|
|||
d) Kadın fıtratı 5 страница* Borç ları mı zı aksatmaksı zı n zamanı nda ö deyecek, taahhü t ettiklerimizi mutlaka tahakkuk ettireceğ iz. Yalan sö ylemeyecek, ahde vefası zlı k etmeyeceğ iz. * Bilginlerimizle, tecrü belilerimizle istiş are etmeyi vazife bilecek, danı ş ma yı vazgeç ilmez usû l haline getireceğ iz. . * İ ç ki, kumar, zina, kibir, hile, karaborsa, faiz, sö mü rü ve zulü m gibi di nimizin kesinlikle reddettiğ i iş leri değ il bizzat yapmaktan alâ kalı olmaktan da hi kaç ı nacağ ı z. * Az da olsa daima helâ lden kazanacağ ı z. İ nanç lı ve ahlâ klı mü ’minler olarak siyasî ve iktisadî gü cü mü zü artı rmak iç in son sü ratle birleş ecek, ş irket leş ecek, her alanda ü retim yapan dev tesislerin sahibi olmaya ç alı ş acağ ı z. İ ş bi lir mü ’min mü teş ebbisler olarak gü veni sarsacak her tü rlü davranı ş lardan sa kı nacağ ı z. Ç evremize iktisadî birliğ in zaruretini yı lmadan anlatacağ ı z. Bizzat olumlu ö rnekler verebilmek iç in de fedakâ rlı k gö stereceğ iz. * Zengin de olsak tutumlu olacak, lü ks ve israfa katiyen yer vermeyece ğ iz. Sade ve mü tevâ zi bir yaş ayı ş ı arzulayacağ ı z. * Birbirimize ü stü n olmadı ğ ı mı zı bilecek, sahip olduğ umuz nimetin, ken di cinsinden bir amelle ş ü kü r isteyen ilâ hî bir lü tuf olduğ unu kavrayacak, yü celik ve ş eref ö lç ü sü nü n ancak iman, ahlâ k ve cemiyete hizmet olduğ una ina nacağ ı z. * Annebabamı za, bü yü klerimize, imanlı ve faziletli ilim adamları mı za, idarecilerimize hü rmette kusur etmeyecek, kü ç ü klerimizi sevecek, hastaları mı zı, ilgiye muhtaç mahkû m dostları mı zı ziyaret edecek, borç lu kardeş lerimi ze yardı m edecek, maddî durumu bozuk olanları gö zeteceğ iz. * Hak adamı olacağ ı z. Hak nereden ve kimden gelirse gelsin destekleye cek, aleyhimize de tecelli etse adaleti sevecek, zulmü ve zalimi desteklemeye ceğ iz. * İ slam Ahlâ kı ’nı n, vermeyene vermek, gelmeyene gitmek, hata edeni ba ğ ı ş lamak olmak olduğ unu bilecek, nefsimize ç ok ağ ı r gelse de bu davranı ş ları n insanı olmaya ç alı ş acağ ı z.
