Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





d) İşte güzellik 9 страница



“Namaz ve ş artları gerç ekleş tiğ inde zekâ t, mü minlerin sı fatı dı r. Bu sı fatla- rı n burada zikredilmesi gerç ek mü minleri mü nafı klardan ayı rmak iç indir. Zira dı ş tan inanı r gö rü nen fakat kalpleri inanamamı ş olan mü nafı klar Mü slü man oldukları nı iddia ettikleri halde mutlaka î fâ edilmesi gereken namaza devam etmez, farz olduğ unda zekâ tı vermezler. ”5

 

5  Bak. Hazin Tefsiri Mâ ide, 55.


 

545


 

 

Hakka ve halka karş ı vazifelerin ö zü nü teş kil eden namaz ve zekâ t ima-

nı belgelemenin kaç ı nı lmaz yolları dı r. Nitekim Hz. Allah Nisa Sû resi’nde “Na- maza istemeyerek tembel tembel kalkanları ” mü nafı klı kla suç larken, Fussilet Sû resi’nde  de  zekâ tsı zlı ğ ı  Allah’a  ortak  koş anları n  sı fatı  olarak  belirtmekte- dir. 6


 

 

546


Mü minlere gerç ek dost olabilmek iç in namaz kı lmak, zekâ t vermek ve ilâ -

hî kanunları tatbike arzulu mü min olmak zarureti Tevbe Sû resi’nin 71. â yetin- de daha aç ı k bir ş ekilde ş ö ylece aç ı klanmaktadı r.

“Mü min erkek ve kadı nlar birbirlerinin velî leridir: dostları / yardı mcı ları - dı r.  (Ç ü nkü  onlar  birbirlerine)  marufu: (dostluğ u-yardı mlaş mayı )emrederler, mü nkerden: (ç eliş meye ve ç atı ş maya gö tü rü cü ayrı lı klar ve aykı rı lı klardan) sa- kı ndı rı rlar. Onlar namazı kı lar, zekâ tı verirler, Allah’a ve Peygamberine daima itaat ederler, iş te bunları Allah rahmetiyle bağ ı ş layacaktı r. Ş ü phesiz Allah mut- lak galip ve hakî mdir. ”

Mü minler!

Ş u  hakikati  ç ok  iyi  bilmeliyiz  ki  “Mü mini  Velî /Dost  Edinmek”  vazifesi ş artları nı taş ı yan mü minler araş tı rı larak yapı lmadı ğ ı ve yapı lması da kü ltü rel, siyasî ve iktisadî yollarla engellendiğ i iç indir ki, ü lkemiz mü minleri inanç ları -

nı yaş ayamamı ş lar, ahlâ kları nı koruyamamalardı r. Kü ltü rel baskı dan, iktisadî zulü mden  ve  siyâ sî  sö mü rü den  de  korunamamı ş lardı r.  Aş k  ve  kemâ l  dolu İ slâ mî bir hayatı n yerine buhranlarla ç evrili Ahireti de karanlı k olabilecek bir hayatı n iç ine dü ş mü ş lerdir.

Pek tabiî dir ki bu durum, Kur’â n’ı mı zı n da haber verdiğ i kaç ı nı lmaz bir netice olmuş tur.

Enfâ l Sû resi  yet 73:

“Kâ firler (İ slâ m Dinine karş ı ç ı kmakta ve insanları insanları n mahkû mu kı lan  dü zenleri  benimsemekte)  birbirlerinin  velî leridir: dostları /yardı mcı ları - dı r. Eğ er siz birbirlerinizin velî si: dostu/yardı mcı sı olmazsanı z yaş adı ğ ı nı z ce- miyette  aleyhinize  yaygı n  bir  baskı,  (İ slâ msı zlı ktan  kaynaklanan)  pek  azim bir bozgunculuk kö kleş ir. (Bö ylece sizler dâ ima mahkû m ve mazlum olursu- nuz. )”

 

 

6  Nisa, 192; Fussilet, 7.


 

 


Mü minler!

