Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





d) İşte güzellik 5 страница



İ slâ m Nizâ mı ’nda dü nya ve  hiret hayatı bir bü tü ndü r. Araları nda ayrı lı k yoktur. Ahiret mutluluğ una gö tü ren yol dü nya saadetine ileten yolun aynı sı dı r.

İ slâ m, dü nya ve  hiret mutluluğ unu amaç layan bir tek hayat yolu sun­ muş tur.  O  da:  “Sana  ö lü m  gelinceye  kadar  Rabbine  ibâ det  et. ”1  anlamı ndaki Kur’â n yasası ile ç izilen ibâ det yoludur.

İ bâ det; ö mrü n son anı na, hayatı n nihaî adı mı na kadar faaliyeti emreder. Ç ü nkü ibâ det, Allah’ı n ve elç isi Hz. Muhammed’in ferdî, ailevî ve sosyal haya­

tı kuş atan bü tü n emirleri ve ö ğ ü tlerine itaat etmek, bildirdikleri yasaklardan kaç ı nmaktı r. Bu itibarla, mü ’minin İ slâ m Dini’ne bağ lanması halinde ibâ det rengini taş ı mayacak, Â hireti amaç lamayacak hiç bir sö zü, iş i ve davranı ş ı dü ­ ş ü nü lemez.

 

 

1  Hicr, 99.


 

 


Mü ’minin, İ slâ m Dini’nin namaz, oruç, zekâ t, hac, ilim, adalet ve Hak’ka

ç ağ rı gibi emirlerinden cemiyetin mutluluğ u ve geliş imi iç in koyduğ u diğ er bü tü n  ferdî  ve  iç timaî  vası ftaki  yasaları na  kadar  mü kellef  kı lı ndı ğ ı  vazifele­

ri yapması ibâ dettir. Bunun gibi mü ’minin İ slâ m Dü zeni’nin yasaları na boyun eğ erek faiz, karaborsacı lı k, rü ş vet, iç ki, kumar, zina, yalan, sö zleş meleri ihlâ l, hileli ticaret ve imalâ t gibi haramlardan kaç ı nması da ibâ dettir.

Aç ı klamaya ç alı ş tı ğ ı mı z ü zere dinimiz hayatı n bü tü nü ne bir kutsiyet ka­

zandı rmı ş tı r. Tekâ mü l dolu dü nyevî bir istikbal sağ layacak ç alı ş maları mı ­

zı ebedî geleceğ imizi mesut edecek faaliyetler olarak tanzim etmiş tir. Yalnı z  hiret saadetimizi amaç lar gibi gö rü nebilecek bü tü n sö zlerimiz, davranı ş la­ rı mı z ve iş lerimizi de dü nyevî mutluluğ umuza yardı mcı olabilecek bir ş ekil­

de dü zenlemiş tir.

Bunun iç indir ki mü ’min, İ slâ mî yaş ayı ş ı diğ er hayat tarzları na ü stü n tut­ tukç a, ö zetle ifade edersek; namazlı lı ğ ı ­namazsı zlı ğ a, cemiyetç iliğ i­ferdiyetç i­ liğ e, ilmi­cehalete, sevgiyi­kine, yardı m etmeyi­yardı m gö rmeye, tevazuu­kib­

re tercih ettikç e o, ibâ det hayatı yaş amı ş olacağ ı ndan  hiret’i dü nya hayatı na tercih etmiş olacaktı r ki, dinimizde  hiret’i dü nyaya tercih etmenin manâ sı da budur.

Mü ’minler!

Camide namaz kı larak, ticarethanede, fabrikada; bü roda, mektepte, iş ye­ rinde  İ slâ mî  ö lç ü lerle  ç alı ş arak  hayatları m  ibâ detleş tiren  mü ’minler,  Â hiret mutlulukları ndan ö nce dü nya hayatı nı n nimetlerinden de en ç ok yararlanma­

ya lâ yı k olan ş ü krana kullardı r.

 hireti tercih etmenin mahrumiyete katlanmayı gerektirmeyeceğ ini aç ı k­

layan ş u â yetlere dikkatinizi ç ekerim.

