Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





Hz. Halid'in Battah'dan Dönerken Gönderdiği Gözcüler



"Vallahi bu âyeti okuyuncaya kadar halk sanki bunun indiğini bilmiyordu ve âyeti her gün okudukları halde farkında değillerdi. Sanılır ilk defa bunu o gün Hz. Ebu Bekir'in ağzından duyuyordu."

Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor Hz. Ömer radıyallahu anh:

"Hz. Ebu Bekirin ağzından bunları duyunca çöktüm, ayaklarım beni taşımıyordu beni iki kişi alıp götürdü ancak bundan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in öldüğünü ben de anlamış oldum"dedi.

  Suffa Olayı  
     
  Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem dünyadan göçünce Ensardan bir grup Beni Saide gölgeliğinde Saad bin Übadenin etrafında toplandı. Hz. Aliradıyallahu anh Zübeyr bin El - Avvamradıyallahu anh ve Talha bin Übeydullahradıyallahu anh Hz. Fatmaradıyallahu anha'nınevine çekildiler. Muhacirlerde Ebu Bekirradıyallahu anh'inveÖmerradıyallahu anh'in evine gittiler bunların arasında Abdul - Eşhel kabilesinden Useyd bin Hüdayr da bulunuyordu. Bunlar toplantı halindeyken Hz. Ebu Bekirradıyallahu anh veÖmerradıyallahu anh'e bir adam gelerek : "Ensardan felan kimseler Beni Saide gölgeliğinde Saad bin Übadenin etrafında toplanmış bulunuyorlar, kendi kendilerine bir karar verirlerse sonu iyi olmaz dedi. Ömer Ebu Bekire dönerek Ensar kardeşlerimizin yanına gidelim ne yaptıklarını görelim" dedi.  
     
  İbn-i İshak anlatıyor: "İbn-i Abbas derki bir ara minada Abdurrahman bin Avf Hz. Ömer son haccında beraberdiler hacdan sonra Hz. Ömerin yanından döndüğü zaman bana şöyle bir olay anlattı. Hz. Ömer'e bir adam geldi. Hz. Ömer ona falan kimse hakkında ne düşünüyorsun"dedi. O; "Vallahi eğer Ömer ölürse ben felan kimseye biat ederim. Hz. Ebu Bekire yapılan biat olup bittiye getirildi"dedi. Bu adamı dinleyen Hz. Ömer kızdı ve; "akşamlayın halkı toplayıp onlara bu hususta gereken ikazlarımı yapacağım arada fitne çıkaranların yüzlerindeki peçeyi kaldırarak halkı şerlerinden haberdar edeceğim" dedi. Abdurrahman; "Hayır bunu şimdilik yapma bayağı insanların bulunabileceğini toplantıda senin söyleyeceklerini anlayamazlar bir takım kuşkulara kapılırlar, söyleyeceklerini anlayamâyacakları için yanlış yorumlara sebep olabilirler acele etme Medineye gidelim, orası sünnet yurdu ve fıkıh ehlinin bulunduğu bir yerdir. Orada söyleyeceklerini rahatlıkla söyleyebilirsin söyleyeceklerinden fıkıh bilginleri istifade ederek onları yerli yerine değerlendirirler" dedim. Hz. Ömer radıyallahu anh inşallah Medineye gidişimde yapacağım ilk iş bu olacaktır dedi. İbn-i Abbasradıyallahu anh; "Zilhiccenin bitiminde Medineye vardık bir Cuma günü idi biraz serinleyim diye biraz erken mescide gitmiştim. Mescitte Said bin Zeyd bin Ame bin Vüfeyli minberin rüknüne dayanarak oturuyor gördüm yanına gittim oturdum, biraz sonra Ömer'in geldiğini gördüm. SaideşimdiHz. Ömerradıyallahu anh minberde öyle şeyler söyleyecek ki halife seçildiğinden beri daha öyle sözler söylememiştir dedim. Said; "Nasıl olur daha önce söylemediği şeyleri şimdi söylesin?"dedi. Minbere çıkıp oturdu müezzin susunca Ömer radıyallahu anh Allaha hamd ve sena ettikten sonra; "Size söylemem gereken bazı sözleri söyleyeceğim. Bilmem belki ecelim gelmiştir kim benim söyleyeceklerimi düşünür ve onları muhafaza ederse, devesinin gidebildiği yere kadar götürsün herkese anlatsın. Onları anlamayacak ve korumuyacaksa, ben hiç bir kimseye bana yalan isnat etmesini razı olmam. Cenab-ı Allah Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i Rasûl olarak gönderdi, ona kitabını da indirdi inen âyetlerden biride Recm âyetidir, biz bu âyeti okuyor ve ezberliyorduk, üzerinde düşünüyorduk. Resûlellah Recm etmiştir biz de ondan sonra Recm ettik korkarım ki zaman uzayınca biri; "Biz Allahın kitabında Recm âyetini bulamıyoruz" diyerek farzı inkâra cüret eder. Recm evli bir erkek ve kadın zina fiillerinden doğan bir haktır. Recm Beyyine veya hamilelik yahut itiraf yollarıyla zina yapıldığı subut bulursa uygulanması farzolan bir hükümdür. Dikkat ediniz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; "Hıristiyanların Meryem oğlu İsayı ilâhlaştırdıkları gibi sizde beni ilâhlaştırmayın ben ancak bir kulum bana onun kulu ve Resulü deyiniz" buyurdu. İşittim ki felân adam; "Eğer Ömer ölürse felan kimseye biat edeceğim" diyormuş. Hiç bir kimse Ebu Bekire yapılan biat olup bittiye geldi diye kendi kendini oyalamasın. Ebu Bekir kadar içinizde itaat ehil hiç bir kimse yoktur. Müslümanlarla meşveret olmadan bir kimseye biat edenler olursa o biat sayılmaz, ne biat edilen ne de edenin biati sahil değildir, öldürülebilirler." Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem vefat edince bütün Ensar bize muhalefet etti. Ben-i Saide Sofasında toplandılar, Ali bin Ebi Talip Zübeyr bin El - Avvam ve onlarla birlikte hareket edenlerde bize karşı çıktılar. Muhacirlerde Ebu Bekiretrafında toplandılar, ben Ebu Bekirradıyallahu anh'eşu Ensar kardeşlerimize gidelim, bakalım ne yapmak istiyorlar dedim. Kalktık onlara doğru gittik yolda Ensardan iki kişiye rasladık kavim tutumunu ve hangi tarafı desteklediğini bize anlattılar nereye gittiğimizi sordular, biz Ensar kardeşlerimize dedik. Onlar; "Ey Muhacirler cemaati onlara yaklaşmayın, ne yapacaksanız yapın"dediler. Ben "Hayır" Vallahi onlara gitmemiz lâzım ve gideceğiz. Ben-i Saide Sofasına vardık orada yatağa bürünmüş birini gördük. "Bu kim" dedim. Bana"Sâad bin Übade"dediler. Nesi var dedim"Hasta" dediler, bu muhavereden sonra yerlerimize oturduk. Bir adam ayağa kalkarak, Allah'a hamd ve senaden sonra şöyle dedi; Bizler Allahın dinine yardım etmiş Ensarız, sizlerde Ey Muhacirler bizden bir cemaatsiniz İslâma hizmete bizden sonra geliyorsunuz, böyle olduğu halde idareyi bizden almak isteyen bir görüşe sahip olduğunuza şahit oluyoruz. Konuşmacı sükut edince ben konuşmak istedim, konuşacaklarımı güzel bir biçime soktum bunları önceEbu Bekire açmak istedim,Ebu Bekir radıyallahu anh "yavaş ol Ya Ömer" deyince ona karşı gelmek istemedim Ebu Bekirradıyallahu anh benden hem daha bilgili hem de vekur, halim ve daha sağlam bir iradeye sahipti. Vallahi, düzenli olarak konuşmak istediklerimin hepsini en güzel bir şekilde ifade ettiler. Ebu Bekirradıyallahu anh; "Hakkınızda anlattığınız hayırlara siz ehlisiniz ancak Araplar emirlik işini şimdiye kadar Kureyşte görmüştür onlar arapların neseb ve idari bakımından daha uygundurlar. Ben bir iki adamı sizin reylerinize sunuyorum hangisini dilerseniz onu biat ediniz" dedikten sonra benim ve aramızda oturanEbu Übeyde Amir bin El-cerrah'in ellerini tuttu, bu sözden çok müteessir oldum.Ebu Bekirin içinde bulunduğu bir cemaat de benim Emir olmam, boynumun vurulmasından daha ağır gelirdi bana. Ensardan bir adam; "Bizden bir emir, sizden de bir emir olsun Ey Kureyş cemaati"dedi. Gittikçe sesler ve sözler çoğalıyor, öyle bir raddeye geldi ki büyük bir ihtilâfın çıkacağından korkmaya başladık. Ben "Elini uzat Ey Ebu Bekir"dedim, Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh elini uzattı, ben ve muhacirler biat etmeye başladık, daha sonra Ensarda biat etti. Ensardan biri "Saad Übade'yi helak ettiniz"dedi. Ben "Saad bin Übade'yi Allah helak etti" dedim.  
  Halkın Ebu Bekir'e Biati  
     
