|
|||||||
f) Âhiret Günü’ne iman 2 страницаle reddi kâ fi değ ildir. Rû hun derinliklerinde kası rgalaş an ve amelî hayatta ne ticeler doğ uran fiilî bir red gerekir. Bunun iç in de Tâ ğ û t’la kü ltü rel yollarla ve yö ntemlerle savaş mak lâ zı mdı r. a) Allah’ı n emir ve yasakları na tâ bi oluncaya kadar Tâ ğ û t olan nefisle ç a tı ş mak, b) Ferdî ve iç timaî hayatı mı zı Allah’a dö ndü rmemize mâ ni olan ve Tâ ğ ut olan cahiliyyet dü zenleri ve fikir babaları ile ç atı ş mak... İ slâ m’da emrolunan cihad iş te bu Tâ ğ û t’a karş ı verilmesi gerekli olan mü cadeledir. Tâ ğ û t’la ç atı ş mak, Hakk’ı getirmek Bâ tı lları gidermek iç in olacağ ı ndan din bilginleri, iktisatç ı lar, hukukç ular, sosyologlar, tü ccar ve esnaf, ö z ifadey le bü tü n mü ’minler Tâ ğ û t’la mü cadele edeceklerdir. İ slâ m’ı daha iyi ö ğ rene rek, ö ğ reterek, yaş ayarak, neş rederek ve ü stü nlü ğ ü nü ikna edici bir usulle, in ce bir telkin edası yla ortaya koyarak Tâ ğ û t’la mü cadele vereceklerdir. Bu, farz bir gö revdir. Bunun iç indir ki, Yü ce Rabbimiz, mü ’minleri Tâ ğ û t’a karş ı kendi yolunun savaş ç ı ları olarak takdim ediyor: “(Yö netimin Allah’a ait olduğ una) î man edenler (politik, kü ltü rel, iktisadî ve silâ hlı ) savaş ı Allah yolunda yaparlar. Kâ firlere gelince, onlar da Tâ ğ û t’un yolunda savaş ı rlar... ”4 Aziz Mü ’minler! Tâ ğ û t’a ve ondan yana olanlara karş ı mü câ dele vermeyenler mü ’min ka lamazlar. Bunun iç indir ki Peygamberimiz, “Her kim (Tâ ğ û t’a karş ı ) cihad etmeden
3 Bakara, 256. 4 Nisa, 76.
ve onunla mü cadele (ederek Hakk’ı hâ kim kı lma) arzusunu rû hunda duyma dan ö lü rse nifaktan bir ş ube ü zerinde ö lü r. ”5 buyurmuş lardı r. Tâ ğ û t’u kalben reddetseler dahi onunla ç atı ş mayanlar, amelî hayatı n icabı onunla anlaş ma ve dostluk kurma yoluna gitmeye mecbur kalı rlar. Bu da Al lah ve Tâ ğ û t dostluğ unu bir araya getirmek olan nifakı n ilk tezahü rü olur. Halbuki Allah, Tâ ğ û t’a ancak kâ firlerin dostluk gö sterebileceğ ini aç ı k bir ş ekilde belirtmiş tir. “Allah iman edenlerin dostudur. Onları (Tâ ğ û t’un) karanlı kları ndan nura ç ı ka rı r. Kâ firlerin dostları ise ancak Tâ ğ ut’tur. O da onları nurdan ayı rı p karanlı klara iletir. Onlar cehennemin yoldaş ları dı rlar. ”6 Mü ’minler! Ç ok acı dı r ki Mü slü manlar bugü n Allah ve Tâ ğ û t dostluğ unu bir arada ya ş atmağ a ç alı ş mak gibi sonu zulmet ve ateş olan ç ı kmaz bir yolun ü zerindedirler. İ slâ m Dini’nin namaz, oruç ve zekâ t gibi belirli emirlerini kabul etmek le ve hattâ î fa etmekle beraber, Onun asrı mı zı n yaş ayan sosyal dü zeni olması nı lü zumlu bulmayanlar, bilmiyorlar ki Allah ve Tâ ğ û t hakimiyetlerini bir ara da tanı mı ş oluyorlar. Ö rnekleri mü ş ahhaslaş tı rarak deriz ki; a) İ slâ m insanı nı n yetiş tirilmesini arzulayarak Hak dostluğ u gö sterenler, erkek ç ocukları mı zı n bile teslim edilmeyeceğ i materyalist eğ itim sistemine mü cadele