Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





d) İşte güzellik 4 страница



ne terk ettiğ i bu genç muvahhidi karanlı k ruhlular ezmek, ü zmek ve Hak’dan ç evirmek iç in ard arda teş ebbü slerde bulunuyorlar.

Kendilerine  amansı z  bir  zulü m  tatbik  edilmesinden,  sü rekli  sosyal  ve

 

 

1  Asrı Saadet, Peygamberimizin Ashabı, Sebilü r­Reş ad Neş riyatı, 1964, 2/374.


 

487


 

 


 

488


iktisadî baskı lar yapı lması ndan ö tü rü Mekke’de yaş ama imkâ nı bulamadı kla­

rı iç in Habeş istan’a hicret eden mü ’minler topluluğ u arası nda bu genç saha­ biyi de gö rü yoruz. 2 Varlı ğ ı na sindirdiğ i ve hayatı na aksettirdiğ i imanı ndan ta­ viz vermediğ i iç in, imanlı hayatı nı sü rdü rmek gayesiyle gizlice hicret eden bu genç sahabi, bö ylece maddî saltanatı ndan sonra, yurdundan da geç iyor. O, ar­ tı k, İ slâ m uğ runda genç ve garip bir muhacirdir.

Mekke’de kü fü r siyasetini yü rü ten Ebu Cehil gü ruhunun Mü slü man oldu­

ğ u ş ayiası ü zerine Habeş istan’dan dö nen ilk kafile arası nda Mus’ab b. Umeyr

de dö nü yor. Haberin ası lsı zlı ğ ı ve zulmü n devam ettiğ i anlaş ı lı nca, kabî le ta­

assubundan istifade ederek, himaye altı nda Mekke’ye giriyor.

Zulü m ve yoksulluk gö lgesinde aylar ve yı llar birbirini kovalı yor.

Mus’ab b. Umeyr, Peygamberimizin sohbetlerinden devamlı feyz alı yor. Nazil olan(inen) Kur’â n â yetlerini bir bir ezberliyor, ruhuna sindiriyor. O ka­ dar geliş iyor ki, İ slâ m’ı n ö ğ reticisi olabilecek kı vama ulaş ı yor.

Mü slü manları n zulmü n ş iddetinden iyice bunaldı kları devrede, Akabe te­ pesinde, Medine’li ilk mü ’minlerin İ slâ m’ı ö ğ retecek bir ö ğ retmen istemeleri ü zerine, Peygamberimiz, Mus’ab b. Umeyr’i Medine’ye, İ slâ m’ı n tebliğ cisi ve muallimi olarak gö nderiyor. 3

Genç muvahhid ve muhacir Mus’ab, genç bir tebliğ ci ve ö ğ retmen oluyor. Kuvvetli î manı, ihlâ sı, bilgisi ve ü stü n hitabet kudreti ile Medine’de İ s­

lâ m’ı n  sü ratle  yayı lması na  aracı  olan  Mus’ab  b.  Umeyr,  Peygamberimizden

izin alarak Medine’de ilk Cuma namazı nı da kı ldı rı yor. 4

Medine’li mü ’minlerin Peygamberimizi Medine’ye daveti ü zerine Mus’ab

b. Umeyr, Mekke’ye gelerek Peygamberimize, durumun mü sait, Medinelilerin ise samimî olduğ unu bildiriyor.

İ slâ m’ı yaş amak ve yaş atmak iç in saf bir aş kla ç ı rpı nan ve bu uğ urda her ç ileye gö ğ ü s geren Mus’ab b. Umeyr’i, İ slâ m’ı mü dâ faada hayatı ndan geç meyi fazilet bilen yiğ it bir mü cahid olarak da gö rü yoruz. Bu genç, cesur ve yiğ it saha­ bi, Bedir ve Uhud harplerinde Peygamberimizin sancaktarlı ğ ı nı yapı yor.

Uhud harbinde, bü tü n hedefleri Peygamberimizi ö ldü rerek İ slâ m dâ vası nı

 

2  Es­Sî retü n­Nebeviyye li’İ bn­i Hiş am, Mı sı r, 1936, 1/344.

3  Adı geç en eser, 2/76.

4  Mü slü manlı kta İ badet Tarihi, 2. Baskı, sh. 44.


 

 


temelinden  yı kmak  olan  Mekkeli  kâ firler,  Hz.  Peygamber  olduğ u  zannı yla

O’na ç ok benzeyen Mus’ab b. Umeyr’in etrafı nı ç eviriyor ve ş iddetle saldı rı ­

yorlar.