  Hz. Ebu Bekre Sofa'da biat edildiğinin ertesi günü Ebu Bekir radıyallahu anh Minbere çıkarak halka konuşmak üzere iken Ömerradıyallahu anh ondan önce söze başladı ve; "Ey insanlar Allah aranızda kendi kitabını ebedi olarak bırakmıştır. Eğer ona sarılırsanız Allah sizi kendi elçisinin yoluna hidayet edecektir şüphesiz Allah sizi en hayırlınız ve Peygambamberin arkadaşı mağarada iki kişiden ikincisi olan Ebu Bekire biat etmenizde sizi bir araya getirdi" dedikten sonra Hz. Ebu Bekir konuşmaya başladı ve önce Allaha hamd ve sena ettikten sonra; "Ey nas en hayırlımız olmadığım halde başınıza idareci olarak seçilmiş bulunuyorum eğer iyi yaparsam bana yardım edin kötü yaparsam beni düzeltiniz, doğruluk iman yalan da hiyanettir aranızda zaif olan, benim yanımda onun hakkını verinceye kadar kuvvetlidir; Sizin içinizde kuvvetli olan ondan hakkı alıncaya kadar benim yanımda zayıftır bir kavim cihadı terkederse Allah o kavimi zillete düşürür isyan bir kavimde yaygın hale gelirse Allah o kavme umumi bir belâ verir. Ben Allah'a itaat ettiğim müddetçe bana itaat edin, Allaha isyan ettiğim taktirde bana itaat etmeniz size gerekli değildir" dedi. Hz. Ebu Bekir'in fazileti ve onun değerli halifeliği Eshab-ı Kiramdan olan Rabia (r.a.)'dan naklediyor Rabia; "Ben Ebu Bekir'e bana iki kişiye bile idareci olmamı nehyettiğin halde bütün halka emir olmana ne sebep oldu dedim. Hz. Ebu Bekir bana müslümanların birbirine düşeceğinden korktuğum için mecburen bu görevi üzerime aldım. Bir fitnenin ve arkasından dinden dönme tehlikesinden korktuğum için bu görevi üstlendim" dedi. Hz. Aişeradıyallahu anha'den nakledildiğine göre Allah Resulü vefat ettikten sonra nifaklar çoğaldı arapların bir kısmı dinden döndü Ensar direnişe geçti o gün babamın üzerine çöken yük sarp dağlara çökseydi yumuşarlardı hangi noktada ihtilâfa düşselerdi babam oraya koşardı. Ebu Hüreyre radıyallahu anh; "Vallahi eğer Hz. Ebu Bekir halife olmasaydı Allaha ibadet edilmezdi"bu sözünü üç defa tekrarlayınca yanındakiler "Niçin"dediler. Ebu Hüreyre radıyallahu anh; "Allah Resulü Üsameyi yediyüz kişiyle Şam'a gönderdi. Üsame ordusu Zihüşab denilen yere geldiği zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat etti vefatını müteakip araplardan bir çoğu dinden İslâmiyetten döndüler. Ashap Ebu Bekirin başına toplandı her taraftan şunlar irtidad etti. Şuranın insanları dinden döndüler diye haberler geliyordu. Medine etrafındaki bir çok araplar dinden döndüler."  
  Dinden Dönme -Ridde- Olayları  
     