* Cemiyetimizde inanç sı zlı ğ ı n ve ahlâ ksı zlı ğ ı n geliş mesinden birinci derecede kendimizi mesul tutacak, ciddî bir Mü slü man olarak ö rnek olup olmadı ğ ı mı zı dü ş ü necek, gerekli atı lı mları kendimizden bekleyeceğ iz. * İ slâ m’ı yaş ama aş kı mı zı n artması, ihlâ sı mı zı n ç oğ alması iç in, farzla rı n dı ş ı ndaki nafile ibâ detlere devam edecek, gece namazları ndan, seher va ki duaları ndan feyz alacak, her kamerî ayı n 13. 14. ve 15. gü nlerini oruç la geç ireceğ iz. * Dü nya hayatı mı zı Â hiret gayesiyle yaş ayacağ ı z. Â hiret inancı nı bü tü n varlı ğ ı mı za sindireceğ iz. Ö lü mü n her an gelebileceğ inden, Â hiret hayatı mı zı n her an baş layabileceğ inden gaflet etmeyeceğ iz. Her mü him sö z, iş ve davranı ş ı n baş langı cı nda, kabri bü tü n aydı nlı ğ ı ve zulmetiyle, Allah’ı n huzurundaki muhakemeyi bü tü n azametiyle, cehennemi, ö lü mü aratı cı korkunç azabı yla, Cennet saadetini de tü m mutluluğ u ve gü zel liğ i ile ruhumuzda duymaya ç alı ş acağ ı z. * Bü tü n bu vazifelerin ifası na bizleri muvaffak kı lması iç in de inanç lı ve ü mitli gö nü llerle Rabbimize duâ edeceğ iz. Aziz Mü ’minler! Bizler iç in mukaddes bir hayat programı olan İ slâ m Dini’nin iki ana kay nağ ı; Kur’â n ve Sü nnet’in vacip kı lı cı ve ö ğ ü tleyici dü sturları ndan ö zetlemeye ç alı ş tı ğ ı mı z vazifelerimizi yapmadı kç a gerç ek mü ’min olamayı z. Nitekim Peygamberimiz ş ö yle buyurmuş lardı r: “İ man kalple bilmek, dil ile doğ rulamak, Allah’ı n ve Peygamberinin emirleri ve yasakları na gö re de amel etmektir. ”1 Hutbemizi â yetlerle bitiriyorum: “(İ slâ m Dinin iman esasları na, helaller ve haramları na) inanan ve (mü kel lef kı lı ndı kları ) gü zel amelleri yapanlara yaptı kları amellerine karş ı lı k, konukluk olarak Me’va Cennetleri vardı r. Ama, (vazifelerini terk veya ihmâ l ederek) fâ sı k olanları n barı nacağ ı yer ise ateş tir... ”2
1 Sü nenü İ bni Mace, Hadis No: 65. 2 Secde, 1920.
389
İ taat İ manı n Gereğ idir
390 İ taat, kâ inatta(evrende) cereyan eden umumî bir kanundur. En bü yü k se mavî cisimlerden kü ç ü cü k zerreciklere kadar bü tü n varlı klar, bilgisi ve kudreti sonsuz olan yaratı cı nı n koyduğ u tabiat kanunları na tam bir itaat gö sterirler. Tabiat kanunları kadar dü zenli, sü rekli ve ahenkli yasaları n yö netici dü ze ninde yaş ayabilmek, pek tabî idir ki, tabiat kanunları nı n yaratı cı sı nı n koydu ğ u kanunlara itaati zarurî kı lar. Tabiat kanunları nı yaratan Allah’tı r. O’nun koyduğ u ferdî ve sosyal yasa ları n bü tü nü de İ slâ m’dı r. İ ş te, varlı klar arası nda ö zel bir yeri olan insan, ilâ hî kanunlar arası nda hu susî bir mevkii olan İ slâ m’la itaate ç ağ rı lmı ş tı r. Mü ’min, bu ç ağ rı yı kabul ederek Allah’a, elç isi Hz. Muhammed’e ve O’nun tebliğ ettiğ i Kur’â n’a inanan ve itaati aslî vazife bilen insandı r. İ taat, imanı n gereğ idir, Mü ’min, Allah’a itaat etmek iç in inanan insandı