|
|||
a) Maddî kalkınma 6 страницаYü ce Allah’a bu ö lç ü ler iç inde inanmadı kç a ve hayatı mı zı bu imanı n sı nı r ları iç inde dü zenlemedikç e, ö zü “Hâ kimiyet Kayı tsı z Ş artsı z Allah’ı ndı r. ” ger ç eğ i olan İ slâ m’î İ man (Tevhî d) gerç ekleş mez. Kabul etmek ve gereğ ini yaş amakla emrolunduğ umuz bu iman gerç eğ ini Kur’â n’ı mı zdan ö ğ renelim: “(Ey Peygamber! De ki: Allah her ş eyi yaratandı r. O birdir. ” “Sizi de, yaptı kları nı zı da Allah yaratmı ş tı r. (Ve O, yaratmaktadı r. )” “Gö kten yere kadar (bü tü n kâ inatı ve tü m) iş leri Allah dü zenler... ” “... Gö kleri ve yerin dü zenini korumak/ gö zetmek O’na zorluk vermez. O ç ok yü ce, ç ok bü yü ktü r. ” “... O gizliyi de bilendir, aş ikâ rı da... ” “... Gaybı, geleceğ i bilen de yalnı z O’dur... ” “Yaratan bilmez mi? (Elbet bilir. )” “(Evet) Allah bilir. (Ancak O’nun bildiklerini) Siz bilmezsiniz. ” “... Allah, iş itici ve gö rü cü dü r. ” “... Ş ü phesiz Allah dilediğ ini gerç ekleş tirir. ” “... O dilediğ ini (arzuladı ğ ı an) yapandı r. ”
277
278 “... Bir ş eyi dilediğ i zaman O’nun buyruğ u sâ dece o ş eye ‘Ol’ demektir. O da oluverir. ” “... O her ş eye hakkı yla gü ç yetirendir. ”1 Aziz Mü ’minler! Bü tü n eksikliklerden berî, tü m yü celiklerle vası flı olan yalnı zca Allah (c. c. ) olduğ u iç indir ki, yarattı ğ ı varlı klar ü zerinde hâ kimiyet kayı tsı z ş art sı z O’nundur. Ü stü n vası flarla yarattı ğ ı insanlar iç in hayatları nı dü zenleyecek kanunlar yapmak; emirler vermek ve yasaklar koymak hakkı yalnı z ve yalnı z Onundur. Varlı k â lemine geliş i ve gidiş inde iradesi olmayan, bilgisi ve gü cü sı nı rlı, mevcudiyeti sonlu yaratı k olan insan yö neten değ il, yö netilecek olandı r. Fert ve fertlerden kurulu cemiyet yaratı ktı r. Bu itibarla insan ü zerinde ö ncelikli ve mutlak egemenlik/hâ kimiyet hakkı insanı n ve cemiyetin değ il, onu yaratan ve yaş atanı ndı r. Bunun iç indir ki, Allah ilk insanı ilk peygamber kı lmı ş, insanları n terbi yesi ve idaresini, peygamberleri aracı ğ ı yla gö nderdiğ i ş erî atlarla bizzat ü zeri ne almı ş tı r. Allah (C. c), yalnı z kendi zatı na tahsis kı ldı ğ ı hâ kimiyeti, kendilerine ira de hü rriyeti verdiğ i kulları na son yasaları nı oluş turan Kurâ nı Kerî m’de ş ö y le aç ı klar: [“... Dikkat edin, yaratmak ve kanun koymak O’nundur. ” “... Elbetteki emir vermek ve yasaklamak hakkı yalnı z Allah’ı ndı r. O, ancak kendi hâ kimiyetini tanı manı zı emretmiş tir. İ ş te gerç ek din ancak budur... ” “Allah hâ kimler hâ kimi değ il mi? ”]2 Mü slü manlar, Allah’ı n varlı ğ ı na ve yü ce sı fatları na inanmaları nı n gereğ i olarak mutlak hakimiyeti (egemenliğ i) Allah’ta gö rmek ve inanmakla mü kellef tirler. Ancak mutlak hakimiyet sahibi olan Allah, emirleri ve yasakları ile belir lemediğ i alanlarda hakimiyet hakkı nı evrensel kı ldı ğ ı elç isi Hz. Muhammed’e vermiş tir. Salat ve selam ü zerine olsun O’nun buyrukları yla aç ı klı k getir mediğ i alanlarda ise hakimiyet toplumun imanlı fertlerinin kendi araları ndan
1 Sı rası yla bak. Ra’d, 16; Saffat, 96; Secde, 5; Bakara, 255; Haş r, 22; Neml, 65; Mü lk, 14; Ba kara, 216; Mü min, 20; Maide, 1; Buruc, 16,; Yasî n, 82; Mü lk, 1. 2 Sı rası yla bak. Araf, 54; Yusuf, 40; Tin, 8.