etmeksizin rı za gö stermekle, Tâ ğ û t dostluğ una sine aç ı yorlar. b) Ferdî mü lkiyeti tanı yarak Allah hâ kimiyetini tasdik edenler, faiz dü ze nini kaç ı nı lamaz gö rmekle Tâ ğ û t egemenliğ ine baş eğ iyorlar. c) Keza, ahlâ k ve fazilet ö lç ü lerinin yaş anması lü zumuna inanmakla, sö z ve neş irle savunması nı yapmakla Hak dostluğ u izhar edenler, ferdî ç ı karları uğ runa, cemiyet menfaatlerini ç iğ nemekle ve ç eş itli ç irkinlikleri ve kö tü lü kle ri yapmakla da Tâ ğ û t dostluğ unu aç ı ğ a vuruyorlar. Aziz Mü ’minler! Tağ û t’a onay olan bu durum kendisinden razı olundukç a kâ firliğ e aç ı k bir sapı klı ktı r. Zira Yü ce Rabbimiz ş ö yle buyurmaktadı r:
5 Muhtasar Sahihi Mü slim, Hafiz Mü nzirî, Hadis No: 103. 6 Bakara, 257.
301
302 “(Ey Peygamber! ) Sana indirilen Kur’â n’a ve senden ö nce indirilen kitaplara inandı kları nı sananları gö rmedin mi? Tanı mamaları emrolunduğ u halde Tâ ğ û t’un ö nü nde yargı lanmak, (ve onun ö lç ü lerine gö re hayat problemlerini ç ö zmek) isterler. Ş eytan onları Hakk’dan uzak bir sapı klı ğ a saptı rmak istiyor. ”7 Mü ’minler! Ne acı dı r ki, yaş adı ğ ı mı z toplum dü zeni, putlaş tı rı lan ö nderleri, cahiliy yet ö rfü ve sistemleri ve sapı ttı rdı ğ ı ö z nefsimizle bizleri kuş atmı ş, Tâ ğ û t’u hâ kim ve dost tanı mak sapı klı ğ ı ile karş ı karş ı ya getirmiş tir. Ö yle ki, fert, ai le, cemiyet, sanat, ticaret, memuriyet, eğ itim ve siyaset hayatı nı n her bö lü mü bir kavş ak noktası olmuş tur. Bu kavş akta bir tek yol İ slâ mi hayata, diğ er yol lar Tâ ğ û t’a gidiyor. Bakı nı z Hz. Peygamber (s. a. ) mucizevî hadisleriyle bu kavş ağ ı n krokisi ni nası l ç iziyor: Abdullah b. Mesud anlatı yor: Hz. Peygamber (in huzurundaydı k. ) Bize bir hat ç izdi ve sonra: “Bu Al lah’ı n yoludur” dedi. Bu merkezi hattı n sağ ı na ve soluna da bir ç ok hatlar ç izdi ve “Bunlar bir takı m yollardı r ki her biri ü zerinde kendisine ç ağ ı ran bir Tâ ğ û t vardı r. ” buyurdu ve Rabbimizin ş u mealdeki â yetini okudu: “İ slâ m benim dosdoğ ru yolumdur. Ona uyun. (Tâ ğ û t’a ait) yolları izleme yin. Sonra sizi Allah’ı n yolundan ayı rı r. İ ş te Allah size bunları emretti ki, (Tâ ğ û t’un kö tü lü klerinden) sakı nası nı z. ”8 Yolları n ayrı lı ş noktası ndayı z. Tam bir iman ve aş kla Tağ û t’a ve dostluğ u na karş ı tavı r koyarak İ slâ m’a yö nelmeliyiz. İ slâ m bizi nû ra, istikrara, mutlu luğ a ve Cennet’e gö tü rü r. Allah’ı n her bir emri, her bir yasağ ı ve Peygamberi mizin her bir talimatı bizi bu yola ileten iş aret levhaları dı r. Tâ ğ û t’un yolu fâ nî bir saadet vadediyor gibiyse de aldanmamak gerek. Ç ü nkü vadettiğ i mutluluk zulmetler, bunalı mlar ve ı zdı raplar iç ermektedir. Sonu da Cehennem olacaktı r. Hutbemizi bir â yet anlamı yla bitiriyorum: “Tağ û t’dan edinmekten) kaç ı nı p da Allah’a yö nelenlere mü jdeler olsun. (Ey Pey gamber! Bu Hak ve Halk insanı ) kulları mı (Cennetlerimle) mü jdele. ”9
