Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





d) Estağfirullah 5 страница



Misaller ç oğ altı labilir. Fakat dü nya ne de olsa geç icidir. Ası l felâ ket ebedî hayatı n azabı dı r. Allah korusun İ slâ msı z hayatı n sonu Cehennem azabı dı r.

Mü minler!

İ dari reformlar yapı labilir, silâ hlı anarş i ö nlenebilir. Ekonomik krizler at- latı labilir. Ama İ slâ msı zlı ğ ı n insanı kuş atan buhranı dinmez.

Yaradana baş kaldı rma devam ettiğ i, rû hî geliş im durduğ u, Â hiret tefek- kü rü ve ebedi mutluluk ö zlemi sö ndü ğ ü sü rece insana huzur, topluma refah yoktur. Zira yalnı zca karı n tokluğ u insana değ il hayvana sü kû net verir.


 

703


 

 

Uyanalı m, Felaha ç ı kı ş ı n yolu Allah’a ve O’nun Ş eraî ti olan İ slâ m’a dö n-

mektir, istikbâ l ö lü m ö tesindedir.

İ slâ msı z hayatı n olumsuzlukları na İ slâ m’a dö nü ş ten gayrı ç are yoktur. Yapı lacak ilk iş, ilâ hî yardı m ve rahmeti celbetmek iç in fert ve toplum ola-

rak istiğ far etmek,  tabiat kanunları m koyan Allah’ı n insan iç in koyduğ u emir-

lere ve yasaklara gö re yaş ama kararı almaktı r.

Cuma Mesajı mı zı Aziz Peygamberimizin bizleri yö nlendirici mü jdeli bir hadî si ile bitiriyorum.

“Ç ok ç ok istiğ far ederek gü nahları nı n bağ ı ş lanması nı isteyen kiş inin Allah her bir elemine bir rahatlı k ve her bir darlı ğ ı na bir geniş lik verir. Onu ü mit etmediğ i yer­ den de rı zı klandı rı r. ”1

 

 

704

 

 

1  C. Sagî r, 2/166.


 

 

İ slam ve Faiz Sö mü rü sü

 


Allah’ı n insanlı k iç in seç ip razı olduğ u hayat dü zeni İ slâ m’dı r. Onun yasa-

ları nı oluş turan Kur’â n­ı Kerî m’de yasaklanan iş lerden/iş lemlerden biri de Ri-

ba/Faiz’dir. Faiz, insan ö ldü rme ve zina gibi bü yü k gü nahlardandı r.

Allah’a ve Peygamberi Hz. Muhammed’e harb ilanı olarak nitelenip pek ağ ı r bir dille yasaklanan Faizle ilgili olarak Bakara sû resinde Rabbimiz ş ö yle buyurmaktadı r:

“Faiz yiyenler ancak ş eytan ç arpmı ş kiş i gibi ç arpı lmı ş davranı ş ları gö sterir­ ler. Bu onları n ­Alı ş veriş de faiz gibidir. ­ demeleri sebebiyledir. Oysaki Allah alı ş ve­ riş i helal, faizi ise haram kı lmı ş tı r. O halde kim Rabbinden gelen ö ğ ü de uyarak faizi bı rakı rsa, faizin yasak kı lı nması ndan ö nce elde ettikleri kendisinindir. Onunla ilgili kararı da Allah verecektir. Bununla birlikte kim tekrar faize dö nerse bu gibiler ate­

ş e girenlerden olacaktı r ve onlar orada ebedî olarak kalacaktı r.

Allah faizi yok eder. Kendi rı zası iç in verilenleri ise artı rı r. Allah gü nahta ve nankö rlü kte ı srar edenlerin hiç birini de sevmez.

Ey iman edenler! Allah’ı n emirleri ve yasakları na aykı rı lı ktan korunun. Ger­ ç ekten inananlardan iseniz faizden gelecek kazanç ları n tü mü nü bı rakı n. Eğ er size emredileni yapmazsanı z Allah’a ve Elç isine karş ı savaş aç tı ğ ı nı zı da bilin. Bunun­

la birlikte tö vbe edecek olursanı z ana malları nı z sizin olacaktı r. Bö ylece ne faiz alı cı olarak zulmetmiş ve ne de faiz verici olarak zulme uğ ratı lmı ş olursunuz. ”1

Allah’ı n haram kı ldı ğ ı faizle ilgili olarak Yü ce Peygamberimiz Hz. Muham- med de ş ö yle buyurur:

 

1  Bakara 275-9.


 

705


 

 


 

706


“Faizi ve zinayı yaygı nlaş tı ran toplum, ilâ hî cezalara ç ağ rı da bulunmuş olur. ”2

Mü minler!

