Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





f) Âhiret Günü’ne iman 5 страница



d) Ş eraî timizde emperyalistlerin ve mutlu azı nlı ğ ı n iktisadî sö mü rü leri­

ne boyun eğ dirici sabrı ve kanaati ö ğ ü tleyen yasalar yoktur. Zulü m ve sö mü ­

rü karş ı sı nda ibâ det aş kı yla kü kremeyi, İ slâ mî muhtevası yla sosyal adaleti fii­ len gerç ekleş tirmeyi, ferd olarak da meş ru kazanç larla yetinmeyi emreden de­ ğ iş mez kurallar vardı r.

e)  Ş erî atimizde  yakan­yı kan  cihad  ü lkü sü  yoktur.  İ nanç lara  ve  yaş ama baskı yoktur. İ nsan doğ ası yla ö rtü ş en İ slâ m’a ç ağ rı, kü ltü rel etkinliklerle se­ kü lerizmden sakı ndı rma vardı r. Yalnı zca haklar ve hü rriyetlere karş ı silah kul­ lananlara, emperyalist iş galcilere ve kullandı kları terö rist ö rgü tlere karş ı silahı ö neren cihad gö revi vardı r.

f) Ş erî atimizde insani erdemlerle ç eliş en ceza yasaları yoktur. Ş ahı s ve top­ lum hakları nı, ferdî gü veni ve sosyal dü zeni anarş ist, zalim ve ahlâ ksı z fert emellerine yağ malatmayan, suç un cinsine gö re cezayı iç eren ve serâ pa adalet olan kurallar vardı r.

g) Ş erî atimizde donuk dinî merasimler yoktur. Aklı n, kalbin ve bedenin iş tirak ettiğ i, huzur veren, maddî hayatı n yeknesaklı ğ ı nı gideren, aş k ve vecd yü klü sosyal faydaları bü yü k ibâ detler vardı r.

h) Ş erî atimizde hayatı n canlı lı ğ ı nı gideren ve geleceğ e dö nü k emelleri kö ­

relten felç li hayat telakkileri, gü ç ve girift emirler ve yasaklar yoktur. Haya­

tı sevdiren, yaş ama arzuları nı kuvvetlendiren, var olma aş kı nı â hirete imanla ebedileş tiren bir inanç sistemi ve fı tratla kaynaş an sade, sevimli, kolay, makul

ve lü zumlu vecî beler vardı r.

 

Ş imdi dü ş ü nü yor ve soruyoruz: Gerç ek muhtevası ve gü zelliğ i iç erisin­

de tanı dı ktan sonra hangi aklı baş ı nda dü ş ü nebilen insan ş eriatimize karş ı ç ı ­

kabilir?

 

Ş eriatimize karş ı ç ı kmak fı trata ve tekâ mü le karş ı durmaktı r. Ş eriatimizi yermek lü zumluyu, olumluyu ve saygı değ eri yermektir…


 

 


Gerç ek ş erî at insanı nası l benimsenmez ve sevilmez ki o, ü stü n insan ö r­

neğ idir. Ç ü nkü;

 

* Ş eriat insanı Hak’dan yanadı r.

 

* Ş eriat insanı ilimden ve tekâ mü lden (geliş imden) yanadı r.

 

* Ş eriat insanı gü zel ahlâ ktan, sevgiden, adaletten, merhametten, aftan ve sulhtan yanadı r.

* Ş eriat insanı sosyal adaletten yanadı r.

 

* Ö z ifadeyle, Ş eriat insanı Mukaddes İ slâ m Ş eriatinden yanadı r. Aziz Mü ’minler!

Ş eriat, bu kadar yü ce, ş eriat insanı bu derece saygı değ erdir de niç in ve ne­ den anlaş ı lamı yor, kabul edilemiyoruz. İ man ve ahlâ k buhranı iç erisinde kı v­ ranan nesillerimiz en verimsiz hatta en zararlı dü zenlerin ardı na dü ş ebiliyor

da bü yü k ç oğ unluğ u ile Mukaddes Ş erî at’a niç in sî ne aç amı yor, rahmet kay­

nağ ı ş eriat insanı na neden yar olamı yor?

