Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





d) Kadın fıtratı 4 страница




 

 


 

378


rilebilecek en kı ymetli ve en son demi olduğ una inananlardı r. İ nandı kları iç in

de İ slâ m Dini’nin, ortak aklı n ve bilimsel verilerin gerektirdiğ i gü zel amelle­

ri yapmak iç in aş kla ç ı rpı nabilenler, sü ratle yapı lması gerekenleri yapacağ ı m/

edeceğ im diyerek yarı nlara bı rakmayanlardı r.

Yaş adı kları â nı değ erlendiremeyenler, yarı nları bitmeyecek bir hazine gi­

bi gö renler, ş ü phesiz kendilerini giderilemeyecek tehlikelerin azâ b cenderesi­

ne sokmaktadı rlar.

Bunun iç indir ki, Rabbimiz bizleri ş ö yle uyarmaktadı r:

“Ey iman edenler! Allah’ı n emirlerine ve yasakları na aykı rı lı ktan korunun. Her bir kiş i Ahireti iç in ne yaptı ğ ı na baksı n. Aman aykı rı lı ktan korunun. Hiç ş ü phesiz Allah yaptı kları nı zdan haberdardı r. ”2

Ö mü r takviminin son yaprağ ı her an dü ş ebileceğ ine gö re, gerç ekten ina­ nanlar,  bü yü k  bir  ciddiyetle  İ slâ m  Ş erî ati’nin  mukaddes  emirlerine  bağ lan­ mak, yarı nlardan ö nce bugü nlerini ö n plâ na almak ve kı ymetlendirmek duru­ mundadı rlar.

Peygamberimiz ş ö yle buyururlar:

“Bü tü n iş lerde aceleden korunmak hayı rlı dı r. Ancak  hiret Hayatı ’na yatı rı m olacak iş lerde acele etmek (daha) hayı rlı dı r. Aman hayı rlar iç in acele ediniz. ”3

Mü ’minler!

“Bugü nler de dü nler iç in birer yarı nlardı. Bugü n ne yaptı m ki yarı n ne ya­ pacağ ı m”, dü ş ü ncesi mü ’minlerin bü tü n varlı ğ ı nı her an kuş atmalı ve bu te­ fekkü r, aş ağ ı daki sualleri vicdanlara yö neltmelidir.

­ Hakikî bir mü ’min gibi, dinimi, aslî ç ehresi ve gerç ek gü zelliğ i iç erisin­

de ne zaman tanı yacağ ı m?

­ Rahî m ve Rahman olan Rabbimin huzuruna gü nde beş defa yü rekten gelen bir sevgi ile ne zaman ç ı kacağ ı m?

­ Muhtaç olduğ um aş kı, irfanı ve ihlâ sı sağ lamak iç in boş vakitlerimi ve gecelerimi, ilim, tefekkü r ve ibâ detle ne zaman değ erlendireceğ im?

­ İ slâ m ahlâ kı ile ne zaman gerektiğ i gibi ahlâ klanacak, ne zaman sevilen ve sayı lan bir fazilet adamı olacağ ı m?

 

2  Haş r, 18.

3  Keş fü l­Hafâ, Hadis No: 943’ü n notu.


 

 


­ İ ç ki, kumar, zina, riya, yalan, sö mü rü, ve haklara tecavü z gibi dinin, ol­

gun aklı n ve ilmin yasakladı ğ ı iş leri ne zaman bı rakacağ ı m?

­ Nafakamı katı ksı z ve ş ü phesiz helâ lden kazanmak iç in ne zaman has­

sasiyet (duyarlı lı k) gö stereceğ im?

­  İ htirasları mı n  ve  ferdî  menfaatlerimin  karanlı ğ ı ndan  sı yrı larak  İ slâ m Dini’nin aydı nlı ğ ı nda ne zaman ü lkemin ve yurdumun insanları nı n haline ve geleceğ ine bakacağ ı m.

­ İ nandı ğ ı m ve ö zlemini ç ektiğ im ahlâ k, eğ itim, iktisad ve cemiyet dü ­ zeninin gerç ekleş mesi iç in bana dü ş en vazifelere ne zaman sarı lacak, imkâ n­ ları mı ne zaman seferber edeceğ im?

­ Bir mü ’min â mir ve iş veren gibi, ne zaman adalet gö sterecek, ikramcı olacağ ı m?