  Kendisinden sonra vuku bulacak fitnelerden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem haber vermişti bu fitnelere düşmemeleri için Ashabını ikaz etmişti. Özellikle irtidat olayından Ashabını haberdar etmişti. Buhari'nin Ebu Said El - Hudri'den rivayet ettiğine göre : "Bir ara uyuyordum, elimde altından iki bilezik gördüm onları görünce tiksindim, her ikisine üfürünce uçup gittiler. Onları çıkacak iki yalancı Peygamber olarak tevil ettim." Abdullah bin Mesudu radıyallahu anh'dan rivayet edilmiştir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Üç şeyden kurtulan, kurtulmuştur ölümünden, hakkı tavsiye eden halifenin öldürülmesinden ve Deccaldan" buyurdular. BuharideEbu Hüreyreden rivayet edildiğine göre; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat edince araplardan bazıları irtidat etti.Hz. Ömerradıyallahu anhHz. Ebu Bekirradıyallahu anh'e Allah Resulünün : "Ben La ilâhe illallah kelime-i tevhidi söyleyinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum onu söyledikleri takdirde hakkının dışında kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar"hadisini hatırlatarak bu sözü söyleyenlerle nasıl savaşırsın? deyince Hz. Ebu Bekirradıyallahu anh; "zekât malın hakkıdır Vallahi namaz ile zekâtın arasını ayıran kimselerle savaşacağım Vallahi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme verdikleri deve yavrusunu bana da vermedikleri müddetçe onlarla savaşırım" dedi. Ömer, Ebu Bekirin bu sözlerini dinleyince onun İslâmı ne kadar iyi anladığını bir kere daha anladım ve onun haklı olduğuna kani oldum. "Eğer Hz. Ebu Bekirin imanı ile bütün bu ümmetin imanı tartılsa Ebu Bekirin imanı ağır gelir"diyor. Yakup bin Said ÜbeydveMuhammed bin Müslüm bin El - Şıhab El - Zühri'nin bir cemaattan naklettiklerine göre; "Onlar" Ebu Bekir dinlerinde sabit kalmak hususunda Şakirlerin emri, dinden dönen düşmana karşı Cihad ederik sabreden Sabirinin de emiridir. Bilindiği araplar dinden dönmek hususunda bir takım yollara, görüşlere sapmışlar. Bir grup arap eğer Muhammed gerçek Peygamber olsa idi ölmezdi. Başka bir grup Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ölümü ile Nübüvvet sona erdiği için hiç kimseye itaat etmeyeceğiz diyorlardı bu görüşü ileri sürenlerden bir tanesi : "Biz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem aramızda iken ona itaat ettik. "Ey Allanın kulları Ebu Bekire ne oluyor. Ölünce kendisinden sonra Bekremi miras bıraktı Nübüvveti şeklinde söylerken Hz. Ebu Bekirradıyallahu anh; "Yemin olsun ki bu sözler çok ağır geliyor" diyordu. Bir başka grupta; "biz Allaha ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme inanıyoruz, fakat mallarımızı vermiyeceğiz" diyordu. Ashap Ebu Bekir radıyallahu anh'de mücadele ediyordu. İçlerinden bir kısmı Üsame ordusunun Medinenin asayişini korumak için sefere çıkmamasını, karışıklıklar dininceye kadar orda kalmasını söylüyor ve irtidat edenlerle savaşmasını istiyorlardı. Bir gün Üseyne bin Hısn ve Ekra bin Habis birlikte Muhacirlerden bir cemaatın yanına gelerek; "Bize bağlı kabilelerimden bir çokları dinden döndüler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme karşı yerine getirdikleri bir kısım mükellefiyetleri, ona vermiş oldukları zekâtı size vermek istemiyorlar." "Eğer bize hak tanırsanız biz onları yola getirmeye çalışacağız"dediler ve muhacirlerle birlikte bu tekliflerini sunmak üzere Ebu Bekr'in huzuruna girdiler. Durumu Ebu Bekre anlattılar. Eğer Ekra ve Üyeyneye bir şey yedirirseniz onlar kendi kabilelerini islah edecek ve bu işin önüne geçecekler. Böylece Üsame ordusu dönünceye kadar çıkmak istidadı gösteren fitnelerin önüne geçilmiş olur dediler. Ebu Bekir "başka bir diyeceğiniz var mı?"dedi. Muhacirler; "Hayır"dediler. Ebu Bekirradıyallahu anh; "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetlerinden biri de meşverettir. Kur'an ve Sünnetin kati olarak hükmünü bildirmediği hususlarda meşveret yapmak görevimizdir. Biliyorsunuz ben de sizden bir biriyim. Size söyleyeceklerime dikkat edin. Allah sizi dalâlet üzerinde birleştirmeyeceğine göre doğru üzerinde içtimainiz söz konusudur. Benim fikrim düşmanımıza karşı çıkmalıyız. Onlara savaş açmalıyız, dileyen iman eder, dileyen küfre kayar İslâmdan taviz vermemeliyiz. Allah Resulü İslâm düşmanlarıyla nasıl savaşmış ise biz de savaşmalıyız, eğer bir deve yavrusunu vermekten imtina ederlerse, onu alıncaya kadar onlarla cihad edeceğim. Üyeyne ve arkadaşların durumuna gelince bu onlardan umulmayacak bir şey değildir. Bunlar kılıcın kabzasını gördükleri zaman çıktıkları yere geri dönerler yahut helak olur, cehenneme giderler onları, biz, vermedikleri bir haktan dolayı öldürmüş oluruz böylece herkes kendine ibretini alır." Ebu Bekrin radıyallahu anh bu konuşması karşısında Muhacirler; "sen isabetli görüşü ortaya koydun, biz bu görüşe tabi oluyoruz " dediler. Bu istişareden sonra Ebu Bekir radıyallahu anh ordu hazırlığına girişti ve kendisi bu işle bizzat meşgul oldu.  
  Tayy Kabilesinin Adiyy Bin Hatem Sebebi İle Kurtuluşu  
     
  Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in vefatını duyan kabilelerin bir kısmı dininden döndü, bir kısmı Hz. Ebu Bekrradıyallahu anh'e biat etti. Bu biat edenlerden biri de Adiyy bin Hatemradıyallahu anh'dir. Adiyy bin Hatemin yanında kavminden topladığı develerden oluşan külliyetli bir zekât bulunuyordu. Her taraftan irtibatlar başlayınca ve Tayy kabilesinin komşusu olan Ben-i Esed kabilesinde irtidad edince Tayy kabilesinin ileri gelenleri Adiyy bin Hateminetrafında toplandılar ve: "Bu adam öldü, ondan sonra halk ahdini bozarak verdikleri zekât mallarını geri aldılar. Bu hususta bizde mallarımızı alsak"dediler. Adiyy; "Siz bu malı isteyerek mi verdiniz"Onlar"Evet" biz isteyerek verdik. Adiyy; "Allaha yemin ederim ki o malı ebediyen size vermeyeceğim eğer kabul etmezseniz sizinle savaşacağıma dair yemin ederim verdiği sözde kalmak sadakati uğurunda ilk olarak ya ölürüm yahut o malı götürür teslim ederim" dedi. "Geliniz ne Hatemi kabrinde rahatsız edin, ne de gerideki oğlu Adiyy bin Hatemi. Bir hilekârın hilesi sizi bu yola sevketmesin bilmiş olunuz ki şeytan her bir Peygamber'in ölümü akabinde cahilleri kandırarak bir takım fitnelerin çıkmasına uğraşır. Bu onun muvakkat işidir muhakkak bu işi üsteleyecek Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in halifesi, Allahın dinini yaşatacak ve göklere yükseltecek bir cemaat bulunacaktır. Eğer böyle bir işe girişirseniz Adiyy bin Hatemin ölümünden sonra malınız ve hanımlarınız ona buna dağıtılır o zaman hiç bir varlığınız kalmaz." Tayy kabilesiAdiyy bin Hatemradıyallahu anh'in ciddiyetini ve kararlılığını görünce düşüncelerinden vazgeçerek işi ona bıraktılar. Hz. Ömer radıyallahu anh hilafete geçtiği zamanAdiyy bin Hatem'e rağmen beni tanıyorsun galiba, Ey Ömer deyince : "Hz. Ömer'de evet seni yalnız ben tanıyor değilim Allah-u teala seni tanıyor herkes küfre saplanırken sen teslim olmuşsun herkes hileye saparken sen sözünü yerine getirmiştin. Herkes İslâmdan yüz çevirirken sen ona yönelmiştin Vallahi ben seni iyi tanıyorum"demişti.  
  Dininden Dönenlere Savaş  
     
