|
|||
d) İşte güzellik 7 страница“Ebedî genç liğ e erdirilmiş genç hizmetç iler, baş ağ rı sı ve dö nmesi ver meyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kâ seler, ibrikler ve kadehlerle (Cennetliklerin) etrafı nda dolaş ı rlar. ” “…Onlar iç in Allah’ı n sevgisi ise en bü yü k nimet olacaktı r. ” “Onları n yü zleri parlayacak ve onlar Rablerine bakacaklar. ”7 Mü ’minler! İ manlı ve gü zel amelli mü ’minler ö yle nimetler iç erisindedirler ki, Kur’â n’ı mı zı n ifadesiyle onları kimsecikler bilmez. Secde sû resi â yet 17: “Yaptı kları na karş ı lı k onlar iç in saklanan mutlu kı lı cı nimetleri hiç bir kimse bilmez. ” Bilmezler, zira bir kutsî hadise gö re, onlar, hiç bir gö zü n gö rmediğ i, hiç bir kulağ ı n iş itmediğ i ve hiç bir kalbin de sezinleyemeyeceğ i nimetlerdir. Yü ce Rabbimden cü mlemizi, azabı na uğ ratacak amellerden ve Cehennem ateş inden koruması nı diler, Cennet nimetleriyle mü kâ fatlandı racağ ı sevdiğ i ve razı olduğ u kulları ndan kı lması nı niyaz eder, sö zü Peygamberimize bı ra kı rı m: “Cennet ehli, Cennet’e girdiklerinde, bir ilgili (melek) ş u aç ı klamayı ya par:
Ş ü phe yok ki, siz Cennet’te ebedî yaş ayacak ve hiç ö lmeyeceksiniz. Hastalan mayacak ve daima sı hhatte bulunacak, ihtiyarlamayacak, ebedî genç kalacaksı nı z. Sonsuz nimetlere mazhar olacak ve hiç bir zaman hü zü n ve keder gö rmeyeceksi niz. ”8
7 Sı rası yla bak. Ra’d, 29; Nisa, 57; Yasin, 55; Vakı a, 2834, 15, 2223, 3537, 1719; Tevbe, 72; Kı yame, 2223. 8 R. Salihin Hn. 1896 Mü slim Cennet 22.
III. Cilt
523
524
Allah Erlerinin Vası fları *
Yü ce Rabbimiz Milâ dî 612 yı lı nda baş layan ve Kı yamet Gü nü ’ne kadar devam edecek olan Muhammed ç ağ ı insanları na Kur’â n-ı Kerî m’de ş ö yle bu- yuruyor: “... Dininizi (bü tü n ihtiyaç ları nı zı karş ı layacak ve sizi Cennetlerime erdi- recek ş ekilde) geliş tirdim/yü celiğ e erdirdim. Ü zerinizdeki nimetimi tamamladı m. (Size hayat dü zeni olarak) İ slâ m Dini’ni seç tim ve razı oldum... ”1 Mevlâ mı z insanlı k iç in seç ip razı olduğ u dinini yalnı z inanç esasları ndan ve belirli ibâ det kuralları ndan ibaret kı lmamı ş tı r. Rabbimiz dinini sosyo-ekonomik kuralları, hukukî ve ahlâ kî yasaları da ihtiva eden bir hayat dü zeni kı lmı ş tı r. Onu her ası rda ve her toplumda tatbik olunabilecek yü celiğ e ve değ iş tirilemez ö zelliğ e erdirmiş tir. Allah’ı n insanlar iç in seç tiğ i bu dini, Allah’ı n Nizâ mı ’dı r inancı yla kabul eden mü minler, O’na bir bü tü n halinden inanmak ve O’nu bir bü tü n halinde yaş amak mecburiyetindedirler. Bu dinin iç timaî (sosyal), iktisadî ve hukukî vası ftaki emir ve yasakları nı bı rakarak yalnı z namaz ve oruç gibi belirli ibâ det vazifelerini yapmak bu dinî yaş amak değ ildir. Bu dinî n ferde ve cemiyete yö n veren, geliş im sağ layan kural- ları ndan bir bö lü mü nü tatbik ederek hayat problemlerini ç ö zü mlemek, mut- luluğ a eriş mek mü mkü n değ ildir. Ç ü nkü bu dinî n yü celiğ i bü tü nlü ğ ü ndedir.