adalet, liyakat ve ş û ra(seç im) yö ntemiyle seç ip gö revlendireceğ i bilgili yö neti cilere bı rakı lmı ş tı r. Aziz Mü ’minler! Aç ı klamaya ç alı ş tı ğ ı mı z gibi İ slâ m İ tikad Nizamı ’na gö re Mü slü manlar Al lah Zü lcelâ li mutlak hâ kim ve yasa koyucusu olarak kabul etmekle mü kellef tirler. Koyduğ u emirleri ve yasakları nı da zatı nı ve sı fatları nı kabul ettikleri ö l ç ü de bü yü k tanı makla yü kü mlü dü rler; Aziz Peygamberimizin “Allah’ı n Kelâ mı nı n (emirleri ve yasakları nı n) insan ları n kelâ mı na (koyduğ u yasalara) ü stü nlü ğ ü, Allah’ı n yaratı kları na olan ü stü nlü ğ ü gibidir” buyurması, bu gerç eğ i aç ı klamak iç indir. Yukarı da ö zetle sunulan ö lç ü ler ı ş ı ğ ı nda ö zetlersek mü ’min, mutlak hâ kimiyeti Allah’ta ve O’nun yetkilendirdiğ i Hz. Peygamberde; kayı tlı ve ş artlı hakimiyeti de İ slâ mî kurallar ve değ er yargı ları na imanlı ve bağ lı seç ilmiş halk temsilcilerinde gö ren insandı r. Yü ce Dinimize gö re, kayı tsı z ş artsı z mutlak Hâ kimiyet hakkı Allah’a ait olunca pek tabiidir ki, Ş anı Yü ce olan Allah yaratan ve yaş atan olarak kabul edilse bile O’nu, emir vericiyasak koyucu, bir diğ er anlatı mla yasa koyucu tek ve mutlak hâ kim olarak kabul etmedikç e İ slâ mi iman oluş maz. Bu gerç eğ i Rabbimiz Kur’â ni Kerî m’de ş ö ylece beyan ediyor: [“Ey Peygamber! Onlara) de ki: Eğ er biliyorsanı z sö yleyin bakalı m: Yer ve ondaki bü tü n varlı klar kimindir? Onlar, Allah’ı ndı r diyecekler. De ki: O halde iyice dü ş ü nmezibret almaz mı sı nı z? De ki: O yedi gö ğ ü n Rabbi ve Bü yü k Arş ’ı n Rabbi kim? Allah’dı r, diyecek ler. De ki: O halde aykı rı davranı r olmaktan korunmaz mı sı nı z? Yine de ki: Her varlı ğ a kudretiyle egemen olan, her varlı ğ ı koruyan ama kendisi korunmaya muhtaç olmayan kimdir? Yine Allah’tı r, diyecekler. Onlara de ki: O halde nası l oluyor da aldanabi liyorsunuz? ]3 Yukarı daki â yetlerde aç ı klandı ğ ı ü zere Allah’ı bü tü n varlı kları n yaratı cı sı, maliki ve koruyucusu olarak kabul edenlere “dü ş ü nmez misiniz? ”, “korunmaz mı sı nı z? ”, “nası l oluyor da aldanabiliyorsunuz? ” buyrulması, onları n Allah’ı mut