Kur’â n ve Sü nnet’te pek ş iddetli bir dille yasaklanan faizin mü minler iç in kaç ı nı lması gereken yı kı cı ve azaba gö tü rü cü bir haram olduğ u aç ı ktı r. Ancak korunabilmemiz iç in onu yakı ndan da tanı mamı z gerekmektedir.

a)  Azim  bir  haram  olan  faizin  ilk  bü yü k  tahribi  ahlâ kî  değ erler  ü ze- rindedir. Ç ü nkü faiz insanda bencillik, cimrilik, katı kalplilik, zaafları sö mü r- me, ihtiras ve maddeye tapma gibi en iğ renç duygu ve dü ş ü nceleri geliş tiren; sevgi, ş efkat ve yardı mlaş ma gibi erdemlere duyarsı zlaş tı ran bü yü k bir sö mü -

rü aracı dı r.

b) Peygamberimizin diliyle lanetlenen faizin, sosyal nitelikli zararları da son derece bü yü ktü r..

Fertleri bencil ve nefisperest kı larak bü tü n fertler arası iliş kileri menfaat- lere dayandı ran ve bö ylece ahlâ kî ç ö zü lmelere neden olan faiz toplumun sabit gelirlilerini ezen korkunç bir ç arktı r.

Zira faizli ekonomik dü zenlerde mal varlı ğ ı daima fakirlerden faizcilere

ve faizli kredi kullananlara akar. Bu sebeple azı nlı ğ ı giderek zenginleş en, sa- bit gelirli ç oğ unluğ u sü rekli fakirleş en sosyal adalet yoksunu bir cemiyet ya- pı sı oluş ur.

Mü minler!

Faizli ekonomik dü zenlerde zarara uğ rayanlar, acı ması zca sö mü rü lenler, sabit  gelirli  tü ketici  ç oğ unluk  olan  halktı r.  Ç ü nkü  yatı rı mcı lar  ve  tü ccarlar ö dedikleri faizleri, ü rettikleri ve takas ettikleri malları n maliyetine ilâ ve eder- ler. Bö ylece tü ketici bü yü k halk kesimi ezilir de ezilir.

Fiyatları  artı ran  faiz,  alı cı  gü cü  zayı flatarak  tü ketimin  kı sı lması na,  kı sı - lan tü ketim de ü retimin azaltı lması na neden olur. Bö ylece iş sizlik yaygı nlaş ı r. Yaygı nlaş tı kç a iş ç i ü cretleri dü ş er. Bu da giderek sosyal sefaleti doğ urur. Neti- cede vü cuda gelecek iktisadî kriz/anarş i bankerleri, banka sermayedarları nı ve faizli kredi kullananları da boğ an bir kan kası rgası na dö nü ş ü r.

Rabbimiz Bakara Sû resinin 276. â yetinde bu gerç eğ i ö zetle ş ö yle aç ı klar:

“... Allah Faizi mahveder. (Zekâ t ve Nafaka gibi) sadakaları da arttı rı r... ”

 

2  M. Kenzü l­Ummal, 2/239.


 

 


Yü ce  Peygamberimiz  mahvı n  iktisadî  ş ekline  de  ş ö ylece  dikkatlerimizi

ç ekmiş lerdir.

“Pek ç ok da olsa faizle kazananı n sonuç ta fakirliğ e dü ş mesi kaç ı nı lmazdı r. ”3

c) İ nsan doğ ası yla da ç atı ş an faizin ası l bü yü k zararı ise ekonomidedir. Toplum kalkı nması nı engellemesindedir.

Ç ü nkü ekonominin emeksiz, risksiz bü yü k kazanç lar, aş ı rı ç ı karlar ve ih- tiraslar ü zerine kurulması na, bü yü k kitlelerin aleyhine bü yü mesine sebep fa- izdir.