İ lk darbede sağ elini kaybeden Mus’ab, sancağ ı sol eline alı yor. Sol elini kaybedince de, İ slâ m sancağ ı nı yere dü ş ü rmemek iç in kolları yla gö ğ sü ne da­ yı yor. Ü ç ü ncü darbeyi yiyince yı kı lan bu genç sahabi meleklerin kucağ ı nda can verirken, sancağ ı diğ er bir genç sahabi Hz. Ali alı yor. 5

Genç  muvahhid,  genç  muhacir,  genç  ö ğ retmen  ve  genç  mü cahid  olan

Mus’ab b. Umeyr, genç ş ehid payesine de eriş iyor.

Akı lları durduran ş u hikmetli tecelliye bakı nı z ki, bizzat Peygamberimizin, “Mekke’nin en gü zel, en zengin genciydi. ” diyerek vası flandı rdı ğ ı Mus’ab b. Umeyr’i, fakir Mü slü manlar kefenleyecek bez bulamı yorlar.

Ashab­ı Kiram’dan Habbâ b b. El­Eret ş ö yle anlatı yor:

“Allah’ı n  rı zası nı  kazanmak  iç in,  Hz.  Peygamberle  Medine’ye  gö ç  etmiş tik. Allah’ı n fazl­u keremiyle mü kâ fatı mı zı n verileceğ i sabit oldu. Arkadaş ları mı zdan bazı ları ise dü nyevî mü kâ fattan hiç bir ş ey tatmadan ö ldü. Mus’ab b. Umeyr, bun­ lardan birisi idi. O, Uhud gü nü ş ehit edilmiş ti. Alaca yü n bir kaftan bı rakmı ş tı. Bu­ nunla onu kefenleyecek olduğ umuzda, baş ı nı ö rterken ayakları aç ı lı yor, ayakları nı kapatı rken baş ı aç ı k kalı yordu. Bunun ü zerine Hz. Peygamber ş ehidimiz Mus’abı n baş ı nı ö rtmemizi, ayakları na da bir parç a izhir otu koymamı zı emretti. ”6

Maddî bakı mdan İ slâ m’ı n ikbal devrini gö remeyen, fakat hayatı yla İ slâ m’a istikbal  hazı rlayan  bu  genç  sahabinin  ş ahâ detini  Hz.  Peygamber’e  haber verdiklerinde Peygamberimiz, O’nun mâ nâ zenginliğ ini aç ı klamak iç in Ahzâ b sû resinin ş u anlamdaki â yetlerini okuyor:

“Mü ’minler iç inde Allah’a verdikleri sö zde duran nice erler var. İ ş te onlardan kimileri verdiğ i sö zleri gereğ i canları nı vermiş ler; ş ehî d olmuş lardı r. Kimi de ş ehî d olmayı beklemektedir. Onlar (Allah’a verdikleri sö zü ) asla değ iş tirmediler. Ç ü nkü Allah sö zlerinde duranları, sö zlerinde durmaları sebebiyle mü kâ fatlandı racaktı r… Ş ü phe yok ki Allah ç ok bağ ı ş layandı r ve ç ok esirgeyicidir. ”7

Bu mukaddes genç kahramanı mevzuu ediniş imiz, dü nyamı zı n, husû siyle

 

5  A. S. Peygamberimizin Ashabı, 2/380.

6  Riyazü s­Salihî n ve Ter. 2. Baskı, 1/509.

7  Ahzab, 23­24.


 

489


 

 


 

490


yurdumuzun hasretini ç ektiğ i genç insanı n bü tü n vası fları nı ş ahsı nda topla­

yan genç bir sahabi olduğ u iç indir.

İ slâ m Dini’ni dı ş layan Cahiliyet nizamları nı n hâ kimiyeti ve yö netimi al­

tı nda, putlaş tı rı larak ö nder edinilen modern firavunları n izinde milâ dî altı n­

cı  asrı n  Mekke  devri  yaş antı sı nı  sü rdü ren  milletler  ve  milletimiz  Mus’ab  b. Umeyr genç liğ ine muhtaç tı r.

Aziz Genç ler!

