|
|||
b) Ailevi cihâd
Her mü ’min iç in cihâ d; ikinci derecede aile yuvası nda baş lar. Devrimiz- de eş lerimiz, ç ocukları mı z ve ö z kardeş lerimiz İ slâ m dı ş ı hayatı n yı kı cı tesirle- ri altı ndadı r. Ç ü nkü eğ itimimiz yetersiz olup İ slâ m insanı yetiş tirme gayesin- den yoksundur. Sinema, tiyatro, ’radyo, televizyon ve bası n gibi kurumlar ise Hakk’a yö nlendirici olmak bir tarafa, Batı l’lara yö nelticidir. Ailevî hayatı mı zda zevcemize ç ocukları mı za ve kardeş lerimize, İ slâ m’ı gerç ekten yaş ayan bir Mü slü man olarak ö rnek olacağ ı z. Onları, Hak dinimize bağ lamak iç in her tü rlü mü spet usulü deneyeceğ iz. Ç ocukları mı zı ve genç kardeş lerimizi ı srarla ve gö nü l alı cı bir telkin eda- sı yla irş ad edeceğ iz. Hususî yle beş vakit namaz kı lmaları na ve Mü slü manca ö rtü nmelerine iti- na gö stereceğ iz. Gerekli kitap ve mecmuaları okutmaya ç alı ş acağ ı z. Okuya- cakları mektepleri istiş are ile tesbit edeceğ iz. Onlar iç in duâ edeceğ iz. Erkek ç ocukları mı zı bizzat vaaz, konferans ve cuma namazları na gö tü recek, Mü slü -
3 C. Sagir, (Allahü mme) bö lü mü. 4 Selâ met Yolları, A. Davudoğ lu, 4/88.
man genç lerle irtibatları nı sağ layacak, dinî ve millî kü ltü re hizmet eden teş ek- kü llerde vazife almaları na gayret edeceğ iz. Hanı mları mı zı n bilgilerini arttı rmaya ç alı ş acak, inanç lı, namazlı, ö rtü lü, tutumlu bir anne olarak ç ocukları na ö rnek olmaları zaruretini anlatmaya gay- ret gö stereceğ iz. Rabbimiz, Tahrim sû resinin 6. â yetinde nefsimizi ve ailemizi Cehennem, adabı ndan korumamı zı emretmektedir. Elbetteki, biz bu koruma faaliyetiyle vazifemiz olan cihâ dı yapmaya ç alı ş acağ ı z. Yü ce kitabı mı z Kur’â n-ı Kerî m’de; [“Ailene ve ç ocukları na namazı em- ret... ” “Yakı n akrabanı Allah’ı n azabı ile korkut. ”]5 gibi, Peygamberimizin aziz ş ahsı nda mü ’minler zü mresine mü kellefiyet yü kleyen emirler, bu nevî cihâ dı n, vazifemiz olduğ unu bildirmektedir.
c) İ ç timaî (sosyal) cihad 95
Biz mü ’minler İ slâ m Dini’ni ö ğ renip ö ğ retmekle mü kellefiz. Cemiyetimiz- deki İ slâ m dı ş ı kurumları, kâ firlik ve mü nafı klı k akı mları nı tanı yı p tanı tmak- la yü kü mlü yü z. Ö z ifadeyle Hakk’a ç ağ ı rmak, Batı l’lardan sakı ndı rmakla va- zifeliyiz. İ ç timaî hayattaki cihâ d ameliyemiz, yukarı da aç ı klanan nefisle ve aile bü nyesindeki cihâ dı mı zla baş layacaktı r. Devrimizin ş artları na gö re bu vazifemizi yapabilmek iç in de kü ltü rlü in- sanlar ve İ slâ m bilginleri yetiş tirmeye ç alı ş mak, ç eş itli mecmualar, gazeteler ç ı karmak ve yaş atmak, film ş irketleri tesis etmek, yurtlar inş a etmek, İ slâ m’ı bir hayat nizamı olarak sunan eserler neş retmek, kü tü phaneler aç mak, bro- ş ü rler dağ ı tmak, vaazlar, konferanslar verdirtmek mecburiyetindeyiz. Ç eş itli hayı r cemiyetlerinde vazife almak, ç alı ş maları mı zla ç evremizi bu nevi faaliyetlere iş tirak ettirmek, cemiyette etkinlik kazanabilmek iç in gerek- li mü esseseleri kurmak ve bu kurumları maddî ve manevî bakı mdan destek- lemek zaruretindeyiz. Yukarı da ö zetlediğ imiz gö revlerimiz yanı sı ra bir ana iç timaî cihad vazifemiz daha vardı r ki o da sunacağ ı mı z hadî sin ç izdiğ i doğ - rultuda atı lı mlar yapmaktı r.
5 Taha, 132, Ş uara, 214.
Peygamberimiz ş ö yle buyururlar: “Sizden biriniz ç irkin bir davranı ş, zararlı bir iş, yı kı cı bir kurum gö rü rse onu bizzat uğ raş ı vererek dü zeltsin. Buna gü ç getiremezse (sö zlü ve yazı lı olarak) mü cadele versin. Buna da gü cü yetmezse kalbiyle (nefret beslesin. Nası l gü ç kazanabi leceğ ini, nerede, ne zaman ve nası l karş ı ç ı kacağ ı nı dü ş ü nsü n. Kalple mü cadele ise, cihadı n en zayı f ş eklidir.. ”6 Mü ’minler! “Dinin sü tunu namaz, en yü ksek noktası cihâ ddı r. ”7 buyuran Peygambe- rimiz, diğ er bir sö zlerinde de ş ö yle buyurmuş lardı r: “... Sizler cihadı terkettiğ iniz zaman Allah ü zerinize ö yle bir aş ağ ı lı k salar ki dininizin yü klediğ i cihâ da dö nü nceye kadar hiç bir gü ç onu gideremez. ”8 Biz nefsimizle cihâ d yapmadı ğ ı mı z, ailevî hayatı mı zı cemiyetin yı kı cı ce- reyanları na aç ı k bı raktı ğ ı mı z ve Hakk’a ç ağ ı rı p, Batı l’larla mü cadele etmediğ i- miz iç in, bir diğ er anlatı mla iman temeline dayalı demokratik katı lı m gö revi- 96 mizi yapmadı ğ ı mı z iç in zillete mahkû m olduk. Amellerimiz; bö ylesi inanç sı z, faziletsiz, bâ tı l bir hayata yö nlendirdiğ i iç in, cahilî bir yaş ayı ş ı n iç ine dü ş tü k. Suç lu aramaya, hataları mı zı dinimize inanmayan zü mrelere yü klemeye ç alı ş mayalı m. Suç lu, inandı ğ ı nı yaş amak ve yaş atmakla mü kellef olan bizle- riz. Hutbemizi Kur’â n-ı Kerim’den mevzuumuzla ilgili â yetlerle bitiriyorum: “(Ey Peygamber Sö yle! ) Ey İ man Edenler! Sizleri elem verici azaptan kurtaracak bir kazanca yö nelte yim mi? Allah’a ve Onun Peygamberi Muhammed’e imanı nı zda sebat eder, malları nı zla ve canları nı zla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğ er bilirseniz cihâ d sizin iç in ç ok ha yı rlı dı r. Bunu yaparsanı z, Allah gü nahları nı zı bağ ı ş lar ve sizi altı ndan ı rmaklar akan cennetlere, Adn Cennetleri’nde hoş yerlere koyar. Bu ise bü yü k kurtuluş tur. ”9
