Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





d) Estağfirullah 3 страница



“Sizden biriniz nefsi iç in sevdiğ ini mü min kardeş i iç in de sevmedikç e gerç ek mü min olamaz. ”8

* Sevgi vasatı nı /ortamı nı oluş turan ve geliş tiren bir aziz vesî le de î manları, gü zel ahlâ kları ve cemiyete yaptı kları yararlı hizmetleri ile Allah iç in sevdiğ i- miz mü minlere sevdiğ imizi bildirmektir.

Bu bildiri sevilenin de sevmesine sebep olacağ ı iç indir ki Peygamberimiz ş ö ylece emir buyurmuş tur:

“Kiş i, mü min kardeş ini sevdiğ inde ona, kendisini sevdiğ ini bildirsin. ”9

* Mü minlerin birbirlerini sevebilmelerinin aç ı kladı ğ ı mı z sebeplerden daha ö nemli bir sebebi Allah iç in sevmenin dinî bir ibâ det gö revi olduğ una inanmak ve bu kudsî gö revi yapanlara verilecek mü kâ fatı bilmektir.

Bu inanç ve bilgi her bir mü mini muhabbet ç ağ layanı haline getirecek ka- dar tesirli ve bereketlidir. Peygamberimiz alı nacak mü kâ fatı ş ö yle mü jdeler:

- Allah’ı n kulları arası nda ö yle mü minler vardı r ki onlar Peygamberler ve ş ehitlerden olmadı ktarı halde, Kı yamet Gü nü ’nde (Allah katı ndaki yü ksek de- recelerinden ö tü rü ) Peygamberler ve ş ehitler (bile) onları ilgi ile izlerler.

Ashab-ı Kiram ricada bulundular:

­ Ya Resû lellah! Bizlere bunları n kimler olduğ unu bildirir misiniz?

- Onlar, araları nda kan bağ ı ve mal alı m­satı mı olmadı ğ ı halde yalnı z Allah’ı n rı zası iç in birbirlerini seven mü ’minlerdir. Allah’a yemin ederim ki onları n yü zleri

 

7  İ bn­ü Mâ ce, Hadis No: 4102

8  Et­Tac 1/26.

9  Et­Tac 5/81.


 

 

nû r gibi pı rı l pı rı l dı r ve onlar nû rdan tahtlar ü zerindedirler. (Kı yamet Gü nü ’nü n

dehş et verici korkuları ve elemleri iç ersinde) insanlar korktukları zaman onlar korkmayacak, insanlar ü zü ldü kleri zaman da onlar kederlenmeyecektir. İ yi biliniz

ki, Allah dostları na ne korku vardı r ve onlar ne de mahzun olacaklardı r. ”10

Mü minler!

İ slâ m sevgi dinidir. Sevginin aç ı kladı ğ ı mı z vesî lelerine yapı ş alı m. Cü mle- mize Allah, Peygamber ve mü min sevgisi ile dolu bir ö mü r niyaz ederim.

 

683

 

 

10  Et­Tac 5/83.


 

 

İ nsanlı ğ ı n Dü zeni İ slâ m’dı r

 

 


 

 

684


Ş anı Yü ce olan Allah, yarattı ğ ı ve yaratmakta olduğ u varlı klar iç in Tabî at

ve Ş erî at kanunları ndan oluş an İ slâ m kanunları nı koymuş tur.

“Fizik”, “Kimya”, “Biyoloji” kanunları gibi adlarla isimlendirdiğ imiz Tabî at kanunları nı, bü tü n varlı kları ve insanı n maddî yapı sı nı kuş atı cı ö zellikte yara- tan Mevlâ mı z, koyduğ u ve Peygamberleri aracı lı ğ ı ile bildirdiğ i Ş erî at kanun- ları nı da insana ö zel kı lmı ş tı r. Varlı klar tabî at kanunları yla, insanlar da hü r ira- deleriyle ş erî at kanunları na gö re Allah’a ibadet gö revlerini yaparlar.

İ nsan iç in koyduğ u ve razı olduğ u Ş erî at kanunları nı bir diğ er anlatı mla emirleri ve yasakları nı insanlar arası ndan seç tiğ i Peygamberlerle bildiren Al- lah, son Ş erî atı nı ise evrensel kı ldı ğ ı elç isi Hz. Muhammed’le insanlara ulaş - tı rmı ş tı r.

