|
|||
d) İşte güzellik 2 страницаYâ Resû lallah! O hak değ ersiz, basit bir ş ey ise ne buyrulur? İ sterse o hak misvak ağ acı ndan bir dal parç ası olsun. ”1
1 Mü slim İ man 218, Nesâ î Kudat 30.
Cemiyet hakları na tecavü zü n sebep olabileceğ i azabı iki misalle daha aç ı k lamaya ç alı ş alı m. İ lk Mü slü manlardan Halid ElCuheni (r. a. ) anlatı yor: Mü ’minlerden bir adam Hayber’de ö ldü. Vefatı Hz. Peygamber’e bildirildi. Allah’ı n Resulü (bu mü ’minin namazı nı kı ldı rmadı. ) “Arkadaş ı nı zı n namazı nı kı lı nı z” buyurmak la yetindi. Hz. Peygamber’in bu tavrı (ü zü cü oldu. Sahabilerin yü z hatları değ iş ti. Onlardaki bu değ iş ikliğ i gö rü nce Hz. Peygamber (davranı ş ı nı n sebebini ş ö y le) aç ı kladı. Bu arkadaş ı nı z Allah yolunda (savaş ı larak kazanı lmı ş ganimet malı na) hı yanet etti (de zimmetine mal geç irdi. ) Bu olayı rivayet eden Hz. Halid anlatı mı na devamla ş ö yle diyor: Hemen gidip bu adamı n eş yaları nı araş tı rdı k. Eş yaları arası nda Yahudile rin (kullandı ğ ı sü s) boncukları ndan (zimmetine geç irilmiş ) iki dirhem değ erin de boncuklar bulduk. 2 Sunacağ ı mı z ikinci ö rnek ise gerç ekten ü rperticidir. Peygamberimizin yardı mları ile geç inen Kerkire adlı bir adam vardı. Bu adamı n ö lü mü Hz. Peygamber’e haber verildiğ inde, Peygamberimiz, “O adam Cehennem’de (azaba uğ rayacaktı r)dir. ” buyurdular. Hayret ve dehş ete dü ş en sahâ biler, sebebini kavramakta pek gecikmedi ler. Gidip o adamı n eş yaları nı araş tı rdı lar. Neticede toplumun malı olan bir el biseyi ç alarak zimmetine geç irdiğ ini tesbit ettiler. 3 Verilen misallerden aç ı kç a anlaş ı lacağ ı ü zere ö nemli olan haklara tecavü zü n az veya ç ok olması değ ildir; yapı lmı ş olması dı r. Azı nı yapan ç ı karları ö l ç ü sü nde bü yü ğ ü nü de yapar. Cemiyet hakları na tecâ vü z konusuna değ inmiş ken, konunun iyice kavra nı labilmesi iç in cemiyet hayatı ndan alacağ ı mı z mü ş ahhas (somut) misallerle mevzû umuzu aydı nlatmak isterim. a) Trafik kuralları nı ihlâ l ederek akaryakı t ve iş gü cü israfı na sebep olmak, b) Hazineye, belediyeye, vakı flara ve ç eş itli kamu kuruluş ları na ait men