6 Et-Tac, 1/29. 7 Et-Tac, 2/50. 8 Bulû ğ ul-Meram, Babur-Rı ba. 9 Saf, 11-12.
Kur’â n’da ve Gü nü mü zde Yahudi1
Tarih, insanlı ğ ı n tecrü belerini sergileyen ve dü ş ü nü r topluluklar iç in, hâ le ve geleceğ e ı ş ı k tutan bir ilimdir. Bunun iç indir ki, Kur’â n-ı Kerî m, tarihî ası r- lar iç erisinde yaş amı ş ve Peygamber tebligatı na muhatap olmuş milletlerin ha- yatı ndan ibret verici misâ ller verir. Bu canlı misaller tablosu iç erisinde, beş erî 97 saadetin, ı zdı rap ve sapı klı ğ ı n ana unsurları nı gö sterir. Bö ylece, belirli ö rnek- ler ı ş ı ğ ı nda Hakk’a ç ağ ı rı r, Batı l’lardan sakı ndı rı r. Kur’â n-ı Kerim bahse konu ettiğ i milletler iç ersinde ö zellikle Yahudileş en İ srail Oğ ulları ü zerinde durur. Peygamberler katili olarak vasfettiğ i bu mille- tin tarihinden ö rnekler verir. 2 Kendilerine gö nderilmiş olan Peygamberleri- ni inkâ r ve onlara isyanları sebebiyle bu milletin varlı ğ ı na sinmiş olan zulü m, entrika ve anarş iye dikkati ç eker. Mü ’minlere, en bü yü k dü ş manlı ğ ı n Yahudi- lerden geleceğ ini de aç ı kç a bildirir. Maide Sû resi  yet 82: “Andolsun ki, iman edenlere dü ş manlı k bakı mı ndan insanları n en ş iddetlisi ola rak, yahû dileri ve Allah’a ortak koş anları bulacaksı n... ” Bü tü n insanlı ğ a gö nderilen son Peygamber Hz. Muhammed’in peygam- berliğ ini azgı nlı kları sebebiyle yalanlayan bu millet, İ slâ m Dü nyası yanı sı ra olduğ u gibi, bü tü n milletlerce de nefretle anı lan bir ı rk olmuş tur.
1 Cuma Mesajları kitabı mı zdan Yahudî leş me Zaafı mı z adlı mesajı mı zı n okunması nı tavsiye ederiz. 2 Bakara, 61.
Muhterem Mü minler! “Milletlerin servetini yiyeceksiniz. ”3 gibi, muharref Tevrat’tan aldı kları emirler; “Yahudi olmayan her insandan ç alı nan her ş ey meş rudur. Yahudilerden gayrisi, sadece birer hayvan hatta birer hı nzı rdı r. Yahudi olmayanı n malı ve canı, Yahû di’ye helâ ldir. ”4 gibi bü tü n insanlı ğ ı Yahû di’ye uş ak olarak sunan Talmut’un5 verdiğ i direktiflerle insanlı ğ a yaklaş an bu milletin gerç ek ç ehresi- ni tanı mak, Mü ’minlerin mukaddes vazifesidir. Amerika ve Batı Avrupa ü lkelerinin desteğ inde Filistinli Mü slü manları n ç alı nmı ş toprakları ü zerinde kurulan İ srail Devleti mü stesna Yahudiler 2000 yı ldı r vatansı z yaş amı ş lar, fakat inhisarcı din ve ı rk gö rü ş leri ile bir millet ola- rak yaş ama vasfı nı daima sü rdü rebilmiş lerdir. Yahudiler vatansı z oldukları, en bü yü k silâ h ve gü ç olarak zekâ, sanat ve parayı kabul ettikleri iç in ilmî ç alı ş mayı ve sanat faaliyetlerini esas almı ş lar ve 98 ticareti meslek edinmiş lerdir. Dü nyamı zı n meskû n olan her bö lgesine de gö ç eden Yahudiler, iç erisinde yaş adı kları her milletin bü nyesini kemirmiş ler, nef- ret tohumları m ekmiş ler, bu yü zden tarih boyunca sü rgü nlere ve cezalara ma- ruz kalmı ş lardı r. Din, ahlâ k ve adalet anlayı ş ları yalnı z kendilerine has olan, muharref Tev- rat dini mü stesna, bü tü n dinlere karş ı olan bu millet, insanlı ğ ı muzdarip kı lan bü tü n rejim ve cereyanları n da kâ ş ifi olmuş tur. Pozitivist Felsefe, Darvinizm, Frö ydizm, Sö mü rü cü Kapitalizm ve insanlı - ğ ı kö leleş tiren Komü nizm, Yahû diliğ in yavrusu olmuş tur. Baş ta Amerika olmak ü zere, pek ç ok ü lkede, iktisadî hakimiyeti ellerine geç irmiş lerdir. Beynelmilel Siyonizm ve onun emrindeki muhtelif kurumları n yardı mı ile ç ok sayı da memleketin yö netim mekanizması na da nü fuz edebil- miş lerdir. Mü slü manlara ilk kö klü darbeyi, Hz. Osman zamanı nda vurarak mü ’min- ler arası nda elî m facialar doğ uran Yahû dilerin tarih boyunca millî bü nyemiz iç erisindeki yı kı cı lı ğ ı nı ve mevcut durumunu bilmemiz mutlak bir zarurettir.
3 Tevrat, İ ş aya Kitabı, Bab, 61, Cü mle 6. 4 Gizli Devlet, Cevat Rı fat Atilhan, 4. Baskı. sh. 24. 5 Hahamlar tarafı ndan vü cuda getirilen Talmut, Tevrat’ı n ş erhi ve izahı mahiyetinde olup, Ahd-i Atik’in zeyli ve tekmilesidir.