Bizler, dü nya ve â hiret mutluluğ umuz ve milletimizin saadeti iç in birer Mus’ab b. Umeyr olmaya mecburuz. Mî lâ di 6. ası r Mekke’sinde olduğ u gibi İ s­ lâ m dı ş ı bir hayatı n hâ kimiyet kurduğ u, nefisleri azgı nlaş tı rdı ğ ı, insanları dü n­

ya sevgisi ve ö lü m korkusu ile kuş attı ğ ı bir vasatta asrı n Mus’ab b. Umeyr’leri olabilmek ş ü phesiz ç ok ç ok zordur ama mü mkü ndü r.

Ş anlı Peygamberimiz:

“Bana inananlardan her devirde Allah’ı n Nizâ mı ü zerinde yaş ayacak bir zü mre bulunacaktı r. Karş ı ç ı kanlar onlara zarar verereyecektir. ”8 buyuruyorlar.

Bizler tam bir iman ve aş kla Rabbimizin Kitabı Kur’â n’ı n ve onu ö rneklen­

diren ş anlı Peygamberimizin izinde yaş adı kç a aramı zdan daha nice nice Mus’ab

b. Umeyr’ler yetiş ecektir.

 

8  Sü nen­ü İ bn­i Mace, Hadis No: 7.


 

 

Genç  Sahâ bi Mus’ab Bin Umeyr ve Genç liğ imiz II

 

 


Mü slü man olarak yaş amak ve can vermek ve de İ slâ m Dini’ni yü celtmek

iç in, ö rnek almamı z gereken, genç muvahhid genç muhacir, genç ö ğ retmen, genç mü cahid ve genç ş ehid vası fları nı taş ı yan genç sahâ bî Mus’ab b. Umeyr’in hayatı nı geç en haftaki hutbemizde sunmuş tuk.

a) Mukaddes vazifemiz Mus’ab b. Umeyr gibi Allah’ı n Bir’liğ ine inanan gerç ek birer bir muvahhid olmaktı r.

Bizler, “Hayat Nizâ mı ’mı z Kur’â n, Ö nderimiz Hz. Muhammed’dir. ” inan­ cı yla yaş ayacak, hayatı mı zı n her â nı ve safhası nda İ slâ m Dini’nin emirlerine aş kla bağ lanacak, yasakları ndan ş iddetle sakı nacağ ı z. Bö ylece sö zlerimiz dav­ ranı ş ları mı z ve iş lerimizle Tevhid Nizamı ’nı n yasaları nı tasdik edecek disiplin­

li bir İ slâ m genç liğ i olacağ ı z.

b) İ nandı ğ ı mı z ve Cahiliyet dü zenleri ile ç atı ş arak yaş ama mü cadelemizi sü rdü receğ imiz İ slâ m Dini’ni tebliğ ve talim etmek de vazifemiz olacaktı r.

Her mü ’min ve ö zellikle her ihlâ slı genç Mus’ab b. Umeyr gibi bir ö ğ ­ retmen olmakla mü kellef olduğ unu bilecek, bulunduğ u kö ye, sehire, okula, fabrikaya, iş yerine Hz. Peygamber tarafı ndan İ slâ m Dini’ni tebliğ edip ö ğ ret­ mek iç in seç ilip tayin edilmiş bir ö ğ retmen olduğ una inanacaktı r.

İ slâ m’ı n yurdumuzdaki istikbali ve iktidarı, ö ğ retmenlik gö revinizin î fası na bağ lı dı r. Bunun iç indir ki, hangi alanda ihtisas yaparsa yapsı n bü tü n mü ’minler

ve hususiyle muvahhid genç ler Allah’ı n Kitabı ’nı ve Hz. Peygamber’in Sü nneti’ni sunabilecek ve ö ğ retebilecek ö lç ü de iyice ö ğ renecek ve rû huna sindirecektir.

Bizler Mus’ab b. Umeyr gibi yalnı z Allah’ı n rı zası nı gö zeten bilgili, gayret­

li birer ö ğ retmen olduğ umuz gü n tebligatı mı zla kalpler İ slâ m Dini’ne ı sı nacak, bu Yü ce Nizâ m derû nî bir aş kla sevilecektir.


 

491


 

 


 

492


İ slâ m’a ş uurla inananlar, bu mü barek nizâ mı yü rekten ihlâ sla yaş ayanlar,

Medineli Ensar gibi, Hz. Peygamber’i, asrı mı zı n Medine’si olan Anadolu’muza davet edecekler ve Yü ce Peygamberimiz, insanları mı zı yö netmek ü zere yurdu­ muza hicret edecektir. Belki de gerç eğ i arayan insanlı ğ ı n kurtuluş una medar olacak bu yeni hicret ­inş allah­ bizlerin, ö ğ retmen Mus’ab b. Umeyr’lerin za­ feri olacaktı r.