­ Bir mü ’min bilgin ve sanatkâ r gibi, ne zaman ü stü n eserlere ve estetik değ erlere sahib olacağ ı m?

­  Konferansları mı,  vaaz  ve  hutbelerimi  en  iyi  ş ekilde  ne  zaman  hazı r­

layacağ ı m?

Evet, ne zaman?

Mü ’minler olarak (ne zaman) sorusuna, bü yü k bir aş k ve heyecanla (ş im­ di, bu andan itibaren) cevabı nı veremiyor, sü ratle iş ve harekete yö nelemiyor, gelecek gü nlerle kendimizi teselli etmeye ç alı ş ı yorsak, iyice bilmeliyiz ki hü s­ randayı z/kayı ptayı z. Yarı nlar aydı nlı k olmayacak, daha da kararabilecektir.

Bugü n yapı lması gerekenleri yarı nlara bı rakmak ş ö yle dursun, yarı nlara bı rakı labilecek olanları gü nü mü zde yapmak arzusunu fiilen yaş amadı kç a, bu gü nü mü zü dü nü mü ze nazaran daha ileri bir tekâ mü lle kapayamayacağ ı mı z­ dan ö tü rü de hü sranda olacağ ı z.

Bakı nı z, Peygamberimiz bizleri nası l irş ad buyuruyorlar:

“İ ki gü nü mü savi geç en aldanmı ş tı r. Bu gü nü dü nü nden kö tü geç en ki­

ş i lanete uğ ramı ş tı r. Kâ rda olmayan kiş i ziyandadı r. Ziyanda olan kiş i iç in ise ö lü m daha hayı rlı dı r. Cennet’i arzulayan hayı rlara koş ar, ateş azabı ndan kor­ kan ş ehvetleri terkeder. Ö lü mü gö zeten kiş iye dü nya nimetleri ö nemsizleş ir. Dü nyayı Â hiret gayesiyle yaş ayan kiş iye, de felâ ketler basitleş ir. ”4

 

4  Keş fü l­Hafâ, Hadis No: 2406.


 

379


 

 


 

380


Yarı nları tü kenmez bir hazine gibi kabul edip de, istikbale(geleceğ e) ş u­

ursuz adı mlarla yö nelmek, akı llı ve inanç lı insanları n kâ rı değ ildir. Bu gerç eğ i aziz Peygamberimiz ş u sö zleri ile ne gü zel ifade buyurmuş lardı r:

“Akı llı, nefsini dizginleyip itaat altı na alan, ö lü mden sonrası iç in amel eden­ dir. Câ hil ise (Allah’a ve Peygamberine isyankâ r) nefsinin arzuları na tâ bi olan, (yapması  gereken  vazifelerini  yarı nlara  erteleyerek)  amelsiz  ü mitlerle  Allah’a bağ lanandı r. ”5

Allah’ı n takdiri ile fert ve cemiyet hayatı nda sebep ­netice kanunu câ ri iken, bu değ iş mez gerç ekten gafletin elem verici â kibetine uğ ramamaları iç in Hz. Peygamberin mevcut imkâ nları n sü ratle değ erlendirilmesini ö ğ ü tleyen ş u hadî sleri de inananlara ne bü yü k hakikat dersleri vermektedir!

“İ htiyarlı ğ ı ndan evvel genç liğ inin, hastalanmadan ö nce sı hhatinin, fakir­ liğ e dü ş meden zenginliğ inin, iş lere boğ ulmadan boş zamanı nı n, ö lü mü n gel­ meden de hayatı nı n kı ymetini bil. ”6

Aman iyi ameller hususunda acele edin. (Yakı n zamanda) karanlı k geceler gibi sapı klı klar (olacaktı r. Bu sapı klı klar dö neminde, ) kiş i basit bir dü nya ma­

lı ve mevki iç in dini inanç ları ndan taviz(ö dü n) verir. (Bunun iç in) de, sabah mü min akş am kâ fir, akş am mü min sabah kâ fir olur ç ı kar. ”7

Mü ’minler!