 

Gerç eğ in bilgisinden yoksun yetiş tirildikleri, devamlı ve dü zenli bir ş ekil­

de aldatı ldı kları iç in inanç ta ve gayede ş eriatla, yaş antı da ş eriat insanı ile kay­

naş amayan zü mreler bir derece mazurdurlar. Ancak, bu uğ urda asgarî arzu

ve atı lı mı gö stermedikleri iç in de ş ü phesiz birinci derecede mesuldü rler. Fa­ kat ş eriatları nı tanı tamayan ve gerç ek bir ş eriat insanı olmanı n ö rneğ ini vere­ meyenler sorumlu değ il midir? Pek tabiidir ki sorumludur. Ancak bu mesuli­ yeti rû hunda duyan, omuzları nda taş ı yan hakikî ş eriat insanı nerede?

Yalnı z Hakk’a yar olan, gü zele sevdalanan, doğ ruyu arzulayan ş eriat in­

sanı nerede?

 

Karş ı tları na ş efkatle bakan, yardı mla yanaş an ve onlara yü ce fikirlerin ve muhteş em eserlerin sahibi olarak ü stü n olan ş eriat insanı nerede?

Eriş ilmez ü stü nlü kle hayat yasaları nı ihtiva eden Aziz Ş erî at’ı, Kur’â n ve

Sü nnet bilgisinden yoksun cahil kiş i nası l tanı tabilir?

 

Pek gü zel olan Ş eriat’ı, O’nun gü zellikleriyle donanamayan ç irkin ş eriat insanları nası l temsil edebilir?

Mü ’minler!

 

Ş eriat İ slâ m’dı r, Ş eriat insanı Mü mindir. Ş eraitimiz en mü kemmel hayat


 

333


 

 

nizamı dı r. Ç ü nkü O, â lemlerin Rabbinin nizâ mı dı r. Artı k isteyen inanı r, isten

inanmaz.

 

Biz ş eriatı mı zı ö ğ renelim. O’nu yaş ayalı m. Ç evremize ö rnek olalı m. Hutbemizi, mü ’mini “Hakk’a esir insan”2  olarak tarif eden Peygamberi­

mizin ş ahsı nda, bü tü n inananları İ slâ m Ş erî ati’ne uymaya ç ağ ı ran â yetlerle bi­

tiriyorum:

 

“(İ ç erdiğ i buyrukları uygulaman iç in) seni din konusunda bir ş erî atle gö rev­

lendirdik. Artı k ona uy. Onu bilmezlerin arzuları na uyma. ”

“Allah ve Peygamberi ile ç atı ş maya girenler en aş ağ ı lı klar arası ndadı rlar. ”3

 

334

 

2  Mantahab­ü Kenzü l­Ummal, cilt 1, sh. 91.

3  Casiye, 18; Mü cadele, 20.


 

 

İ slam’da Kadı n

 


Allah’ı n insanlı ğ a rahmeti olan İ slâ m Dini’nin gerç ekleş tirdiğ i inkı laplar­

dan biri de hakları ve hü rriyetlerini tanı yarak kadı nlı k camiası nı yü celtmek olmuş tur.

Fizikî  yapı da,  vicdanî  kiş ilikte  ve  hayatı n  biyolojik  vazifelerinde  farklı ö zellikler taş ı yan kadı nı, İ slâ m erkekten bağ ı msı z bir insan olarak değ erlen­ dirmiş tir.

“Ey  insanlar!  Sizi  bir  erkekle  bir  diş iden  yarattı k... ”  anlamı ndaki  yaratı lı ş onuru, birliğ i ve eş itliğ ine vurgu yapan Kur’â n buyruğ u, bu bağ ı msı zlı ğ ı aç ı k­ lamakta ve pekiş tirmektedir.

Bağ ı msı z ve sorumlu bir insan olduğ u iç indir ki İ slâ m Dini’nde namaz, zekâ t, oruç ve hac gibi ibâ detler, erkeklere emredildiğ i gibi kadı nlara da emre­ dilmiş tir. Zina, faiz, kumar ve iç ki gibi yasaklar ayı rı m yapı lmaksı zı n her iki cins iç in konulmuş tur. Yatı rı m yapma, alma­satma, vasiyet etme, vakı f kur­ ma, temsil etme ve edilme gibi hukukî tasarruf hakları erkekler gibi kadı nla­

ra da verilmiş tir.