Yü ce Allah, insanı n maddî hayatı ve geliş imini kendisini iç ten ve dı ş tan ç evreleyen tabî at kanunları na, manevî hayatı ve geliş mesini de Ş erî at kanunla- rı na gö re yaş aması na bağ lı kı lmı ş tı r.

Mü minler!

Hz. Muhammed’in tebliğ ettiğ i ve insan iç in nihaî hayat dü zeni kı lı nan Ş eriat, insanı n bedenî, ruhî, ailevî ve iç timaî hayatı nı kuş atacak yü celikte ve geniş liktedir.

Bü tü n Peygamberlerin tebliğ ettiğ i Hak Din’in son bö lü mü nü teş kil etmiş olması sebebiyle Kur’â n diliyle İ slâ m Dini dediğ imiz bu Aziz Ş erî at, insana tat- min edici, geliş tirici ve mesut edici bir hayat programı sunmaktadı r.

Evet, İ slâ m Dini insana neye, niç in ve nası l inanması gerektiğ inden nası l yö netip yö netileceğ ine; hangi esaslara gö re aile kuracağ ı ndan mî rası nası l tak- sim edeceğ ine; ü retim ve tü ketimde hangi esasları tatbik edeceğ inden nası l gi-


 

 


yineceğ ine; hayatı n gayesinin ne olması gerektiğ inden ö lü m ö tesinin nası l ola-

cağ ı na kadar hayatı n bü tü n yö nlerini dü zenleyici ve aç ı klayı cı mufassal bir ha- yat programı takdim etmektedir.

Burada bir kez daha belirtelim ki bu programı koyan ve ibadet gö revi ola- rak yaş anması nı emreden Allah’tı r. Nası l yaş anacağ ı nı ö rneklendirerek aç ı kla- yan da son Peygamber Hz. Muhammed’dir.

İ nsan  ancak  bu  programı  uyguladı ğ ı  zaman  mesut  olabilir.  Ç ü nkü  bu program, insanı yaratan tarafı ndan onun ö zelliklerine gö re dü zenlenmiş tir.

Bu programa aykı rı yaş ayı ş tarzı yla fert ve cemiyet olarak nû ra ç ı kmak, huzur bulmak, mesut olmak ve hele hele ö lü mle baş layacak ebedî hayatı n sa- adetini sağ lamak mü mkü n değ ildir.

Aksini mü dafaa etmek tabî at kanunları yla ç atı ş arak daha mü kemmel bir tabî at dü zeni kurulabileceğ ini iddia etmek kadar akı l ve ilim dı ş ı dı r.

İ nsanlı k akı l ve ilim dı ş ı saplantı lar iç inde olduğ u iç indir ki dü nyamı zı n

İ slâ m ü lkeleri dahil İ slâ m’ı n yaş anmadı ğ ı bü tü n ü lkelerinde insanlar ç ok yö n-

lü buhranları n kı skacı ndadı r. Madde sı nı rları nı aş amayan gayesiz yaş antı ları n karanlı kları iç indedir.

İ nsan iç in konulmuş ilâ hî dü zene dö nü lmedikç e de bö yle devam edip gi- decektir.

Peygamberimiz bu gerç eğ i ş ö yle aç ı klamı ş tı r:

“(Allah’ı n seç ip razı olduğ u İ slâ m Dini ile değ il de yasaları nı ) insanları n koydu­

ğ u dü zenlerle yü celmek isteyeni Allah aş ağ ı latı r/mutsuz kı lar. ”1

Muhterem Mü minler!

Kanunları nı Allah’ı n ve Peygamberinin koyduğ u bu din bize hayatı mı zı ç evreleyen gö revler yü klemektedir.

