|
|||||||
a) Maddî kalkınma 4 страница
1 Muntahab-u Kenzü l-Ummal, 1/90. 2 Beyyine, 7-8.
Ezanı Muhammedî İ slâ m Mesajı dı r
Yeryü zü nü n muhtelif kı taları nda, değ iş ik ş ehirleri, kasabaları ve kö yle- rinde, farklı dilleri konuş an insanlar arası nda, barı ş ve savaş dö nemlerinde ve ihtilâ l ortamları nda bin dö rt yü z kü sur yı ldı r her an varlı ğ ı nı koruyan ve ko- ruyacağ ı inancı nı veren bir kü ltü rel değ er biliyor musunuz? İ ş te bu değ er İ slâ m Dini’nin yaş ayan bir mucizesi olan Ezan-ı Muham- medi’dir. Hutbemizde Ezanı mı zı konu edineceğ iz. Ş anlı Peygamberimizin Mekkeli ilk mü ’minlerle birlikte Medine’ye hicret etmelerinden sonra mü ’minlerin birleş me merkezi, Peygamberimiz tarafı ndan inş a edilmiş Mescid-i Nebî olmuş tu. Mescid-i Nebi, Mü slü manları n ibâ det mahalli olduğ u gibi, Medine İ slâ m Devleti’nin siyasî, idarî, askerî merkezi ve aynı zamanda bir ilim ve irfan oca- ğ ı ydı. Mü slü manlar Peygamberimizle ve arkadaş ları yla ancak namaz vakitle- rinde Mescid-i Nebî ’de gö rü ş ebiliyorlar, gü nlerinin diğ er kı sı mları nda gerekli hayatî faaliyetlerde bulunuyorlardı. Fakat Mü slü manları n her biri, namaz vakitlerinde arzu ettikleri gibi cami- ye gelemiyorlardı. Bazen geç kalı yorlardı. Bazen da pek erken geliyorlar, na- maz vaktini beklemek zorunda kaldı kları iç in de gü nlü k ç alı ş maları nı aksat- mı ş oluyorlardı. Ç ü nkü mü ’minleri tam namaz vakitlerinde camiye davet ede- cek bir vası ta yoktu. Nihayet bu problemi ç ö zmek ü zere Peygamberimizin riyasetinde (baş - kanlı ğ ı nda) istiş arî bir toplantı yapı ldı. Bu toplantı da birç ok fikirler ileriye
253
254 sü rü ldü. Bir kı smı ç an ç alı narak, diğ er bir kı smı boru ç alı narak, ü ç ü ncü bir grup da yü ksekç e bir yerde ateş yakı larak Mü slü manlara namaz vakitlerini ha- ber vermeyi teklif ettiler. Teklif olunan usû ller, Hı ristiyanlara, Yahû dilere ve Mecû silere ait olduğ u iç in kabul gö rmedi. Peygamberimizle sahabileri arası nda bu konunun gö rü ş ü ldü ğ ü gü nler- den birinde ilk mü ’minlerden Abdullah bin Zeyd bir rü ya gö rü r. Rü yası nda nurlu bir zat, kendisine namaz vakitlerini bildirecek en hayı rlı yolu gö sterece- ğ ini sö yler. Mescid-i Nebî ’nin damı na ç ı karak bildiğ imiz ş ekliyle Ezan’ı okur ve ö ğ retir. Abdullah bin Zeyd uyanı r uyanmaz Peygamberimizin huzuruna gelir ve rü yası nı nakleder. Peygamberimiz, kendisine ö ğ retilen ezan cü mlelerini davû dî bir sesi olan Hz. Bilâ l’e ö ğ retmesini emir buyurur. Bö ylece Hz. Bilâ l yakı cı sesiyle Medine ş ehrinde ilk ezanı okur. Bilâ l’in ezanı nı iş itir iş itmez baş ta Hz. Ö mer olmak ü zere yirmiye yakı n sahâ bi, koş a koş a mescide gele- rek Abdullah bin Zeyd’in gö rdü ğ ü rü yayı kendilerinin de aynen gö rdü kleri- ni bildirirler. 