“(Ey Muhammed! Onlara) sor: Allah’ı n kulları iç in ç ı kardı ğ ı gü zel nimet­ leri, temiz/hoş rı zı kları haram kı lan kimdir? Bunlar dü nya hayatı nda inananla­ rı ndı r, Kı yamet Gü nü ’nde de yalnı z onları n olacaktı r… İ ş te Biz bilen bir top­ luluk iç in â yetlerimizi ayrı ntı lı bir ş ekilde bö yle aç ı klı yoruz.

(Ey Peygamber! ) Sö yle: Rabbim sadece aç ı k ve gizli ç irkinlikleri, gü nah nitelikli iş leri, haksı z yere saldı rı yı, yetkilendirmediğ i nesneleri/kiş ileri Allah’a ortak koş manı zı ve Allah hakkı nda bilmediklerinizi konuş manı zı haram kı l­ mı ş tı r. ”2

 

 

2  Araf 32, 33.


 

499


 

 


 

500


Sunduğ umuz  â yetlerin  anlamı nı  kuvvetlendiren  bir  hadislerinde  Aziz

Peygamberimiz ş ö yle buyururlar:

“Dü nyası nı Â hireti iç in, Â hiretini dü nyası iç in terkeden kimse sizin hayı r­

lı nı z değ ildir. (Hayı rlı nı z) her ikisinden de nasibini alandı r... ”3

Mü ’minler!

Bü tü n sı nı r tanı maz ihtirasları n, yı kı cı davranı ş ları n, gayesiz yaş ayı ş ları n anası olan dü nya sevgisini Ahiret aş kı na ü stü n tutmak, Ahiret Gü nü ’ne inanç ­ sı zlı ğ ı n ilk tezahü rü, felâ ketin de ilk habercisidir.

Bâ tı l yaş ayı ş ş ekillerini İ slâ m’a tercih eden dü nyacı ları n her birinin elem­

li bir hü sranı n, azaba uğ ratı cı bir geleceğ in vâ risleri olacağ ı nı Rabbimiz ş ö y­

le aç ı klı yor:

“Dü nya hayatı nı ve gü zelliklerini arzulayanlara, orada iş lediklerinin karş ı lı ğ ı ­

nı eksikliğ e uğ ratı lmadan veririz.

Ancak  hiret’te onlara Ateş ’ten baş ka bir ş ey yoktur... ”4

Mü ’minler!

Hutbemizi bitirirken ç ok ö nemli bulduğ umuz bir gö revimizi de burada hatı rlatmak isterim.

Dinimizdeki anlamı yla  hiret’i dü nya hayatı na tercih etmekle mü kellef ol­ duğ umuz gibi, hayatî faaliyetlerimizi ortaklaş a yü rü ttü ğ ü mü z ve mü nâ sebetler kurduğ umuz ç evremizi de bu tercihi yapabilenlerden kurmakla vazifeliyiz.

Bunun iç indir ki, Rabbimiz bizleri ş ö ylece uyarı yor:

“Bizim emirlerimiz ve yasakları mı zdan arka ç eviren ve dü nya hayatı ndan baş ­

kası nı arzulamayan kiş ilerden yü z ç evir. ”5

Mevzuumuzu bir Kur’â n Mesajı ile ö zetleyerek bitiriyorum:

“Dü nya hayatı bir oyundan, bir eğ lenceden baş ka bir ş ey değ ildir. Ahiret yurdu

ise Rabbine sevgi ve saygı duyanlar iç in elbetteki daha hayı rlı dı r. Halâ aklı nı zı kul­

lanmayacak mı sı nı z? ”6

 

3  C. Sağ ı r, 2/135.

4  Hud, 15­16.

5  Necm, 29.

6  Enam, 32.


 

 

Akı l Â hireti İ nkâ r Değ il Kabul Eder

 

 


Kâ inat dü zeninin yı kı lacağ ı, yerin baş ka bir yere, gö klerin baş ka gö kle­

re dö nü ş tü rü leceğ i, insanları n kabirlerinden diriltilerek kaldı rı lacağ ı Kı yamet Gü nü ile baş layacak  hiret Hayatı na Cennet ve Cehennem’e iman İ slâ m Dini­ nin inanç esasları ndan biridir.

Nimetler veya azaplar iç ersinde bulunan rû hun yeniden yaratı lacak be­ denle birleş tirilerek kabirden kaldı rı lması yla oluş acak diriliş e iman hususu ta­ rih boyunca akı lları nı yeterince kullanamayan pek ç ok insanı n kâ firliğ ine ne­ den olmuş tur.

Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e ve O’nun dö neminden devrimize kadar Ahiret Hayatı nı yalanlayanları n temelsiz gö rü ş leri de hemen hemen aynı ol­ muş tur.

Kur’â n diliyle ifade edersek onlar ş ö yle diyegelmiş lerdir:

“Ö lü p de toprak ve kemik olduğ umuz zaman biz mi (diriltilerek yaptı ğ ı mı z iş lere gö re) cezalandı rı lacağ ı z? ”

Ahiret Hayatı ’nı inkâ r edenlerin bu gö rü ş ü ve bu gö rü ş e dayalı olumsuz inanç ları ş ü phesiz akı lları nı kullanamamaları sonucudur. Yoksa aklı nı kulla­ nabilen ve mantı klı bir dü ş ü nceyle gö klere, yer kü resine ve insanı n yaratı lı ş ı na bakan bir insanı n yeniden diriliş i kabul etmesi tabî i ve kaç ı nı lmazdı r.

Bunun iç indir ki Yü ce Mevlâ mı z Kurâ n­ı Kerî mde aş ağ ı da ö rneklerini su­

nacağ ı mı z tü rden sorular yö neltmekte ve akı llara yol aç maktadı r.

Ahkaf Sû resi Ayet 33:

“Gö kleri ve yeri yaratan ve onları yaratmada hiç bir gü ç lü k ç ekmeyen Allah’ı n


 

 

501


 

 


 

502


ö lü leri tekrar diriltmeye kadir olduğ unu gö rmü yorlar mı? Evet elbette O her ş eye

gü cü yetendir. ”

Rum Sû resi  yet 50:

“(Yeryü zü nde)  Allah’ı n  rahmetinin  izlerine  bir  bak!  Ö lü mü nden  sonra yeryü zü ne nası l hayat veriyor. O, ö lü leri de bö ylece diriltecektir. O her ş eye gü cü yetendir. ”

Kı yame Sû resi  yet 37­40:

“İ nsan dö kü len meniden bir nutfe; sperm değ il miydi? Sonra kan pı htı ­

sı oldu (da Allah onu kan pı htı sı ndan) yarattı ve ona ş ekil verdi. Ondan da iki ç ifti; erkeğ i ve diş iyi var etti.

Ş imdi bunları yapan Allah’ı n ö lü leri diriltmeğ e gü cü yetmez mi? ”1

Mü ’minler!

Her bir insanı n izleyip kabul ettiğ i ö ylesine gerç ekler vardı r ki akı l iç in yeniden diriliş i kabul etmek sö zü edilen bu gerç ekleri kabul etmekten daha tabî idir.

Ahiret hayatı na inanan mü ’minler olarak imanı mı zı akı l plâ nı nda gü ç len­

dirmek iç in yukarı da sunulan â yetler izinde nefsimize ve inkarcı tipe soralı m:

a) Evrendeki, dü nyamı zdan irili ve ufaklı trilyonlarca gezegenin yö rü nge­ lerinde dehş et verici bir ahenkle seyr ettiğ ini, milyonlarca yı ldı r gü neş, ay ve dü nyamı zı n mihverleri etrafı nda dö ndü ğ ü nü kabul etmek kolay mı dı r?

Ama kabul ediyoruz.

b) Bir kü ç ü cü k tohumun dü ş tü ğ ü ve beslendiğ i toprağ ı ç atlatarak bü yü k bir ağ aç olduğ unu, yü zlerce dala ayrı ldı ğ ı nı, farklı hacim ve renk tonları nda yü zlerce­binlerce meyve verdiğ ini, hele hele yapı maddesi aynı olan toprağ ı n on binlerce ş ekil, renk, tad, koku ve hacimdeki bitkileri sergilediğ ini kabul et­ mek kolay mı dı r?

Ama kabul ediyoruz.

c) Bitkisel ve hayvansal gı dalardan meni oluş tuğ unu, bir kaç damla me­ nide milyonlarca sperm bulunduğ unu, bunlardan yalnı z birinin dö llediğ i diş i hü crenin akı llara durgunluk veren bö lü nmelerden sonra trilyonları aş kı n hü c­

 

1 Saffat, 53.


 

 


reden teş ekkü l eden ü stelik gö ren, iş iten ve dü ş ü nen insanı n vü cuda geldiğ i­

ni kabul etmek kolay mı dı r?