Varlı ğ a î zah getiren, ö lü m ö tesini aydı nlatan, hayatı gayelendiren ve Al­ lah’a yö nelten esaslara iman, ö zde sö zde doğ ruluk, namaz, oruç, zekâ t, Allah’ı n yaratı cı lı ğ ı nı kabule dayalı eğ itim, adalet, sulh, sevgi, merhamet bu yü ce dinin vacip kı ldı ğ ı vazifelerdir. Hakk’a davet, ö rtü nme, ana-babaya, komş uya ve ak- rabaya ikram, suç un cinsine gö re ceza olan kı sas, nefsimiz iç in istediklerimi-

zi diğ er insanlar iç in istemek, ferdî mü lkiyet, cihâ d, istiş are ve diğ erleri de bu mü barek dinin insanı mü kellef kı ldı ğ ı mukaddes gö revlerdir.

 

 

1  Keş fü l­Hafa, Hadis No: 2409, 2537.


 

685


 

 


 

686


Allah’ı n tabî i ve yasal hâ kimiyetine insanları ve ilkeleri ortak koş ma, İ s-

lâ m’la ç atı ş an materyalist sistemleri tasvip etme, iç ki, kumar, zina, zulü m, ki- bir, faiz, rü ş vet, karaborsa, hased, riya, israf, ı rkç ı lı k, fert ve toplum hakları -

na tecavü z, emeğ i sö mü rü, yalan, iftira, jurnal, gı ybet, muhteva ve metod da vahiy bildirileri ile ç atı ş an eğ itim bu dinin kaç ı nı lması gerekli baş lı ca yasak- lar dizisidir.

Burada vurgulamamı z gereken en mü him nokta İ slâ m Dini’nin emir ve yasakları nı,  koyduğ u  cezaî  kurallar  ve  sosyal  adalet  esasları nı  uygulanması ihtiyarî yasalar ş eklinde değ il de kendi bü tü nlü ğ ü iç inde yö nlendirici bir mad-

de ye manâ dü zeni ş eklinde arzeden bir din olması dı r. .

Mü minler!

Bu dinin kuralları ile ç atı ş mak insanla ç atı ş maktı r.

İ nsanı, insanı yaratan Allah’ı n insan iç in koyduğ u Hayat Dü zeni’nden ko- pararak mutlu etmeye ç alı ş mak manevî bir cinayettir.

Materyalizm ve ondan kaynaklanan kapitalizm, sosyalizm, komü nizm v. s. sonu (izm)lerle biten batı l sistemler bu cinayetin meş rulaş tı rı lmı ş neticeleridir.

Bizim fert ve cemiyet olarak hatamı z bu gerç eğ i tesbit edemeyiş imizdir. Dü ş ü nmeliyiz. İ lim ve tekniğ in dayandı ğ ı fizik ve kimya kanunları meselâ

Amerika,  Rusya,  İ sveç  ve Tü rkiye’de aynı dı r da neden bu ü lkelerdeki insanı

mutlu kı lma iddiası ndaki ferdî ve sosyal dü zenler ayrı dı r?

Değ iş ik sistemler iç inde aynı ilmî ve teknik doğ ruları bulup ü zerinde itti- fak edebilen bu ü lkeler; ilmî ve teknik doğ rular gibi insanı kuş atı cı ruhî, sos- yal ve ahlâ kî ‘doğ rular’ yok mudur ki bu doğ ruları tesbit edip ü zerinde birle- ş emiyorlar?

Eş yada ve insanı n bedenî yapı sı ü zerinde egemen ‘doğ rular’ var da ö rne- ğ in ruhî, sosyal ve ahlâ kî hayatı kuş atan ‘doğ rular’ yok mudur?

Elbette ki vardı r.

Maddî varlı klar iç in doğ rular olan tabiat kanunları nı koyan Allah, imanî,

bedenî,  ruhî,  ahlâ kî,  hukukî  ve  ekonomik  doğ rular  olan  Ş erî at  kanunları nı

da koymuş tur ve bu kanunları n bü tü nü Hz. Muhammed’in tebliğ ettiğ i İ slâ m

Dini’dir.

Bu din, inanç esasları nı insanlı ğ ı n yeni tanı dı ğ ı bir doğ rular manzumesi

de değ ildir. Bu din, Hz. Â dem, İ brahim, Musa, Davut ve İ sa gibi Peygamberle-


 

 


rin tebliğ ettiğ i inanç la ve yaş amla ilgili temel doğ ruları tasdik eden ve tamam-

layan bir dindir.

