|
||||
C- İlmi engellemeDinimiz ö ğ renim ve ö ğ retime pek bü yü k bir ehemmiyet verdiğ i iç indir ki Peygamberimiz; “İ lme mani olmak haramdı r”, “Kendisinden faydalanı lmayan ilim, Allah yolunda harcanmayan bir hazine gibidir” buyurmuş, bö ylece ilim hayatı nı n canlı ve ü retken olması nı emretmiş tir. 7 Peygamberimiz ilimde tekelciliğ i de menetmiş tir. Soruldukları halde bil- diklerini ö ğ retmeyen, gö rev verildiğ i zaman da mazeretsiz olarak ö ğ reticilik- ten kaç anları n hı yanetlerini ve uğ rayacakları azabı da ş ö ylece haber vermiş - tir: “Bilgisinden sorulduğ u halde (bilmiyorum diyerek) onu ö ğ retmek iste- meyen kimsenin ağ zı na Kı yamet Gü nü ’nde, ateş ten bir gem vurulur. ” “Kı yamet Gü nü ’nde Allah katı nda derecesi en aş ağ ı olacaklardan biri de (insanları n) bilgisinden faydalanmadı ğ ı â limdir. ” “İ lmi alanlarda birbirinize karş ı samimi olup yardı mlaş ı n. Biriniz bildiğ ini diğ erinden saklaması n. Zira ilimde hı yanet, malda hı yanetten daha kö tü dü r. ”8 Muhterem Mü ’minler! Bilgilerinden dolayı mü mtaz bir sı nı f olan â limlerin; bilgilerini normalin
5 K. Hafa Hn. 376, M. Mesabih Hn. 267. 6 İ. Mace, Hn. 243, K. Hafâ, Hn. 1756. 7 K. Hafâ, Hn. 1758; M. Mesâ bih, Hn. 28. 8 M. Mesabî h, Hn. 223, 268; C. Sağ î r, 1/133.
ü stü nde bir gayretle baş kaları na ö ğ retip tebliğ etmeleri lü zumuna dikkatimi- zi ç eken Peygamberimiz, bu mevzuda bizleri mantı kî bir gerekç e ile ş ö yle ir- ş ad buyurmuş lardı r: “... Kendisine bilgi aktarı lı p (ö ğ retilen) ç ok kimse vardı r ki, bizzat dinleyen (ve ö ğ reten) den daha iyi muhafaza etmiş (ve gereğ ini yerine getirmiş ) olur. ”9 Her alanda daha iyi kavrayabilecek ve gereğ ini yapabilecek nesillere bil- gi aktaracak ilim adamları mü ’minlerin en bü yü k zenginlik kaynağ ı dı r. Bunun iç indir ki Ş anlı Peygamberimiz “İ lim adamı, İ slâ m’ı n rü knü dü r. ” buyurur. Peygamberimiz bir diğ er ilgili sö zlerinde gerç ek â limlerden ve ilmî faali- yetlerden mahrum cemiyetlerin istikbaline de ş ö ylece iş aret buyurmaktadı r: “Allah, ilmi insanları n gö ğ sü nden ç eke ç eke almaz, hakikat â limlerini ta- rafı na ç ekmekle alı r. Bö ylece (cemiyete ı ş ı k tutacak) hakiki â lim kalmaz; in- sanlar da bir takı m cahilleri baş tutar; ö nder edinirler, onlara bir ş ey sorulun- ca ilimsiz fetvalar verirler; (ilkeler ve yasalar koyarlar) bu suretle hem kendile- ri sapı tı rlar hem de baş kaları nı saptı rmı ş olurlar. ”10 İ slâ m cemiyetinin bö yle bir bahtsı zlı ğ a uğ ramaması iç in, harp gibi cemi- yetin istikbali ile alâ kalı en hassas durumlarda bile ö ğ renim ve ö ğ retime ara verilmemesi, insanları, Hakk’a ç ağ ı racak ve Batı l’lardan sakı ndı racak bir bil- ginler topluluğ unun hazı rlanması Rabbimiz tarafı ndan emrolunmuş tur. Saygı değ er Mü ’minler! Dinimizin faydalı bilgilerin ö ğ renim ve ö ğ retimini farz kı lması ve farz ol- mayan ibadetlere ü stü n tutması her ası rda Mü slü manları n ilim aş kı nı alevlen- dirmiş tir. Her cami bir ö ğ retim ve eğ itim yuvası haline getirilmiş tir. Emevî ler, Endü lü s Emevî leri, Abbasî ler, Selç uklular ve Osmanlı lar devrinde, sayı sı z ilim kü lliyeleri, binlerce laboratuar ve rasathane kurulmuş, tı p, eczacı lı k, cebir, tri- gonometri, kimya, fizik, coğ rafya, astronomi gibi mü sbet ilimlerin temelleri atı lmı ş tı r. Bü tü n dü nyaya ilim ve medeniyyet nurları saç ı lmı ş tı r. Ayrı ca, İ slâ m Hukuku, Tefsir ve Hadî s sahası nda, yü z binlerce ciltlik eserler yazı lmı ş tı r. Hiç ş ü phe edilmemelidir ki ahlâ ken yozlaş mamı z, ilim ve teknikteki geri- liğ imiz ilmi ibâ det gö ren İ slâ mî ş uuru yitirmemizle baş lamı ş tı r.
