Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





b) Ailevi cihâd



 

Her mü ’min iç in cihâ d; ikinci derecede aile yuvası nda baş lar. Devrimiz-

de eş lerimiz, ç ocukları mı z ve ö z kardeş lerimiz İ slâ m dı ş ı hayatı n yı kı cı tesirle-

ri altı ndadı r. Ç ü nkü eğ itimimiz yetersiz olup İ slâ m insanı yetiş tirme gayesin- den yoksundur. Sinema, tiyatro, ’radyo, televizyon ve bası n gibi kurumlar ise Hakk’a yö nlendirici olmak bir tarafa, Batı l’lara yö nelticidir.

Ailevî  hayatı mı zda  zevcemize  ç ocukları mı za  ve  kardeş lerimize,  İ slâ m’ı gerç ekten yaş ayan bir Mü slü man olarak ö rnek olacağ ı z. Onları, Hak dinimize bağ lamak iç in her tü rlü mü spet usulü deneyeceğ iz.

Ç ocukları mı zı ve genç kardeş lerimizi ı srarla ve gö nü l alı cı bir telkin eda- sı yla irş ad edeceğ iz.

Hususî yle beş vakit namaz kı lmaları na ve Mü slü manca ö rtü nmelerine iti-

na gö stereceğ iz. Gerekli kitap ve mecmuaları okutmaya ç alı ş acağ ı z. Okuya- cakları mektepleri istiş are ile tesbit edeceğ iz. Onlar iç in duâ edeceğ iz. Erkek ç ocukları mı zı bizzat vaaz, konferans ve cuma namazları na gö tü recek, Mü slü -

 

 

3  C. Sagir, (Allahü mme) bö lü mü.

4  Selâ met Yolları, A. Davudoğ lu, 4/88.


 

 

man genç lerle irtibatları nı sağ layacak, dinî ve millî kü ltü re hizmet eden teş ek-

kü llerde vazife almaları na gayret edeceğ iz.

Hanı mları mı zı n bilgilerini arttı rmaya ç alı ş acak, inanç lı, namazlı, ö rtü lü, tutumlu bir anne olarak ç ocukları na ö rnek olmaları zaruretini anlatmaya gay- ret gö stereceğ iz.

Rabbimiz, Tahrim sû resinin 6. â yetinde nefsimizi ve ailemizi Cehennem, adabı ndan korumamı zı emretmektedir. Elbetteki, biz bu koruma faaliyetiyle vazifemiz olan cihâ dı yapmaya ç alı ş acağ ı z.

Yü ce  kitabı mı z  Kur’â n-ı  Kerî m’de;  [“Ailene  ve  ç ocukları na  namazı  em- ret... ”

“Yakı n akrabanı Allah’ı n azabı ile korkut. ”]5  gibi, Peygamberimizin aziz ş ahsı nda mü ’minler zü mresine mü kellefiyet yü kleyen emirler, bu nevî cihâ dı n, vazifemiz olduğ unu bildirmektedir.

 

c) İ ç timaî (sosyal) cihad                                                                           95

 

Biz mü ’minler İ slâ m Dini’ni ö ğ renip ö ğ retmekle mü kellefiz. Cemiyetimiz- deki İ slâ m dı ş ı kurumları, kâ firlik ve mü nafı klı k akı mları nı tanı yı p tanı tmak-

la yü kü mlü yü z. Ö z ifadeyle Hakk’a ç ağ ı rmak, Batı l’lardan sakı ndı rmakla va- zifeliyiz.

İ ç timaî  hayattaki  cihâ d  ameliyemiz,  yukarı da  aç ı klanan  nefisle  ve  aile bü nyesindeki cihâ dı mı zla baş layacaktı r.

Devrimizin ş artları na gö re bu vazifemizi yapabilmek iç in de kü ltü rlü in- sanlar ve İ slâ m bilginleri yetiş tirmeye ç alı ş mak, ç eş itli mecmualar, gazeteler ç ı karmak ve yaş atmak, film ş irketleri tesis etmek, yurtlar inş a etmek, İ slâ m’ı bir hayat nizamı olarak sunan eserler neş retmek, kü tü phaneler aç mak, bro- ş ü rler dağ ı tmak, vaazlar, konferanslar verdirtmek mecburiyetindeyiz.

Ç eş itli hayı r cemiyetlerinde vazife almak, ç alı ş maları mı zla ç evremizi bu nevi faaliyetlere iş tirak ettirmek, cemiyette etkinlik kazanabilmek iç in gerek-

li mü esseseleri kurmak ve bu kurumları maddî ve manevî bakı mdan destek- lemek  zaruretindeyiz.  Yukarı da  ö zetlediğ imiz  gö revlerimiz  yanı  sı ra  bir  ana iç timaî cihad vazifemiz daha vardı r ki o da sunacağ ı mı z hadî sin ç izdiğ i doğ - rultuda atı lı mlar yapmaktı r.

 

 

5  Taha, 132, Ş uara, 214.


 

 

Peygamberimiz ş ö yle buyururlar:

“Sizden biriniz ç irkin bir davranı ş, zararlı bir iş, yı kı cı bir kurum gö rü rse onu bizzat uğ raş ı vererek dü zeltsin. Buna gü ç getiremezse (sö zlü ve yazı lı olarak) mü ­ cadele versin. Buna da gü cü yetmezse kalbiyle (nefret beslesin. Nası l gü ç kazanabi­ leceğ ini, nerede, ne zaman ve nası l karş ı ç ı kacağ ı nı dü ş ü nsü n. Kalple mü cadele ise, cihadı n en zayı f ş eklidir.. ”6

Mü ’minler!

“Dinin sü tunu namaz, en yü ksek noktası cihâ ddı r. ”7 buyuran Peygambe- rimiz, diğ er bir sö zlerinde de ş ö yle buyurmuş lardı r:

“... Sizler cihadı terkettiğ iniz zaman Allah ü zerinize ö yle bir aş ağ ı lı k salar

ki dininizin yü klediğ i cihâ da dö nü nceye kadar hiç bir gü ç onu gideremez. ”8

Biz nefsimizle cihâ d yapmadı ğ ı mı z, ailevî hayatı mı zı cemiyetin yı kı cı ce- reyanları na aç ı k bı raktı ğ ı mı z ve Hakk’a ç ağ ı rı p, Batı l’larla mü cadele etmediğ i- miz iç in, bir diğ er anlatı mla iman temeline dayalı demokratik katı lı m gö revi-

96    mizi yapmadı ğ ı mı z iç in zillete mahkû m olduk.

Amellerimiz;  bö ylesi  inanç sı z,  faziletsiz,  bâ tı l  bir  hayata  yö nlendirdiğ i iç in, cahilî bir yaş ayı ş ı n iç ine dü ş tü k.

Suç lu  aramaya,  hataları mı zı  dinimize  inanmayan  zü mrelere  yü klemeye ç alı ş mayalı m. Suç lu, inandı ğ ı nı yaş amak ve yaş atmakla mü kellef olan bizle- riz.

Hutbemizi Kur’â n-ı Kerim’den mevzuumuzla ilgili â yetlerle bitiriyorum: “(Ey Peygamber Sö yle! )

Ey İ man Edenler! Sizleri elem verici azaptan kurtaracak bir kazanca yö nelte­

yim mi?