r. O’nun emirleri ve yasak ları, ferdî, ailevî ve sosyal hayatı n geç erli dü zeni olmadı kç a, yâ ni Allah’ı n emir ve yasakları na itaat edilmedikç e iman zayı ftı r. Evet, Allah vardı r, birdir, her ş eyi Yaratan’dı r. Ezelî ve ebedî olandı r.. Gö ren, iş iten, dilediğ ini, arzuladı ğ ı anda ve istediğ i ş ekilde yapmaya gü cü yetendir. Maziyi, hali, istikbali ve yarattı ğ ı insanları n hayatları m tanzim edebilecek yasa ları en iyi bilen, emirler vermeye, yasaklar koymaya tek yetkili olan O’dur. Mü ’min olabilmek iç in Allah’a bü tü n bu ö lç ü ler iç inde inanmak gerekir. Allah’ı en bilgili ve kudretli Rab kabul edip de, tatbik olunması iç in koydu ğ u emirleri ve yasakları nı, uygulanması na gerek olmayan yasalar dizisi olarak
gö rmek veya ç evremize bu tü r bir gö rü ş ü n insanı olduğ umuz fikrini verdire bilecek yaş antı biç imlerinin iç ine dü ş mek, Allah korusun fiilen O’na inan mamaktı r. Aç ı klandı ğ ı ü zre, gerç ek anlamı yla Allah’a iman, ancak Allah’a itaatle ger ç ekleş ir. Bunun iç indir ki, O’nun emirleri ve yasakları na kayı tsı z ş artsı z itaat le vazifeliyiz. Hz. Muhammed’e iman da ona itaat etmek iç indir. Ç ü nkü O, yalnı z ina nı lmak iç in değ il, fiilen ö nder edinilmek iç in gö nderilmiş son Peygamber dir. O’na itaat etmedikç e gerç ekten O’nu ö nder tanı mı ş olmayı z. Ç ü nkü O’na inandı ğ ı mı zı ifade ettiğ imiz halde nefsî arzuları mı za tâ bi olmak, İ slâ m’la ç eli ş en kiş ileri ve ç atı ş an kurumları izlemek O’nu tanı mamaktı r. Bunun iç indir ki Peygamberimiz ş ö yle buyurmuş lardı r: “Sizden birinizin nefsi getirip tebliğ ettiğ im İ slâ m Dini’ne istekle tabi olmadı kç a gerç ekten iman etmiş olamaz. ”1 Muhterem Mü slü manlar! Mü ’min olarak vazifemiz, Allah’a, ve elç isi Hz. Muhammed’e kayı tsı z ş art sı z itaat etmek, bunun iç in de İ slâ m Dini’ni aş kla yaş amaktı r. Ö rneğ in Dinimizin bizlere yü klediğ i gö revleri yaparak ö rneğ in namaz kı larak, oruç tutarak, ş artları gerç ekleş tiğ inde zekâ t vererek, hacca giderek itaat etmeliyiz. Adil olarak, sö zleş melerimize uyarak, iş lerimizi Allah gö rü yor bilin ciyle gü zel yaparak, ortak akı l ç izgisinde uzlaş arak/uzlaş tı rarak itaat etmeliyiz. Eş lerimizle gü zel geç inerek, anababamı za, akraba ve komş uları mı za iyilikler de bulunarak itaat emeliyiz İ lme ve ihtisasa gö nü l vererek, bilgimizle, sanatı mı zla, memuriyet ve ti caretimizle ve ç eş itli sosyal faaliyetlerimizle cemiyete hizmet ederek, helâ l ka zanç lara talip olarak, sabı r, tevazu gibi ahlâ kî gü zelliklere yö nelerek… Allah’a ve Peygamberine itaat etmeliyiz. Gerç ek sebebini bilmesek de Allah’ı n ve ş anlı Peygamberimizin bizim iç in ancak kö tü ve ç irkin olan iş leri, zararlı olan davranı ş ları yasakladı ğ ı na inana rak ve bu inancı mı zı n gereğ ini yaş ayarak Allah’a ve Peygamberine itaat etme liyiz. Alkollü iç kiler, domuz eti ve sı hhatimizi zedeleyecek her tü rlü maddeler
