Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





f) Âhiret Günü’ne iman 2 страница



le reddi kâ fi değ ildir. Rû hun derinliklerinde kası rgalaş an ve amelî hayatta ne­ ticeler doğ uran fiilî bir red gerekir. Bunun iç in de Tâ ğ û t’la kü ltü rel yollarla ve yö ntemlerle savaş mak lâ zı mdı r.

a) Allah’ı n emir ve yasakları na tâ bi oluncaya kadar Tâ ğ û t olan nefisle ç a­

tı ş mak,

b) Ferdî ve iç timaî hayatı mı zı Allah’a dö ndü rmemize mâ ni olan ve Tâ ğ ut olan cahiliyyet dü zenleri ve fikir babaları ile ç atı ş mak...

İ slâ m’da emrolunan cihad iş te bu Tâ ğ û t’a karş ı verilmesi gerekli olan mü ­

cadeledir.

Tâ ğ û t’la  ç atı ş mak,  Hakk’ı  getirmek  Bâ tı lları  gidermek  iç in  olacağ ı ndan din bilginleri, iktisatç ı lar, hukukç ular, sosyologlar, tü ccar ve esnaf, ö z ifadey­

le bü tü n mü ’minler Tâ ğ û t’la mü cadele edeceklerdir. İ slâ m’ı daha iyi ö ğ rene­

rek, ö ğ reterek, yaş ayarak, neş rederek ve ü stü nlü ğ ü nü ikna edici bir usulle, in­

ce bir telkin edası yla ortaya koyarak Tâ ğ û t’la mü cadele vereceklerdir. Bu, farz bir gö revdir.

Bunun iç indir ki, Yü ce Rabbimiz, mü ’minleri Tâ ğ û t’a karş ı kendi yolunun savaş ç ı ları olarak takdim ediyor:

“(Yö netimin Allah’a ait olduğ una) î man edenler (politik, kü ltü rel, iktisadî ve silâ hlı ) savaş ı Allah yolunda yaparlar. Kâ firlere gelince, onlar da Tâ ğ û t’un yolunda savaş ı rlar... ”4

Aziz Mü ’minler!

Tâ ğ û t’a ve ondan yana olanlara karş ı mü câ dele vermeyenler mü ’min ka­

lamazlar.

Bunun iç indir ki Peygamberimiz, “Her kim (Tâ ğ û t’a karş ı ) cihad etmeden

 

3  Bakara, 256.

4  Nisa, 76.


 

 


ve onunla mü cadele (ederek Hakk’ı hâ kim kı lma) arzusunu rû hunda duyma­

dan ö lü rse nifaktan bir ş ube ü zerinde ö lü r. ”5 buyurmuş lardı r.

Tâ ğ û t’u kalben reddetseler dahi onunla ç atı ş mayanlar, amelî hayatı n icabı onunla anlaş ma ve dostluk kurma yoluna gitmeye mecbur kalı rlar. Bu da Al­ lah ve Tâ ğ û t dostluğ unu bir araya getirmek olan nifakı n ilk tezahü rü olur.

Halbuki Allah, Tâ ğ û t’a ancak kâ firlerin dostluk gö sterebileceğ ini aç ı k bir ş ekilde belirtmiş tir.

“Allah iman edenlerin dostudur. Onları (Tâ ğ û t’un) karanlı kları ndan nura ç ı ka­ rı r. Kâ firlerin dostları ise ancak Tâ ğ ut’tur. O da onları nurdan ayı rı p karanlı klara iletir. Onlar cehennemin yoldaş ları dı rlar. ”6

Mü ’minler!

Ç ok acı dı r ki Mü slü manlar bugü n Allah ve Tâ ğ û t dostluğ unu bir arada ya­

ş atmağ a ç alı ş mak gibi sonu zulmet ve ateş olan ç ı kmaz bir yolun ü zerindedirler.

İ slâ m Dini’nin namaz, oruç ve zekâ t gibi belirli emirlerini kabul etmek­

le ve hattâ î fa etmekle beraber, Onun asrı mı zı n yaş ayan sosyal dü zeni olması ­

nı lü zumlu bulmayanlar, bilmiyorlar ki Allah ve Tâ ğ û t hakimiyetlerini bir ara­

da tanı mı ş oluyorlar.