Ç ü nkü gerç ek toplum kalkı nması iç in zarurî olan ucuz sermaye sağ lan- ması na ve ancak 3-5 senede ü retime geç ebilecek bü yü k ve ciddî yatı rı mlara rağ bet olunması na engel olan faizdir.

Faizli ekonomik dü zenlerde bankacı lar kendi paraları yanı sı ra toplum kalkı nması iç in gerekli olan paranı n ç ok ö nemli bir bö lü mü olan halk tasar- rufları na da yaptı kları sü rekli reklâ mlar yoluyla sahip olurlar. Bö ylece yalnı z kendi paraları nı n faizini değ il kendi paraları nı n pek ç ok katı olan halk tasar- rufları nı n faizlerini de alı rlar.

Sermayeye hâ kim olan bu modern faizci para ağ aları dü ş ü k yü zdelerle al- maya ç alı ş tı klar aldı kları paraları ancak bü yü k yü zdelerle devretmeye ç alı ş ı r- lar. Hep bü yü k kâ rlar gö zetirler. Her yı l bü yü k faizler ö deyen yatı rı mcı top- lum kesimi de pek ç ok kazanç lı olan ve ç oğ u kez gerekli olmayan ü retime yö - nelir.

Bö ylece  ciddî  yatı rı mlar  ertelenir,  toplum  muhtaç  olduğ u  atı lı mı  yapa- maz. Sebep faizdir.

Kı saca değ inmeye ç alı ş tı ğ ı mı z bu ahlâ kî, sosyal ve iktisadî zararları nede- niyledir ki Allah bize faizi haram kı lmı ş tı r. Peygamberimiz de:

“Faiz yiyene, faiz verene, faiz muamelesine kâ tiplik ve ş ahitlik yapanlara Allah lanet etsin. ” buyurarak faizle ilgili her bir iş i ve iş lemi yasaklamı ş tı r. 4

Mü minler!

Ş urası ç ok iyi bilinmelidir ki faiz ilkellik olan cahiliyetin aş ağ ı lı k belirtisi- dir. Bunun iç indir ki Peygamberimiz Veda Hacları nda sö zlerine Allah’ı da ş a- hit tutarak ş ö yle buyurmuş tur:

 

 

3  İ. Mace, Ticarat 58, Hn. 2279.

4  Mü slim Hac 147; İ. Mace, Hn. 2277.


 

707


 

 


 

708


­ “İ slâ m ö ncesi Cahiliyet dö neminin ö zelliklerini yansı tan bü tü n uygulamalar

kaldı rı lmı ş tı r,  tarafı mdan  ayaklar  altı na  alı nmı ş tı r.  Cahiliyet  dö nemi  uygulaması olan bü tü n faiz tü rleri de kaldı rı lmı ş tı r/haram kı lı nmı ş tı r. Bü tü nü yle ayakları mı n altı ndadı r. ”5

İ slâ msı z bir cemiyet manen geliş emez. Geliş eme-yen gerici bir cemiyet ise faizi kaldı ramaz.

Evet... Ahlaken yü kselememiş, yardı mlaş ma duyguları yla bezenememiş, bir bü tü n olarak kalkı nma ş uuruna varamamı ş ve sö mü rmeyi lâ netleyememiş insanlar pek tabiî dir ki faize karş ı ç ı kamazlar.

Ş u gerç eğ i ç ok iyi bilmeliyiz:

Mutlu azı nlı k iç in toplumun kanı nı n emilmesi olan faize karş ı ç ı kı lmama- sı nı n sebebi onun meş ruiyeti, ekonomi iç in zaruri olması değ ildir. Faizcilerin aldatı cı propagandaları dı r. Daha da ö nemlisi ona karş ı ç ı kabilecek kadroları n

da bu zulü m dü zeninden ç ı kar sağ lamaları dı r.

Mü minler!

İ nsan  fı tratı  ile  ç atı ş tı ğ ı  halde  ferdî  mü lkiyetin  ilga  edildiğ i  bir  dü nya-

da faizsiz bir dü zen elbette kurulabilir. Faizin, yerini kazanç ü midine, devlet adaletine, zekâ tlı, Karz-ı Hasen’li, ş irketleş meli sağ lı klı bir ekonomiye bı rak- tı ğ ı bir dü zende tasarruflar elbette toplanabilir. Bereketli bir dü zen kurulabi- lir. Ama bunu kapitalizmin merhametine, faizcilerin insafı na bı rakarak sağ la- mak, mü mkü n değ ildir.