Yaş adı ğ ı mı z İ slâ m dı ş ı dü zenlerin bâ tı l inanç ve ideolojileri, kü ltü rel ve si­ yasal kurumları, baskı cı yasaları ve haram­helal ayı rı mı yapı lmaksı zı n sü rdü ­ rü len ç ı lgı nca yaş antı ları, hadî ste vukû bulacağ ı bildirilen karanlı k sapı klı kla­ rı n ta kendileridir. Gerç eğ in bu olduğ u da dü ş ü nü lü rse, bir an ö nce İ slâ m’a dö nmenin, onun koyduğ u ilahi kurallara gö re yaş amanı n, gö revleş tirdiğ i ha­ yı rlara ve gü zelliklere yö nelmenin gereğ i ve ö nemi anlaş ı lmı ş olur.

Mü ’minler!

Elemler, azablar iç erisinde faydası z nedametler duyacakları n bahtsı zlı ğ ı ­

na uğ ramamak iç in, Fâ tı r sû resinde canlandı rı lı p seslendirilen ş u sahneyi te­

fekkü rle izleyelim:

“Cehennem azabı iç inde feryad edecekler ş ö yle yakaracaklar:

 

5  Et­Tac, 5/212.

6  Miş kâ tü l­Mesâ bî h, Hadis No: 5174

7  Sü nen­ü Tirmizî, Hadis No: 2196.


 

 

Ey Rabbimiz! Bizi tekrar dü nya hayatı na dö ndü r de yapmakta oldukları mı z­

dan baş ka, (rı zana uygun hayı rlı ameller yapalı m. (Allah da onlara ş ö yle buyura­

cak: )

­Biz size tefekkü r edebileceklerin dü ş ü nebilecekleri (ve yapı lması gereken gü ­ zel  amellerin  yapı labileceğ i) kadar bir ö mü r vermedik mi? Hem size (bu gele­ ceğ i bü tü n ayrı ntı ları ile anlatarak) uyaran Peygamber de geldi. Artı k tadı n aza­

bı.  İ nkâ rları  ve  isyanları yla  kendi  kendilerine  kı yanları n  hiç  bir  yardı mcı sı  da yoktur. ”8

 

 

381

 

 

8  Fatı r, 37.


 

 

İ bâ det İ slâ mî  Emirlere ve Yasaklara Gö re Yaş amaktı r

 

 


 

382


İ slâ m Dini’nin ö zü Allah’a iman ve O’na ibâ det etmektir.

İ bâ det yaratı lı ş sebebimizdir. Yaradanı mı z bu gerç eğ i ş ö yle aç ı klar:

“Ben insanları ve cinleri ancak bana ibâ det etmeleri iç in yarattı m. ”1

İ bâ det;  ö lü nceye  kadar  sü rdü rmemiz  gereken  ana  vazifemizdir.  Bizlere ibâ det gö revini yü kleyen Rabbimiz ş ö yle buyurur:

“Sana ö lü m gelinceye kadar Rabbine ibâ det et. ”2

Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bü tü n peygamberler, ibâ detin ya­

ratı lı ş sebebimiz ve temel gö revimiz olduğ unu, bildirmek iç in gö nderildiler.

Rabbimiz bu gerç eğ i de Nahl Sû resinin 36. â yetinde ş ö ylece aç ı klamaktadı r.

“Andolsun, ‘Allah’a ibâ det ediniz. Tağ ut’tan (ş ahı slara, ilkelere, putlara tap­ mak) kaç ı nı nı z’ (diyerek tebliğ de bulunmaları iç in) biz her millet iç in de bir pey­ gamber gö nderdik... ”

İ bâ det biricik gö revimiz olduğ u gibi dü nya ve â hiret saadetimizin de ye­

gane vesilesidir.

Saygı değ er Mü ’minler!

İ slâ m Dini’ndeki ö nemini aç ı klamaya ç alı ş tı ğ ı mı z ibâ det nedir?

Allah’ı n her bir emir ve yasağ ı na itaat ibadettir. Kur’â nı mı zı n aç ı klama­ sı na  gö re  Peygamberi  Muhammed’e  itaat  Allah’a  itaat  olduğ u  iç in  Hz.  Mu­ hammed’in emirleri ve yasakları na itaat de ibadettir. 3

Allah’ı n ve Peygamberinin emirleri ve yasakları insan hayatı nı n bü tü nü nü kuş attı ğ ı iç in de ibâ det; hayatı ilâ hi ö lç ü lere gö re dü zenleyerek yaş amaktı r.