Evet,  Allah,  insanı n  bedenî  yapı sı nı  da  iç ine  alan  bü tü n  maddî  varlı k- lar iç in tabî at kanunları nı, ö rneğ in insanı n rû hî sosyal ve ahlâ kî hayatı iç in de Ş erî at kanunları nı koymuş tur.

Tabî at Dü zeni gibi muhteş em bir hayat dü zenine ermek isteyenler tabî at kanunları nı  koyan  Allahı n  koyduğ u  İ slâ m’a  dö nmek  mecburiyetindedirler. Baş ka yol yoktur.

Mevzuu aç ı klamaya ç alı ş tı ğ ı mı z gerç ekleri hü lâ sa eden â yetlerle bitirelim.

Al­i İ mrâ n Sû resi  yet 83 ve 85:

“ Gö klerde ve yerdeki bü tü n canlı lar ister istemez (Allah’ı n koyduğ u tabî at ka­

nunları na) teslim olurken onlar Allah’ı n dini olan İ slâ m’dan baş kası nı mı istiyorlar.

Halbuki onlar yalnı zca O’nun huzuruna dö ndü rü leceklerdir. ”

“Kim İ slâ m’dan baş ka bir din; (Hayat Dü zeni) isterse elbette ki ondan (inan- dı ğ ı ve yaş adı ğ ı batı l dü zenler) kabul edilmeyecektir. O kiş i â hirette de zarara/ azaba uğ rayanlardan olacaktı r. ”


 

687


 

 

Niç in İ slam’a Muhtacı z? *

 


 

688


İ slâ m Dini, Allah’ı n insan iç in koyduğ u ve nihaî yasaları nı evrensel kı ldı ğ ı

son Peygamberi Hz. Muhammed’le bildirdiğ i hayat dü zenidir.

Biz, mutluluğ umuz iç in bizi yaratanı n bizim iç in koyduğ u İ slâ m’a ve O’nu yaş amaya muhtacı z.

Bir  İ slâ m  toplumunun  fertleri  olduğ umuz  iç in  mi  bö yle  dü ş ü nü yor  ve inanı yoruz?

Yoksa bedenî, rû hî ve sosyal ö zelliklerimiz mi bö yle dü ş ü nmemizi gerek- tiriyor, akı l ve ilim mi bö yle inanmamı zı gerekli kı lı yor?

Cuma Mesajı ’mı zda bu konuya eğ ileceğ iz.

a) Hz. Muhammed’in Kur’â n’la tebliğ ettiğ i İ slâ m’ı n dı ş ı ndaki yü rü rlü k- ten kaldı rı lmı ş semavî ş erî atler, felsefî sistemler ve iktisadî doktrinler insanı, yerkü resini ve kâ inatı /evreni tanı mı yor ve de tanı tamı yor.

Ben kimim? Nereden geldim? Nası l yaş ayacağ ı m? Nereye gideceğ im? Ha- yat nedir? Ö lü m nedir? Ö lü m ö tesinde sorgulanı lacak bir hayat var mı dı r? gi-

bi insanı kuş atan ve insanı n mutluluğ u iç in mutlaka cevaplandı rı lması gere- ken ana soruları cevaplandı ramı yor.

İ slâ m, yanı tları yla insanı tatminin doruğ una ç ı kardı ğ ı, hayatı yaş anmaya değ er kı ldı ğ ı iç in biz İ slâ m’a, onu yaş amaya muhtacı z.

Ç ü nkü İ slâ m Dini inanç esasları yla insanı n, dü nyamı zı n ve de evrenin Al- lah tarafı ndan yoktan var edildiğ ini aç ı klı yor.

 

 

*  Bu hutbe temel alı narak, 19 Ocak 1980 tarihinde Salihli’de verdiğ imiz konferans Salih-

li Ağ ı r Ceza Mahkemesi’nde yargı lanmı ş tı r. Bilirkiş i raporları nı n olumsuzluğ una rağ men Rabbimin yardı mı yla beraetle sonuç lanmı ş tı r. Konferans metni İ slâ mî Kimliğ imizi Koru­ mak isimli kitabı mı zı n sonunda yayı nlanmı ş tı r.