“Mü mini velî /dost edinmek” sı fatı ile vası flanabilmek iç in gerç ek mü mini araş tı rmak ve dostluğ un gerektirdiklerini yapmak kudsî bir vazife olduğ u gibi, kâ firleri ve mü nafı kları dost tanı mamak ta mukaddes bir vazifedir.

Bunun iç indir ki; mü ’mini dost edinme emrini veren Mevlâ mı z kâ firleri

ve mü nafı kları velî /dost tanı mamamı z emrini de vermiş tir. 7

Mü minler!

İ manlı, gü venli, huzurlu ve gü ç lü yaş amak iç in mü minleri velî /dost bil-

mek ve filen velî /dost edinmek mecburiyetindeyiz.

Ancak bizler buna yalnı zca dü nya hayatı mı z iç in değ il â hiret saadetimiz iç in de muhtacı z.

Hutbemizi birbirlerine velî /dost olmuş mü minlerin â hiret mutluluğ unu

mü jdeleyen â yetlerle bitirelim:

“İ nsanları n Cennet’e ve Cehennem’e girecekleri Kı yamet Gü nü ’nde bü tü n dost­

lar (biri diğ erinden hak iddia edebileceğ i iç in) birbirlerine dü ş mandı rlar.

Ancak yalnı zca (Allah’ı n velî /dost edinme emirlerine uyan) muttakiler bir­

birlerine dü ş man olmayacaklardı r.

Allah onlara ş ö yle buyuracaktı r:

Ey benim â yetlerime inanan ve kendilerini Bana teslim etmiş olan kulları m! Bu gü n size korku yoktur ve siz hiç bir ş ekilde ü zü lmeyeceksiniz. Haydi siz Cennet’e gi­ rin. Siz ve eş leriniz ağ ı rlanı p sevindirileceksiniz. ”8

 

 

7  Nisa 144; Maide 51, 57.

8  Zü hruf 67­70.


 

547


 

 

Kâ firlere Karş ı  Onurlu ve Gü ç lü  Olmak Vazifemizdir

 


 

 

548


Allah erleri olan gerç ek mü minlerin ana vası fları ndan biri de İ slâ m ş ahsi-

yetinin yü celiğ ine inanmak, bü tü n kâ firlere ve mü nafı klara karş ı gü ç lü ve onur-

lu olmaktı r.

Allah’a, Â hiret hayatı nı n varlı ğ ı na, Kur’â nla birlikte bü tü n ilâ hî kitaplara

ve sonuncusu Hz. Muhammed olan bü tü n Peygamberlere inanmayan Yahudi, Hı ristiyan, Budist, Materyalist, Komü nist bü tü n insanlar kâ fir’dirler.

Allah’a ve  hiret Gü nü ’ne inanı p da Kur’â n’ı n sosyal, iktisadî, hukukî ve ahlâ kî  bü tü n  dü sturları yla  yaş anması  ve  hayata  hâ kim  kı lı nması  lü zumuna inanmayan bü tü n insanlar da kâ fir’dirler.

Kafası ve kalbiyle kâ fir olup da kamunun tesiriyle veya ç ı kar umuduyla kendisini Mü slü man olarak tanı tan ya da İ slâ m’a inanmadı ğ ı nı aç ı k bir ş ekilde bildirmediğ inden Mü slü man zan olunan bü tü n insanlar da mü nafı ktı rlar.

Muhterem Mü minler!

• Gerç ek Mü slü man, İ slâ m ş ahsiyetini yü ce tanı mak, bü tü n kâ firleri ve

mü nafı kları batı l inanç ları sebebiyle manen aş ağ ı lı k bilmek, bu nedenle onla-

ra karş ı gü ç lü ve onurlu olmak mecburiyetindendir.

a) Hakikî Mü slü man İ slâ m ş ahsiyetini yü ce tanı mak ve bu mukaddes ş ah- siyeti temsil eden mü mini bü yü k bilmekle mü kelleftir.