Allah’a ve Onun Peygamberi Muhammed’e imanı nı zda sebat eder, malları nı zla

ve canları nı zla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğ er bilirseniz cihâ d sizin iç in ç ok ha­ yı rlı dı r. Bunu yaparsanı z, Allah gü nahları nı zı bağ ı ş lar ve sizi altı ndan ı rmaklar akan cennetlere, Adn Cennetleri’nde hoş yerlere koyar.

Bu ise bü yü k kurtuluş tur. ”9

 

 

6  Et-Tac, 1/29.

7  Et-Tac, 2/50.

8  Bulû ğ ul-Meram, Babur-Rı ba.

9  Saf, 11-12.


 

 

Kur’â n’da ve Gü nü mü zde Yahudi1

 

Tarih, insanlı ğ ı n tecrü belerini sergileyen ve dü ş ü nü r topluluklar iç in, hâ le

ve geleceğ e ı ş ı k tutan bir ilimdir. Bunun iç indir ki, Kur’â n-ı Kerî m, tarihî ası r- lar iç erisinde yaş amı ş ve Peygamber tebligatı na muhatap olmuş milletlerin ha-

yatı ndan ibret verici misâ ller verir. Bu canlı misaller tablosu iç erisinde, beş erî               97

saadetin, ı zdı rap ve sapı klı ğ ı n ana unsurları nı gö sterir. Bö ylece, belirli ö rnek- ler ı ş ı ğ ı nda Hakk’a ç ağ ı rı r, Batı l’lardan sakı ndı rı r.

Kur’â n-ı Kerim bahse konu ettiğ i milletler iç ersinde ö zellikle Yahudileş en İ srail Oğ ulları ü zerinde durur. Peygamberler katili olarak vasfettiğ i bu mille- tin  tarihinden  ö rnekler  verir. 2  Kendilerine  gö nderilmiş  olan  Peygamberleri-

ni inkâ r ve onlara isyanları sebebiyle bu milletin varlı ğ ı na sinmiş olan zulü m, entrika ve anarş iye dikkati ç eker. Mü ’minlere, en bü yü k dü ş manlı ğ ı n Yahudi- lerden geleceğ ini de aç ı kç a bildirir.

Maide Sû resi  yet 82:

“Andolsun ki, iman edenlere dü ş manlı k bakı mı ndan insanları n en ş iddetlisi ola­

rak, yahû dileri ve Allah’a ortak koş anları bulacaksı n... ”

Bü tü n insanlı ğ a gö nderilen son Peygamber Hz. Muhammed’in peygam- berliğ ini azgı nlı kları sebebiyle yalanlayan bu millet, İ slâ m Dü nyası yanı sı ra olduğ u gibi, bü tü n milletlerce de nefretle anı lan bir ı rk olmuş tur.

 

 

1  Cuma Mesajları kitabı mı zdan Yahudî leş me Zaafı mı z adlı mesajı mı zı n okunması nı tavsiye ederiz.

2  Bakara, 61.


 

 

Muhterem Mü minler!

“Milletlerin  servetini  yiyeceksiniz. ”3  gibi,  muharref  Tevrat’tan  aldı kları emirler;

“Yahudi olmayan her insandan ç alı nan her ş ey meş rudur. Yahudilerden gayrisi, sadece birer hayvan hatta birer hı nzı rdı r. Yahudi olmayanı n malı ve canı, Yahû di’ye helâ ldir. ”4  gibi bü tü n insanlı ğ ı Yahû di’ye uş ak olarak sunan Talmut’un5 verdiğ i direktiflerle insanlı ğ a yaklaş an bu milletin gerç ek ç ehresi-

ni tanı mak, Mü ’minlerin mukaddes vazifesidir.

Amerika ve Batı Avrupa ü lkelerinin desteğ inde Filistinli Mü slü manları n ç alı nmı ş toprakları ü zerinde kurulan İ srail Devleti mü stesna Yahudiler 2000 yı ldı r vatansı z yaş amı ş lar, fakat inhisarcı din ve ı rk gö rü ş leri ile bir millet ola- rak yaş ama vasfı nı daima sü rdü rebilmiş lerdir.

Yahudiler vatansı z oldukları, en bü yü k silâ h ve gü ç olarak zekâ, sanat ve parayı kabul ettikleri iç in ilmî ç alı ş mayı ve sanat faaliyetlerini esas almı ş lar ve

98    ticareti meslek edinmiş lerdir. Dü nyamı zı n meskû n olan her bö lgesine de gö ç

eden Yahudiler, iç erisinde yaş adı kları her milletin bü nyesini kemirmiş ler, nef- ret tohumları m ekmiş ler, bu yü zden tarih boyunca sü rgü nlere ve cezalara ma- ruz kalmı ş lardı r.

Din, ahlâ k ve adalet anlayı ş ları yalnı z kendilerine has olan, muharref Tev- rat dini mü stesna, bü tü n dinlere karş ı olan bu millet, insanlı ğ ı muzdarip kı lan bü tü n rejim ve cereyanları n da kâ ş ifi olmuş tur.

Pozitivist Felsefe, Darvinizm, Frö ydizm, Sö mü rü cü Kapitalizm ve insanlı -

ğ ı kö leleş tiren Komü nizm, Yahû diliğ in yavrusu olmuş tur.

Baş ta Amerika olmak ü zere, pek ç ok ü lkede, iktisadî hakimiyeti ellerine geç irmiş lerdir. Beynelmilel Siyonizm ve onun emrindeki muhtelif kurumları n yardı mı ile ç ok sayı da memleketin yö netim mekanizması na da nü fuz edebil- miş lerdir.

Mü slü manlara ilk kö klü darbeyi, Hz. Osman zamanı nda vurarak mü ’min- ler arası nda elî m facialar doğ uran Yahû dilerin tarih boyunca millî bü nyemiz iç erisindeki yı kı cı lı ğ ı nı ve mevcut durumunu bilmemiz mutlak bir zarurettir.

 

 

3  Tevrat, İ ş aya Kitabı, Bab, 61, Cü mle 6.

4  Gizli Devlet, Cevat Rı fat Atilhan, 4. Baskı. sh. 24.

5  Hahamlar tarafı ndan vü cuda getirilen Talmut, Tevrat’ı n ş erhi ve izahı mahiyetinde olup, Ahd-i Atik’in zeyli ve tekmilesidir.


 

 

16. ası rda, entrikacı ve karaborsacı tutumları dolayı sı yla İ spanya’dan ko-

vulan Yahû diler, Kanunî Sultan Sü leyman devrinde Osmanlı Devleti sı nı rları iç erisine kabul edilmiş lerdir. Bir lü tuf olarak kabul edildikleri Osmanlı Devle-

ti bü nyesine zararsı z bir kitle olarak giren fakat devlet zayı fladı kç a da ö ldü rü -

cü bir veche gö steren Yahû dî ler Osmanlı maliyesine ilk darbeyi hileli akç e ih- dası suretiyle vurmuş lardı r. Zayı f ş ahsiyetlerin ihtirasları nı tahrik ederek dev-

let mekanizması na rü ş veti sokmuş lar ve geliş tirmiş ler, bö ylece idaredeki sar- sı lmaz adalet ruhunu zedelemiş lerdir.