Ö rnekleri mü ş ahhaslaş tı rarak deriz ki;

a) İ slâ m insanı nı n yetiş tirilmesini arzulayarak Hak dostluğ u gö sterenler, erkek  ç ocukları mı zı n  bile  teslim  edilmeyeceğ i  materyalist  eğ itim  sistemine mü cadele etmeksizin rı za gö stermekle, Tâ ğ û t dostluğ una sine aç ı yorlar.

b) Ferdî mü lkiyeti tanı yarak Allah hâ kimiyetini tasdik edenler, faiz dü ze­

nini kaç ı nı lamaz gö rmekle Tâ ğ û t egemenliğ ine baş eğ iyorlar.

c) Keza, ahlâ k ve fazilet ö lç ü lerinin yaş anması lü zumuna inanmakla, sö z

ve neş irle savunması nı yapmakla Hak dostluğ u izhar edenler, ferdî ç ı karları uğ runa, cemiyet menfaatlerini ç iğ nemekle ve ç eş itli ç irkinlikleri ve kö tü lü kle­

ri yapmakla da Tâ ğ û t dostluğ unu aç ı ğ a vuruyorlar.

Aziz Mü ’minler!

Tağ û t’a onay olan bu durum kendisinden razı olundukç a kâ firliğ e aç ı k bir sapı klı ktı r. Zira Yü ce Rabbimiz ş ö yle buyurmaktadı r:

 

5  Muhtasar Sahih­i Mü slim, Hafiz Mü nzirî, Hadis No: 103.

6  Bakara, 257.


 

301


 

 


 

302


“(Ey Peygamber! ) Sana indirilen Kur’â n’a ve senden ö nce indirilen kitaplara

inandı kları nı sananları gö rmedin mi? Tanı mamaları emrolunduğ u halde Tâ ğ û t’un ö nü nde yargı lanmak, (ve onun ö lç ü lerine gö re hayat problemlerini ç ö zmek) isterler. Ş eytan onları Hakk’dan uzak bir sapı klı ğ a saptı rmak istiyor. ”7

Mü ’minler!

Ne acı dı r ki, yaş adı ğ ı mı z toplum dü zeni, putlaş tı rı lan ö nderleri, cahiliy­ yet  ö rfü  ve  sistemleri  ve  sapı ttı rdı ğ ı  ö z  nefsimizle  bizleri  kuş atmı ş,  Tâ ğ û t’u hâ kim ve dost tanı mak sapı klı ğ ı ile karş ı karş ı ya getirmiş tir. Ö yle ki, fert, ai­

le, cemiyet, sanat, ticaret, memuriyet, eğ itim ve siyaset hayatı nı n her bö lü mü bir kavş ak noktası olmuş tur. Bu kavş akta bir tek yol İ slâ mi hayata, diğ er yol­ lar Tâ ğ û t’a gidiyor.

Bakı nı z Hz. Peygamber (s. a. ) mucizevî hadisleriyle bu kavş ağ ı n krokisi­

ni nası l ç iziyor:

Abdullah b. Mesud anlatı yor:

Hz. Peygamber (in huzurundaydı k. ) Bize bir hat ç izdi ve sonra: “Bu Al­

lah’ı n yoludur” dedi. Bu merkezi hattı n sağ ı na ve soluna da bir ç ok hatlar ç izdi

ve “Bunlar bir takı m yollardı r ki her biri ü zerinde kendisine ç ağ ı ran bir Tâ ğ û t vardı r. ” buyurdu ve Rabbimizin ş u mealdeki â yetini okudu:

“İ slâ m benim dosdoğ ru yolumdur. Ona uyun. (Tâ ğ û t’a ait) yolları izleme­

yin. Sonra sizi Allah’ı n yolundan ayı rı r.

İ ş te Allah size bunları emretti ki, (Tâ ğ û t’un kö tü lü klerinden) sakı nası nı z. ”8

Yolları n ayrı lı ş noktası ndayı z. Tam bir iman ve aş kla Tağ û t’a ve dostluğ u­

na karş ı tavı r koyarak İ slâ m’a yö nelmeliyiz. İ slâ m bizi nû ra, istikrara, mutlu­ luğ a ve Cennet’e gö tü rü r. Allah’ı n her bir emri, her bir yasağ ı ve Peygamberi­ mizin her bir talimatı bizi bu yola ileten iş aret levhaları dı r.