* Bu hutbeyi konu alarak Milli Tü rk Talebe Birliğ i’nde ü niversite genç liğ ine verdiğ imiz kon- ferans, T. C. Kanunu’nun 163. maddesini ihlâ lden İ stanbul 5. Ağ ı r Ceza Mahkemesi’nde yargı lanmı ş, beraetle sonuç lanmı ş tı r. 1 Maide, 3.
525
526 Bu nedenledir ki meselâ ferdî mü lkiyeti kabulde Kapitalizmle, faizin red- dinde Komü nizmle, iç timaî adaleti sağ layı cı dü sturları yla Sosyalizmle, Allah’ı n varlı ğ ı nı kabul’de Hı ristiyanlı kla ve ö zel gü nlerindeki eş lerle cinsel iliş ki ya- saklı ğ ı nda Musevî likle ö rtü ş mesi ö nemli değ ildir. Bü tü n bu beş erî dü zenlerin ve tahrif edilmiş semavî dinlerin değ inilen hususlarda ve benzeri noktalarda O’na yakı nlı ğ ı da mü him değ ildir. İ slâ m’ı n yü celiğ inin bü tü nlü ğ ü nde olması sebebiyledir ki sosyal hayatı İ slâ m’la ç atı ş an materyalist dü zenlere terk ederek bu dini ferdî hayatta yaş aya- bilmek mü mkü n değ ildir. Zira bu dinde ferdî ve iç timaî vazifeler iç iç edir. Misallendirirsek deriz ki: • Eğ itim mü esseselerinde, Allah’a ve Ahiret Gü nü ’ne î manı n talim edilme- diğ i, hayat ö nderi olarak Hz. Muhammed’in tanı tı lmadı ğ ı ve Kur’â n Dü zeni’nin ö ğ retilmediğ i cemiyette bu din gerektiğ i ş ekilde yaş anamaz. • Radyo, Televizyon ve Bası n gibi etkileyici kurumları n sü rekli olarak İ slâ m’la ç eliş kili batı l inanç lara ve hayat tarzları na ç ağ rı da bulunduğ u bir top- lumda bu din bü tü nü yle yaş anamaz. • Ş ehirlerini, faiz kurumları nı n sö mü rdü ğ ü, iç ki ve uyuş turucu madde yuvaları nı n kirlettiğ i, fuhuş merkezlerinin kararttı ğ ı ve caddelerini cinsel ö z- gü rlü ğ e davet ç ı karı cı manzaraları n ç irkinleş tirdiğ i toplumda bu din bü tü nü y- le yaş anamaz. Ö z ifadeyle batı lları n hukukî leş tiğ i ve mü esseseleş tiğ i bir toplumda bu di- nin hayatı yö nlendiren dü sturları nı tü mü yle uygulamak mü mkü n değ ildir. Gerç ek budur. Ama bizler bu dinin bü tü nü ne inanmakla ve tü m yasala- rı m tatbik etmekle mü kellef olduğ umuz iç in gü cü mü z ö lç ü sü nde inanç ları mı - zı yaş amaya ç alı ş acağ ı z. Ç ü nkü bizler, namaz, oruç ve hac gibi ibadetlerle, bir bö lü mü nü zaten yaş a- dı ğ ı mı z bu dinin bü tü nü nü yaş amak, nefislerimizi ve nesillerimizi devrimizdeki bunalı mları ndan kurtararak İ slâ m’ı n nû runa ç ı karmak mecburiyetindeyiz. Bunun iç in de Peygamberimizin her devirde bulunacakları nı bildirdiğ i mukaddes kadrolardan ve Allah’ı n Kur’â n’da “Allah Erleri” ş eklinde tavsif ede- rek zafer vaat ettiğ i kiş ilerden olmalı yı z. Bu gidiş durdurulamaz diyenlere, kü frü vakı a olarak gö renlere, mecraları değ iş tirecek erlerini Allah ş ö ylece tanı tı yor:
“Ey inananlar! İ ç inizden kim Allah’ı n dini İ slâ m’dan sapar/ç ı karsa, Allah mü minlere karş ı alç ak gö nü llü /merhametli, kâ firlere karş ı onurlu/gü ç lü, Ken- disinin onları seveceğ i, onları n da Kendisini seveceğ i bir topluluk getirir. On- lar Allah yolunda cihad ederler, yerenlerin kı naması /suç laması ndan korkmaz/ ç ekinmezler. (Ey Mü minler! ) Sizin dostunuz Allah’tı r, O’nun peygamberidir ve namaz kı lan, zekâ t veren, (Kurâ n’ı n ve Sü nnet’in diğ er dü sturları na) boyun eğ en