Aslı mı za dö nme aş kı nı sö ndü ren, batı kü ltü rü nü yü celten ve taklidicili-

ğ e yö nelten yı kı cı fikirleri Osmanlı Devleti bü nyesine sokmakta en bü yü k ro-

lü oynayan Yahû diler, siyasî ve iktisadî tahribatları nı gö ren ve engelleyen II. Abdulhamid’i cahil ve muhteris yerli masonlar eliyle tahttan dü ş ü rmü ş lerdir.

Yahudiler,  yı kı lması na  ç alı ş tı kları  Osmanlı  İ mparatorluğ unun  parç alan- ması ndan sonra da durmamı ş lardı r. Yakı n tarihimiz boyunca milletimizin di-

nini, ahlâ kı nı, milli kü ltü rü nü ve maddî varlı ğ ı nı n temeli olan iktisadı nı kun-       99

daklamaya devam etmiş lerdir.

Bü tü n dü nya ü lkelerinde olduğ u gibi, Tü rkiye’mizde de, Yahû diler, ha- kim oldukları sermayeleri kendi varlı kları nı hissettirecek isimler altı nda kati- yen gö stermezler. Ş irket isimlerini veya kendi milletlerinden olmayan ortakla- rı nı paravana olarak kullanı rlar.

Millî yatı rı mları n en bü yü k dü ş manı ve sabotajcı sı olan ve ticâ ret hayatı -

nı faiz ve karaborsacı lı ğ a istinad ettiren Yahû diler, bulundukları her cemiyet- te, ekonomik krizlerin de baş amili olmuş lardı r.

Kitlelerin dü ş ü nememesi, Yahû di emperyalizmini gö rememesi, iç indeki durumun vahâ metini kavrayamaması iç in de Yahû diler bası n yoluyla kitleleri ellerinde tutmaya ç alı ş ı rlar.

İ ç lerinde yaş adı kları milletlerin bü nyesinde, aile hayatı nı yı kmayı, sanatı bayağ ı laş tı rarak edebiyatı mü stehcen ve ş ehevî bir kalı ba dö kmeyi, mukaddes değ erleri tahrip etmeyi, lü ks ve israfı teş vik etmeyi, ç eş itli nazariyelerle fikirle-

ri zehirlemeyi, insanları dü ş ü nmekten alı koyacak meseleler ihdas etmeyi, sos- yal sı nı flar arası na gü vensizlik ve kin sokmayı gaye edinen Yahû diler bu iğ renç emellerini bü yü k ö lç ü de ü lkemizde de gerç ekleş tirmiş lerdir.

“Andolsun ki, insanları n iman edenlere dü ş manlı k bakı mı ndan en ş iddet- lisi (olarak) Yahû dilerle, Allah’a eş koş anları bulacaksı n... ” anlamı ndaki â yet-i


 

 


 

100


kerî menin ihtiva ettiğ i mucizevî ihtarı değ erlendirebilmemiz iç in yaptı ğ ı mı z

aç ı klamalarla  Yahû dileri  bü yü tmek  istemiyoruz. Entrikaları yla  baş  edileme- yeceğ ini sö ylemeye ç alı ş mı yoruz. Genel karekterlerini deş ifre ediyoruz. Ken-

di zaafları mı zı, basiretsizliğ imizi ve yahudileş me zaafı mı zı ortaya koymaya ç a- lı ş ı yoruz.

Amacı mı z hakları ve hü rriyetlerine saygı duymak ve kendilerini korumak-

la yü kü mlü olduğ umuz vatandaş ları mı z-komş uları mı z olan Yahudiler aleyhi- ne nefret saç mak ve dü ş manlı k yaymak değ ildir.

Hiç ş ü phesiz onlar arası nda da yaratı lı ş ö zelliklerini koruyabilen sağ du- yulu, insan hakları ve ö zgü rlü klerine saygı lı, zulme karş ı t tavı rlı insanlar da vardı r. Kur’an diliyle ifade edersek “Onları n hepsi bir değ ildir. ”6

Gayemiz  Filistin  toprakları nı n  gasbedicisi,  Orta  doğ udaki  bunalı mları n

ve Amerikanı n kanlı Irak iş galinin baş sorumlusu ve de aç ı klanan niteliklerin sahibi olan, Yahudi milletini genel ç ehresi ile tanı mak/tanı tmaktı r.

Siyonist olmayan istisnaları bir tarafa bü tü n ü lkelerdeki Yahudi azı nlı klar Kudü s’ü mü zü iş gal eden ve Filistinli kardeş lerimize kan kusturan İ srail Devle- tinin bir parç ası dı r. Bunu bilelim. Ekonomimize sahip ç ı kalı m. Mü ’min ü re- tici, toptancı, perakendeci ve tü keticiler olarak birbirlerimize mü ş teri olalı m. Gü ç birliğ ine koş alı m. Bunun iç in de mü ’min mü stahsiller, sanayiciler ve tü c- carlar olarak ş irketleş elim. Dev tesisler kuralı m. İ thalâ t ve ihracatı mı zı geliş ti- relim. Ekonomik ve siyasi bağ ı msı zlı ğ ı mı zı oluş turup geliş tirelim.

Daha da ö nemlisi kendi yetersizliğ imizi dü ş ü nerek bilimsel ç alı ş maları, ekonomik atı lı mları ve ç ok yö nlü organizasyonları ile dü nya gü cü olan Yahu- dilerden utanalı m ve ibret alalı m.

Hutbemizi  li İ mran sû resinin 118. â yeti ile bitiriyorum:

“Ey iman edenler! Kendi din kardeş lerinizden baş kası nı temsil ve tasarruf yet­ kisi verilebilir/egemenlikleri kabul edilebilir dost ve sı rdaş edinmeyin. Ç ü nkü onlar, size ş er ve fesat yapmakta hiç kusur etmezler, size sı kı ntı verecek ş eyleri arzu eder­ ler. Hakikat, onları n kin ve dü ş manlı kları, ağ ı zları ndan taş ı p meydana vurmaktadı r. Gö ğ ü slerinde gizlemekte oldukları dü ş manlı k ise daha bü yü ktü r. Size â yetlerimizi kati olarak aç ı kladı k. Eğ er dü ş ü nü rseniz (kavrayabilirsiniz. )”

 

 

6  Al-i İ mran 113.


 

 

Komü nizm Nedir?

 

 


İ slâ m  Hayat  Nizâ mı ’nı n  ü zerinde  hassasiyetle  durduğ u  ve  korunması

iç in kö klü emirler ve yasaklar koyduğ u inanç, hü rriyet, mü lkiyet, aile, vatan

ve ahlâ k gibi İ slâ mî ve insanî değ erlere dü ş man en korkunç felsefe ve rejim komü nizm’dir.

Bu rejimi ve dayandı ğ ı felsefi temelleri ç ok iyi tanı mak ve bu korkunç fit- neden sakı nmak, asrı mı z mü ’minlerinin en mukaddes vazifeleridir.