16. ası rda, entrikacı ve karaborsacı tutumları dolayı sı yla İ spanya’dan ko- vulan Yahû diler, Kanunî Sultan Sü leyman devrinde Osmanlı Devleti sı nı rları iç erisine kabul edilmiş lerdir. Bir lü tuf olarak kabul edildikleri Osmanlı Devle- ti bü nyesine zararsı z bir kitle olarak giren fakat devlet zayı fladı kç a da ö ldü rü - cü bir veche gö steren Yahû dî ler Osmanlı maliyesine ilk darbeyi hileli akç e ih- dası suretiyle vurmuş lardı r. Zayı f ş ahsiyetlerin ihtirasları nı tahrik ederek dev- let mekanizması na rü ş veti sokmuş lar ve geliş tirmiş ler, bö ylece idaredeki sar- sı lmaz adalet ruhunu zedelemiş lerdir. Aslı mı za dö nme aş kı nı sö ndü ren, batı kü ltü rü nü yü celten ve taklidicili- ğ e yö nelten yı kı cı fikirleri Osmanlı Devleti bü nyesine sokmakta en bü yü k ro- lü oynayan Yahû diler, siyasî ve iktisadî tahribatları nı gö ren ve engelleyen II. Abdulhamid’i cahil ve muhteris yerli masonlar eliyle tahttan dü ş ü rmü ş lerdir. Yahudiler, yı kı lması na ç alı ş tı kları Osmanlı İ mparatorluğ unun parç alan- ması ndan sonra da durmamı ş lardı r. Yakı n tarihimiz boyunca milletimizin di- nini, ahlâ kı nı, milli kü ltü rü nü ve maddî varlı ğ ı nı n temeli olan iktisadı nı kun- 99 daklamaya devam etmiş lerdir. Bü tü n dü nya ü lkelerinde olduğ u gibi, Tü rkiye’mizde de, Yahû diler, ha- kim oldukları sermayeleri kendi varlı kları nı hissettirecek isimler altı nda kati- yen gö stermezler. Ş irket isimlerini veya kendi milletlerinden olmayan ortakla- rı nı paravana olarak kullanı rlar. Millî yatı rı mları n en bü yü k dü ş manı ve sabotajcı sı olan ve ticâ ret hayatı - nı faiz ve karaborsacı lı ğ a istinad ettiren Yahû diler, bulundukları her cemiyet- te, ekonomik krizlerin de baş amili olmuş lardı r. Kitlelerin dü ş ü nememesi, Yahû di emperyalizmini gö rememesi, iç indeki durumun vahâ metini kavrayamaması iç in de Yahû diler bası n yoluyla kitleleri ellerinde tutmaya ç alı ş ı rlar. İ ç lerinde yaş adı kları milletlerin bü nyesinde, aile hayatı nı yı kmayı, sanatı bayağ ı laş tı rarak edebiyatı mü stehcen ve ş ehevî bir kalı ba dö kmeyi, mukaddes değ erleri tahrip etmeyi, lü ks ve israfı teş vik etmeyi, ç eş itli nazariyelerle fikirle- ri zehirlemeyi, insanları dü ş ü nmekten alı koyacak meseleler ihdas etmeyi, sos- yal sı nı flar arası na gü vensizlik ve kin sokmayı gaye edinen Yahû diler bu iğ renç emellerini bü yü k ö lç ü de ü lkemizde de gerç ekleş tirmiş lerdir. “Andolsun ki, insanları n iman edenlere dü ş manlı k bakı mı ndan en ş iddet- lisi (olarak) Yahû dilerle, Allah’a eş koş anları bulacaksı n... ” anlamı ndaki â yet-i
100 kerî menin ihtiva ettiğ i mucizevî ihtarı değ erlendirebilmemiz iç in yaptı ğ ı mı z aç ı klamalarla Yahû dileri bü yü tmek istemiyoruz. Entrikaları yla baş edileme- yeceğ ini sö ylemeye ç alı ş mı yoruz. Genel karekterlerini deş ifre ediyoruz. Ken- di zaafları mı zı, basiretsizliğ imizi ve yahudileş me zaafı mı zı ortaya koymaya ç a- lı ş ı yoruz. Amacı mı z hakları ve hü rriyetlerine saygı duymak ve kendilerini korumak- la yü kü mlü olduğ umuz vatandaş ları mı z-komş uları mı z olan Yahudiler aleyhi- ne nefret saç mak ve dü ş manlı k yaymak değ ildir. Hiç ş ü phesiz onlar arası nda da yaratı lı ş ö zelliklerini koruyabilen sağ du- yulu, insan hakları ve ö zgü rlü klerine saygı lı, zulme karş ı t tavı rlı insanlar da vardı r. Kur’an diliyle ifade edersek “Onları n hepsi bir değ ildir. ”6 Gayemiz Filistin toprakları nı n gasbedicisi, Orta doğ udaki bunalı mları n ve Amerikanı n kanlı Irak iş galinin baş sorumlusu ve de aç ı klanan niteliklerin sahibi olan, Yahudi milletini genel ç ehresi ile tanı mak/tanı tmaktı r. Siyonist olmayan istisnaları bir tarafa bü tü n ü lkelerdeki Yahudi azı nlı klar Kudü s’ü mü zü iş gal eden ve Filistinli kardeş lerimize kan kusturan İ srail Devle- tinin bir parç ası dı r. Bunu bilelim. Ekonomimize sahip ç ı kalı m. Mü ’min ü re- tici, toptancı, perakendeci ve tü keticiler olarak birbirlerimize mü ş teri olalı m. Gü ç birliğ ine koş alı m. Bunun iç in de mü ’min mü stahsiller, sanayiciler ve tü c- carlar olarak ş irketleş elim. Dev tesisler kuralı m. İ thalâ t ve ihracatı mı zı geliş ti- relim. Ekonomik ve siyasi bağ ı msı zlı ğ ı mı zı oluş turup geliş tirelim. Daha da ö nemlisi kendi yetersizliğ imizi dü ş ü nerek bilimsel ç alı ş maları, ekonomik atı lı mları ve ç ok yö nlü organizasyonları ile dü nya gü cü olan Yahu- dilerden utanalı m ve ibret alalı m. Hutbemizi  li İ mran sû resinin 118. â yeti ile bitiriyorum: “Ey iman edenler! Kendi din kardeş lerinizden baş kası nı temsil ve tasarruf yet kisi verilebilir/egemenlikleri kabul edilebilir dost ve sı rdaş edinmeyin. Ç ü nkü onlar, size ş er ve fesat yapmakta hiç kusur etmezler, size sı kı ntı verecek ş eyleri arzu eder ler. Hakikat, onları n kin ve dü ş manlı kları, ağ ı zları ndan taş ı p meydana vurmaktadı r. Gö ğ ü slerinde gizlemekte oldukları dü ş manlı k ise daha bü yü ktü r. Size â yetlerimizi kati olarak aç ı kladı k. Eğ er dü ş ü nü rseniz (kavrayabilirsiniz. )”
6 Al-i İ mran 113.
Komü nizm Nedir?
