Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





Yaratandan ötürü insana saygısı



 

Mekke’nin fethi gü nü Hz. Ebu Bekir henü z Mü slü man olmamı ş olan baba-

sı Ebu Kuhafe’yi Hz. Peygamberimizin huzuruna getirince, Peygamberimiz ş ö y-

le buyurdu:

- “Ya Ebu Bekir! İ htiyara eziyet etmeseydin. Ben onun yanı na giderdim. ”14

Misalleri ç oğ altsak da Hz. Peygamber’in yü ce ahlâ kı nı dile getirmek, bi- zim iç in mü mkü n değ ildir. Ç ü nkü Rabbimiz onu Kur’â n buyrukları yla yetiş ti- rip edeplendirmiş ve Kur’an’ı nda:

“Sen yü ce bir ahlâ k ü zerindesin”15 buyurmuş tur. Gerç ekten O’nun ahlâ kı, Kur’â n Ahlâ kı idi. Kur’â n’ı yaş arsak onun ahlâ kı yla ahlâ klanmı ş oluruz.

Yü ce Rabbimden cü mlemizi Peygamberimizin ç izgisinde yaş atarak dü n- yamı zı ve â hiretimizi mutlu etmesini dilerim.

 

 

72

 

14  Peygamberimiz ve Ashabı nı n yaş adı ğ ı Mü slü manlı k, 1/81.

15  Kalem, 5.


 

 

Sahabe Nesli ve Devrimiz Mü minleri

 

 

Buyurun sizinle 14 ası r evveline, dü ş ü nce ve vicdan ı ş ı ğ ı ile madde ve

zulü m hâ kimiyetinin kararttı ğ ı ufukları aydı nlatarak Mekke vadisine inelim. Kâ be merkezli olarak yü kselelim.

İ nsanlı ğ ı n  o  gü nkü  dehş et  verici  haline,  o  gü nkü  Bizans’ı n,  Roma’nı n,

Ç in’in,  İ ran’ı n ve Arabistan Yarı madası nı n insanlı k gö zlerine kanlı yaş lar akı -          73

tacak, yakı cı, ü rpertici durumuna ibret ve irfan nazarları mı zla bakalı m.

Tı pkı maddeyi putlaş tı ran, yemek, iç mek ve seksü el arzuları nı tatmin et- mek ihtirası ile yaş ayan, hakkı, adaleti, ahlâ k ve fazileti prangaya vuran, ka- rarttı ğ ı insanlı k yü zü nü zâ lim ve ö ldü rü cü madde medeniyeti ile ö rtmeye ç a- lı ş an 20. asrı n insanlı ğ ı gibi, gerç ek anlamı ile ilkel ve de medenî vahş ette ile-

ri merhaleler katetmiş insan toplulukları gö receğ iz.

Yaradı lı ş gayesinden uzaklaş mı ş, ruhen zavallı laş mı ş bu insanlar, Allah’a olan inanç ve bağ lı lı kları nı yitirmiş ler putlara ve putlaş tı rdı kları geleneklere tapı yorlardı. Ç ı karları mabutlaş tı rı yorlar; cinsel anarş iyi, alkollü iç kileri, ku- mar tü rlerini ve her tü rlü ahlâ ksı zlı ğ ı bayraklaş tı rı yorlardı. Engin bir ihtirasla yaş ı yorlar, canavarlar gibi kan dö kü yorlar, hakka batı l, fazilete rezî let mü hrü - nü vuruyorlar, â hiret sorgusu ve azabı na inanç taş ı mı yorlardı.

Tanrı laş tı rdı kları sapı k ö nderlerin ve putlaş tı rdı kları bâ tı l sistemlerin izin-

de bunalı mlar iç erisinde kı vranan bu insanlar, bü yü k bir kurtarı cı ya, ilâ hî bir hayat nizamı na ş iddetle muhtaç tı.

Ruhlar muzdarip, gö nü ller bezgin olarak doğ acak hayat gü neş ini bekler- ken, milâ dı n 611. yı lı nda Mekke’de Hira dağ ı ndan bir nur ç ağ layanı dö kü l- meye baş lı yor.

Allah’ı n bü yü k elç isi Hz. Muhammed (s. a. ) huzur, saadet ve tekâ mü l do-


 

 

lu bir dü nya hayatı nı n projelerini ihtiva eden mukaddes kitabı mı z Kur’â n-ı

Kerî m’le bü tü n insanlı ğ ı n ö nü ne ç ı kı yor ve ilâ hî davet baş lı yor.

Allah’ı n birliğ ine, yalnı z O’nun hâ kimiyetine, ahlâ k ve fazilete, adalet ve eş itliğ e, kardeş lik ve sevgiye, maddî ve manevî geliş meye, tek kelime ile ger- ç ek insanlı ğ a yapı lan bu ç ağ rı, akı llan tatmin ediyor, ruhlan gı dalandı rı yor ve ilâ hî nizam etrafı nda birleş tiriyor.

Bö ylece insanlı ğ ı n yü ce peygamberi, ş anlı ö nderi Hz. Muhammed etrafı n-

da bir nur nesli; Kur’â n nesli ç evreleniyor. Ö yle mukaddes bir nesil ki, canı n- dan, cananı ndan, yurdundan geç iyor, iman hayatı ndan, yü ce Peygamberimize sevgi ve bağ lı lı ktan, Kur’â n rehberliğ inden geç miyor.

Kafaları na  gö re  değ il,  İ slâ m’a  gö re  Mü slü man  olan,  kuvvetini  Allah’tan, hayatî ö lç ü lerini Kur’â n’dan alan bu aziz nesil, peygamberimizin ö nderliğ i al- tı nda saf bir İ slâ m hayatı yaş ı yor. Bu mukaddes nesilde aş k ihtirasa, ruh bede- ne, iman kü fre, nur zulmete, adalet zulme, gerç ek insanlı k cahiliyyet ve vahş e-

74    te galip geliyor. Bö ylece, insanlı ğ ı n o gü ne kadar gö rmediğ i ve kâ inat nizamı nı n sona ereceğ i gü ne kadar gö remeyeceğ i bir saadet devri doğ uyor.

Yü ce Peygamberimizin 23 senelik bir fazilet mü cadelesi ile en bü yü k in- sanlı k inkı lâ bı vü cuda geliyor. Kur’â n’ı n tatbik edilmek iç in gö nderildiğ ini id- rak eden bu neslin, Yü ce İ slâ m Dini’nin hayat dü sturları ile ş ekillenen hayatı, kâ mil insanlı ğ ı n eriş ilmez ö rneğ ini meydana getiriyor.

Bu ö yle bir nesildir ki, gerç ekten insanlı k aradı ğ ı, bulmak ö zlemini duy- duğ u Hayat Ö rnekleri’ni bu nesilde bulabilir.

Evet, insanlı k, â lemlerin Rabbine inanmanı n, O’na sı ğ ı nmanı n, O’nun emir- leri ve yasakları na gö re yaş amanı n engin imâ n zevkini, bir peygamber izinde ve rehberliğ inde yaş amanı n mesud edici neticelerini, bu nesilde gö rebilir.