  Dinden dönme bir kaç şekilde meydana çıkmıştır. Bir grup insan: "eğer Muhammed peygamber olsaydı ölmezdi"fikrinden hareket ederek tekrar putlara ibadete dönmüşlerdi. Başka bir grup: "biz iman ediyoruz fakat namaz kılmayacağız"diyerek irtidad etmiştir. Başka bir grup:İslâmı kabul etmiş, Namazı da kılmış fakat zekâtı vermeye yanaşmamıştır. Diğer bir fırka: Allah'ın birliği (tevhid) ve varlığına, Muhammed aleyhisselam'ın peygamberliğine/risaletine inancı yanında müseylemenin peygamberliğine inanmışlardı. Müseylemenin peygamber (!) olduğuna şahitler de bulundurmuşlardı. Müseylemeye inananlar arasında Recal namıyla bilinen, ilim ve ibadetle meşhur bir adam da vardı. İşte bunun Müseylemeye inanmış olması bir çok kimseyi saptırmıştır. Müseylemenin güç kazanmasına yardım etmiştir. Bazıları onun hakkında şu şiiri söylemiştir. "Ey Esal kızı Suad, benim gecem Recal fitnesinden dolayı uzamıştır. "Müseylemeye yaptığı tanıklıkla müslümanları dinden çıkardı! Ama unutmasın ki, Allah, aziz ve sonsuz güce sahiptir. Yemenlilerden bir grup kimse de peygamberlik iddia eden Anesli Esvedi tasdik etmişlerdi. Başka bir grupta: Tuleyhatûl Esediyi peygamber olarak kabul etmişlerdir. Ashaptan hiç bir kimse anlattığımız bu kişilerin kâfir olduklarında, öldürülmelerinin farz oluşunda en ufak bir şüpheye düşmemiştir. Ancak zekâtını vermek istemeyenlere yapılacak muamelenin sureti hakkında şüpheler olmuştur. Ebûbekir radiyallahu anh onlarla savaşmaya giriştiği zaman bir kısım müslümanlar Ebûbekir radiyallahu anh'in bu hareketine karşı çıkarak: "biz onlarla nasıl savaşacağız; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İnsanlarla, la ilahe illallah deyinceye kadar şavaşmakla emrolundum. Kim la ilahe illalah derse malını ve canını, İslam’ın hakkı dışında korumuş olur. Sonra hesabı Allah’a aittir."(Müslim) buyurmamış mıydı?" Bunun üzerine; Ebûbekirradiyallahu anh: "İşte zekât ta (İslam’ın)hakkıdır. Vallahi Allah Resulüne zekât olarak verdikleri deve yavrusunu bana vermezlerse, onlarla savaşırım" dedi. Daha sonra sahabenin şüphesi bu veciz ifade ile giderildi. Onlarla savaşın hak olduğunu kendileri de anladılar ve onlarla savaştılar. Allahta onlara yardım etti.  
  Hz. Ebu Bekr'in, Kumandanlarına Mektubu  
     
  Rivayete göre Ebu Bekir radıyallahu anh bu mektup ile beraber başka bir mektup yazmış ve her toplulukta onun okumasını Halidradıyallahu anh'e emretmiştir. Mektubun metni şudur;  
     
  Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla. Allah Resulünün Halifesi Ebu Bekr'den bütün halka; İslâm dinini hâlâ kabul(eden), yahut ondan dönen herkese; Selâm, hidayete tabi olanlara. Hidayetten sapıklık ve karanlığa dönmemiş olanlara olsun. Kendisinden başka İlâhın olmadığı Allaha hamd ederim. Allahtan başka ibadete lâyık ve müstehak hiç bir kimsenin olmadığına, Muhammedin onun kulu ve elçisi olduğuna doğru yola dâvetçi bir kandil, sağ olanları inzar ve azabı müjdelediğine şehadet ederim. Allah ona icabet edenlere hidayet etsin. Ondan yüz çevirenlere de Hak darbesi ile isteyerek ve istemeyerek İslâma beyan etme nasip etsin. Bilinmelidir ki Hz. Muhammed bu sıralarda eceline kavuşmuş bulunuyor Cenab-ı Allah bu hususu bütün müslümanlara kendi kitabında, şüphesiz sen öleceksin. Yine başka bir âyette : "Senden önce hiç bir beşere ebedi kalmak nasib etmedik, sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar" (Enbiya: 21/34) Başka bir âyette : "Muhammed ancak bir Peygamberdir. Ondan önce çok peygamberler gelip geçti"(Al-i İmran: 3/144) Kim ki Muhammed'e ibadet ediyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim ki yalnız şeriki olmayan tek Allaha ibadet ediyorsa bilsin ki o her şeyden haberdar ve hiç ölmeyen daima diri olandır. Ona uyuklama ve uyku tutmaz. Emrini muhafaza edendir. Düşmanından intikâm alan ve onu cezalandırandır. Ey nas! Size Allahtan korkmayı tavsiye ederim Allahtan yeterince nasibinizi almaya sizi teşvik eder, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yoluna sarılmanızı tavsiye ederim. Allahın emrine riayet etmeyen ziyanda olduğu gibi, onu tasdik etmeyen herkes yalancıdır. Allahın sevgisine eremiyenler Şakidirler. Saadetten nasip alamayanlar mahrumdurlar. Allahın yardım etmediği kimse zarardadır. Rabbiniz olan Allahın hidayetiyle yolunuzu düzeltiniz. Allahın hidayetine eren kimseler doğru yolu bulamazsınız. Bana gelen haberlere göre sizden bazıları dinden irtidat etmiş bulunuyorlar. Bunlar önce İslâmiyeti kabullenmişler onunla amel yaptıkları halde gaflete düşerek, Allahın emrine uymayarak şeytana uyarak böyle bir yol seçilmiş bulunmaktadır. Cenab-ı Allah : "Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır. Onu düşman ittihaz ediniz, o cehenneme ehlinden olmaları için kendisine tabi olanlara çağrıda bulunuyor."(Fatir: 35/6) Ben Halid-i Muhacir ve Ensara ve iyiliğe tabi olanlara gönderdim. Allaha daveti yapmadan önce hiç kimse ile savaşa gitmemesini emrettim. Allahın dinini kabul eden ve onunla salih amel işleyen kimseye dokunulmuyacak. Bu davete karşı yakılacak çoluk çocuğa kadınları esir edilecek."  
     
