|
|||
d) Kadın fıtratı 1 страницаd) Kadı n fı tratı
Kadı n fı tratı (doğ ası ), erkeğ inin ikinci bir kadı n alması na razı olmayacağ ı gibi, tabî i ş artlar altı nda evli bir erkekle evlenmeye de rı za gö stermez. İ slâ m Aile Hukuku’na gö re)ister bakire ve isterse dul olsun kadı n isteme diğ i evliliğ e zorlanamaz. Baskı altı nda yapı lacak evlilikler geç ersizdir. Gerç ek leş tirilmiş olanları da kadı nları n talebiyle feshedilir. 5 Hakları ve hü rriyetleri konusunda eğ itilecek Mü slü man kadı nlar, kadı n lı k duygusu ve onuru ile “sı nı rlı ç ok kadı nlı evlilik” kurumunun erkekler tara fı ndan istismar edilmesini engelleyebilirler. Bu ruhsat kurumunu yalnı zca ka dı nlar yararı na kullanabilirler.
e) Adalet ş artı
Nisa Sû resi’nin 129. â yetinin ve ilgili hadislerin, zevceler arası nda yedir me, iç irme, giydirme, barı ndı rma ve zaman ayı rmada gö sterilmesini emrettiğ i ve sorumluluğ una değ indiğ i adalet ş artı da, â hiret mutluluğ unu arzulayan er keklerin birden fazla kadı n alma arzuları nı giderebilir. Peygamberimiz ş ö ylece uyarı da bulunurlar: “Bir erkeğ in nikâ hı nda iki kadı n bulunur da araları nda adalet gö zetmezse, Kı yamet Gü nü ’nde bir tarafı felç li olarak diriltilir. ”6 “Allah (evlenipboş anarak) zevkine dü ş kü nlü k gö steren erkek ve kadı nları sevmez. ”7 Yukarı da aç ı kladı ğ ı mı z, dö rtle sı nı rlı ç ok kadı n alabilme ruhsatı aç ı klanan engellere rağ men erdem yoksulu erkekler tarafı ndan kö tü ye kullanı lamaz mı? Bu mü mkü ndü r Bü tü n dü zenlerde kö tü niyetli istismarcı kiş ilerin, en kuvvetli kanunları ve kurumları bile sû i istimal edebildikleri bilinen bir ger ç ektir. İ ş te zina ve rü ş vet. Yü rü rlü kteki yasalarla bu fiiller ö nlenebilmiş midir? Bı
5 Bak. a) Selâ met Yolları, 3/2612. b) Hukû ku İ slâ miyye, 2/62, madde 224. 6 Sü nenü ’dDarimî Babü n FilAdli BeynenNisai, Hadis No. 2216. 7 ElCamiü sSağ î r (Tezevvü c) maddesi, 1/130. 345
rakı nı z ö nlenmelerini, giderek artı ş ları na engel olunabilmiş midir? Ö nlenemiyor diye, yasaklayı cı yasaları n kaldı rı lması nı ö neren bir sağ duyulu toplum var mı dı r?