İ nsanlı k, inanı lan hayat nizamı nı tâ viz vermeden aş kla yaş ayabilmenin, yabancı inanç sistemlerine ve değ er yargı ları na karş ı, kararlı bir ruh harbi ve- rebilmenin ve bir ö mü r boyunca inanç lardan taviz vermeden yaş ayabilmenin tarif edilemez yü celiğ ini bu nesilde hissedebilir.

İ nsanlı k, ç eş itli milletlere, değ iş ik inanç lara, apayrı hayat gö rü ş lerine sa- hip insanları n, ü stü n bir hayat tarzı nı aynı imanla, aynı aş kla, aynı gaye ile ve bir arada kardeş ç e yaş ayabileceğ ini bu nesilde gö rebilir.

İ nsanlı k, kan dö kmenin, zayı fı ezmenin, â cizi sö mü rmenin tabiî bir zevk haline geldiğ i bir cemiyette, candan evvel canan gö rü ş ü nü n hâ kim olabileceğ i-


 

 

ni ve en ince insanî duyguları n derin bir vecd ile yaş anabileceğ ini bu mukad-

des nesilde mü ş ahede edebilir.

İ nsanlı k toplumsal gö revleri, taliplisi olan ve birbirlerinin ş eref ve haysi- yetine tecavü z edebilen muhteris insanlara değ il, mesuliyet duygusu ile ü rpe- ren, yapamam endiş esi ile yü reğ i sı zlayan liyakatli insanlara verilmesinin gere- ğ ini bu nesilden ö ğ renebilir. Kitle halinde adalete, ilim ve ihtisasa boyun eğ e- bilmenin en medenî ve mesud edici neticelerini bu nesilden alabilir.

Evet, insanlı k, kö le iken yö netici ve kumandan olabilmenin, her zaman

ve her yerde Hak’dan sapan idarecilere ve hâ kimlere karş ı gerç eğ i haykı rabil- menin, insanlara değ il yalnı z Allah’a baş eğ menin engin ruh asaletini ve hü rri- yet mefkuresini bu nesilde tanı yabilir.

Ç ü nkü onlar Kur’â n-ı Kerime ve Hz. Muhammed’e bizler gibi inanmak-

la yetinmiyorlar, inandı kları nı yaş ı yorlardı. Onlar Peygamberimizin aç ı kladı ğ ı ş u gerç eğ i benimsiyorlardı:

“İ man arzularla (sö zlü ve gö rü ntü lü ) sü slenmelerle değ il kalplerde yerleş me­          75

siyle yaş ayı ş ı n da onu doğ rulaması yla vü cut bulur. ”1

Aziz Mü ’minler!

Yü ce Rabbimizin insanlı ğ a lü tfettiğ i mukaddes kitabı mı z elimizde, Allah’ı n seç tiğ i  ş anlı  Muhammed  aleyhisselâ m  muhteş em  risaleti  (peygamberliğ i)  ile ö nü mü zde, İ slâ m Nizamı ’nı n aş kla yaş anması halinde, fertte, ailede ve cemi- yette meydana gelecek mü barek inkı lâ bı misallendiren sahabe nesli hayat yo- lumuzun ü stü ndedir.

Hal bö yle iken, ne acı dı r ki, insanlı ğ ı n Kur’â nsı z ve Muhammed’siz yaş adı -

ğ ı ç ağ lardaki hali ve istikbali karartan korkunç bir zulmet iç inde yaş ı yoruz.

Tı pkı milâ dî 6. ası rda olduğ u gibi putlaş tı rı lan gü ç sü zlere, ö lü sistemlere tapanlar, kendi materyalist kafaları nı mabut edinenler ve İ slâ m Dini’ni bir bü tü n halinde yaş ama faaliyetlerine fiilen ve lisanen karş ı ç ı kanlar ç oğ almaktadı r.

Bunun iç in de inanç sı zlı k, ç ı karcı lı k, riyakâ rlı k, bencillik giderek geliş - mektedir. Ş ehvet azgı nlaş makta, alkollü iç kiler yaygı nlaş makta, faiz ve kumar bü tü n tü rleri ile artmaktadı r. Zulü mler, istismarlar, israflar ve haksı z iş galler ç oğ almaktadı r. Sevgi, saygı, merhamet af ve adalet anlamları nı yitirmektedir. Mazlumlar korunmamakta, yoksullar aranmamaktadı r.

 

 

1  Camiü s-Sağ î r (Leyse) bö lü mü, 2/134.


 

 

En acı sı, kurtuluş ve mutluluk kaynağ ı m keş fedemeyiş imiz; İ slâ m Dini’ni

Hayat Nizamı olarak gö remeyiş imizdir.

Kulları na  merhameti  sonsuz  olan  Allah;  insanlar  iç in  seç tiğ i  İ slâ m’dan baş ka bir din gö ndermeyecek, insanlı ğ ı nura yö neltecek yeni bir Muhammed gelmeyecektir.

Geliniz,  Kur’â n-ı  Kerimi  dinleyerek,  yü ce  Peygamberimiz  Hz.  Muham- med’i izleyerek yü celeş en İ slâ m’ı n ilk mü minlerini; sahabe neslini ö rnek ala- rak yaş ayalı m.

Hutbemizi Nû r sû resinden iki â yet anlamı ile bitiriyorum.

“Mü ’minler, araları nda hü kü m vermek iç in Allah’ı n kitabı na ve Peygamberine ç ağ rı ldı kları vakit, onları n sö zü ancak dinledik ve itaat ettik, demeleridir. İ ş te bun­ lar zafer ve saadet bulacak olanlardı r.

Kim Allah’a ve Peygamberi Muhammed’e itaat eder, (yaptı ğ ı gü nahlardan ö tü ­

rü ) Allah’tan (saygı  duyarak) korkar ve O’nun (emirleri ve yasakları na aykı rı lı k) tan

76    sakı nı rsa,  iş te bunlardı r ebedî  huzura­(Cennet nimetlerine) kavuş acak olanlar. ”2

 

 

2  Nur, 51-52.


 

 

Gerç ek Mü ’min

 

 

İ slâ m, insanı yaratan Allah’ı n insan iç in koyduğ u ve insanlar arası ndan

seç tiğ i son Peygamber Hz. Muhammed’le insanlı ğ a gö nderdiğ i bildiriler, emir- ler ve yasaklar manzumesidir.

Mü min;  İ slâ m Dini’nin iman esasları na inanan ve bu inancı yla yaratı lı ş se-

77

bebini kavrayan, kâ inatı (evreni), yerkü resini ve ö z varlı ğ ı nı tanı yan, nası l ya-

ş anı lması gerektiğ ini ö ğ renen ve ö lü mle baş layacak  hiret hayatı nı n saadetini sağ lamak gayesiyle yaş ayan insandı r.

Mü ’min; Kur’â n-ı hayat nizamı, Hz. Muhammed’i biricik hayat ö nderi edi- nen nizam ve aksiyon adamı dı r.

Mü ’min; İ slâ m Dini’nin tartı ş ı lmaz yasaları ç erç evesinde aş kla yaş ayan di- siplinli bir mana eridir.

Ç ü nkü o Peygamberimizin aç ı kladı ğ ı ş ekilde Gerç ek imanı n kalple tas- dik, dil ile ikrar ve İ slâ m Dini’nin mü kellef kı ldı ğ ı vazifeleri yapmak”1  oldu- ğ unu bilen insandı r.