3 Mü ’minû n, 8489.
279
280 lak hâ kim ve kanun koyucusu olarak kabul etmemeleri, hâ kimiyeti O’nda gö r memeleri sebebiyledir. Bu gerç ek En’am sû resinin 91. â yetinde daha aç ı k bir ş ekilde ş ö ylece aç ı klanı yor: “Onlar Allah’ı gereğ i gibi tanı yamadı lar. Ç ü nkü Allah hiç bir insana (hiç bir Peygambere) bir ş ey (emirler ve yasaklar) indirmedi, (yasaları yla hâ kimiyeti ü zerine almadı ) dediler... ” Mutlak hâ kimiyeti Allah’ta gö rü p kabul etmemek insanı Allah’a ortak koş maya gö tü rü r. Allah’a ortak koş mak ise kiş iyi ebedî Cehennem’liklerden kı la cak en bü yü k gü nahtı r. Bunun iç indir ki Peygamberimiz bizleri ş ö ylece ikaz buyurmuş lardı r: “Ü mmetimle ilgili olarak korktukları mı n en korkutucusu Allah’a ortak koş ma ları dı r. Dikkat edin. Ben size, onlar aya, gü neş e ve puta tapacaklar demiyorum. Fakat onlar, Allah’tan baş ka kiş iler ve kurumları n emirlerine ve yasakları na gö re yö netecek/yö netileceklerdir. Allah’tan baş ka otoritelerin beğ enisini kazanmaya ç alı ş acaklardı r.. ”4 Mü ’minler! Mutlak hâ kimiyetin, bizi ö lü mden sonra tekrar diriltecek, huzurunda muhakeme ederek ceza veya mü kâ fat verecek olan Allah’a ait olduğ unu bile lim. Bu bilgi Tevhî d’in esası, nura ç ı kı ş ı n tek yoludur. Mektepte, fabrikada, iş yerinde, camide, caddede, hü lâ sa her zaman ve her yerde Allah’ı n emir ve yasakları nı ö lç ü alarak hâ kimiyetin Allah’a ait oldu ğ unu tasdik edelim. Kâ inatı mı zdaki tabiat dü zeni gibi muhteş em bir madde ve mâ nâ nizamı na, huzur ve saadete ulaş mak istiyorsak Allah’ı n emirleri ve yasakları nı zâ tı gi bi mukaddes tanı yalı m. Tanı makla da yetinmeyelim. Hayatı mı zı bu ilâ hî ku rallara gö re yaş ayalı m. Zira bu tanı ma ve uygulama İ slâ m Dini’ni hayat dü zeni olarak kabul etmeyenlerin iddia ettiğ i gibi hü r irade ve dü ş ü nceyi zincire vurmak hayatı ç ı kmaza sokmak değ ildir. Allah’a ve Peygamberine has mutlak, mü ’min insanlara ö zgü kayı tlı hakimiyet ç izgisin de en iyiyi, en gü zeli ve en doğ ruyu yaş amak, dü nya ve â hiret hayatı nı mut lu kı lmaktı r. Ç ü nkü mutlak Hakimiyeti yansı tan ilahi bildiriler, emirler ve ya saklar insan hayatı ile ilgili ana konularla sı nı rlı dı r. Kayı tlı hakimiyete bı rakı lan ö zgü alanlar ise sı nı rsı zdı r.
4 S. Î. Mace, Hn. 4205.
Hutbemizi â yet anlamları yla bitiriyorum. “Allah, (Hâ kimiyet kayı tsı z ş artsı z Allah’ı ndı r diyerek) iman eden mü ’min lerin mevlâ sı dı r... ” “... O ne gü zel mevlâ, ne gü zel yardı mcı dı r. ” “Ş ü phesiz Allah, (emirleri ve yasakları doğ rultusunda) gü zel ameller de bulunan mü ’minleri, altları ndan ı rmaklar akan cennetlere koyar. (Mutlak Hâ kimiyet hakkı nı n Allah’ta ve Peygamber’inde olduğ una inanmadı ğ ı iç in) Kâ fir olanlara gelince; onlar yararlanı r/eğ lenirler. Davarları n yediğ i gibi yerler. Onları n yeri de Cehennem ateş idir. ”5