Tâ ğ û t’un  yolu  fâ nî  bir  saadet  vadediyor  gibiyse  de  aldanmamak  gerek. Ç ü nkü  vadettiğ i  mutluluk  zulmetler,  bunalı mlar  ve  ı zdı raplar  iç ermektedir. Sonu da Cehennem olacaktı r.

Hutbemizi bir â yet anlamı yla bitiriyorum:

“Tağ û t’dan edinmekten) kaç ı nı p da Allah’a yö nelenlere mü jdeler olsun. (Ey Pey­

gamber! Bu Hak ve Halk insanı ) kulları mı (Cennetlerimle) mü jdele. ”9

 

 

7  Nisa, 60.

8  Miş kâ tü l­Mesâ bî h, Hadis No: 166.

9  Zü mer, 17.


 

 

İ slâ m ve Spor

 


İ nsanı n maddî ve manevî yapı sı daimî bir vecd hali ü zere olmaya, ruhî ol­

gunluğ un, bediî (estettik) haz ve heyecanları n doruğ unda bulunmaya mü sait değ ildir. Bunun iç indir ki, insan hayatı nı n tabiî seyri ile tam bir ö rtü ş me iç in­

de olan İ slâ m Dini’nde haram rengi ve zarar gö lgesi taş ı mayan eğ lenceler ve eğ lencelerin en faydalı sı olan spor meş rudur ve ü stelik sevap kazandı rı cı bir uğ raş ı dı r.

İ slâ m Dini, maddî gü cü korumak ve arttı rmak, manevî geliş meye zemin hazı rlamak gibi gerekli bir iş i ruhî bir haz ile gerç ekleş tirmek anlamı na spo­

ru Peygamberimizin takriri (onaylayı cı ) sü nneti ile tasvip, sö zlü ve fiilî sü nne­

ti ile teş vik etmiş tir.

Yü ce Peygamberimiz, kendi devrinin iç timaî (sosyal) ş artları iç erisinde re­ vaç ta olan faydalı sporları onaylayı p kabul buyurmuş, bö ylece bu hususta ü m­ metine izlenecek ö rnekler sunmuş tur.

Mü ’minler!

Mevzuumuzu mü ş ahhas misallerle aç ı klayabilmek iç in Aziz Peygamberi­ mizin dö neminde yapı lan ve onun tasvibini kazanan spor dalları nı kı saca in­ celemeye ç alı ş alı m:

a) Binicilik: Binicilik, Peygamberimizin devrinde ç ok ilgi gö ren bir spor dalı ydı. Muhterem arkadaş ları Peygamberimizin huzurunda at yarı ş ları yapar­ lardı. Biricik ö nderimiz bu yarı ş maları teş vik etmek iç in, bazen birincilik ö dü ­

lü de koyarlardı.

Kaynakları mı z “Hz. Peygamber (binicilere) at yarı ş ı yaptı rdı ve birinciye ö dü l verdi. ”bilgisini aktarı yorlar. 1

 

 

1  Ş evkâ nî, Neylü l­Evtar, B. Ma Yecû zü l­Mü sabeketü... 8/89.


 

303


 

 


 

304


Peygamberimiz bu yarı ş ları tasvip ve teş vik etmekle de kalmaz bazen biz­

zat iş tirak buyururlardı.

Ashab­ı Kirâ m’dan Hz. Enes’e (r. a. ):

­ Peygamber devrinde at yarı ş ı yapar mı ydı nı z? Hz. Peygamber de yarı ş ı r mı ydı? diye sorulduğ unda ş u cevabı vermiş tir:

­ Evet, biz at yarı ş ları yapardı k. Allah’a yemin ederim ki, Hz. Peygamber

de “Sebha” adlı atı ile yarı ş tı ve birinci geldi. Birinciliğ i O’nu hoş nut etmiş ti. 2

Peygamberimizin yarı ş malarda daima birinci gelen “Gadba” isimli bir de­ vesi de vardı. Bu yarı ş devesinin bir yarı ş macı tarafı ndan geç ilmesi Ashab­ı Kiram’ı ü zmü ş tü. Arkadaş ları nı n ü zü ldü klerini sezince Peygamberimiz sporda centilmenliğ in de ö rneğ ini teş kil edecek bir ifade ile ş ö yle buyurmuş tur:

“Dü nyada yü kselttiğ i her ş eyi alç altmak Allah’ı n kanunudur. ”3

b) Atletizm: Ayak koş uları da Peygamberimiz devrinde revaç bulan spor­

lardandı.