346 Ş imdi, sakı ncaları olabilir diye, sosyal ve ahlâ kî faydaları pek ç ok olan sı nı rlı ç ok kadı nlı evlilik (taaddü di zevcâ tı ) ruhsatı nı ö n yargı larla yermek, akı lcı, gerç ekç i ve toplumcu bir davranı ş olabilir mi? Konumuzu ö zetleyelim: Fı trata uygun ve ö ğ ü tlenebilir olan tek kadı nlı aile hayatı dı r. Allah Adem iç in bir Havva yaratmı ş tı r. Hiç bir ş artta birinci kadı n ü zerine ikinciü ç ü ncü eş almanı n dini bir mecburiyeti yoktur. Tavsiye bile olunmamı ş tı r. Bu, ancak bir ruhsattı r/izindir. Batı toplumları gibi kiş isel bunalı mlara, sosyal adaletsizliğ e, fuhuş sektö rü ne ve de zina tü rü ahlâ ksı zlı klara onay verilmedikç e bu ruhsat kapı sı nı n kapatı lması makul ve meş ru gö rü lemez. “Sı nı rlı ç ok eş lilik kurumunu” iş letmek mecburiyetinde değ iliz. Ancak O’nun gerektiğ inde baş vurulabilir bir İ slâ mi ve ahlâ kî kurum olduğ una iman etmek mecburiyetindeyiz. Kadı nerkek bü tü n kulları na merhametli ve adaletli olan Rabbimizin ya salaş tı rdı ğ ı bu sosyal kurumu olarak hafife almak, ilkel bulmak, karş ı ç ı kmak ve yermek kiş iyi kâ firliğ e gö tü rü r. Kâ firler ise Cehennemliktir. Yü ce Rabbimden cü mlemize Hakk’ı Hak, Bâ tı lı da Bâ tı l olarak gö sterme sini niyaz eder, hutbemizi hadislerle bitiriz: [“... Kadı nlar hakkı nda (birbirinize) hayı r tavsiye ediniz... ” “Zira sizin en hayı rlı ları nı z kadı nları na karş ı ahlâ kı gü zel olanları nı zdı r. ”]8
8 Bak. a) EtTac, 2/315. b) Tirmizî, Hadis No: 1162.
Ek :
Ç ok kadı nlı eş lilik (Taaddü di zevcâ t) konusuyla ilgili olması mü nasebetiyle, Ş anlı Peygamberimizin ç ok evliliğ i meselesine de kı saca değ inmek isteriz. Mü ’minlerin ş ü phesiz bildiğ i ve inandı ğ ı gibi, Aziz Peygamberimiz, ilâ hî kanun ları tebliğ etmesi, ferdî ve iç timai hayatta ö nder edinilmesi iç in Allah’ı n seç tiğ i ve bü tü n insanlara, tü m ası rlara gö nderdiğ i bir Peygamberdir. O, tabii ş artlarda olduğ u kadar, fevkalâ de durumlarda ve buhranlı dö nemlerde de uyulacak biricik mü kemmel rehberdir. Bunun iç indir ki, beş er hayatı nda pek ö nemli bir yer tutan aile hayatı nı n normal olan tek kadı nlı ş ekline de, fevkalade ş artları n zorunlu kı ldı ğ ı ç ok kadı nlı tipine ö r nekler vermiş tir. O, yirmi beş yaş ı nda iken evlendiğ i kı rk yaş ı ndaki ç ocuklu dul Hz. Hatice ile onun ö lü mü ne kadar; peygamberlik devresinin ilk varı ş ı nı da iç ine alan tam 25 yı l tek kadı nlı aile hayatı nı n en vefalı ve sadakatli ö rneğ ini de vermiş tir. Aziz Peygamberimiz, peygamberlik hayatı nı n ikinci yarı sı nda dinî, iç timaî, ikti sadî ve siyâ sî sebeplerle ç ok kadı nlı aile hayatı nı n da en faziletli ve adaletli numunesini sunmuş tur. Burada tam bir rahatlı k ve aç ı klı kla ş ö yle diyebiliriz: Peygamberimizin 53 yaş ı ndan sonraki ç ok kadı nlı aile hayatı nı hazı rlayan, her araş tı rı cı nı n kesinlikle tespit edebileceğ i mezkû r mü cbir sebepler olması ydı bile O, bir den fazla kadı nla evlilik hayatı nı n da en ideal ö rneğ ini vermek durumundaydı. Ç ü nkü O, ç eş itli ü lkelerde ve ş artlarda yaş ayan, değ iş ik karakterlere sahip olan ve ç ok farklı siyasî ve iktisadî gü ç ve imkâ nlara malik olan bü tü n bir insanlı ğ ı n ö n deriydi. Ancak O, hiç bir zaman tabî i ş artlar altı nda ç ok kadı nlı aile hayatı nı ma’kul gö r memiş, damadı Hz. Ali’nin ikinci kadı n alma teş ebbü sü nü bü yü k bir ö fke ile kar ş ı lamı ş tı r. ”9
