiş ilere) boyun eğ me. ”4

 

2  Tevbe, 23.

3  A’raf, 199.

4  Kalem, 10­13.


 

403


 

 


 

404


Aziz Mü ’minler!

Aç ı kç a  anlaş ı lacağ ı  ü zere  insanlar  arası nda  İ slâ m  Dini’ne  inananları, mü ’minler arası nda da İ slâ m’ı saf bir aş kla yaş amaya ç alı ş an olgun Mü slü man­ ları seç mek, onlarla dostluk kurmak, onlarla birleş mek mü kellefiyetindeyiz.

Dinimizde, Cuma namazı nı n farz, Bayram namazları nı n vacib ve geç erli bir mazeret olmaksı zı n vakit namazları nda cemâ ate katı lmanı n mü ekked sü n­ net oluş unun en belirli amacı, gerç ek Mü slü manlardan oluş an bir muhit(ç evre) hazı rlamaktı r.

O  halde;  alı ş veriş  yaptı ğ ı mı z  bakkalı,  manavı,  esnafı,  tü ccarı  ve  ima­ lâ tç ı ları, iş lerimizi yaptı rdı ğ ı mı z sanatkâ rları, tevkil ettiğ imiz hukukç uları, iş verdiğ imiz iktisatç ı ve mü hendisleri, aile doktorları mı zı İ slâ mî ç izgide yaş a­ maya ç alı ş anlardan seç mek mecburiyetindeyiz.

Aynı ş ekilde ç alı ş tı rdı ğ ı mı z iş ç ileri, mü esseselerinde ç alı ş tı ğ ı mı z iş veren­

leri, okuduğ umuz yazar ve mü ellifleri, arkadaş lı k kurduğ umuz kiş ileri, iliş ki­

li olduğ umuz yö netici ve sendikacı ları, hü lâ sa sü rekli veya geç ici olarak temas kurduğ umuz bü tü n toplum fertlerini ciddi bir seç ime tabi tutmak, en ş uurlu,

en doğ ru ve en mazbut olanları nı tercih etmeye ç alı ş mak, imandan sonra ge­

len en bü yü k ve ihmal kabul etmez gö revlerimizden biridir.

Samimî bir iman, gü ç lü bir irade ve de maddî ve manevî fedakâ rlı k iste­ yen cihad nitelikli bu vazifemizde baş arı ya ulaş mamı z elbette ki pek zordur. Zira, mü ’minler arası na bile olumsuz vası flar taş ı yan tipler vardı r.

İ slâ m Dini’ne gö re yaş amaya ç alı ş mayan bir ç evrede ı srar batı l inanç la­

ra ve erdemsiz yaş antı lara prim vermek, kö tü lere zemin hazı rlamaktı r. Kendi­

mizle birlikte cemiyetimizi de eş iğ ine ve ilâ hî lanet gö lgesi altı na sokmaktı r.

Bu  gerç eğ i  aç ı klamak  iç indir  ki  Ş anlı  Peygamberimiz  tarihî  bir  ö rnekle bizleri ş ö ylece uyarmakta ve irş ad etmektedir:

“İ srail oğ ulları arası nda (toplumu etkisi altı na alan) ahlâ kî ç ö kü ntü ş ö yle baş ladı. Onlardan biri, (gü nah iş leyen diğ er) birine rastladı ğ ı nda ş ö yle derdi:

­  Be adam!  Allah’tan  kork,  yapmakta olduğ un iş i  bı rak. Zira,  o  iş  sana helâ l değ ildir.

Ne var ki ertesi gü n aynı adamla karş ı laş tı ğ ı nda) iş lediğ i gü nahı sü rdü r­

mü ş olması ) onunla oturması, yemesi ve iç mesine engel olmazdı. Onlar bö y­

le yapı nca Allah bir kı smı nı diğ er kı smı na; (iş lemediğ i halde gü nahı onayla­


 

 


yanları n  kalplerini  gü nah  iş leyenlere)  benzetti  de  (bü tü nü  Allah’ı n  lanetine

uğ radı lar. )”5

Mü ’minler!