1 M. Mesâ bih, Hn. 16.
391
392 gibi gı dâ î haramlardan, israf, karaborsacı lı k, kumar ve faiz gibi iç timaî haram lardan, rü ş vet, intihar, hı rsı zlı k, yaralama, zina ve yalancı lı k gibi hukukî ha ramlardan, gurur, kin, riya, hased gibi ruhî haramlardan kaç ı narak Allah’a ve Resû lü ’ne itaat etmeliyiz. Mü ’minler! Mü slü manlar Allah’a ve Resû lü Hz. Muhammed’e itaatle mü kellef ol dukları gibi, Rabbimizin yasaları nı ihtiva eden Kur’â n’da ve Peygamberimizin Sü nnet’inde itaat edilmesi bildirilenlere itaat etmekle de vazifelidirler. Bu itibarla: a) Anayababaya itaat, b) Hak ve adalet ü zere icraat yapan idarecilere itaat, c) Hak ve fazilet ö lç ü lerinden ayrı lmayan ilim adamları na itaat, d) Dinde aç ı kç a hü kme bağ lanmayan hususlarda bilgiye tecrü be ve ihti sasa itaat zarurî dir. Muhterem Mü ’minler! Sı rası yla Allah’ı n ve Peygamberinin kesin emirleri ve yasakları na, ö zgü r bı rakı ldı ğ ı mı z alanlarda orta akla ve bilimsel verilere itaatle yü kü mlü kı lan Di nimiz, bu itaat kaynakları na aykı rı lı ğ ı da gü nah/suç olarak vası flandı rı r. Zira, Yü ce Peygamberimizin ifadesiyle: “Allah’a isyan hususunda hiç bir yaratı lana (insana, ilkeye ve kuruma) ita at yoktur. ”2 Mü ’minler! Allah’a ve Peygamberine itaat ç izgisinde Cennet ö zlemi ve Cehennem kor kusu iç inde yaş ayalı m ki hayatı mı z gayeli ve gü ç lü olsun. Hakka bağ lı halk in sanı olalı m. Hutbemizi gerç ek mü ’minleri vasfeden ve erecekleri mü kâ fatı mü jdeleyen â yet manaları yla bitiriyorum: “Araları nda hü kü m vermek iç in Allah’a ve Peygamberine ç ağ rı ldı kları za man, mü ’minlerin sö zü: Ancak dinledik ve itaat ettik demeleridir. İ ş te bunlar zafer bulacak olan lardı r. ”
2 C. Sağ î r, 2/203.
“... Kim Allah’a ve Peygamberi’ne itaat ederse, Allah onu ağ aç ları altı ndan ı rmaklar akan Cennet’lere koyar. Orada ebedî olarak kalı rlar. İ ş te bu, en bü yü k kurtuluş tur/saadettir. Kim de Allah’a ve Peygamberi’ni tanı mayarak isyan eder, Allah’ı n koydu ğ u sı nı rları ç iğ neyip geç erse, onu da iç inde ebedî olarak kalmak ü zere ateş e koyar. Onun iç in aş ağ ı latı cı bir azâ b vardı r. ”3
393
3 Nur, 51; Nisa, 1314
Hz. Muhammed’e İ man O’nu Ö nder Edinmek İ ç indir
394 Allah ş anı nı yü celtsin Hz. Muhammed, Allah’ı n seç tiğ i ve Kur’â n yasala rı nı n tebliğ cisi kı ldı ğ ı son ve evrensel peygamberdir. Dü nya ve  hiret saadetimiz iç in Peygamberliğ ine inanmak mecburiyetin de olduğ umuz Hz. Muhammed’in, bü tü n insanlar tarafı ndan Hayat Ö nderi edinilmesi iç in gö nderildiğ ini Rabbimiz ş ö ylece aç ı klamaktadı r: “Biz seni bü tü n insanlara ancak mü jdeleyici ve uyarı cı olarak gö nderdik. Bö yle olmakla birlikte insanları n ç oğ u bu gerç eğ i bilmezler. ” “Biz, her bir Peygamberi de Allah’ı n izni ile ancak kendisine itaat olunsun di ye gö nderdik... ”1 Yü ce Allah, Peygamberimizi her sı nı f insanlı k izinden gitsin, ferdî, ailevî ve sosyal hayatta rehber tutulsun diye gö ndermiş, son emirleri ve yasakları nı ihtiva eden Kur’â n’ı nı onunla bildirmiş tir. Peygamberimiz, Kur’â nî bildirileri ve yasaları tebliğ etmiş, bizzat uygula yarak da yaş amı ş tı r. Bö ylece O, amelî hayatta her sı nı f insanlı ğ ı n aradı ğ ı ü stü n yaş antı ö rneklerini mukaddes hayatı nda bulabileceğ i bir ö nder olmuş tur. Gerç ekten O’nun nurlu hayatı incelendiğ inde gö rü lecektir ki; Allah’a inanmanı n, O’nun emirlerini uygulamanı n, yardı m etmeyi bir vic dan zevki haline getirmenin, insanlara insan oldukları iç in saygı duymanı n, intikama muktedir iken affetmenin, en gü zel ö rnekleri Peygamberimizin ha yatı ndadı r.