Mü ’min; hayatî gö revinin ve mutluluk sebebinin ibâ det, ibâ detin de Al- lah’ı n ve Peygamberi Hz. Muhammed’in emir ve yasakları na gö re yaş amak ol- duğ una inanan insandı r.

Mü ’min;  iman  dolu  bir  yü rekle  yaş ayan,  ö zel  ş artları  tahakkuk  ettiğ in-

de namazla, oruç la, zekâ t ve hacla; ticarette doğ rulukla; sosyal hayatta birlik-

le;  mektepte(okulda)  ilmî  ç alı ş malarla;  fabrikada  sağ lam  imalâ tla;  yö netim-

de adaletle... ibâ det edilebileceğ i ş uurunda olan ve hayatı nı ibâ detleş tiren in- sandı r.

 

 

1  İ . Mace Hn. 65.


 

 

Mü ’min; hususiyle gü nde beş defa namaz kı larak Allah’a ve O’nun yasala-

rı na baş eğ en, vicdanı hü r, kalbi aydı n, gü ç lü ve korkusuz insandı r.

Mü ’min; ö zel ş artları nı haiz mü ’minlerin malı nda, toplumun muhtaç ke- simi iç in zekâ t, â ciz akraba iç in nafaka gibi haklar olduğ una inanan ve bu va- zifelerini î fa eden insandı r.

Mü ’min; toplum menfaatlerini, ferdî ç ı karları n ü stü nde tutan, sanatı ve memuriyeti ile iktisadî ve kü ltü rel hamleleriyle cemiyetini geliş tirmek iç in ç ı r- pı nan, ö z ifadeyle mutluluğ unu, toplumun refahı nda gö ren insandı r.

Mü ’min; Dinimizin, olgun aklı n ve ilmî verilerin red ettiğ i ve toplumu olumsuz yö nde etkileyen iç ki, kumar, zina, rü ş vet, karaborsa, faiz, benlik, zu- lü m, riya, hased gibi ilâ hî haramlardan nefretle kaç ı nmaya ç alı ş an insandı r.

Mü ’min; zulme ve sö mü rü ye karş ı ş ahlanan, zalimi dü ş man bilen, yalnı z

Hakk’a Hak iç in baş kesen insandı r.

Mü ’min;  ilimde ve ç alı ş madaki sabrı fazilet bilen insandı r.

78

Mü ’min;  kiş iyi muradı na erdirecek yerde aç lı ğ a ve dilenciliğ e mahkû m

eden sabı r anlayı ş ı na ve fakirliğ e mahkû m eden tembellikten doğ ma kanaate karş ı ç ı kan insandı r.

Mü ’min; kafası nı iş leten, vü cudunu ç alı ş tı ran, ahlâ k ve fazilette, ilim ve teknikte, sanat ve ticarette her geç en gü n geliş mek isteyen ilerici ve hamleci bir ruhun insanı dı r.

Mü ’min;  sloganları n  ve  ö zentilerin  değ il;  realitenin,  tekâ mü lü  kucakla- mak isteyen cehdin insanı dı r.

Mü ’min;  bü tü n  dü nya  nimetlerinin,  o  nimetlerin  yaratı cı sı na  inanmı ş mü ’minlere lâ yı k olduğ u ş uurunda olan insandı r.

Mü ’min; vahyin ve ilmin ı ş ı ğ ı nda aydı nlanmayı ve ince bir telkin edası yla ç evresini aydı nlatmayı vazife bilen ve nemelâ zı mcı lı ğ a dü ş man olan insandı r.

Mü ’min; Kur’â n’ı n ve Sü nnet’in aç ı klamadı ğ ı hususlarda imanlı bilgili ve tecrü beli mü ’minlerle istiş areyi vazife bilen ve danı ş mayı terketmeyen kiş idir.

Mü ’min; iç timaî (sosyal) istikrar ve huzur iç in, maddî ve manevî kalkı nma iç in, birliğ i zarurî gö ren ve beraberliğ in de ancak iman, fikir ve gaye bağ ları y-

la sağ lanabileceğ ine inanan gerç ekç i insandı r.

Mü ’min; ağ layan gö z, hislenen gö nü l, ı zdı rap duyan kalp, ç ağ layan mer- hamettir.


 

 

Mü ’min; yü celiğ i maddî mevkide, siyasî nü fuzda değ il, inanç ta, ahlâ kta,

Hakka gö tü ren ve halka yö nelten ilimde, ihtisasta ve hizmette gö ren insandı r.

Mü ’min; ö zel mü lkiyeti kabul eden, ancak faizi, karaborsacı lı ğ ı, emeğ i is- tismarı, hileli imalâ t ve ticareti; zulü m ve sö mü rü yoluyla kazanç bilen ve gay-

ri meş ruluğ unu haykı ran insandı r.

Mü ’min; tü ketimde sı nı f farkları nı doğ uran lü ks ve israfı, iç ki, kumar ve fuhuş harcamaları nı Hakk’a isyan bilen insandı r.

Mü ’min; sü rekli veya geç ici olarak temas kurduğ u bü tü n cemiyet fertleri-

ni ancak İ slâ m Dinine inanan ve bu dini hayatı na tatbik edenlerden seç meye ç alı ş an gaye ve hareket adamı dı r.

Mü ’min; pozitivist felsefe, Darvinizm, Froydizm ve Marksizm gibi mater- yalist akı mlarla sağ duyusu kö relmiş din, ahlâ k, vatan ve tarih değ erlerinden kopmuş maddeci kadrolardan ve maddeci eğ itim sisteminden ancak ş er gele- bileceğ ine inanan insandı r.

Mü ’min;  hayatı nı n her anı nda vazifeli melekler tarafı ndan sö zlerinin tes-         79

cil edildiğ ini, bü tü n davranı ş ve fiillerinin yakı n ç ekimle filme alı ndı ğ ı nı bilen, ö lü mle baş layacak ve kabir hayatı yla devam edecek â hiret hayatı nda amel dos- yası yla Allah’ı n huzuruna ç ı karı lacağ ı na; ceza veya mü kâ fat gö receğ ine iman eden ve bu ş uurla yaş ayan insandı r.

Mü ’min; insanı Allah’a bağ layan, sosyal adalet dü stû rları yla fertlerin ya- rı nları nı tekeffü l eden, suç un cinsine gö re cezayı â mir olan, yö netimi Hakka inanan halk aracı lı ğ ı ile Hakk’ı n ö lç ü lerine gö re tanzim eden İ slâ m Dini’nin toplum hâ kimiyetine ö zlem duyan insandı r.

Ö z ifadeyle mü ’min; ç ağ lan yaratan Allah’ı n ç ağ lar ü stü kı ldı ğ ı İ slâ m Dini- ne inandı ğ ı iç in ç ağ ları n ü stü ne ç ı kan ve Cennet’lere namzet olan insandı r.

Aziz Mü ’minler!