2 Mü sned, 4/144. 3 R. Salihin ve Ter. 1/259.
467
468 kul ve gayrı menkulleri, ö zellikle vapur, tren, otobü s gibi ç ok aş ı nan araç ları ö z malı mı z gibi ihtimamla kullanmamak, c) Devlet sektö rü nde, ö zel sektö rde ve diğ er kuruluş larda, baş arı lı olama yacağ ı mı z gö revlere talip olmak, ü zerimize aldı ğ ı mı z vazifeyi zamanı nda ve olması gereken ş ekilde yapmamak, d) Cemiyet bü nyesinde zararlı sonuç lar veren kö tü ve yü z kı zartı cı iş le rin faili durumuna dü ş erek olumsuzlara ö rnek olmak ve bunun gibi daha ni ce iş lerin her biri cemiyet hakları na tecâ vü zdü r. En ö nemlisi bu tü r tecavü zle rin manevî sorumluluğ undan istenilse de kurtulmak pek gü ç tü r. Zira hakla rı nı ö deyip helallik alacağ ı nı z muhatapları nı z belirli fertler değ il bü tü n bir ce miyettir. Peygamberimiz bu gerç eğ i ş ö yle aç ı klar: Zulü m ü ç nevidir: a) Allah’ı n gü nahı nı bağ ı ş lamayacağ ı zulü m, b) Allah’ı n gü nahı nı bağ ı ş layabileceğ i zulü m, c) Allah’ı n (zalimini) bı rakmayacağ ı zulü m. aa) Allah’ı n bağ ı ş lamayacağ ı zulü m, (yaratı cı, yaş atı cı yasa koyucu… ilah lı ğ ı nda ş ahı sları, ilkeleri, kurumları … O’na ortak koş mak olan) ş irk’tir. Kur’â n ifadesiyle “Ş irk pek bü yü k bir zulü mdü r. ” bb) Allah’ı n (dilerse) bağ ı ş layacağ ı zulü m, ilâ hî emirleri ve yasaklan ç iğ neyerek kulları n nefisleri aleyhine iş ledikleri fakat kendileri ile Rab’leri arası n da kalan zulü mdü r. cc) Allah’ı n failini bı rakmayacağ ı zulü m ise insanları n birbirlerinin hakları na tecavü zle yaptı kları zulü mdü r ki Allah onu zalimin yanı nda bı rakmayacak, mazlu ma zalimden hakkı nı alı p verecektir. ”4 Haklara tecâ vü z gü nâ hı nı n tazminat verip helâ llik almaktan baş ka tö vbesi olmadı ğ ı iç in hiç bir iyi amel ve ibâ detle bu gü nahı n karanlı kları ndan ve aza bı ndan korunulamaz. Bü tü n gü nahlardan temizleyeceğ i Peygamberimizin diliyle aç ı klanan hac, cihad, hatta Allah yolunda canı feda etmek olan ş ehitlik bile fert ve cemiyet hakları nı dü ş ü rmez ve sorumluluktan kurtarmaz.
4 İ. Mace, Hn. 4010; İ. Kesir, Nisa, 48.
Peygamberimiz ş ö yle buyurur: “Allah ş ehidin ancak kul hakları dı ş ı ndaki diğ er bü tü n gü nahları nı affeder. ”5 Mü ’minler! Bugü n zengin olan yarı n fakir olabilir, bugü n ç alı ş abilen yarı n gü ç sü z dü ş ebilir. Bugü n hak sahiplerini gö rebilen, yarı n bu imkâ ndan yoksun kalabilir. Bu itibarla zimmetimize geç irdiğ imiz hakları mutlaka sahiplerine iade etmeli, onlardan af dilemeli, iş lerimizi  hirete bı rakmamalı yı z. Dü nya geç icidir, baki olan  hiret hayatı dı r. Yediğ imiz, iç tiğ imiz, giydi ğ imiz ve tasadduk ettiğ imizin dı ş ı nda kalan mallar bizim değ il vâ rislerindir. Vâ rislerin dü nyası iç in â hiret hayatı mı zı tehlikeye atmamalı yı z. Peygamberimiz bir hadî slerinde bakı nı z ne buyuruyorlar: “Kı yamet gü nü nde insanları n Allah’a en ş erli olanları baş kaları nı n dü nyası iç in kendi â hiretlerini helake uğ ratanlardı r. ” Bu gibi bedbahtları Rabbimiz de ş ö yle uyarı yor: “Bu Kı yamet Gü nü her bir kiş iye yaptı kları nı n karş ı lı ğ ı verilir. Bu gü n haksı z lı k yoktur. Doğ rusu Allah hesabı pek ç abuk gö rendir. (Ey Peygamber! ) Onları yü reklerin ağ za geleceğ i, tasadan yutkunacakları Kı ya met Gü nü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sö zü dinlenecek aracı sı olur. ”6 Yü ce Rabbimden cü mlemizi fert ve toplum hakları na saygı duyan bahti yar kulları safı na katması nı diler, hutbemi haklara tecavü zü n ö nemseyemedi ğ imiz bir tü rü olan gı ybeti ve cezası nı iç eren bir hadisle bitiriyorum: Peygamberimiz ş ö yle buyururlar: “İ sra gecesi semalara yü kseltildiğ imde bir topluluğ un yanı na uğ radı m. (Bir de ne gö reyim? ) bakı rdan tı rnakları yla yü zleri ve gö ğ ü slerini tı rmı klı yorlar. Refakatç im olan vahiy meleğ i Cibril’e sordum: Bunlar kimlerdir Ya Cibril? Ş u cevabı verdi: Bunlar gı ybet etmek suretiyle insanları n etlerini yiyenler ve onları n ş ahsiyet lerine tecâ vü z edenlerdir. ”7