Enfâ l sû resinin 25. â yetinde Yü ce Rabbimiz ş ö yle buyurur:

“İ ç inizde yalnı z zulmeden kiş ileri kuş atı p kalmayacak, (bü tü n toplumu iç ine alı p ezecek) fitne(ler)den korunmaya bakı n ve iyice bilin ki Alla, azabı pek ç etin olan (Rab) dı r. ”

Bü tü n inananları; ahlâ k, fazilet, adalet ve hü rriyet sevdası taş ı yanları teh- dit eden bu en bü yü k fitneden sakı nmamı z ve bunun iç in de mahiyetini ve ge-

liş yolları nı bilmemiz gerekmektedir.

Komü nizm nedir?

Komü nizm;  dinî  inanç,  fikrî  hü rriyet,  siyasî  akide,  ş eref,  haysiyet,  ai-

le, millet, istiklâ l, mü lkiyet ve tarihî mefahir diye hiç bir mefhum tanı mayan gayr-ı insanî bir rejimdir.

Komü nizm;  İ nsanları  ö ldü rü cü  atmosferinde  yaş amaya  mahkû m  ettiğ i manevî yoksulluk, sebep olduğ u maddî sefaletten ç ok daha korkunç olan ve zulü mle yaş atı lan bir esaret rejimidir.

Komü nizm; hü r dü zeni yı kı ncaya kadar hü rriyet isteyen, iktidar olduğ u andan itibaren kayı tsı z, ş artsı z itaat bekleyen kanlı bir rejimdir.

Komü nizm;  yalnı z  gayr-i  meş ru  servetlere  değ il,  her  meş ru  mü lkiyete,


 

101


 

 


 

102


her namuslu alı n teri mahsû lü ne dü ş man olan, mal ve toprak sahiplerine kar-

ş ı topyekû n imha hedefini kanunlaş tı ran bir zorba rejimidir.

Komü nizm; ucuz insan gü cü sağ lamak iç in, iş ç i zü mresini istediğ i yerde, istediğ i ş artlar altı nda, istediğ i kadar, sadece karı n tokluğ una ç alı ş tı ran, ger- ç ekte grev yapma, sendika kurma, hak isteme, ş ikâ yet etme hakları nı tanı ma- yan, itiraz edenleri ö lü me mahkû m eden, hayatı makineleş tiren korkunç bir rejimdir.

Komü nizm; millet adı na sö zde iş ç i, iş ç i adı na parti, parti adı na merkez komitesi, merkez komitesi iç inde de bir ş ahı s veya zü mre diktatö rlü ğ ü ku- ran, ancak parti ve hü kü met idarecilerine, fabrika mü dü rlerine ve komü nizme uş ak sadakatiyle hizmet eden yazarlara, sanatkâ rlara ve ilim adamları na yaş a- ma hakkı tanı yan bir zulü m rejimidir.

Komü nizm;  kendilerini  ne  Allah’a  ne  de  insanlara  karş ı  sorumlu  tutan bir avuç imtiyazlı zalimler gü ruhunun mutlak hâ kim olduğ u, bü yü k kitlenin inanç, hü rriyet, sevgi, vefa, aş k, itimat gibi bü tü n insanî duyguları nı n hanç er- lendiğ i bir istibdat rejimidir.

Komü nizm; ebeveyn ile evlâ dı, karı ile kocayı birbirine jurnalci yapan, hayatı dehş et ve korku iç erisinde yaş anmaz hale getiren, bir lokma ekmek- ten bir damla hü rriyete kadar her ş eyin devletten beklendiğ i, gerici ve gerile- tici bir zulü m sistemidir.

Komü nizm; san’attan ilme ve dine kadar her ş eye hü kmetmek isteyen, gizli polis mekanizması ile dehş et kası rgası estiren bir rejimdir. O, en basit it- hamlarla en ağ ı r cezaları n verilebildiğ i, her ç eş it iftiranı n istenildiğ i an isteni- len herkese bulaş tı rı labildiğ i, insanca yaş amayı mahkû m eden bir rejimdir.

Komü nizm; yalnı z maddeye inanan, hayatı yalnı z maddî ş artlar aç ı sı ndan gö ren, insanlı ğ ı n her problemine madde mü hrü nü vuran, ruhî ve manevî hiç bir mevzu kabul etmeyen, dine ve bü tü n insanî değ erlere cephe almı ş bir re- jimdir.

Komü nizm; cemiyetin malı dı r diyerek, ana-babadan koparı p aldı ğ ı nes-

le, kendisini bir din, liderlerini bir Peygamber gibi tanı tan materyalist bir re- jimdir.

Komü nizm; kı zı l ihtilâ lin ancak kan dö kü lerek yapı lacağ ı na inanan, ko- mü nizmin devamı iç in daima kan dö kü lmesinin mutlaka ş art olduğ unu ileri sü ren insanlı k dü ş manı bir rejimdir.


 

 


Komü nizm; kapitalizmi devletleş tiren, insanlı ğ ı sö mü rmeyi aslî gaye bi-

len, gü cü yettiğ i her ü lkeyi canavarca ezen, emperyalist bir rejimdir.

Bu rejimde, anayasa kanunlar, parlâ mento, sendikalar ve diğ er mü essese- ler ş ekil plâ nı nda var olup, iktidar kayı tsı z ş artsı z Komü nist Partisinindir. Bü - tü n mü esseseler, komü nizme sadı k birer itaatkâ rdı r.

Komü nizm; Teorisinin iddia ettiğ i gibi hiç bir sanayi ü lkesine ve hiç bir ileri memlekete istenilerek girmemiş tir. Ancak geri kalmı ş tarı mcı ü lkelere, ya- lan propaganda ile iğ fal edilen kitlelerle ve kı zı l ordunun desteğ i ile girebil- miş tir.

Gerici ve geriletici bir rejim olan komü nizm; bü tü n olumlu mahsullerini, dü nyanı n her ü lkesinde olduğ u gibi ancak ilim ve teknikle, ezdiğ i ve sö mü r- dü ğ ü insanları n ç alı ş ması yla sağ layabilmiş tir.

Muhterem Mü ’minler!

Komü nizm, yalnı z mü ’minlerin değ il, bü tü n insanlı ğ ı n dü ş manı dı r.

Bu rejimin, Rusya’da, Ç in’de, Macaristan’da, Polonya’da ve diğ er ü lkeler- deki fecî tatbikatı ndan, milyonlarca insana nası l ö lü m saç tı ğ ı ndan ve kan kus- turduğ undan misaller vermek isterdim. Ancak, bir hutbe hacmine sı ğ dı rmak mü mkü n değ ildir.

Komü nizm;  iç timaî  krizlerin;  adlî  hatâ ları n,  idarî  bozuklukları n,  suisti- mallerin olduğ u cemiyetlerde, yeş erir ve geliş ir.

Ancak iyice bilmeliyiz ki, Komü nizmin ası l kaynağ ı İ slâ m’la ç atı ş an va- sat (ortam) dı r. Yani İ slâ mî prensiplerle ç eliş en maddeci eğ itim dü zenidir. Fai- ze, karaborsaya, emeğ i sö mü rü ye dayalı iktisadî uygulama; iç kili, kumarlı, zi- nalı, lü ks tü ketim, ferde cemiyet garantisi vermeyen ant-i İ slâ m toplum yapı sı komü nizmin en verimli ortamı dı r.