Muhterem Mü ’minler! Sevgili genç ler!

c) Yaş ayacağ ı mı z ve ç evremize sunmaya ç alı ş acağ ı mı z İ slâ m Dini uğ run­

da muhacir olmak aş kı nı da taş ı yacak, gerektiğ inde Mus’ab b. Umeyr gibi hic­

rete hazı r olacağ ı z.

İ nancı mı zı yaş ayarak cemiyetimizin insanları nı İ lâ hi Vahy’in nuru ile ay­ dı nlattı kç a; maddî ve manevî geliş imimizi sağ layacak İ slâ m’î hayatı n mü jde­ leyici ö rneklerini gü venilir genç ler olarak sundukç a siyasî ve ekonomik ikti­ darları, ahlâ ksı zca yaş antı ları iç in bizi tehlikeli gö recek gü ç ler, bizleri ç ağ dı ş ı ­ cı lı kla suç layacaklardı r. Geliş memizi durdurmak isteyecekler, ezmek iç in ç ı r­ pı nacaklardı r.

Muhacir Peygamberimizin ifadesiyle “Gerç ek muhacir, Allah’ı n yasakladı ğ ı haramlardan kaç ı nan Hak insanı ” olduğ undan rû h hicretini her an yaş ayan ve hazzı nı duyan genç ler olarak maddî hicrete de hazı r olacağ ı z.

Bizim hicretimiz ş ehitler ocağ ı mü barek toprakları mı zı n sı nı rları iç inde okuldan  okula,  daireden  daireye,  iş ten  iş e,  ilden  ile,  bö lgeden  bö lgeye,  ba­ zen da yuvaları mı zdan maddî hü rriyeti zincirleyen velî ler ve bilginler uğ rağ ı Yusû fî mekâ nlara olacaktı r.

Ama, hicret menzili, ebedî mutluluklar yurdu Cennet olduktan sonra ne gam!

Mü ’minler!

İ slâ m Dini’ni yaş amak ve yaymak iç in yapmak ve sü rdü rmek zorunda ka­ lacağ ı mı z cihadı n her bir nevi iç in gü ç lü birer mü cahid olmak da vazifemiz­ dir.


Hak ve bâ tı l mü câ delesinin değ iş ik ş ekiller iç inde devam ettiğ i zamanı ­ mı zda, Mus’ab b. Umeyr’e verildiğ i gibi, İ slâ m’ı n izzet, ş eref ve zafer sancağ ı nı n bize teslim edildiğ ine inanacağ ı z.

Mus’ab b. Umeyr gibi yaş ayı ş ı mı zla Allah’ı n Elç isi Hz. Muhammed’e ben­


 

 


zeyeceğ imiz iç in, bu nur ç ı ğ ı rı nı boğ mak isteyenlerin stratejileri bizi Hak uğ ­

runda can vermek durumunda bı rakabilir.

Mus’ab b. Umeyr’in cihadı n doruğ unda iken kavuş tuğ u ş ehâ det, toprakla­ rı mı zı koruma ve değ erlerimizi yü celtme yolunda bü tü n gü zelliğ i ve ebedi sal­ tanatı yla bizi de kuş atabilir.

Aziz  Peygamberimizin  ağ uş unda  (kucağ ı nda)  can  verdikten,  mutluluğ a eren bahtiyarlar olduktan sonra ebedî istikbali, geç ici ve bitici bir geleceğ e ter­ cih etmeyecek kim vardı r?

İ slâ m Dini’ne inanan ve onu tü m gü zelliğ i ile yaş amak ve yaş atmak isteyen genç liğ imizin kaderi Mus’ab b. Umeyr’in ki gibi olabilir? Belki biz İ slâ m’î ku­ rallar ve değ erlerin yurdumuzda bü tü n ihtiş amı ile tekrar hü kü mran olduğ u­ nu gö remeyeceğ iz. İ slâ m’ı n iktidarı ndan bize maddî bir pay dü ş meyecek. Fa­ kat ö nemli mi?