Ama kabul ediyoruz.

Ş imdi sunduğ umuz ö rneklerdeki gerç ekleri kabul edebilen bir akı l, in­ sanı n toprağ a karı ş mı ş vü cud birimlerinden biri ile yeniden diriltilebileceğ ini nası l kabul edemez? Kabul etme zorunluluğ unu nası l duyamaz? Kaldı ki ruh diridir. Diriltilecek olan toprağ a karı ş mı ş vü cuttur.

Ş imdi varlı k â leminde ve kendi ö z vü cudumuzdaki hü crelerde ö lü m ve diriliş olayı her an yaş anı rken dü ş ü nen bir insan, “Akı l yeniden diriliş i kabul edemez. ” diyebilir mi?

Evreni, yerkü resini, bü tü n canlı ları ve tabii kanunları yaratan Allah oldu­ ğ una yeniden diriltecek olan da O olduğ una gö re, akı l yeniden diriliş i nası l kabul eder, denilebilir mi? Her doğ an insan toprak­ü rü n­kan­meni macerası ­

nı takib ederek topraktan diriliş e haberci olmuyor mu?

Yoktan var eden Allah’ı n ikinci bir defa yaratamayacağ ı m ileri sü rebilecek zavallı lara Allah’ı n sorduğ u suali yö neltmekten ve yaptı ğ ı aç ı klamayı duyur­ maktan baş ka ç aremiz yoktur.

Kaf Sû resi  yet 15:

“Biz ilk yaratmadan aciz mi kaldı k? Hayı r, onlar yeniden yaratı lmaktan ş ü p­

he ediyorlar. ”

Yasin Sû resi  yet 78­79:

“(Yeniden yaratı lı ş tan ş ü phe eden insan) kendi yaratı lı ş ı nı unutarak bize bir ö rnek sundu da soruverdi:

Ş u ç ü rü mü ş kemikleri kim diriltecek? (Ey Peygamber! ) cevap ver:

Onları ilk defa yaratan diriltecek. O yaratmanı n (ç eş itleri ve inceliklerini)

bilendir. ”

Mü ’minler!

Allah’a hamdolsun, bizler Ahiret Hayatı ’na imanla, yok olma olarak algı ­ lanan ö lü mü ö ldü rmü ş ebediyet insanları yı z. Dü nya hayatı mı zı, Â hiret gaye­ siyle yaş ayalı m ki kendileri iç in nimetler ve gü zelliklerle dolu Cennetler hazı r­ lanmı ş olan fertlerden olalı m.


 

503


 

 

Sö zü konumuzu ö zetleyen bir hadisle bağ layalı m.

Sahâ bî Ebu Rezin (r. a. ) anlatı yor. Allah’ı n Resû lü ’ne (s. a. ) sordum:

­ Ya Resû lellah! Allah ö lü leri nası l diriltecek? Ş u cevabı verdi:

­ (Ya Eba Rezin! ) Sen hiç ç orak iken geç tiğ in bir vadiden yemyeş il olduk­

tan sonra da geç tin mi?

­ Evet, (geç tim Ya Resû lallah! )

­ İ ş te yeniden diriliş de bö yle olacak; Allah ö lü leri bu ş ekilde diriltecektir. 2

 

 

504

 

 

2  M. İ. Kesir, Yasin, 7 (3/11); Mü sned, 4/12.


 

 

Hadisler Iş ı ğ ı nda Gerç ek Mü minlerin Kabir Hayatı

 


İ slâ m Dini’nin iman esasları ndan biri de Ahiret Hayatı na inanmaktı r.

Ahiret Hayatı iki tası mdan mü teş ekkildir.

a) Ruhun bedenden ayrı lması ile baş layan Kabir Hayatı,

b) Kı yametle beraber ruhları n gerç ek ö lü mü tatması ndan sonra, Allah’ı n huzurunda muhakeme olunup ceza veya mü kâ fat gö rmek ü zere bü tü n insan­ ları n kabirlerinden diriltilmesiyle baş layacak ebedi hayat.

Aziz Mü ’minler!

Peygamberimizin “Ya Cennet bahç elerinden bir bahç e veya Cehennem ç ukur­ ları ndan bir ç ukur”1 benzeri olarak tanı ttı ğ ı Kabir (hayatı ) ö lü mle Kı yamet Gü ­ nü arası ndaki merhalenin adı dı r.