İ slâ m Hayat Nizâ mı ’nı n ü zerinde hassasiyetle durduğ u ve korunması iç in kö klü emirler ve yasaklar koyduğ u inanç, hü rriyet, mü lkiyet, aile, vatan ve ahlâ k gibi İ slâ mî ve insanî değ erlere dü ş man en korkunç felsefe ve rejim komü nizm’dir. Bu rejimi ve dayandı ğ ı felsefi temelleri ç ok iyi tanı mak ve bu korkunç fit- neden sakı nmak, asrı mı z mü ’minlerinin en mukaddes vazifeleridir. Enfâ l sû resinin 25. â yetinde Yü ce Rabbimiz ş ö yle buyurur: “İ ç inizde yalnı z zulmeden kiş ileri kuş atı p kalmayacak, (bü tü n toplumu iç ine alı p ezecek) fitne(ler)den korunmaya bakı n ve iyice bilin ki Alla, azabı pek ç etin olan (Rab) dı r. ” Bü tü n inananları; ahlâ k, fazilet, adalet ve hü rriyet sevdası taş ı yanları teh- dit eden bu en bü yü k fitneden sakı nmamı z ve bunun iç in de mahiyetini ve ge- liş yolları nı bilmemiz gerekmektedir. Komü nizm nedir? Komü nizm; dinî inanç, fikrî hü rriyet, siyasî akide, ş eref, haysiyet, ai- le, millet, istiklâ l, mü lkiyet ve tarihî mefahir diye hiç bir mefhum tanı mayan gayr-ı insanî bir rejimdir. Komü nizm; İ nsanları ö ldü rü cü atmosferinde yaş amaya mahkû m ettiğ i manevî yoksulluk, sebep olduğ u maddî sefaletten ç ok daha korkunç olan ve zulü mle yaş atı lan bir esaret rejimidir. Komü nizm; hü r dü zeni yı kı ncaya kadar hü rriyet isteyen, iktidar olduğ u andan itibaren kayı tsı z, ş artsı z itaat bekleyen kanlı bir rejimdir. Komü nizm; yalnı z gayr-i meş ru servetlere değ il, her meş ru mü lkiyete,
101
102 her namuslu alı n teri mahsû lü ne dü ş man olan, mal ve toprak sahiplerine kar- ş ı topyekû n imha hedefini kanunlaş tı ran bir zorba rejimidir. Komü nizm; ucuz insan gü cü sağ lamak iç in, iş ç i zü mresini istediğ i yerde, istediğ i ş artlar altı nda, istediğ i kadar, sadece karı n tokluğ una ç alı ş tı ran, ger- ç ekte grev yapma, sendika kurma, hak isteme, ş ikâ yet etme hakları nı tanı ma- yan, itiraz edenleri ö lü me mahkû m eden, hayatı makineleş tiren korkunç bir rejimdir. Komü nizm; millet adı na sö zde iş ç i, iş ç i adı na parti, parti adı na merkez komitesi, merkez komitesi iç inde de bir ş ahı s veya zü mre diktatö rlü ğ ü ku- ran, ancak parti ve hü kü met idarecilerine, fabrika mü dü rlerine ve komü nizme uş ak sadakatiyle hizmet eden yazarlara, sanatkâ rlara ve ilim adamları na yaş a- ma hakkı tanı yan bir zulü m rejimidir. Komü nizm; kendilerini ne Allah’a ne de insanlara karş ı sorumlu tutan bir avuç imtiyazlı zalimler gü ruhunun mutlak hâ kim olduğ u, bü yü k kitlenin inanç, hü rriyet, sevgi, vefa, aş k, itimat gibi bü tü n insanî duyguları nı n hanç er- lendiğ i bir istibdat rejimidir. Komü nizm; ebeveyn ile evlâ dı, karı ile kocayı birbirine jurnalci yapan, hayatı dehş et ve korku iç erisinde yaş anmaz hale getiren, bir lokma ekmek- ten bir damla hü rriyete kadar her ş eyin devletten beklendiğ i, gerici ve gerile- tici bir zulü m sistemidir. Komü nizm; san’attan ilme ve dine kadar her ş eye hü kmetmek isteyen, gizli polis mekanizması ile dehş et kası rgası estiren bir rejimdir. O, en basit it- hamlarla en ağ ı r cezaları n verilebildiğ i, her ç eş it iftiranı n istenildiğ i an isteni- len herkese bulaş tı rı labildiğ i, insanca yaş amayı mahkû m eden bir rejimdir. Komü nizm; yalnı z maddeye inanan, hayatı yalnı z maddî ş artlar aç ı sı ndan gö ren, insanlı ğ ı n her problemine madde mü hrü nü vuran, ruhî ve manevî hiç bir mevzu kabul etmeyen, dine ve bü tü n insanî değ erlere cephe almı ş bir re- jimdir. Komü nizm; cemiyetin malı dı r diyerek, ana-babadan koparı p aldı ğ ı nes- le, kendisini bir din, liderlerini bir Peygamber gibi tanı tan materyalist bir re- jimdir. Komü nizm; kı zı l ihtilâ lin ancak kan dö kü lerek yapı lacağ ı na inanan, ko- mü nizmin devamı iç in daima kan dö kü lmesinin mutlaka ş art olduğ unu ileri sü ren insanlı k dü ş manı bir rejimdir.
Komü nizm; kapitalizmi devletleş tiren, insanlı ğ ı sö mü rmeyi aslî gaye bi- len, gü cü yettiğ i her ü lkeyi canavarca ezen, emperyalist bir rejimdir. Bu rejimde, anayasa kanunlar, parlâ mento, sendikalar ve diğ er mü essese- ler ş ekil plâ nı nda var olup, iktidar kayı tsı z ş artsı z Komü nist Partisinindir. Bü - tü n mü esseseler, komü nizme sadı k birer itaatkâ rdı r. Komü nizm; Teorisinin iddia ettiğ i gibi hiç bir sanayi ü lkesine ve hiç bir ileri memlekete istenilerek girmemiş tir. Ancak geri kalmı ş tarı mcı ü lkelere, ya- lan propaganda ile iğ fal edilen kitlelerle ve kı zı l ordunun desteğ i ile girebil- miş tir. Gerici ve geriletici bir rejim olan komü nizm; bü tü n olumlu mahsullerini, dü nyanı n her ü lkesinde olduğ u gibi ancak ilim ve teknikle, ezdiğ i ve sö mü r- dü ğ ü insanları n ç alı ş ması yla sağ layabilmiş tir. Muhterem Mü ’minler! Komü nizm, yalnı z mü ’minlerin değ il, bü tü n insanlı ğ ı n dü ş manı dı r. Bu rejimin, Rusya’da, Ç in’de, Macaristan’da, Polonya’da ve diğ er ü lkeler- deki fecî tatbikatı