9 M. Mesâ bî h, Hn. 230. 10 Tac, 1/72; I. Mace, Hn. 52.
117
Ö zetlersek İ slâ m’ı n kendisi bir eğ itim ve ö ğ retim nizamı dı r. Hz. Peygam- berimiz de bir ö ğ reticidir. Bu gerç ekler Kur’â nı mı zda ş ö ylece pekiş tirilmiş tir: “Kur’â n kat’î bilginin tam gerç eğ idir. ”11 Hz. Muhammed ilâ hî kanunları ö ğ retmek iç in gö nderilmiş bir muallim- dir. 12 İ slâ mî iman temeline dayalı ilim olmazsa olmazdı r. Yü ce Rabbimden cü mlemizi ilmi, ilim adamları nı ve ilim kurumları nı se- venlerden kı lması nı diler, faydalı bilgilerimizi artı rması nı niyaz ederim.
118
11 Hakka 72. 12 Bakara 151.
İ slâ m ve Mü sbet İ limler
İ slâ m, insanlı ğ a ilk ç ağ rı sı “Oku! ” olan, “Sakı n cahillerden olma! ” ö ğ ü dü - nü veren, “Bilgiye erenlerin bü yü k hayra erdiğ ini…” aç ı klayan, “Allah’ı n ilim sahiplerini yü kselteceğ ini” duyuran Hak Din’dir. Bö ylece ilmi ibâ detleş tiren İ slâ m Dini, Allah’ı n Peygamberlerine ve son Peygamberi Hz. Muhammed’e vahiy yoluyla bildirdiğ i bilgileri “Gerç ek bilgi” olarak sunmuş tur. Aklı, duyu organları nı ve yalan ü zerine birleş meleri mü m- kü n olmayan topluluk haberini de ilmin kaynaklan olarak aç ı klamı ş tı r. Dinimiz, aklı n vahiy bilgileri ı ş ı ğ ı nda değ erlendirmeler yapması nı, duyu organları nı n maddi varlı klar ü zerinde gö zlem ve tecrü be ile gerç eğ e ulaş ması - nı ö ğ ü tlemiş tir. Topluluk haberlerinin de vahiy ve olgun akı l sü zgecinden ge- ç irilerek kabul edilmesini tavsiye buyurmuş tur. İ slâ mî eğ itim ve ö ğ retimin vahyin yanı sı ra, akla, duyu organları na ve ya- lan ü zerinde ittifak etmeleri mü mkü n olmayan toplulukları n haberlerine da- yanması hususu Kur’â n’ı mı zda doğ rudan ve dolaylı olarak ş ö ylece aç ı klanmı ş - tı r.