 

 

1  Zâ riyat, 56.

2  Hicr, 90

3  Kurtubî, 1/225; Nisa, 80.


 

 


Konumuzu bazı ö rneklerle aç ı klayalı m.

a) Namaz kı lmak, zekâ t vermek, hacca gitmek, doğ ru konuş mak, adalet­

li olmak, sö zleş melerin gereğ ini yapmak, gerç ek mü ’minlerle dostluk kurmak

ve  beraberlik  oluş turmak,  bü tü n  mü ’minlere  merhamet  kanatları nı  germek ibâ dettir. Ç ü nkü bunlar Allah’ı n emirleridir.

Ana­babaya,  akrabaya,  komş ulara  ve  arkadaş lara  iyilik  yapmak/saygı lı davranmak, etmek, Allah’ı n bildirdiğ i oranlara gö re mirası paylaş mak, İ slâ m’ı yaş amak ye yaş atmak iç in baş ta kü ltü r cihadı olmak ü zere her nevi cihada yö ­ nelmek ibâ dettir. Ç ü nkü bü tü n bunlar Allah’ı n emirleridir. Onun emirlerine itaat ise ibâ dettir.

b) İ nsanları, ilkeleri, kurumları ve rejimleri Allah’a ortak koş mamak, iç ki, kumar, zina, zulü m, kibir, faiz ve yalan gibi haramlardan sakı nmak ibâ dettir. Ç ü nkü bunları yasaklayan Allah’tı r.

c) Cemaat namazları na katı lmak, toplumun yararlanacağ ı hizmetlere koş ­ mak, selâ m verip­almak vermeyene vermek, gelmeyene gitmek, nefsimiz iç in istediğ imizi diğ er insanlar iç in de istemek ve benzerleri ibâ dettir. Ç ü nkü bun­ ları emreden/tavsiye eden Peygamberimizdir.

d) Mazeretsiz bekâ rlı ktan, erkek olarak kadı nlara, kadı n olarak erkeklere benzemekten sakı nmak, ı rkç ı lı ktan karaborsacı lı ktan… ve sö vmekten kaç ı n­ mak birer ibâ dettir. Ç ü nkü bü tü n bunlar ve benzerlerini yasaklayan ­salâ t ve selam ü zerine olsun­ Sevgili Peygamberimizdir.

Onun emirleri ve yasakları na uymak ise ibadettir.

Sunduğ umuz ö rnek bilgilerden anlaş ı lacağ ı ü zere ibâ det; Allah’ı n ve Pey­ gamberi Muhammed’in her bir emir ve yasağ ı na uymaktı r. Bazı mü ’minlerin eksik olarak kavradı kları gibi ibadet yalnı zca namaz kı lmak, oruç tutmak, zekâ t vermek ve hacca gitmek değ ildir. Bu ö zel vazifeler ibâ detler iç inde hususî bir ö nem taş ı yanlar ve yapı lmaları kaç ı nı lamaz olanlardı r.

İ slâ m’da ibâ det aç ı klamaya ç alı ş tı ğ ı mı z ü zere bü tü n hayatı kuş atı cı oldu­ ğ undan peygamberimiz, ibâ det tü rlerinin ç okluğ unu ifade etmek iç in herke­ sin anlayabileceğ i bir ş ekilde ş ö yle buyurmuş lardı r:

“İ bâ det yetmiş nevidir. En faziletli ibadet(lerden biri de) helâ l nzı k kazanmak­


 

383


tı r. ”4

 

4  K. Hafâ, Hn. 1699.


 

 


 

384


İ bâ detin anlamı ve ş ü mû lü (kapsamı ) bu olunca pek tabiî dir ki, mü ’min;

namaz, oruç, zekâ t ve hacla Allah’a ibâ det ederken sosyal mü nasebetlerini ah­ lâ k ve adalet esasları na gö re kurmak ve sü rdü rmekle de Allah’a ibâ det edecek­ tir. Bilgisi, sanatı ve memuriyeti ile topluma yararlı olmakla da Allah’a ibâ det edecektir.

Mü ’min, faizsiz, rü ş vetsiz, yalansı z kazanarak, fert ve cemiyet hakları na saygı duyarak, sö mü rü ye karş ı ç ı karak, sosyal adaleti savunarak ve ezilenlerin safı na katı larak da Allah’a ibâ det edecektir. Keza, iç ki, kumar, zina ve israftan kaç ı narak da Allah’a ibâ det edecektir.