Faiz, ceza verilmesi gereken bir gü nahtı r/suç tur. Faize karş ı amansı z bir kü ltü rel ve hukukî mü cadele baş latmak, faizcilerin toplum karş ı tı sö mü rü cü - ler olduğ unu duyurarak toplumsal tabanları nı ç ö kertmek gerekir.

Mü minler!

Faiz bir kan nehridir. Buraya giren kanlanı r ve kan kokar. Kan ise pistir. Faizli kredi alı nmazsa Mü slü manlar gü ç lenemez gö rü ş ü batı ldı r.

Doğ ru  olan,  “Mü slü manlar  birleş emez,  ş irketleş emezlerse  geliş emezler/

gü ç lenemezler. ” gö rü ş ü dü r.

Haramlı ğ ı na inandı kları halde faiz alanlar ve verenler gü nahkâ r olurlar. Ama alı ş -veriş de faiz gibidir diyerek faizi helâ l gö ren kiş iler ise kâ fir olur-

 

 

5  Mü slim Hn. 1218.


 

 

lar. Kur’â n’a gö re Cehennem onları beklemektedir. Onlar, Mü slü manlara mû ris

ve varis olamazlar. Mü slü manlarla da evlenemezler.

Muhterem Mü minler!

Peygamberimizin, “İ nsanları n yaş adı ğ ı ö yle bir dö nem gelecek ki (hemen he­ men)  her  bir  kiş i  faiz  yiyecektir.  Yemeyene  de  faizin  tozları ndan  bulaş acaktı r. ”6 buyurarak aç ı kladı ğ ı karanlı k ve fı rtı nalı bir devir yaş ı yoruz.

Değ il doğ rudan faizli iş lemlerler yapmak, Peygamberimizin emri gereğ i, faize yö nelteceğ i iç in yaptı ğ ı mı z iş aracı lı ğ ı ve verdiğ imiz ö dü nç ler karş ı lı ğ ı su- nulacak hediyeleri kabulden bile kaç ı nmalı yı z. 7

Yü ce Rabbimden bizleri bü tü n haramlardan ve haramları n en bü yü klerin- den olan faizden koruması nı dilerim.

 

 

709

 

6  Nesâ i, Bü yû ’ 2; İ. Mace, Hn. 2278.

7  M. Kenzü l­Ummal, 2/198.


 

 

Rü ş vet Haramdı r

 

 


 

710


İ slâ m Dini insanlara zulü m niteliğ i taş ı yan faiz, karaborsacı lı k, emeğ i sö -

mü rü ve hileli imalâ t gibi yollarla kazanı lması nı yasakladı ğ ı gibi, rü ş vet yolu

ile kazanı lması n da yasaklamı ş /haram kı lmı ş tı r.

Fert ve toplum hakları na tecavü zü n en belirgin ş ekillerinden biri olan rü ş - vet,  genel  ahlâ kı,  toplumsal  gü veni  ve  sosyal  adaleti  zedeleyen,  sahibini  ba- yağ ı laş tı ran pek bü yü k bir suç, â hiret felâ ketine sebep olabilecek pek azî m bir gü nahtı r.

Bakara sû resinin 188. â yetinde Yü ce Rabbimiz ş ö yle buyurur:

“(Ey İ man Edenler! ) Malları nı zı aranı zda (faiz, aldatma ve kumar) haram yol­ larla yemeyin. (Haksı zlı ğ ı nı zı ) bile bile fert ve toplum malları ndan bir bö lü mü nü gü nah yolu ile yemek iç in de, o mallardan idarecilere/hâ kimlere rü ş vet vermeyin. ”

Rü ş vet genellikle ferde veya topluma ait olan bir hakkı n zimmete geç iril- mesi iç in verilir. Bö yle bir zulme aracı olabilecek yö netici ve hâ kimler kadrosu tarafı ndan alı nı r. Bunun iç indir ki Rü ş vet’i yasaklayan mezkû r â yette ö zellikle idarecilere/hâ kimlere rü ş vet verilmemesi emredilmiş tir.