119 “Kur’â n kati bilginin tam gerç eğ idir. ” “Hakkı nda bilgi sahibi olmadı ğ ı n ş eyin ardı na dü ş me. Zira kulak, gö z, kalb (ve diğ er organlar tespitlerinden) sorumludurlar. ” “... Ş ü phe yok ki zan; faraziye, hak olan ilmin yerini tutmaz. ” “... (O halde) Bilmediğ iniz hususlarda niç in tartı ş maya giriyorsunuz... ” “... Eğ er bilmiyorsanı z bilgili olanlardan sorunuz. ” “... (Size intikal eden haberleri) iyice araş tı rı nı z... ” “... Biz delillerimizi akı lları nı kullanabilenler iç in iyice aç ı kladı k. ”
120 “... Aklı nı zı kullanmayacak mı sı nı z? ” “... Dinlemeyecek misiniz? (Gerç ekleri gö rmek iç in) bakmayacak mı sı nı z? ”1 İ lmin İ slâ m’ı n rü knü (olmazsa olmazı ) Mü slü man’ı n sevgilisi olduğ unu bildiren ve pek ç ok hadî sleriyle ilme teş vik eden Peygamberimiz de gerç ek bil- ginin kaynakları na iş aret eden hadî slerinde ş ö yle buyurmuş tur: “Tecrü be sahibi gibi bilgili yoktur. ” “Haber gö zlem gibi değ ildir. ” “Gü neş gibi aç ı k olmayan hiç bir ş ey ü zerinde nihai kararı nı verip doğ ru- luğ una ş ahitlik etme. ”2 Sunduğ umuz â yetler ve hadî slerden anlaş ı lacağ ı ü zere İ slâ m Dini Pey- gamberimize vahiy ile bildirilen bilgilerle, akı l, duyu organları ve topluluk ha- berine dayalı bilgileri ö lç ü kabul etmiş tir. İ lmî ö lç ü leri kabul etmeyenleri ise yermiş tir. Kur’anı mı zda ş ö yle buyrulur: “(Ey Peygamber! Onlara) de ki: Allah’dan baş ka tapar oldukları nı z hakkı n da bilgi veriniz bakalı m. Yeryü zü nde neyi yarattı lar, gö sterin bana. Yoksa gö klerin (yaratı lı ş ı nda) onları n bir ortaklı ğ ı mı var? Eğ er doğ ru iseniz onlara tapmadan ö n ce yazı lı bir belge veya ilmî bir delil getirin. ”3 Mü ’minler! İ lme teş vik eden, ilmin kaynakları nı ö ğ reten dinimiz, Kur’â n-ı Kerim’le insanlı ğ ı n ası rlarca sonra ö ğ renebildiğ i ilmi gerç ekleri aç ı klamı ş tı r. Bö ylece aç ı klanmayan gerç eklerin ö ğ renilmesine de yol aç mı ş tı r. Yü ce Kitabı mı z Kur’â n-ı Kerî m: a) Gö klerle yerin bir olduğ u ve sonradan ayrı ldı ğ ı nı, her bir canlı nı n su- dan yaratı ldı ğ ı nı, b) Gü neş ay ve diğ er gezegenlerin kendi yö rü ngelerinde seyrettiğ ini, c) Yer kü resinin uç ları nı n bası k olduğ unu ve dö ndü ğ ü nü, d) Yü kseldikç e hava bası ncı nı n dü ş erek nefes almanı n gü ç leş eceğ im,
1 Sı rası yla bak. Hakka, 51; İ sra, 36; Necm, 28; Al-i İ mran, 66; Nahl, 43; Hucurat, 6; Rum, 24; Bakara, 44; Zariyat, 21. 2 Tac 5/64; K. Hafâ, Hn. 2137. 3 Ahkaf, 4.
e) Evrenin uzayı p-geniş lediğ ini, f) Rü zgâ rları n aş ı layı cı olduğ unu, g) Parmak uç ları nı n ö zellikler taş ı dı ğ ı nı, i) Ç ocuğ un ana karnı ndaki oluş um devrelerini, k) Her ş eyin bir dü zen iç inde yaratı ldı ğ ı ve sebeb-netice kanununa bağ - landı ğ ı nı vs. aç ı klamı ş tı r. 4 İ nsanlar gibi mü kellef varlı klar olan cinlerin de medeni geliş melere kat- kı da bulunmuş yeryü zü sakinleri olduğ una ve uzayda eş yanı n nakledildiğ i- ne dair verdiğ i haberleri ile devrimiz ilim ve tekniğ ine bile geniş ufuklar aç an Kur’â n-ı Kerim, değ indiğ imiz ilmî gerç ekleri ile ilim aş kı nı alevlendirmiş tir. 5 Gö klerde ve yeryü zü ndeki bü tü n varlı kları n insana hizmet edecek ş ekilde ya- ratı ldı ğ ı na, faydalanı lması iç in ü zerlerinde ç alı ş malar yapı lması lü zumuna da iş aret buyurmuş tur. Casiye Sû resi  yet 13: “Allah gö klerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden bir lü tuf olarak (yararlan ması iç in) insana boyun eğ dirdi. Elbette bunda dü ş ü nen bir toplum iç in ibretler var dı r. ”
121 Kur’â n ve Sü nnetin ilme yö nelten bü tü n bu ö lç ü leri mü ’minleri ilme â ş ı k kı lmı ş tı r. İ lmî ç alı ş malar ibâ det zevkiyle yapı lmı ş tı r. Allah’ı n rı zası nı ve insan- ları n yararlanması nı gaye edinen ilmi faaliyetler gü ç lü medeniyetler doğ ur- muş tur. Matematik, fizik, kimya, astronomi, coğ rafya, tarih, sosyal bilimler, jeo- loji, botanik gibi ilim dalları nda Mü slü manları n yaptı ğ ı ç alı ş malar ve yetiş tir- dikleri ilim adamları ve verdikleri eserler, ayrı ca sanatta, ticarette, ziraatte, ma- dencilik ve ş ehircilikte eriş tikleri zirveler, bir-iki hutbe hacmine değ il, yü zler- ce hutbe hacmine sı ğ acak gibi değ ildir. Hü lâ sa, Mî lâ dî 8. ası rdan ü stü n bir medeniyet kuran Osmanlı Devletinin duraklama devrine kadar, tam 9 ası r ilimde ve teknikte Mü slü manlar dü nyaya hocalı k ve rehberlik yapmı ş lardı r.