5 R. Salihin ve Ter. 2/584. 6 Mü min, 4748. 7 Tac, 5/26.
469
Hakka İ nanmayan Halka Yö nelemez
470 İ slâ m Dini’ne ve onun malî yö nden topluma yö nelik adalet esasları na ina nan ve inancı nı n izinde yaş ayan her bir mü ’mini cemiyetci insan olarak tarif edebiliriz. Bu ilâ hi nizama inanmayan veya inandı ğ ı halde inancı nı n gerek tirdiğ i malî adalet kuralları nı uygulamayan her bir kiş iyi de ferdiyetci insan ola rak tanı mlayabiliriz. Bu tariflerimiz, Rabbimiz tarafı ndan ş ahsiyeti tahlil olunan tipin ş ahsı nda Beled Sû resi’nde ş ö ylece belgelendirilmektedir. “(Kendisine iki gö z, iki dudak ve bir dil verildiğ i, doğ ru ve eğ ri yollar gö s terildiğ i halde kiş i) sarp yokuş engelini aş maya giriş emedi. O sarp yokuş engelinin ne olduğ unu sana kim bildirebilir? O bir esiri hü rriyete kavuş turmaktı r, veya (iktisadî kriz dö neminde, kı t lı k ve aş ı rı pahalı lı k zamanı nda din, nesep ve komş uluk) yakı nlı ğ ı olan yeti mi ya da ş iddetli yoksulluğ a batmı ş fakiri doyurmak; onlara geç im ortamı nı hazı r lamaktı r. Sonra da iman edenlerden, birbirlerine sabrı ve merhameti ö ğ ü tleyenler den olmaktı r. ”1 Manâ ları nı sunduğ umuz â yetlerden anlaş ı lacağ ı ü zere yaratı lı ş ları ç izgi sinde yü rü yerek İ slâ m Dini’ni hayat dü zeni edinmeyen kiş iler, esir azad et mek, yetimi doyurmak, fakire, â cize ve iş size geç im vasatı nı hazı rlamak, sab rı ve merhameti tavsiye etmek gibi cemiyetç ilik gö revlerini yapamayan mad deperest kiş iler olarak tanı tı lmaktadı r. Biz bunları ferdiyetci insan olarak ta nı mlı yoruz. Kur’â n, ferdin ve cemiyetin maddî ve manevî kalkı nması nı sağ layı cı mez