1 Bö ylece 14 ası rdı r aynı cü mlelerle okunan ezâ n-ı Muhammedi, Peygam- berimizin onayı ve Rabbimizin “(Ey Muhammed! ) Biz senin ş anı nı yü celttik”2 anlamı ndaki â yeti ile bu onayı pekiş tirmesi sonucu bildiğ imiz ş ekliyle- Ezan mü ’minleri namaza ç ağ ı rı cı davet olur. Mü ’minler! İ slâ mî ö lç ü ler, Rabbimizden Peygamberimize, Peygamberimizden insan- lara gelir. İ slâ m Dini’nin ö zü ve ö zeti olan Ezan Allah bilir mü ’minlerin ilâ nı ve birbirlerini kurtuluş a ç ağ ı rı ş ı olacağ ı iç in mü ’minlerden Hz. Peygambere, Hz. Peygamberden Rabbimizin onayı na varan bir ç izgi takip etmiş tir. İ nsanlara mutluluğ a erdirici nizamı nı n ancak İ slâ m Dini olduğ unu mü j- deleyen mü barek bir mesaj olan ezan, bu dinin ö zü nü yansı tan mukaddes bir ç ağ rı dı r. Gerç ekten yü ce dinimiz, Allah’a iman ve itaat ile son ve evrensel elç isi kı l-
1 a) Sü nen-ü Ebû Davud, Bab-ü Keyfi”1-Ezâ n. b) Mü slü manlı kta İ bâ det Tarihi, Tahir Olgun, 2. baskı, sh. 62. 2 İ nş irah, 4.
dı ğ ı Hz. Muhammedi hayat ö nderi edinme esasları na dayanmaktadı r. Bu esas- lar da ezanı mı zı n, “Ben Allah’tan baş ka tapı lacak hiç bir ilah olmadı ğ ı na ş eha- det ederim. Muhammed’in O’nun Peygamberi olduğ unu tasdik ederim. ” anla- mı ndaki, “Eş hedü en lâ ilâ he illellâ h” “Eş hedü Enne Muhammeden Resû lü llah” ifadelerinde ne gü zel aç ı klanmak- tadı r. Dinimizin, Allah’ı n Kurâ nî emirlerine ve yasakları na itaat ederek O’na iba- det etmeye ç ağ ı ran dü sturları nı, dü nya ve â hiret mutluluğ una erdirici kural- ları nı, “Haydin namaza, gelin kurtuluş a” anlamı ndaki: “Hayya ale’s Salâ ti” “Hayye ale’l Felâ hi” cü mleleri, ne vecî z bir ş ekilde aç ı klamaktadı r. Tekrarlanan “Allahü Ekber” tekbir’i ile mutlak ve siyasî hakimiyetin an- cak Allah’a ait olduğ unu pekiş tirerek ilan eden Ezâ n-ı Muhammedi, İ slâ m Toplumu’nun ancak İ slâ m’ı n emirleri ve yasakları na dayalı olabileceğ ini bildi- rir yö nü, ne kadar aç ı k ve kesindir. Her sabah dü nya yeniden kurulurken, gerç eğ i kavrayabilecek insan ka- fası na İ slâ m Dini’ni tanı tan ve bu Hak Din’e iman edilmesine ve kuralları nı n yaş anması na her gü n beş defa davet eden Ezan-ı Muhammedi’nin bu etkin muhtevası ne kadar engindir. Aziz Mü slü manlar! Peygamberimiz ve ilk mü ’minlerin, Mekke kâ firlerinin zulmü ve baskı sı n- dan kurtuldukları yı lda; ilk İ slâ m cemiyetinin teş ekkü lü sı rası nda varlı ğ ı nı ka- zanan ezan, 14 ası rdı r İ slâ m ü lkeleri iç in bir hü rriyet beratı, bü tü n mü ’minler iç in gü ftesi değ iş tirilemez evrensel bir istiklâ l marş ı olmuş tur. Elbetteki, ezansı z İ slâ m cemiyeti, mü ’minler diyarı dü ş ü nü lemez. Ezanla- rı n dinmesi, esaretin ilk canlı ifadesidir. İ stiklâ l Marş ı mı zdaki ş u mı sralar bu gerç eğ i ne gü zel aç ı klamaktadı r. Bu ezanlar ki ş ehâ detleri dinin temeli Ebedî Yurdumun ü stü nde benim inlemeli. Evet, bir istiklâ l marş ı olan ezan, aynı zamanda İ slâ m topluluğ unun ger- ç ekten zaman ö lç ü sü dü r. İ slâ m cemiyetinde gü nler ezanlarla beş ana vakte ay-