1 Sebe’, 28; Nisa, 64.
Ö z nefsi aleyhine de olsa adaletten ayrı lmamanı n, zulme ve kö tü lü ğ e kar ş ı asil bir heyecanla karş ı ç ı kmanı n, inanı lan bir davada candan canandan ge ç ercesine samimi bir mü cadele verebilmenin, doğ ruluk ö lç ü lerinden sapma manı n canlı ö rnekleri Peygamberimizin hayatı ndadı r. Sabrı n, merhametin, tevazuun, aile ve toplum yö neticiliğ inde mesuliyetin eş siz ö rnekleri Peygamberimizin hayatı ndadı r. İ nsanlara bilmedikleri hakikatleri ö ğ retmenin, hayrı yaymanı n, maddî gü ce, soy ü stü nlü ğ ü ne değ il, insanî erdemlere değ er vermenin, meş akkat ve mah rumiyetlere gö ğ ü s germenin en asî l ö rnekleri Peygamberimizin hayatı ndadı r. Sevmenin ve sevilmenin, iyiye yö nelmenin, gü zele â ş ı k olmanı n, doğ ruya sevdalanmanı n, tekâ mü le gö nü l vermenin en cazip ö rnekleri Peygamberimizin hayatı ndadı r. Hulâ sa O’nun varlı ğ ı ve yaş ayı ş ı bü tü n insanî değ erlerin kaynağ ı olmuş tur. Ç ü nkü O, Allah’ı n kitabı Kur’â n’a gö re yaş amı ş, bö ylece tebliğ ettiğ i Kur’â n’a ilk ö nce kendisi tâ bi olmuş ve O’nu sö zleri yanı sı ra ü stü n yaş ayı ş ı ile de aç ı k lamı ş tı r. Nitekim, Peygamberimizin ebedî â leme irtihalinden sonra, O’nun yaş ayı ş ı nı, bir diğ er anlatı mla ahlâ kı nı soranlara sevgili validemiz Hz. Â iş e (r. a. ) ş ö y le cevap vermiş tir: “Siz Kur’â n okumuyor musunuz? O’nun ahlâ kı /yaş ayı ş ı Kur’â n’dı. ”2 Aziz Mü ’minler! İ nancı mı z ve Ali İ mran sû resinin 31. â yetinde aç ı klandı ğ ı ü zere Allah’a sevgimiz gerektirdiğ i iç in Ş anlı Peygamberimize itaat edeceğ iz. Dü ş ü nelim, eğ er ferdî hayatı mı zı, ailevî hayatı mı zı Peygamberimizin ya ş ayı ş ı na uydurmazsak, iç timaî hayatı mı zı O’nun tebliğ ettiğ i ve bizzat yaş aya rak ö rneklerini sunduğ u hayat dü sturları na gö re tanzim etmezsek, O’na inan mamı zı n ne manâ sı olacaktı r? Kendi arzuları mı zı ilahlaş tı rdı ktan, materyalist ö nderlerin ardı ndan sü rü klendikten, cemiyetin manen yı kı cı cereyanları na tâ bi olduktan sonra, Aziz Peygamberimize imâ n etmenin pratik hayatta elbette ki ö nemi kalmayacaktı r. Ne acı dı r ki, minarelerimizden her gü n okunan yü zbinlerce ezan, Aziz
2 İ bnü Kesî r, Kalem, 5, (4/402).