Peygamberimizin arkadaş ları bu tü r koş u yarı ş ları tertip ederlerdi. Ashab­ı

Kiram arası nda Hz. Ali gibi ş ö hretli koş ucular da vardı.

Hz. Â iş e validemiz, Peygamberimizle yaptı ğ ı iki yarı ş ı ş ö yle naklediyor:

“Bir yolculukta, Hz. Peygamberle yarı ş tı m ve O’nu geç tim. Ş iş manladı ğ ı mda yaptı ğ ı m diğ er bir yarı ş ı ise Hz. Peygamber kazandı. ”4

c) Gü reş: Gü reş de Peygamber devri sporları ndandı. Rağ bet gö rü rdü. Sevgili Peygamberimizin hayatı nı konu alan kaynakları mı z Hz. Peygam­

ber’in ü nlü  gü reş ç i Rü kâ ne ile onun arzusu ü zerine ü ç defa gü reş tiğ ini ve her

defası nda Rü kâ ne’yi mağ lû p ettiğ ini onun mucizesi olarak rivayet etmektedir. Bu ş ö hretli gü reş ç inin Peygamberimize ard arda yenilmesi kalb gö zü nü aç mı ş

ve Mü slü man olması na vesile olmuş tur. 5

d) Atı cı lı k: Asr­ı Saadetteki meş ru eğ lencelerden ve sporlardan bir tane­

si de ok ve mı zraklarla atı cı lı k oyunu idi.

Peygamberimiz bu spora teş vik buyurmuş lardı r. Ü nlü kaynağ ı mı z Buha­

 

2  Aynı eser ve aynı bö lü m.

3  Nesâ î, B. İ zmaril­Haylı,... B. Sebek, 6/226­7.

4  S. Ebû Davut, K. Cihâ d B. Fis­Sebki aler­Ricli.

5  Neylü l­Evtar, B. Ma Câ e Fil­Mü sabeketi alel­Ekdam, 8/104.


 

 


rî ’nin rivayetine gö re Hz. Peygamber bazen atı cı lı k meydanları nda sahabileri­

ne uğ rar, onları teş vik ederdi.

“Atı nı z, ben de sizinle beraberim” buyururdu. 6

Peygamberimiz, bu harp sporu ile ilgili bir baş ka hadislerinde ise ş ö yle buyurmuş lardı r:

“... Atı cı ve binici olunuz. Atı cı lı ğ ı nı z biniciliğ inizden daha ç ok hoş uma gider... ”7

e) Kı lı ç ve mı zrak oyunları: Atı cı lı k gibi kı lı ç ­mı zrak oyunları da, Pey­ gamberimiz devrinde bilinen ve Yü ce ö nderimiz tarafı ndan tasvip edilen spor­ lardandı.

Bir bayram gü nü Habeş li sporcular Peygamberimizin mescidinde gö steri yaparlar. Bu gö steriyi tasvip etmediğ i iç in durduran Hz. Ö mer’e Peygamberi­ miz mani olur ve bu gö steriyi hanı mı Hz. Â iş e ile birlikte seyreder ve hattâ:

“Ey Habeş liler! Gö reyim sizi” diyerek onları teş vik buyurur. 8

Kı lı ç ­mı zrak oyununun Peygamberimizin mescidinde oynanması ve Hz. Peygamberin bu gö steriyi Hz. Â iş e’ye kendi ö rtü sü altı nda seyrettirmesi, ha­ ram hudutları nı aş mayan seviyeli eğ lencelerin İ slâ m’da mü samaha(hoş gö rü ile) karş ı landı ğ ı na sı hhatli bir delildir.

e) Deniz sporları: Aziz Peygamberimiz, Mekke ve Medine’de yaş amı ş ol­ maları sebebiyle denizden uzak kalmı ş olmaları na rağ men, faydası ndan ö tü rü deniz sporunu mü ’minlere tavsiye buyurmuş tur.