255
256 rı lmakta, ezanla baş layan gü n, bu mukaddes ö lç ü ye gö re bö lü mlere ayrı lmak- ta, inananlara bir disiplin ruhu aş ı lamaktadı r. Ezan-ı Muhammedi’nin dinimizdeki engin kudsiyeti dolayı sı yladı r ki, eza- nı ancak onun iç eriğ ine inanan ve ulvî mâ ’nâ sı nı kavrayan akı llı bir mü ’min okuyabilir. Bunun iç indir ki, dinimizde sarhoş un, delinin, henü z mü meyyiz olmayan ç ocuğ un, cü nü b olan kiş inin ezan okumaları mekruhtur. Bir diğ er anlatı mla ona saygı sı zlı k olduğ u iç in gü nahtı r. Bu kimselerin okuyacağ ı Ezan’ı n tekrar okunması gerekir. 3 Dinimizde, Ezanı n okuma ş artları na gö sterilen bu hassasiyet (duyarlı lı k) dinlenilmesi ü zerinde de gö sterilmiş tir. Kur’â n okumakta olan kiş iler de dahil olmak ü zere her mü ’min ezanı derin bir huş u ile dinlemek, Peygamberimizin emri gereğ ince mü ezzinle beraber ezan kelimelerini tekrar etmekle vazifelidir. Bu mevzuda Ş anlı Peygamberimiz ş ö yle buyurmuş lardı r: “Ezanı iş itince mü ezzinin sö ylediğ i kelimeleri siz de sö yleyiniz. ”4 Mü ’min, Ezan’ı dinlerken mü ezzinle birlikte Ezan kelimelerini tekrar ede- cektir. Ancak “Hayye Ales-Salah ve Hayye Alel-Felâ h” cü mlelerini dinlediğ in- de “Gerç ek gü ç ve kudret yalnı zca bü yü k olan Allah’ı ndı r” anlamı nda “Lâ hav- le ve lâ kuvvete illâ billâ hi’1-Aliyyil-Azî m” diyecektir. 5 Mü ’minler! Allah’ı n kudretini, O’nun buyrukları na uymanı n zaruretini, son Peygam- ber Hz. Muhammed’in insanlı k ö nderliğ ini ilâ n eden ve bizleri bu ilahi ç ağ rı nı n gö lgesinde felaha ç ağ ı ran ezanları, imanlı ve sevdalı bir gö nü lle dinleyelim. Ü lkemizin yaklaş ı k yetmiş bin camiinde gü nde beş kez olmak ü zere 350. 000 defa okunan ezanları, hayat yolunda, bizlere sı ratı mü stakimi gö ste- ren hakikat levhaları, ma’siyetler karş ı sı nda ikaz ve tehlike iş aretleri olarak de- ğ erlendirelim. Ezanları aç ı klamaya ç alı ş tı ğ ı mı z kudsî muhtevası yla değ erlendiremeyen- leri bakı nı z Rabbimiz nası l vası flandı rı yor: “Ezanlarla namaza ç ağ ı rdı nı z zaman onu (ezanı ve namazı ) oyun ve eğ lence
3 El-ihtiyar Litelî lil-Muhtar, Bab’ul-Ezâ n. 4 S. B. M. Tecridi Sarih Tercemesi, 2/465. 5 Zâ dü l-Meâ d 2/19.
mevzuu edinenlerin bu tutumu hiç ş ü phesiz akı lları nı kullanamaz kiş iler olmaları yü zü ndendir. ”6 Yü ce Rabbimden cü mlemizi Ezan’lara icabet eden, camilerde birleş en bahtiyar kulları ndan kı lması nı diler, hutbemizi bir hadî sle bitiririm: “Bir mü ’min Ezan’ı iş ittiğ inde; ‘Ben de Allah’ı n birliğ ini tasdik eder, O’n- dan baş ka İ lâ h olmadı ğ ı na, ortağ ı bulunmadı ğ ı na ş ehâ det eder, Hz. Muham- med’in Allah’ı n kulu ve Peygamberi olduğ unu kabul ederim. Ben de Allah’a Rab, Muhammed’e Peygamber, İ slâ m’a Din olarak razı oldum’ derse (kul hak- ları mü stesna) gü nahları affolunur. ”7