7 Nisa, 60. 8 Miş kâ tü lMesâ bî h, Hadis No: 166. 9 Zü mer, 17.
İ slâ m ve Spor
İ nsanı n maddî ve manevî yapı sı daimî bir vecd hali ü zere olmaya, ruhî ol gunluğ un, bediî (estettik) haz ve heyecanları n doruğ unda bulunmaya mü sait değ ildir. Bunun iç indir ki, insan hayatı nı n tabiî seyri ile tam bir ö rtü ş me iç in de olan İ slâ m Dini’nde haram rengi ve zarar gö lgesi taş ı mayan eğ lenceler ve eğ lencelerin en faydalı sı olan spor meş rudur ve ü stelik sevap kazandı rı cı bir uğ raş ı dı r. İ slâ m Dini, maddî gü cü korumak ve arttı rmak, manevî geliş meye zemin hazı rlamak gibi gerekli bir iş i ruhî bir haz ile gerç ekleş tirmek anlamı na spo ru Peygamberimizin takriri (onaylayı cı ) sü nneti ile tasvip, sö zlü ve fiilî sü nne ti ile teş vik etmiş tir. Yü ce Peygamberimiz, kendi devrinin iç timaî (sosyal) ş artları iç erisinde re vaç ta olan faydalı sporları onaylayı p kabul buyurmuş, bö ylece bu hususta ü m metine izlenecek ö rnekler sunmuş tur. Mü ’minler! Mevzuumuzu mü ş ahhas misallerle aç ı klayabilmek iç in Aziz Peygamberi mizin dö neminde yapı lan ve onun tasvibini kazanan spor dalları nı kı saca in celemeye ç alı ş alı m: a) Binicilik: Binicilik, Peygamberimizin devrinde ç ok ilgi gö ren bir spor dalı ydı. Muhterem arkadaş ları Peygamberimizin huzurunda at yarı ş ları yapar lardı. Biricik ö nderimiz bu yarı ş maları teş vik etmek iç in, bazen birincilik ö dü lü de koyarlardı. Kaynakları mı z “Hz. Peygamber (binicilere) at yarı ş ı yaptı rdı ve birinciye ö dü l verdi. ”bilgisini aktarı yorlar. 1
1 Ş evkâ nî, Neylü lEvtar, B. Ma Yecû zü lMü sabeketü... 8/89.