1 Beled, 1117.
kur amelleri ve benzerlerini varlı k zamanı nda da darlı k anı nda da aş kla yaş a yabilen insanları n ancak mü ’minler olabileceğ ini de ş ö yle aç ı klamaktadı r: “(Gerç ek mü ’minler) bollukta ve darlı kta (â cize, yetime, fakire, ) yardı m edenler, ö fkelerini yutanlar, insanları n kusurları ndan af ile geç enlerdir. Allah Kendi sini gö rü r gibi iyilik edenleri / gü zel iş ler yapanları sever. ”2 Muhterem Mü ’minler! Mü ’minler gerekli atı lı mı yaparak cemiyetç i Hak ve Halk insanı olabiliyor lar da kâ firler, mü nafı klar ve imanları zaafa uğ ramı ş olanlar neden olamı yorlar? Olamazlar, ç ü nkü onlar; baş armak iç in zaruri oları yaptı rı cı gü ç ten yok sundurlar. Bu gü ç Allah’a ve O’nun malî adaleti bir diğ er ifadeyle sosyal ada leti iç eren emirleri ve yasakları na imandı r; O’nun huzurunda muhakeme olu nacağ ı na, Cennet’e ve Cehennem’e inanmaktı r. Bunun iç indir ki, Rabbimiz ancak Kâ fir ve Mü nafı k olarak takdim ettiğ i kiş ileri azgı n birer ferdiyetç i olarak tanı tmaktadı r. Rabbimizin tanı ttı ğ ı nı tanı mak iç in ş u â yetleri inceleyelim: “(Ey Peygamber! ) İ slâ m Dini’ni yalan sayan adamı gö rdü n mü? İ ş te yeti mi ş iddetle itenkakan, yoksulu doyurmak (ihtiyaç ları nı giderecek kaynağ ı ha zı rlamak) iç in ö nayak olmayan o adamdı r. ”3 Yü ce Mevlâ mı z, Cehennem’e atı lmak ü zere hakkı nda vazifeli melekle re emir vereceğ i kiş iyi de bize aynı ş ekilde inkâ rcı ve ferdiyetç i olarak ş ö y le tanı tmaktadı r. Hakka Sû resi  yet 3035: “Tutun onu bağ layı n. Sonra da alevli ateş e yaslayı n. ” “Ç ü nkü o, bü yü k olan Allah’a inanmaz, yoksulu doyurmaya (bu amaç la atı lı m yapmaya) kimseyi teş vik etmezdi. Onun iç in bu gü n burada kendisine acı ya cak hiç bir dost yoktur. ” Evet, Yaratan’ı ve egemenliğ ini tanı mayan kâ firler, yü rekten inanamayan mü nafı klar ve bunları n izlerini takip eden zayı f imanlı mü ’minler, ferdî mü lk te cemiyet hakları nı n varlı ğ ı nı kabul ettiren gü ç lü imandan mahrumdurlar. Bu yoksunlukları sebebiyledir ki amelî hayatları nda ferdiyetç ilik mantı ğ ı ile ş art lanı rlar.
2 Â li İ mran, 134. 3 Maun, 13.
471
472 Yarattı ğ ı insanı n kafa ve kalp yapı sı nı en iyi bilen Rabbimiz, İ slâ m Dini’ne inanmayanları n veya inandı kları halde kâ firleri izleyeceklerin ş artlanacağ ı mantı ğ ı Kasas sû resinde azgı n ferdiyetç i Karun’un ve Yâ sî n sû resinde Mekke kâ firlerinin diliyle sembolleş tirerek aç ı klamaktadı r. Allah’ı n kendisine pek ç ok servet verdiğ i ve toplumu tarafı ndan kendisi ne; “... Allah’ı n sana ihsan ettiğ i gibi sen de (toplumun muhtaç kesimine) ik ram et. (Ferdiyetç i davranı ş larla) yeryü zü nde bozgunculuk arama. Allah boz guncuları sevmez. ” denilen Karun, inkâ rcı ve ferdiyetç i bir mantı k değ erlen dirmesiyle ş u cevabı verir: “Bu servet bana ancak ve ancak bende olan bilim ve (ç alı ş ma gü cü n) den ö tü rü verildi. ”4 Ferdî mü lkte, cemiyet yardı mı na muhtaç