|
|||
Anonim Halk EdebiyatıHece ö lç ü sü nü esas alan ü rü nlerle, atasö zü, destan, masal, hikâ ye, efsane, fı kra, ninni, tü rkü, bilmece, mani, ağ ı t gibi sö yleyenini genellikle belirleyemediğ imiz sö zlü ü rü nler " anonim halk edebiyatı " adı altı nda toplanmaktadı r. Tamamen sö zlü bir edebiyattı r. Ü rü nler sö zlü yolla oluş ur; yine ağ ı zdan ağ ı za aktarı larak yayı lı r.
Mâ nilerin ilk iki dizesi uyağ ı doldurmak ya da temel dü ş ü nceye bir giriş yapmak iç in sö ylenir. Temel duygu ve dü ş ü nce son dizede ortaya ç ı kar. Baş lı ca konusu aş k olmakla birlikte bunun dı ş ı nda tü rlü konularda da yazı labilir.
Le beni eyle beni İ pek yorgan dü reyim Elekten ele beni Aç koynuna gireyim Alacaksan al artı k Aç ı ldı kç a ö rt beni Dü ş ü rme dile beni Var olduğ un bileyim
Birinci dizesi yedi heceden az olan mâ niler de vardı r. Dizeleri cinaslı uyaklarla kurulduğ u iç in bö yle mâ nilere " Cinaslı Mâ ni" ya da " Kesik Mâ ni" denir.
Bugü n al Sü rü ne Ş â d edersen bugü n et Ardı ndaki sü rü ne Can alı rsan bugü n al Ben bir kö rpe kuzuyum Al kat beni sü rü ne Beni bö yle yandı ran Sü rü m sü rü m sü rü ne
TÜ RKÜ : Tü rlü ezgilerle sö ylenen anonim halk ş iiri nazı m biç imidir. Sö yleyeni belli tü rkü ler de vardı r. Halk edebiyatı nı n en zengin alanı dı r. Anadolu halkı bü tü n acı ları nı ve sevinç lerini tü rkü lerle dile getirmiş tir.
Tü rkü iki bö lü mden oluş ur. Birinci bö lü m ası l sö zlerin bulunduğ u bö lü mdü r ki buna " bent" adı verilir.
İ kinci bö lü m ise bentlerin sonunda yinelenen nakarattı r. Bu bö lü me " bağ lama" ya da " kavuş tak" denir.
Tü rkü ler, genellikle yedili, sekizli, onbirli hece kalı pları yla yazı lmı ş tı r. Konuları ç ok değ iş ik olabilir. Ninniler de bu gruptandı r.
Sö ğ ü dü n yaprağ ı narindir narin İ ç erim yanı yor dı ş arı m serin bent Zeynep 'i bu hafta ettiler gelin
Ş iirini, aş k, doğ a, kahramanlı k gibi konularda, sazı yla birlikte sö yleyen ş airlere İ slâ m’dan ö nce “ozan”, “baksı ”, “kam” denilirken, İ slâ m’ı n kabulü nden sonra “â ş ı k” ya da “saz ş airi” denmiş tir. Â ş ı k, bir yö nü yle eski destan (epope) geleneğ i sü rdü ren, ama baş ka bir yö nü yle, adı nı n da belirttiğ i gibi “sevda ş iirleri” (lirik tü rden ş iirler) sö ylemekle gö revlenmiş bir sanatç ı dı r. Bu â ş ı kları n oluş turduğ u edebiyata da “â ş ı k tarzı Tü rk edebiyatı ” denir. Â ş ı k tarzı Tü rk edebiyatı (ş iiri), Anadolu’da XVI. yy. dan sonra -daha ö nce de var olması na rağ men- anonim halk ş iirinin etkisinde geliş en ve saz ş airlerinin meydana getirdiğ i bir edebiyattı r. Ö nceleri anonim halk ş iirinin etkisinde ve dili sade iken zamanla klâ sik ş iirin etkisine girmeye baş lamı ş ve dili de buna paralel olarak kı smen sadeliğ ini kaybetmiş tir. Â ş ı k edebiyatı ş iirden ibarettir. Bu ş iir din dı ş ı bir ş iirdir; â ş ı k da denilen ş airlerin kopuz, bağ lama, cura, tambura eş liğ inde sö yledikleri sö zlü -besteli edebiyat tü rü dü r. Geliş me alanları arası nda kahvehaneler, asker