Peygamberimiz ferdleri doğ rulardan saptı ran, cemiyette fesadı /bozulma- ları yaygı nlaş tı ran rü ş vetin her bir nevinin haram kı lı ndı ğ ı bildirmiş, yö netim

ve yargı organları ndaki rü ş vete husû siyle dikkat ç ekmiş tir.

-Allah ş anı nı ve bağ lı ları n artı rsı n- O, ş ö yle buyurur:

[“Rü ş veti alana, verene ve aracı olana Allah lâ ’net etsin.

“Allah’ı n la’neti hakları ç iğ nemek/haklı yı mağ dur etmek iç in rü ş veti veren ve alanlar ü zerine olsun. ”


 

 


“(Ç ok iyi biliniz ki) rü ş veti alan da veren de Cehennem’dedir. ”]1

Memleketimizde ve bü tü n dü nya ü lkelerinde giderek artan rü ş vet, iktisadî zarû retler sebebiyle geliş en bir hastalı k olmaktan ç ok, iman ve ahlâ k buhra- nı ndan doğ an ve geliş en ferdî ve sosyal bir hastalı ktı r. Rü ş vetin milletler arası boyutlar kazanması bunun en canlı ö rneğ idir.

Fakirliğ in  iman  hayatı nı  kemirebildiğ i, ahlâ kı  yozlaş tı rabildiğ i  ve  sosyal bunalı mlara sebep olabildiğ i bilinen aç ı k bir gerç ektir.

İ slâ m Dini de bu gerç eğ i kabul etmiş fakirlik problemini ç ö zü mleyici, sa- kı ncaları nı giderici yasalar koymuş tur.

Ancak ü lkemiz ş artları aç ı sı ndan bakı ldı ğ ı nda rü ş vetin maddî ihtiyaç lar- dan ç ok iman ve ahlâ k zaafı ndan doğ duğ u, lü ks tü ketim arzusuyla geliş tiğ i bir hakikattir. Rü ş vet ve benzeri gayr-i ahlâ kî hastalı kları n sebebi maddî olmadı -

ğ ı iç indir ki ekonomik seviyenin yü kselmesiyle veya maddî cezalar getiren ka- nunları n yü rü rlü ğ e girmesiyle rü ş vet ö nlenememiş tir.

Bunun iç indir ki İ slâ m konuya ö ncelikli olarak iman ve ahlâ k aç ı sı ndan bakmakta,  Mü slü man’ı n  kafası  ve  kalbini  eğ iterek  ona  bu  manevi  hastalı ğ a karş ı bağ ı ş ı klı k kazandı rmaktadı r. Bununla beraber İ slâ m Hukû ku’nda rü ş vet iç in takdir hakkı İ slâ mî devlet yö netimine ve hâ kimler kadrosuna bı rakı lmı ş maddî cezalar da vardı r.

Alı nan kiş i veya kuruma geri verilmeksizin Allah katı nda tö vbesi bile ol- mayan rü ş vet suç undan/ gü nahı ndan korumak iç indir ki Peygamberimiz bu konu ü zerinde ö nemle durmuş, uyarı ve irş adlarda bulunmuş tur.

Mü minler!

Medine İ slâ m Devleti ekonomisi tarı ma ve hayvancı lı ğ a dayandı ğ ı ve ze- kâ tları tahsile memur vazifeliler bu iki alanda rü ş vetle karş ı laş abilecekleri iç in Peygamberimiz rü ş vet ve benzeri yollarla zimmete “Hak” geç irmenin ö nemi hususundaki etkili hitabelerinde ş ö yle buyurmuş tur:

“(Ey İ nananlar! ) Kı yamet Gü nü ’nde sizden birinizi zimmetine geç irdiğ i deve,

at, inek ve koyun gibi hayvanlar kendilerine ö zgü sesler ç ı karı r, ç aldı ğ ı ç ocuk fer­ yad eder bir vaziyette boynuna yü kletilmiş olarak Allanı n huzuruna gelmiş bulma­ yayı m.