Ferdî, ailevî ve iç timaî hayatı mı zda mutlu olmak, â hiret saadetine ermek istiyorsak,  â yet  ve  hadî s  anlamları ndan  harekeketle  vası fları nı  ö zetlediğ imiz gerç ek mü ’minlerden olmalı yı z. Cuma, Ramazan ve Bayram Mü slü manlı ğ ı nı aş malı, hayatı mı zı İ slâ mlaş tı rmalı yı z.

Zira yalnı z “inandı k” demekle yetinenler, inanç ları nı koruyacak bir iman

ve amel insanı olarak yaş amayanlar iç in gelecekte mutluluk yok, ı zdı rab ve azab vardı r.


 

 

Rabbimiz bu gerç eğ i ş ö ylece aç ı klar:

“Elif lam mim! İ nsanlar yalnı z inandı k demeleriyle bı rakı lı verileceklerini, kendilerinin imtihana ç ekilmeyeceklerini mi sandı lar? And olsun ki, biz on- lardan ö nce yaş ayanları da imtihan etmiş izdir. Allah, elbette imanı nda doğ ru

ve samimî olanları da bilir, yalancı olanları da. ”2

Yü ce Rabbimden cü mlemize gerç ek mü ’minlerden olma ş uurunu ve aş kı -

nı ihsan etmesini diler, hutbemizi bir â yet manâ sı yla bitiririm:

“İ man eden ve (sorumlu kı lı ndı kları ) gü zel amelleri yapanlar (yok mu? ) Ne mutlu onlara.. Gidilip varı lacak gü zel yurt Cennet’te onları ndı r. ”3

 

 

80

 

2  Ankebut, 1-3.

3  Ra’d, 29.


 

 

İ lâ hı mı z Allah Yasamı z Kitabullah

 

 

Bir ilke, bir kanun fert ve cemiyet hayatı nda ilgi ve saygı gö rü yor, tatbik

olunuyorsa onun varlı ğ ı nı n anlamı ve değ eri vardı r. Yok sadece varlı ğ ı na ve gerekliliğ ine inanı lmakla yetiniliyor da fertlerin iradelerine ve toplum hayatı -                                                                                              81

nı n akı ş ı na yö n vermiyorsa onun mevcudiyetinin fiilî bir ö nemi yoktur.

İ nanı lan ve kabul edilen bu ana kaideyi iman ve amel hayatı mı za teş mil ederek ş u sualleri ö z nefsimize yö neltebiliriz.

Yü ce Allah’ı n varlı ğ ı na, birliğ ine, yaratı cı lı ğ ı na, bilgisi ve gü cü sı nı rsı z or- taksı z bir Rab olduğ una inanmamı zı n hayatı mı zdaki rolü nedir?

O’nun bildirileri, emirleri ve yasakları nı ihtiva ettiğ ine inandı ğ ı mı z Kur’â n-ı

Kerim’in ferdî ve iç timaî hayatı mı zdaki etkinliğ i nedir?

Muhterem Mü ’minler!

Kur’â n-ı Kerim vicdanları n hakim dü zeni ve pratik hayatı n arzuyla tatbik edilir nizamı olmadan maziyi, hali, istikbali bilen kadir-i mutlak bir Rab oldu- ğ una inandı ğ ı mı z Allah’ı fiili hayatı mı zda biricik mabut; ortaksı z ilâ h tanı ma- mı z mü mkü n mü dü r?

Elbetteki değ ildir. Zira Allah’ı n haram kı ldı kları nı helâ l kı lan, helâ l kı ldı k- ları m da haram kı lan fertleri ve sosyal kurumları meş ru tanı mak, onları ma- but edinmektir.

İ lâ hî yasaları yü rü rlü kten dü ş ü rmek ve bu esaslarla ç eliş en prensipleri yü - celtmek ise Allah’a ş irk koş maktı r.

Nitekim  Yü ce  Peygamberimiz  Hz.  Muhammed  Allah’ı n  helâ l  kı ldı kla- rı m haram, haram kı ldı kları m da helal olarak kendilerine sunan hahamları ve


 

 

papazları nı onaylayan Yahudileri ve Hı ristiyanları, hahamları nı ve papazları nı

ilâ h tanı mı ş olmakla suç lamı ş tı r. 1

Devrimiz Mü slü manları ilâ hlar edinmeyi; Allah’a ortak koş mayı, sadece putlara tapmak gibi eksik ve kı sı r bir anlayı ş iç inde kabul eder olmuş lardı r. Bu kabulden ö tü rü dü r ki, Allah’ı n ferdî, ailevî ve iç timaî hayatı tanzim edecek emir ve yasakları m ihtiva eden Kur’-â n-ı Kerî m, dü zenleyicisi olması gereken gü nlü k hayattan ç ekilmiş tir. Dirileri canlı lı ğ a ve ebedî lik aş kı na erdirmesi ge- rekirken mezarlı k kitabı olmuş tur.

Aç ı klamaya ç alı ş tı ğ ı mı z eksik ve kı sı r anlayı ş ı n mü ’minleri İ slâ m Niza- mı ’ndan yoksun bı rakacak tehlikeli bir ş ekil alabileceğ i endiş esiyledir ki, Pey- gamberimiz ş ö yle buyurmuş lardı r:

“Ü mmetimle ilgili olarak korktukları mı n en korkutucu olanı, Allah’a ortak koş ­ maları dı r. Dikkat edin, ben size onlar aya, gü neş e ve puta tapacaklar demiyorum. Fakat Allah’tan gayrisinin emirlerine ve arzuları na gö re iş yapacaklar... (Bu da on­

82    lar iç in Allah’a bir nevi ortak koş mak olacak. )”2

Allah’ı n yanı sı ra ilâ hlar tanı mak, bağ ı ş lanmayacak ve Cehennem azabı -

na uğ ratacak pek bü yü k bir suç olduğ u iç indir ki ilk mü ’minler ilâ hlar edinme anlamı na gelebilecek davranı ş lardan ş iddetle kaç mı yorlardı.

Bu sebepledir ki Kur’â nla bildirilen helaller ve haramlarla ç eliş en inanç la-

rı, gelenekleri ve uygulamaları hemen bı rakı yorlardı. Kur’â n-ı Kerim’in yasala- rı na uymayı Allah’ı ibadetli olmanı n gereğ i gö rü yorlardı.

Bu ş uurları ndan ö tü rü dü r ki Rabbimizin Kur’â n-ı Kerim’de “Namaz kı lı - nı z. ” emri varid olunca bü tü n mü ’minler namaz kı lmaya baş lamı ş tı. “Zekâ t ve- riniz. ” emri gelince ş artları nı taş ı yan mü ’minler vermeyi bir iman zevki ve vic- dan neş esi haline getirmiş lerdi. “Allah’ı n onay verdiğ i ç izgide savaş ı nı z. ” buy- ruğ u ise bü tü n mü ’minleri iman safları nda savaş maya hazı rlamı ş tı.

Mü ’minler!

Allah’ı biricik mabud; ortaksı z ilâ h kabul etmeyi O’nun kitabı Kur’â n-ı Kerim’in dü sturları na gö re yaş amak manası na anlayan ilk mü ’minlerin haya- tı ndan iki ö rnek vererek konumuza aç ı klı k getirelim.

Asrı mı zı n  cahiliyeti  gibi  karanlı k  bir  cahiliyet  hayatı  yaş ayan  milâ dî  6.