Bir hadislerinde yü zme ö ğ renilmesini ş ö ylece ö ğ ü tlemiş lerdir:

“Allah’ı n anı lmadı ğ ı (her sö z, iş ve davranı ş ö nemsiz) bir oyun, (değ er­ siz) bir eğ lencedir. Ancak oyun ve eğ lence olmakla beraber ş u dö rt meş guli­ yet yararlı dı r:

a) Nikâ hlı eş lerin seviş mesi, b) Atı n terbiye edilmesi,

c) İ ki hedef arası nda eğ itim atı ş ları yapı lması, d) Yü zme (ö ğ renilmesi ve) ö ğ retilmesi. ”9

 

6  Adı geç en eser, Babü l­Hassi aler­Remyi, cü z 8/95.

7  Riyazü z­Salihin, K. Cihad.

8  Et­Tac, 5/288.

9  El­Camius­Sağ î r, (Kü llü ş eyin) maddesi.


 

305


 

 


 

306


Az fakat ö z olarak sunduğ umuz ve Peygamberimizin, devrinin sporları nı

tasvip ve teş vik buyurduğ unu gö sterir gü venilir belgeler, İ slâ m Dinin’de spo­ run faydalı eğ lencelerden kabul edildiğ ini aç ı klamaktadı r. Harama yol verme­ yen bedenî hazları n meş ruluğ unu da gö stermektedir.

Peygamberimizin “Kuvvetli mü ’min, zayı f mü ’min­den daha hayı rlı ve Allah’a daha sevgilidir. ”10 buyurması da vü cudun kuvvetlendirilebilmesi iç in lü zumlu olanı n yapı lması nı gerekli kı lmaktadı r. Kaldı ki, İ slâ m’da ruhî terbiye yanı n­

da bedenî terbiyeye de ö nem verildiğ i, namaz ve oruç gibi ibadetlerimizde de gö rü lmektedir. İ slâ m’da en câ mialı ibâ det olan namazı n aklı n ve kalbin yanı sı ra bedenin de iş tirak ettiğ i bir farî za olması anlamlı dı r.

Mü ’minler!

 

a) Namaz gibi ibâ detlerimize engel olmadı kç a,

 

b) İ lmî ve meslekî ç alı ş maları mı zı aksatmadı kç a,

 

c) Kadı n erkek karı ş ı mı na ve İ slâ m’a gö re ö rtü lmesi gereken organları n teş hirine sebep teş kil etmedikç e,

d) Ferdî ve sosyal bir zarara neden olmadı kç a bü tü n spor dalları meş rudur. Mü ’minler!

Sunulan bilgiler, cemiyetimizde rağ bet gö ren ve uygulanan ş ekliyle bü tü n spor dalları nı n dinimizce onaylandı ğ ı nı gö stermez.. Bö yle anlaş ı lmamalı dı r.

İ slâ m’da spor, rû h sağ lı ğ ı yanı sı ra vü cut sağ lı ğ ı nı ifade eder bir anlam ta­

ş ı r ve sporun seyircisi olmaktan ç ok yapı cı sı olmayı amaç lar. Bu sebeble:

 

a) İ slâ m sporun ve sportif faaliyetlerin ahlâ kı zedeleyici, ilmî ve meslekî ç alı ş maları engelleyici, seviyeli olması gereken iç timaî heyecanları basite dü ­ ş ü rü cü, cinsellik sergileyici ve zamanı n ö lç ü sü z bir ş ekilde israfı na sebep teş ­ kil edicici bir ş ekilde yapı lması nı dolaylı olarak yasaklar.

b) İ slâ m boks ve pankreas gibi sporları, deve, boğ a ve horoz gü reş leri tü ­

rü sportif faaliyetleri, ayrı ca facia ile bitebilecek otomobil­motosiklet yarı ş ları ve benzerlerini ise doğ rudan yasaklar.

Ç ü nkü İ slâ m Peygamberimizin diliyle kiş inin kendisine ve ç evresine za­

rar vermesini ve zarara zararla mukabele etmesini haram kı lan dindir.

 

 

10  Miş kâ tü l­Mesâ bih, Hadis No: 5298.


 

 

Saygı değ er Mü ’minler!

Spor yapı labilir. Ancak spor yaparken aç ı kladı ğ ı mı z haramlara ve değ in­ diğ imiz  hatalara  dü ş memeliyiz.  Ayrı ca  Peygamberimizin  ş u  buyrukları nı  da ö lç ü almalı yı z!