ndan, milyonlarca insana nası l ö lü m saç tı ğ ı ndan ve kan kus- turduğ undan misaller vermek isterdim. Ancak, bir hutbe hacmine sı ğ dı rmak mü mkü n değ ildir. Komü nizm; iç timaî krizlerin; adlî hatâ ları n, idarî bozuklukları n, suisti- mallerin olduğ u cemiyetlerde, yeş erir ve geliş ir. Ancak iyice bilmeliyiz ki, Komü nizmin ası l kaynağ ı İ slâ m’la ç atı ş an va- sat (ortam) dı r. Yani İ slâ mî prensiplerle ç eliş en maddeci eğ itim dü zenidir. Fai- ze, karaborsaya, emeğ i sö mü rü ye dayalı iktisadî uygulama; iç kili, kumarlı, zi- nalı, lü ks tü ketim, ferde cemiyet garantisi vermeyen ant-i İ slâ m toplum yapı sı komü nizmin en verimli ortamı dı r. Cemiyette yapı lması gereken ı slâ hatları yapmayan idareciler, iş ç ilerin ı z- dı rabı nı paylaş mayan sermaye sahipleri, vurgunculuğ u gaye edinen tü ccarlar, rü ş vetsiz iş yapmayan memurlar bilmeyerek de olsa komü nizme geç iş ortamı - nı gü ç lendirirler. Zulmü, sefaleti hem besleyip hem de istismar ederek cemiyeti anarş iye boğ mayı hedef alan komü nistler, maksatları nı gerç ekleş tirebilmek iç in ö nce- den, gazetelere, radyo ve televizyon kurumları na, yö netici ve ö ğ retmen ola- rak eğ itim mü esseselerine, ü niversite ö ğ retim ü yeliklerine, talebe teş ekkü lle-
103
104 rine, mü him memuriyetlere, iş ç i sendikaları na hattâ polis kuvvetlerine ve im- kâ n bulabildikleri kadar ordu iç erisine de sı zmaya ç alı ş ı rlar. Komü nistler ve bağ lı ları yalana dayanan propagandaları nı ustalı kla yapar- lar. Ö ğ retmenleri ve ö ğ retim ü yeleri ile genç liğ i, sendikaları ile iş ç ileri iğ fal et- meye ç alı ş ı rlar. Halka heyecan verecek sloganları topluca yayarlar. Kabul gö - rebilmek iç in de iş ç i ve talebe zü mresinin gerç ekten haklı olabilecek istekleri- ni korkunç bir ş ekilde istismar ederler. Halk kitlesini polis ve ordu kuvvetleri ile birbirine dü ş ü rmek iç in mitingleri, grevleri ç ı karları na kullanı rlar. İ ş yerle- rinde grevler ç ı karı rlar, sabotajlar ihdas ederler. Sermaye sahiplerini, proleterya dedikleri iş ç i sı nı fı ile birbirine dü ş ü rü p kin ve nefret tohumları ekerler. Radyo, televizyon ve bası ndaki gü ç leri ile ken- di meş ’um plâ nları nı kamufle ederek, kamuoyunu yanı ltı rlar ve nazarları baş - ka yö nlere ç ekerler. Olmamı ş hadisleri olmuş gibi gö sterirler. Dindar ve vatan- perver zü mrelere gayet ustalı kla saldı rı rlar, genç leri ve iş ç ileri bu beyin zü mre- ye dü ş man etmeğ e ç alı ş ı rlar. Kaç ı rma, soygun yapma, adam ö ldü rme, sü rekli olarak tehdid ve ş antaj- da bulunma ile insanları tedirgin, toplumu huzursuz ve ü mitsiz kı larlar. Ey- lemcilerini bir kahraman olarak sunarlar. Bö lgeleri ç eş itli entrikalarla isyana sü rü kleyerek iç harbin patlak vermesi- ne ve millî ordunun kararsı z, kalması na sebep olurlar. Mü ’minler! Bu hutbemizle, komü nizmi, komü nistleri ve ç alı ş ma ş ekillerini tanı tma- ya ç alı ş tı k. Memleketimizdeki komü nistler İ slâ m Dini’ni ve onun sosyal adaleti amaç - layan yapı sı nı bilmedikleri iç in komü nisttirler. Onlar Hakka dayalı kü ltü rden yoksun oldukları, toplumumuzda gerç ek- ten var olan sosyal adaletsizlikleri ve bö lgesel dengesizlikleri giderecek, dı ş gü ç lerin etkisi ve sö mü rü sü nü engelleyecek İ slâ m alternatifini tanı madı kları iç in komü nisttirler. Ayrı ca tembel ve ç ekemez oldukları, iktidar ş ehvetine tutuldukları ve bir kı smı da ajan olup bol paralar aldı kları iç in komü nisttirler. Allahı n, yarattı ğ ı insanlar iç in seç tiğ i İ slâ m Dini’nin dı ş ı nda insanlı ğ ı n maddî ve manevî problemlerini ç ö zecek ve mutlu kı lacak bir Dü zen yoktur.
Bunun iç indir ki gayemiz komü nizmden ve komü nizmi doğ uran mutsuz kı lı cı ortamlardan korunmak olmalı dı r. İ yice bilmeliyiz ki hayatı mı za egemen olan sekü ler/laik yaş am komü nizme ve onun benzeri... izmlere gebedir ve komü nizmden ç ok daha tehlikedir. Ç ü nkü ana odur. Geliniz, İ slâ m’ı ö ğ renelim, ö ğ retelim, yaş ayalı m ve yaş atmaya ç alı ş alı m. Hutbemizi bir hadî sle bitiriyorum: “Canı m kudreti altı nda olan Allah’a yemin olsun ki, ya iyilikleri emreder, kö tü lü kleri ö nlersiniz, yahut Allah’ı n ü zerinize gö ndereceğ i azabı pek yakı nda gö rü rsü nü z, o zaman artı k dua etseniz de kabul olunmaz. ”1
105
1 Et-Tac 5/ 225.
İ slâ m  limlerinin Yü celiğ i ve Onlara Olan İ htiyaç
106 Bü tü n varlı kları n hâ liki olan yü ce Allah, yarattı ğ ı insanları yeryü zü nde kulluk denemesine tabi kı lmı ş tı r. Onları maddi ve manevi nimetlerle, koydu- ğ u yasalarla kulluk denemesine muhatap tutan Allah (c. c. ) bu yasaları nı insan- lar iç inden seç tiğ i ve mucizelerle desteklediğ i peygamberleri aracı lı ğ ı ile bil- dirmiş tir. 1 Her biri ilâ hi emirler ve yasakları n tebliğ cisi ve nası l inanı lı p yaş anı lması gerektiğ inin bilfiil ö ğ reticisi olan peygamberler birbirlerini doğ rulayarak gö - revlerini î fâ etmiş lerdir.