Cemiyette yapı lması gereken ı slâ hatları yapmayan idareciler, iş ç ilerin ı z- dı rabı nı paylaş mayan sermaye sahipleri, vurgunculuğ u gaye edinen tü ccarlar, rü ş vetsiz iş yapmayan memurlar bilmeyerek de olsa komü nizme geç iş ortamı -

nı gü ç lendirirler.

Zulmü, sefaleti hem besleyip hem de istismar ederek cemiyeti anarş iye boğ mayı hedef alan komü nistler, maksatları nı gerç ekleş tirebilmek iç in ö nce- den, gazetelere, radyo ve televizyon kurumları na, yö netici ve ö ğ retmen ola- rak eğ itim mü esseselerine, ü niversite ö ğ retim ü yeliklerine, talebe teş ekkü lle-


 

103


 

 


 

104


rine, mü him memuriyetlere, iş ç i sendikaları na hattâ polis kuvvetlerine ve im-

kâ n bulabildikleri kadar ordu iç erisine de sı zmaya ç alı ş ı rlar.

Komü nistler ve bağ lı ları yalana dayanan propagandaları nı ustalı kla yapar- lar. Ö ğ retmenleri ve ö ğ retim ü yeleri ile genç liğ i, sendikaları ile iş ç ileri iğ fal et- meye ç alı ş ı rlar. Halka heyecan verecek sloganları topluca yayarlar. Kabul gö - rebilmek iç in de iş ç i ve talebe zü mresinin gerç ekten haklı olabilecek istekleri-

ni korkunç bir ş ekilde istismar ederler. Halk kitlesini polis ve ordu kuvvetleri

ile birbirine dü ş ü rmek iç in mitingleri, grevleri ç ı karları na kullanı rlar. İ ş yerle- rinde grevler ç ı karı rlar, sabotajlar ihdas ederler.

Sermaye sahiplerini, proleterya dedikleri iş ç i sı nı fı ile birbirine dü ş ü rü p kin ve nefret tohumları ekerler. Radyo, televizyon ve bası ndaki gü ç leri ile ken-

di meş ’um plâ nları nı kamufle ederek, kamuoyunu yanı ltı rlar ve nazarları baş -

ka yö nlere ç ekerler. Olmamı ş hadisleri olmuş gibi gö sterirler. Dindar ve vatan- perver zü mrelere gayet ustalı kla saldı rı rlar, genç leri ve iş ç ileri bu beyin zü mre-

ye dü ş man etmeğ e ç alı ş ı rlar.

Kaç ı rma, soygun yapma, adam ö ldü rme, sü rekli olarak tehdid ve ş antaj-

da bulunma ile insanları tedirgin, toplumu huzursuz ve ü mitsiz kı larlar. Ey- lemcilerini bir kahraman olarak sunarlar.

Bö lgeleri ç eş itli entrikalarla isyana sü rü kleyerek iç harbin patlak vermesi- ne ve millî ordunun kararsı z, kalması na sebep olurlar.

Mü ’minler!

Bu hutbemizle, komü nizmi, komü nistleri ve ç alı ş ma ş ekillerini tanı tma- ya ç alı ş tı k.

Memleketimizdeki komü nistler İ slâ m Dini’ni ve onun sosyal adaleti amaç - layan yapı sı nı bilmedikleri iç in komü nisttirler.

Onlar Hakka dayalı kü ltü rden yoksun oldukları, toplumumuzda gerç ek- ten  var  olan  sosyal  adaletsizlikleri  ve  bö lgesel  dengesizlikleri  giderecek,  dı ş gü ç lerin etkisi ve sö mü rü sü nü engelleyecek İ slâ m alternatifini tanı madı kları iç in komü nisttirler.

Ayrı ca tembel ve ç ekemez oldukları, iktidar ş ehvetine tutuldukları ve bir kı smı da ajan olup bol paralar aldı kları iç in komü nisttirler.

Allahı n,  yarattı ğ ı  insanlar  iç in  seç tiğ i  İ slâ m  Dini’nin  dı ş ı nda  insanlı ğ ı n maddî ve manevî problemlerini ç ö zecek ve mutlu kı lacak bir Dü zen yoktur.


 

 

Bunun iç indir ki gayemiz komü nizmden ve komü nizmi doğ uran mutsuz

kı lı cı ortamlardan korunmak olmalı dı r.

İ yice bilmeliyiz ki hayatı mı za egemen olan sekü ler/laik yaş am komü nizme ve onun benzeri... izmlere gebedir ve komü nizmden ç ok daha tehlikedir. Ç ü nkü ana odur.

Geliniz, İ slâ m’ı ö ğ renelim, ö ğ retelim, yaş ayalı m ve yaş atmaya ç alı ş alı m. Hutbemizi bir hadî sle bitiriyorum:

“Canı m kudreti altı nda olan Allah’a yemin olsun ki, ya iyilikleri emreder, kö tü lü kleri ö nlersiniz, yahut Allah’ı n ü zerinize gö ndereceğ i azabı pek yakı nda gö rü rsü nü z, o zaman artı k dua etseniz de kabul olunmaz. ”1

 

 

105

 

 

1  Et-Tac 5/ 225.


 

 

İ slâ m Â limlerinin Yü celiğ i ve Onlara Olan İ htiyaç

 

 


 

106


Bü tü n  varlı kları n  hâ liki  olan  yü ce  Allah,  yarattı ğ ı  insanları  yeryü zü nde

kulluk denemesine tabi kı lmı ş tı r. Onları maddi ve manevi nimetlerle, koydu- ğ u yasalarla kulluk denemesine muhatap tutan Allah (c. c. ) bu yasaları nı insan- lar iç inden seç tiğ i ve mucizelerle desteklediğ i peygamberleri aracı lı ğ ı ile bil-

dirmiş tir. 1

Her biri ilâ hi emirler ve yasakları n tebliğ cisi ve nası l inanı lı p yaş anı lması gerektiğ inin bilfiil ö ğ reticisi olan peygamberler birbirlerini doğ rulayarak gö - revlerini î fâ etmiş lerdir.

 

 

1  Bu hutbe, bü yü k mü rş id Mehmet Zahit Kotku hazretlerinin irtihal-i dar-ı beka eylediğ i 12

Kası m 1980 gü nü akş amı yazı lmı ş 13 Kası m 1980 Cuma gü nü Sü leymaniye camii minbe- rinden otuz bini aş kı n Cenaze Cemaatine sunulmuş tur. Takdim ederken İ mam-Hatiblik hayatı mı n elemli fakat mü stesna anları nı yaş adı ğ ı m bu hutbemi ş u cü mlelerle bitirmiş - tim:

“Yaş adı ğ ı mı z dö neme kadar uzanan gerileme devirlerimiz boyunca ç ok az yetiş tirebildiğ i- miz gerç ek İ slâ m â limlerinin asrı mı zdaki sayı lı ö rnekleri de bir  aramı zdan ayrı lmaktadı r- lar.

