Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





d) İşte güzellik 3 страница



b) Ferdin topluma karş ı î fa etmesi gereken sosyal gö revlerini yapması na,

c) İ ç timaî nimet ve imkâ nlardan fı rsat eş itliğ i iç erisinde yararlanı lması na,

d) Kiş ilerin ihtiyaç duydukları eş yayı birbirlerine ö dü nç olarak vermeleri­

ne, siyasî, iç timaî ve iktisadî yollarla engel olurlar. ”5

Bu tipler Hak’kı n ö fkesini, halkı n nefretini kazanan kiş iler oldukları ndan onları dü nyada aş ağ ı lı k bir yaş antı ve  hiret hayatı nda acı klı bir azab kuş ata­ caktı r.

Meâ ric Sû resi  yet 15­18:

“Ş ü phesiz Cehennem alevli bir ateş tir. Kafa derilerini soyup ç ı karandı r. Ç ağ ı rı r o

 

3  Fussilet, 7.

4  Fecr, 17­20.

5  Maun’a verilen manalar iç in bak. a­ Kurtubi, Maun sû resi. b­Sevkanî, Fethü l­Kadir, Maun

Sû resi.


 

 


ateş (imandan) yü z ç evirip de arka dö neni. Bir de paraları /malları toplayı p da (kim­

seye hakkı nı vermeden) saklayanı. ”

Bu ç ağ rı ya ister istemez icabet edecek inkarcı lar ve kalplerine iman ak­ mamı ş gö rü ntü Mü slü manları nı n her biri, derin bir hasret iç erisinde ş ö yle fer­ yat edecekler:

“Ah! Keş ke o (ö lü m, hayatı ma) kesin bir son verici olsaydı. Malı m bana bir fayda vermedi. Bü tü n varı m yoğ um elden gitti. ”

Allah da ş ö yle buyuracak:

[“Tutun onu bağ layı n. Sonra da Cehennem’e yaslayı n. ”

“Ç ü nkü o bü yü k olan Allah’a inanmaz, yoksulu doyurmaya kimseyi teş ­

vik etmezdi. ”]6

İ ç inde cemiyetin hakları nı tanı madı kları malları ve nakitleri ile azablanı r­

ken ve azabı n ş iddetinden binlerce defa ö lü mü arzularken de kendilerine ş ö y­

le denilecektir:

“... İ ş te bunlar nefisleriniz iç in toplayı p sakladı kları nı zdı r. Artı k saklayı p istif­

ç ilik ettiğ iniz bu nesnelerin azabı nı tadı n bakalı m. ”7

Mü ’minler!

Cehennemlik ferdiyetç ilerden olmayalı m. Bu gibilerden yana bulunmaya­ lı m. Gü nahları mı za tö vbe edelim. Zimmetimize geç irdiğ imiz Haklar’ı n sahip­ leri ile helallaş aş alı m.

Hutbemizi bir hadisle bitiriyorum.

“(Ey mü ’minler! ) Allah’ı n emrettiğ i malî ibâ detlerinizi yapmama olan Ş ubh’tan sakı nı n. Zira Ş ubh sizden ö nceki toplulukları yı kı ma uğ rattı. Ç ü nkü onları birbirle­ rinin kanları nı dö kmeye ve birbirlerinin namusları nı ç iğ nemeye sevketti. ”8

 

6  Hakka, 27­31.

7  Tevbe, 35.

8  Tac, 5/20.


 

477


 

 

Hakiki Mü min Gerç ek Cemiyetç idir

 

 


 

478


İ slâ m Dini’ni Hayat Dü zeni edinen bü tü n mü ’minler ş uurlu birer cemiyet

insanı olmakla yü kü mlü dü rler. Onları cemiyetç i kı lacak etken/gü ç, bu İ lahî Dü zeni’nin yapı lması nı emir buyurduğ u sosyal gö revlere inanmaktı r. Kiş ilerin malı nda belirlediğ i ve ö denmesini gerekli kı ldı ğ ı zekâ t ve â ciz akrabaya nafa­

ka gibi Hak’ları ö demektir.