Hayat Nizamı ’mı z olan İ slâ m Dini’nde sosyal ve ekonomik sebepler, fizik­ sel ve psikolojik nedenlerle, ç ok eş lilik, mî ras, ş ahitlik ve cihad, giyim kuş am gibi konularda kadı nla erkek arası nda farklı lı k vardı r.

Ancak bu farklar, sahip oldukları haklar mü kellef kı lı ndı kları vazifelere tekabü l eden erkekler iç in ü stü nlü k sağ layı cı nitelikte değ ildir. Adaleti sağ la­ yı cı gü zelliktedir.

Hakları nı n kı sı tlanması bir tarafa kadı n, bedeni zaafı ve rû hi duyarlı lı ğ ı sebebiyle gö revleri azaltı larak korunmuş tur,


 

 

335


 

 


 

336


Peygamberimiz daima ş ö yle buyurmuş lardı r:

“Allahı m! ­Ö zellikle­ iki zayı fı n; yetim ile kadı nı n hakları na tecâ vü zden sakı n­

dı rı yorum. ”1

Mü ’minler!

Yü ce Dinimizde kadı na verilen değ eri kavrayabilmek iç in onu kı z ç ocuğ u, zevce (eş ) ve anne olarak incelemek lâ zı mdı r.

a) Erkekle ile kı z ç ocuk arası nda ayı rı m yapan, erkekle onurlanı p kı z ç o­ cuğ unu dı ş layan cahiliyye mantı ğ ı ve uygulaması nı ş iddetle yeren İ slâ m Dini, husû siyle kı z ç ocuğ una farklı bir ş efkat ve alâ ka gö stermiş tir.

Peygamberimiz bir hadislerinde ş ö yle buyururlar:

“Her kimin bir kı z ç ocuğ u olur da... onu kü ç ü msemez ve erkek ç ocuğ u­

nu ona tercih etmezse Allah, o kimseyi Cennet’e koyar. ”2

Ç ocuk terbiyesi ü zerinde son derece ilgili ve hassas olunması nı emreden dî nimiz, gelecek neslin manevî mimarları olacakları iç in, bilhassa kı z ç ocuk­ ları nı n eğ itimine ağ ı rlı k vermiş tir. Aziz Peygamberimizin ş u sö zü, kı z ç ocuk­ ları na gö sterilmesi gereken alâ kanı n dinimizdeki ö nemini ve mü kâ fatı nı bil­ dirmektedir:

“Bir mü min iki kı zı nı gü zelce terbiye eder, ihtiyaç ları nı karş ı larsa, ben ve

o kimse Cennet’te yan yana olacağ ı z. ”3

b) İ slâ m Dini’nde, kadı na kı z ç ocuğ u olarak ö nem verildiğ i gibi, eş ola­

rak da verilmiş tir.

Kur’â n­ı Kerî m’de Rabbimiz ş ö yle buyurur:

“…Kadı nları nı zla gü zel geç inin…”

İ slâ m  inkilâ bı  tarihinin  en  muhteş em  nutkunu  irad  buyurdukları  Veda hacları nda Aziz Peygamberimiz ş ö yle buyurmuş lardı r:

“Ey insanlar! Kadı nları n hakları na riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanı zı tavsiye ederim. Siz kadı nları, Allah’ı n emaneti olarak aldı nı z. On­ ları n cinselliklerini Allah adı na sö z vererek helâ l edindiniz. Sizin kadı nlar ü ze­ rinizde hakkı nı z, onları n da sizin ü zerinizde hakları vardı r. ”4

 

 

1  Hucurat, 12, Sü nen­ü İ bn­i Mace, Hadis No: 3678.

2  Miş kâ tü l­Mesâ bî h, Hadis No: 4979.

3  Sü nenü t­Tirmizî, Hadis No: 1915.

4  S. B. M. Tecrid­i Sarih Ter. ve Ş erhi, 1. Baskı, 10/432.


 

 


Mü ’minler!