303
304 Peygamberimiz bu yarı ş ları tasvip ve teş vik etmekle de kalmaz bazen biz zat iş tirak buyururlardı. Ashabı Kirâ m’dan Hz. Enes’e (r. a. ): Peygamber devrinde at yarı ş ı yapar mı ydı nı z? Hz. Peygamber de yarı ş ı r mı ydı? diye sorulduğ unda ş u cevabı vermiş tir: Evet, biz at yarı ş ları yapardı k. Allah’a yemin ederim ki, Hz. Peygamber de “Sebha” adlı atı ile yarı ş tı ve birinci geldi. Birinciliğ i O’nu hoş nut etmiş ti. 2 Peygamberimizin yarı ş malarda daima birinci gelen “Gadba” isimli bir de vesi de vardı. Bu yarı ş devesinin bir yarı ş macı tarafı ndan geç ilmesi Ashabı Kiram’ı ü zmü ş tü. Arkadaş ları nı n ü zü ldü klerini sezince Peygamberimiz sporda centilmenliğ in de ö rneğ ini teş kil edecek bir ifade ile ş ö yle buyurmuş tur: “Dü nyada yü kselttiğ i her ş eyi alç altmak Allah’ı n kanunudur. ”3 b) Atletizm: Ayak koş uları da Peygamberimiz devrinde revaç bulan spor lardandı. Peygamberimizin arkadaş ları bu tü r koş u yarı ş ları tertip ederlerdi. Ashabı Kiram arası nda Hz. Ali gibi ş ö hretli koş ucular da vardı. Hz. Â iş e validemiz, Peygamberimizle yaptı ğ ı iki yarı ş ı ş ö yle naklediyor: “Bir yolculukta, Hz. Peygamberle yarı ş tı m ve O’nu geç tim. Ş iş manladı ğ ı mda yaptı ğ ı m diğ er bir yarı ş ı ise Hz. Peygamber kazandı. ”4 c) Gü reş: Gü reş de Peygamber devri sporları ndandı. Rağ bet gö rü rdü. Sevgili Peygamberimizin hayatı nı konu alan kaynakları mı z Hz. Peygam ber’in ü nlü gü reş ç i Rü kâ ne ile onun arzusu ü zerine ü ç defa gü reş tiğ ini ve her defası nda Rü kâ ne’yi mağ lû p ettiğ ini onun mucizesi olarak rivayet etmektedir. Bu ş ö hretli gü reş ç inin Peygamberimize ard arda yenilmesi kalb gö zü nü aç mı ş ve Mü slü man olması na vesile olmuş tur. 5 d) Atı cı lı k: Asrı Saadetteki meş ru eğ lencelerden ve sporlardan bir tane si de ok ve mı zraklarla atı cı lı k oyunu idi. Peygamberimiz bu spora teş vik buyurmuş lardı r. Ü nlü kaynağ ı mı z Buha
2 Aynı eser ve aynı bö lü m. 3 Nesâ î, B. İ zmarilHaylı,... B. Sebek, 6/2267. 4 S. Ebû Davut, K. Cihâ d B. FisSebki alerRicli. 5 Neylü lEvtar, B. Ma Câ e FilMü sabeketi alelEkdam, 8/104.
rî ’nin rivayetine gö re Hz. Peygamber bazen atı cı lı k meydanları nda sahabileri ne uğ rar, onları teş vik ederdi. “Atı nı z, ben de sizinle beraberim” buyururdu. 6 Peygamberimiz, bu harp sporu ile ilgili bir baş ka hadislerinde ise ş ö yle buyurmuş lardı r: “... Atı cı ve binici olunuz. Atı cı lı ğ ı nı z biniciliğ inizden daha ç ok hoş uma gider... ”7 e) Kı lı ç ve mı zrak oyunları: Atı cı lı k gibi kı lı ç mı zrak oyunları da, Pey gamberimiz devrinde bilinen ve Yü ce ö nderimiz tarafı ndan tasvip edilen spor lardandı. Bir bayram gü nü Habeş li sporcular Peygamberimizin mescidinde gö steri yaparlar. Bu gö steriyi tasvip etmediğ i iç in durduran Hz. Ö mer’e Peygamberi miz mani olur ve bu gö steriyi hanı mı Hz. Â iş e ile birlikte seyreder ve hattâ: “Ey Habeş liler! Gö reyim sizi” diyerek onları teş vik buyurur. 8 Kı lı ç mı zrak oyununun Peygamberimizin mescidinde oynanması ve Hz. Peygamberin bu gö steriyi Hz. Â iş e’ye kendi ö rtü sü altı nda seyrettirmesi, ha ram hudutları nı aş mayan seviyeli eğ lencelerin İ slâ m’da mü samaha(hoş gö rü ile) karş ı landı ğ ı na sı hhatli bir delildir. e) Deniz sporları: Aziz Peygamberimiz, Mekke ve Medine’de yaş amı ş ol maları sebebiyle denizden uzak kalmı ş olmaları na rağ men, faydası ndan ö tü rü deniz sporunu mü ’minlere tavsiye buyurmuş tur. Bir hadislerinde yü zme ö ğ renilmesini ş ö ylece ö ğ ü tlemiş lerdir: “Allah’ı n anı lmadı ğ ı (her sö z, iş ve davranı ş ö nemsiz) bir oyun, (değ er siz) bir eğ lencedir. Ancak oyun ve eğ lence olmakla beraber ş u dö rt meş guli yet yararlı dı r: a) Nikâ hlı eş lerin seviş mesi, b) Atı n terbiye edilmesi, c) İ ki hedef arası nda eğ itim atı ş ları yapı lması, d) Yü zme (ö ğ renilmesi ve) ö ğ retilmesi. ”9
6 Adı geç en eser, Babü lHassi alerRemyi, cü z 8/95. 7 Riyazü zSalihin, K. Cihad. 8 EtTac, 5/288. 9 ElCamiusSağ î r, (Kü llü ş eyin) maddesi.