Kabir ruhun kabri ve bedenin kabri olmak ü zere ikidir. Araları nda rü ­

ya gö ren nefis ile uyuyan beden arası ndaki iliş ki benzeri bir bağ lantı vardı r. Bedenin kabri; toprak altı nda, deniz dibinde, hayvan karnı nda v. s. sebillerde gerç ekleş ebilir. Bu farklı lı k Kabir Ahkâ mı ’nı değ iş tirmez. Yü rü rlü kten dü ş ü r­ mez. Zira Kabir Hayatı, Ahiret Hayatı ’nı n bir bö lü mü nü teş kil ettiğ inden ora­

da cereyan edecek kanunlar, dü nya hayatı nda cari olan tabiî kanunlardan ay­ rı dı r. Uykuda bedenden geç ici olarak ayrı lan nefis/rû hun rü yada yaş adı ğ ı gü ­ zelliklerin ve ı zdı rabları n bir tü r benzerlerini ö lü mle baş layan kabir hayatı nda yaş aması olarak idraklerimize yaklaş tı rabileceğ imiz kabir hayatı nı ancak iman mantı ğ ı ile değ erlendirebiliriz.

 

1  Keş fü l­Hafâ, Hadis No: 1853.


 

505


 

 


 

506


Ş imdi mantı ğ ı mı zı İ slâ m Dini’nin iman esasları na gö re ayarlayarak gerç ek

mü ’minler iç in Kabir Hayatı ’nı n nası l olacağ ı nı aç ı klayan Peygamberimizin ha­

dislerini dinleyelim.

“Dü nyadan iliş iğ ini keserek Ahiret’e yö neldiğ i ö lü m anı nda mü ’mine doğ ­

ru gö kten yü zleri bembeyaz ve gü neş gibi parlak melekler inerler. Beraberle­ rinde cennet kefenlerinden bir kefen ve cennet kokuları ndan bir koku olan bu melekler gö rü ş alanı nı dolduracak ş ekilde ö lü m anı ndaki mü ’mine yakla­ ş ı p oturarak onu kuş atı rlar.

Bir sü re sonra da ö lü m meleğ i gelerek mü ’minin baş ucuna oturur ve:

­ Ey Temiz; Gü zel Nefis! Allah’ı n rı zası na ve mağ firetine doğ ru yö nele­ rek bedenden ç ı k, der. Su kabı nı n ağ zı ndan damlanı n sı yrı ldı ğ ı gibi ruh be­ denden sı yrı larak ç ı kar. Ö lü m meleğ i ruhu alı r. Fakat semadan gelen melek­ ler bir lâ hza dahi ruhu ö lü m meleğ ine bı rakmazlar. Ruhu alı rlar, getirdikle­

ri Cennet kefenine sarar ve Cennet Kokusu’na daldı rı rlar, Mü ’minin ruhun­ dan, yeryü zü ndeki misk kokuları nı n en nefisi gibi hoş bir koku ç ı kar (ve ç ev­ reye dağ ı lı r. )

Melekler beraberlerindeki bu ruhla (semaya) yü kselirler. Uğ radı kları her bir melekler topluluğ u, ­bu gü zel rû h, kimin ruhudur­ diye sorarlar.

Refakatç i melekler, falan oğ lu filâ ndı r diyerek insanları n onu isimlendir­

diğ i adları n en gü zeli ile onu tanı tı rlar. Bö ylece dü nya gö ğ ü ne gelirler. ”

Burada, daha ö nce ö len mü minlerin ruhları onun yanı na gelirler. Onlar bu ruhla karş ı laş maktan ö tü rü sizden birinizin uzun sü redir gö rü ş mediğ i bir dostu ile karş ı laş maktan duyduğ u sevincin daha fazlası nı duyarlar. Ve ona so­ rarlar:

­ Filanda adam ne yapı yor. (Falanca kadı n ne ediyor? )

Sorulanlardan biri hakkı nda, ‘(o daha ö nce ö lmü ş; ) size gelmiş ti’ ş eklinde cevap verdiğ i zaman ise onlar da ş ö yle derler:

­ Ö yleyse o varacağ ı yer olan (Cehennemi) uç uruma gö tü rü ldü.