 

 


Bu ilâ hî din, hayatı n ve ö lü mü n hangimizin gü zel amellerde bulunacağ ı -

nı sı namak iç in Rabbimiz tarafı ndan yaratı lmı ş olduğ unu beyan ediyor. İ nsa-

na kul olduğ unu, Son Peygamber Hz. Muhammed’in izinde, onun tebliğ etti-

ğ i Kur’â n’a gö re yaş aması gerektiğ ini ö ğ retiyor.

İ slâ m insana  hiret Hayatı ’nı n varlı ğ ı nı ve ö lü mle baş layacağ ı nı, bu haya- tı n ilk merhalesinin Kabir Hayatı olacağ ı nı bildiriyor.

Rabbimizin huzurunda bü tü n hayatı mı zdan yargı lanacağ ı mı zı, ceza veya mü kâ fat gö receğ imizi duyuruyor.

Bu dinin mevcudata ve insan hayatı na getirdiğ i aç ı klamalar insanı tatmin ettiğ i iç in biz İ slâ m Dini’ni ö ğ renmeye ve onu uygulamaya muhtacı z.

b) İ slâ m’ı n dı ş ı ndaki sistemler yalnı zca akı l ve ilmi ö lç ü tanı yor.

Akı llar ise farklı ve yetersiz olduğ u, ilim de akla ve gü ç leri sı nı rlı duyu or- ganları na dayandı ğ ı iç in insanı kuş atarak aydı nlatamı yor ve mutlu edemiyor.

İ slâ m ise aklı ve duyu organları nı n tesbitlerini kabul ediyor, Hz. Muham- med’in tebliğ ettiğ i Kur’â n mesajları ile de insanları yaratanı n sonsuz aklı ve engin ilminden yararlandı rı yor.

Ö z ifadeyle İ slâ m, insanı yaradanı n aklı ve bilgisiyle aydı nlatı yor ve yara- tı k olan akı l ve duygu organları nı n rehberliğ inde yaş atı yor.

Bö yle olduğ u iç indir ki biz İ slâ m Dini’ni tanı maya ve onu tatbik etmeye muhtacı z.

c)   İ slâ m’ı n  dı ş ı ndaki  ş eraî tler/sistemler  insanları  ı rklara  ayı rı yor, onları zengin-fakir, iş veren-iş ç i, zenci-beyaz, soylu ve soysuz ayı rı mı ile bö lü yor. Sö - mü rü ye ortam hazı rlı yor.

İ slâ m Dini ise insanları n bir ası ldan yaratı ldı ğ ı nı, î man ve gü zel ameller- den  baş ka  ü stü nlü k  ö lç ü sü  olmadı ğ ı nı  bildiriyor.  Zengin-fakir,  iş veren-iş ç i, zenci-beyaz  gibi  sunî  ayı rı mları  ve  bu  ayı rı mlarla  dayalı  değ er  hü kü mlerini ş iddetle yeriyor.

Ö rneğ in  o,  yalnı zca  sö mü rü cü  ile  toplumcuyu,  câ hil  ile  â limi,  zalimle â dili, fahiş e ile namusluyu ayı rı yor, ikincileri koruyor ve yü celtiyor. Akrabaya

ve komş ulara da yapı lacak gö revler bakı mı ndan ö ncelik tanı yor.

Bunun iç indir ki biz İ slâ m Dini’ni bilmeye ve onun dü stû rları ç izgisinde yaş amaya muhtacı z.

d) İ slâ m’ı n dı ş ı ndaki siyasî /felsefî sistemler Hak, Adalet, Barı ş, Hü rriyet


 

689


 

 


 

690


ve Ahlâ k gibi manevî değ erlerin zarû retini kabul ediyor. Kaynaklandı ramadı k-

ları ve tek gü ç leri olan fabrikalarda ü retemedikleri iç in kendileriyle tezada dü - ş erek kabul ettikleri bu değ erler manzumesi ü zerinde de yorum birliğ i yapa- mı yor.

Meselâ: Nedir hak? Nedir adalet? Nedir barı ş? Nedir ahlâ k?