281
5 Sı rası yla bak. Muhammed, 11; Hac, 78; Muhammed, 12.
Muhtaç Olduğ umuz Nizam İ slâ m’dı r
282 İ man buhranları nı n, iç timaî ç ö kü ntü lerin, iktisadî krizlerin, adlî suisti mallerin, ç ı karcı eylem ve emellerin kararttı ğ ı bir cemiyet hayatı nda yaş ı yoruz. Maddî kudretin, siyasî nü fuzun, tarafgirliğ in geç er akç e olduğ u, zalim ile mazlumun, mü fteri ile masumun liyakatli olanla ehil olmayanı n tefrik edilmez ve edilemez hâ le geldiğ i bir vasatı n insanları yı z. Yü ce ü lkü ler, kutsî gayeler yerini azgı n ihtiraslara, sonu gelmeyen menfa at isteklerine terketmektedir. Sevgi, saygı, itimat, emniyet, adalet, doğ ruluk ve fazilet artı k yaş antı ları n konusu olmaktan ç ok, konuş maları n ve yazı ları n mevzuu olmaktadı r. Ö lü m ö tesine ait inancı n ruhu diriltici ş uuruna eremeyen gü nü mü zü n in sanı, istikbal adı na ö mü r gü nlerini tö rpü lemektedir. İ nsanı ekonomik bir varlı k haline getiren, manevî değ erleri yokluğ a mah kû m eden ve gayesizliğ in ardı nda yı pratan bir makine hayatı yaş ı yoruz. Hu zur ve refaha muhtacı z, gerç ekleş miyor. Cemiyet baş tanbaş a huzursuzdur. Talebehoca, evlâ t ebeveyn, iş ç ipat ron, hâ kimmahkû m, â mirmemur, idarecivatandaş, mü ş teritü ccar bü tü n fertler karş ı lı klı olarak birbirlerinden ş ikâ yetç idirler. Muzdarip ve mü tefekkir insanlar dü ş ü nü yor. İ nsanı yı pratan, huzur vere meyen, zulü m kokan, sefahat saç an, insanı insana mahkû m eden, istikbâ li ol mayan bu mü flis hayat tarzı ne kadar daha sü rü p gidecektir. Mü ’minler! Kurtarı cı, mutlu kı lı cı bir hayat nizâ mı na ve bu nizâ mı n kucağ ı cemiyet dü zenine muhtacı z.
Yalnı z biz değ il Ş intoizm, Budizm, Brahmanizm, Muharref Hı ristiyanlı k ve Musevî lik camiası kurtarı cı bir nizâ ma muhtaç tı r. Pozitivist felsefe, Darvinizm, Froydizm ve Marksizm gibi akı mlarla sağ duyusu kö relmiş sekü ler yaş amlı materyalist toplumlar da kendilerini mutlu kı lacak bir nizâ ma muhtaç tı r. Ö z ifadeyle, bü tü n insanlı k bir nizâ ma muhtaç tı r. Pek tabî idir ki, bu nizâ m ruhlara iş leyemeyen, iradeyi mü spete yö neltemeyen, ameli(pratik) hayatta te orik kurallar olmaktan ileriye gidemeyen, ruhî, ahlâ kî ve iktisadî buhranları bir arada giderip mutlu kı lamayan mevcut sistemler gibi â ciz olmamalı dı r. Bu nizâ mı n temel yasaları, ş ahı sları n ve sosyal kurumları n arzuları ile ve parmak hesabı na gö re değ iş tirilememeli, değ iş mez emirleryasaklar manzu mesi bü tü n fertleri otorite, adalet ve merhamet yü klü dü sturları ile kuş atabil melidir. Bu nizâ m, yö netim dü zenini Hakk’a inanan halk aracı lı ğ ı ile Hakk’ı n ö l ç ü lerine gö re gerç ekleş tirebilmelidir. Bu nizâ m, suç un cinsine gö re ceza sistemini getirebilmeli, vereceğ i ce zaları ile adaleti kö kleş tirirken suç luyu da cemiyet insanı olarak topluma kazandı rabilecek ortamı hazı rlayabilmelidir. Bu nizâ m, inanç sı z, faziletsiz, bilgisiz, ç ilesiz insanlara yasama ve yü rü tme kapı ları nı kapamalı dı r. En yü ce hâ kim Allah’ı ve O’nun ilâ hî adaletini tanı ma yanlara kaza(yargı ) makamları nı yasaklamalı dı r. Bu nizâ m, gü ç lü yapı sı yla, ahlâ ksı zlı kları ve zulmü ö nlemeli, zalimleri ve ç ı karcı ları mahkû m etmeli, fakat fazî letli ve â dil insanları da yetiş tirmeli, ce miyetin hâ kimi kı lmalı dı r. Bu nizâ m zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmamalı, boğ az toklu ğ una insanı Allah’tan koparı p insana mahkû m etmemelidir. Bu nizâ m fakirliğ i cemiyetin ana problemi kabul edip, ç ö zü mü iç in toplum gü ç lerini ve kurum ları nı vazifelendirebilmeli, gerektiğ inde otoritesini en kesin ve tavizsiz biç im de gö sterebilmelidir. Bu nizâ m ö zellikle insanları n birbirlerini sö mü rme aracı olan faiz ve kara borsaya dayalı ekonomik dü zeni kö kü nden kazı malı dı r. En â dil biç imde tevzi edilmesi gereken iç timaî imkâ nları, belirli zü mrelerin ç ı karları doğ rultusunda kredi dü zenbazlı ğ ı ile yağ ma ettirmemelidir, iş ç iyi iş verene sö mü rtmemeli, iş vereni de iş ç iye mahkû m etmemelidir.