257
6 Mâ ide, 58. 7 S. Tirmizi, Hn. 210.
Berat Gecesi
258 Peygamberimizin değ erlerini aç ı klayı cı hadisleriyle yü celeş en ü ç aylar, İ slâ m Dini’ni ö ğ renme ve yaş amaya ö zel bir ö nem verilmesi gereken bir mâ nâ mevsimidir. İ slâ mi ç izgideki gü zel amellerimize kat kat mü kâ fatı n verileceğ i bu bere- ketli mâ nâ mevsiminin mü him bir ö zelliğ i de rahmet ve mağ firet gecelerimiz- den Berat Gecesi’ni ihtiva etmesidir. ..................... gü nü akş amı idrak edeceğ imiz Berat Gecesi, bir mü ’min olarak ö nemsememiz ve değ erlendirmemiz gereken pek yü ce bir gecedir. Hutbemizde bu gecenin kudsiyetini sualler ve cevablar manzumesi iç in- de aç ı klamaya ç alı ş acağ ı z. a) Yü ce Allah insanlar iç in koyduğ u son emirleri ve yasakları nı ihtiva eden Kur’â n-ı Kerim’i Cebrail isimli melek aracı lı ğ ı ile Peygamberi Muhammed’e in- dirdi. Bir ramazan ayı Kadir Gecesi’nden baş layarak yirmi ü ç yı llı k zaman dilimi iç ersinde Hz. Muhammed’e getirdiğ i Kur’â n-ı Kerim’in â yetleri ve sû relerini Cebrail (a. s. ) nereden alı yordu? Zamandan ve mekâ ndan mü nezzeh olan Rabbimiz-den doğ rudan doğ - ruya mı? Yoksa ö zel bir kutsal mekâ ndan mı? Cebrail (a. s. ), Hz. Peygambere indirdiğ i Kur’â n â yetleri ve sû relerini dü n- ya gö ğ ü ndeki bilmediğ imiz ve bilemeyeceğ imiz hususî yerinden alı yordu. Berat Gecesi, Kur’â n-ı Kerim’in ilâ hi bilgilerin mekâ nı olan yedinci gö k-
teki Levh-i Mahfuz’dan Cebrail’in aldı ğ ı dü nya gö ğ ü ndeki ö zel mekâ nı na bir bü tü n halinde indirildiğ i bir gecedir. Bunun iç indir ki Berat Gecesi Kur’â n’la ilgili bir gecedir. Rabbimiz Duhâ n sû resinin ilk ü ç â yetinde bu gerç eğ i ş ö ylece aç ı klar: “Hâ Mim. Gerç ekleri aç ı kç a bildiren bu Kitab’a; Kur’â nı Kerim’e and olsun. Hakikaten biz O’nu mü barek bir gecede indirdik... ”1 b) Dü nyamı zdaki tabiat dü zeninin ihtiş amı nı dü ş ü ndü k mü? Yağ murlar, karlar yağ ar, kası rgalar, zelzeleler vü cuda gelir. Kara toprakta bin bir ç eş it desen renk ve kokuda mahsuller sergilenir. Denizlerde ve karalarda muhtelif cins balı klar ve hayvanlar doğ ar ve ö lü r. İ nsanlarda da doğ umlar ve ö lü mler birbirini takip eder. Yerkü remizdeki bü tü n bu olaylar programlı mı dı r? Bu hâ diselerin dü zenleyici vazifeleri var mı dı r? Sayı lamayacak kadar ç ok ve muhtelif olan bu olguları n plâ nı ve vazifeleri mevcutsa plâ nı n hazı rlandı ğ ı, vazifelerin belirlendiğ i bir zaman var mı dı r? Mü ’minler! Bü tü n olaylar Kader Programı iç inde yı llı k plâ nlar halinde programlı dı r. Vazifelileri de meleklerdir. Berat Gecesi de gelecek bir yı l iç inde doğ um, ö lü m, rı zı klar ve tabiat olay- ları gibi vü cuda gelecek bü tü n olayları n programlandı ğ ı zamandı r. Anlaş ı laca- ğ ı ü zere gelecek bir yı lı mı zla ilgili hayat programı mı zı n dü zenlendiğ i gecedir. Rabbimiz, bu gerç eğ i ş ö yle aç ı klar. Duhan sû resi â yet 31: “(O gece ö yle bir gecedir ki) her hikmetli iş katı mı zdan bir emirle o zaman programlanı r... ” c) Toplum hayatı yaş ayan insanlar arası nda aracı lı ğ ı red olunmayan, is- tekleri geri ç evrilmeyen dostlar vardı r. Acaba Allah katı nda aracı lı ğ ı red olunmayan, isteğ i kabul gö ren kullar var mı dı r?