Sizden birinizi zimmetine geç irdiğ i altı n, gü mü ş ve eş ya gibi mallar boy-

 

 

1  Mü ntehab­ü Kenzü l­Ummal, 2/198­200; Et­Tac 3/56.


 

711


 

 


 

712


nuna dolanmı ş /yü kletilmiş olarak Allah’ı n huzuruna gelmiş de bulmayayı m.

O zaman:

­ Yardı m et bana Ya Resulellah! diyerek feryat edecek ve ben de:

­ Allah’ı n azabı nı senden gideremem. Bunu sana bildirmiş tim, diyeceğ im. ”2

Mü minler!

Hak iddia ederler korkusu ile kiş ilerin anası ndan babası ndan, kardeş in- den ve zevcesinden kaç acağ ı Â hiret Gü nü ne bü yü ktü r. Bu Yü ce Gü n’e ina- nan bir mü minin, rü ş vet ve benzeri yollarla zimmetine haklar geç irdiğ i iç in Allah’ı n huzurunda aş ağ ı lanması, aracı olur umudu ile baş vurduğ u Peygam- berimiz tarafı ndan red olunması ve Cehennem azabı na yuvarlanması ne acı ve korkunç bir durumdur.

Fert ve cemiyet hakları nı n ç iğ nenmesine ve sosyal adaletsizliğ e sebep ol- duğ u iç in olgun aklı n da yerdiğ i rü ş vet husû siyle kanunî cezalarla engellendi-

ğ i toplumlarda “Hediye” gö rü ntü sü altı nda verilip alı nmaktadı r.

Pek tabî idir ki bir gü nâ hı n/suç un farklı bir gö rü nü m iç inde iş lenmesi on

geç erlilik kazandı rmaz.

Aslı nda hediye Aziz Peygamberimizin sö zleriyle de aç ı klandı ğ ı ü zere, kar- ş ı lı klı sevgiyi geliş tiren, kini ve kı rgı nlı kları gideren ve kaynaş mayı sağ layan Helâ l bir nzı ktı r. Bu nedenle biz mü minler aramı zda hediyeleş meliyiz.

Ancak dinimiz ö ğ ü tlediğ i hediyeyi yö neticilere, yetkili memurlara ve hâ - kimlere vermeyi haram kı lmı ş tı r.

Peygamberimiz bir hadî slerinde ş ö yle buyurur:

“İ darecilerin hediye alması haram, hâ kimlerin hediye alması ise kâ firliktir/ona yakı n gü nahtı r. ”3

Sö zü edilen kadrolar, ancak memuriyetlerine getirilmeden ö nce hediye- leş tikleri  kiş ilerden  hediye  alabilirler.  Zira  vazife  aldı ktan  sonra  kendilerine verilecek  hediyenin  amacı  rü ş vette  olduğ u  gibi,  halde  veya  gelecekte  onla-

rı zulme alet etmek ve ç ı karlara vası ta kı lmak olacaktı r. Bundan ö tü rü dü r ki bu tü r bir iş lem ş ekil itibariyle hediye gö rü nü mü nde ise de hakikatte rü ş vet-

tir ve haramdı r.

 

2  Et­Tac 3/54 (Hadis ö zetlenmiş tir).

3  Mü ntehab­ü K. Ummal 2/198.


 

 


Aş ağ ı da sunacağ ı mı z Asr-ı Saadet de cereyan etmiş bir olay ve bu olaya

Hz. Peygamberin getirdiğ i yorum bizi aydı nlatmaktadı r.

Peygamberimiz İ bni Tulbiye isimli bir zatı zekâ t tahsil memuru olarak va- zifelendirir. Bu zatı n vazife dö nü ş ü; “Ş u mallar yö netiminiz iç in Beytul­Mal’e iç in verilen zekâ t malları dı r, bu mallar da bana hediye olarak verilenlerdir. ” di- yerek bazı mallan kendisine ayı rması ü zerine Peygamberimiz minbere ç ı kmı ş, Allah’a hamdü senadan sonra ş ö yle buyurmuş tur:

“Gö nderdiğ im memura ne oluyor da bunlar sî zler iç in İ slâ m Devleti Beytü l­ Maline verilenlerdir, bunlar da bana hediye olunanlardı r, diyor. Ana­babası nı n evin­

de  otursa  da  bakı p  dursaydı  ya!  Bakalı m,  kendisine  hediye  edilecek  miydi?  Mu­

hammedin canı tasarrufu altı nda bulunan Allah’a yemin ederim ki sizden ilgili ki­

ş i, zekâ t malı ndan aş ı rdı ğ ı deveyi bö ğ ü rü r, ineğ i ö ğ ü rü r veya koyunu meler bir va­ ziyette boynuna yü kletilmiş bir ş ekilde Kı yamet Gü nü mutlaka Allah’ı n huzuruna gelecektir. ”4

Mü minler!