 

 

1  Anlam olarak Bak. İ bn-ü Kesî r Tevbe, 31, 2/348; Hak Dini Kur’â n Dili 2. Baskı, 4/2512.

2  İ bn-i Mace, Hadis No: 4205.


 

 

ası r Arapları nda alkollü iç kiler her dudağ ı n sevgilisi, her merasimin protokol

gereğ iydi.

Evet bö yle bir cemiyetin inş am olan Ebu Bü reyde Ş ö yle nakleder:

“Bir gü n oturmuş iç ki iç meye baş lamı ş tı k. Ben bir ara kalktı m, Peygam- berin huzuruna ç ı ktı m, selâ m verdim ve orada iç kinin haram edildiğ ini bildi- ren â yetin indirildiğ ini ö ğ rendim. Derhal arkadaş ları mı n yanı na dö ndü m ve alkollü iç kileri iç me yasağ ı m bildiren â yetleri “... artı k bu iptilâ dan vazgeç er- siniz değ il mi? ” cü mlesine kadar okudum. Arkadaş ları m hemen kadehlerin- deki iç kileri dö ktü ler, kü pleri devirdiler ve “Vazgeç tik Yarabbi! Vazgeç tik Ya- rabbi! ” dediler. ”3

Bu Kur’â n yasağ ı ndan sonra Medine yolları gü nlerce iç ki aktı. Artı k ilk

İ slâ m cemiyetinin iç ki diye bir problemi kalmamı ş tı.

Mü ’minlerin annesi Hz. Â iş e (r. a. ) da ş ö yle anlatı yor:

“Allah’a yemin ederim ki ben Allah’ı n kitabı na iman ve onu tasdik etme bakı mı ndan Ensar kadı nları ndan daha gayretlisini gö rmedim.                                                                                                   83

Nur sû resinin “Baş ö rtü lerini yakaları na vursunlar (baş ları nı saç ları m ku- lakları nı, gerdanları ve sinelerini sı msı kı ö rtsü nler)” anlamı ndaki â yeti nazil olup da erkeklerin her biri evlerine dö nerek karı sı, kı zı, kı z kardeş i ve akraba- sı na Allah’ı n indirdiğ i â yeti okuyunca onları n her biri Allah’ı n kitabı na iman

ve onu doğ rulamak iç in ö rtü lerine hü rü ndü ler.

Bu â yetin nü zulü nü (iniş ini) takip eden sabah ö rtü lerine bü rü nmü ş olarak Hz. Peygamberin arkası nda namaza durdular, ö rtü lerini sı msı kı bü rü ndü kleri iç in sanki baş ları nda kargalar varmı ş gibiydiler. ”4

Kı saca kadı n ve erkek peygamber devrinin her mü ’mini, Kur’â n’ı n ferdî

ve ailevî hayatı tanzim eden her emrini, iç timaî, iktisadî ve hukukî mü nase- betleri dü zenleyen her dü stû runu aynı iman ve ş uurla derhal tatbik ediyor ve Kur’â n’ı yaş anan bir nizam haline getiriyordu.

Onlar biliyorlardı ki; Kur’â n’ı n yü ce emir ve yasakları nı tatbik etmemek, Ş anlı Peygamberin ö nderliğ inde yaş amamak, imanı anlamsı z kı lmak, hayatı gayesiz bir maceraya sü rü klemek, ahiret saadetini putperestliğ e feda etmek- tir.

 

 

3  İ bn-ü Kesir, Mâ ide 90.

4  a. g. e. Nur 31.


 

 

Muhterem Mü ’minler!

Kiş ilerin putlaş tı rı ldı ğ ı, dü zenlerin ilâ hlaş tı rı ldı ğ ı modern cahiliyette yaş ı - yoruz. Allah’ı yasaları na boyun eğ ilerek ibadet edilecek ş anı yü ce biricik İ lâ h tanı mak iç in Kur’â n’ı n emirleri ve yasakları na yapı ş mak tek ç aremizdir.

Hutbemizi â yet anlamları yla bitiriyorum.

“Sizin ilâ hı nı z Allah’tı r. O’ndan baş ka hiç bir ilâ h yoktur. O, (yarattı ğ ı ) bü tü n varlı kları bilgisi ile kuş atmı ş tı r. ”

“...  (Siz)  O’nun  Kitabı  Kur’an’a  uyun,  O’nun  emirleri  ve  yasakları na  aykı ­

rı gitmekten de korunun ki merhamet olunası nı z (da dü nya ve ahirette mutluluğ a eresiniz. )”5

 

 

84

 

 

5  Taha, 98; Enam, 155.


 

 

Mü min İ slâ m’ı  Yaş amada Hü rdü r

 

İ nsan, yalnı zca hü r iradesine dayalı inanç ları, sö zleri, davranı ş ları ve iş le-

rinden mesuldü r.

Bunun iç indir ki İ slâ m Dini ş u ö lç ü yü koymuş tur. Bakara Sû resi  yet 256:

“Dinde zorlama yoktur.  Doğ ruluk sapı klı ktan seç ilip belli olmuş tur.  Kim Tağ ut’u             85

(İ slâ m  Dinine  karş ı  ç ı kan  kiş ileri  ve  ilkeleri)  tanı maz  da  Allah’a  (ve  O’nun  Dü ­

zeni  İ slâ m’a)  inanı rsa,  o  kopmayan  sağ lam  bir  kulpa  yapı ş mı ş tı r.  Allah  iş itendir, bilendir. ”1

Her insan hü rdü r. İ slâ m Dini’ne inanmaya da zorlanamaz. İ nanmak veya inanmamak dokunulmaz Hak’dı r. Ancak inanmamakta ö zgü r olan insan, İ slâ m Toplumu’nda kendi hü r iradesi ve arzusuyla inandı ğ ı ve Hayat Nizamı olarak kabul ettiğ i İ slâ m Dini’nin kuralları na gö re yaş amakla yü kü mlü dü r.

Mevzuumuzu misallerle aç ı klamak isterim.

a) Dinimiz zengin mü ’minlere iç timaî adaleti sağ lamak iç in zekâ t vermek vazifesini yü klemiş tir. Zekâ t emri, hakka ç ağ rı dı r. Fazilete davettir. Bu farî za Yü ce Rabbimizin rı zası na ve ebedî mü kâ fatlara erdirecek bir ibâ dettir. Mü ’min bu vazifesini aş kla yapmalı dı r. Fakat mü ’min zekâ t vermekten kaç ı nı rsa İ slâ mî ö lç ü ler iç inde yargı ve icra yolu ile tahsil edilir. Lü zumu anı nda malî ceza ile

de cezalandı rı r.

b) Dinimiz alkollü iç kilerin istihsalini(ü retimini) alı m-satı mı nı ve iç imi-

ni haram kı lmı ş tı r. Mü ’min, Allah’ı n rı zası na ermek gayesiyle bu yasaklardan kendi  arzusuyla  kaç ı nacaktı r.  Sakı nmadı ğ ı  takdirde  kaç ı nmaya  zorlanı r  ve İ slâ mî toplum otoritesi tarafı ndan ş iddetle cezalandı rı lı r.