[“Dü nyası na  ve  â hiretine  faydalı  olmayan  iş lerle  meş gul  olmaması,  kiş inin

Mü slü manlı ğ ı nı n gü zelliğ indendir. ”

“Zarara uğ rayabileceğ i endiş esiyle, zarar doğ uracak ş eyleri de terketmedikç e kiş i olgun mü ’minler seviyesine ç ı kamaz. ”]11

Yü ce Rabbimden bizleri bedenî ve rû hî neş eler iç erisinde mutlu bir hayata erdirmesini diler, hutbemizi Hac sû resinin 77. â yetiyle bitiririm:

“Ey iman edenler! Rukû a gidiniz, secdeye varı nı z. Emirlerine ve yasakları na uyarak da Rabbinize ibâ det ediniz. Kendinize ve insanlara yö nelik hayı rlar yapı nı z. Umulur ki mutluluğ a erersiniz. ”

 

307

 

 

11  Et­Tac, 5/186, 185.


 

 

İ slam ve Trafik

 

 


 

308


Canı,  malı,  aklı  ve  nesli  korumak,  İ slâ m  Dini’nin  temel  gayesi  olduğ u

iç indir ki, Trafik, dizimizin ana dü sturları ile yakı ndan alâ kalı bir mevzudur.

Yü zde 90 oranı nda insan faktö rü nü n sebep olduğ u trafik kazaları nı n ve trafikteki aksamaları n can, mal ve iş gü cü kaybı na sebep olduğ u, ayrı ca sinir­ leri tahrip ederek ahlâ kî ve fizikî yapı mı zı olumsuz yö nde etkilediğ i bir ger­ ç ektir.

İ slâ m, temel dü sturları ile bu gibi maddî ve manevî zararları doğ urucu dav­

ranı ş ları ş iddetle yasaklamı ş tı r. Dinimiz “... (Nefsinizi) kendi ellerinizle tehlike­

ye atmayı nı z... ” buyurarak canı mı zı korumamı zı, “... Haksı z yere cana kı yma­

yı nı z... ” buyurarak da baş kaları nı n hayatı nı ö z canı mı z kadar aziz tanı mamı ­

zı emretmiş tir.

Ayrı ca, “İ sraf etmeyiniz. /Saç ı p savurmayı nı z. ”1 buyruğ u ile kendi malı mı za, faiz, karaborsa ve hı rsı zlı k gibi yasakları yla da baş kaları n malları na saygı lı ol­ mamı zı, bir diğ er anlatı mla zarar vermememizi gö revleş tirmiş tir.

Bü tü n  bu  umû mî  vası ftaki  ö lç ü ler,  muhtemel  zararları ndan  korunmak iç in Trafik kaidelerine uymamı zı dinî yö nden gerekli kı lmaktadı r.

Muhterem Mü ’minler!

Peygamberimizin Trafik mevzuundaki ö zel ve mucizevî emirleri de bizle­

ri vazifelendirmektedir.

Ş anlı Peygamberimiz bir hadislerinde ş ö yle buyururlar:

“İ man, yetmiş kü sur bö lü mdü r. En yü kseğ i Allah’tan baş ka ilâ h yoktur de­

 

1  Sı rası yla bak. Bakara, 195; İ sra, 33; Araf, 31; İ sra, 26.


 

 


mek, en aş ağ ı seviyesi ise yoldan eza’yı; zarar verecek ve kiş inin geç iş ine mani

olacak engelleri gidermektir. ”2

Peygamberimiz bir diğ er hadislerinde de ş ö yle buyururlar:

[“Bana ü mmetimin iyi ve kö tü amelleri gö sterildi. Yollardan zarar verici nesneleri gidermelerini iyi amelleri iç inde gö rdü m. ”

“... (Ey Mü min! ) Yollardan (geç iş i zorlaş tı ran) taş ları, dikenleri ve kemik­

leri kaldı rman bir sadakadı r; bir hayı rdı r... ”]3

Peygamberimizin imandan bir bö lü m olarak sunduğ u ve yapı lması nı bir sadaka; bir hayı r olarak vasfettiğ i “Yoldan, ezayi; zarar verici nesneleri gider­ meyi, ” ö zü itibariyle trafik kaidelerine uyma olarak değ erlendirebiliriz. Zira amaç zarar vermemek ve verilebilecek zararı gidermektir.