Bu tanı ma ve bilme yü kü mlü lü ğ ü İ slâ m Dini’ne imanı n gereğ idir. Yü ce Rabbimiz ş ö yle buyurur:

“... İ zzet; (yü celik, kuvvet ve hâ kimiyet) yalnı z Allah’ı n, O’nun Peygamberinin

ve gerç ek mü minlerindir. Ne var ki, mü nafı klar bu gerç eğ i bilmez, anlayamazlar. ”1

 

 

1  Mü nafikû n 8.


 

 


Mü min İ slâ m Dini ile inanç, amel ve ahlâ k yö nü nden ç atı ş anlara karş ı yü ce

olduğ unu bir lâ hza olsun kafası ndan ve kalbinden ç ı kamayacaktı r.

 

Mü min, Mü slü manları n kü ltü rel, politik ve ekonomik iktidarları dö nemin-

de bü yü klü k ş uuruna sahip olmakla yetinmeyecektir. Mü min tek de olsa, za- yı f da bulunsa, maddî ve manevî baskı lar iç inde de yaş asa, inandı ğ ı sü rece bü -

yü k olduğ una inanacaktı r.

 

Allah’a ve peygamberine inanmayan veya İ slâ m Dini’nin hayata yö n ve- ren dü sturları nı n bü tü nü nü veya bir kı smı nı kabul etmeyen kâ firler ve mü na- fı klar devrimizde olduğ u gibi kü ltü rel, iç timaî ve iktisadî hâ kimiyeti ellerin-

de bulundurabilirler.

 

Onlar  egemenliklerini  sü rdü rebildiğ i  ö rneğ in  yazı lı  ve  gö rsel  medya- da,  eğ itim  kurumları nda,  yasama  ve  yargı  organları nda  İ slâ m  Dininin  yasa- ları nı  ç ağ  dı ş ı  ilâ n  edebilir,  ç ağ ları  kuş atan  İ slâ m  dininin  bağ lı sı  mü minleri aş ağ ı layabilirler.

Onlar  mutlak  hâ kimiyeti  Allah’ta  ve  Peygamberinde,  kayı tlı  hâ kimiyeti inanan insanlarda gö ren mü minleri teokratik dü zen yanlı sı fanatikler olarak suç layabilirler.

Onlar ahlâ ksı zca yaş antı ları nı meş ru gö stermek iç in kadı n erkek karı ş ı - mı nı, iç kili, flö rtlü ve zinalı yaş antı ları nı savunarak ahlâ k â bidesi mü minleri gericilikle itham edebilirler.

Onlar iman, ahlâ k, fazilet, adalet ve eş itlik gibi yü ce değ erlerin ancak eko- nomiden kaynaklandı ğ ı propagandası yla dini, inananları n vicdanları na ve ma- betlerine mahkû m etmeyi dileyebilirler. Bö ylece mü minlerin inanç ları ve er- demlerini yaş adı kları hayata hâ kim kı lmak istemelerini geriletici zararlı, bir akı m olarak ilâ n edebilirler.

Onlar daha nice nice itham ve î fsad edici propagandaları yla mü minleri aş ağ ı lamak, inanç ları ve ş ahsiyetlerine gü vensiz kı lmak isteyebilirler.

Mü min bü tü n bunları ö nemsemeyecek ve Allah’a inandı ğ ı gibi inanacak- tı r ki yü ce olan İ slâ m ş ahsiyetidir.

İ manı nı koruduğ u ve İ slâ mî gö revlerini yaptı ğ ı sü rece bü yü k olan mü min-


 

549


dir.


 

 

Ç ü nkü yaratan bö yle buyurmaktadı r:


 

 

“İ man eden ve (inandı kları ilâ hî emirler ve yasaklara uygun) gü zel ameller

yapanlar, iş te onlar yaratı lmı ş ları n en hayı rlı ları dı r. ”2

b) Mü min İ slâ m ş ahsiyetinin yü celiğ ine inanmakla mü kellef olduğ u gibi bü tü n kâ firlerin ve mü nafı kları n aş ağ ı lı k oldukları na inanmakla da yü kü mlü - dü r.