mü min lerdir. Kim Allah’ı, Peygamberini ve mü minleri dost/yardı mcı edinirse (bilmelidir ki) ü stü n/galip gelecek olanlar, Allah erleridir. ”2 Rabbimiz anlamı sunulan â yetlerde ve Mü cadele sû resinde takviye edece- ğ i, zafere erdireceğ i, kendileriyle dinini gü ç lendireceğ i bu kadroyu beş ana va- sı fla bizlere tanı tmaktadı r. Engelleri aş acak, huzur bulacak, mesut (mutlu) ola- cak ve cemiyetini yü celtecek olan kadro Allah erleri olan bu kadrodur. a) Bu kadro inanarak, itaat ederek, gü venerek, Allah’ı seven, Hak inanç la- rı ve gü zel amelleri sebebiyle Allah’ı n kendilerini sevdiğ i kadrodur. b) Allah erleri olan bu kadro mü minlere karş ı merhametli olan ve merha- metin gerektirdiğ i ahlâ kî gö revleri yapan kadrodur. c) Bu kadro kâ firlere ve mü nafı klara karş ı â dil fakat kendisine gü venli, onurlu ve tavizsiz(ö dü nsü z) ve olan kadrodur. d) Bu kadro Allah’ı, O’nun Peygamberini, namaz kı lan, zekâ t veren ve de İ slâ mî kurallara bağ lı mü ’minleri, veli; dost/yardı mcı edinen, babaları, kardeş leri, akrabaları da olsa Allah’a ve Peygamberine karş ı ç ı kanları sevmeyen kad- rodur. e) Kur’â n diliyle Hizbullah olarak nitelenen Allah erleri olan bu kadro, İ s- lamî adaletin ve diğ er insanî erdemlerin egemenliğ i iç in aş kla cihâ d eden kad- rodur. Evet, bu beş ana vasfı n tamamı nı nefsinde toplayan mü ’min, Allah Erle- ri olan kadrodandı r. Mü minlere merhametli olmayan bu kadrodan değ ildir. Kâ firlere ve mü na- fı klara karş ı ü stü nlü k ş uurunu taş ı mayan bu kadrodan olamaz. Cihad etmeye- nin bu kadroda yeri yoktur. Mü minleri dost bilmeyen, batı lperestlere kalbini kapamayan bu kadroya giremez.
2 Maide, 54-56.
527
İ ş te bu kadro, olmaz gö rü neni gerç ekleş tirebilecek olandı r. Galip gelecek, Allah’ı n rı zası na erecek, Cennet’e girecek ve felah bulacak bu kadrodur.
528 Rabbimiz Mü cadele sû resinin sonuncu â yetinde de Hizbullah olarak nite- lediğ i bu kadroyu destekleyeceğ ini de aç ı klayarak ş ö ylece mü jdelemektedir: “Allah’a ve Ahiret Gü nü ’ne inanan hiç bir zü mreyi, babaları, oğ ulları, kardeş leri veya hı sı mları da olsa Allah’a ve Peygamberi’ne karş ı ç ı kan kiş ilerle seviş ir (ve yardı mlaş ı r) bulamazsı n. İ ş te (kendisine ve Peygamberine karş ı ç ı kan insanları sevmeyen) zü mre nin kalplerine Allah imanı kö kleş tirmiş ve onları katı ndan bir ruhla/gü ç le kuvvet lendirmiş tir. Onlar, altı ndan ı rmaklar akan Cennetlere koyacak, iç lerinde ebedî olarak ka lacaklardı r. Ö yle ki, Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan hoş nut olmuş lardı r. İ ş te onlar Allah erleridir. İ yice bilin ki, Allah taraftarları emellerine erenlerin ta kendileridir. ”3 Mü minler! Mü min olarak aş kla yaş amak tatlı bir ö lü m yü zü gö rmek ve ebedî saade- te ermek istiyorsak, Peygamberimizin Kı yamet Gü nü ’ne kadar var olacakları - nı mü jdelediğ i Allah erlerinden olmaya ç alı ş acağ ı z. Cuma Mesajı ’mı zı Peygamberimizin mü jdesini iç eren ve bize gü ç veren bir hadisle bitiriyorum: “Bana inananlardan her devirde Allah’ı n dini İ slâ m ü zerinde yaş ayacak bir topluluk bulunacak, karş ı tları onlara bir zarar veremeyecektir. ”4