Ancak  inanan  ve  inanç ları  doğ rultusunda  yaş ayanları n  ­cemiyet  insan­

olabileceğ ini Rabbimiz ş ö yle aç ı klamaktadı r:

“Gerç ekten insan pek ihtiraslı yaratı lmı ş tı r. Fakirliğ e uğ radı mı feryat eder. Ma­

la eriş ince de onu engeller. Ancak namaz kı lanlar ve namazları nda devamlı olan­ lar, malları nda yoksul ve yoksuna Hak tanı yanlar, Ceza (ve mü kâ fatı n verileceğ i  hiret) Gü nü ’nü doğ rulayanlar ve de ancak Rablerinin azabı ndan korkanlar bö y­

le değ ildir. ”1

Aziz Mü ’minler!

İ manları ndan  aldı kları  gü ç le  cemiyetç i  olan  ve  cemiyetç iliğ i  dü nya  ve Ahiret mutluluğ unu oluş turacak ibâ det bilen mü ’minler, pek tabiî dir ki fert ve toplum hakları na son derece saygı duyarlar. Cemiyet menfaatlerini ş ahsî ç ı kar­ ları ndan ü stü n tutarlar. Faiz, karaborsa ve rü ş vet gibi dinimizce yasaklanmı ş iş lerden iç ki, kumar, fuhuş gibi topluma zarar verici haram kazanç yolları ndan ş iddetle kaç ı nı rlar. İ malâ tları nı sağ lam, ticaretlerini dosdoğ ru yaparlar.

Cemiyetç i olan mü ’minler fakir akrabaları nı ailelerinin bir parç ası bilir, onlara muntazaman nafaka ö derler. Toplumun â cizlerinin, dü ş kü nlerinin, ö k­ sü zlerinin, borç luları nı n, iş sizlerinin, muhtaç ö ğ rencilerinin, bakı mı gereken

 

 

1  Mearic, 19­27.


 

 


yaş lı ve hastaları nı n maddî ve manevî ihtiyaç ları yla yakı ndan ilgilenirler. Hak­

ları olan zekâ tı verirler.

Cemiyetç i mü ’minler, muhtaç mesken, meslek ve ticaret komş uları na ç ok yakı ndan ö zel bir ilgi gö sterir, yapı lması gerekeni yaparlar. Allah iç in yardı m kapı ları nı yoksuna, yoksula daima aç ı k tutarlar. Yol, ç eş me, okul, cami, kü ­ tü phane,  hastahane,  talebe  yurtlan  ve  ilmî  araş tı rma  merkezleri  gibi  sosyal eserlerin yapı lması na ö ncü lü k ederler, tamamlanması iç in yardı mda bulunur­ lar. İ ş ç ilerine â dil ü cret ö derler.

Hü lâ sa onlar cemiyetleri iç in bir hayı r ve rahmet kaynağ ı olurlar.

Yü ce Allah, İ slâ m Dini’ne inanan gerç ek mü ’minlerin, inanç ları nı koruduk­ ları mü ddetç e, cemiyetç i Hak ve Halk insanı olarak kalacakları nı ş ö yle aç ı k­ lı yor:

“Yaş adı kları  yerde  kendilerini  gü ç lendirip  yetkilendirdiğ imizde  (hakî ki mü ’minler), namazları nı gerektiğ i ş ekilde kı larlar, zekâ tları nı verirler. Dinleri­ nin, ortak aklı n ve ilmin gü zel buldukları nı emrederler, ç irkin buldukları nı ise yasaklarlar. Bü tü n iş lerin sonucunu belirleyecek Allah’tı r. ”2

Saygı değ er Cemaatim!

Mü ’minleri cemiyetç i kı lan ve yaş atan İ slâ m Dini, pek tabî idir ki onları n ç alı ş maları na da yö n vermiş tir. Nefisleri ve aileleri iç in olduğ u kadar cemiyet­ leri iç in de ç alı ş maları nı gö revleş tirmiş tir.

Dü nya ve Ahiret saadetine erecek Mü slü manları n ihtiyaç lı ç evresine yar­ dı m edebilmek iç in ç alı ş anlar olacağ ı nı da Rabbimiz ş ö ylece mü jdeleyici bir yö ntemle ş ö ylece bildirmiş tir.

Mü ’minû n Sû resi â yet 1­5:

“Mü ’minler mutluluğ a ermiş lerdir. Ç ü nkü Onlar kı ldı kları namazları nda derin bir huzur iç indedirler. Onlar boş sö zler ve iş lerden yü z ç evirirler. Onlar zekâ t vere­ bilmek iç in de ç alı ş ı rlar…”

Muhterem Mü ’minler!