4 Sı rası yla bakı nı z. Enbiya 30; Yasî n, 40; Ra’d 41; Neml, 88; Enam, 125; Zariyat, 47; Hicr, 22; Kı yâ me, 4-5; Mü ’minû n, 14; Ra’d, 8; Kamer, 49. 5 Neml, 40.
122 Muhterem Mü ’minler! a) Arapç adan yapı lan tercü meler, b) Mü slü man ü niversitelerinde okuyan batı lı lar, c) İ spanya, Portekiz ve Sicilya’da, batı lı ları n Mü slü manlarla temasları, d) Ticaret mü nasebetler ve e) Haç lı seferleri yoluyla, İ slâ m medeniyetinin Avrupa’ya geç iş inden son- radı r ki, Avrupa’da Rö nesans olmuş tur. Rö nesans’tan sonra bile Avrupa, Mü s- lü man mü elliflerin eserlerini değ iş mez kaynak olarak kullanmakta devam et- miş tir. Avrupa ü lkeleri tarih boyunca İ slâ m ü lkelerine karş ı haç lı ruhu ile ha- reket ettikleri iç in, Avrupalı ilim adamları, bilgi ve ilham aldı kları eserleri aç ı klamamı ş lardı r. Bö ylece, Mü slü manları n ası rlar ö nce yaptı kları pek ç ok ke- ş if ve icatları kendilerine mal etmiş lerdir. Ne acı dı r ki, Milli Eğ itimimiz İ slâ m Dini’ne, İ slâ m tarihine ve millî tari- himize karş ı alâ kası z tutumunda berdevam olduğ u ve medeniyet tarihi araş - tı rı cı ları yetiş tiremediğ i iç in, bu gerç ekleri nesillerimize ö ğ retmemekte, ö ğ re- tememektedir. Bunun iç indir ki nesillerimiz, bir Toriç elli’yi bir Paskal’ı, bir Newton’u bir Pastö r’ü, bir Kant’ı ve Ogust Comte’i tanı r. Fakat bir İ mam-ı Azam’ı, bir Cabir bin Hayyam’ı, bir İ bn-i Haysem’i, bir Ebubekir Razi’yi, hatta bir  li Kuş ç u ve Uluğ Bey’i, bir Sinan’ı ve Ebussuû d’u bilmez. Muhterem Mü ’minler! Yü ce Kitabı mı z Kur’â n-ı Kerim elimizdedir. Bir hakikat muallimi olan Ş an- lı Peygamberimiz ö nü mü zdedir. Mukaddes toprakları mı z da hâ kimiyetimiz altı ndadı r. Tarihte; İ slâ m Dini’nin rehberliğ inde yaş ayarak ilmi peygamber mi- rası olarak değ erlendiren Mü slü manları n ve bü yü k ecdadı mı zı n parlak medeni- yetler inş a ettikleri gibi, bizler de muhteş em medeniyetler kurabilecek gü ç teyiz. İ manlı, azimli, ü mitli ve atı lı mlı olmamı z kâ fidir. Hutbemizi bir â yet manası yla bitiriyorum: “Ancak Rabbinden sana indirilen Kur’â n bilgilerinin hak olduğ unu bilen kim se, gerç eğ e gö zlerini kapamı ş â mâ gibi midir? Ancak selî m akı l sahipleridir ki, iyice dü ş ü nü p idrâ k ederler. ”6
6 Ra’d, 19.
Not: Bu hutbe Nobel ö dü llü Pakistanlı bilim adamı Prof. Abdusselâ m’ı n ü lkemizi ziyaret etmesi ve Cuma namazı nı Sü leymaniye Camii’nde kı lacak ol- ması sebebiyle yazı ldı, Cuma hutbesi olarak sunuldu.