Bizler, İ slâ m’a gelecek hazı rlayan Mus’ab b. Umeyr’ler olduğ umuz zaman “Mü ’minlerden Allah’a verdikleri sö zde duran nice erler var... ” â yetinde tak­ dis ve takdir olunan yiğ itlerden olacağ ı z. Bu ş eref ve ebedî Cennet’ler bize yet­ mez mi?

Yü ce Rabbimizden, bizlere Mus’ab b. Umeyr olmak aş kı nı ve imkâ nı bah­

ş etmesini dilerim.

Ne mutlu bu aş kla yaş ayabilen genç lere…


 

493


 

 

İ slâ m Nizamı  İ nkı lâ bcı  Mü ’mini Bekliyor

 


 

 

494


İ slâ m Dini, Â lemlerin Rabbi olan Mevlâ mı zı n evrensel kı ldı ğ ı son peygam­

beri Hz. Muhammed (s. a. ) aracı lı ğ ı ile Kur’anla gö nderdiğ i Hak Nizâ m’dı r.

İ tikadî, iktisadî, iç timaî, hukû kî ve ahlâ kî dü stû rları yla bö lü nmez bir bü ­ tü n teş kil eden ve beş er hayatı nı her cephesiyle kuş atan bu ilâ hî nizam, her zaman yeni, her devirde eksiksiz ve mü kemmeldir. Ç ü nkü onun kuralları, bü ­ tü n varlı kları ve insanı yaratan, bilgisi sı nı rsı z, kudreti sonsuz Allah (c. c. ) ta­ rafı ndan konmuş tur.

İ slâ m Dini’nin mevzuu insandı r. Gayesi insanı Allah’a bağ lamak, rû hu ke­ mâ le erdirmek, ahlâ k ve fazilet değ erleriyle donatmak, manevî değ erleri mad­ denin hâ kimi kı lmaktı r. Bö ylece mevcudatı n en mü stesna kı ymeti olan insa­

nı inanç, mefkure, aş k, kemâ l ve ebediyet insanı, ö z ifâ deyle İ slâ m insanı ola­

rak yaş atmaktı r.

Tarafsı z bir tefekkü rle beş er tarihinin son 14 ası rlı k bö lü mü tetkik edil­ diğ inde, maddede ve manâ da mü sbete ç ı ğ ı r aç mı ş en gü ç lü ve etkili ı nkı labı n İ slâ m olduğ u anlaş ı lacaktı r. Değ iş ik ası rlarda ve ç eş itli ü lkelerde gerç ekleş en bu inkı lâ bı da, onu tam bir iman ve aş kla yaş ayan mü ’minlerin gerç ekleş tire­ bildiğ i gö rü lecektir. Pek tabiidir ki, (Sebep­Netice) kanunu mazide olduğ u gi­

bi halde ve istikbalde de değ iş meyecektir.

İ slâ m, Allah’ı n nizâ mı dı r. Muhatabı bü tü n insanlı ktı r. Allah, dinini yarat­

tı ğ ı insanlar ona muhtaç olacağ ı iç in gö ndermiş tir.

Tarihî ası rlarda olduğ u gibi asrı mı zda da insanlı k bu nizâ ma muhtaç tı r. Maddeyi tapı nı lı r put haline dö nü ş tü ren, ü retim ve tü ketimi tek gaye edi­


 

 


nen asrı mı zı n buhranlı toplumları ve mustarip cemiyetimiz İ slâ m Nizâ mı ’na

ve bu nizâ mı ş ahsı nda tecelli ettirerek hakikî mü ’minler kadrosuna muhtaç tı r.

İ nsanlı k yanı sı ra ü lkemiz akî de ve dü zen insanı, aş k ve fazilet eri, hare­

ket ve tekâ mü l adamı inkı lâ pcı mü ’minin hasretini ç ekiyor.

Muhterem topluluğ unuzun her bir ferdi, arzulanan İ slâ m insanı olmak iç in ç ı rpı nmakla mü kelleftir. Allah’a ve  hiret Gü nü ’ne inanan bir rû ha, mer­ hametli bir kalbe, bilgili, ş uurlu ve basiretli bir kafaya ve toplumculuk aş k ve mefkuresine sahip cevherli, inkı lapç ı bir insan olmak İ slâ m Dini’ne inanma­ nı n biricik gereğ idir.