395
396 Peygamberimizi amelî hayatı n biricik ö nderi olarak ilâ n ederken, bizler, kiş i sel ailevî ve sosyal hayatı mı zda Muhammedsiz bir yaş ayı ş ı n karanlı kları iç in de bocalı yoruz. Allah’ı n elç isi Hz. Muhammed’i ö nder edinmeyen fertler ve sosyal ku rumlar mü spet adı na ne verebilir? O’nun izinden gitmeyen bir cemiyet, nası l huzura kavuş abilir? Mü ’minler! Pekiş tire pekiş tire vurgulayalı m: Biz Mü slü manlar iç in Hayat Ö nderi Hz. Muhammed’dir. O’nu Allah seç miş ve gö ndermiş tir. O’na gereğ ince itaat edebilmek iç in onu seveceğ iz. Ç ü nkü ancak sevebilen itaat eder. Bu gerç eğ i aç ı klamak iç indir ki Peygamberimiz ş ö yle buyurmaktadı r: “Sizden birinize ben, anababası ndan, ç ocuğ undan ve diğ er bü tü n insanlardan daha sevgili olmadı kç a o kimse (bana) gerç ekten iman etmiş olamaz. ”3 Ancak, gerç ek ç ehresi ve aslî gü zelliğ i iç erisinde tanı yabilen sevgi ve say gı duyabileceğ i iç in de O’nun mukaddes hayatı nı ve muhteş em ahlâ kı nı oku yarak ve dinleyerek ö ğ reneceğ iz. Bö ylece kafamı za ve yaş adı ğ ı mı z bâ tı l cemi yet dü zenine gö re ş ekillendirdiğ imiz hurafelerle dolu bir cahiliyet hayatı nı de ğ il, Peygamberimizin ö nderliğ inde gerç ek İ slâ m’ı yaş ayacağ ı z. İ nsanlı k ö nderi Hz. Muhammed’i severek, hayatı nı n rehberi yaparak onun la manevî beraberliğ i sağ layanı n dü nyası mutlulukla dolar, tekâ mü lle bezenir. Bu beraberlik  hiret hayatı nda da devam eder, Cennet sâ adetiyle neticelenir. Kur’â n’ı mı z bu gerç eğ i ş ö yle mü jdeler: “Kimler Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse, iş te onlar, Allah’ı n kendilerine ni metler verdiğ i Peygamberlerle, doğ rularla, ş ehitlerle ve iyi kiş ilerle beraberdirler. On lar ne iyi arkadaş tı r. ”4 Aziz Peygamberimizin sevdası ndan, O’na inananları n dâ vası ndan geç en lerin bedbahtlı ğ ı nı da Kur’â n’ı nda Rabbimiz ş ö yle aç ı klar: “İ nsanlara doğ ru yol belli olduktan sonra kim Peygamber (Hz. Muhammed) karş ı ç ı kar, mü ’minlerin yolundan baş kası nı izlerse, O’nu dö ndü ğ ü o yolda bı rakı rı z. Fakat ( hiret’te de) kendisini Cehenneme koyarı z. O, ne kö tü bir yerdir. ”5
3 Sü nenü İ bni Mace, Hadis No: 67. 4 EnNisa, 69. 5 EnNisa, 115.
Yü ce Rabbim’den cü mlemizin kalplerini kendi sevgisiyle ve Peygamberi mizin muhabbetiyle doldurması nı diler, hutbemizi, bizler gibi sevgisi az, say gı sı kı t mü minlere, Muhammedî rahmetin enginliğ ini mü jdeleyen bir hadis le bitiririm: İ lk mü ’minlerden Abdullah İ bnü Mes’ud ş ö yle anlatı yor. Mü ’minlerden biri Allah’ı n Resulü ne geldi ve (bizim de ilgimizi ç eken ş u soruyu) sordu: Ya Resû lallah! (Seni ve sana yü rekten bağ lı ) bir topluluğ u seven fakat ya ş antı sı ile onları gereğ ince izleyemeyen kiş i hakkı nda ne buyurursun? (Besle diğ i sevginin ona bir faydası olacak mı? ) Allah’ı n Resû lü (s. a. ) bü tü n mü ’minleri sevindirecek hakikati ş ö ylece aç ı kladı: Kiş i sevdikleri ile beraber olacaktı r. 6