Bu sı rada mü ’minlerin ruhları ndan bir kı smı diğ erlerini ş ö ylece uyarı rlar:

­ Onu bı rakı nı z da istirahat etsin. (Biliyorsunuz) o dü nya hü zü nleri iç in­

deydi.

Melekler bu ruha gö k katı nı n aç ı lması nı isterler ve aç ı lı r. Her bir sema­

da o katı n Allah’a yakı n melekleri mü ’minin ruhunu (karş ı lar ve) bitiş iğ indeki


 

 


gö ğ e uğ urlarlar. Nihayet yedinci gö ğ e varı rlar. Burada mekâ nlardan beri olan

Yü ce Allah meleklerine ş ö yle buyurur:

­ Bu kulumun amel kitabı nı ı llı yyine; yazı lmı ş ve mü hü rlenmiş yü celer divanı na yazı n ve onu ş imdi yer yü zü nde (ki kabrine) dö ndü rü n. Zira ben in­ sanları topraktan yarattı m, oraya dö ndü receğ im. Sonra (Kı yamet gü nü ) on­ ları n (vü cutları m) bir defa daha topraktan ç ı karacağ ı m. Rû h (kabirdeki) ce­ sedine dö ndü rü lü r. 2

Mü ’min kabrine defnedildiğ inde ailesi ve cenaze cemaati dağ ı lı rken onla­

rı n ayak seslerini duymaya baş lar.

Kabir, mü ’mini ş u sö zlerle karş ı lar:

­ Hoş geldin, Merhaba! Ü zerimde gezenlerin bana en sevgili olanı sendin. Bana geldiğ in ve seni koruyucu dostluğ um altı na aldı ğ ı m bu gü n sana (nası l dost muamelesi) yapacağ ı mı gö receksin.

Kabirde mü ’minin namazı baş ucuna, zekâ tı sağ tarafı na, orucu sol tarafı ­ na, sadaka, akraba ziyareti ve insanlara yaptı ğ ı iyilikler gibi hayı rları da ayak tarafı na gelir yerleş ir.

(Bu sı rada siyah yü zlü ve gö k gö zlü Mü nker ve Nekir adlı iki soru me­

leğ i gelir. ) Baş ucundan geldiklerinde mü ’minin namazı benim tarafı mdan gi­

riş yoktur der. Sağ tarafı ndan geldiklerinde zekâ tı, sol tarafı ndan geldiklerin­

de orucu, ayak tarafı ndan geldiklerinde hayı rları aynı ş ekilde­ bizim tarafı mı z­

dan giriş yoktur derler.

Bunun ü zerine mü ’mine otur denir. O da korkusuz ve endiş esiz bir ş ekil­

de oturur. Bu sı rada gü neş guruba yaklaş mı ş bir ş ekilde temsil olunarak gö s­

terilir. (Sual melekleri tarafı ndan):

­  Ş imdi  sana  soracakları mı zı  cevaplandı r  denilir.  Mü ’min  ise,  “beni  bı ­ rakı nı z  da  namaz  kı layı m”  der.  Melekler;  “Namazı nı  kı lacaksı n,  fakat  ş imdi suallerimizi cevaplandı r” derler. 3  Sormaya baş larlar ve mü ’min de cevap verir:

­ Rabbin kimdir?

­ Rabbim Allah’dı r.

­ Dinin nedir?

­ Dinim İ slâ m’dı r.

 

 

2  Er­Ruh, İ. Kayyum, sh. 55­56; İ. Kesî r 2/533; Et­Tac, El­Camiu lil­Usul, 5/213.

3  a­İ.  Kesî r,  İ brahim,  27.  b­Sahih­i  Buhari,  Muhtasarı  Tecrî di  Sarih  Ter.  ve  Ş erhi,  4/637.


 

507


 

 


 

508


­ Size gö nderilen (Muhammed) kimdir?

­ O, Allah’ı n Peygamberidir. 4 (O bize Allah tarafı ndan apaç ı k belgelerle gel­ di; ) ben iman ve ilâ n ederim ki, Allah’tan baş ka ibâ dete lâ yı k bir Rab yoktur. Mu­ hammed Allah’ı n kulu ve Peygamberidir.

Bu cevaplardan sonra, sual melekleri ş ö yle derler:

­ Biz senin dü nyada da bö yle sö yleyip kalbinle tasdik ettiğ ini bilirdik.