3 Maide 54. 4 İ. Mace, Hn. 7.
Allah’ı Sevmek Vazifemizdir
Yü ce Allah’ı mı zı n Kendisinin erleri olarak vası flandı rı p yardı mları ile gü ç - lendireceğ ini vaat ettiğ i gerç ek mü minlerinin en yü ce vası fları ndan biri de Allah’ı sevmek ve O’nun sevgisini bü tü n sevgilerin kaynağ ı kı lmaktı r. Mü min, bü tü n varlı kları yaratan ve yaş atan Allah’a inanan ve inandı ğ ı Rabbinin ö fkesine uğ ramaktan korkan, rı zası na ulaş mak iç in de kafası nı ve kalbini O’nun sevgisi ile dolduran insandı r. Mü min, Rabbini bü tü n eksiklerden beri, tü m yü celiklerle vası flı bir Rab olduğ u iç in sevmek mecburiyetindedir. Mü min, Mevlâ sı nı, yarattı kları ü zerinde her an ilmi, kudreti ve hikmetiy- le, merhameti, adaleti ve murakabesiyle (gö zetimiyle) tecelli ettiğ i, kulları nı n duâ sı na icabet eden lü tufları bol bir Rab olduğ u iç in sevmek mecburiyetinde- dir.
529 Mü min, Allah’ı nı ö z nefsi ü zerindeki nimetleri giderek arttı ğ ı, ancak O’na yö neldiğ i zaman mü min ve mesut olabileceğ i iç in sevmek mecburiyetindedir. Ş ü phesiz bu mecburiyet buhranlardan arı nmı ş olmak, mesut yaş amak ve yü celiklere ermek iç in, iç ten iç e duyulan ihtiyacı n doğ urduğ u mecburiyettir. Mü minler! İ nsanca yaş amak, faziletlerle donanmak ve ö lü m ö tesinin saadetine er- mek iç in muhtaç olduğ umuz Allah sevgisi ve de Allah iç in sevmek mü min ol- manı n ilk ş artı dı r. Allah’ı sevmedikç e kiş i gerç ek mü min olamaz. Kurâ n’ı mı za gö re Allah’ı sevebilmek iç in tâ bi olmakla mü kellef olduğ u- muz Aziz Peygamberimiz Hz. Muhammed ş ö yle buyurur: “a) Allah’ı ve O’nun peygamberini diğ er bü tü n varlı klardan fazla sevmek,
530 b) Sevdiğ i insanı ancak Allah iç in sevmiş bulunmak ve c) Ateş e atı lmaktan nefret duyacağ ı gibi kâ firliğ e dö nmekten nefret duymak... Ancak bu ü ç vasfı nefsinde toplayan kiş i î manı n tatlı lı ğ ı nı duymuş (gerç ek mü min olmuş ) olur. ”1 Anlamı nı sunduğ umuz hadî sin aç ı kladı ğ ı ü zere gerç ek iman iç in ş art olan Allah sevgisinin ma’nâ sı nı İ slâ m â limleri ş ö ylece î zah ediyorlar: “Kulun Allah’ı sevmesi, O’na itaat etmesi, rı zası nı dilemesi... Onun gazabı - nı /ö fkesini ve azabı nı gerektirecek iş lerden sakı nması dı r. ”2 Bu tarife gö re kulun Allah’ı sevmesi, ancak O’nun koyduğ u kanunlara; emirlere ve yasaklara gö re hayatı nı dü zenlemesi ile gerç ekleş ebilir. Kesinlikle bilmeli ve inanmalı yı z ki Allah’ı n emirleri ve yasakları na gö re hayatı mı zı dü zenlemeden Allah’a sevgi iddiası geç ersizdir. Allah’a isyan edilirken; Allah’ı n seç tiğ i ve razı olduğ u İ slâ m Dü zeni’ni ya- ş ama arzusu duyulmazken ve bu mukaddes dü zenle ç atı ş an batı l inanç lar, ya- ş antı lar makul gö rü lü p izlenirken Allah sevilemez. Allah’ı