İ ş te, bu gü n burada Cuma namazı ndan sonra kabrine defn edeceğ imiz İ slâ m â limi, kâ mil insan, bü yü k terbiyeci Mehmet Zâ hid Efendi Hazretleri irfan semamı zda gurub eden (ba- tan) mana gü neş lerimizden biridir.

Rahle-i tedrisinden ve manevi terbiyesinden feyz alan mü nevverlerle memleketimize ı ş ı k saç mı ş ve ü mit olmuş bu Allah dostu iç in yalnı z ü lkemiz değ il İ slâ m ü lkeleri matem tutsa layı ktı r...

Takip ettiğ i irş ad yolunun bü yü klerinden Ahmet Ziyauddin Gü mü ş hanevî, Ö mer Ziyaud- din Dağ ı stanî, İ smail Necati, Hasan Hilmi ve Mustafa Feyzi (Kaddesellah ervahahum) ha- zeratı nı n arası nda kabrine tevdi edeceğ imiz bü yü k Ş eyhimize Yü ce Allah’tan mağ firet ve yü ksek makamlar diler, İ slâ m alemine ve milletimize baş sağ lı ğ ı dilerim. ”


 

 


İ nsanları insanları n egemenliğ i ve sö mü rü sü nden kurtarmak, ahlâ kî de-

ğ erleri yü celtmek ve dü nya hayatı nı â hiret hayatı ile gayelendirmek iç in uğ ra-

ş ı veren peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed’dir.

Hz. Muhammed diğ er peygamberler gibi belirli bir topluma gö nderilme- miş tir. O yaş adı ğ ı asrı n insanları na ve Kı yamet Gü nü ’ne kadar gelecek bü tü n insan toplulukları na gö nderilmiş tir.

Bu sebepledir ki yü ce Allah O’nunla bildirdiğ i Kur’â n dü sturları nı, O’ndan sonra tebliğ ve talim etmek gö revini O’na inanan mü minlere; ö zellikle de bu gö revleri vazife edinecek İ slâ m â limlerine yü klemiş tir.

 l-i İ mran Sû resi  yet 104:

“Sizden  Hayra  davet  eden,  iyilikleri  emreden  ve  kö tü lü kleri  yasaklayan  bir zü mre bulunsun. İ ş te ancak onlardı r mutluluğ a erenler/erdirenler. ”

Muhterem Mü ’minler!

İ nsan toplulukları na vahiy bildirilerini iç eren Kur’â n ve Sü nnet’ten baş -

ka mutluluk sağ layacak hayat yolu olmadı ğ ı na, Kur’â n ve Sü nnet dü zenini in- sanlara tebliğ ve tâ lim edecek kadro da İ slâ m â limleri olduğ una gö re, elbette-

ki onlar yalnı z İ slâ m cemiyetlerinin değ il, bü tü n insanlı k seması nı n yı ldı zları - dı r. Zira bilgisi ile amel eden ve olgun insan ö rneğ ini veren Kur’â n ve Sü nnet â limleri diğ er mü spet ilimlerin bilginleri gibi değ ildir. Bir diğ er anlatı mla on- lar yaratı klardan yararlanma tekniklerini formü le ederek hayatı n yalnı zca ko- laylaş tı rı lması na hizmet eden â limler değ illerdir. Onlar bizzat hayatı dü zenle- yen, dü nya ve â hiret mutluluğ una yö nlendiren ö ncü lerdir.

Evet  onlar,  Peygamber  varisleri  oldukları  iç in  hakları nda  hayı r  murad edilmiş imrenilmeye lâ yı k değ erlerdir.

Yü ce Peygamberimiz onlar hakkı nda ş ö yle buyurmuş tur: “Allah kime hayı r dilerse onu din ilminde derinleş tirir. ” “Alimler halk ü zerinde Allah’ı n gü venilir kiş ileridir. ”

“Kı yamet Gü nü ’nde ü ç zü mre; ö nce peygamberler, sonra â limler ve daha sonra da ş ehitler ş efaat edecektir. ”2

Peygamberimizin  pek  ç ok  hadisleriyle  yü celiklerini  aç ı kladı ğ ı  İ slâ m â limlerini Rabbimiz de yü celtmiş, onları biricik mabud olduğ unun ş ahitleri,

 

2  C. Sağ î r, 2/183, 206.


 

107


 

 


 

108


kendisinden saygı ile korkan gerç ek kulları olarak tanı tmı ş tı r. Mü cadele sû re-

sinin 11. â yetinde ise ş ö yle buyurmuş tur:

 

“... Allah iç inizden gerç ekten iman edenleri ve kendilerine ilim verilenlerin de­

recelerini yü kseltir... ”

 

Yaradan katı nda değ erli olan İ slâ m â limlerinin yeryü zü nü n kı ymetleri ol- duğ unda ş ü phe yoktur. Yaratana muhatap olma yü celiğ ini kavrayamamı ş ve koruyamamı ş olan zavallı lar idrak edemeseler de onlar Allah’ı n bir topluma bahş edeceğ i en bü yü k lü tuftur. Nitekim peygamberimiz bir hadisi ş eriflerin-

de ş ö yle buyurmuş tur:

 

“Allah bir topluluğ a hayı r dilediğ inde (ilâ hi kanunları tebliğ edecek) â lim- lerini ç oğ altı r, (saptı rı cı ) cahilleri azaltı r... ”3

İ slâ m â limlerinden yoksun olmak bir İ slâ m cemiyetinin uğ rayabileceğ i en bü yü k felâ kettir.

Evet, kı tlı k, anarş i ve hatta harb bile İ slâ m â limlerinden yoksunluk felâ - ketiyle kı yaslanamaz. Zira sö zü edilen felâ ketler toplumun belirli bir dö nemi-

ni etkiler. Ama Hakk’a ç ağ ı ran, Batı l’lardan sakı ndı ran ve olgun insan ö rneğ i-

ni vererek cemiyeti hayra yö nlendiren İ slâ m â limlerinden yoksunluk insanî ve ahlâ kî değ erlerin yı kı mı na, adalet ve fazilet hayatı nı n ç ö kü ş ü ne ve hayatı n ga- yesiz yaş anması na sebep olacağ ı cihetle dö nemleri ve nesilleri etkiler.

Bu sebepledir ki İ slâ m â limlerinden yoksunluk bir toplumun uğ rayacağ ı ve taraf-ı ilâ hiden uğ ratı labileceğ i bu en bü yü k musibettir.