1 Bu hutbe, bü yü k mü rş id Mehmet Zahit Kotku hazretlerinin irtihal-i dar-ı beka eylediğ i 12 Kası m 1980 gü nü akş amı yazı lmı ş 13 Kası m 1980 Cuma gü nü Sü leymaniye camii minbe- rinden otuz bini aş kı n Cenaze Cemaatine sunulmuş tur. Takdim ederken İ mam-Hatiblik hayatı mı n elemli fakat mü stesna anları nı yaş adı ğ ı m bu hutbemi ş u cü mlelerle bitirmiş - tim: “Yaş adı ğ ı mı z dö neme kadar uzanan gerileme devirlerimiz boyunca ç ok az yetiş tirebildiğ i- miz gerç ek İ slâ m â limlerinin asrı mı zdaki sayı lı ö rnekleri de bir aramı zdan ayrı lmaktadı r- lar. İ ş te, bu gü n burada Cuma namazı ndan sonra kabrine defn edeceğ imiz İ slâ m â limi, kâ mil insan, bü yü k terbiyeci Mehmet Zâ hid Efendi Hazretleri irfan semamı zda gurub eden (ba- tan) mana gü neş lerimizden biridir. Rahle-i tedrisinden ve manevi terbiyesinden feyz alan mü nevverlerle memleketimize ı ş ı k saç mı ş ve ü mit olmuş bu Allah dostu iç in yalnı z ü lkemiz değ il İ slâ m ü lkeleri matem tutsa layı ktı r... Takip ettiğ i irş ad yolunun bü yü klerinden Ahmet Ziyauddin Gü mü ş hanevî, Ö mer Ziyaud- din Dağ ı stanî, İ smail Necati, Hasan Hilmi ve Mustafa Feyzi (Kaddesellah ervahahum) ha- zeratı nı n arası nda kabrine tevdi edeceğ imiz bü yü k Ş eyhimize Yü ce Allah’tan mağ firet ve yü ksek makamlar diler, İ slâ m alemine ve milletimize baş sağ lı ğ ı dilerim. ”
İ nsanları insanları n egemenliğ i ve sö mü rü sü nden kurtarmak, ahlâ kî de- ğ erleri yü celtmek ve dü nya hayatı nı â hiret hayatı ile gayelendirmek iç in uğ ra- ş ı veren peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed’dir. Hz. Muhammed diğ er peygamberler gibi belirli bir topluma gö nderilme- miş tir. O yaş adı ğ ı asrı n insanları na ve Kı yamet Gü nü ’ne kadar gelecek bü tü n insan toplulukları na gö nderilmiş tir. Bu sebepledir ki yü ce Allah O’nunla bildirdiğ i Kur’â n dü sturları nı, O’ndan sonra tebliğ ve talim etmek gö revini O’na inanan mü minlere; ö zellikle de bu gö revleri vazife edinecek İ slâ m â limlerine yü klemiş tir.  l-i İ mran Sû resi  yet 104: “Sizden Hayra davet eden, iyilikleri emreden ve kö tü lü kleri yasaklayan bir zü mre bulunsun. İ ş te ancak onlardı r mutluluğ a erenler/erdirenler. ” Muhterem Mü ’minler! İ nsan toplulukları na vahiy bildirilerini iç eren Kur’â n ve Sü nnet’ten baş - ka mutluluk sağ layacak hayat yolu olmadı ğ ı na, Kur’â n ve Sü nnet dü zenini in- sanlara tebliğ ve tâ lim edecek kadro da İ slâ m â limleri olduğ una gö re, elbette- ki onlar yalnı z İ slâ m cemiyetlerinin değ il, bü tü n insanlı k seması nı n yı ldı zları - dı r. Zira bilgisi ile amel eden ve olgun insan ö rneğ ini veren Kur’â n ve Sü nnet â limleri diğ er mü spet ilimlerin bilginleri gibi değ ildir. Bir diğ er anlatı mla on- lar yaratı klardan yararlanma tekniklerini formü le ederek hayatı n yalnı zca ko- laylaş tı rı lması na hizmet eden â limler değ illerdir. Onlar bizzat hayatı dü zenle- yen, dü nya ve â hiret mutluluğ una yö nlendiren ö ncü lerdir. Evet onlar, Peygamber varisleri oldukları iç in hakları nda hayı r murad edilmiş imrenilmeye lâ yı k değ erlerdir. Yü ce Peygamberimiz onlar hakkı nda ş ö yle buyurmuş tur: “Allah kime hayı r dilerse onu din ilminde derinleş tirir. ” “Alimler halk ü zerinde Allah’ı n gü venilir kiş ileridir. ” “Kı yamet Gü nü ’nde ü ç zü mre; ö nce peygamberler, sonra â limler ve daha sonra da ş ehitler ş efaat edecektir. ”2 Peygamberimizin pek ç ok hadisleriyle yü celiklerini aç ı kladı ğ ı İ slâ m â limlerini Rabbimiz de yü celtmiş, onları biricik mabud olduğ unun ş ahitleri,
2 C. Sağ î r, 2/183, 206.
107
108 kendisinden saygı ile korkan gerç ek kulları olarak tanı tmı ş tı r. Mü cadele sû re- sinin 11. â yetinde ise ş ö yle buyurmuş tur:
“... Allah iç inizden gerç ekten iman edenleri ve kendilerine ilim verilenlerin de recelerini yü kseltir... ”
Yaradan katı nda değ erli olan İ slâ m â limlerinin yeryü zü nü n kı ymetleri ol- duğ unda ş ü phe yoktur. Yaratana muhatap olma yü celiğ ini kavrayamamı ş ve koruyamamı ş olan zavallı lar idrak edemeseler de onlar Allah’ı n bir topluma bahş edeceğ i en bü yü k lü tuftur. Nitekim peygamberimiz bir hadisi ş eriflerin- de ş ö yle buyurmuş tur:
“Allah bir topluluğ a hayı r dilediğ inde (ilâ hi kanunları tebliğ edecek) â lim- lerini ç oğ altı r, (saptı rı cı ) cahilleri azaltı r... ”3 İ slâ m â limlerinden yoksun olmak bir İ slâ m cemiyetinin uğ rayabileceğ i en bü yü k felâ kettir. Evet, kı tlı k, anarş i ve hatta harb bile İ slâ m â limlerinden yoksunluk felâ - ketiyle kı yaslanamaz. Zira sö zü edilen felâ ketler toplumun belirli bir dö nemi- ni etkiler. Ama Hakk’a ç ağ ı ran, Batı l’lardan sakı ndı ran ve olgun insan ö rneğ i- ni vererek cemiyeti hayra yö nlendiren İ slâ m â limlerinden yoksunluk insanî ve ahlâ kî değ erlerin yı kı mı na, adalet ve fazilet hayatı nı n ç ö kü ş ü ne ve hayatı n ga- yesiz yaş anması na sebep olacağ ı cihetle dö nemleri ve nesilleri etkiler. Bu sebepledir ki İ slâ m â limlerinden yoksunluk bir toplumun uğ rayacağ ı ve taraf-ı ilâ hiden uğ ratı labileceğ i bu en bü yü k musibettir. Peygamberimiz bu gerç eğ i ş ö yle aç ı klamaktadı r:
“(Amelleri sebebiyle) Allah bir millete ş er diledi mi (ilâ hi kanunları tanı ma yan) cahillerini ç oğ altı r. Gerç ek din â limlerini azaltı r... ”4
Konuya daha bir aç ı klı k getiren hadislerinde ise peygamberimiz ş ö yle bu- yurmuş lardı r: “Allah, (insanları bildirdiğ i iyiye, gü zele ve doğ ruya yö nlendirecek) ilmi insanları n gö ğ ü slerinden ç ekerek almaz. Hakikat â limlerini tarafı na ç ekerek alı r. Bö ylece (cemiyette Allah’ı n emirleri ve yasakları m tebliğ eden) â limler kal- maz. Halk da gerç ek bilgiden yoksun cahilleri baş tutar, ö nder edinirler. Onlar