Dini­sosyal vazifelerini aş kla yapmayı iman gö revi bilen mü ’minler, Hak olan toplumsal gö revleri ve bu gö revler ü zerinde sabı r gö stermeyi birbirlerine ö ğ ü tlerler. Ö ğ ü tleş meyi de ibâ det gö revi bilirler.

 

2  Hac, 41.


 

479


 

 


 

480


Rabbimiz gerç ek mü ’minleri bu vası fları ile ş ö ylece tanı tı r:

“Zamana yeminler olsun. Gerç ekten bü tü n insanlar kaybedeceklerdir. An­ cak iman edenler, Allah’ı n emirleri ve yasakları na uygun iş ler yapanlar, birbir­ lerine Hakkı tavsiye edenler ve sabretmeyi ö ğ ü tleyenler kazanacaklardı r. ”3

Evet, mü ’minler birbirlerine Hak olan cemiyetç iliğ i ö ğ ü tlerler.

Onlar, cemiyette bir tek muhtaç,. mağ dur ve mazlum kalmaması, yeti­ min,  fakirin,  borç lunun,  dü ş kü nü n  kalkı ndı rı lması  iç in  birbirlerine  hakkı, sabrı ve Beled sû resinde aç ı klandı ğ ı gibi merhameti tavsiye ederler.

Allah iç in verirler, verilmesi iç in ö rnek ve teş vikç i olurlar.

Evet, hakikî mü ’minler gerç ek birer cemiyetç i olarak birbirlerine, toplu­ ma karş ı ciddî ve hayı rlı hizmetler yapmakla mü kellef oldukları nı anlatı rlar. Bu gaye ile sağ lam ve gü zel imalâ t, dosdoğ ru ticaret yapmaları nı n, karaborsa­ cı lı ktan kaç ı nmaları nı n, â dil ü cret ö demelerinin, daima fakir toplum kesimini dü ş ü nerek ç alı ş maları nı n en tabiî insanî gö revleri olduğ u konusunda birbir­ lerini uyarı rlar.

Yalnı z kendi nefisleri ve aileleri iç in ç alı ş an ve kazananları da yererler. An­

cak cemiyetç ilik yolunda olanları sever ve desteklerler.

Ö z deyimle onlar, Rabbimizin “Hayı rda yarı ş ı nı z. ” emirlerine itaat ederek, cemiyetç iliğ i yarı ş ç ı sı olunması gereken bir fazilet yarı ş ı kabul ederler. Bu yarı ­ ş ı n Cennet yolu ü zerinde yapı ldı ğ ı na inanarak yarı ş ı rlar.

Rabbimiz onları bu vası fları yla anar ve ş ö ylece mü jdeler:

“İ slâ m’ı n inanç ve hayatla ilgili buyrukları na aykı rı lı ktan sakı nanlar, Rable­ rinin kendilerine verdiğ ini almı ş olarak Cennet’lerde pı narları n baş ları nda olacak­ lardı r. Ç ü nkü onlar bundan ö nce dü nya hayatları nda Allah’a onu gö rü r gibi ibâ det ederler; gü zel iş ler yapanlardı. Onlar geceleri az uyurlardı. Seher vakitlerinde ba­ ğ ı ş lanma dilerlerdi. Onlar malları ndaki yoksullar ve yoksunlar iç in ayrı lan Hakla­

rı da (da verirlerdi. )”4

İ manları nı n gereğ i bildikleri iç in Hak ve Halk insanı olan mü ’minler, ce­ miyet hakları nı korumayı, cemiyetç iliğ i engellemek, cemiyetç ileri engellemek isteyen ferdiyetç ilerle ç atı ş mayı da ibâ det gö revi bilirler.