9 Bak. Ebû Davut, Nikâ h, Bab’u Ma Yü krehü EnYecme’e Beynehü nne Minen Nisa 1.
347
İ slam’da Aile
348 Aile; birbirlerine eğ ilimli ve arzulu olarak yaratı lan erkek ve kadı nı asil bir duygu ve heyecanla birleş tiren, bedenî sü kû na ve ruhî tatmine erdiren bi ricik kuruluş tur. Aile; kiş iyi eğ iterek cemiyet (toplum) hayatı na hazı rlayan sevgi, saygı, ş ef kat, fedakâ rlı k ve birlik ocağ ı dı r, mutluluk ve ı stı rabı n birlikte yaş anabildiğ i kutsal mekâ ndı r. Gü ç lü toplumlar, ancak fertleri inanç, fikir ve ü lkü birliğ i iç erisinde iç ten likle kaynaş mı ş mutlu ailelerden teş ekkü l ederler. Bunun iç indir ki, İ slâ m Dini, aileyi yü celtmiş, sosyal hayatı aile ü zerine kurmuş ve de korunması nı emretmiş tir. Yü ce Rabbimiz ş ö yle buyurur: “Sizin iç in kendileriyle huzura kavuş acağ ı nı z eş ler yaratması, aranı zda sevgi ve rahmet var etmesi, Allah’ı n varlı ğ ı nı n/yü celiğ inin belgelerindendir. Ş ü phesiz bunlar da dü ş ü nen topluluk iç in alı nacak dersler vardı r. ”1 İ slâ m Dini, maddeci bir yaş ama yö nelen toplumları n, yü celiğ ini ve gü cü nü takdir edemediğ i, kudsiyyetini zedelediğ i aile yuvası na değ inildiğ i gibi bü yü k ö nem vermiş tir. Bu yuvanı n kuruluş yasaları nı tesbit etmiş, devamı nı sağ layacak dü sturları koymuş tur. Gerektiğ inde bozulması nı caiz gö rmekle/onay lamakla birlikte, boş anmanı n meş ruluğ u iç erisinde bir ç irkinlik arz ettiğ ini de bildirmiş tir. Dinimiz belirlediğ i akrabalı k hakları ve mî ras hü kü mleri tü rü yasaları yla
1 Rum, 21.
insan hayatı nı aile temeli ü zerinde kurduğ u gibi, evlilik ç ağ ı nda olanları n ev lenmesine yardı mcı olunması nı da ö ğ ü tlemiş tir. Bu tü r yardı mı ana babalar/ veliler iç in “Evlendiriniz”emriyle Kur’â nî bir gö rev kı lmı ş tı r. Aziz Peygamberimiz Hz. Muhammed de (s. a. ) emirleriyle bizleri ş ö ylece yö nlendirmiş lerdir: “Evleniniz... Hı ristiyan ruhbanları gibi olmayı nı z. ” “... Sizden her biriniz, Â hiret hayatı nı n mutluluğ una yardı mcı olacak bir zevce edinsin. ” “... Evlendiğ i zaman kiş i dininin yarı sı nı korumuş olur. Diğ er yarı sı iç in de Allah’tan korksun. ” “Rı zkı aile yuvası kurmakta arayı n. ” “Gü cü yeten evlensin. Evlenmeyen bizim yaş ayı ş ı mı z ü zerinde değ ildir. ”2 Ailenin kurulması nı teş vik eden dinimiz, cinsel ve malî bir mazeret ol maksı zı n evlilikten kaç ı nı lması n da yermiş tir. Peygamberimiz, sorumluluğ umuzu aç ı klayan hadislerinde ş ö yle buyururlar: “Evlenmek, benim sü nnetimdir. Bu sü nnetimi uygulamayan benim yaş a yı ş ı m ü zerinde değ ildir... ” “Her kim, fakirlik korkusuyla evlenmezse bizim yaş ayı ş ı mı z ü zerinde de ğ ildir. ”3 İ slâ m evliliğ i ö vmekte, nefse zulü m gö rdü ğ ü bekâ rlı kta ı srarı yermektedir. Ç ü nkü İ slâ m, zina ve benzeri ahlâ k dı ş ı iliş kileri, cemiyetin ahlâ ki varlı ğ ı ve geleceğ ini tehdit ve tahrip eden bü yü k bir ş er olarak gö rmektedir. Mü ’minler! Dinimiz, dinî bir kuruluş haline getirdiğ i ailenin mutluluğ u ve devamı iç in mü stakbel eş lerin birbirlerini gö rmeleri, dini ve ahlâ ki yö nden incelemelerini emretmiş tir. Peygamberimiz, “Alacağ ı n kadı nı (ve erkeğ i) gö r. Bizzat gö rmek, evlili ğ in devamı na daha ç ok etkilidir. ”4 buyurmuş tur. Peygamberimiz, aile yuvası
2 Sı rası yla bak. C. Sağ î r, 1/130; İ. Mace, Hn. 1854; M. Mesabih, Hn. 3096; K. Hafâ, Hn. 528; M. K Ummal 6/391. 3 Sı rası yla bak. K. Hafa, 2833; M. K. Ummal, 6/391. 4 S. Tirmizî, Hn. 1087.