Peygamberimiz, sı k sı k değ indikleri kadı n hakları na saygı yı ı srarla emir buyurmuş ve inananlara daima ş u ö ğ ü dü vermiş tir:

“Kadı nlar hakkı nda birbirinize gü zellikleri ö ğ ü tleyiniz. ”

Kadı nları mı za verilmesi gereken değ eri aç ı klayan bir diğ er hadislerinde ise ş ö yle buyurmuş tur:

“... İ nsanı n sahip olabileceğ i nimetlerin en hayı rlı sı Allah’ı zikreden bir dil, O’na ş ü kreden bir kalb ve de, inancı doğ rultusunda yaş aması na yardı m­

cı olacak bir zevcedir. ”5

Biricik Peygamberimiz/Ö nderimiz, kadı nlara insanî ve ahlâ kî davranı ş lar gö stermenin erkekleri yü celteceğ ini de ş u veciz sö zleri ile aç ı klamı ş tı r:

“... Sizin en hayı rlı ları nı z, kadı nları na karş ı ahlâ klı olanları nı zdı r. ”6

Yü ce Peygamberimiz, arzuları n eş lere yö nlendirilerek yalnı zca onları n se­

vilmelerinin ibâ det olduğ unu da ş u hadisleri ile bildirmiş dir:

“... Sizden birinizin zevcesi ile seviş mesinde kendisine sevap vardı r. ”7

Aziz Mü ’minler!

c) Kur’â n ifadelerinde yü celeş en, Peygamberimizin ifâ delerinde kudsî leş en anne olarak, İ slâ m Dini’nde kadı na verilen değ er ise gerç ekten pek bü yü ktü r.

Hayat Yasamı z Kur’â n, anne olarak kadı nı ­Allah’a isyan nitelikli emirleri bir tarafa­ kendisine itaat edilmesi/ilgi gö sterilmesi gereken muazzez bir varlı k olarak sunar. Kur’an’ı n İ sra ve Lokman sû relerinde Yü ce Allah ş ö yle buyurur:

“Rabbin yalnı zca Kendisine ibadet etmenizi ve ana­babaya gü zelce davranı p iyilikler yapmanı zı emreder…”8

“Biz insana annesine babası na iyi davranması nı emrettik. Annesi onu bin bir gü ç lü kle taş ı mı ş tı r. Sü tten kesilmesi iki yı l iç inde olmuş tur. Bu yü zden biz insana ş ö yle emrettik:

Bana (ş ü kret, ) ana­babana da teş ekkü r et, dö nü ş ü n bana olacağ ı nı sakı n unut­

ma. ”9

 

 

5  Mü sned, 5/278.

6  Sü nenü t­Tirmizî, Hadis No: 1162.

7  Miş kâ tü l­Mesâ bî h, Hadis No: 1898.

8  İ sra, 23.

9  Lokman 14.


 

337


 

 


 

338


Sevgili Peygamberimiz ise, “Ya Resû lallah! İ nsanlar arası nda iyiliğ ime/saygı

gö stermeme en ç ok lâ yı k olan kimdir? ” ş eklinde soru yö nelten kiş iye”Annendir, annendir, annendir. Sonra baban, sonra sı rası yla yakı n akrabaları ndı r. ” cevabı ­

nı vermiş lerdir. 10

Anneye gö sterilecek ilgisizliğ in/saygı sı zlı ğ ı n, insanlı k omuzları nı ç ö kerte­ cek, ebedî istikbali karartacak kadar ağ ı r bir gü nah olduğ u da aç ı klayan Pey­ gamberimiz anneyi ş ö ylece taç landı rmı ş tı r:

“Cennet annelerin ayağ ı altı ndadı r. ”11

Muhterem Mü ’minler!

Sunduğ umuz bü tü n bu mukaddes ö lç ü lerin ı ş ı ğ ı nda dü ş ü nelim.

a) Kı z ç ocuğ u olarak yetiş tirilmeleri Cennet mutluluğ una iletecek olan,

b) Zevce(eş ) olarak hakları kutsallaş tı rı lı p ilgi ve ş efkat gö sterilmeleri, se­

vilmeleri ibâ det olarak vası flandı rı lan,

c) Anne olarak kendilerine saygı gö sterilmesi, Allah’a ibâ det ş eklinde de­ ğ erlendirilen ve Cennet, sevgi ayakları altı na alı nan kadı n, hangi dü zende İ s­ lâ m’ da olduğ u kadar saygı değ erdir?

Aziz Mü ’minler!