Peygamberimiz bu gerç eğ i ş ö yle aç ı klamaktadı r:

 

“(Amelleri sebebiyle) Allah bir millete ş er diledi mi (ilâ hi kanunları tanı ma­

yan) cahillerini ç oğ altı r. Gerç ek din â limlerini azaltı r... ”4

 

Konuya daha bir aç ı klı k getiren hadislerinde ise peygamberimiz ş ö yle bu- yurmuş lardı r:

“Allah, (insanları bildirdiğ i iyiye, gü zele ve doğ ruya yö nlendirecek) ilmi insanları n gö ğ ü slerinden ç ekerek almaz. Hakikat â limlerini tarafı na ç ekerek alı r. Bö ylece (cemiyette Allah’ı n emirleri ve yasakları m tebliğ eden) â limler kal- maz. Halk da gerç ek bilgiden yoksun cahilleri baş tutar, ö nder edinirler. Onlar

 

 

3  C. Sağ î r, 1/17.

4  C. Sağ î r, 1/17.


 

 


da sorulduğ unda ilimsiz gö rü ş bildirir (kendilerince ilkeler ve yasalar koyar-

lar. ) Bö ylece hem kendileri sapı klı ğ a dü ş er, hem de insanları saptı rı rlar. ”5

 

Devrimizde İ slâ m ü lkelerinin bü yü k ç oğ unluğ unun giderek Hak’ç a ya- ş antı dan sapmaları, sö mü rü len uydu ü lkeler olmaları, araları nda siyasi ve ikti- sadi ittifaklar tesis ederek dü nyamı z iç in ü mit verici bir blok oluş turamamala-

rı, iyice biliniz ki yaş adı ğ ı dö nemin ş artları nı değ erlendirebilen Kur’an ve Sü n- net â limlerinden yoksun olmaları sebebiyledir.

Ü lkemizin ilimlerin her bir dalı nda ihtisas yapmı ş ilim adamları na ve tek- nokratlara ihtiyacı vardı r. Hayatı kolaylaş tı racak ve Allah’ı n yarattı ğ ı pek ç ok nimetten  bizleri  yararlandı racak  onlardı r.  Ancak  iyice  biliniz  ki  hayatı mı zı İ slâ mlaş tı racak İ slâ m â limlerine ihtiyacı mı z ç ok daha fazladı r.

Evet  ç ok  daha  fazladı r.  Ç ü nkü  nü kleer  enerjinin  ü retemediğ i  insanî  ve ahlâ kî değ erleri, fizik ve kimyanı n konu edinmediğ i adalet ve barı ş ı, biyolo-

ji ve zoolojinin ilgilenmediğ i sevgi ve saygı yı sosyoloji ve psikolojinin vereme- diğ i kutsal idealleri ve â hiret hayatı ö zlemini Allah’a î man temelleri ü zerinde yü kseltecek ancak İ slâ m â limleridir.

Mü ’minler!

İ slâ m Dini’ne inanan ve O’nu yaş amak arzusunu duyan bü tü n ilim adam- ları na ibadet olduğ u inancı yla saygı gö steriniz. Ö zellikle İ slâ m â limlerinin ç o- ğ alması iç in duâ ediniz. Onları yetiş tirecek kü ltü r yuvaları nı seviniz ve yar- dı mları nı zla destekleyiniz.

 

5  İ. Mace, Hn. 52.


 

109


 

 

İ lim;  İ slâ m’ı n Hayatı  Mü ’minin Sevgilisidir

 

 


 

 

110


İ slâ m Dini, programı nı Allah’ı n koyduğ u bü tü n insanları kuş atı cı bir ta-

lim ve terbiye nizamı dı r.

İ nsanlı ğ ı n manevî dü nyası nı ve ö lü m ö tesini aydı nlatacak bir Hak kü ltü - rü, maddî hayatı tekâ mü l kanunları iç erisinde geliş tirecek ilâ hî bir medeni- yet projesi olan Kur’â n-ı Kerim’de dinimizin insanlı ğ a yaptı ğ ı ilk ç ağ rı “Oku. ” buyruğ udur.

 lak Sû resi  yet 1-5:

“Yaratan Rabbinin adı yla oku. O, insanı bir kan pı htı sı ndan yarattı.

Oku. İ nsana kalemle yazı yazmayı ö ğ reten, bilmediğ ini talim eden Rabbin son­

suz lü tuf sahibidir. ”

Neyin okunacağ ı nı aç ı klamaksı zı n “okuma” emrini veren Rabbimiz, ö ğ - renilmesi mü mkü n ve faydalı olan bü tü n bilgileri insana ö ğ renilecek mevzu olarak sunmuş tur.

Yü ce Din’imiz Allah’a ve â hiret gü nü ne î man gibi itikadî (inanç ) esasları - nı, Allah’ı n ve Peygamberi’nin hayatı mı zı yö nlendirecek emirleri ve yasakları -

nı okuma ve ö ğ renmeyi her kes tarafı nda yapı lması gereken farz-ı ayin gö rev kı lmı ş tı r. Rabbimizin nimetlerinden yararlandı racak, hayatı kolaylaş tı racak ve insanlara fayda sağ layacak ilimleri ve sanatları ö ğ renmeyi de birilerini ö ğ ren- mesiyle diğ erlerinden dü ş ecek farz-ı kifaye vazife kı lmı ş tı r.

İ slâ m Dinî, farz-ı ayı n olarak yü klediğ i ve teş vik ettiğ i ilmî ç alı ş mayı yalnı z erkeklere tahsis etmemiş tir. Kadı nları n yetiş tirilmesini de zarurî gö rmü ş, umumî bir eğ itim ve ö ğ retimin tatbikini emretmiş tir. Peygamberimiz ş ö yle buyurur:

[“İ lim Mü slü man’ı n sevgilisidir. ”


 

 


“İ lim tahsil etmek, kadı n-erkek her Mü slü man’a farzdı r. ”]1

Allah’a  yaklaş tı ran,  tabiat  nimetlerinden  faydalandı ran,  hayatı  kolaylaş - tı ran ve mutluluğ a yol aç an bü tü n ilim ve sanat dalları nı farz-ı kifaye kı ldı ğ ı iç indir ki dinimiz, Allah’ı n ş er’î kanunları nı ve bu ilahî kanunları n aç ı klamala- rı nı ihtiva eden Kur’â n ve Hadî s ilimlerini yü celttiğ i gibi, Fizik, Kimya, Biyolo-

ji, Astronomi ve Tı p gibi tabiat kanunları nı konu edinen ilimleri de yü celtmiş - tir. Ö ylesine yü celtmiş tir ki maddî bilimlerle yoğ rulan ilim adamları iç in Fatı r Sû resinin 28. â yetinde ş ö yle buyrulmuş tur:

“... Allah’tan sevgi ve saygı duyarak ancak bilgin kulları korkar... ”

Dü nya ve â hiret hayatı nı n geliş imi ve mutluluğ unu vahye dayalı bilgile- rin nurunda ve ilmî ç alı ş maları n aydı nlı ğ ı nda gö ren dinimiz kadar ilme, ilim adamı na ve ilim zihniyetine kı ymet vermiş hiç bir din ve hiç bir beş erî sistem yoktur.

Peygamberimiz ş ö yle buyururlar:

[“Allah katı nda ilim tahsil etmek, (farz olanları n dı ş ı ndaki) namaz, oruç, hac ve Allah yolunda cihaddan daha faziletlidir. ”

“... İ lim tahsil iç in yola ç ı kan kiş iye Allah Cennet yolunu kolaylaş tı rı r. ” “Â limler yeryü zü nü n kandilleridir, Peygamberlerin halifeleridir. Benim ve

diğ er Peygamberlerin varisleridir. ”

“Bilgi mü ’minin kaybolmuş malı dı r. Onu bulduğ u yerde alı r. (alması ge- reken odur. )”]2

Dinimiz, Kur’â n ve Sü nnet aracı lı ğ ı ile ö ğ renilecek vahyî bilgileri imanı n temeli kı lmı ş tı r. Akı l, duyu organları ve gerç ek haber aracı lı ğ ı ile sağ lanacak malû matı da her hayrı n ve gü zelliğ in kaynağ ı, tabiat nimetlerinden faydalan- manı n biricik yolu olarak gö stermiş tir.