Ç evremizi gerç ek mü ’minlerle kurma vazifemize ciddiyetle sarı lmamamı z bizi bâ tı llarla, ahlâ ksı zlı klarla, fert ve toplum hakları na tecâ vü zlerle ş ekillen­ miş sonucu elem ve  hiret azabı olan karanlı k bir yaş antı iç ine sü rü kleyebilir

Tecrü belerin ş ahitlik ettiğ i bu hakikati, Kur’â n’ı mı z konu almakta, inkâ rcı

ve isyancı ç evrelerin sebep olabileceğ i elemli geleceğ i tablolaş tı rmakta ve aza­

ba uğ rayacakları n nedametlerini yansı tan ifadelerle de ş ö ylece seslendirmek­

tedir.

Furkan Sû resi, Â yet 27­29:

“Kı yamet Gü nü gerç ek hü kü mranlı k rahmetiyle kuş atı cı olan Allah’ı n olacak­ tı r. Ama o gü n, inkarcı lar iç in pek yaman bir gü ndü r. (Cehennem ateş inde kavru­ lacakları ) o gü n (fert ve toplum hakları na mü tecaviz ve ö z nefsine) zalim kim­

se, ellerini ı sı rı p ş ö yle diyecektir:

­ Keske Allah’ı n Peygamberiyle (ve O’nun izinde gidenlerle) beraber bir yol tutsaydı m. Vah baş ı ma gelene; keş ke (beni İ slâ m Dini’nden saptı ran) falancayı dost edinmeseydim. Andolsun ki beni, bana gelip­ulaş an Kur’an (yolundan) o sap­ tı rdı. ”

Aziz Mü ’minler!

Burada ş u ö nemli hususu da hatı rlatmak isteriz.

İ manlı ve amelli kiş ileri tercih etmek, İ slâ mi ö lç ü lere gö re kö tü olan kiş i­

leri ikaz ve irş ad etme ö devimizi engellememelidir. Zira, kö tü leri, kö tü lü kleri

ile beraber benimsemek baş ka, onları bir Hak ve Halk insanı olarak uyarmak ve gerç eğ i gö stermek baş kadı r.

Konumuzu bir hadisle ö zetleyelim.

İ lk mü ’minlerden bir topluluk sordular:

­ Ç evre edindiğ imiz arkadaş ları mı z­dostları mı zı n hangisi daha hayı rlı dı r

Ya Resû lellah!

Peygamberimiz ş ö yle buyurdular:

 

5  İ. Kesî r, Maide, 78, (2/83).

Ayrı ca Bak. Ahzab, 66­68; Sebe, 31­33; Saffat, 51­61.


 

405


 

 

­ Gö rü lmesi size Allah’ı hatı rlatan, konuş ması bilginizi­amelinizi artı ran,

davranı ş ları ­iş leri de sizi Ahiret Hayatı na hazı rlı ğ a yö nlendiren kiş i en hayı r­

lı arkadaş /dosttur. 6

Bu  hadî sin  ç izgisinde  yaş ayanlar  iç in  Mevlâ mı zı n  verdiğ i  bir  mü jde  ile hutbemizi bitirelim:

“... Allah onları, altı ndan ı rmaklar akan Cennet’lere koyacak, iç lerinde ebedî olarak kalacaklardı r. Ö yle ki, Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan hoş nut ol­ muş lardı r. İ ş te onlar Allah taraftarları dı rlar. İ yice bilin ki, Allah taraftarları emelle­ rine erenlerin ta kendileridir. ”7

 

 

406

 

6  M. Zevâ id, 10/226.

7  Mü câ dele, 22.


 

 

İ slâ mî  Adalet ve Cemiyetimiz

 

 


İ slâ m Dini â dil olan Allah’ı n insanlı k iç in koyduğ u adalet ö lç ü lerine da­

yalı bir hayat Nizamı ’dı r.

Dinimize gö re adalet ferdî ve iç timaî hayatta istikrarı n, gü vencede olma­

nı n ve huzurun ana ş artı dı r. Ahiret mutluluğ una ermenin temel sebebidir.