Bu sebepledir ki modern faizcilere, karaborsacı lara, rü ş vetç ilere, iş ç ilerini

 

 

3  Tevbe, 71.

4  Zarivat, 15­19.


 

 


sö mü renlere, hakları olmayanı almak isteyenlere, iç ki, kumar ve fuhuş yuva­

ları nı iş letenlere, dü zenbaz imalâ tç ı lara, hilekâ r tü ccarlara, ç ı karcı ilim adamı

ve sanatkâ rlara, vaatlerini unutan siyasilere soğ uk savaş ilâ n ederler. Ö ğ ü t din­ lemeyen, ı slah kabul etmeyen bu gibi toplum karş ı tları na, ferdiyetç iliğ in ferdî, iç timaî, iktisadî ve hukukî zilletini tattı rmak iç in bü tü n gü ç leriyle ç alı ş ı rlar. Ç ü nkü Rabbimiz onlara mü cadele gö revi vermiş, bu vazifeyi de î fası gerekli bir ibâ det ve ebedî mutluluk sebebi kı lmı ş tı r.

Cemiyetç i olmaları sebebiyle gü ven ve erdem kaynağ ı Hak ve Halk insa­

nı olan mü ’minler Hak’kı n ve Halk’ı n sevgilisi olarak dü nyada mutlu, Â hiret’te mesut yaş arlar.

İ ş te Rabbimizin va’di:

“Erkek olsun, kadı n olsun, her kim mü ’min olduğ u halde yararlı iş ler yapar­ sa, ona hoş bir hayat yaş atacağ ı z. Mü kâ fatları nı da yaptı kları ndan daha gü zeli ile ö deyeceğ iz. ”5

Yü ce  Rabbimden  cü mlemizi  sevdiğ i  ve  sevdirdiğ i  gerç ek  cemiyetç i mü ’minler safı na katması nı diler, hutbemi bir hadisle bitiririm:

“(Allah’ı n  ve  Peygamberinin  yü klediğ i  malî  gö revlerini  yapan)  cö mert Allah’a yakı ndı r, Cennet’e yakı ndı r, insanlara da yakı ndı r, ancak Cehennem’den uzaktı r... ”6

 

5  Nahl, 97.

6  Tac, 5/67.


 

481


 

 

Malazgirt Zaferi

 

 


 

 

482


İ nş â allah, 26 Ağ ustos’ta Malazgirt Zaferi’nin (          ); 30 Ağ ustos’ta da, 30

Ağ ustos Zaferi’nin (      ) yı ldö nü mü nü kutlayacağ ı z.

Bu zaferler, Tü rk­İ slâ m Tarihi’nin dö nü m noktaları m teş kil ederler. Malazgirt Zaferi, baş tanbaş a bü tü n Anadolu’muzun vatanı mı z olması na

ve İ slâ mlaş ması na vasat hazı rlayan zaferdir.  30 Ağ ustos Zaferi ise,  dokuz ası r­

lı k mü barek Anadolu’muzu ve mukaddes istiklâ limizi batı lı haç lı gü ruhuna karş ı korumadaki baş arı yı belgeleyen zaferdir.

Yı ldö nü mleri  bakı mı ndan  tarihî  yakı nlı kları  olan  bu  iki  zaferin  dikkat ç ekici mü ş terekliğ i İ slâ m imanı ndan ve bu imana dayalı millî hâ kimiyet ve istiklâ l mefkû resinden doğ muş olmaları dı r.

Biz bu hutbemizde Malazgirt Zaferini konu edineceğ iz. Aziz Mü ’minler!

a) Nü fû s ç okluğ u ve yaş amaya elveriş siz iklimi sebebiyle Orta Asya’dan akı n eden ve 1040 yı lı nda Selç uklu Devleti’nin kuruluş undan sonra yoğ un bir hal alan Tü rkmen muhaceretinin (gö ç ü nü n) baskı sı ve Tü rkmen’lere yurt bul­ mak zarureti,

b) Selç uklu Devleti’ni ve diğ er Mü slü man halk ve ü lkelerini Tü rkmen hic­

retinin zarurî neticesi olabilecek istila ve asayiş sizliklerden korumak azmi,

c) İ slâ m’ı n amansı z dü ş manı tehditkâ r Bizanslı lara karş ı İ slâ m’ı n Tü rklere vacip kı ldı ğ ı cihâ d vazifesini î fa aş kı Selç uklular iç in Anadolu’nun fethini ka­ ç ı nı lmaz kı lmakta idi.

Selç uklular’ı n, Anadolu’nun fethi iç in ilk mukaddes akı nları nı yaptı kları


 

 


ve ilk mü sbet neticeleri devş irmeye baş ladı kları yı llarda, Bizans İ mparatorlu­

ğ u, kendileri iç in hâ le ve geleceğ e iliş kin bu bü yü k tehlikeyi sezmiş lerdi.