ocakları, kervansaraylar, bozahaneler, tekkeler, konaklar vardı r. Halk â ş ı ğ ı sö zü nü n yerine " halk ozanı " ifadesi de kullanı lı r. Halk â ş ı kları hemen her konuda sayı sı z eserler bı rakmı ş lardı r. Bu ü rü nlerin ö nemli bir bö lü mü okuma yazma bilmeyen â ş ı klarca irticalen sö ylendiğ i iç in unutulmuş bir bö lü mü de cö nklerle, yazı lı olarak korunmuş tur. Â ş ı k, Tü rk Halk Edebiyatı nda XVI. yy’ı n baş ı ndan itibaren gö rü len ş air tipidir. Â ş ı ğ ı n ş airlik gü cü nü rü yası nda pirin sunduğ u “aş k badesini” iç mekle ve “sevgilisinin hayalini” gö rmekle kazandı ğ ı na inanı lı r. Rü yada genellikle â ş ı k adayı nı n karş ı sı na bir sevgili veya saz ç ı kmaktadı r. Rü yaları n sü sü ak sakallı bir derviş ve bazen bir bazen ü ç dolu bardaktı r. Bardağ ı n rü yada tas hâ linde gö rü lmesine de sı k sı k rastlanı r. Ozanlara rü yada sunulan tasları n iç indeki mayilere “aş k dolusu” denir. Fars Edebiyatı ’nı n etkisiyle bâ de adı nı da almaktadı r. Bunlar; erlik, pirlik ve aş k badesi diye adlandı rı lı rlar. Â ş ı klar, saz ş airliğ ini usta â ş ı kları n yanı nda ö ğ renir, sonra onlardan mahlâ s alarak diyar diyar gezmeye, ellerinde saz ş iirler sö ylemeye baş larlar. Â ş ı kları mı z genellikle bir usta â ş ı ğ ı n yanı nda yetiş irler. Ondan hem usta deyiş lerini hem de sanatı n icrası na iliş kin yol ve yö ntemleri ö ğ renirler. Â ş ı k meclislerinde, kahvelerde bu ustaları n sanatları nı icra ediş biç imlerini yeterince kavradı ktan sonra, ustalaş an ozanlarda kendilerine ç ı rak alı rlar ve gelenek bu ş ekilde devam eder. Â ş ı k, bilgi, duygu ve becerisini yaptı ğ ı atı ş malarda gö sterir. Atı ş malardaki amaç; yarı ş mak ve kazanmaktı r. Atı ş malarda en az iki â ş ı k karş ı karş ı ya gelir. Mecliste bulunan saygı n bir kiş inin ya da usta bir ozanı n ayak sö ylemesiyle atı ş ma baş lar. Ayağ a uygun dö rtlü k sö yleyemeyen â ş ı ğ ı n yenilgisiyle atı ş ma sona erer. Â ş ı k Edebiyatı nı n baş lı ca unsurları ndan birisini hikâ ye anlatma oluş turur. Saz ş airleri iç erisinde geleneğ e bağ lı olanları n ç oğ u â ş ı k meclislerinde hikâ ye anlatı rlar. Bir kı sı m usta saz ş airleri ise, bir yandan usta malı halk hikâ yeleri anlatı rken bir yandan da kendi dü zdü kleri hikâ yeleri anlatı rlar. Ç ı ldı rlı Â ş ı k Ş enlik, Erciş li Emrah, Sabit Mü dami geleneğ e bu yanı yla katkı da bulunmuş saz ş airleridir. Tunguzları n, “ş aman”; Moğ olları n ve Boryatları n “bo” veya “bugue”; Yakutları n “oyun” (ouioun); Altay Tü rklerinin “kam”; Samoyetlerin “tadibei”; Finovaları n “tietoejoe” (bakı cı ); Kı rgı zları n “baksı /bakş ı ”, Oğ uzları n “ozan” dedikleri ve halk arası nda bü yü k bir yer ve ehemmiyetleri olan bu temsilciler, toplumun yaş am biç imlerini dü ş ü nce ve duyguları nı, olaylara bakı ş aç ı ları nı ş iirleriyle dile getirmiş lerdir. Aş ı klı k geleneğ i Anadolu coğ rafyası nda bugü n de canlı olarak yaş atı lmaktadı r. Â ş ı k tarzı Tü rk ş irinin nazı m ş ekil ve tü rleri ş unlardı r:
|
|||
|