kiş iler iç in ö denmesi gereken Hak’lar olduğ una inanan mü ’minler tarafı ndan kendilerine “... Allah’ı n size rı zı k olarak verdiğ i nimetlerden siz de verin; (muhtaç lara yardı m edin. ” denilen Mekke kâ firlerinin cevabı da ş ö yle olmuş tur: “... Allah’ı n dileseydi, doyuracağ ı, (maddî gü ç le donatacağ ı ) kimseyi biz mi doyuracağ ı z? Doğ rusu siz (bu cemiyetç ilik anlayı ş ı nı zla) apaç ı k bir sapı klı ktası nı z. ”5 Aziz Mü ’minler! Â hiret Gü nü ’ne iman etmedikleri; yaptı kları nı n mü kâ fatı nı kat kat ala cakları na inanmadı kları iç in ferdiyetç ilik mantı ğ ı ile ş artlanan insanları n top lum hayatı ndaki tutumları pek tabiidir ki Karun ve Mekke kâ firleri gibi sosyal adalete yö nlendiren malî gö revlerden kaç ı nmak olacaktı r. Ç ü nkü onları etkileyen materyalist mantı k ş eytanlaş ı r ve onlara Kur’â n’ı mı zda aç ı klanan ş u telkini yapar. Bakara Sû resi â yet 268: “Ş eytan (ve ş eytanlaş mı ş kiş iler) sizi fakirlikle korkutur. Allah ise kendisinden mağ firet ve bol nimet va’deder. Allah’ı n lü tfu boldur. O her ş eyi bilir. ” Ferdî mü lkte “Yardı m isteyen ve isteyemeyen muhtaç insanları n hakları ” olduğ una inanmadı kları iç in Ş eytanî telkinden etkilenecek bu kiş iler, siyasî, ictimaî ve iktisadî imkâ nları yla mutlu ve putlu azı nlı ğ ı teş kil edebilecek; gü ç
4 Kasas, 7778. 5 Yâ Sî n, 47.
lü ler sı nı fı na girebilecek durumda olsalar bile, fakirlik korkusu ve istikbal dü ş ü ncesi ile ruhî bunalı mlar geç irirler, fedakâ rlı kta bulunamazlar. Onlarda tecelli edecek rû h sefaletini Rabbimiz ş ö yle aç ı klı yor: “(Ey Peygamber! Onlara) De ki; Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip ol saydı nı z, tü kenir korkusuyla yine de cimrilik ederdiniz... ”6 Onlar fert malı nda cemiyet Hak’ları olduğ una inanmadı kları iç in zekâ t, nafaka ve infak gibi nakdî ve malî yardı mı gerektiren sosyal nitelikli dinî gö revlerini yapmazlar yapamazlar. Hak’dan ve Halk’dan mukaddes tuttukları ve kendilerini ebedî kı lacak zannettikleri nakitlerini, menkullerini ve gayrı menkullerini saymak ve tap mak iç in putlaş tı rı rlar. Rabbimiz Hü meze Sû resi’nde ş ö yle buyurur: “(Cemiyet payı nı tanı madan) mal toplayarak onu tekrar tekrar sayan, (ç ı karı iç in) arkadan ç ekiş tirmeyi, yü ze karş ı eğ lenmeyi ve kü ç ü k dü ş ü rmeyi huy edinen her (ferdiyetç i) kiş inin vah haline. O, malı nı n kendisini ö lü msü z kı la cağ ı nı sanı r. Hayı r, o (ferdiyetç i) andolsun kı rı p geç iren yere atı lacaktı r. Kı rı p geç iren yerin ne olduğ unu sana kim bildirebilir? O, yü reklere ç ö kecek olan Allah’ı n tutuş turulmuş ateş idir. ” Aziz Mü ’minler! İ manla beslenmeye yaratı lı ş dü zen yeterli olmadı ğ ı iç in İ slâ m Dini’ne inanmayan bü tü n insanlar ve gö rü ntü Mü slü manları birer ferdiyetç idir. On ları n Halk’a yö nelik gibi gö rü nen sö zleri, davranı ş ları ve fiilleri imandan kay naklanmadı ğ ı iç in kö ksü zdü r. Ş ahsî menfaatlerle