İ lâ hi yasaları n yö netimini kabul etmeyen insanlı k ilk ve orta ç ağ larda ka­ dı nı n insan hakları ve hü rriyetlerni tanı mayan sö mü rü cü bir azgı nlı ğ ı n iç in­ deydi. Asrı mı zda ise kadı nı n fı trat(yaratı lı ş ) dü zenini inkâ r eden ve onu sö mü ­ ren korkunç bir bencilliğ in ve aş ı rı lı ğ ı n zulmü iç indedir.

Tarihî dö nemlerde olduğ u gibi zamanı mı zda da kadı na gerç ek değ erini verecek ve onu mesut edecek nizam İ slâ m Dini’dir. Kat’iyetle bilinmeli ve ina­ nı lmalı dı r ki, toplumumuzda kadı n, İ slâ m’a gö re yaş anı ldı ğ ı ö lç ü de değ er ka­ zanacaktı r.

 

10  Keş fü ’1­Hafa, Harfü l­Cim, Hadis No: 1078.

11  İ bn­ü Mace, Hadis No: 3658. (İ htisar yapı lmı ş tı r. )


 

 

İ slâ m ve Sı nı rlı  Ç ok Kadı nlı  Eş liliğ i Gerektiren Sebepler

 


“Sı nı rlı ç ok kadı nlı eş lilik” İ slâ m Dini’nin, oluş abilir ferdî, ailevî ve sosyal

problemlerin ç ö zü mü iç in baş vurulabilir kı ldı ğ ı manevi kurumlardan biridir.

Mü ’minler  tarafı ndan  gerç ek  mahiyetiyle  bilinmediğ i  iç in,  aydı nlar  ve halk kesiminde konu edinilen ve ç oğ u kez yerilen ve istihza (alay) edilen ş ek­ liyle İ slâ m imanı nı zedeleyici bir vasfa bü rü nen bu mevzuu aç ı klamaya ç alı ­ ş acağ ı z.

Tabî i ş artlar altı nda bir kadı nı n bir erkeğ i tatmin edebileceğ i genel olarak kabul edilebilir. Bu itibarla, mutluluk iç in tavsiye edilir ve arzulanı r olan, ş ü p­ hesiz tek kadı nlı aile hayatı dı r.

Ancak, dü ş ü nü r kiş ilerin takdir buyuracağ ı gibi, fert ve cemiyet hayatı her zaman tabî i ş artlar altı nda cereyan etmez. Ferdî, ailevî ve iç timaî hayatı n akı ş ı ö yle zarû retler doğ urabilir ki bu ş artlar iç inde birden fazla kadı nla alâ ka kur­ mak ve bu iliş kiyi izdivaç la(evlilikle) meş rulaş tı rmak gerekebilir. Tecrü beler bunu pek aç ı k bir ş ekilde gö stermektedir.

Birden  fazla  kadı nla  iliş ki  kurmayı  gerektiren  sebepleri,  ş ahsî  ve  ailevî olanları ndan baş layarak ş ö ylece hulâ sa edebiliriz:

a) Kadı nı n, eş lik vazifesini yapabilmesine engel mü zmin veya tedavi edi­

lemez bir hastalı ğ a yakalanması, b) Kı sı r olması,

c) Kadı nı n cinsel gü cü ve doğ urganlı ğ ı nı n erkeğ e nazaran 10 ­15 yı l erken zayı flaması ve bu devrede ç ocuk arzu edilebilmesi,

d) Kadı nı n erkeğ e nazaran oldukç a yaş lı olduğ u evliliklerde, zamanla da­

ha genç bir kadı na ihtiyaç duyuran dengesiz bir durumun ortaya ç ı kması, e)Kü ltü rel, parasal ve cinsel yö nden gü ç lü olan kiş ilerin sosyal, ruhî ve


 

 

339


 

 


 

340


fizikî baskı lar altı nda bir tek kadı nla yetinmesinin ç eş itli buhranlar doğ ura­

bilmesi,

f) Â det gü nlerinde, lohusalı k devrelerinde, gebeliğ in ­husû siyle­ son haf­ taları nda cinsî mü nâ sebetin tı bben sakı ncalı olması sebebiyle kadı nı n eş lik gö ­ revlerini yapamaması nı n bazı erkeklerde problem oluş turması,

Evet, bu sebepler birden fazla kadı n almayı gerektirebilir.