1068 de imparator Romanos Diogones, a) Anadolu’yu Tü rklerden kurtarmak,

b) İ slâ m ü lkelerini istila etmek ve,

c) Selç uklu Devleti’ni tahrib etmek maksadı yla 200 bin kiş ilik teç hizat­

lı bir ordu ile 1071 Mart’ı nda Ayasofya’da yapı lan dinî bir tö renden sonra Sel­

ç uklu Tü rkleri ü zerine yü rü dü.

Bu  sı rada  İ slâ m’ı n  dahilî  dü ş manı,  bö lü cü  Ş iî ­Fatimî  Devleti’ne  karş ı Suriye­Mı sı r seferine ç ı kan Selç uklu hü kü mdarı Alp Arslan Gazi, Bizans or­ dusunun Erzurum’a vardı ğ ı ve ş arka(doğ uya) doğ ru ilerlediğ i haberini alı n­ ca, Mı sı r seferini bı rakarak Bizanslı lara karş ı ç ı kmak ü zere Bitlis ve Erzen yo­

lu ile Ahlat’a geldi.

Malazgirt’i tahrip edip halkı n bir kı smı nı katleden Bizans ordusu ile Sel­

ç uklu ordusu Malazgirt­Ahlat arası nda Rahva Ovası ’nda karş ı laş tı lar.

200 bin kiş ilik teç hizatı, fakat din ve ı rk bakı mı ndan ayrı ayrı unsurlar­ dan oluş an Bizans ordusu karş ı sı nda, 50 bin kiş ilik Alp Arslan Gazi ordusu yerini aldı.

Bizans İ mparatoru Romanos Diogones, kuvvetiyle mağ rur olduğ u ve za­ ferin muhakkak olduğ una inandı ğ ı iç in, Alp Arslan’ı n sulh teklifini alaycı ifa­ delerle geri ç evirdi.

24 Ağ ustos Ç arş amba gü nü red cevabı nı alı nca, Alp Arslan Gazi, akacak masum kanlar iç in ç ok ü zü ldü, fakat muhtemel ç arpı ş ma iç in de hazı rlı kları ­

nı tamamlamaya baş ladı.

Alp Arslan Gazi’nin imamı Buharalı Muhammed b. Abdü lmelik sulh tek­ lifinin red edilmesinden sonra sultanı cesaretlendirmek ve maneviyatı nı kuv­ vetlendirmek iç in ş u sö zleri sö yledi:

“Ey Sultan! Sen Allah’ı n dini iç in savaş ı yorsun. Ben, Allah’ı n zaferi sana tak­

dir edeceğ ini ü mit ediyorum. Hatiplerin minberlerde mü câ hitlerin zaferi iç in kabu­

lü ş ayan dualar edecekleri Cuma namazı vaktinde dü ş mana saldı r. Sen kan dö kmek istemedin, kabul olunmadı. Zafer bizimdir. ”

Bizans ordusu ile İ slâ m’ı n hizmetkâ rı mü ’min Selç uklu ordusu arası nda cereyan edecek bu harp, ö nceden bilindiğ inden İ slâ m ü lkeleri ve Mü slü manlar


 

483


 

 


 

484


iç in hayatî bir ehemmiyet taş ı dı ğ ı ndan İ slâ m dü nyası sonucu heyecanla bekli­

yordu.

Bağ dat’ta oturan dö nemin halî fesi Kaim Biemrillah, bü tü n Mü slü manlar adı na Alp Arslan’ı teş ci’ eden(yü reklendiren) bir mektup gö nderirdi. İ slâ m ü l­ keleri camilerinde hatipler tarafı ndan okunmak ü zere bir de hutbe yolladı.

26 Ağ ustos Cuma gü nü, bü tü n hatiplerin minberlerden okuduğ u bu hut­

be ş u duayı ihtiva ediyordu:

“Ey Allah’ı m! Sen İ slâ m’ı n sancağ ı nı yü kselt ve Alp Arslan’a yardı m et. Sana ortak koş ucu dü zenleri, boynunu, vurmak ve kö kü nü kazı mak suretiy­

le yok et. Sana itaat etmek iç in canları nı feda edip kanları nı akı tan yolunun mü cahitlerini kuvvetlendir. Yurtları nı gü venlik ve zaferle dolduracak yardı m­ ları nı lü tfet.