349
350 nı n iman ve fazilet zemini ü zerinde kurulabilmesi iç in eş lerin seç iminde fizi ki cazibe yanı sı ra, ondan daha ç ok dini ve ahlâ ki gü zelliğ in tercih edilmesini tavsiye etmiş tir. Evlenilecek kadı nları n seç imi ile ilgili ö zlü bir hadislerinde Peygamberi miz ş ö yle buyururlar: “Kadı nları, yalnı z gü zellikleri iç in nikâ hlamayı n. Gü zellikleri onları ahlâ kç a alç altabilir. Onarla, sadece malları nı n hatı rı iç in de evlenmeyin. Malları kendile rini azdı rabilir. Kadı nlarla, dindarlı kları sebebiyle evlenin. Hiç ş ü phesiz yı rtı k el biseli, siyah, fakat dini bü tü n ahlâ kı gü zel bir kadı n daha kı ymetlidir. ”5 Erkeklerin seç iminde de dinî ve ahlâ kî ü stü nlü ğ ü n tercih edilmesini ö ne ren ve ö ğ ü tleyen Peygamberimiz, yalnı zca asalete, maddî gü ce ve ü ne yö nelme nin doğ uracağ ı sosyal bunalı mlara değ inerek ş ö yle buyurmuş lardı r: “Size dinî inanç ları ve ahlâ kî yaş ayı ş ı bakı mı ndan olumlu bulduğ unuz bir kiş i gelir de (velisi olduğ unuz kı zı nı z veya kı z kardeş iniz gibi bir kadı nla ev lenmek isterse) onu evlendirin. Eğ er bö yle yapmazsanı z bu tutumunuz yaş adı ğ ı nı z toplumda fitneye ve bü yü k bir fesad a(sosyal ç alkantı lara ve iç inden ç ı kı lamaz dü zensizliklere se bep) olur. ”6 Aziz Mü ’rninler! İ slâ m, kuruluş unu dü zenlediğ i aile yuvası nı n saadeti iç in, eş lere karş ı lı k lı sevgi ve fedakâ rlı ğ a dayalı vazifeler de yü klemiş, mü tekabil gö revlerin iç ten likle yapı lması nı n, erkek ve kadı n iç in ibadet olduğ unu aç ı klamı ş tı r. Peygamberimiz ş ö yle buyururlar: “Koca karı sı na, kadı n da kocası na (sevgi ile) baktı ğ ı zaman Allah da onla ra rahmet nazarı yla bakar. Koca karı sı nı n elini tuttuğ u zaman, her ikisinin gü nahları parmakları nı n araları ndan dö kü lü r. ”7 Değ indiğ imiz ailevî gö revleri ş ö ylece ö zetleyebiliriz: a) Kadı n, nafaka sağ layı cı ve koruyucu sorumlu yö neticilik anlamı na aile reisliğ ine getirilen kocanı n dinimizin ve ortak aklı n onay vereceğ i arzuları na
5 İ. mace Hn. 1859. 6 S. Tirmizî, 1085. 7 M. K. Ummal, 6/390.