irtibatlı dı r. Bir kanun gibi bellemeliyiz ki “Hak’ka inanmayan Halk’a yö nelemez. ” Durumumuzu tespit edebilmemiz, Hakk’ı n gadabı nı ve Halk’ı n nefreti ni doğ uracak ferdiyetç ilikten sakı nabilmemiz iç in sunduğ umuz hutbemizi et kili kı lması n Rabbimizden diler, konumuzu mevzuumuzla ilgili hadî slerle bi tiririm. “Hangi hastalı k insanı cemiyete karş ı mali gö revlerini yapmamak illetinden da ha zayı f dü ş ü rü cü olabilir? ” “(İ yice biliniz ki, zekâ t ve â ciz akrabaya nafaka vermek gibi gö revlerini ye rine getirmeyen)... cimri (cezası nı ç ekmeksizin) Cennet’e giremez. ”7
6 İ sra, 100. 7 C. Sagî r, 2/196; Tac, 5/41
473
Kur’â n’da Ferdiyetç ilerin Vası fları
474 İ slâ m Dini’ne ve onun malî yö nden sosyal adalet ilkelerine inanmayan ve ya inandı ğ ı halde uygulamayan insanlar ferdiyetç idirler. Kur’â n ç izgisinde “ferdiyetç iler” olarak tarif ettiğ imiz tiplerin Kur’â n aç ı k lamaları na gö re vası fları nı beyan etmeğ e ç alı ş acağ ı z. Ferdiyetç iler, ferdiyetç iliklerinin tabiî gereğ i olarak ferdiyetç iliğ in yanı n da, cemiyetç iliğ in karş ı sı ndadı rlar. I) Tarifleri yapı lan ve bü yü k ç oğ unluğ unu kâ fir ve mü nafı kları n, azı nlı ğ ı nı da sosyal vası ftaki dinî gö revlerini î fâ etmeyen ameli kı t ve kı sı r mü ’minlerin teş kil ettiğ i ferdiyetç iler, birbirlerini ferdiyetç iliğ e teş vik ederler. a) Ferdî mü lkte cemiyet hakkı nı kabul ve tediye etmemede, b) Tekelciliğ i, sö mü rü cü lü ğ ü gelenekleş tirmede ve gayrı meş ru kazanç yolları nı meş rulaş tı rmada, c) Ferdî ç ı karları nı toplum menfaatlerinin ü stü nde tutmada ve cemiye tin sosyal seviyesinin ç ok ü zerinde lü ks ve israf harcamaları yapmada inanç, yaş antı ve gaye birliğ i iç erisinde bulunan ferdiyetç iler, ferdiyetç iliğ in cemiyet hâ kimiyeti iç in yardı mlaş ı rlar. Rabbimiz bu gerç eğ i ş ö yle aç ı klı yor: “Kalplerine iman akmamı ş Mü nafı k erkekler ve kadı nlar birbirlerinin tamam layı cı sı dı rlar. Onlar Mü nker’i, dinin ortak akı l ve ilmin red ettiklerini emrederler. Maruf’u: dinin, olgun aklı n ve ilmin kabul ettiklerini men ederler. Dinimalî gö revle rini yapmazlar. Onlar Allah’ı unuttular. Allah da onları unuttu; rahmetinden dı ş ladı. Mü nafı klar İ slâ mi iman ve yaş amdan ç ı kmı ş ları n ta kendileridir. ”1
1 Tevbe, 67.
Her devirde ve her cemiyette ana karakterleri bir olan ferdiyetç ilerin İ slâ m zaviyesi’nden gö rü lebilen yö nleri ile ferdiyetç ilik yolundaki ç alı ş maları nı ş ö y lece ö zetleyebiliriz.
a) Birbirlerine ö rnek olarak faizciliğ i, karaborsacı lı ğ ı, rü ş vetç iliğ i… ve â dil olmayan ü cret ö demeyi telkin eden ferdiyetç iler, iç ki, kumar ve fuhuş iş letme ciliğ i ile kazanmayı, hakları olmayan sosyal imkâ nları ç ı kar mecraları na akı t mayı, bü tü n bu ve bu gibi iş leri de araları nda tavsiye ederler. Faizsiz ekonomi olamayacağ ı nı sö yleyerek, bu sö mü rü sisteminin kaç ı nı lamaz olduğ unu kabul ettirmeye ç alı ş ı rlar.