 

 

550


Mü min  imanlı  ş ahsiyetin  yü celiğ ine  inanmakla  iktifâ  etmeyecek  bü tü n kâ firlerin ve mü nafı kları n aş ağ ı lı k olduğ una inanacaktı r. Zira yaradan onları bu ş ekilde tavsif etmektedir:

“(Ey Peygamber! ) Sen onları n ç oğ unluğ unu (Hak olanı ) dinler, (gerç ek ü ze- rinde) akı lları nı kullanı r mı sanı rsı n? Onlar ancak hayvanlar gibidirler. Ü stelik yol­

ca daha da sapı ktı rlar. ”3

Onlar yü ce ve yü celtici duygulardan kaç ı ndı kları iç in aş ağ ı larda sü rü n- mektedirler. Ç ü nkü onlar varlı ğ ı n yaratı cı sı na inanmamakta, O’nun koyduğ u dü sturları nizam, seç tiğ i Peygamberi ö nder tanı mamaktadı rlar. Onlar sorum- luluktan kaç makta, gayesiz yaş amaktadı rlar.

Kâ firler ve mü nafı klar iç in yemek, iç mek ve ü remek dı ş ı nda emel, menfa-

at ve korku dı ş ı nda sabit değ er ö lç ü sü yoktur. Ç ü nkü Onlar, ö lü mle baş laya- cak â hiret hayatı na; ceza ve mü kâ fat gö rü leceğ i gereğ ine inanmamaktadı rlar.

Mü min  egemenliğ inde  Kendisine  ortak  koş an  kâ firlerin  ve  mü nafı kla- rı n  aş ağ ı lı k,  Kur’â n  ifadesiyle  “neces”  yani  manen  pis  olduğ una  inanı rken, mü cerred(soyut) inanç la yetinmeyip bu inancı nı n gereğ ini de yapacaktı r.

Bunun iç in de mü min aş ağ ı da aç ı klayacağ ı mı z gö revleri î fâ etmek mec- buriyetindedir.

a) Mü min kâ firleri ve mü nafı kları taklid etmeyecektir.

Mü min, onları n aş ağ ı lı k, mü minlerin yü ce olduğ unu gö stermek iç in inanç

ve yaş am yö nü nden, ibadet, â det ve kı lı k-kı yafet zaviyesinden onlara benze- meyecektir. Zira onlara benzeyen onları yü celtmiş, onlardan olmuş olur.

Peygamberimiz bu gerç eğ i ş ö yle aç ı klar:

“Her kim (inanç ta, yaş ayı ş ta ve değ er ö lç ü lerinde) bizden baş kaları na ben­

zemek isterse bizden değ ildir”4

 

 

2  Beyyine 7.

3  Furkan 44.

4  Miş kâ tü l-Mesâ bî h Hadis No: 5347.


 

 


Geç ici maddî hâ kimiyetlerine aldanarak onlarda taklit edilmesi, benzenil-

mesi gereken yü celik gö rmek, onları fikren ve fiilen tasvib etmek, gü zel bul- mak mü nafı klı ktı r, aş ağ ı lara yuvarlanmaktı r, azâ b-ı elime uğ ramaktı r.

b) Mü min aş ağ ı lı k olduğ una inandı ğ ı kâ firleri ve mü nafı kları asla adalet- sizlik yapmamak koş uluyla bilfiil aş ağ ı larda tutmağ a ç alı ş acaktı r.

Bu sebeple onları n ticarî mü esseselerine tavı r koyacak, siyasî kadroları nı onaylamayacaktı r. Kü ltü r kurumları na da karş ı ç ı kacaktı r.

Hakları ve ö zgü rlü klerine saygı duyacak, ancak kendi mü essesesinde on- ları istihdam etmeyecek, diğ er kuruluş larda vazife alarak yü celmelerine fiilen değ ilse de kalben razı olmayacaktı r.

Bu gö revin kudsiyetinden ö tü rü dü r ki bir Hı ristiyan’ı memur kadrosuna

alan sahabî Ebu Mû sel­Eş ’ari’ye Halife Hz. Ö mer ş ö yle kü kremiş tir:

- Canı ç ı kası ca adam! Bir mü ’min bulamadı n mı?

­ Ya Ö mer! Onun dini kendisine, iş bilirliğ i bizedir. Bundan ne ç ı kar.