Ferdî ve ailevî hayatı nda, sosyal iliş kilerinde gerç ek İ slâ m insanı olarak te­ mayü z edemeyen, İ slâ m Nizamı ’na inanmayanlara ve karş ı t olanlara, yü ce fi­ kirlerin, ü stü n ahlâ kî değ erlerinin ve gü ç lü eserlerin sahibi olarak ü stü n ola­ mayan, ş ekilci dindar ve bilgisiz muhafazakâ rları n İ slâ m Dini’nde değ eri, ger­ ç ek mü ’minler safı nda yeri yoktur.

İ slâ m’ı bir kü ltü r mü cadelesi, bir ahlâ k terbiyesi, bir istikamet yolu, bir hayı r ve hizmet yarı ş ı olarak anlayacak mü ’minlerin varlı ğ ı, maddî ve manevî kalkı nmamı zı n yeter teminatı olacaktı r.

Olacaktı r, zira, birlik ve kardeş liğ i, feragat ve yardı mlaş mayı, sevgi ve mer­ hameti, ilmi ve ç alı ş mayı, adalet ve ihsanı ibâ det olarak vası flandı ran, dü nya ve  hiret hayatı nda mesut olmayı, Allah’ı n rı zası nı amaç layan bir cemiyet insanı olmaya bağ layan İ slâ m Dini’nin mensupları iç in tekâ mü lden tabî i ne olabilir?

Bu gerç eğ i yansı tan en canlı delili saygı değ er topluluğ unuzda bulabiliriz. Bizleri kendi arzuları mı zla bu mü barek mabette toplayan, birleş tiren manevî â mili dü ş ü nü nü z.

Bu inanç kuvvetini maddî ve manevî alanlarda harekete getirici gü ç olarak kullanacağ ı mı z gü n varı lamayacak bir hedef dü ş ü nü lebilir mi?

Muhterem Mü ’minler!

İ nsanı n, ancak yaratı cı sı nı n koyduğ u kuralları n rehberliğ inde mesut ola­ bileceğ ine inanarak, tam bir ş uurla İ slâ m’a dö necek ve İ slâ m Dini’nin ancak yaş andı ğ ı zaman inkı lâ bı nı gerç ekleş tireceğ ine iman edeceğ iz.

Bu iman bizi harekete getirecek ve iş e yö neltecektir. Bu iman bizi manâ yı

­maddeye, ilmi­cehalete, sevgiyi­nefrete, birliğ i­tefrikaya, adaleti­zulme, mer­

hameti­duygusuzluğ a, toplumculuğ u­ferdiyetç iliğ e tercih ettirecektir.


 

495


 

 

Hutbemizi, Peygamberimizin ifadesiyle her biri “Hak’ka esir insan”1  olan

mü ’minlerin vası fları nı ve erecekleri mü kâ fatı aç ı klayan â yetlerle bitirelim:

“Mü ’min erkekler ve mü ’min kadı nlar birbirlerinin velî leridir; birbirlerini tem­

sil edebilir yardı mcı ları dı r. Onlar Maruf’u: İ slâ m’ı n ve ortak aklı n gerektirdiğ i iyi­ likleri emreder, zı tları olan Mü nker’i menederler. Namazları nı kı larlar, zekâ tları nı verirler. Allah’a ve Peygamberine (bü tü n buyrukları nda) itaat ederler. Allah, iş te bunlara merhamet edecektir. Allah, ç ok gü ç lü dü r, pek bilgedir.

Allah,  mü ’min  erkeklere  ve  mü ’min  kadı nlara  iç lerinde  temelli  kalacakları, altı ndan ı rmaklar akan Cennetler, Adn Cennetlerinde hoş meskenler va’detmiş tir. Allah’ı n hoş nut olması ise en bü yü k (nimet) dir. İ ş te, bü yü k kurtuluş budur. ”2

 

 

496

 

1  Mü ntehabu Kenzü l­Ummal, 1/91.

2  Tevbe, 71­72.


 

 

İ slam’ı  Yaş amak Â hireti Tercih Etmektir

 

 


Ö mü rlerini sı nı rlı ve sonlu bir geleceğ in elemlere dö nü ş ecek aş kı, azabla­

ra uğ ratacak meş ki uğ runa harcamak istemeyecekler, Rabbimizin ç izdiğ i, dü n­

ya gerç eğ ini ana ç izgileriyle sunan ş u mukaddes tabloyu sı k sı k ve pek ciddî bir ş ekilde izlemek mecburiyetindedirler.