3 C. Sağ î r, 1/17. 4 C. Sağ î r, 1/17.
da sorulduğ unda ilimsiz gö rü ş bildirir (kendilerince ilkeler ve yasalar koyar- lar. ) Bö ylece hem kendileri sapı klı ğ a dü ş er, hem de insanları saptı rı rlar. ”5
Devrimizde İ slâ m ü lkelerinin bü yü k ç oğ unluğ unun giderek Hak’ç a ya- ş antı dan sapmaları, sö mü rü len uydu ü lkeler olmaları, araları nda siyasi ve ikti- sadi ittifaklar tesis ederek dü nyamı z iç in ü mit verici bir blok oluş turamamala- rı, iyice biliniz ki yaş adı ğ ı dö nemin ş artları nı değ erlendirebilen Kur’an ve Sü n- net â limlerinden yoksun olmaları sebebiyledir. Ü lkemizin ilimlerin her bir dalı nda ihtisas yapmı ş ilim adamları na ve tek- nokratlara ihtiyacı vardı r. Hayatı kolaylaş tı racak ve Allah’ı n yarattı ğ ı pek ç ok nimetten bizleri yararlandı racak onlardı r. Ancak iyice biliniz ki hayatı mı zı İ slâ mlaş tı racak İ slâ m â limlerine ihtiyacı mı z ç ok daha fazladı r. Evet ç ok daha fazladı r. Ç ü nkü nü kleer enerjinin ü retemediğ i insanî ve ahlâ kî değ erleri, fizik ve kimyanı n konu edinmediğ i adalet ve barı ş ı, biyolo- ji ve zoolojinin ilgilenmediğ i sevgi ve saygı yı sosyoloji ve psikolojinin vereme- diğ i kutsal idealleri ve â hiret hayatı ö zlemini Allah’a î man temelleri ü zerinde yü kseltecek ancak İ slâ m â limleridir. Mü ’minler! İ slâ m Dini’ne inanan ve O’nu yaş amak arzusunu duyan bü tü n ilim adam- ları na ibadet olduğ u inancı yla saygı gö steriniz. Ö zellikle İ slâ m â limlerinin ç o- ğ alması iç in duâ ediniz. Onları yetiş tirecek kü ltü r yuvaları nı seviniz ve yar- dı mları nı zla destekleyiniz.
5 İ. Mace, Hn. 52.
109
İ lim; İ slâ m’ı n Hayatı Mü ’minin Sevgilisidir
110 İ slâ m Dini, programı nı Allah’ı n koyduğ u bü tü n insanları kuş atı cı bir ta- lim ve terbiye nizamı dı r. İ nsanlı ğ ı n manevî dü nyası nı ve ö lü m ö tesini aydı nlatacak bir Hak kü ltü - rü, maddî hayatı tekâ mü l kanunları iç erisinde geliş tirecek ilâ hî bir medeni- yet projesi olan Kur’â n-ı Kerim’de dinimizin insanlı ğ a yaptı ğ ı ilk ç ağ rı “Oku. ” buyruğ udur.  lak Sû resi  yet 1-5: “Yaratan Rabbinin adı yla oku. O, insanı bir kan pı htı sı ndan yarattı. Oku. İ nsana kalemle yazı yazmayı ö ğ reten, bilmediğ ini talim eden Rabbin son suz lü tuf sahibidir. ” Neyin okunacağ ı nı aç ı klamaksı zı n “okuma” emrini veren Rabbimiz, ö ğ - renilmesi mü mkü n ve faydalı olan bü tü n bilgileri insana ö ğ renilecek mevzu olarak sunmuş tur. Yü ce Din’imiz Allah’a ve â hiret gü nü ne î man gibi itikadî (inanç ) esasları - nı, Allah’ı n ve Peygamberi’nin hayatı mı zı yö nlendirecek emirleri ve yasakları - nı okuma ve ö ğ renmeyi her kes tarafı nda yapı lması gereken farz-ı ayin gö rev kı lmı ş tı r. Rabbimizin nimetlerinden yararlandı racak, hayatı kolaylaş tı racak ve insanlara fayda sağ layacak ilimleri ve sanatları ö ğ renmeyi de birilerini ö ğ ren- mesiyle diğ erlerinden dü ş ecek farz-ı kifaye vazife kı lmı ş tı r. İ slâ m Dinî, farz-ı ayı n olarak yü klediğ i ve teş vik ettiğ i ilmî ç alı ş mayı yalnı z erkeklere tahsis etmemiş tir. Kadı nları n yetiş tirilmesini de zarurî gö rmü ş, umumî bir eğ itim ve ö ğ retimin tatbikini emretmiş tir. Peygamberimiz ş ö yle buyurur: [“İ lim Mü slü man’ı n sevgilisidir. ”
“İ lim tahsil etmek, kadı n-erkek her Mü slü man’a farzdı r. ”]1 Allah’a yaklaş tı ran, tabiat nimetlerinden faydalandı ran, hayatı kolaylaş - tı ran ve mutluluğ a yol aç an bü tü n ilim ve sanat dalları nı farz-ı kifaye kı ldı ğ ı iç indir ki dinimiz, Allah’ı n ş er’î kanunları nı ve bu ilahî kanunları n aç ı klamala- rı nı ihtiva eden Kur’â n ve Hadî s ilimlerini yü celttiğ i gibi, Fizik, Kimya, Biyolo- ji, Astronomi ve Tı p gibi tabiat kanunları nı konu edinen ilimleri de yü celtmiş - tir. Ö ylesine yü celtmiş tir ki maddî bilimlerle yoğ rulan ilim adamları iç in Fatı r Sû resinin 28. â yetinde ş ö yle buyrulmuş tur: “... Allah’tan sevgi ve saygı duyarak ancak bilgin kulları korkar... ” Dü nya ve â hiret hayatı nı n geliş imi ve mutluluğ unu vahye dayalı bilgile- rin nurunda ve ilmî ç alı ş maları n aydı nlı ğ ı nda gö ren dinimiz kadar ilme, ilim adamı na ve ilim zihniyetine kı ymet vermiş hiç bir din ve hiç bir beş erî sistem yoktur. Peygamberimiz ş ö yle buyururlar: [“Allah katı nda ilim tahsil etmek, (farz olanları n dı ş ı ndaki) namaz, oruç, hac ve Allah yolunda cihaddan daha faziletlidir. ” “... İ lim tahsil iç in yola ç ı kan kiş iye Allah Cennet yolunu kolaylaş tı rı r. ” “Â limler yeryü zü nü n kandilleridir, Peygamberlerin halifeleridir. Benim ve diğ er Peygamberlerin varisleridir. ” “Bilgi mü ’minin kaybolmuş malı dı r. Onu bulduğ u yerde alı r. (alması ge- reken odur. )”]2 Dinimiz, Kur’â n ve Sü nnet aracı lı ğ ı ile ö ğ renilecek vahyî bilgileri imanı n temeli kı lmı ş tı r. Akı l, duyu organları ve gerç ek haber aracı lı ğ ı ile sağ lanacak malû matı da her hayrı n ve gü zelliğ in kaynağ ı, tabiat nimetlerinden faydalan- manı n biricik yolu olarak gö stermiş tir. Kuran-ı Kerim’in Alâ k Sû resi’nin 6. ve 7. â yetlerinde: “Gerç ekten insan, kendisini, (Allah’ı n eğ itim ve ö ğ retimine)ihtiyaç sı z gö rdü ğ ü iç in azmı ş tı r. ” buy- rulmuş tur. Bö ylece imansı zlı ğ ı n ve her tü rlü ahlâ ksı zlı ğ ı n kaynağ ı olarak ö ğ re- tim ve eğ itim yoksunluğ u gö sterilmiş tir.