305
306 Az fakat ö z olarak sunduğ umuz ve Peygamberimizin, devrinin sporları nı tasvip ve teş vik buyurduğ unu gö sterir gü venilir belgeler, İ slâ m Dinin’de spo run faydalı eğ lencelerden kabul edildiğ ini aç ı klamaktadı r. Harama yol verme yen bedenî hazları n meş ruluğ unu da gö stermektedir. Peygamberimizin “Kuvvetli mü ’min, zayı f mü ’minden daha hayı rlı ve Allah’a daha sevgilidir. ”10 buyurması da vü cudun kuvvetlendirilebilmesi iç in lü zumlu olanı n yapı lması nı gerekli kı lmaktadı r. Kaldı ki, İ slâ m’da ruhî terbiye yanı n da bedenî terbiyeye de ö nem verildiğ i, namaz ve oruç gibi ibadetlerimizde de gö rü lmektedir. İ slâ m’da en câ mialı ibâ det olan namazı n aklı n ve kalbin yanı sı ra bedenin de iş tirak ettiğ i bir farî za olması anlamlı dı r. Mü ’minler!
a) Namaz gibi ibâ detlerimize engel olmadı kç a,
b) İ lmî ve meslekî ç alı ş maları mı zı aksatmadı kç a,
c) Kadı n erkek karı ş ı mı na ve İ slâ m’a gö re ö rtü lmesi gereken organları n teş hirine sebep teş kil etmedikç e, d) Ferdî ve sosyal bir zarara neden olmadı kç a bü tü n spor dalları meş rudur. Mü ’minler! Sunulan bilgiler, cemiyetimizde rağ bet gö ren ve uygulanan ş ekliyle bü tü n spor dalları nı n dinimizce onaylandı ğ ı nı gö stermez.. Bö yle anlaş ı lmamalı dı r. İ slâ m’da spor, rû h sağ lı ğ ı yanı sı ra vü cut sağ lı ğ ı nı ifade eder bir anlam ta ş ı r ve sporun seyircisi olmaktan ç ok yapı cı sı olmayı amaç lar. Bu sebeble:
a) İ slâ m sporun ve sportif faaliyetlerin ahlâ kı zedeleyici, ilmî ve meslekî ç alı ş maları engelleyici, seviyeli olması gereken iç timaî heyecanları basite dü ş ü rü cü, cinsellik sergileyici ve zamanı n ö lç ü sü z bir ş ekilde israfı na sebep teş kil edicici bir ş ekilde yapı lması nı dolaylı olarak yasaklar. b) İ slâ m boks ve pankreas gibi sporları, deve, boğ a ve horoz gü reş leri tü rü sportif faaliyetleri, ayrı ca facia ile bitebilecek otomobilmotosiklet yarı ş ları ve benzerlerini ise doğ rudan yasaklar. Ç ü nkü İ slâ m Peygamberimizin diliyle kiş inin kendisine ve ç evresine za rar vermesini ve zarara zararla mukabele etmesini haram kı lan dindir.