seven, İ slâ m Dinini hayat dü zeni edinecek, kendisine yü klenen ilâ - hî gö revleri aş kla uygulayacaktı r. Bu gerç ek bir Hadî s-i Kudsî ’de Rabbimiz tarafı ndan ş ö ylece aç ı klanmı ş tı r: “Kulum, kendisine farz kı ldı ğ ı m gö revlerden katı mda daha sevgili ola- cak bir amelle bana yaklaş amaz; beni sevemez. Kulum farz kı ldı kları mı n dı - ş ı ndaki ibadetlerle bana yaklaş tı kç a ben onu severim. Kulumu sevdim mi ar- tı k Ben onun iş iten kulağ ı, gö ren gö zü, tutan eli, yü rü yen ayağ ı olurum. (Onu razı olacağ ı m ş ekilde yaş atı rı m. ) Kulum Benden isterse mutlaka verir, sı ğ ı nı r- sa muhakkak himaye ederim. ”3 Mü minler! İ manı nı fiilen belgeleyip gü ç lendirmek iç in emirleri ve yasakları na uya- rak Allah’ı sevmeye muhtaç olan mü min, dü nya ve â hiret mutluluğ u iç in bu sevgisini diğ er bü tü n sevgilere ü stü n tutarak î manı nı olgunlaş tı rmaya da muh- taç tı r.
1 EtTac, 5/78. 2 Alû sî, Ruhul-Meanî, Cü z 6, sh 162. 3 EtTac, 5/207.
Bu hususu misallendirerek ş ö yle aç ı klayabiliriz: Mü min, Allah sevgisini ana-baba, zevce(eş ), kardeş, soy, mal, ticaret, mev- ki ve mekâ n sevgisinden ü stü n tutmalı dı r. Mü minin Allah’a olan muhabbeti (sevgisi) anı lan geç ici varlı klara sevgi besleyenlerin sevgisinden de pek ç ok kuvvetli olmalı dı r. Hakiki mü min olmak iç in bu gereklidir. Bakara Sû resi’nin 165. â yetinde bu husus ş ö yle aç ı klanmaktadı r: “İ nsanlardan ö yleleri vardı r ki onlar, Allah’ı bı rakarak (servet, kuvvet, mevki ve gü zellik kaynağ ı gö rdü kleri dilberleri, kahramanları ve idarecileri sevilmesi ve itaat edilmesi gereken) putlar edinirler de, onları Allah’ı sever gibi severler. Mü minlerin Allah’a sevgisi (ise bunları n sevgisinden pek ü stü n ve) pek kuv vetlidir... ” Ş ü phesiz mü minin Allah sevgisini her ş eyin ü stü nde tutması diğ er varlı k- ları sevmemesi anlamı na gelmez. Mü min muhabbet ç ağ layanı dı r. Ancak mü - min sevdiğ ini yalnı z Allah iç in, Allah’ı n emri olduğ u iç in sevmeli, Allah’ı n sev- gisini diğ er bü tü n sevgilerinin kaynağ ı kı lmalı dı r. Mü min, Peygamberini, ana-babası nı, ilâ hî bir emâ net olarak aldı ğ ı zev- cesini, zekâ tı n vereceğ i malı nı, sadaka-i câ riye olabilecek evladı nı sevmelidir. Mü min dostları nı, inandı ğ ı İ slâ mî Dü zene hizmetine vasat(ortam) hazı rlayacak mevkiini de sevmeli, hem de pek ç ok sevmelidir. Ancak bu sevgisi Allah’ı n sevgisini elde etmek gayesine dö nü k olmalı dı r. “Amellerin en faziletlisi Allah iç in sevmektir... ”4 buyuran peygamberimiz iş te bu gerç eğ i bildirmiş tir. -Salâ t ve Selam ü zerine olsun- O, bir diğ er hadislerinde ş ö yle buyurmaktadı r: “Sizden biriniz gerektiğ inde daha ö nceden hiç bir mü nasebet kurmadı ğ ı bir ya