 

 

1  Bakara 256.


 

 

c) İ slâ m Dini zulü m ve istismar vası tası gö rerek faizi yasaklamı ş tı r. İ slâ m

Dü zeni’nde faizli uygulama suç tur. Bu suç un failleri cemiyet iç in bir ibret teş - kil edecek ş ekilde cezalandı rı lı r. Ç ü nkü ç iğ nenen yasağ ı koyan Allah’tı r.

d) Dinimiz, ruh ve beden ü zerinde Allah’ı n yaratı cı lı ğ ı ve hakimiyetini ka- bul ediş in alâ meti olan namazı emretmiş tir. Mü ’min namazı kı lmazsa Allah’ı n hâ kimiyetini fiilen red etmiş gibi olur. Ona Mü slü manları temsil ve onlar adı -

na tasarruf yetkisi verilemez. Bunun iç in kü ltü rel etkinliklerle namaza teş vik edip yö nlendirilir.

Verdiğ imiz bu ö rneklere oruç ve zina gibi daha pek ç ok ilâ veler yapı labilir. Muhterem Mü ’minler!

Yukarı da  yaptı ğ ı mı z  aç ı klamalardan  aç ı kç a  anlaş ı lacağ ı  ü zere,  mü ’min, kendi iradesi ve arzusuyla iman ettikten sonra ancak, İ slâ m’ı yaş amada hü rdü r.

İ slâ m’ı n emirleri ve yasakları nı aç ı kç a ç iğ neme hü rriyeti yoktur. Bö ylesi-

ne bir anlayı ş  ve uygulama pek tabiidir ki ancak Kur’â n ve Sü nnet dü sturları -

86    na gö re yö netilen bir cemiyette gerç ekleş tirilebilir.

Bizler bö yle bir cemiyetin insanları değ iliz. İ slâ m’ı n kuralları iç inde yaş a- ma hü rriyetinden daha ç ok İ slâ m dı ş ı kurallar iç inde yaş ama ö zgü rlü ğ ü ne sa- hibiz.

Mü ’minler!

İ slâ m Kü ltü rü nü n sunulmadı ğ ı, İ slâ m Nizamı adı na ikazı n yapı lmadı ğ ı, teş vik ve ceza tatbikatı na yer verilmediğ i, ü stelik batı l inanı ş ve yaş ayı ş ları n alabildiğ ine yayı ldı ğ ı bir cemiyetin iç inde yaş ı yoruz.

Ancak  dü nya  ve  ahiret  mutluluğ umuz  iç in  mü ’min  olarak  yaş amak  ve Mü slü man olarak can vermek durumunda olan biz mü ’minler, bulunduğ u- muz ş artlar iç inde nefislerimizi İ slâ m’la ş artlandı rmaya mecburuz. Bu mecbu- riyet imanî ve ahlâ kî dir.

Rabbimiz ş ö yle buyurur:

“Ey iman edenler! Nefislerinizi İ slâ m’a yö neltiniz. Siz İ slâ m’ı n dosdoğ ru yoluna girdiğ iniz zaman, yolunu ş aş ı ranlar size zarar veremez. Hepinizin dö nü -

ş ü nihayet Allah’adı r. Artı k ne yapmı ş olduğ unuzu, O size haber verecektir. ”2

Evet, eğ er bizler İ slâ m Dini ü zerinde yaş amada sabı r gö sterebilirsek... Kâ -

 

2  Maide 105.


 

 

firler, mü nafı klar, ahlâ ksı zlar bize iman ve ahlâ k hayatı mı zı ç ö kertecek ve bizi

azaba uğ ratacak ş ekilde zarar veremezler. Bu gerç eğ i Rabbimiz bir diğ er â yette ş ö ylece pekiş tiriyor:

“Eğ er sabreder (İ slâ m Ş eriatı ne aykı rı lı ktan) sakı nı rsanı z onları n entrikaları size hiç bir ş eyle zarar veremez. Ş ü phe yok ki Allah ne yaparlarsa hepsini (ilmiyle) ç epeç evre kuş atı cı dı r. ”3

Yaş adı ğ ı mı z cemiyet dü zeni iç inde olumsuz yö nde etkilendiğ imiz doğ ru- dur. Ancak iyice bilmeliyiz ki: bu doğ ru Allah’ı n â yetleri ile ç atı ş mı yor, bizler gibi İ slâ mi hidayet ü zerinde yaş amayan mü minlerin yaş ayı ş ı ile ç atı ş ı yor.

Muhterem Mü ’minler!

Geliniz, samimi olarak bir nefis muhasebesi yapalı m:

Bizler ö ğ renmemiz farz olan İ slâ mi bilgileri ö ğ renmeye ç alı ş sak, namazla- rı mı zı kı lsak, zekâ tları mı zı versek bize kim engel olabilir?

Bizler camilerde birleş sek, kiş isel ç ı karlarla birbirimizle ç ekiş mesek, eko-

nomik hayatta ş irketleş sek bize kim mâ ni olabilir?                                                  87

Alkollü iç kileri iç mesek, haram eğ lencelere ve zinaya dü ş mesek, faiz ku- rumları ndan kredi dilenmesek bizi kim icbar edebilir?

Kafaları mı zı ş irkten arı ndı rsak, ahlâ kı mı zı gü zelleş tirsek, kü ltü r cihâ dı ile İ slâ m Cemiyeti’ne doğ ru yü rü sek... bize kim egemen olabilir? Bizi kim ç irkin- leş tirebilir? Bize kim dur diyebilir?

Bizler birleş tik, kaynaş tı k, azmettik de ne zaman ve nerede baş arı ya ula- ş amadı k?

Bazı temel haklar ve hü rriyetlerimi kı sı tlayı cı ağ ı r baskı lar ve yasalarla en- gellenmek  istenmedik,  ı zdı rablar  ç ekmedik  değ il.  Ancak  mahrumiyetler  ve acı lar da İ slâ mi hidayet ü zerinde yaş amanı n tabiî sonuç ları dı r. Kaldı ki gü ç ye- tiremeyeceğ imiz ş ekilde engellendiğ imizde Allah katı nda sorumlu da değ iliz.

Hü rriyetimizi İ slâ mı yaş amada kullanalı m. Ç ü nkü gerç ek mü ’min olma- dan İ slâ m Toplumu oluş amaz.

Allah İ slâ m’ı yaş ama ü zerine yalnı z sö z ü retenlere değ il, ama yaş ayı ş ları y-

la ö zlem belirtenlere ve atı lı m yapanlara yardı mcı dı r. O’nun yardı mı ise ger- ç ekleş ecek Hak’dı r.

 

 

3  Al-i İ mran 120.


 

 

Ankebut Sû resi  yet 69:

“Uğ rumuzda uğ raş ı verenleri elbette yolları mı za iletiriz. Ş ü phesiz Allah kendisinin gö zetimi altı nda yaş anı ldı ğ ı nı n ş uuru iç inde yaş ayanları sever. ”

Hutbemizi Ahkâ f sû resinden â yetlerle bitiriyorum:

“Rabbimiz Allah’tı r deyip de sonra (bü tü n hareketlerinde) dosdoğ ru olanlara

(evet) onlara hiç bir korku yoktur. Onlar, mahzun da olmayacaklardı r.