Kuran-ı Kerim’in Alâ k Sû resi’nin 6. ve 7. â yetlerinde: “Gerç ekten insan, kendisini, (Allah’ı n eğ itim ve ö ğ retimine)ihtiyaç sı z gö rdü ğ ü iç in azmı ş tı r. ” buy- rulmuş tur. Bö ylece imansı zlı ğ ı n ve her tü rlü ahlâ ksı zlı ğ ı n kaynağ ı olarak ö ğ re- tim ve eğ itim yoksunluğ u gö sterilmiş tir.

 

 

1  M. Mesâ bih Hn. 218.

2  Sı rası yla bak. C. Sağ î r 2/54; Tac 1/63-64, K. Hafa Hn. 1751, 2811 ve notu, 1766.


 

111


 

 


 

112


Aziz Mü ’minler!

Cehalet imansı zlı ğ ı n, bü tü n ç irkinlikler ve baş arı sı zlı kları n kaynağ ı oldu- ğ u iç indir ki, Rabbimiz:

“... Sakı n ha câ hillerden olma. ”3  emri ile bilgisizlerden olmamamı zı ö ğ ü tle- miş tir.

“... Câ hillerden yü z ç evir. ”4  buyruğ u ile de ilimden ü rken, ö ğ retilen ger- ç ekleri kabul etmek istemeyen cahillerden kaç ı nmamı zı emretmiş tir.

Peygamberimiz ise olmamı z gerekeni ş ö yle aç ı klamı ş tı r:

“Ya bilgin ol, ya ö ğ renen. Ya da dinleyen veya (bilgiyi ö ğ renen ve ö ğ reten- leri) sevenlerden ol. Beş inci guruptan olma, helak olursun. ”

“(Zira) Fakirliklerin en ş iddetlisi cehalettir. ”5

Gerç ek bu olduğ u iç indir ki Kur’â n-ı Kerim’de ş ö yle buyrulmuş tur:

“... Her kime hikmet/bilgi verilirse gerç ekten ona bü yü k bir hayı r veril- miş tir... ”

“... Allah iç inizden iman edenlerle kendilerine bilgi verilenlerin derecele- rini artı rı r... ”6

Bilgi edinmeyi emreden ve cehaletten sakı ndı ran yü ce Rabbimiz, Kur’â n-ı Kerim’de bilgi ile cehaletin ayrı ca bilenlerle bilmeyenlerin mukayesesini yapa- rak ş ö yle buyurmuş tur:

“Kö rle gö ren, (cehaleti yansı tan) karanlı klarla aydı nlı k (olan bilgi) gö lge ile sı cak bir olmaz. Diri (olan bilgin) lerle ö lü (olan cahil) ler de bir olmazlar. ”

“... Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akı l sahibleridir ki hak- kı yla dü ş ü nü r. ”7

Bilenlerle  bilmeyenlerin  atı lı mları  ve  alacakları  sonuç lar  bir  olmayaca-

ğ ı iç indir ki dinimiz, dü nyevî ç alı ş maları mı zda ve beş erî mü nâ sebetlerimizde, bilmeden, hakikati kavramadan hiç bir iş in mü teş ebbisi olmamamı zı da ş ö yle-

ce emretmiş tir:

 

 

3  Enam, 35.

4  Araf, 199.

5  K. Hafâ Hn. 437.

6  Bakara 269, Mü cadele 15.

7  Fatı r 19-22, Zü mer, 7.


 

 

“Hakkı nda bilgi sahibi olmadı ğ ı n bir ş eyin ardı na dü ş me. Zira kulak, gö z ve

kalb; bü tü n bu organlar sorumludurlar. ”8

Saygı değ er Mü minler!

Yaş ı mı z ne olursa olsun, Allah’ı n emri olduğ unu bilerek ibâ det neş esiyle okuyalı m, dinleyelim, bilgilerimizi artı ralı m. İ mansı zlı ğ ı n, ahlâ ksı zlı ğ ı n ve fa- kirliğ in yaygı n olduğ u yerlerde gerç ek bilginin olmadı ğ ı m bilelim. Ç ocukları - mı zı okutalı m. Kü ç ü cü k de olsa evimize bir kü tü phane kuralı m. Gü nü mü zü n belirli dakikaları nı olsun okumaya ve dinlemeye ayı ralı m. Talebelerimizi teş - vik edelim ve Hakk’a inanan ilim adamları mı za saygı gö sterelim.

Kur’â n’da ve Sü nnet’te ö ğ retildiğ i ş ekilde sü rekli olarak da ş ö yle duâ ede-


lim:


 

 

“... (Ey ilmi sonsuz olan) Rabbim! Benim ilmimi artı r. ”

“Allahı m! Bana ö ğ rettiklerinle beni faydalandı r. Bana fayda sağ layacak ilim ver.


İ lmimi artı r. Allahı m! Faydalı olmayan ilimden sana sı ğ ı nı rı m. ”9

 

 

8  İ sra, 36.

9  Taha, 114, Et-Tac, 5/121-124.


 

113


 

 

İ lme Mâ ni Olmak,  Faydalı sı nı  Ö ğ retmemek

ve Zararlı sı nı Ö ğ retmek Haramdı r

 


 

114


İ slâ m Dininin sunduğ u mutlu kı lı cı iman esasları nı, helal ve haram hü -

kü mlerini bilmek ve Rabbimizin nimetlerinden yararlanmak ve insanları fay- dalandı rmak  iç in  ilim  ö ğ renmek  farzdı r.  Dinimiz  aç ı klanan  gayelerle  bilgi edinmenin faziletini Peygamberimizin diliyle ş ö yle aç ı klamı ş tı r:

“İ lim tahsili iç in yola ç ı kan kiş iye, bu yü zden Allah Cennet yolunu kolay- laş tı rı r.

İ lme talip olanları sevdiklerinden melekler (de onlara yardı m ve koruma) kanatları nı gererler. Gö klerde ve yerde bulunan bü tü n canlı varlı klar, hatta su- daki balı klar bile, ilim adamları iç in, Allah’tan afv ve mağ firet dilerler. (Bilgi- siyle amel eden) Bir â limin (Yaptı kları nı n bilincinde olmayan cahil) bir â bid ü zerine ü stü nlü ğ ü ayı n ş â ir yı ldı zlara ü stü nlü ğ ü gibidir. Â limler, peygamber- lerin vâ risleridir.

Peygamberler altı n ve gü mü ş miras bı rakmadı lar. Ama onlar hakikat ilmi-

ni miras bı raktı lar.

Bu sebeple ilme ö nem verip-ö ğ renen kiş i bü yü k bir miras almı ş tı r. ”1

 

 



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.