Mevzuumuzu “Rü ş vet veren de alan gibi gü nahkâ r mı dı r? ” ş eklinde pek ç ok sorulan bir suali İ slâ m â limlerinin gö rü ş leri ile cevaplandı rarak bitirelim.

Peygamberimiz rü ş veti alanı da vereni de ve aracı olanı da lâ ’netledikleri iç in İ slâ m bilginlerinin bir kı smı ş artlar ne olursa olsun rü ş vet almak kadar vermek de gü nâ htı r, gö rü ş ü nü ileri sü rerler.

Ancak İ slâ m mü ctehidlerinin ç oğ unluğ u rü ş vet vereni veriş sebebi ve ga- yesine gö re değ erlendirmiş lerdir. Bunlara gö re eğ er kiş i hakkı nı korumak, zul- mü ve zararı defetmek iç in rü ş vet vermeye mecbur kalı rsa Allah katı nda suç - suzdur. Fakat bir hakkı iptal etmek, zimmete hak geç irmek ve lehte karar ç ı - kartmak iç in verilen rü ş vet haramdı r ve veren iç in azâ b sebebidir. 5

Yü ce Rabbimden cü mlemizi haramlardan ve ş ü pheli iş lerden koruması nı diler, Cuma Mesajı mı zı bir hadî sle bitiririm.

Allah’ı n Peygamberi buyurdu:

“Suht ile beslenen vü cut ateş e lâ yı ktı r. ” Sordular:

­ (Ya Resû lellah! ) Suht nedir? Ş ö yle buyurdu:

­ Suht rü ş vettir. ”6

 

 

4  Et­Tac 3/54.

5  Et­Tac 3/56.

6  Mü ntehab­ü K. Ummal 2/200.


 

713


 

 

İ slâ m’ca Yaş amayan Hayvanca Yaş ar

 

 


 

714


Yü ce Rabbimiz tarafı ndan en gü zel dü zende yü celiklere kabiliyetli olarak

yaratı lan insan, yaratı lanları n ç oğ unluğ una ü stü n kı lı nan varlı ktı r. Ancak in- sanı diğ er varlı klar arası nda yü celten onun biyolojik yapı sı, soyut aklı, konuş - ma ve dü ş ü nme yeteneğ i değ ildir.

İ nsanı yü celten kendisini yaratana Allah’a doğ rudan muhatap olması dı r. Yaratı lı ş ö zelliğ i, aklı nı kullanabilirliğ i, inanacağ ı ve yaş ayacağ ı değ erleri hü r iradesini iş leterek seç ebilirliğ i sebebiyle, ö zü nü Allah’ı n Kitabı Kur’â n’ı n oluş - turduğ u İ slâ m Dini ile yü kü mlü kı lı nması dı r,

İ nsan, İ slâ m dü zeninin getirdiğ i mü kellefiyet yü kü nden kaç ı ndı ğ ı, bu mu- kaddes  programı n  ç izgisinden  saptı ğ ı  sü rece  yaratanı na  muhatap  olmak  ni- metinden yoksun kalacağ ı iç in, insanlı k seviyesinden dü ş mü ş, hayvanlı k dü ze- yine inmiş, hatta daha da aş ağ ı lara yuvarlanmı ş olur.

Mü minler!

Hz. Â dem‘den, Hz. Muhammed‘e kadar bü tü n peygamberlerin bildirdi-

ğ i ve mü tekâ mil ş eklini sevgili Peygamberimizin Kur’â n’la sunduğ u İ slâ m Di- ni‘nin, Peygamberler aracı lı ğ ı ile istisnası z bü tü n insan toplumları na sunulu- ş u, insanı, insanlı k ç izgisinde ve Allah‘a kulluk gö revinde tutmak iç indir.



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.