Bunun iç indir ki Kur’â n â yetleri ve peygamberimizin buyrukları;

a) Toplumsal vazifelerin dağ ı tı mı nda

b) Emniyet ve adalet kurumları nı n icraatı nda, c) Toplum kuruluş ları ile fert iliş kilerinde ve

d) Kiş iler arası mü nasebetlerde, adaletli olunması nı emir buyurmaktadı r. Muhterem Mü ’minler!

Adil olunması ile ilgili bir Kur’â nî yasası nda Yü ce Rabbimiz ş ö yle emir bu­

yurur:

“Ey İ nananlar! Kendiniz, ana­babanı z ve yakı nları nı z aleyhinde de olsa adale­

ti titizlikle uygulayan ve Allah iç in ş ahitlik eden (insan)lar olun... ”1

Manâ sı nı  sunduğ umuz  bu  â yetten  aç ı kç a  anlaş ı lacağ ı  ü zere  İ slâ m  Dini mü ’min, gayr­ı mü slim ayı rı mı yapmaksı zı n, akrabalı k tü rü yakı nlı k tefriki­

ne yer vermeksizin adaletin tatbik edilmesini istemektedir. Mâ ide sû resinin 8. â yetinde de hususiyle ş u ö lç ü yü koymaktadı r:

“... Bir topluluğ a olan ö fkeniz sizi adaletsizliğ e sü rü klemesin. Adil olun... ” Aziz Mü ’minler!

a) Cemiyetlerin siyasî, iktisadî ve hukukî yö nden istikrarlı bir bü nyeye

 

 

1  Nisa, 135.


 

 

407


 

 


 

408


sahip olabilmesinin biricik değ iş mez ş artı, iç timaî vazifelerin adaletle dağ ı tı ­

mı dı r.

Pek tabiî dir ki, bir cemiyette ö rneğ in ilim kü rsü leri, yö netim ve yargı or­ ganları ve memuriyetler, inanç lı, bilgili ve faziletli insanlara baş ta adalet ol­ mak liyakat ö lç ü alı narak dağ ı tı lmadı kç a, o toplum gü vensizlik ve ç ekiş me­ lerle za’fa uğ rar.

Mü slü manları n bu karanlı k ve geriletici duruma dü ş memeleri iç indir ki

Rabbimiz ş ö yle buyurmuş tur:

“Hiç ş ü phesiz Allah size emanetleri (amme hizmetlerini) ehilleri (olan bilgi

ve ihtisas sahihleri) ne vermenizi ve insanlar arası nda hü kmettiğ iniz zaman ada­

letle hü kmetmenizi emreder. Allah size ne gü zel ö ğ ü t veriyor. Ş ü phesiz Allah iş iten

ve gö rendir. ”2

Aziz Peygamberimizin: “Vazifeler, yapabileceklere değ il de bilgisiz ve tec­ rü besizlere verildiğ inde Kı yameti gö zet. ”3 buyurması da adaletsiz cemiyet bi­ nası nı n ç ö keceğ i gerç eğ ini aç ı klamak iç indir.

b)  Cemiyetin  mutluluğ u  ve  geliş imi  iç in  sosyal  gö revlerin  adaletle  tev­

zi edilmesi gereğ i kadar Emniyet ve Adalet teş kilâ tları nı n da adaletin kutsal gö lgesinde icrâ â t yapması gereklidir. Bunun iç indir ki, İ slâ m Dini adaleti mü l­ kü n temeli olarak vası flandı rmı ş, â dil uygulamayı ibâ det olarak değ erlendir­ miş tir.

Adaletin, adalet mü esseselerinde, adalet mü vezzilerinin elinde, adalet adı ­ na, adaletsizce katledildiğ i bir cemiyette elbette huzur ve istikrar kalmaz. Gü ç ­ sü zü nü ezen, fakirini sö mü ren cemiyet elbette ki felah bulmaz.

İ ç timaî buhranları mı zı n en belirgin sebeplerinden biri de budur.