123
Not: Mü slü manları n Mü sbet İ limlere Yaptı ğ ı Hizmetlerle İ lgili Basit Bir İ nceleme Aş ağ ı ya Ç ı karı lmı ş tı r.
Matematik:
124 Diğ er bü tü n mü sbet ilimlerle, yakı ndan ilgisi olan matematik ilmini, bugü nkü anlamı yla bir ilim haline getirenler mü slü manlardı r. Sı fı r mefhumu’na, rakam sis temi’m ve ondalı k sistemi matematiğ e kazandı ran, Mü slü manlar olmuş tur. Onda lı k sistemini bularak, ç ı karma, toplama, ç arpma ve bö lme’nin prensiplerini koyan da Mü slü manlardı r. Eğ er, bu sistemler ve prensipler olmasaydı, matematik ilmi ol mazdı. Trigonometri, Mü slü manları n malı dı r. Bilinen en eski trigonometri cetvelleri ni formü le eden, Harizmî diye anı lan Muhammed b. Musa’dı r. Logaritma dediğ imiz cetvelleri ve logaritma mefhumunu ilk defa bulan da yine aynı zattı r. Pi sayı sı nı bulan ve verdiğ i rakamlar, gü nü n elektronik aletleri tarafı ndan ay nen doğ rulanan zat, Gı yaseddin Cemş id isimli bir Mü slü mandı r. Cebir’in kurucusu, ElCabir isimli zattı r. Bir eş itliğ in iki tarafı na aynı miktar ilâ ve edilir, ç ı kardı r, bö lü nü r ve ç arpı lı rsa eş itlik bozulmaz diyen bu zattı r. Cebir kita bı nda, 3. derece denklemlerin ç ö zü mü nü dahi vermiş tir. Karakö k ve kü p kö k almayı bulan ve ö ğ reten de bu â limdir. Analitik Geometri ve Kü resel Trigonometri’nin mü essisi de, Mü slü manlar ol muş tur. Matematikî coğ rafya’nı n kurucusu El Birunî, El Harizmî, Ö mer b. Hayyam, Muhammed b. Ahmed, Nasruddin Tusî, Ebul Vefa ve Musa Oğ ulları nı n, Matematik ilmine yaptı ğ ı hizmetler sayı sı z olmuş tur. Matematikteki bu dev adı mları n, milâ dî 8. 9. ve 10 ası rlarda atı lmakta olduğ una, dikkat edilmelidir.
Fizik:
Modern Fiziğ in kurucusu, milâ dî 965 de Basra’da doğ an Muhammed b. Haysem’dir. İ bni Haysem, ı ş ı ğ ı n, hava ve su gibi ş effaf cisimlerden geç erken meyda na gelen kı rı lma hâ disesine dair ilk aç ı klamaları yapmı ş ve bü yü tü cü mercekler’in keş fine ç ok yaklaş mı ş tı r. Atmosferin, ağ ı rlı k ve yoğ unluğ u ile bunları n, maddele rin ağ ı rlı ğ ı na tesiri arası ndaki mü nasebeti tahlil etmiş, kü revî ve parabolik aynalar ü zerinde ve bü vü teç arası ndan ı ş ı ğ ı n nü fuzunu, matematik formü llerle incelemiş tir.