saygı gö stermek mecburiyetindedir. Ayrı ca kocanı n malı nı, aile sı rrı nı, namu sunu ve karnı ndaki ç ocuğ unu da korumakla yü kü mlü dü r. Yü ce Rabbimiz faziletli kadı nları, aç ı klanan gö revleri yapan zevceler ola rak tanı mlar ve ş ö yle buyurur: “... İ yi kadı nlar itaatkâ r olanlardı r. Allah’ı n kendilerini korumaları na karş ı lı k (kocaları nı n arkası ndan onları n malları, namusları ve aile sı rları gibi) gizlilikleri koruyanlardı r... ”8 Aziz Peygamberimiz de, dü nya nimetlerinin en hayı rlı sı olarak vası flandı r dı ğ ı Rabbine ve eş ine karş ı gö revlerini yapan kadı nı ş ö ylece mü jdeler: “Kadı n namazı nı kı ldı ğ ı, orucunu tuttuğ u, ı rzı nı koruduğ u ve kocası na itaat ettiğ i zaman, Cennet kapı ları nı n dilediğ inden girsin. ”9 b) Eş ini Rabbinin emaneti olarak alan ve kadı nlı ğ ı nı Allah adı na sö z vere rek helâ l edinen koca da karı sı na karş ı sevgi ve ş efkat gö stermek, yediğ inden yedirmek, giydiğ inden giydirmek, ona ve yaptı ğ ı iş lere ç irkin dememek, ağ ı r sö z sö ylememek, hoş gö rü lü ve ihsankâ r olmakla yü kü mlü dü r, Yü ce Rabbimiz, aile reisliğ inin eş itler arası nda ö ncelik olduğ unu, mutlak egemenlik olamayacağ ı nı aç ı klar ve ş ö yle emreder: “... Kadı nları nı zla iyi geç inin. Eğ er onlardan hoş lanmı yorsanı z, iç inize sindire mediniz ş eylerde Allah bir ç ok hayı r yaratmı ş olabilir. ”10 Anlayı ş lı ve ş efkatli bir eş olmanı n en gü zel ö rneklerini bizlere sunan Pey gamberimiz: “... Sizin en hayı rlı ları nı z, kadı nları na karş ı en hayı rlı olanları nı zdı r. ” buyurarak, kadı nları mı zla olan iliş kilerimizi fazilet değ erimizi yansı tan kı ymet ö lç ü sü olarak aç ı klamı ş tı r. Peygamberimiz, aile hayatı nda daima ger ç ekç i olmamı zı da ş ö ylece ö ğ ü tlemiş tir. “Mü ’min bir erkek, mü ’min kadı nı na kin tutması n. Zira bir huyundan hoş lanmı yorsa diğ er huyundan memnun olabilir. ”11 Muhterem Mü ’minler! Aç ı klamaya ç alı ş tı ğ ı mı z ü zere İ slâ m Dini, aile kurumunu diğ er yasalar ve geleneklerden farklı olarak değ erlendirir, aileyi iç inde Allah’a ibadet edilen bir
8 Nisa, 34. 9 M. Mesâ bî h, Hn. 3254. 10 Nisa, 19. 11 Tac, 2/315.
351
mabede dö nü ş tü rü r.. Bu mabedde Allah’ı n ve Peygamberinin emirleri ve tavsi yeleri ç izgisinde yapı lacak bü tü n iş ler ibadettir. Karş ı lı klı olarak gö revlerin ya pı lması, ç ocuk doğ urma ve bü yü tme, aile bü yü klerine saygı, eş ler arası sevgi ve hatta cinsel iliş ki bile ibadettir. Yü ce Rabbimden cü mlemize mutlu bir aile hayatı diler, hutbemizi Ku râ n’dan bir â yetle bitiririm: “Allah, size kendilerinizden zevceler/eş ler verdi. Zevcelerinizden de sizler iç in oğ ullarla torunları yarattı, sizi gü zel gü zel nimetlerle rı zı klandı rdı. Ş imdi onlar, Bâ tı l’a (aile dü zenini zayı flatan câ hiliyet yaş antı sı nı n doğ rulu ğ una) inanı yorlar da, Allah’ı n (aile kuruluş unu yü celten İ slâ m) nimetini inkâ r mı ediyorlar? ”12