Mü ’min İ slâ m Dini’nin ve ona bağ lı gerç ek mü ’minlerin, toplumun kü ltü ­ rel, siyasi ve ekonomik hayatı nda giderek daha bü yü k etkinlik kazanabilmesi iç in uğ raş ı vermekle de Allah’a ibâ det edecektir.

Hulâ sa mü ’min, her zaman ve her yerde, her iş ve her sö zle Allah’a ibâ det edecek, ibâ detini de Allah’a O’nu gö rü yormuş gibi yapacaktı r.

Evet, mü ’min Allah’a, O’nu gö rü yormuş gibi ibâ det edecektir...

Ş anlı Peygamberimiz bu gerekliliğ i aç ı klamak iç in ş ö yle buyururlar:

“Allah, bü tü n sö zlerin, davranı ş ları n ve iş lerin “Kendisini gö rü r gibi ibâ det et­

mek olan” ihsan ö lç ü sü ne gö re yapı lması nı farz kı lmı ş tı r... ”

“(O halde Allah’a O’nu gö rü r gibi ibâ det ediniz. ) Siz onu gö rmü yorsanı z da

O, sizi gö rü yor... ”5

­Salâ t ve Selam ü zerine olsun­ Peygamberimiz sunduğ umuz hadisleriy­

le bü tü n hayatı mı zı n ibâ det, ibâ detimizin de Allah’ı gö rü yormuş gibi olması gerektiğ ini bildirmiş lerdir. Peygamberimiz bu bilgi ve bilincin imanı n kemal noktası olduğ unu da ş ö ylece aç ı klamı ş tı r:

“İ manı n en ü stü n (derecesi) bulunduğ un her yerde, Allah’ı n seninle beraber ol­

duğ unu bilmendir. ”6

Muhterem Mü ’minler!

Ahlâ kla hukukun, fertle cemiyetin, adaletle merhametin, harple sulhun,

ö z ifadeyle dü nya ile  hiret’in bö lü nmez bir bü tü n olduğ u İ slâ m’da, her iş i ibâ det, her ibâ deti mutluluk haline getiren, Allah’a, O’nu gö rü r gibi ibâ det et­ me duygusudur. Ş ü phesiz biz O’nu gö rmü yor isek de O, bizi gö rü yor.

 

5  R. Salihin, B. Hilmi... Hn. 9; İ. Mace, Hn. 63.

6  C. Sağ ı r, 1/49.


 

 


Mü slü manlar, ibâ deti aç ı klamaya ç alı ş tı ğ ı mı z gibi İ slâ m’daki gerç ek anla­

mı yla kavramazlar, ibâ deti sayı lı birkaç emirde gö rü r, bö ylece ferdî ve ictimaî hayatı n kü ç ü k bir bö lü mü nde Allah’a yö nelir, diğ er bö lü mlerinde bâ tı l ilkele­

re ve hayat ş ekillerine tâ bi olurlarsa, apaç ı k hü sranda uğ rayan bedbahtlardan olurlar. Zira, mü ’minler dinin bir ucundan yani, hayatı n belirli merhalelerin­ de, muayyen iş lerle değ il; bü tü n ö mü r gü nlerinde, tü m sö z, iş ve davranı ş la­ rı yla Allah’a ibâ det edeceklerdir.

İ bâ deti, bilmemiz gereken ş ekliyle ö ğ renip yapamadı ğ ı mı z iç in itiraf ede­ lim ki, Allah’a ibadet yolları nı n toplumu iyiye gü zele ve doğ ruya gö tü rü cü mü ­ himce bir kı smı nı n iş lemez hale getirildiğ i bir cemiyetin insanları yı z.

Dü nya hayatı mı zı mutsuzlaş tı ran bu olumsuz geliş meler karş ı sı nda ger­

ç ek anlamda ibâ detli kullar olmaya mecburuz. Hayatı mı zı Kur’â n yasaları na

ve Sü nnet buyrukları na gö re tanzim ederek bü roda, fabrikada, mektepte, ca­ mide, evde... hulâ sa her zaman ve her yerde Allah’a O’nu gö rü r gibi ibâ dete yö nelmeli ve yaş ayı ş ı mı zla ö zlemini ç ektiğ imiz gerç ek İ slâ m insanı nı n ö rne­ ğ ini vermeliyiz.