1 Mü barek gecenin ve aç ı klanan ö zelliklerinin Kadir gecesi ile ilgili olması da muhtemeldir.
259
260 İ nsanlar arası iliş kilerde, ö zellikle karş ı lanabilecek taleplerin geri ç evril- mediğ i ö zel zamanlar vardı r. Acaba Allah katı nda taleplerin karş ı landı ğ ı kutsal zamanlar var mı dı r? Bü tü n insan toplumları nda suç luları n salı verildiğ i genel af gü nleri kabul edilmektedir. Acaba Allah katı nda gü nahkâ rlar iç in tarihi belirli af gü nleri ve gecele- ri var mı dı r? Allah katı nda aracı lı ğ ı red olunmayan, isteğ i mutlaka kabul gö ren kullar elbette vardı r. Yü ce Peygamberimiz Hz. Muhammed bu kulları n baş ı ndadı r. O’nun ka- bul olunan ve bizimle ilgili bulunan duaları ndan biri ve bizim iç in en ö nemli olanı da Berat Gecesi hatı rası nı taş ı r. Ç ü nkü Peygamberimiz Ş abanı n 13. gecesi ü mmeti hakkı na ş efaat istemiş, bu ş efaatin ü ç te biri verilmiş tir. 14. gecesi yine istemiş, ü ç te biri daha veril- miş tir. 15. gecesi olan Berat Gecesinde de talep etmiş, ü rkek, devenin sahibin- den kaç tı ğ ı gibi Allah’a kulluktan kaç anları n dı ş ı nda O’na bü tü n ü mmetine ş e- faat etme hakkı nı n tamamı verilmiş tir. 2 Saygı değ er Mü ’minler! Bü tü n geceler duâ ları n kabul edileceğ i zaman birimleridir. Ne var ki Allah katı nda isteklerin ö zellikle kabul gö receğ i mukaddes zamanlar da vardı r. Berat Gecesi bu kudsi zamanlardan biridir. Peygamberimiz bu gerç eğ i ş ö y- le aç ı klı yor: “Ş aban ayı nı n yansı gecesi olduğ unda (Berat Gecesi olan) bu geceyi ibâ detle geç iriniz. Ertesi gü nü de oruca kalkı nı z. Zira (her gece olduğ u gibi ) bu gece de Hz. Allah gü neş in batı ş ı ile dü nya se- ması nı rahmeti ile kuş atı r da tan yeri atı ncaya kadar (kulları na) ş ö yle buyurur: - Gü nahları nı n bağ ı ş lanması nı isteyen yok mu? Onu bağ ı ş layayı m. Rı zı k taleb eden yok mu? Onu rı zı klandı rayı m. Bir hastalı ğ a tutulup da ş ifa dileyen yok mu? Ona sı hhat ve afiyet bahş e- deyim. ”3