397
6 EtTac, 5/80; M. Mesâ bih, Hn. 5008.
Nefis Putunu Kı rmalı yı z
398 İ nsan inkâ ra ve imana, ş erre ve hayra eğ ilimli bir dü zende ve irâ desini mü spet ve menfiye(olumlu ve olumsuza) yö neltebilme gü cü nde yaratı lmı ş tı r. İ nsana, insanlı k hayatı nı n her dö neminde peygamberler aracı lı ğ ı ile Hak ve Bâ tı l bildirilmiş tir. Nefsini ilâ hî emir ve yasaklar ç izgisinde terbiye ederek Hak ve Halk insanı olarak yaş aması emredilmiş tir. Rabbimizin son emirleri ve yasakları nı ihtiva eden Kur’â n’a ve onu tebliğ eden Ş anlı Peygamberimiz Hz. Muhammed’in buyrukları ve ö ğ ü tlerine itaat et tikç e mü ’min emredildiğ i ü zere Hak inanç ları ve hayı rları hayatı na hâ kim kı l mı ş olur. Nefsini terbiye etmiş, dü nya ve Ahiret hayatı nı mesut edecek bahti yarlardan olmuş olur. Ş anı yü ce Mevlâ mı z bu gerç eğ i ş ö ylece aç ı klamaktadı r: “Nefse ve o nefsi dü zenleyene ve bö ylece ona inkâ r ve isyan duygusu yanı sı ra iman ve ahlâ k bilincini aş ı layan (Allah’)a andolsun. Ş ü phesiz nefsini arı ndı rı p yü celten kurtuluş a erecek, onu alç altan ise kaybedecektir. ” Kiş iliğ imizin ö zü nü oluş turan Nefis, Kur’â n ifadesiyle arı ndı rı lı p “Kendi sini kı nayı cı, iç sel gü vene/huzura erici” bir ö zelliğ e kavuş turulabileceğ i gibi, “Rabbinden razı, Rabbinin de kendisinden razı ” olacağ ı ş ekilde de yü celtilebi lir. Ancak arı ndı rı lı p yü celtilmeyen ve de kendi haline bı rakı lan nefis kö tü lü k leri emredecek ş ekilde karanlı ğ a gö mü lebilir/ aş ağ ı lı n iç ine dü ş ü rü lebilir. 1 İ slâ m Dini ile terbiye olunmayan, kendisine Allah’ı n emir ve yasakları ya ş atı lmayan, fakat inkâ r ve isyan iç eren olumsuz arzuları na evet denilen nefis, batı lları n davetç isi, serlerin sevdalı sı, ş ehvetlerin ihtiraslı sı olur. Yü ce Rabbimiz bu gerç eğ i Yusuf Peygamberin dilinden ş ö yle aç ı klar:
1 Ş ems, 910, Kı yame 2, Fecr 2829
“Ben nefsimi temize ç ı karacak değ ilim. Ç ü nkü nefis hiç mi hiç durmadan kö tü lü kleri emreder. Bu durumda ancak Rabbimin sevgisi ve ş efkati ile ku ş attı ğ ı kiş iler kurtulabilir Gerç ekten Rabbim ç ok bağ ı ş layan ve pek ş efkatli olandı r. ”2 İ slâ m terbiyesinden yoksun nefis, sadece kö tü lü klerle emredici bir ş er kaynağ ı değ il, Kur’â n’da iş aret edildiğ i gibi tanrı lı ğ ı nı kö kleş tirmek isteyen in kâ rcı ve isyancı bir savaş ç ı dı r. Salâ t ve Selam ü zerine olsunAziz Peygamberimiz “Dü ş manları nı n en azı lı sı kendi nefsindir. ”3 buyurmakla bu hakikati aç ı klamı ş tı r. Bir savaş dö nü ş ü nde “Nefsin inkâ r ve isyan tü rü kö tü arzuları yla savaş ı olan bü yü k cihâ da dö ndü nü z. ”4 buyuran Peygamberimiz, gerç ek mü câ hidin bu bü yü k cihâ da ç ı kabilen kiş i olduğ unu da ş ö yle ifade buyurmuş tur: “Hakiki mü câ hid, nefsiyle ç atı ş andı r. ”5 İ slâ mî iman ve hayat ö lç ü leriyle ç eliş en ve ç atı ş an nefisle ciddî ve mü essir bir mü câ dele verilmezse, nefis insanı n yö netimini ele geç irir. O zaman da in san, nefsini ilâ h tanı yan bir zâ lim olur. İ nsan nefsini nası l ilâ h tanı yabilir, nefis kendisini nası l mabut olarak ka bul ettirebilir denebilir. Ancak, nefsi ilâ h tanı mak onda tabiat kuvvetleri ü ze rinde etkili bir gü ç gö rmeyi, onu yaratı cı bir otorite olarak kabul etmeyi gerek tirmez.
|
|||
|