Yaş adı ğ ı mı z dö nemde yaya veya vası talı olarak yolda bizzat eza/zarar ve­ recek duruma dü ş memek, yollarda geç iş i zorlaş tı ran, taş, diken ve kemik gibi engelleri kaldı rmaktan ç ok daha ö nemli ve zarurî bir vazifemizdir. Ç ü nkü tra­ fik kaidelerine uymayan dikkatsiz bir yayanı n bizzat kendisinin, alkollü, uy­ kusuz ve anormal hı zla vası ta kullanan, ö z ifadeyle trafik kuralları na uyma­ yan sü rü cü nü n vası tası nı n yollarda diğ er yaya ve vası talar iç in giderilmesi ge­ rekli bir eza ve tehlike olacağ ı, akaryakı t ve iş gü cü israfı na sebep teş kil ede­ ceğ i aç ı k bir gerç ektir.

Fertler iç in tehlike ve tü ketim unsuru olmanı n cemiyete karş ı iş lenmiş bir zulü m olduğ u muhakkaktı r. Â hiret hayatı mı zda mutlaka cezası gö rü lecek bu suç un toplum hayatı nda da ceza gö rmesi ve kı nanması zaruridir.

Bunun iç indir ki, Peygamberimiz ş ö yle buyurmuş lardı r:

“Kullandı kları yollarda kendilerine zarar verenleri; ü zü ntü ye sebep olanları ce­

zalandı rmaları mü minlerin vazifesidir. ”4

Aç ı kç a anlaş ı lacağ ı ü zere bu hadis, Trafik kuralları nı bilerek ihlâ l edenle­ rin, iş ledikleri Trafik suç unun nevine gö re hukuken cezalandı rı lmaları nı n ve toplumca kı nanmaları nı n dinî ve iç timaî bir vazife olduğ unu aç ı klamaktadı r.

Peygamberimiz,  kendi  devirlerinde  gü nü mü zü n  anlamı yla  bir  problem teş kil etmediğ i halde yol emniyeti sağ lama ve gidiş i­geliş i kolaylaş tı rma husu­ suna son derece ehemmiyet vermiş lerdir.

 

 

2  C. Sağ î r, 1/124.

3  İ. Mace, Hn. 3683; M. Mesâ bî h, Hn. 1911.

4  C. Sağ î r, 2/157.


 

309


 

 


 

310


Aş ağ ı da sunacağ ı mı z hadis verilen bu ö nemi aç ı klamakta ve gö revlerimi­

zin bir bö lü mü nü de ö ğ retmektedir.

Peygamberimiz, yollar ü zerinde birleş mek ve konuş mak ihtiyacı nı duy­

dukları nı ileri sü ren ilk mü ’minlere ş ö yle buyurdular:

­  Oturup­konuş mak  ihtiyacı nı  duyuyorsanı z  yola  hakkı nı  veriniz.  On­

lar da;

­  Yolun  hakkı  nedir  (Ya  Resû lellah? )  diyerek  sordular.  Peygamberimiz ş ö yle buyurdu:

Yolun hakkı, gö zü korumak, zarar verici olanı gidermek, selâ m (vermek ve) al­

mak ve bir de Hak’ka ç ağ ı rı p, Batı l’lardan sakı ndı rmaktı r. 5

Bu mucizevî hadî s yollarda ayak ü stü konuş ma gereğ ini duyanlara, yol kenarları nda arabaları ile park yapanlara, uğ rak yerleri ve dinlenme tesislerin­

de bulunanlara “Yoldan zarar verici engelleri gidermek” gibi bizzat veya vası ­

taları mı zla sorun olmamak olarak algı layabileceğ imiz bir ana gö revi yü klerken ü ç bü yü k ahlâ kî gö rev daha yü klemektedir.

Bunlardan biri karş ı laş tı ğ ı mı z insanlara selâ m vererek ve verilen selâ mı alarak selâ m cü mlesiyle onlara barı ş mesajları verip Rabbimizin koruması nı dilemektir.

Diğ eri gö zü korumaktı r ki yayaları veya vası ta iç indekileri bakı ş ları mı z­

la rahatsı z etmemektir.

Ü ç ü ncü gö rev ise Hakk’a ç ağ ı rmak ve Batı l’lardan sakı ndı rmaktı r. Bu ge­ nel vası flı İ slâ mî vazifenin Yol Hakkı olarak anlamı, ­Allah bilir­insanları n ya­ rarı na olduğ u iç in Hak olan trafik kuralları na uymaya ç ağ ı rmak ve bu kuralla­



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.