2 Alû sî, Ruhul-Meani, Duhan 3, 25/112. 3 Tac, 2/93.
d) Allah katı nda tarihi belli af gü nleri ve geceleride vardı r. Berat Gecesi bu gecelerden biridir. Peygamberimiz ş ö yle mü jdeliyor: “Ş aban ayı nı n yarı sı gecesi (olan Berat Gecesi) nde Allah mağ fireti ile zu- hur eder de kendisine ortak koş an, kin tutmakta devam eden, haksı z yere ca- na kı yan(ve bu gü nahları ndan tö vbe edip af dilemeyenler)den baş ka bü tü n mü minleri bağ ı ş lar. ”4 Muhterem Mü ’minler! Dini ö lç ü lerle ö nemini aç ı klamaya ç alı ş tı ğ ı mı z Berat Gecesi, Kadir Gecesi gibi yı lı n gü nleri arası nda devreden ve kesin olarak bilinmeyen bir gece değ il- dir. O, kati olarak bilinen ve Ş aban ayı nı n on dö rdü nü on beş ine bağ layan ge- cedir. Bu sebeple belirli olan bu gecemizi kutlama programı nı da ş ö ylece be- lirleyebiliriz: a) Peygamberimiz her kameri ayı n 13. 14. ve 15. gü nlerini oruç tutar ve oruç tutulması nı ö ğ ü tlerdi. Berat gecesi gü nü nden bir gü n ö ncesi Ş aban ayı nı n 13. gü nü olduğ undan mü mkü nse o gü n oruca baş lamalı, 14. gü n olan Berat gecesi gü nü nü ve 15. gü n olan Berat Gecesi sonrası gü nü nü de oruç la geç irmeliyiz. b) Berat gü nü ve gecesi namazları nı mutlaka cemaatle kı lmalı yı z. c) Ana-baba gibi bü yü kleri ziyaret etmeli, duâ ları nı almalı yı z. d) Duâ ları n kabul olunduğ u inancı yla Berat gecesi ç ok ç ok duâ etmeliyiz. e) Ayrı ca Kur’â n okumalı, zikir yapmalı, gece namazı na kalkmalı yı z. Berat kandilinizi tekrik eder, sı hhat ve afiyet iç ersinde daha nice nice kan- dilleri idrak etmenizi Yü ce Allah’dan dilerim.
4 Tac, 2/93, Ruhul-Meani, Duhan 3, 25/111.
261
Ramazan Mektebi
262 Ramazan ayı mü ’minler iç in bir eğ itim ve ö ğ retim ayı dı r. Bu ay ibadetler ve hayı rlar iç in ö zel ve verimli bir aydı r. İ slâ m Dini’nin kaynağ ı nı oluş turan Kur’â n-ı Kerî m’in, Cebrail isimli melek aracı lı ğ ı ile, Ş an- lı Peygamberimiz Hz. Muhammed’e indirilmeye baş landı ğ ı, hatı ralı bir aydı r. Ana ibadetlerimizden olan Orucun kendisinde farz kı lı ndı ğ ı aydı r. Kurâ n inanmakla ve yaş amakla yü kü mlü olduğ umuz İ lahi Kitap’tı r. Oruç ise Bu Yü ce Kitab’ı n ç izgisinde yaş abilmek iç in muhtaç olduğ umuz Takva’ya bizi erdirecek mekteptir. Rabbimiz Bakara sû resinin 185. â yetinde farz kı ldı ğ ı orucun bu ayda tu- tulması nı ş ö ylece emretmiş tir. “Ramazan Kur’â n’ı n kendisinde indirildiğ i aydı r. Kur’â n, insanları Allah’ı be lirlediğ i dosdoğ ru yola iletir. Bu yolun belgelerini ve Hak ile batı lları n ayı rı cı ö lç ü lerini verir. Sizden her kim Ramazan ayı nda hazı r bulunursa o ayı oruç tutsun... ” Muhterem Mü ’minler! Gerç ekten dü ş ü nü r bir cemiyetç i olarak Ramazan ayı nı incelediğ imizde, onun dü nyamı zı n amelî eğ itim yaptı ran ç ok gü ç lü bir mektebi olduğ unu gö - rü rü z. Bu yü ce mektebin genelde İ slâ mi emirler ve yasaklar ve ö zelde oruç, na- maz, zekâ t, fitre, Kur’â n okumak ve dinlemek ve ç okca zikir yapmak gibi mü f- redatı nı uygulayan, geç miş on bir ayı n muhasebesini yapan ve gelecek on bir aya bedenen ve ruhen hazı rlanan ve bö ylece İ slâ m Dini’nin hayat dü sturla- rı nı yaş ama aş kı yla dolan mü ’minler Yü ce Mevlâ mı zdan rahmet ve rı za dip- loması alı rlar.
Ramazan mektebinde değ inilen bu olumlu neticeyi alabilmek iç in Rama- zan eğ itiminin tek hedefi, mü ’min hayatı nı n biricik gayesi olan ibâ detlerle, ciddî bir İ slâ m insanı olarak kaynaş mak lâ zı mdı r. Mü ’minler!