Onlar, cennetin yaranı dı rlar. İ ş lemekte oldukları (iyi amel ve hareketleri) ne mü kâ fat olmak ü zere onlar orada ebedi kalı cı dı rlar. ”4

 

88

 

 

4  Ahkâ f, 13, 14.


 

 

Mü ’minler İ manları nı  Nası l Yitiriyor?

 

İ slâ m Dininin ö zü nü teş kil eden İ man konusu ile ilgili bir hadislerinde

Yü ce Peygamberimiz Hz. Muhammed ş ö yle buyurmuş tur:

“Bir insan Allah’tan baş ka hiç bir ilâ h olmadı ğ ı na ve benim Allah’ı n Peygambe­

ri olduğ uma ş ehâ det eder, getirip tebliğ ettiğ im (inanç esasları na, helaller ve haram­

lara) iman ederse Allah onu yakmayı Cehennem ateş ine yasaklar ve o insan mutla­

ka Cennet’e girer... ”1                                                                                                                        89

Bu  hadisi  diğ er  hadislerle  birleş tirerek  aç ı klayan  İ slâ m  â limlerine  gö re mü min olarak can veren kiş i gü nahları ndan ö tü rü belirli bir sü re azaba uğ ra-

sa da mutlaka Cennet’e girecek, ebedî mutluluğ a erecektir. Ancak imanlı ola- rak ö lmek ş arttı r.

Mü ’minler!

Ü zü lerek ifade edelim ki eğ itim kurumları nda gerekli İ slâ m kü ltü rü nü n verilmediğ i ve İ slâ m dı ş ı hayat tarzı nı n giderek geliş me gö sterdiğ i yurdumuz-

da gü nahlardan korunmak bir tarafa imanı korumak bile son derece zorlaş - mı ş tı r.

Bunun iç indir ki bilerek veya bilmeyerek irtidad dediğ imiz İ slâ m Dini’nden ç ı kma; kâ firliğ in sı nı rları iç ine dü ş me olayları giderek artmaktadı r.

Sö zü nü ettiğ imiz irtidad olayları yalnı z belirli ç evrelerde değ il, dindar ai- lelerde  bile  gö rü lmektedir.  Ancak;  İ slâ m  Nizamı ’ndan  kopma;  yani  irtidad hareketleri, topluca olmadı ğ ı, İ slâ m Dini gerç ek manası yla tanı nmadı ğ ı ve ir- tidad edenler Hı ristiyanlı ğ a veya Musevî liğ e girmediğ i iç in tehlikenin bü yü k- lü ğ ü sezilmemektedir. Ancak tarafı mı zdan ç ok iyi bilinmelidir ki, irtidad ş ekli nası l olursa olsun, İ slâ m Dininin sı nı rları dı ş ı na ç ı kan her bir fert kâ firdir.

 

 

1  M. Zevaid, K. İ man B. İ man Ş ehide... 1/16.


 

 

Erkek ve kadı n dinden ç ı kan mü rted kiş i ise mü min ana-babası na ve di-

ğ er murislerine vâ ris olamaz ve kendisine de vâ ris olunamaz. İ rtidadı ile bir- likte eş i kendisinden boş anmı ş olur. Mü ’minlerle evlenemez. İ slâ m’a dö nme- den ö lü rse ebedî Cehennemlik olur. 2

***

Mevzû umuzu mü ş ahhas misallerle tasrih etmeden ö nce ş u temel İ slâ mî iman esası nı aç ı klamak isterim.

İ slâ m Dini, itikadî, iç timaî, iktisadî, hukukî ve ahlâ kî yapı sı yla bö lü nmez bir bü tü ndü r. Mü ’min bu bü tü ne inanan insandı r.

İ slâ m Dini’nin bü tü n esasları nı kabul ettiğ i halde yalnı z ve yalnı z tek bir hü kmü nü kabul etmeyen; zaruretine veya yü celiğ ine inanmayan kiş i Mü slü - man değ ildir. Ç ü nkü kabul edilmeyen o birle Allah’a bilgisizlik ve acziyet is- nad edilmiş olur ki Yü ce Allah bü tü n eksikliklerden beridir.

Bunun iç indir ki, Hz. Ebu Bekir, devr-i hilâ fetinde “Namaz kı ları z, fakat

90    zekâ t vermeyiz. ” diyerek İ slâ m Dini’nin yalnı z bir tek hü kmü nü; zekâ tı redde- derek irtidad eden Arap toplulukları hakkı nda: (Vallahi namaz ile zekâ t arası -

nı ayı ranlarla harb eder, muhakkak boyunları m vururum, ) buyurmuş tur. Ce- zalandı rmak iç in de ü zerlerine ordu gö ndermiş tir. 3

Bu imâ nî gerç eğ i bö ylece bildirdikten sonra ö rneklerle konumuza aç ı k- lı k getirebiliriz.

Devrimizde  İ slâ m  Dini’nden  koparak  irtidat  eden  kiş ilerin  ç oğ unluğ u

Allah’a inanı yorlar. Fakat onlar Allah’ı yasa koyucu olarak kabul etmedikle-

ri,  İ slâ mî  yasaları n  hayata  hakim  kı lı nması  zaruretine  inanmadı kları  iç in

İ slâ m’dan kopuyorlar.

Onlar Hz. Muhammed’e inanı yorlar. Fakat O’nun, zulü m ve istismar te- mellerine dayalı inanç ve yö netim sistemlerini yı kmak ve insanları Allah’a yö - neltmek iç in gö nderilmiş bir Ö nder-Peygamber olduğ una, yalnı z O’nun izin- den gidilmesi gerektiğ ine inanmadı kları iç in İ slâ m’ı n sı nı rları dı ş ı na yuvarlanı - yorlar.

Daha aç ı k bir dille ifadelendirirsek deriz ki, bu kiş iler İ slâ m Dini’nin bir vicdan iş i olduğ una, onun fert, aile ve cemiyete hitap eden emirlerinin ve ya-

 

 

2  Mü rtedle ilgili geniş bilgi iç in bak, İ slâ m Fı khı nda Mü rtede ait Hü kü mler, Samarraî, Sö n- mez Neş riyat.

3  S. BM. Tecridi Sarih Ter. Birinci Baskı, 5/29.


 

 

sakları nı n benimsenip tatbik edilemeyeceğ ine, buna gerek olmadı ğ ı na, İ slâ m

karş ı tı  bir  Hayat  Dü zeni  ile  de  mutlu  olunabileceğ ine  inandı kları  iç in  kâ fir oluyorlar.

Mevzuumuza amelî hayatı mı zdan alacağ ı mı z misallerle daha bir aç ı klı k getirebiliriz:

a) İ slâ m Dini’ni gerç ek manâ sı yla kavrayamayan bazı yarı aydı n mü ’minler, “Ben bir Mü slü manı m, fakat sosyalizmin kurtarı cı lı ğ ı na inanı yorum, Mü slü - manı m ama garb uygarlı ğ ı ndan yanayı m... ” diyerek ve “İ slâ m’ı n toplumu yö n- lendirici kuralları na karş ı yı m... ” ş eklinde bilgi ve bilince dayalı ifadeler kulla- narak inkâ rcı lar grubuna girmektedirler.

b) Bazı erkek ve kadı n mü minler tesettü r; ö rtü nme mevzuundaki yanı l- gı ları ile İ slâ m’dan ayrı lmaktadı rlar. Ş ö yle ki, Ahzab sû resinin 59. ve Nû r sû - resinin 31. â yetleriyle mü slü man kadı nları n kendileriyle evlenmeleri yasaklı olmayan yabancı erkeklere karş ı tabiî ve sun’î gü zelliklerini aç ı ğ a vurmamala-

rı,  daha aç ı k bir anlatı mla yü z,  eller ve ayaklar dı ş ı nda bü tü n vü cutları nı ö rt-         91

meleri emredilmiş tir.