  Urve bin El - Zübeyir anlatıyor: Hz. Ebu Bekirradıyallahu anh Halid radıyallahu anh'e durmadan Allah'tan korkmasını seninle beraber olanlara Rıfk ile muamele etmeni tavsiye ederim. Seninle beraber olanların sabıkından Muhacir ve Ensar olduğunu unutma. Onlarla müşavere et onlara muhalefet etme. Önünden daima keşif ve gözcüleri ileri noktalara gönder ki gideceğin yeri ve menzillerini bilesin. Yemame ehline üzerine yapacağım savaşta zafere ulaşırsan, orada fazla durma. Dikkat et beni ve seni rahatsız edecek hareketlerden bütün gücünle kaçın. Bu tavsiyemi iyi dinle. Bu ülkede ezan sesi işitirsen, o ülkede yaşayanların durumunu bilmedikçe oraya hücuma geçme! Bilmen gereklidir ki Allah dışını nasıl biliyorsa içini ondan daha fazla biliyor. Yine bilmen gereklidir ki Raiyyen senden gördüğünü işler. Onunla anlaş, onları uygun ve güzel olmayan şeylerden Nehy et bilmelisin ki savaştıklarınıza ancak amelinizin güzelliği ile üstün gelebilirsiniz. Böylece Allahtan düşmanlarınıza üstün gelmenizi dileriz. Hayırlı yolculuklar.  
  Hz. Halid'in Buzaha'ya Seferi  
     