Hadid sû resi, â yet 20:

“Biliniz ki, dü nya hayatı ancak bir oyundur, bir eğ lencedir, bir sü stü r, aranı zda bir ö ğ ü nü ş tü r. Mallarda ve oğ ullarda bir ç oğ alı ş tı r. Bunun ö rneğ i, bitirdiğ i ekin eki­ cilerin hoş una giden bir yağ mur gibidir. Fakat sonra o bitki kurur da, sen onu sap­ sarı bir hale getirilmiş bulursun, sonra da o bir ç er ç ö p olur.

 hirette ç etin azâ p vardı r. Allah’ı n hoş nutluğ u ve bağ ı ş laması da vardı r. Dü nya hayatı ise sadece aldatı cı bir geç inmedir. ”

Gerç ek ü stü gerç eğ i aç ı klayan bu Kur’â n tablosunu, ezelî ve ebedî olan oluş turucusuna inanarak inceleyen mü ’minler, pek tabiidir ki dü nya hayatı nı hakikî ç ehresi ve geç iciliğ i iç erisinde gö rü rler. Hayatı da iman mantı ğ ı ile de­ ğ erlendirerek  hiret aş kı nı dü nya sevdası na ü stü n tutarlar.

Evet, ö lü mden sonra diriltilme, Allah’ı n huzurunda muhakeme olunarak mü kâ fat veya ceza gö rme gerç eğ ine inanan mü ’minler, değ inilen aş kla  hiret hayatı nı dü nya hayatı na tercih ederler.

Acaba, ruhî ahenk ve ebedî mutluluk iç in gerekli olduğ u mukaddes bel­

gelerle aç ı klanan bu tercihin anlamı nedir ve nası l gerç ekleş tirilebilir.

İ ş te, ası l bilinmesi gereken mevzu budur. Ç ü nkü her an bitebilecek olan bir hayatı n geç iciliğ i ve bir anlamda da değ ersizliğ i, inanç lı ve inanç sı z her ki­

ş i iç in aç ı k bir hakikattir.


 

497


 

 


 

498


Hak Din’imize gö re  hiret hayatı nı dü nya hayatı na tercih etmenin anla­

mı, İ slâ m Dini’ni, onunla ç atı ş an diğ er inanç sistemlerine ve yaş ayı ş ş ekilleri­

ne ü stü n tutmak ve tam bir iman ve aş kla yaş amaktı r.

Muhterem Mü ’minler!

Mukaddes dinimiz, aydı nı mı z ve halkı mı z tarafı ndan fert ve cemiyet bü n­ yesi ile kaynaş an gerç ekç i ve tekâ mü le ç ağ ı rı cı dü sturları ile tanı nmadı ğ ı iç in­ dir ki, Â hiret’i dü nya hayatı na tercih etmeyi hayatî faaliyetleri yavaş latmak, ce­ miyet hayatı ndan ç ekilmek manâ sı na anlamı ş lardı r.

Bu anlayı ş tı r ki, mü ’minlerin İ slâ mî hareket ve heyecanları nı zaafa uğ rat­ mı ş, bilgili, yetenekli, gü ç lü, atı lgan, mü sbete yö neltici ve inandı kları Has Dü ­ zen adı na toplumu yö netici fertler olmaları nı engellemiş, onları siyasi, iktisadî

ve kü ltü rel bakı mdan bağ ı mlı, ö z hakları ç iğ nenen bir yı ğ ı n haline getirmiş tir.

Hayatı n tabiî akı ş ı yla ç atı ş an ve menfi neticeler tevlid eden bö yle gerç ek dı ş ı felç li bir anlayı ş ı n İ slâ m Nizâ mı ’nı n yapı sı ve gayesiyle pek tabiî dir ki hiç bir iliş kisi yoktur.

 hiret’i dü nya hayatı na tercih etmekle mü kellef olan mü ’minler, dü nya­

mı zı ebedî geleceğ in hazı rlı k yeri olarak değ erlendirecekleri iç in bilâ kis haya­

tı sevecekler, derin bir aş k ve sö nmeyen bir heyecanla yaş ayacaklardı r. İ slâ mî doğ rultuda teş ebbü slerde bulunacak, hayat mü cadelesini vicdanî bir hazla ve­ receklerdir. Ç ü nkü, İ slâ m Dini, insanları n dü nya hayatı iç in ç alı ş maları, Â hiret hayatı iç in de ibâ det etmeleri ş eklinde bir ayı rı m yapmamı ş, yaş ayı ş ı farklı ga­ yeli iki bö lü me ayı rmamı ş tı r.



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.