Tek dayanakları akı l olduğ u, akı l da ç iftç i aklı, hukukç u aklı, fahiş e ak-

lı ve sö mü rü cü aklı gibi pek ç ok ç eş itlere ayrı ldı ğ ı iç in onlar bu soruları n ce- vapları nda birleş emiyor.

Bu bâ tı l sistemler yü rü rlü ğ e koydukları kanunları n sü rekliliğ ini de sağ la- yamı yor. İ htilâ lci kadrolar, siyasî partiler ve ç ı karcı ekonomik gü ç ler tarafı n- dan değ iş tirilmesine de mâ ni olamı yor.

Meselâ  zararlı dı r  inancı yla  alkollü  iç kileri  yasaklı yor,  bir  sü re  sonra  da meş rulaş tı rı p reklâ m ettiriyor. Ö nce fahiş eleri/eş cinselleri mahkum eden yasa- lar ç ı karı yor, sonra da ü st yö netimlere seç tirebiliyor. Bir sü re sı nı rsı z mü lkiye-

ti savunuyor, daha sonra toplum mü lkiyetine geç iş iç in kan dö kebiliyor. Ka- sı tlı ö ldü rme suç una bir yerde ö lü m cezası veriyor. Diğ er bir yerde bu cezayı ilkellikle niteliyor.

Fakat İ slâ m bö yle mi? O, insanı yaratan Allah’ı n emirleri ve yasakları na da- yandı ğ ı iç in yorum birliğ ini sağ lı yor.

O, Hak derken tü m insanları kuş atan inanç, adalet ve ahlâ k doğ ruları nı bildiriyor. Hü rriyet derken helallerin yaş anabilirliğ ini aç ı klı yor. Sö mü rü der- ken ö rneğ in faiz ve rü ş vet gibi haramlar, ekonomik baskı ve iş galleri kasdedi- yor. Zulmü ise hakka ve halka karş ı ç ı kı ş yapı lması gerekenler olarak niteli- yor.


Bö ylece Mekke’deki Mü slü manla Londra, İ stanbul ve Kahire’deki Mü slü ­

man’ı inanç ve yorum birliğ i iç inde aynı kurallarda birleş tirip yaş atabiliyor.

Etkin gü ç ler istediğ i iç in meselâ faiz ve zina yasağ ı na, namaz ve hac em- rine, mî ras ve kı sas gibi yasaları na mü dâ hale ettirmiyor. Koyduğ u kanunları n Kı yamete kadar geç erli olduğ unu bildiriyor.

İ ş te İ slâ m ü zerinde yorum birliğ i yapı labilir ş ü mullü ve değ iş tirilemez ya- salar koyduğ u iç in biz yeniden İ slâ m Dinine dö nmeye ve onu aş kla yaş amaya muhtacı z.

e) İ slâ m’ı n dı ş ı ndaki, batı l sistemler yalnı z bedenden ibaretmiş gibi insa- nı n mutluluğ unu maddî ihtiyaç ları nı n giderilmesinde gö rü yor. Bunun iç in de


 

 


ö rneğ in Sosyal Adalet diyor. Fakat haram ü retim/tü ketim inancı olmadı ğ ı iç in

sosyal adalet derken de ya ferdi sı nı rsı z ö zgü rleş tiriyor ya da cemiyeti putlaş tı - rı yor. Fertle toplumu kaynaş tı ran yasalar koyamadı kları iç in de mü lkiyeti ka- bul veya red etmekten baş ka kalı cı ç ö zü m ü retemiyor.

Fakat İ slâ m, O, “Mü lk Allah’ı ndı r, insanı n ondan ancak ilâ hi ö lç ü lere gö re yararlanma hakkı vardı r. ” ilkesinden hareket ediyor. Faiz, karaborsacı lı k, rü ş - vet, emeğ i sö mü rü, iç ki, kumar ve fuhuş iş letmeciliğ i gibi yollarla kazancı ya- saklı yor.

İ ç kiyi, kumarı, zinayı, lü ksü menedip tü ketimi kayı tlar altı na alı yor. Ş artları nı taş ı yan fertlere zekâ t, akrabaya nafaka mü kellefiyeti yü klü yor. İ slâ mi yö netime de, iş size iş bulmak, â cize nafaka bağ lamak gibi gö rev-

ler yü klü yor.