Dinini ş erefli kı lmak iç in onu lü tufkâ r desteğ inden mahrum etme. Or­ dusunu meleklerinle gü ç lendir, niyet ve azmini baş arı ile sonuç landı r. Ç ü n­ kü, o, senin ulu rı zan iç in rahatı nı bı raktı. Malı ve canı ile emirlerine uymak gayretine dü ş tü.

Allah’ı m! O, nası l senin davetine uymuş, ş erî atı nı n korunması yolunda gevş eklik gö stermemiş se, nası l emrine uymuş ve de dü ş manları na karş ı bizzat karş ı durmuş sa ve de nası l dinine hizmet iç in gecesini gü ndü zü ne katmı ş sa, sen de onu zafere erdir.. Arzu ve isteklerinde ona yardı mcı ol. ”

Halî fe­i Mü slim’inin kaleme aldı rdı ğ ı adı geç en hutbenin Mü slü manlara hitaben bö lü mü nde de ş ö yle deniyordu:

“Ey Mü slü manlar! Doğ ru bir niyet ve azimle, tertemiz kalplerle Allah’a yalvarı nı z. Eksiklerden berî olan yü ce Allah ş ö yle buyuruyor:

“­ (Ey Peygamber! ) De ki; duaları nı z olmasa Rabbim size niç in değ er ver­

sin... ”

Alp Arslan’ı n ş erefini koruyarak dü ş manları nı yok etmesi, bayrağ ı nı yü k­

seltip bü yü k zaferlere ermesi iç in Allah’a yalvarı nı z.

Allahı m! Onun gü ç lü klerini gider ve Kâ firliğ i, ö nü nde zelil kı l. ”

26 Ağ ustos Cuma gü nü ordugâ hta okunan Kur’â n â yetleri ile coş an asker­ leriyle Cuma namazı nı kı larak duâ eden Alp Arslan, yaş lı gö zlerle mü câ hitlerine ş ö yle hitap etti.


 

 


“Sayı ca  az  olmamı za  rağ men  minberlerde  bizim  iç in  ve  de  Mü slü man­

lar iç in duâ edilen ş u saatte ben dü ş mana hü cum etmek istiyorum. Ya gaye­ me erer, ya da ş ehit olarak Cennet’e giderim. Sizlerden arkamdan gelmek is­ teyenler gelsinler, istemeyenler de gidebilirler. Ş imdi burada ne emreden bir sultan, ne de emredilen bir asker vardı r. Bugü n ben de sizlerden biriyim ve si­ zinle beraber savaş acağ ı m. Beni takip eden ve canı nı Yü ce Allah’a adayan kim­

se Cennet’e gideceğ i gibi kazanca da nail olacaktı r. Uzaklaş ı p gidenler ise ateş ­

te yanacak ve kö tü lü klere uğ rayacaktı r. ”

Bu hitabeden sonra inanç lı ve yiğ it askerleri, asla geri dö nmeyeceklerini, sa­

vaş acakları nı bildirdiler. Gazilik ve ş ehitlik iç in helâ lleş tiler, gö zyaş ı dö ktü ler.

Kı lı cı ve topuzu ile techizatlanan Alp Arslan Gazi beyaz giysiler iç inde as­

kerlerinin ö nü ne geç ti ve ş ö ylece hitap etti:

“Ey Askerlerim! Eğ er ş ehit olursam, bu beyaz elbise benim kefenim olsun, o za­ man ruhum gö klere ç ı kacaktı r. Zaferi kazanı rsak ö nü mü zde ç ok hayı rlı gü nler ola­ caktı r. ”

Hitabesinin ardı ndan da dü ş man safları na doğ ru kü kredi.

(Ö lü rsem ş ehit, kalı rsam gâ zî ) mefkû resile candan ve canandan geç en yi­

ğ it mü cahitlerin her biri de bir kahramanlı k ö rneğ i kesildi.

Neticede tafsilâ tı nı tarih kitapları nda okuduğ umuz Malazgirt muharebesi, Allah’ı n yardı mı ile, Alp Arslan Gâ zi’nin ordusu tarafı ndan kazanı ldı. Bö ylece bir daha kapanmamak ü zere Anadolumuzun kapı ları yü ce ecdadı mı za aç ı ldı.

Aziz Mü ’minler!