1 M. Mesâ bih Hn. 218. 2 Sı rası yla bak. C. Sağ î r 2/54; Tac 1/63-64, K. Hafa Hn. 1751, 2811 ve notu, 1766.
111
112 Aziz Mü ’minler! Cehalet imansı zlı ğ ı n, bü tü n ç irkinlikler ve baş arı sı zlı kları n kaynağ ı oldu- ğ u iç indir ki, Rabbimiz: “... Sakı n ha câ hillerden olma. ”3 emri ile bilgisizlerden olmamamı zı ö ğ ü tle- miş tir. “... Câ hillerden yü z ç evir. ”4 buyruğ u ile de ilimden ü rken, ö ğ retilen ger- ç ekleri kabul etmek istemeyen cahillerden kaç ı nmamı zı emretmiş tir. Peygamberimiz ise olmamı z gerekeni ş ö yle aç ı klamı ş tı r: “Ya bilgin ol, ya ö ğ renen. Ya da dinleyen veya (bilgiyi ö ğ renen ve ö ğ reten- leri) sevenlerden ol. Beş inci guruptan olma, helak olursun. ” “(Zira) Fakirliklerin en ş iddetlisi cehalettir. ”5 Gerç ek bu olduğ u iç indir ki Kur’â n-ı Kerim’de ş ö yle buyrulmuş tur: “... Her kime hikmet/bilgi verilirse gerç ekten ona bü yü k bir hayı r veril- miş tir... ” “... Allah iç inizden iman edenlerle kendilerine bilgi verilenlerin derecele- rini artı rı r... ”6 Bilgi edinmeyi emreden ve cehaletten sakı ndı ran yü ce Rabbimiz, Kur’â n-ı Kerim’de bilgi ile cehaletin ayrı ca bilenlerle bilmeyenlerin mukayesesini yapa- rak ş ö yle buyurmuş tur: “Kö rle gö ren, (cehaleti yansı tan) karanlı klarla aydı nlı k (olan bilgi) gö lge ile sı cak bir olmaz. Diri (olan bilgin) lerle ö lü (olan cahil) ler de bir olmazlar. ” “... Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akı l sahibleridir ki hak- kı yla dü ş ü nü r. ”7 Bilenlerle bilmeyenlerin atı lı mları ve alacakları sonuç lar bir olmayaca- ğ ı iç indir ki dinimiz, dü nyevî ç alı ş maları mı zda ve beş erî mü nâ sebetlerimizde, bilmeden, hakikati kavramadan hiç bir iş in mü teş ebbisi olmamamı zı da ş ö yle- ce emretmiş tir:
3 Enam, 35. 4 Araf, 199. 5 K. Hafâ Hn. 437. 6 Bakara 269, Mü cadele 15. 7 Fatı r 19-22, Zü mer, 7.
“Hakkı nda bilgi sahibi olmadı ğ ı n bir ş eyin ardı na dü ş me. Zira kulak, gö z ve kalb; bü tü n bu organlar sorumludurlar. ”8 Saygı değ er Mü minler! Yaş ı mı z ne olursa olsun, Allah’ı n emri olduğ unu bilerek ibâ det neş esiyle okuyalı m, dinleyelim, bilgilerimizi artı ralı m. İ mansı zlı ğ ı n, ahlâ ksı zlı ğ ı n ve fa- kirliğ in yaygı n olduğ u yerlerde gerç ek bilginin olmadı ğ ı m bilelim. Ç ocukları - mı zı okutalı m. Kü ç ü cü k de olsa evimize bir kü tü phane kuralı m. Gü nü mü zü n belirli dakikaları nı olsun okumaya ve dinlemeye ayı ralı m. Talebelerimizi teş - vik edelim ve Hakk’a inanan ilim adamları mı za saygı gö sterelim. Kur’â n’da ve Sü nnet’te ö ğ retildiğ i ş ekilde sü rekli olarak da ş ö yle duâ ede- lim:
“... (Ey ilmi sonsuz olan) Rabbim! Benim ilmimi artı r. ” “Allahı m! Bana ö ğ rettiklerinle beni faydalandı r. Bana fayda sağ layacak ilim ver. İ lmimi artı r. Allahı m! Faydalı olmayan ilimden sana sı ğ ı nı rı m. ”9
8 İ sra, 36. 9 Taha, 114, Et-Tac, 5/121-124.
113
İ lme Mâ ni Olmak, Faydalı sı nı Ö ğ retmemek ve Zararlı sı nı Ö ğ retmek Haramdı r
114 İ slâ m Dininin sunduğ u mutlu kı lı cı iman esasları nı, helal ve haram hü - kü mlerini bilmek ve Rabbimizin nimetlerinden yararlanmak ve insanları fay- dalandı rmak iç in ilim ö ğ renmek farzdı r. Dinimiz aç ı klanan gayelerle bilgi edinmenin faziletini Peygamberimizin diliyle ş ö yle aç ı klamı ş tı r: “İ lim tahsili iç in yola ç ı kan kiş iye, bu yü zden Allah Cennet yolunu kolay- laş tı rı r. İ lme talip olanları sevdiklerinden melekler (de onlara yardı m ve koruma) kanatları nı gererler. Gö klerde ve yerde bulunan bü tü n canlı varlı klar, hatta su- daki balı klar bile, ilim adamları iç in, Allah’tan afv ve mağ firet dilerler. (Bilgi- siyle amel eden) Bir â limin (Yaptı kları nı n bilincinde olmayan cahil) bir â bid ü zerine ü stü nlü ğ ü ayı n ş â ir yı ldı zlara ü stü nlü ğ ü gibidir. Â limler, peygamber- lerin vâ risleridir. Peygamberler altı n ve gü mü ş miras bı rakmadı lar. Ama onlar hakikat ilmi- ni miras bı raktı lar. Bu sebeple ilme ö nem verip-ö ğ renen kiş i bü yü k bir miras almı ş tı r. ”1
|
|||
|