(Mü ’min sualleri cevaplandı rdı ktan sonra) parlak yü zlü, hoş kokulu ve gü zel elbiseli bir kiş i gelir ve ş ö yle der:

­ Rabbinin rahmetine ve iç inde daimî nimetlerin bulunacağ ı Cennetlere ereceğ in iç in sana mü jdeler olsun.

Mü ’min ruh da sorar:

­ Allah seni hayı rla mü kâ fatlandı rsı n. Sen kimsin?

­ Ben senin (Hak inancı n) hayı rlı amelinim. Allah’a yemin ederim ki, sen Allah’a itâ ata koş an, gü nahlardan kaç man bir insandı n. Allah seni hayı rlarla mesut etsin. 5

(Bundan sonra) kabir gö zü n alabildiğ ine enine ve boyuna geniş letilir. Ye­

ş illiklerle tanzim olunur, bedir halindeki ay gibi (ı ş ı klarla) aydı nlatı lı r.

Kabirde  mü ’min  iç in  Cehennem  tarafı na  bir  pencere  aç ı lı r.  Mü ’min  bu pencereden  Cehennem’in  alevlerinin  birbiri  ü zerinde  ş iddetle  dalgalandı ğ ı ­

nı gö rü r.

Sonra da mü ’min iç in Cennet’e nazı r bir pencere aç ı lı r ve ona ş ö yle denir:

­ (Ey Mü ’min! ) Bir de Allah’ı n bu ateş ten seni iç in orada hazı rladı kları na nazar et. O’da bakar.

Cennet’in  kokuları  ve  meltemlerinin  kabre  dolduğ u  bu  pencereden Cennet’in yeş il manzarası ve gü zelliklerini ve de iç indeki nimetleri gö rü r. Gö ­ rü r de kavuş ma arzusu ve sevinci artar. Ona ş ö yle denilir:

­ İ ş te bu mü barek yer senin makamı ndı r. Sen dü nyada samimî bir iman­

la yaş adı n. Bu iman ve kanaat ü zere ö ldü n, inş allah bu iman nuru ile dirilecek sin. 6

 

4  Tac, 5/208.

5  İ hya’ü ­Ulû m’ud­Din, İ mam Gazalî, Beyanü Kelâ m’il­Kabri­lil Meyyit.

6  Tecridi Sarih Ter.. 4/636; İ. Kesî r, 2/534.


 

 

Sonra da mü ’minin ruhu (gezinti iç in) Cennet ağ aç (lar) ı na konan yeş il

bir (Cennet yaratı ğ ı na) yerleş tirilir. Cesedi ise yaratı ldı ğ ı toprağ a bı rakı lı r. 7

Aziz Mü ’minler!

Hadisler  ı ş ı ğ ı nda  imanlı  ve  amelli  mü ’minler  iç in  kabir  hayatı nı n  nası l gerç ekleş eceğ ini aç ı klamaya ç alı ş tı k.

Bö yle yü ce ve mutlu kı lı cı bir hayata vesile olacağ ı iç indir ki Peygamberi­

miz “Ö lü m, mü ’mine (ilâ hî ) bir hediyedir. ” buyurmuş tur.

Hutbemizi, İ slâ m Nizâ mı ü zerinde yaş ayanları n Kabir’de de aynı imanı taş ı yacakları na iş aret eden bir â yet manâ sı yla bitiriyorum:

“Allah, inananları dü nya hayatı nda ve kabir hayatı nda sağ lam sö z olan İ slâ m

Dî ni’ne iman ü zerinde tutar, zâ limleri de saptı rı r. Allah dilediğ ini yapar. ”8

 

 

509

 

7  İ. Kesî r, 2/534

8  İ brahim, 27.


 

 

Hadisler Iş ı ğ ı nda Kâ firler ve Mü nafı kları n Kabir Hayatı

 

 


 

510


Ö lü mle  baş layan  ve  Ahiret  Hayatı ’nı n  ilk  bö lü mü nü  teş kil  eden  Kabir

Hayatı ’na ve O’nun hadislerle aç ı klanan safhaları na imanla yü kü mlü yü z. Ka­ bir hayatı, Kı yamet sorgulaması sonucu sevkedileceğ imiz Cennet ve Cehen­ nem hayatı ö ncesinde yaş anacak, nefsin rü yadaki yaş amı nı n ileri derecedeki benzeri olarak algı lanabilecek ö zgü n bir hayattı r.



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.