Bö ylece fertleri ve toplumu mağ dur etmeden dengeli bir dü zen oluş tu- ruyor.

İ ş te biz bunun iç in İ slâ m’a inanmaya ve onun ç ağ lar ü stü kutsal yasaları izinde yaş amaya muhtacı z.

f) Bü tü n bunlardan ö nemlisi İ slâ m’ı n dı ş ı ndaki maddeci veya rû hcu sis- temler hayatı konumlandı ramı yor ve ö lü m ö tesine yer vererek de amaç landı ra- mı yor.

Ö lü mle her ş ey bitecek, ceza veya mü kâ fat gö rü lmeyecek olduktan sonra, lü zumunda ittifak edilen insanî değ erlerin, hakç a dü zenlerin, ö mü rlere mal olan ilmî ve sosyal atı lı mları n ne anlamı olabilir?

Ama İ slâ m, O, ö lü mle baş layacak â hiret hayatı nı bildiriyor, emirleri ve ya- sakları na uyularak yaş anacak iman ve fazî let hayatı nı n ebedî Cennet saadeti sağ layacağ ı nı mü jdeliyor.

Hakdan sapmanı n batı llara dalmanı n, zulmü ve sö mü rü yü meslek tutma- nı n cezası nı n kaç ı nı lmaz olduğ unu, dü nyada gö rü lmezse de  hirette ç ekile- ceğ ini aç ı klayarak uyarı yor. Bö ylece hayatı gayelendiriyor. Ebedî mutluluk ga- yesiyle yaş attı ğ ı iç indir ki biz İ slâ m’a; onu yaş amaya muhtacı z.

Sö zü, Kur’â n’ı n Mü lk sû resinin 14. â yetiyle yö nelttiğ i soru ile bağ layalı m:

“Yaratan (yarattı ğ ı insanı mutlu edecek dü zeni) bilmez mi? Elbette bilir. O kul­

ları na) lü tufkâ rdı r, onları n yaptı kları ndan da haberdardı r. ”


 

691


 

 

Hayata Mü slü manca Bakabilmek

 

 


 

 

692


Bü tü n insanlar gü ven iç inde olmak isterler. Bü tü n insanlar kazanmayı ar-

zu ederler. Bü tü n insanlar ü stü n olmak sevdası nı taş ı rlar.

Tabî i olarak da tü m insanlar tehlikeye dü ş mekten, kayba uğ ramaktan ve aş ağ ı lı k olmaktan korunmayı dilerler.

Mutluluğ u da bu hayatî gayelerinin gerç ekleş mesinde gö rü rler.

Mensub oldukları dinleri, bağ lı oldukları felsefî ve ekonomik sistemleri ayrı olsa da bü tü n insanlar yukarı da ö zetlenen amaç larda mü ş terektirler.

Ancak  bu  mü ş tereklik/birliktelik  iç ersinde  mü minler  gü veni­kazancı ­

ü stü nlü ğ ü -tehlikeyi-kaybı ve aş ağ ı lı ğ ı İ slâ m Dini’nin kuralları na gö re anlamak ve yaş amakla diğ er bü tü n insanlardan ayrı lı rlar.

Yaş adı ğ ı mı z hayatta Mü slü manlarla Mü slü manlar olmayanlar arası ndaki ana fark bu anlama ve yaş amada ortaya ç ı kar.

Gü ven, kazanç, ü stü nlü k gibi, tehlike, kayı p ve aş ağ ı lı k da iç iç e kavram- lardı r. Ö rneğ in gü venin olduğ u yerde kazanç, kazancı n bulunduğ u yerde ü s- tü nlü k vardı r. Bö yle olmakla birlikte biz ayrı ayrı ö rneklerle konuya aç ı klı k ge- tirmeye ç alı ş acağ ı z.

Mü minler!

a) Bü tü n dü nya toplumları nda ve cemiyetimizde hayatı n temel gayelerin- den  biri  olan  gü ven’den  anlaş ı lan  taş ı nı r  ve  taş ı nmaz  mal  varlı ğ ı,  daimî  ve emekliliğ i olan bir iş, sağ lı k ve tecavü zden korunmuş olmaktı r.



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.