Vermeliyiz, ç ü nkü dü nya hayatları mutlu, ahiret hayatları mesud olacak kullar hayatları nı ibâ dete adayan kullardı r.

Rabbimden,  cü mlemizi  bu  bahtiyar  insanlardan  kı lması nı  diliyor,  sö zü

Kur’â bı rakı yorum:

“Ş ö yle de: Benim namazı m da (diğ er) ibâ detlerim de, hayatı m da, ö lü mü m de hiç bir ortağ ı olmayan Alemlerin Rabbi Allah’ı ndı r. Ben (varlı ğ ı mı Allah’a yö nelt­ mekle) emrolundum.

Yine ş ö yle De! Allah her ş eyin Rabbi iken, ben Allah’tan baş ka bir Rab mi ara­

yacağ ı m?

Herkesin kazanacağ ı yalnı zca kendisinindir. Kendi (gü nah) yü kü nü taş ı yan hiç bir nefis, diğ erinin (gü nah) yü kü nü taş ı maz. Nihayet dö nü ş ü nü z ancak Rabbinizedir.

O, size ayrı lı ğ a dü ş tü ğ ü nü z gerç eğ i haber verecektir. Sizi yer yü zü nü n halî feleri kı lan ve size verdikleriyle sizi denemek iç in kiminizi kiminize derece derece ü stü n kı ­ lan da O’dur.

Gerç ekten Rabbin cezası pek seri olandı r ve ş ü phesiz O, hakkı yla bağ ı ş layan, gereğ ince merhamet edendir. ”7

 

7  Enam, 162­165.


 

385


 

 

Vazifelerimiz

 

 


 

 

386


İ slâ m Dini, ona inanan mü ’minlerin hayat programı dı r.

Mü ’minlerin tam bir iman ve aş kla hayatları na tatbik etmekle gö revli ol­ dukları bu yü ce programda belirlenen vazifelerimizi ana hatları yla aç ı klamaya ç alı ş acağ ı z.

* Rabbimizin yasaları nı ihtiva eden Kur’â n’ı hayat nizamı, Yü ce Peygam­

berimiz Hz. Muhammed’i (s. a. ) hayat ö nderi edineceğ iz.

* Kafamı zı ve kalbimizi İ slâ m Dininin Hayat Dü stû rları ile ç atı ş an inanç lara, ideolojilere, ö rflere, geleneklere ve tü m toplum kurumları ve dü zen anlayı ş ları ­

na kapatacağ ı z.

* Dinimizin ilk emri “oku” olduğ u iç in yediden yetmiş e kadar vahiy, in­ san, doğ a, tarihi eser, ilmî ve teknolojik kitap ve benzeri okunabilecek her ş eyi Allah’ı n adı yla okumaya ç alı ş arak ilmimizi/irfanı mı zı artı racağ ı z..

Ferdî  ve  iç timaî  hayatı mı zı,  geleceğ e  ait  projelerimizi  Kur’â n’la  ve  Pey­ gamberimizin buyrukları yla tanzim edeceğ iz. Bunun iç in de Kur’â n­ı Kerim mealleri  ve  tefsirlerinden,  Peygamberimizin  hayatı  ve  hadislerini  konu  alan ilmî eserlerden muntazaman dersler takip edeceğ iz. Ayrı ca, cemiyetimize da­

ha ciddî ve yararlı hizmetlerde bulunabilmek iç in de ihtisası mı z alanı na giren ilmî eserleri gü cü mü z ö lç ü sü nde takib ve tetkik etmeye ç alı ş acağ ı z.

*  Namazları mı zı  muntazaman  ve  ş artları na  uyarak  kı lacağ ı z.  Bu  kudsî gö rev, dinimizin ö zü dü r. Mü ’min namazla kalbini Allah’a bağ layacak, İ slâ m’ı yaş amak aş kı nı namazları ndan alacaktı r.