Emniyet ve Adalet kuruluş ları nda adaletin gerç ekleş tirilmediğ i cemiyetle­

rin ç ö kmeye mahkû m olduğ unu, bakı nı z Peygamberimiz nası l aç ı klamı ş tı r:

“... Zayı fları n hakları kuvvetlilerinden alı nmayan bir topluluğ u Allah zul­

me boyun eğ me gü nahları ndan nası l arı ndı rı r. ”

“Ey İ nsanlar! (İ yice biliniz ki; ) sizden ö nceki topluluklar, iç lerinden soy­ lu; gü ç lü biri hı rsı zlı k (gibi bir suç ) yaptı ğ ı nda bağ ı ş lamaları, fakir; gü ç sü z biri suç iş lediğ inde ceza tatbik etmeleri sebebiyle yı kı ma uğ ramı ş tı r. ”4

 

 

2  Nisa, 58.

3  El­Camiü s­Sağ î r (Iza vü sside), 1/36.

4  Sü nen­ü İ bn­i Mace, Babü ş ­Ş efâ atı Fil­Hudud, Hadis No: 2547.


 

 


Aziz Peygamberimiz, zulmü n yargı yı rü ş vetle satı n almak veya yanı ltmakla

meş rulaş tı rı lamayacağ ı nı ve Allah’ı n mutlaka tecelli edecek adaletinden kaç ı ­

nı lmayacağ ı nı da ş ö ylece aç ı klamı ş tı r:

“Ben  ancak  bir  insanı m.  Siz  yargı lanmak  iç in  huzuruma  geliyorsunuz. Sizden biriniz delilini diğ erinden daha aç ı k bir ş ekilde (ortaya koyup) ifade edebilir. Ben de dinlediğ ime gö re kiş inin lehine hü kü m veririm. Ancak dinle­ diğ ime gö re hü kü m vereceğ im iç in mü ’min kardeş inin aleyhine olmak ü zere kimin lehine hü kü m verirsem (bilsin ki) ona ateş ten bir parç a ayı rı yorum. ”5

c) Emniyet ve Adalet mü esseseleri dı ş ı ndaki sosyal kurumlar ile ferd iliş ­

kilerinde de adaletin hâ kim kı lı nması da gereklidir.

Bir cemiyette kamu kuruluş ları â dil muamele yapmaz, krediler, burslar, ihaleler, eğ itim ve tedavi imkâ nları, adalet ç iğ nenerek ç ı karlar/yandaş lar doğ ­ rultusunda dağ ı tı lı r, yegâ ne ü midi bu kuruluş lar olan ilgi ve yardı ma muh­ taç iş sizler, fakirler ve â cizler kendi baş ları na bı rakı lı rsa, bu gibi toplumlarda adâ letsizliğ in doğ uracağ ı buhranlar, ş ü phesiz bü tü n toplum fertlerini etkileye­ cek ö lç ü de bü yü k, sü rekli ve acı olur.

Bunun iç indir ki, Kur’â nı mı zda Rabbimiz:

“Adil olunuz. Adalet takvaya; Allah’ı n rı zası na daha yakı ndı r... ”

“Zalimlere meyletmeyiniz, yoksa ateş azabı sizi yakalayı verir... ” ş eklinde ge­

rekç eli  emirler  vermekte,  ş u  mü him  gerç eğ i  de  sarih  bir  ş ekilde  aç ı klamaktadı r: “... Allah zulmeden toplumu baş arı ya erdirmez. ”6

Aziz Mü ’minler!

 

d) Fertler arası mü nasebetlerde de adaletin yaş atı lması zarurî dir.

Dinimiz, fertler arası mü nasebetlerde adalet ö lç ü lerine riâ yet edilmesini ve bö ylece gü ven verici olunması nı î manı n gereğ i kı lmı ş tı r.

Peygamberimiz ş ö yle buyurur:

“Gerç ek Mü slü man insanları n (mallan,  ı rzları  ve  canları  aleyhine) elinden

ve dilinden (bir adaletsizlik zuhur etmeyeceğ i hususunda) kendisine gü ven duy­

dukları kiş idir. ”7

 

5  Sü nen­ü İ bn­i Mace, Hadis No: 2317.

6  Sı rası yla bak. Maide, 8; Hud, 113; Tevbe, 10; Enam, 152; Hud, 113.

7  R. Salihin, B. Tahrimiz­Zulmi, İ. Mace, Hn. 3934.


 

409


 

 


 

410


Her ş eyi yerli yerine koymak olan adaletin, fert icrâ â tı nda bü tü n sö z, iş ve



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.