Meş hur Avrupalı fizikç i Riger Bacon İ bnü Hasem’in buluş ları na ve fikirlerine isti nad ettiğ ini, kendi eserlerinde aç ı kç a bildirmiş tir. Adı nı ası rları n ö tesinden duyuran El Birunî, bir maddenin ö zgü l ağ ı rlı ğ ı nı n, o maddenin taş ı rdı ğ ı suyun hacmi ile uygunluk gö sterdiğ i kaidesini ifade etmiş, su menbaları ve artezyen kuyuları nı n faaliyetlerini, birbirleri ile irtibatı olan kanalla rı n hidrostatik kaidesiyle izah etmiş tir. İ bni Sina, hareket kuvvet, ı ş ı k, ı sı ve ö zgü l ağ ı rlı klar ü zerinde, orijinal ç alı ş malar yapmı ş, Kitabü ’ş Ş ifa’sı nda, fizik ilmine de bir bö lü m ayı rmı ş tı r. Benû Mu sa diye anı lan 3 kardeş in mekanik’e dair yazdı kları bir eser, halâ Vatikan’da muha faza edilmektedir. Ebu’lFeth ElHazminî de, fizik ilminin dev simaları ndan biridir. Eserinde, fi ziğ in tarihç esini yapmı ş, manivelanı n kanunları nı formü le etmiş, birç ok sı vı ve katı cismin ö zgü l ağ ı rlı kları nı n cetvellerinî tanzim etmiş ve yerç ekiminin, her cismi, ar zı n merkezine doğ ru ç eken bir gü ç olduğ una dair nazariyesini ortaya koymuş tur. Diğ er Mü slü man fizikç ilerin, bu ilme yaptı ğ ı hizmetler, baş lı baş ı na bir konfe rans mevzuudur.
Astronomi:
Astronomi ilmini mü sbet ilim haline getiren Mü slü manlardı r. Mü slü manlar 10. asrı n sonunda, mercek ve dü rbü n olmaksı zı n yapı labilecek bü tü n ç alı ş maları yapmı ş lardı r. Bağ dat, Kahire, Kurtuba ve Toledo rasathaneleri, ilmî ç alı ş maları n yü rü tü ldü ğ ü en bü yü k merkezlerdi. Ebu’lFergani’nin 860 da yazdı ğ ı bir astronomi kitabı, 7 ası r Avrupa’da otorite olarak kabul edilmiş tir. Fergani, yeryü zü nü n boylam daireleri uzunluğ unu hesapla mı ş ve ilk olarak gü neş in gö rü nü rdeki yö rü ngesinin, gezegenlerinkiler gibi, zamanla geri yö ne doğ ru gittiğ ini hesaplamı ş tı r. El Battani, yer kü resinin ekseni ile yö rü ngesi arası ndaki aç ı yı ç ok doğ ru olarak hesaplamı ş ve bir yerin enlemini bulmak iç in yeni ö lç ü ler koymuş tur. Î bnü ’lHaysem, yı ldı zlar ve gü neş in kendilerinin ı ş ı k verdiğ ini, ayı n ise ı ş ı ğ ı nı gü neş ten aldı ğ ı nı keş fetmiş tir. Bu zat hava tabakası nı n kalı nlı ğ ı nı ilk defa ve doğ ru olarak tesbit etmiş, ilk ola rak okuma gö zlü ğ ü nü bulmuş ve reflektö rlerin kanununun mucidi olmuş tur.
125
Gü neş yı lı nı n uzunluğ unu ilk defa doğ ru olarak hesaplayan Sabit b. Kurra ol muş tur. ElBirû ni usturlap, dü zlem kü re ve halka kü re mevzuları nda kitaplar yazmı ş tı r. Ali b. Yunus da yı ldı zları n hareketleri ve devirleri ekliptik meyili, itidal nokta ları nı n gerilemesi ve gü neş paralaksı na dair, ö ncekilerden ç ok daha sı hhatli bilgiler vermiş tir. İ brahim ElZerkalî gezegenlerin hareketine dair ilk cedveleri hazı rlamı ş tı r. İ lk sı hhatli astronomi aletleri de Mü slü manlar tarafı ndan icad ve imâ l edilmiş tir.