283
284 Bu nizâ m hukuken var olduğ u sü rece kiş ilerin yarı nları nı garanti edebil meli, her ferde mesken, nikâ hlı hanı m ve nafakası nı temin edebileceğ i bir iş teminatı nı verebilmelidir. Bunun iç in de icra organları na verdiğ i yetki hakları ü zerinde mü nakaş a edilemez dü sturlara sahip olmalı dı r. Evet, bu nizâ m idâ ri mevkileri ve sosyal kurumları bir hizmet ve fazî let alanı haline getirebilecek imanı, ahlâ kî ve kanunî dü sturları sunabilmelidir. Bu nizâ m ö yle bir cazibeye sahip olmalı dı r ki, genç liğ in enerjisinin cin sel arzular peş inde ve anarş i hareketleri iç erisinde harcanması na engel olmalı dı r. İ lim ve tekniğ e yö neltebilmeli, ü stü n ideallerin geliş tirici heyecanları iç e risinde yaş atabilmelidir. Bu nizâ m, halkı n ı zdı rap ve ihtiyaç ları nı idarecilerin kalbine enjekte ede bilmeli, zengini fakirin derdi ile hemdert kı labilmelidir. Ö ğ retmenleri, ö ğ re tim ü yelerini ve din bilginlerini ilim yolunun kara sevdalı ları, yetiş tirilecek ilim ve sanat orduları nı n fazî letli kurmayları haline getirebilmelidir. Vicdanla rı, iyi olan, gü zel olan, doğ ru olan, geliş tirici olan bü tü n insanî kı ymet ve de ğ erlerin â ş ı klı sı kı labilmelidir.
Evet, bu nizâ m fertleri yalnı z kanunlar karş ı sı nda ü rkeceklerden değ il, Yaratı cı nı n huzurunda ü rperecek sorumlulardan kı labilmeli, ahlâ k ve fazî let caddesinin Cennet mutluluğ una gö tü ren yol olduğ una da inandı rabilmelidir. Mü ’minler!
Fertlerdeki buhranı, cemiyetlerdeki bunalı mı giderecek, mutlu kı lacak ve geliş tirecek bu nizâ mı nerede bulacağ ı z? Hasreti ç ekilen bu nizâ mı bulmak iç in dü ş ü nü rlerimizi, sosyologları mı zı seferber etmeye lü zum yoktur. Bu nizâ m kalbimizde, bu nizâ m elimizde ö nü mü zdedir.
Evet... bu muhteş em nizâ m, cahil materyalistlerin ve kendisine haç lı garp kafası yla bakan gericilerin Orta Ç ağ ’ı n karanlı k dü zeni diyerek saldı rdı kları, ö z lemini duyanları ç ağ dı ş ı cı lı kla suç lamak istedikleri mü barek İ slâ m Nizâ mı ’dı r. Bu nizâ m, ö yle bir fı trat nizâ mı dı r ki, bu dü zenin vâ zı ı insanı n yaratı cı sı olan Allah’tı r.
Rabbimiz ş ö yle buyurur:
“Allah katı nda din ancak İ slâ mdı r... ”
“Kim din olarak İ slâ m’dan baş kası nı ister/seç erse, isteyip seç tiğ i inanç ve ha yat dü zeni ondan kabul edilmeyecektir. O kiş i  hirette de zarara/azaba uğ rayacak lardan olacaktı r. ”1
Aziz Mü ’minler!
İ nsanlı k hayatı nda meydana getireceğ i mes’ut edici inkı lâ bı n ç eş itli yö n lerini â yet ve hadislerden ilham alarak tablolaş tı rmaya ç alı ş tı ğ ı mı z, Hâ kimiyeti sı rası yla Allah’ta, Peygamberi Hz Muhammed’de ve adalet, liyakat ve ş û ra (seç im) yö ntemiyle seç ilecek halk temsilcilerinde kabul eden bu insanlı k nizâ mı na neden hayı r derler? Hayı r derler, ç ü nkü câ hildirler.