352
12 Nahl, 72.
İ slam Nizamı nda Akrabalı k Gö revleri
Dinimizin, kaynaş tı rı cı ve seviş tirici mü barek bir kuruma dö nü ş tü rdü ğ ü ve fedakâ rlı k ö lç ü leri iç erisinde yaş atı lması nı ı srarla emir buyurduğ u akraba lı k, mukaddes bir kuruluş tur. Dede, baba, anne, torun, amca, hala, ağ abey, abla, dayı, teyze ve kardeş ten meydana gelen yakı n akrabaları mı zı n ve bunları n dı ş ı ndaki yakı nları mı z dan teş ekkü l eden uzak akrabaları mı zı n her bir ferdine kalbî bir sevgi besle mek, mü nasebet kurmak, alâ kayı devam ettirmek mukaddes gö revimizdir. Bu konuda hayatı mı zı n nizamı olan Kur’â nı Kerim’de ş ö yle buyrulmuş tur: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiç bir ş eyi ortak koş mayı n. Sonra anaya, babaya iyilik edin. Akrabaya, ö ksü zlere ve yoksullara da iyilik edin... ”1 Aziz Mü ’minler! Ş anlı Peygamberimiz, Rabbimizin yapı lması nı emrettiğ i akrabalı k gö rev lerinin, dinimizdeki bü yü k ö nemini aç ı klayan hadislerinde ş ö yle buyurmuş lardı r: “... Allah’a ve  hiret Gü nü ’ne iman eden kimse, akrabası na sı la yaparak maddî ve manevî iliş kilerini sü rdü rsü n”2 Hayat nizamı mı z dinimizin akrabaya karş ı yü klediğ i, toplum dü zenimizi de gü ç lendirici vazifeleri ü ç bö lü m halinde ö zetleyeceğ iz. a) Mü ’minlerin, araları nda Hakk’ı ve sabrı tavsiye etmeleri, birbirlerini iyi ye, gü zele ve doğ ruya ç ağ ı rmaları, ilmin ve ortak aklı n ç irkin gö rdü klerinden
1 Nisa, 36. 2 R. Salihin, B. Bı rrı lValideyni ve Sı letilErham, Hn. 3.
353
354 sakı ndı rmaları vazifeleridir. . Ancak bu kudsi vazifenin akrabaya yö nelik ola rak yapı lması husû si bir ö nem ve ö ncelik taş ı r. Yü ce Allah Peygamberimize, insanları İ slâ m’a davet ederken ö nce yakı n akrabaları ndan baş laması nı ş ö ylece emir buyurmuş tur: “Ö nce en yakı n soydaş ları nı uyar. ”3 Bu Kur’â n’i emrin bizlere yü klediğ i gö rev, akrabamı za dosdoğ ru bir Mü s lü man olarak ö rnek olmak, yakı ndan ilgilenerek onları Allah’ı emirlerine ve yasakları na uymaya ç ağ ı rmaktı r. b) Akrabamı za karş ı dinimizin bizlere yü klediğ i diğ er bir vazife de, onlar la yardı mlaş maktı r. Yaş adı ğ ı mı z toplumda yardı mı mı za, hatta zekâ tı mı z ve fitremize en lâ yı k olanlar akrabamı z arası ndaki fakirler ve engellilerdir. Peygamberimiz ş ö yle buyururlar: “... İ nancı nı zdan kaynaklanan yardı mları n en faziletlisi, kindar (da olsa) akrabaya yapı landı r. ”4 Tercih edilerek akrabaya yapı lacak maddî ve manevî yardı mları n Allah ka tı ndaki sevabı nı n diğ er mü ’minlere yapı lacak yardı mları n karş ı lı ğ ı ndan farklı ve ü stü n olacağ ı nı da Aziz Peygamberimiz ş ö yle ifade buyurmuş lardı r: “Yoksula yardı m etmek sadakadı r/ibadettir. Akrabaya yardı mda ise iki birim sevap vardı r. Birisi yardı m sevabı, diğ eri de akrabayı gö rü p gö zetme sevabı dı r. ”5 c) Akraba olan fertlerin, mü tekabil vazifelerinden biri de, birbirlerini zi yaret etmeleridir. İ slâ m Dini, akraba fertlerinin ziyaretleş melerini, mektup ve tebrikler ara cı lı ğ ı ile olsun iliş kilerini sü rdü rmelerini yasalaş tı rmı ş tı r. Peygamberimiz, bu konuda bizleri ş ö ylece gö revlendirmiş lerdir: “Akrabanı za sı la yapmanı zı sağ layacak (ve aranı zdaki mü nasebetlerin kö kleş mesi ve devamı na vesile olacak) bilgileri soyunuzdan ö ğ reniniz. ” “Rı zkı nı n bollaş tı rı lması ve ö lü mü nü n geciktirilmesinden mutlu olacak kiş i ak rabası nı ziyaret etsin. ”
3 Ş uara, 214. 4 Kitabü lEmval, Ebu Ubeyde Kası m b. Sellam, 1968 Mı sı r, sh. 191. 5 Miş kâ tü lMesâ bî h, Hadis No: 1939.