Burada â det ve lohusalı k gü nlerinde cinsî mü nasebette bulunmanı n İ slâ m

Dini’nde haram olduğ unu hatı rlatmak isterim.

Bü tü n bu ve bu gibi ferdî ve ailevî gereksinimler iç inde erkeğ in eş i ile ye­

tinmesi ve ona vefa gö stermesi pek tabî idir ki bir fazilettir. Ancak, bu fazile­

ti herkesten beklemek insafsı zlı k olur. Cemiyet yararları bakı mı ndan buna ge­ rek de yoktur. Kaldı ki, birden fazla kadı nla evliliğ in zarurî gö rü leceğ i yerde, birinci kadı nı boş ama ve yeni bir evlilik yapma yolu da denenebilir. Ş ü phesiz bu yol, ­İ slâ m Aile Hukuku’na gö re de­ meş ru bir yoldur. Ancak, tarafsı z bir sosyolog yaklaş ı mı ile incelendiğ inde gö rü lecektir ki, tek hukukî ç ı kar yol ola­ rak boş anma, kadı n menfaatleri zaviyesinden her zaman tercih edilebilir, adil

ve yararlı bir yol değ ildir.

Arzettiğ imiz ferdî ve ailevî zaruretler kadar, değ ineceğ imiz sosyal sebepler de zaman zaman sı nı rlı ç ok kadı nlı eş liliğ i gerekli kı labilir.

aa) İ statistikler aç ı kç a gö stermektedir ki, değ iş ik sebeblerle bazı ü lkelerde kadı n sayı sı erkek sayı sı na nazaran fazla olabilmektedir.

Peygamberimiz bir mucizevi hadislerinde bu gerç eğ i ş ö yle aç ı klamaktadı r:

“... İ nsanlar ö yle bir dö nem yaş ayacaktı r ki o dö nemde erkeklerin azlı ğ ı ve ka­ dı nları n ç okluğ u sebebiyle iliş ki kurabilmek iç in kı rk kadı nı n bir erkeğ in ardı na dü ş ­ tü ğ ü gö rü lecektir. ”1

İ nsanlı k  tarihinin  her  devrinde  olduğ u  gibi,  asrı mı zda  da  devam  eden harplerin kadı n sayı sı nı erkek sayı sı nı n pek ç ok ü stü ne ç ı kararak hadiste bil­ diren dö nemi yaş atabileceğ i aç ı k bir gerç ektir. Bir erkeğ e iki veya ü ç kadı nı n dü ş tü ğ ü bir toplumda tek kadı nla evlenme mecburiyeti, kadı nları n mü him bir kı smı nı aile saadetinden mahrum etmek ve haram iliş kilere sü rü klemek olur.

Evlilik yanı nda ahlâ k dı ş ı iliş kileri, hukukî zevce yanı nda fahiş eyi, nese­

bi sahih ç ocuk yanı nda veled­i zinayı tabî i karş ı lamak istemeyecek her cemi­

 

 

1  Tac, 2/40.


 

 


yet iç in bu durumda sı nı rlı ç ok kadı n alabilme ruhsatı nı hukû kî leş tirmekten

baş ka ç ı kar yol yoktur.

İ kinci Dü nya Savaş ı nda bü yü k bir erkek zayiatı veren Almanya’da, kadı n adedindeki fazlalı k, fuhş u sü ratle geliş tirmiş, gayr­i meş ru nesli bü yü k ö lç ü de artı rmı ş, zinanı n yol aç tı ğ ı hastalı kları da toplumu tehdit edecek oranda ç o­ ğ altmı ş tı r. Neticede bu olumsuz gidiş i durdurmak maksadı yla ve Alman ka­ dı nları nı n arzusuyla Bon hü kü meti ç ok kadı nlı eş lilik yasası nı kabû l etmek ve bir sü re yü rü rlü kte tutmak mecburiyetinde kalmı ş tı r. 2

Kadı nları n sayı sı ndaki fazlalı k İ stiklâ l Harbi’nden sonra yurdumuzda da gö rü lmü ş ancak bu problem sı nı rlı ç ok kadı nlı eş lilik (taaddü d­i zevcat) ruh­ satı sayesinde sosyal ve ahlâ kî bir bunalı ma dü ş ü lmeksizin kendiliğ inden ç ö ­ zü lmü ş tü r.