Faizin, mutlu azı nlı k lehine bü yü k kitleyi emen ve ezen bir zulü m aracı olduğ unu ö rneklerle aç ı klayan ve faiz sistemini iç tenlikle savunan faizcilerin zâ limler olduğ unu duyuran mü ’minleri gericilik ve ç ağ dı ş ı lı kla suç lar ve sus turmaya ç alı ş ı rlar. Ekonomik gü cü n belirli ellerde dolaş an manevî bir devlet olması na kar ş ı ç ı kan, bunun iç in de bü yü k kitleyi uyararak, siyasî ve iktisadî teş ebbü slerde bulunan toplumcu aydı nları da durdurmaya ç alı ş ı rlar. Ferdiyetç iler, bü yü k ü retim kaynakları nı ve kâ rlı yatı rı m alanları nı tekel lerine bı rakacak, bü yü k ticarî kredileri mü esseselerine akı tacak, aracı lı k ent rikaları yla yü rü tecekleri sö mü rü faaliyetlerine gö z yumacak siyasî kuruluş ları iktidara getirmek iç in mü ş tereken ç ı rpı nı rlar. Sö mü rü dü zenine ve tatbikatı na karş ı ç ı kan, cemiyete ait nimetler ve im kâ nlardan fı rsat eş itliğ i iç erisinde yararlanı lması nı savunan ve fiilî teş ebbü sler de bulunan gerç ek cemiyetç i mü ’minleri maddî ve manevî bakı mdan ezmeye ve dı ş lamaya ç alı ş ı rlar. Kur’â nı Kerî m, ortak eylem ve emellerinin bir kı smı na iş aret olunan bu ferdiyetç ilerin Hak’dan ve Halk’dan uzak, reziller olduğ unu ş ö yle aç ı klı yor: “…Allah kendini beğ enip ö ğ ü nenleri sevmez. Onlar, Allah’ı n yapı lması nı em rettiğ i malî gö revlerini yapmazlar, insanlara da bu malî gö revlerin yapı lmaması nı emrederler. Allah’ı n fazlı ndan kendilerine verdiğ i nimetleri de gizlerler. (Ferdiyetç i) nankö rlere aş ağ ı lı k bir azab hazı rlamı ş ı zdı r. ”2 b) Ferdiyetç iler, ferdiyetç iliğ in yanı nda oldukları gibi cemiyetç iliğ in de kar ş ı sı ndadı rlar.
2 Nisa, 3637, Buhl kelimesi iç in bak. Ş evkâ nî Fethü lKadir, Nisa, 37.
475
476 Bunun iç indir ki onlar cemiyetç ilik gö revlerini yapmaz, yapı lması na da engel olmaya ç alı ş ı rlar. a) Evet, cemiyetç ilik gö revlerini yapmazlar. Rabbimiz bu gerç eğ i ş ö ylece aç ı klar: “Onlar zekâ t vermezler. Ahiret’i inkâ r edenler de ancak onlardı r. ”3 Manâ sı nı sunduğ umuz â yette onlar zekâ tı vermezler buyurulurken ictimaî vazifelerini yapmazlar ve bu gö revlerin gayesi olan sosyal adaletin gerç ekleş tirilmesini tasvip etmezler gerç eğ i aç ı klanmaktadı r. Ferdiyetç ilerin iç timaî gö revlerden kaç ı nan, hak tanı maz ve vazife kabul etmez kiş iler oldukları nı Rabbimiz Kur’â n’ı mı zda daha aç ı k bir ş ekilde ş ö yle ce belirtmektedir: “Hayı r, hayı r; siz yetime karş ı cö mert davranmı yorsunuz. Yoksulu doyur maya (hallerinden anlamaya, asgarî ihtiyaç ları nı olsun temin etmeye, geç im kaynakları nı hazı rlamaya) birbirlerinizi teş vik etmiyorsunuz. Mî rası hak gö zetmeden, yiyorsunuz. Malı da pek ç ok seviyorsunuz. ”4 b) Ferdiyetç iler sosyal gü ven ve mutluluğ u sağ layacak iç timaî (sosyal) gö revleri yapmadı kları gibi yapı lması na da engel olurlar. Mâ û n sû resi â yet 7: “Onlar Maû n’a: a) Zekâ tı n verilmesine,
|
|||
|