bancı ya sevgi gö sterecek, iliş kili olduğ u ç ok yakı n bir kiş iye de nefret besleyecek de recede Allah iç in sevip Allah iç in nefret edecek bir duruma gelmedikç e İ man’ı n ta dı nı alamaz. ”5 Mü minler! Mü minin hayatı ve ö lü mü, bü tü n sö z, iş ve davranı ş ları Allah iç indir. Al- lah iç in olmalı dı r. Bundan ö tü rü dü r ki hakikatte mü min ahlâ k, ilim sanat, vatan ve millet v. s. iç in değ il ancak Allah iç in, O’nun emri ve yasağ ı olduğ u iç in konuş malı ve
4 EtTac, 5/78. 5 Alû sî, RuhulMeanî, Cü z 10, sh
531
532 susmalı - yapmalı ve sakı nmalı, sevmeli ve nefret etmelidir. Yalnı z Allah’ı n sev- gisini gaye edinmelidir. Zira Allah’ı n rı zası ve sevgisi dı ş ı ndaki gayeler emeller ş ü phesiz imanı ze- deler, hayatı â hiret mecrası ndan saptı rı r. Buhranlara dü ş ü rü r, azaplara uğ ratı r. Bu hakikati Rabbimiz Tevbe Sû resi’nin 24. â yetinde ş ö ylece aç ı klamı ş tı r: “(Ey Peygamber! Mü minlere) sö yle: Eğ er babaları nı z, oğ ulları nı z, kardeş - leriniz, eş leriniz, akrabanı z, elde ettiğ iniz mallar, durgun gitmesinden kork- tuğ unuz ticaret, hoş unuza giden evler sizce Allah’tan, peygamberinden ve Allah’ı n dininin egemenliğ i iç in cihad etmekten daha sevgili ise Allah’ı n (zil- let ve azab) buyruğ u gelinceye kadar bekleyin. Allah isyankâ r toplumu doğ - ru yola eriş tirmez. ” Allah’ı sevmek ve Allah iç in sevmek... İ ş te mü min hayatı nı n gayesi, dü n- ya ve  hiret saadetinin sı rrı budur. Bu yü ce sevgiyi bulan ne kaybetmiş tir? Bu kudsi sevgiyi yitiren ne bulmuş tur? Yü ce Rabbimden cü mlemizin kalbini sevgisiyle doldurması nı diler, Cuma Mesajı ’mı zı kalplerin ancak kendisini anarak huzur bulacağ ı Rabbimizin mü j- deleyici bir sö zü ile bitirelim. Beyyine Sû resi  yet 8: “(İ manı n tadı nı alanlara gelince... ) Onları n Rableri katı ndaki mü kâ fatı altı n dan ı rmaklar akan ve iç inde ebedi olarak kalacakları Adn Cennetleri’dir. Allah on ları sevmiş /onlardan razı olmuş tur. Onlar da Rablerinden hoş nut olmuş lardı r. İ ş te bu (Adn Cennetlerinde ebedî kalı ş nimeti) Rabbinden saygı duyarak korkanla ra verilecektir. ”
Mevlâ mı zı Sevmek Gayemiz Olmalı dı r
Allah’a ve O’nun insanlar iç in koyduğ u son mukaddes hayat dü zeni olan İ slâ m’a inanan mü min iç in en yü ce gaye hiç ş ü phesiz Allah’ı n sevgisine ermek; O’nun tarafı ndan sevilmektir. Allah’ı n sevgisine ermek dü nya ve â hirette mesut olmaktı r. Ç ü nkü Al- lah’ı n kulunu sevmesi, onu rı zası na uygun davranı ş lara ve iş lere muvaffak kı l- ması, yü celtmesi, mutlu etmesi, bü yü k sevaplarla mü kâ fatlandı rması ve Cen- net’lerine erdirmesidir. 