bb) Ö zellikle, sosyal yardı m imkâ nları nı n pek kı t olduğ u ü lkelerde, na­ musundan fedakâ rlı k yapmaksı zı n geç imini sağ layı cı bir iş edinemeyecek ye­ tim, dul ve yaş lı kadı nları n bir aile bü nyesi iç inde himaye altı na alı nması ge­ reksinimi de birden fazla kadı n alabilmeyi gerekli kı labilir.

cc) En mazbut toplumlarda bile vukuu muhtemel cinsel nitelikli gü nâ hlar, cinayete ve fuhş a sü rü klenmek veya ilgiye muhtaç bir ç aresiz olarak ortada kalmak gibi daha bü yü k felaketlere dö nü ş ebilir. Bunu engellemek iç in, sı nı r­

lı ç ok kadı nlı eş lilik makul bir yol olarak gö rü lebilir. Cemiyetten cemiyete ve aynı toplumun bü nyesinde devamlı bir değ iş iklik gö steren sosyal olaylar, ş ü p­ hesiz bu yola baş vurulması nı zarurî kı lan daha nice sebepler ortaya ç ı karabi­ lir.


 

341


İ ş te bü tü n bu ferdî, ailevî ve iç timaî zarû retler dolayı sı yladı r ki, İ slâ m Ai­

le Hukuku boş anma yolunu aç ı k tutmuş tur. Bununla beraber, birinci hanı mı boş amaksı zı n, birden fazla kadı n alabilmeyi, ö rneğ in nafakada ve beraber ge­ celemede adalet gö sterilmesi ş artı yla sadece caiz gö rü p onaylamı ş tı r. Dö rt ade­ diyle de sı nı rlamı ş tı r.

İ slâ m Dü zeni’nin, zina ve â fetlerinden korumak iç in, emir ve tavsiye et­

meksizin  baş vurulabilir  bir  sosyal  kurum  haline  getirdiğ i  sı nı rlı  ç ok  kadı n­

lı ç ok eş liliğ i (taaddü d­i zevcatı ) yasalaş tı ran â yetlerde Rabbimiz ş ö yle buyu­

ruyor:

 

2  Kur’â n Nizâ mı, M. Ebu Zehra, Kazdal Yay. 1969, sh. 42.


 

 


 

342


“Eğ er yetim kı zlar hakkı nda adil davranamamaktan korkacak olursanı z ho­

ş unuza giden kadı nlarla ikiye, ü ç e, dö rde kadar evlenin. Eğ er onları n araları nda da adaletli olamamaktan korkacak olursanı z bir tane almalı sı nı z veya sahip olduğ u­ nuzla yetinmelisiniz. Doğ ru yoldan sapmamanı z iç in en uygunu budur. ”

“Adaletli hareket etmeye ne kadar uğ raş sanı z, kadı nlar arası nda eş itlik yapa­ mayacaksı nı z, bari bir tarafa bü sbü tü n meyledip de ö tekini (ne dul, ne kocalı bir du­ rumda) askı lı bı rakmayı n.

Eğ er, nefsinizi dü zeltir ve (haksı zlı ktan) sakı nı rsanı z, Allah ş ü phesiz bağ ı ş la­

yan ve merhamet edendir. ”3

Muhterem Mü ’minler!

Yalnı zca değ indiğ imiz sebeplerin zaviyesinden bakmakla da dinimizdeki sı nı rlı ç ok kadı nlı eş liliğ e onay verilmesinin ö nemi/değ eri kavranı lamaz.

Bu hukukî mü saadeye, aç ı klanan zaruretler aç ı sı ndan bakmanı n yanı sı ­ ra, kadı n­erkek karı ş ı mı nı sı nı rlayarak ahlâ kî kayı tlar altı na alan; flö rtü mene­ den ve fuhş a gö tü rü cü bü tü n yolları tı kayan, zinayı ferdî ve iç timaî hayatı n en tahribkâ r dü ş manı gö rerek yasaklayan ve de zinakâ rları cezalandı ran İ slâ m Di­

ni aç ı sı ndan da bakmak lâ zı mdı r.



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.