10 Miş kâ tü lMesâ bih, Hadis No: 5298.
Saygı değ er Mü ’minler! Spor yapı labilir. Ancak spor yaparken aç ı kladı ğ ı mı z haramlara ve değ in diğ imiz hatalara dü ş memeliyiz. Ayrı ca Peygamberimizin ş u buyrukları nı da ö lç ü almalı yı z! [“Dü nyası na ve â hiretine faydalı olmayan iş lerle meş gul olmaması, kiş inin Mü slü manlı ğ ı nı n gü zelliğ indendir. ” “Zarara uğ rayabileceğ i endiş esiyle, zarar doğ uracak ş eyleri de terketmedikç e kiş i olgun mü ’minler seviyesine ç ı kamaz. ”]11 Yü ce Rabbimden bizleri bedenî ve rû hî neş eler iç erisinde mutlu bir hayata erdirmesini diler, hutbemizi Hac sû resinin 77. â yetiyle bitiririm: “Ey iman edenler! Rukû a gidiniz, secdeye varı nı z. Emirlerine ve yasakları na uyarak da Rabbinize ibâ det ediniz. Kendinize ve insanlara yö nelik hayı rlar yapı nı z. Umulur ki mutluluğ a erersiniz. ”
307
11 EtTac, 5/186, 185.
İ slam ve Trafik
308 Canı, malı, aklı ve nesli korumak, İ slâ m Dini’nin temel gayesi olduğ u iç indir ki, Trafik, dizimizin ana dü sturları ile yakı ndan alâ kalı bir mevzudur. Yü zde 90 oranı nda insan faktö rü nü n sebep olduğ u trafik kazaları nı n ve trafikteki aksamaları n can, mal ve iş gü cü kaybı na sebep olduğ u, ayrı ca sinir leri tahrip ederek ahlâ kî ve fizikî yapı mı zı olumsuz yö nde etkilediğ i bir ger ç ektir. İ slâ m, temel dü sturları ile bu gibi maddî ve manevî zararları doğ urucu dav ranı ş ları ş iddetle yasaklamı ş tı r. Dinimiz “... (Nefsinizi) kendi ellerinizle tehlike ye atmayı nı z... ” buyurarak canı mı zı korumamı zı, “... Haksı z yere cana kı yma yı nı z... ” buyurarak da baş kaları nı n hayatı nı ö z canı mı z kadar aziz tanı mamı zı emretmiş tir. Ayrı ca, “İ sraf etmeyiniz. /Saç ı p savurmayı nı z. ”1 buyruğ u ile kendi malı mı za, faiz, karaborsa ve hı rsı zlı k gibi yasakları yla da baş kaları n malları na saygı lı ol mamı zı, bir diğ er anlatı mla zarar vermememizi gö revleş tirmiş tir. Bü tü n bu umû mî vası ftaki ö lç ü ler, muhtemel zararları ndan korunmak iç in Trafik kaidelerine uymamı zı dinî yö nden gerekli kı lmaktadı r. Muhterem Mü ’minler! Peygamberimizin Trafik mevzuundaki ö zel ve mucizevî emirleri de bizle ri vazifelendirmektedir. Ş anlı Peygamberimiz bir hadislerinde ş ö yle buyururlar: “İ man, yetmiş kü sur bö lü mdü r. En yü kseğ i Allah’tan baş ka ilâ h yoktur de