Hayı r derler, ç ü nkü bu nizâ m yü rü rlü kte oldukç a fertler ve zü mreler ka faları na gö re hâ kimiyet kuramayacak, insanlar putlaş tı rı lamayacaktı r.
İ slâ m Nizâ mı ’na hayı r derler, ç ü nkü bu nizamı n cemiyetinde sö mü rü ol mayacak, ezen mutlu azı nlı k, ezilen ı zdı raplı ç oğ unluk bulunmayacaktı r.
Hayı r derler, ç ü nkü bu dü zende İ slâ m insanı yetiş ecek, ö zlemini duydu ğ umuz mü ’min, cemiyetini yerli ve yabancı emperyalistlere sö mü rtmeyecektir.
Hayı r, derler, ç ü nkü bu nizâ mı n toplumunda alenen iç ki, kumar, zina, fa iz gö z kamaş tı rı cı lü ks gibi Hak Din’in, ilmin ve olgun aklı n red ettiğ i sö mü rü cü ibtilâ lara onay verilmeyecektir.
Hayı r derler, ç ü nkü İ slâ m Nizâ mı, kendisini vicdanlara mahkû m edip yaş anan hayata yö n vermesine mani olmak isteyenleri etkisiz kı lacaktı r. İ nsan ları n zulmü nden Allah’ı n adaletine yü kseltecektir. Mü ’minler!
Muhtaç olduğ umuz nizam İ slam’a yö neliniz. Onu yaş ayarak dü nya ve â hiret hayatı nı zı mutlu edebilmek iç in de Peygamberimizin ş u buyruğ unu iyi ce dinleyiniz ve hayatı nı za rehber ediniz:
“(Ey insanlar! ) Size iki ana kaynak bı rakı yorum. Bu iki kaynak Allah’ı n kitabı Kur’â n ve Allah’ı n elç isi (olan benim Sü nnetim)dir. Siz bu iki kaynağ a bağ lı kaldı k ç a asla sapmaz /saptı rı lamazsı nı z. ”2
1 Ali İ mran, 85. 2 Tac, 1/47.
285
Hutbemizi â yetlerle bitiriyorum:
“Yargı lama Gü nü ’nde Hü kü mranlı k yalnı zca Allah’ı n olacaktı r. (İ slâ m Dini’ne) iman eden ve (O’na gö re yaş ayarak) gü zel iş ler yapanlar Naim Cennetlerine yer leş ecektir. (İ slâ m Dini’ne) iman etmeyen ve (ve O’nun kuralları nı oluş turan) â yetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar iç in de aş ağ ı latı cı bir azab vardı r. ”3
286
3 Hac, 5657.
İ slâ m İ tikad Nizamı (İ man Esasları )
Yü ce Peygamberimiz, bir hadislerinde İ slâ m Dini’nin iman esasları nı hü lâ sa ederek ş ö yle buyurmuş tur: “Î man; Allah’a, meleklerine, kitapları na, peygamberlerine, Â hiret Gü nü ’ne inanmak, kadere, hayı r ve ş errin Allah’ı n yaratması yla vü cut bulduğ una î man etmektir. ”1 Peygamberimizin diliyle altı madde halinde ö zetlenen İ slâ m İ tikad Niza mı (iman esasları ) İ slâ m Dini’nin ö zü nü teş kil eder. İ nsan, beş erin kafa gü cü yle ç ö zü mleyemeyeceğ i varlı k ve hayat problem lerini İ slâ m itikad nizamı ile ç ö zer. Varlı kları n yaratı lı ş hikmetini ve mukadder sonucunu bu nizamla bilir. Vazifesini ve ö lü mlü hayatı n kudsî gayesini bu ni zamdan ö ğ renir. İ nsan, ruhî buhranlardan, karanlı k felsefelerden, temelsiz be ş eri ideolojilerden, neticesiz tefekkü rden bu nizâ mla korunur. Yaş ama manâ sı nı, ruh aydı nlı ğ ı nı, kalb kuvvet ve neş esini İ slâ m itikad Ni zâ mı ’nda bulur. Hutbemizde İ slâ m İ man nizâ mı nı ö zetleyerek sunmaya ç alı ş acağ ı z.
|
|||
|