1 Allah tarafı ndan sevilmeyi gaye edinmesi gereken mü minin, kimlerin Al- lah tarafı ndan sevileceğ ini de bilmesi gerekir. Evet, Allah kimleri sever? Bilinmesi lü zumlu gerç ek budur. Hiç ş ü phe yoktur ki Allah Kendisinin erleri olarak nitelendirdiğ i kulları nı sever. Bir diğ er anlatı mla Kendisini sevenleri sever; varlı ğ ı na ve birliğ ine iman edenleri, emirleri ve yasakları na gö re hayatı nı dü zenleyenleri, sevgisini bü tü n sevgilerin kaynağ ı kı lan gerç ek mü min kulları nı sever. Zira kulun Allah katı ndaki değ eri kalbinde ve yaş ayı ş ı nda Allah’ı n emir ve yasakları na verdiğ i değ er kadardı r. Nitekim peygamberimiz ş ö yle buyur- muş tur: “Her kim Allah katı ndaki durumunu bilmeyi isterse, kendi katı nda Allah’ı n buyrukları na verdiğ i değ ere baksı n. (Zira Allah kendi emirleri ve yasakları na ver- diğ i değ er nispetinde kuluna kı ymet verir. )”2
1 Alû sî, Ruhul-Meâ nî, Maide, 54. 2 M. Zevâ id, 10/77.
533
534 Aç ı klandı ğ ı ü zere Allah kendisini seven mü minleri sever. Mevlâ mı z ken- di sevgisine ancak iman ve itaat yoluyla ulaş abileceğ imizi bildirmek iç indir ki Kur’â n-ı Kerî m’in değ iş ik sû relerinde sevdiğ i kulları n bazı ö nemli vası fları nı bizlere aç ı klayarak ş ö yle buyurmaktadı r: “Allah, zâ tı na ortak koş mayan, koyduğ u yasaları mutlak yü ce bilen; emir- lerine ve yasakları na muhalefetten (aykı rı lı ktan) sakı nan Muttaki kulları nı se- ver. ”3 “Allah, cö mert olan ve yaptı ğ ı her iş i ibâ det zevkiyle, ‘Allah beni gö rü yor’ ş uuru iç inde gü zel yapan Muhsin kulları nı sever. ”4 “Allah, emrolunduğ u iç in sebeplere bağ lı lı ğ ı ihmal etmeyen, fakat sebep- leri sonuç lara gö tü renin yalnı z ve yalnı z Kendisi olduğ una inanan/gü venen Mü tevekkil kulları nı sever. ”5 “Allah, hataları nda ı srar etmeyen, kulluğ unu ve eksikliğ ini idrakle tö vbe edip af dileyen Tevvâ b kulları nı, beden ve kalp temizliğ ine ö zenen Mü tetahhir kulları nı sever. ”6 “Allah, sı rası yla İ slâ m Dini’nin, ortak aklı n ve bilimsel verilerin ü zerinde ı srar edilmesini gerekli kı ldı ğ ı hususlarda Sabreden; imanda, amelde, ahlâ kta ve cihadda Direnç gö steren kulları nı sever. ”7 “Allah her ş eyi yerli yerinde yapan, bü tü n davranı ş ları nda hukuki adalet yanı sı ra sosyal adaleti ö lç ü alan Mü ksit kulları nı sever. ”8 “Allah kendi yolunda kaleler gibi saf tutarak Savaş an kulları nı sever. ”9 Muhterem Mü minler! 10
3 Tevbe 4, 7. 4 Mâ ide 93. 5 Ali İ mran 109. 6 Bakara 222, Tevbe 108. 7 Al-i İ mran 47. 8 Hucurat 9. Saf 4. 9 Saf 4. 10 Dileyen Î mam-Hatib konu zenginliğ i ve bü tü nlü ğ ü nü sağ layabilmek iç in aş ağ ı daki hadis- leri parantez iç ine alı narak iş aretlenen ç izgili kı sma yerleş tirerek hutbe iç ine alabilir. Mevlâ mı zı n sevdiğ i kullardan bir kı smı nı da Sevgili Peygamberimiz hadisleriyle bizlere ş ö ylece tanı tmaktadı r:
|
|||
|