1 Sı rası yla bak. Bakara, 195; İ sra, 33; Araf, 31; İ sra, 26.
mek, en aş ağ ı seviyesi ise yoldan eza’yı; zarar verecek ve kiş inin geç iş ine mani olacak engelleri gidermektir. ”2 Peygamberimiz bir diğ er hadislerinde de ş ö yle buyururlar: [“Bana ü mmetimin iyi ve kö tü amelleri gö sterildi. Yollardan zarar verici nesneleri gidermelerini iyi amelleri iç inde gö rdü m. ” “... (Ey Mü min! ) Yollardan (geç iş i zorlaş tı ran) taş ları, dikenleri ve kemik leri kaldı rman bir sadakadı r; bir hayı rdı r... ”]3 Peygamberimizin imandan bir bö lü m olarak sunduğ u ve yapı lması nı bir sadaka; bir hayı r olarak vasfettiğ i “Yoldan, ezayi; zarar verici nesneleri gider meyi, ” ö zü itibariyle trafik kaidelerine uyma olarak değ erlendirebiliriz. Zira amaç zarar vermemek ve verilebilecek zararı gidermektir. Yaş adı ğ ı mı z dö nemde yaya veya vası talı olarak yolda bizzat eza/zarar ve recek duruma dü ş memek, yollarda geç iş i zorlaş tı ran, taş, diken ve kemik gibi engelleri kaldı rmaktan ç ok daha ö nemli ve zarurî bir vazifemizdir. Ç ü nkü tra fik kaidelerine uymayan dikkatsiz bir yayanı n bizzat kendisinin, alkollü, uy kusuz ve anormal hı zla vası ta kullanan, ö z ifadeyle trafik kuralları na uyma yan sü rü cü nü n vası tası nı n yollarda diğ er yaya ve vası talar iç in giderilmesi ge rekli bir eza ve tehlike olacağ ı, akaryakı t ve iş gü cü israfı na sebep teş kil ede ceğ i aç ı k bir gerç ektir. Fertler iç in tehlike ve tü ketim unsuru olmanı n cemiyete karş ı iş lenmiş bir zulü m olduğ u muhakkaktı r. Â hiret hayatı mı zda mutlaka cezası gö rü lecek bu suç un toplum hayatı nda da ceza gö rmesi ve kı nanması zaruridir. Bunun iç indir ki, Peygamberimiz ş ö yle buyurmuş lardı r: “Kullandı kları yollarda kendilerine zarar verenleri; ü zü ntü ye sebep olanları ce zalandı rmaları mü minlerin vazifesidir. ”4 Aç ı kç a anlaş ı lacağ ı ü zere bu hadis, Trafik kuralları nı bilerek ihlâ l edenle rin, iş ledikleri Trafik suç unun nevine gö re hukuken cezalandı rı lmaları nı n ve toplumca kı nanmaları nı n dinî ve iç timaî bir vazife olduğ unu aç ı klamaktadı r. Peygamberimiz, kendi devirlerinde gü nü mü zü n anlamı yla bir problem teş kil etmediğ i halde yol emniyeti sağ lama ve gidiş igeliş i kolaylaş tı rma husu suna son derece ehemmiyet vermiş lerdir.
2 C. Sağ î r, 1/124. 3 İ. Mace, Hn. 3683; M. Mesâ bî h, Hn. 1911. 4 C. Sağ î r, 2/157.
309
310 Aş ağ ı da sunacağ ı mı z hadis verilen bu ö nemi aç ı klamakta ve gö revlerimi zin bir bö lü mü nü de ö ğ retmektedir. Peygamberimiz, yollar ü zerinde birleş mek ve konuş mak ihtiyacı nı duy dukları nı ileri sü ren ilk mü ’minlere ş ö yle buyurdular: Oturupkonuş mak ihtiyacı nı duyuyorsanı z yola hakkı nı veriniz. On lar da; Yolun hakkı nedir (Ya Resû lellah? ) diyerek sordular. Peygamberimiz ş ö yle buyurdu: Yolun hakkı, gö zü korumak, zarar verici olanı gidermek, selâ m (vermek ve) al mak ve bir de Hak’ka ç ağ ı rı p, Batı l’lardan sakı ndı rmaktı r. 5 Bu mucizevî hadî s yollarda ayak ü stü konuş ma gereğ ini duyanlara, yol kenarları nda arabaları ile park yapanlara, uğ rak yerleri ve dinlenme tesislerin de bulunanlara “Yoldan zarar verici engelleri gidermek” gibi bizzat veya vası taları mı zla sorun olmamak olarak algı layabileceğ imiz bir ana gö revi yü klerken ü ç bü yü k ahlâ kî gö rev daha yü klemektedir. Bunlardan biri karş ı laş tı ğ ı mı z insanlara selâ m vererek ve verilen selâ mı alarak selâ m cü mlesiyle onlara barı ş mesajları verip Rabbimizin koruması nı dilemektir. Diğ eri gö zü korumaktı r ki yayaları veya vası ta iç indekileri bakı ş ları mı z la rahatsı z etmemektir. Ü ç ü ncü gö rev ise Hakk’a ç ağ ı rmak ve Batı l’lardan sakı ndı rmaktı r. Bu ge nel vası flı İ slâ mî vazifenin Yol Hakkı olarak anlamı, Allah bilirinsanları n ya rarı na olduğ u iç in Hak olan trafik kuralları na uymaya ç ağ ı rmak ve bu kuralla
|
|||||||
|