  Halid bin Velid Buzahaya giderken beraberinde Adiyy bin Hatem radıyallahu anh de bulunuyordu. Tayy kabilesinden bin kişilik bir kafile orduya katıldı ordu. Buzahada konakladı. Cadile halkı İslâmdan yüz çevirmiş bulunuyordu. Tayy kabilesinin bir bölümünden oluşan bu kabile irtidat etmek üzere idi. Bu kabileye Miknef bin Zeyd gönderilerek onlara; "Siz kavminizin yüz karası mı olmak istiyorsunuz? İşte bağlı bulunduğunuz Tayy kabilesinden tek bir kişi dinden irtidat etmiş değildir. İşte Adiyy bin kişilik bir ordusu ile üzerimize gelmiş bulunmaktadır"deyince morelleri kırıldı. Halid bin Velid Buzahaya varınca Adiyy'e: "Cedile kabilesine gitmeyelim mi?" dedi. Adiyy:"Ey Ebu Süleyman! Seninle savaşa bir elimle mi yoksa iki elimle mi girsem, hangisi hoşuna gider." Halid: "İki elinle girmen daha hayırlıdır." Adiyy: "O halde Cedile benim iki elimden birisidir. Onlarla savaşmaktan vazgeç" dedi ve vazgeçildi. Daha sonra Adiyy İslâma davet için Cedileye geldi. Davetini yaptı. Onlarda müslümanlığı kabul ettiler. Bu olaydan dolayı Adiyy radıyallahu anh Allaha hamd etti. Halitten özür dileyerek emrine amade olduklarını Hz. Halide bildirdiler. Böylece Tayy kabilesinden tek bir kişi dinden dönmedi. Hz. Halid radıyallahu anh ordusunu savaşa hazırlarken Adiyy kendi kavminin ön saflarda yer almasını istedi. Halid; "Böyle bir işe girişemem. Çünkü savaş kızıştığı zaman onlar çözülebilir. Onlardan meydana gelebilecek çözülme bütün orduya sirayet eder. Ön saflara daha önce harp tecrübesi görmüş iradesi güçlü askerler yerleştireceğim" deyince; Adiyy bin Hatem radıyallahu anh: "Görüşüne katılmıyorum" dedi. Ordunun ön saflarına Muhacir ve Ensardan askerler yerleştirdi. Hz. Halid, hasseten ezan okunduğu sıralarda uğradıkları yerlere dikkat etmeleri için keşif kollarına emir verdi. Çünkü namaz vakitlerinde ezanın okunması o yerin müslümanlığa işaret sayılıyordu. Ordu Tuleyha Al - Esedinin bulunduğu mevkiye gelince, Tuleyhanın üzerine bir kubbe yapılmış, ashabı da etrafında oturmuş gördüler. Hz. Halid radıyallahu anh ordunun karragâhını oraya bir mil uzaklıkta olan yerde kurdu. Halid beraberinde bir kaç arkadaşı ile kubbenin yakınma kadar gittiler. Tuleyha'yı çağırdı. Dışarı çıkan Tuleyhaya Hz. Halid radıyallahu anh; "Halifemizin bize olan emri seni tek olan Allahın varlığına ve ortağı bulunmadığına Hz. Muhammedinde onun kulu ve elçisi olduğunu inanmaya çıktığın İslâm tarafına dönmeye davettir" dedi. Tuleyha bu daveti kabul etmiyerek reddetti. Uyeyne bin Hısn yazıklar olsun sana peygamberliğine delalet eden işaretleri bize gösterebilmişsiniz. Nitekim biz ve sen de Hz. Muhammedin Peygamberliğini kanıtlayan bir çok işaretler gördük dedi. Tuleyha bu teklifi akbul etti. Gizlice, gelmekte olan Hz. Halidin durumunu öğrenip. Tuleyha'ya haber veren gözcülerin haberine dayanarak Halid'in atlara biner olduğu halde oraya doğru geldiğini haber verince fitne büsbütün çoğaldı. Tuleyha Hz. Halidin teklifine olumsuz cevap verince Halid orduya dönerek gereken düzenlemelere girişti. Nöbetçi olarak Meknef bin Zeyd ileAdiyy bin Hatemi görevlendirdi. Sabaha karşı Hz. Halid kalktı ashabını harbe hazırlayarak, bütün ordunun harp düzenini sağladıktan sonra, her kabilenin sancağını o kabilede ehil olanlara verdi. En büyük sancağı Zeyd bin El, Hattabradıyallahu anh'averdi. Ordunun önünde yer verilmesini isteyinceHz. Halid Adiyy bin Hateme de bir sancak verdi. Bir taraftan Tuleyha,Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin savaş için yola çıktığını işitince ordusunu düzene soktu. Hz. Halid radıyallahu anh hemen fırsat vermeden üzerine yürüdü. Tuleyha yaklaştığı bir sırada Tuleyha 40 genç delikanlıyı sağ tarafına alarak savaşa girdi. Bunlar bir taraftan vurdukları için her hangi bir dağılmaya gitmedikleri için müslümanlara karşı başarılı bir savaş çıkardılar. Müslüman ordusu bozulmaya başladığı bir anda Hz. Halid radıyallahu anh; "Ey Müslümanlar! Ne oluyorsunuz diyerek"naralar attı. Allah Allah sesleriyle birlikte ordular saflarına yer değiştirdi. Kırk askerin hücumuna geçeceği bir sırada Tayy kabilesinden bir asker; "Ey Halid Vaca dağına dikkat et. Hücum oradan başlıyor" dedi. Halid;"sığınılacak yer ancak Allah'tır" diyerek karşı hücuma geçti. Tuleyhanın 40 pehlivanından hiç biri geride kalmamak şartıyla hepsini kılıçtan geçirdiler. Bundan sonra düşman paniğe kapıldı. Hibal bin Ebi Hibalesir edildi. Hibal, Ebu Bekre göndermek istediler, fakat o: "Muhammede bağlı olanlar beni bu halde görmesinler. Bunun için boynumu vurun"dedi. Bu isteği yerine getirilerek kafası kesildi. Savaş şiddetlenince Tuleyha, kendine ait bir elbiseye bürünerek etrafında vahiy bekleyen ashabına kaldırmaya devam ediyordu. Fakat bir türlü vahiy gelmiyordu. Harp gittikçe şiddetleniyor Tuleyhayı adeta tehdid ediyordu. Üyeyne durmadan savaşıyor, orduyu savaşın devamına teşvik ediyordu. Tuleyha, kendisine has elbisesi içerisinde iken Üyeyne yanına gelerek:"Cebrail daha vahiy getirmedi mi?"dedi. Tuleyha;"Hayır" dedi. Uyeyne; " yazık oldu hem sana hem de sana inananlara" Uyeyne savaşa devam ederek tam Tuleyhanın yanına vardı ve yakaladığı gibi yere çarptı. "Allah belânı versin"Peygamberliğinden hiç bir haber çıkmadı mı vahiyden hâlâ bir şey söylenmedi mi" dedi. Tuleyha: "Onun değirmeni gibi bir değirmenin olduğunun ve hiç unutmayacağım bir olaya sahip olduğum" vahyedildi. Üyeyne;"Allah, başına hiç unutmayacağım bir işin geleceğini bildiği için böyle vahyetmiştir. Ey Beni Fezare vallahi bu bir yalancıdır. Buna inanmayın bunda hiç bir hayır yoktur" deyince Fezare kabilesi dağılıverdi Üyeyne askerler tarafından yakalanarak esir edildi. Kardeşine kaçıp kurtuldu. Tuleyhaarkadaşlarının kendisine yaptıklarını görünce üzüntülü bir şekilde çadırından çıktı. Etrafını saran arkadaşları Efendimiz; "Bize ne emir buyurdunuz" diyorlardı. Tuleyha atını ve hanımını hazırladıktan sonra atına atlayarak arkasına da hanımını alarak; "böyle yapma gücü yetenler yapsın" diye kaçmaya başladı. Şam'a kadar arkasına bakmadan kaçışına devam etti. Anlatıldığına göre: Tüleyha, ordusunun bozulduğunu görünce; "Size ne oldu niçin bozuldunuz"deyince cevaben; "Bizde herkes arkadaşının kendisinden önce ölmesini ister. Fakat karşılaştığımız insanlar kendi arkadaşlarından önce ölmeyi istemektedirler. Böylece bir anlayışa sahip bir orduya karşısında bunun için yenildik"dedi. Tuleyha kaçıp giderken Ükkâşe bin Mihsan ve Sabit Bin Akrem arkasına düştüler. Tuleyha arkaya dönerek Ükkaşe bin Mihsan'ı öldürdü, arkasından Sabit bin Akremi'de şehit etti. Daha sonra müslümanlar arkadan yetişti ve Tüleyhanın arkadaşlarının bir kısmını öldürdüler, bir kısmını da esir ettiler. Halid bin Velid yüksek sesle; "Hiç bir kimse altında bir baş olmadan ocağa ne bir tencere koysun, ne de bir su ısıtsın. Ocağa muhakkak bir asker kafası konacaktır"dedi. emirini verdi. Ben-i Esad kabilesinden bir adam Hz. Halid'in arkasından koşarak; "Allah için Madarr kabilesine bir şey yapma, onların helâkî senin elinde olmasın"dedi. Hz. Halid radıyallahu anh genel bir af ilân etti. Ben-i Amir kabilesi Halidin bu affından istifade ederek müslüman olduğunu ilân etti. Bu ilâna rağmen müslümanlığı kabul etmeyenler için Hz. Halid bir kaç tane ağıl yapılmasını emretti. Yapılan yerlerde ateş yakıldı. Esirlerin o ateşe atılanlardan biri de zekât toplamak için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in görevlendirdiği Hamiye bin Sübey'dir. Tuleyha'nın annesi yakalanıp Hz. Halidradıyallahu anh'e getirildi. Vakidi'nin anlattığına göre; Hz. Halid radıyallahu anh bütün esirleri yapılan yerlere topladıktan sonra, binaları tutuşturarak onları diri diri yakmıştır. Halid Fizare kabilesinden hiç birini yakmamıştır. Bazı ilim adamlarına, irtidat edenlerin bir kısmının yakılarak öldürülmesinin nedenini sormuştur. Alimler, yakılanların İslâmiyeti tahkir edici söz ve hareketlerinden dolayı yakıldıklarını anlatmışlardı. İbn-i Ömerradıyallahu anh: "Buzaha kabilesi üzerine giderken Halidle birlikte idim Allah bize Tuleyhaya karşı yardım etti. Bir kavmin üzerine saldırıya geçerdik, çoluk çocuğunu esir alır, malını taksim ederdik"diyor.  
  Beni Amir Kabilesinin Yeniden İslama Dönüşü  
     