Meş ru bir mazeret olmadı kç a, namazları mı zı mutlaka cemâ atle kı lacağ ı z. Cemaat  ş uurunu  alevlendireceğ iz.  Zengin­fakir,  ö ğ retmen­ö ğ renci,  iş veren­ iş ç i, hulâ sa bü tü n mü ’minler cemâ at namazı na katı lacak, bö ylece camilerimizi


 

 

birer birleş me, tanı ş ma ve yardı mlaş ma ocağ ı haline getireceğ iz. Buluş ma yer­

lerimiz camiler olacaktı r.

* İ slâ m Dini’ni bilen ve onu hayatı na tatbik eden din bilginlerimizle ve fa­

ziletli mü nevverlerimizle (aydı nları mı zla) ç evremizi geniş letecek, sanat, ticaret ve arkadaş lı k iliş kilerimizi olgun mü ’minlerle kurmaya ç alı ş acağ ı z.

* Toplum menfaatlerini, ferdî ç ı karları mı za tercih edecek, ç evresine yarar­

lı, seven ve sevilen bir cemiyet insanı olmaya ç alı ş acağ ı z. Sanat, memuriyet ve ticaret hayatı mı z, imanı mı zı ve ideaelimizi yansı tacak ö lç ü de ü stü nlü k arzede­ cek, bü tü n sö zlerimiz, iş lerimiz ve davranı ş ları mı zla en gü zele talip olacağ ı z.

* Ş artlan gerç ekleş tiğ inde Hac vecî besini ifâ edecek, zekâ tları mı zı vere­ cek, akrabamı zdan yardı mı mı za muhtaç kadı n, erkek ve talebelere muntaza­ man nafaka ö deyecek, Allah rı zası iç in vermeyi vicdan zevki haline getirece­ ğ iz.


* İ ş yerlerimizi, iş ç ilerimizin her bakı mdan tercih edebilecekleri mü es­ seseler haline getireceğ iz. İ ş ç ilerimizi yediklerimizden yedirebilmek, giydik­ lerimizden  giydirebilmek  iç in  adil  ü cret  ö deyecek,  fazlası nı  da  vermeye  ç a­ lı ş acağ ı z. Ç alı ş tı ğ ı mı z iş yerlerine verimli olabilmek iç in iyi niyetle gayret gö s­ tereceğ iz.

Mü mkü nse, iş yerlerimizde her hafta devamlı vaaz ve konferanslar verdi­

recek, Cuma namazı vakitlerinde mü essesemizi mutlaka kapatacak, iş ç ilerimi­

zi cuma namazı na gö tü receğ iz.

* Din gö revlileri, ö ğ retmenler ve irş ad kabiliyetinde olan aydı nlar olarak camilerde, kahvelerde, ç eş itli dernek lokallerinde, dinî, ahlâ kî, tarihî, edebî mevzularda ve ç eş itli ihtisas dalları nda devamlı konuş malar yapacak, halkı mı ­

zı aydı nlatmaya ç alı ş acağ ı z.

* Durumumuza gö re mutlaka bir sivil toplum ö rgü tü nde gö rev alacağ ı z. Sosyal  yardı m  kurumları nı  istismarcı lara/ç ı karcı lara  bı rakmayacak,  ictimaî hizmetlere zaman ayı rmaya ç alı ş acağ ı z.

* Birbirimizi kaba bir tebliğ tavrı yla değ il, ince bir telkin edası yla yö nlen­

direcek, yekdiğ erimize hakkı, sabrı ve merhameti tavsiye edeceğ iz.

* Bilgilimiz cahilimizle, zenginimiz fakirimizle, â mirimiz memurumuzla, doktorumuz hastamı zla hulâ sa birbirimizle yardı mlaş ma iç inde olacağ ı z.

* Nemelazı mcı olmayacağ ı z. Gö rdü ğ ü mü z kö tü lü kler ve ahlâ ksı zlı klarla gü cü mü z nispetinde mü cadele edeceğ iz, Dilsiz ş eytanlardan olmamak iç in ne­


 

 

387


 

 


 

388


ticesi acı ve elemli de olsa gerekli olan her yerde Hakk’ı sö ylemeye ç alı ş acağ ı z.

Cesur ve atı lgan olacağ ı z.

* Birbirlerimize gü venecek ve bu gü veni artı rmaya ç alı ş acağ ı z. Bunun iç in

de arkadan katiyen konuş mayacağ ı z. İ yice araş tı rmadan, gerç eğ i ö ğ renmeden bir birimizi suç lamayacağ ı z.



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.