Rabbimizin Kur’â n’daki bu aç ı k emri karş ı sı nda “20. ası rda kadı nları n ik- tisadî faaliyetlere iş tirak etmeleri gereken zamanı mı zda, baş ı aç manı n, diğ er vü cut uzuvları nı teş hir etmenin ne mahzuru olabilir? Fazla mutaassı p olma- mak lâ zı mdı r. ” gibi sö zler sö ylenilmesi ve bu sö zlere kaynak olacak inanç ları n benimsenmesi hiç ş ü phesiz apaç ı k kü fü rdü r; imansı zlı ktı r.

c) Bazı mü ’minler de Bakara sû resinin 275. â yetiyle yasaklanan faizin lü - zumlu ve zarurî olduğ una inanarak, faiz mü esseselerini onaylayarak İ slâ m Di-

ni ile irtibatları m kesmektedirler. Ç ü nkü Peygamberimizin diliyle

“Kur’â n’ı n haram kı ldı kları nı helâ l gö renler Kur’â n’a iman etmemiş tir. ”4

Kur’â n’ı n bü tü nü ne veya bir ilkesine inanmayan kiş i kâ firdir.

d) Mü slü manları n mü him bir kı smı ise İ slâ m Hukû ku’nda yer alan Kur’â n

ve Sü nnet’le sabit hü kü mleri hafife alarak irtidat etmekte (İ slâ m’dan ç ı kmak- ta)dirler.

Niç in ve nedenlerini anlamadan, İ slâ m Dini’nin bü tü nü iç erisindeki yerini tesbit etmeden, dayandı ğ ı temel felsefeyi kavramadan, kı sas ilkesini kü ç ü mse- mek; muayyen ş artlar altı nda hı rsı zları n elinin kesilmesi ile ilgili cezaî mü ey- yideyi gayr-ı medenî likle vası flandı rmak; ancak bir ruhsat olarak tecviz edilen

 

 

4  Sü nenü t-Tirmizî, Kitab-u Sevâ bil, Kur’â n, Bab 20.


 

 

birden fazla kadı n alma ö lç ü sü nü yermek; İ slâ mî miras hukukunda erkekle-

re ç ift, kadı nlara tek hisse verilmesini eş itsizlik ve zulü mle tavsif etmek… bü - tü n bunlar İ slâ m Dini’nin bir bö lü mü nü geç ersiz kabul etmek, aş ağ ı lamak ol- duğ u iç in kâ firliktir.

İ lk bakı ş ta ü stü nlü kleri kavranamayan bu İ slâ mî dü sturları 20. asrı n mo- dern  cahiliyet  mantı ğ ı na  gö re  değ il  İ slâ m  Dini’nin  kendi  ictimaî,  iktisadî, hukukî ve ahlâ kî esasları iç erisinde değ erlendirmek lâ zı mdı r.

e) Azı nı n iç ilmesi bile Peygamberimizin bildirileri ile yasaklanmı ş bulu- nan alkollü iç kileri meş ru gö rerek, karş ı lı klı rı zaya dayalı cinsel mü nâ sebetin haram olmadı ğ ı m iddia ederek ve dinimizin haram kı ldı ğ ı, fakat lâ ik yö ne- timlerin meş ru gö rdü ğ ü iş lerin artı k mü ’minler iç in mes’uliyeti gerektiren bir haram hü kmü nü taş ı mayacağ ı nı savunarak Hak Din’den ç ı kan mü ’minler de mü him bir yekû n tutmaktadı r.

f)  İ manî  ş uurdan  yoksun  bir  kı sı m  mü ’minler  de  İ slâ m  Nizamı ’na  kar-

92    ş ı fiilî ve lisanı bir ş ekilde savaş aç mı ş insanları savunarak ve putlaş tı rarak İ s- lâ m’dan ayrı lı yorlar.

Verdiğ imiz ö rnekleri daha da ç oğ altabiliriz.

İ lâ hî emirleri ve yasakları uygulamada insan hata yapabilir. Gü nahlara da- labilir. Tevbe edip affı nı dileyen mü min bağ ı ş lanı r. Ancak iman mevzuunda ga- yet hassas olmalı yı z. İ man meselesinde yanı lmak bizi Hak Din’imizden mah- rum eder. Bü tü n ibadetlerimiz ve hayı rlı amellerimiz de boş a gider. Zira Baka-

ra sû resinin 217. â yetinde ş ö yle buyrulmuş tur:

“... Sizden kim dininden dö ner de kâ fir olarak ö lü rse, bu gibilerin yaptı ğ ı

iyi iş ler dü nyada ve ahirette boş a gitmiş tir ve onlar cehennemliktirler ve ora- da kalı cı dı rlar. ”

Hutbemizi, İ slâ m Dini’nin bir kı sı m esasları na inanı p da, diğ er bir kı smı m inkâ r edenler iç in varid olacak azabı bildiren â yetle bitiriyorum.

“...  Yoksa  siz  Hak  Kitab  Kur’â n’ı n  bazı  hü kü mlerine  inanı yor  da  bazı ları m inkâ r mı ediyorsunuz. İ ç inizden bö yle yapanları n cezası dü nya hayatı nda aş ağ ı lan­ madı r; ne idü ğ ü belirsizliktir; Onlar Kı yamet Gü nü ’nde de azabı n en ç etinine itile­ ceklerdir.

Ş ü phesiz Allah yaptı kları nı zdan habersiz değ ildir. ”5

 

5  Bakara, 85.


 

 

İ slâ m’da Cihad

 

 

Mü ’min iç in hayat İ man ve Cihad’dı r.

İ man; İ slâ m Dini’nin itikadî, iç timaî, iktisadî, hukukî ve ahlakî dü sturları - nı n bü tü nü ne gö nü lden inanmak ve aç ı kç a ikrar etmek; dile getirmektir.

Cihâ d; Yü celiğ ine inanı lan bu ilâ hî nizamı ferdî, ailevî ve iç timaî hayatta            93

ve bü tü n insanlı k camiası nda hâ kim kı lmak ameliyesidir.

İ slâ mî hayatı n oluş umu ve devamı iç in ş art olan cihadı n dinimizdeki yeri pek yü cedir. Bunun iç indir ki:

“Allah yolunda (malı nı zla, canı nı zla) hakkı yla cihâ d ediniz... ”1  ş eklinde-

ki Kur’â n ve Sü nnet emirleri pek ç oktur.

İ nancı mı zı yaş amak ve yaş atmak anlamı na cihadı ferdî, ailevî, iç timaî ci- had bö lü mlerine ayı rarak izah etmeye ç alı ş acağ ı z.

 



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.