- Hayı r, yanı lı yorsun. Allah’ı n (imansı zlı kları sebebiyle) kü ç ü lttü klerini biz yü celtemeyiz. 5

c)   Mü min,  kâ firler  ve  mü nafı klardan  korkmayacaktı r.  Zira  Rabbimiz  “... Eğ er iman ediyorsanı z onlardan korkmayı nı z, benden korkunuz. ” buyuruyor. 6

Onlardan korkuldukç a onları fiilen aş ağ ı lı k gö rmek mü mkü n değ ildir. Mü min yalnı z Allah’tan korkacaktı r. Zira O’nun takdiri olmadan insana

hiç bir zarar ulaş tı rı lamaz.

d) Mü min,  iliş kiler  kurmak,  alı ş -veriş  yapmak  mecburiyetinde  de  olsa, yardı mları nı da gö rse, hâ kimiyetleri altı nda da bulunsa kâ firlere ve mü nafı kla-

ra isteyerek hukuken temsil ve tasarruf yetkisi de vermeyecektir.

Ç ü nkü Rabbimiz onları n velî edinilmemesini emretmiş tir.

Muhterem Mü minler!

İ slâ m ş ahsiyetini yü ce tanı mak, kâ firlere ve mü nafı klara karş ı yü celik ş u- uruna sahip olarak gü ç lü ve onurlu olmak, dü nyada ş eref ehlinden ahirette Cennet yaranı ndan olmanı n ana yoludur.

Rabbimiz ş ö yle buyurur:

 

 

5  İ. Teymiye Iktizaus­Sı ratü ­Mustekim, sh. 50.

6  Al-i İ mran 175.


 

551


 

 


 

552


“Allah’a  ve  Â hiret  Gü nü ’ne  inananları  babaları,  ç ocukları,  kardeş leri  ve

akrabaları da olsa Allah’a ve O’nun Peygamberine karş ı ç ı kanlarla seviş ir, (on- ları yü celtir) bulamazsı n.

Allah onları n kalplerine î manı kö kleş tirmiş ve onları kendinden bir ruhi kuvvetle gü ç lendirmiş tir.

Onları altları ndan ı rmaklar akan Cennetlere sokacak, orada ebedi kala- caklardı r. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allahdan razı olmuş lardı r, iş te bunlar Allah erleridir. Ç ok iyi biliniz ki nihaî baş arı ya ulaş ı p mutlu olacaklar ancak Allah erleridir. ”7

Hutbemizi hayatı n İ slâ mî yö netim altı nda yaş anmadı ğ ı dö nemlerde imanlı ruhları n ilâ hî si, inanç lı dillerin marş ı olması gereken â yet mâ nâ ları yla bitiriyo- rum:

“Sizin dininiz; (din gibi hayat dü zeni kabul ettiğ iniz batı l inanç ları nı z, in- sanı insana mahkû m eden yö netimleriniz) sizin olsun.

Benim dinim; (Rabbimin yasaları nı koyduğ u ve razı olduğ u din) bana ye­

ter. ”8

 

7  Mü cadele 22.

8  Kafirun 6.


 

 

Cihâ d Nedir?  Cihâ d İ ç in Gerekli Vası flar Nelerdir?

 

 


Kur’â n-ı Kerî m’de ilâ hi yardı ma erecekleri ve de Cennet’e girecekleri aç ı k-

lanan  gerç ek  mü minler  Allah’ı n  Hizbi  olarak  nitelenirler. Bizim  Allah  Erleri olarak Tü rkç eleş tirmeyi tercih ettiğ imiz bu bilgili ve bilinç li mü ’minlerin kü l- tü rel ve ahlâ kî vası fları ndan biri de kı nayanları n yermesinden korkmaksı zı n Allah yolunda cihâ d etmektir. 1

İ slâ m’a muarı z olanları n “yakma­yı kma” ü lkü sü, mü ’minlerin bü yü k bir kı smı nı n da -eksik bir kavrayı ş la- yalnı zca silâ hlı savaş eylemi olarak algı ladı k- ları cihâ d, gerç ekten ç ok iyi bilinmesi gereken bir mevzudur. Ç ü nkü mü min iç in “Hayat iman ve cihad’dı r. ”

 



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.