“Bizler temiz Mü slü manları z, bid’at nedir bilmeyiz.

Bunun  iç in,  Allah  samimi  Mü slü manları  aziz  kı ldı. ” diyerek gü cü nü İ s­ lâ m’dan aldı ğ ı nı aç ı klayan Alp Arslan Gazi, az zamanda ç ok iş gö rmü ş, sü nnî, dindar ve cihâ d mefkuresine (idealine) bağ lı, ihlâ slı bir hü kü mdardı.

Mü ’minler!

Malazgirt  Zaferi  bize  tarihî  muvaffakiyetlerimizin,  İ slâ m  Dini  ile  Cihan

Hâ kimiyeti idealimizin birleş mesinden vü cû t bulduğ unu ö ğ retmelidir.

Bu zaferin her yı ldö nü mü bizi ş uurlandı rmalı, zaaflara uğ ramı ş devletimi­

zi, İ slâ m’la yü celtme aş kı mı zı alevlendirmeli, bizi Malazgirt ruhuna sahip kı l­

malı dı r.


 

485


 

 

Mü ’minler!

Ş anlı Peygamberimizin “Ö lü lerinizi hayı rla; gü zel iş leri ve eserleri ile anı ­ nı z. ”1  anlamı ndaki emirleri gereğ ince hazı rladı ğ ı mı z hutbemizi â yetlerle biti­ riyorum:

“Ey İ nananlar! Eğ er siz (Diriltici kuralları na bağ lanarak, ) Allah’ı n dini olan

İ slâ m’a yardı mcı olursanı z Allah da size yardı m eder. ”

“Allah size yardı m edecek olursa, sizi yenecek hiç bir gü ç yoktur. Ama sizi terk edecek olursa O’ndan baş ka size kim yardı m edebilir. O halde inananlar yalnı zca Allah’a gü vensinler. ”2

 

486

 

1  Keş fü l­Hafâ, Hadis No. 304; Et ­Tac, 1/358.

2  Muhammed, 7; Â I­i İ mran, 160.


 

 

Genç  Sahâ bi Mus’ab Bin Umeyr ve Genç liğ imiz I

 

 


Aziz Peygamberimizin İ slâ m Dini’ni tebliğ etmeye baş ladı ğ ı Mekke ş ehir

devletinde en gü zel, ailesi en zengin ve en edip genç lerinden biri Mus’ab b. Umeyr idi. Bü yü k bir sevgi ve saygı gö ren bu hayat ve istikbal dolu genç, yü ­

ce  Peygamberimiz  Hz.  Muhammed’in  mukaddes  dâ vetine  muhatap  olunca, İ slâ m Nizâ mı ’nı n imanlı sı ve bağ lı sı nurlu bir genç oldu.

Ş anlı Peygamberimiz­Ö nderimizin tebliğ ettiğ i inanç esasları na, hayat ka­ nunları na, ahlâ k ve fazilet ö lç ü lerine inatla karş ı ç ı kan Mekke’li aile ve kabile­ ler arası nda Mus’ab’ı n ailesi ve kabilesi de bulunduğ u iç in, bu genç sahabi, inancı nı kalbinde gizli tutuyordu. Fakat, gerç ek î manı n yaş anan hayata akset­ memesi mü mkü n mü?

İ manı nı yaş amak istediğ i ve yaş adı ğ ı iç in Mus’ab b. Umeyr’in Mü slü man olduğ u duyuluyor. İ lk kö klü tepki ve ilk ş iddetli darbe, ailesi ve kabî lesinden geliyor. O’nu hapse atı yorlar. Artı k, Mus’ab iç in ı stı rap ç ile devri baş lamı ş tı r. 1

İ slâ m Dini’nin aklı tatmin edici, rû hu doyurucu dü stû rları nı, inanç, aş k

ve aksiyon dolu hayat nizâ mı nı, iç inde yaş adı ğ ı toplumun karanlı k doğ ma­

ları na, bâ tı l hayat tarzları na ü stü n tutan bu genç muvahhidin rû hu, kemâ lin

ve vecdin doruğ una ulaş ı rken, maddî hayatı refahı n zirvesinden yoksulluğ un uç urumları na dü ş ü yor.

Ailesinin ve kabilesinin ret ederek Mekke inkâ rcı ları nı n zulü m cenderesi­



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.