İ bâ det; Yü ce Rabbimizin namaz, oruç, zekâ t, hac, Hakk’a ç ağ rı, mü ’minlerle beraberlik, adalet ve cihad gibi her bir emrini uygulamaktı r. Peygamberimi- zin ö ğ ü tlediğ i, af merhamet, tevazu, sevgi ve saygı gibi ahlâ kî gü zellikleri ya- ş amaktı r. Faiz, zina, iç ki, kumar, bencillik, zulü m, riya ve yalan gibi ilâ hî ya- saklardan sakı nmaktı r. Hayatı nı n her bir safhası nda gerç ekleş tirmekle emrolunduğ u ibâ det haya- tı nı mü ’min husû siyle Ramazan ayı nda tabiî leş tirecektir. Dinimizin, tatbik et- mediğ i emirlerini î fa etmek, kaç ı nmadı ğ ı yasakları ndan sakı nmak iç in nefsini kontrol altı na alarak ciddî bir eğ itime tâ bi tutacaktı r. Mevzuumuzu mü ş ahhas misallerle aydı nlatalı m:
a) Bir ç ok mü ’min kardeş imiz ç ocukluk ve genç lik yı lları nda terbiye edil- mediğ i veya tembelliğ i ve gayesiz yaş amayı meslek edindiğ i iç in en bü yü k kul- luk gö revimiz olan namazı kı lmamaktadı r. Namaz, insanı Allah’a bağ layan, İ slâ m’a gö re yaş ama gü cü nü ve zevkini kazandı ran pek feyizli bir ibâ dettir. Namaz kı lmayanları mı z Ramazanda mü kellef oldukları manevî eğ itimin ilk gereğ i olarak derhal namaza baş lamalı nefislerine bu gü zel ibâ deti alı ş tı r- malı dı rlar. b) Mü ’minlerin bir kı smı zekâ tları nı vermemekte, akrabaları iç inde â ciz olanlara nafaka vermek mü kellefiyetinden kaç ı nmaktadı rlar. Kur’â n’ı n ve Sü n- net’in pek ç ok olan yardı m etme emirlerinden yü z ç evirmektedirler. Peygam- berimizin ifadesiyle yalnı z muhteris nefisleri ve aileleri iç in kazanan manen al- ç aklar gurubuna girmektedirler: Yü ce Peygamberimizin ifadesiyle yapı lan bir iyiliğ e asgari yetmiş kat mü kâ fatı n verileceğ i bu mü barek eğ itim ayı nda, mü ’minler nefislerinin ihti- rasları nı yenmeye, cimrilik duyguları nı gidermeye ç alı ş malı dı rlar. Yardı m et- meyi bir vicdan zevki ve iman neş esi haline getirmenin terbiyevî mü cadelesi- ni vermeli, ilk ö nce de vermeye zekâ ttan baş lamalı dı rlar.
263
264 Saygı değ er Mü ’minler! c) Ferdî, ailevî ve iç timaî hayatı mı zda, sanat, ticaret ve memuriyet haya- tı mı zda gö stermekle mü kellef olduğ umuz samimiyet, doğ ruluk, sö ze ve sö z- leş melere bağ lı lı k, hoş gö rü rlü k ve sabı r gibi İ slâ mî ahlâ k değ erlerini gereğ i ş e- kilde yaş amayan mü ’minler de bu ü stü n sı fatlarla vası flanabilmek iç in Rama- zan eğ itimi ile iradelerini terbiye etmeye ç alı ş malı dı rlar. d) Bazı zayı f iradeli mü ’minler Allah’ı n ve Peygamberinin yasak kı ldı ğ ı iç - ki, kumar, zina, faiz, karaborsacı lı k, rü ş vet, yalan ve kin gibi haramları, bile bile yapmaktadı rlar. Bir ç ok mü ’minler de dü nyaları ve â hiretlerine faydalı olmayan sigara, aş ı rı derecede sportif faaliyet, meş ru da olsa eğ lenceye dü ş kü nlü k, faydası z konuş ma gibi ibtilaları n mahkû mu olmaktadı rlar. Ramazan bir eğ itim ayı olduğ u iç in bu gibi kusurları ve faydası z itiyad- ları olan mü ’minler bu mü barek ayı nefisle cihâ d mevsimi bilmelidirler. Sö -
|
|||||||
|