Kimya:
126 Mü sbet ilimlerin en ö nemli dalları ndan biri olan Kimya’yı laboratuvar ilmi ha line getiren 8. ası rda yaş amı ş Cabir b. Hayyan’dı r. İ lk defa atom nazariyesini ortaya koyan, atomun parç alanabileceğ ini bildiren, Lavezye, Geylusak ve Newton prensip lerini bulan Cabir b. Hayyan, aynı zamanda ilim tarihinin ilk laboratuarı nı kuran, ilk defa mü ş ahede ve tecrü be usû lü nü ilme getiren ve kendi laboratuarı nda ilk su ni hü creyi oluş turan zattı r. Eserleri 10. ası rda lâ tinceye ç evrilen Cabir b. Hayyan’ı, Avrupa 78 ası r sonra anlayabilmiş tir. Bugü n Alman ü niversitelerinde Cabir b. Hayyan’ı n eserleri ü zerinde, doktora ç alı ş maları yapı lmaktadı r. Bugü n kimya il mindeki birç ok teknik tabirler, Mü slü man kimyacı ları n eserlerinden alı nmı ş tı r. Buharlaş ma, sü zme, tasfiye etme, eritme ve damı tmanı n metotları nı koyan Mü slü man kimyacı lar, alkol, sü lfirik asit, altı n suyu ve nitrik asit gibi nice bileş ikle rin de kâ ş ifidirler. Kimyayı eczacı lı kta kullanan Mü slü manlar, yü zlerce ilâ ç ü zeri ne, ç alı ş malar yapmı ş lardı r. Mü slü manları n, boya imalâ tı nda, ç eliğ e su verme sa natı nda, adî kâ ğ ı t yapı mı ndaki bü yü k baş arı ları, ası rlar ö nce, endü striyel kimya’da da ne derece ileri oldukları nı gö stermektedir.
Tı p:
Mü slü manları n, Tı p ilmindeki baş arı ları ve yetiş tirdikleri dâ hiler ö nü nde, bü tü n dü nya hü rmetle eğ ilse yeridir ve zaten her insaflı medeniyet tarihç isi eğ ilmek tedir. İ lk eczahaneler, ilk dispanserler, ilk hastaneler ve ilk eczacı lı k okulları, lslâ m dü nyası nda kurulmnuş tur.. İ lk hastahane. Milâ dî 706 yı lı nda Ş am’da kurulmuş tur. Tı p tedrisatı, hastanelerde yapı lı r, devletten ruhsat almayanlar doktorluk yapamaz lardı. Milâ dî 931’de Bağ dat’taki ruhsatlı doktor adedi 860 idi.
Tı p tarihinin, en bü yü k simaları ndan olan Ebubekir Razî ’nin tı bbı n her dal ma ait olmak ü zere yazdı ğ ı Kitabü lHavi 20 cilt olup, lâ tinceye ç evrilen ilk bü yü k tı p eseridir. 1395 yı lı nda, Paris ü niversitesi, tı p fakü ltesi kü tü phanesinin bü tü n mevcudunu teş kil eden 9 kitaptan biri bu idi. Razi’nin, ç iç ek ve kı zamı ğ a ait eseri, 14981866 yı lları arası nda, İ ngilizce olarak 40 defa tab edilmiş tir. Ortaç ağ ı n en bü yü k klinik mü tehassı sı olan Razi’nin Kitabü ’lMansurî isimli eseri de, 16. asra ka dar Avrupa’nı n en ü nlü tı p kitabı ydı. Tı p tarihi, İ bni Sina gibi ikinci bir dahi, yetiş tirmemiş tir. O’nun, tı bbı n bü tü n dalları na ait malû matı muhtevi, El Kanun Fi’tTı p isimli eseri, ası rlar boyu, Avrupa tı p mekteplerinin baş lı ca ders kitabı olmuş tur. Tı bba, 700 tü r ilâ ç hediye eden İ bni Sina, gerç ekten tı p tarihinin ö lmez bir siması olmuş tur. 12. ası rda yaş amı ş olan İ bni Rü ş d’ü n, Kü lliyat FitTı p isimli eseri, 13. asrı n or taları nda lâ tinceye ç evrilmiş tir. 10. ası rda İ spanya’da yaş amı ş ve 3. Abdurrahman’a tabib olmuş ElZahrevi’nin EtTasrif isimli tı p ansiklopedisi, cerrahlı ğ ı n temel kitapları ndan biri olmuş, ası rlar boyu kaynak olmakta devam etmiş tir. 10. ve 11. ası rlarda Kurtuba ş ehri, cerrahî ameliyatlar mevzuunda. Avrupalı ları n akı n ettik leri bir ş ehirdi. Avrupa tı bbı ü zerinde derin izler bı rakmı ş, yü zlerce Mü slü man dok tor daha vardı r. Avrupa dillerine tercü me edilmiş tı p eserleri, bü yü k bir katalog hac mini dolduracak kadar ç oktur.
127
İ slâ m’da Sosyal Adalet Esasları
Hutbemizde İ slâ m Dini’nin koyduğ u ictimaî (sosyal) adalet esasları nı hu- lasa etmeye ç alı ş acağ ı z.
128
|
||||
|