“Selâ mla olsun akrabalı k mü nâ sebetlerinizi canlı tutun. ”6 Mü ’minler! Akrabamı zdan, bizi ziyaret eden, gö rü p gö zeten ve iyilikte bulunanlara, aynı ş ekilde mukabele etmek, akrabamı za karş ı vazifelerimizi yapmı ş olmak iç in kâ fi değ ildir. Nitekim biricik ö nderimizpeygamberimiz ş ö yle buyurmuş lardı r: “(Akrabası nı n iyiliğ ine) benzeri ile karş ı lı k veren kiş i hakiki mâ nâ da ak rabası na sı la yapmı ş değ ildir. Gerç ekten sı la yapan kiş i kendisi ile ilgi kesildi ğ inde akraba hakları nı gö zetendir. ”7 Bu hadis tutumları olumlu olmasa bile akrabamı za, uyarı, yardı m ve zi yaret vazifelerimizi sü rekli olarak yapmak faziletini gö stermemizi tavsiye bu yurmaktadı r. Dinimiz, akrabalı k gö revlerinin yapı lması na bü yü k mü kâ fat va’detmiş, terk edilmesi veya ihmale uğ ratı lması nı n da azab doğ uracağ ı nı duyurmuş tur. Vereceğ i mü kâ fat Rabbimiz ş ö ylece aç ı klar: “Allah’ı n birleş tirilmesini istediğ i akrabalı k bağ ları nı birleş tirenler, Rablerinden rahmetini umarak ü rperenler ve O’nun huzurunda gerç ekleş ecek sorgulamanı n kö tü bitmesinden korkanlar… yok mu? Onlar iç in bu dü nyanı n iyi bir sonucu olarak girecekleri Adn Cennetleri vardı r... ”8 Sevgili Peygamberiz de bizleri kendisine “Beni Cehennem’den uzaklaş tı ra cak ve Cennet’e sokacak iş leri bana ö ğ retir misiniz? ” ş eklinde soru yö nelten sahâ binin ş ahsı nda bizleri ş ö ylece gö revlendirip mü jdelemiş lerdir: (Emir ve yasakları na itaat ederek) Allah’a ibâ det eder, ona hiç bir (ş a hı s, ilke, kurum ve rejimi) ortak koş mazsı n. Namazı kı larsı n, zekâ tı verirsin ve bir de ziyaret ederek, Hakk’a ç ağ ı rı p Batı l’lardan sakı ndı rarak ve gerektiğ inde maddî yardı mda bulunarak akrabana sı la yaparsı n. 9 Yapı lması Cennet’e gö tü ren akrabalı k vazifelerinin terkedilmesi, ihmale uğ ratı lması da iş aret olunduğ u ü zere cezayı gerektiricidir. Rabbimiz ş ö yle bu yurur:
6 Sı rası yla bak. Tac, 5/11; M. S. Mü slim, Hn. l762; K. Hafâ, 921. 7 Sü nenü ’tTirmizî, Hadis No: 1909. 8 Ra’d, 2022. 9 R. Salihin... Sı latilErham, Hn. 20.
|
|||
|