  Allah müslümanlara yardımını gönderirken Hz. Halid radıyallahu anh, irtidada devam edenleri tesbit için birlikler hazırlayıp etraf kabilelere gönderiyordu. Bir tarafta gerek isteyerek gerekse kılıç korkusu ile Hz. Halide her taraftan araplar geliyor ve içinde bulundukları durumu anlatıyorlardı bazıları mazeretlerini beyan ederek İslâmdan dönmediklerini, ancak zekâtlarını vermekten imtina ettiklerini söylüyorlardı. Bir kısmı, İslâm güçleri karşısında İslâmı kabul etmeye geldik çıktığımız yere dönmek istedik ve dönerek müslüman olduk, diyorlardı. Bazıları Halide müracaat etmeden doğrudan Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh yanına gidip İslâmı kabul ettiklerini itraf ediyorlardı. Daha sonra Halid, EccaveSelmadağlarında yaşayan Tayy kabilesini bir kolları olan AmirveGatafan kabilelerini gitmek üzere iken, her iki kabile gelip müslümanlığı kabul ederek eman istediler tevbe ederek namazı kıldıkları gibi zekâtlarını vermeye başladılar. Halidradıyallahu anh, bunlardan sürekli bir anlaşma istedi onlarda kabul ettiler. Üyeyne, elleri bağlı olarak bir grup kimseyi Hz. Ebu Bekrradıyallahu anh'e gönderdi. Medine sokaklarında elleri bağlı olarak geçerken çocuklar ellerindeki hurma dallarıyla onlara dürterek: "Ey Allah düşmanları, imanınızdan sonra küfremi saptınız?" diyorlardı. Eli bağlı olanlardan bazıları; "Vallahi Allaha hiç bir zaman iman etmiş değildik" diyorlardı. Hz. Halid radıyallahu anh daha önce İslâm dinini kabul etmiş ve sonradan dönen Beni Amir ve benzer mürtedlerin elinden silâhlarını alıyordu geride silâhların olup olmadığı hususunda onlara yemin ettirir yemin edenleri serbest bırakıyordu. Silâhlarını vermeyenler yakalanır, esir olarak bağlanır onlardan bu şekilde silâhlar alınır silâhsız müslüman kabilelere gönderilirdi. Büreyd bin Ebi Şüryk El - Fızarı babasından naklettiğine göre; Ebu Şüreyk; "Ben Esed ve Gatafan kabilelerinin elçisi olarak Hz. Ebu Bekirin yanına geldim o sıralarda Hz. Halid bu iki kabileden ayrılmış bulunuyordu. Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh: "Ya açık bir savaş yahut rezil ve horlayıcı bir teslimi kabul etmek mecburiyetindesiniz"dedi. Elçilerden Harice bin Hısn; "Açık savaşı biliyoruz rezil edici teslim ne demektir"deyince; Hz. Ebu Bekir; "Bizden öldürülenlerin cennete sizden öldürülenlerin ise cehenneme gittiklerine inanmanız, bizden aldıklarınızı geri vermeniz bizim sizden aldıklarımızı geri vermeyeceğimizi bizden öldürdüğünüz her bir adama karşılık karnında yavrusu bulunan kırk devenin tamamladığı yüz deve diyet vereceksiniz. Bizim sizden öldürdüklerimize karşı hiç bir şey ödemeyeceğiz bize at ve silâh vereceksiniz. Develerinize bağlanıp ibret için gezdirileceksiniz." Böylece dinden dönenlerin akıbetinin ne olduğu halka anlatılmış olacaktır. Elçi Harice, bu teklifleri kabul etti. Ebu Bekir; "Bundan sonra böylece hayatınızı Kur'an'a uyduracaksınız, Kur'an'a göre olan hayatınız çocuklarınızı da öğreteceksiniz. Allahın malınızdaki hakkını vermemezlik etmeyeceksiniz" dedi. Elçiler bu teklifleri de kabul ettiler. Hz. Ömer radıyallahu anh:"Her şey senin dediğin gibi olacaktır. Allah yolunda bizden öldürülenlerin diyeti ödenmelidir"dedi. Ebu Bekirradıyallahu anh,onların sahip olduğu bütün silâhları ellerinden aldı. Ebu Bekir radıyallahu anh'den sonra hilafete gelen Ömerradıyallahu anh, İslâm'ın tam yerleştiğini görünce herkesin silâhını iade etti.  
  Hz Halid'in Yemame'ye Seferi  
     
  Hz. Halidradıyallahu anh BuzahaveBeni Amir kabilelerini yola getirdikten sonra Halife Ebu Bekirradıyallahu anh'in emriyle Beni Temim ve Yemame üzerine gitmesi zuhur etti. Bu emri işiten Ensarlı Sabit bin Kays; "Bizim maddi gücümüz yoktur, bütün Müslümanlar yorgun düşmüş bulunmaktadır. Silâh bakımından zayıf düşmüş bulunmaktayız"diyordu. "Hz. Halidradıyallahu anh ben hiç bir kimseyi zorlamayacağım. İsteyen benimle gelir"dedi ve kendisine uyanlarla yola çıktı. Hz. Halid radıyallahu anh ile savaşa çıkmayan Ensar, bir iki gün bekledikten sonra; "Biz iyi bir iş yapmadık, eğer ordu yenilirse yenilginin ağır yükü bize yüklenecek, affedilmesi zor bir çirkin işi işlemiş olacağız. Bu çirkin işi bütün zaman tesirini devam ettirecek, eğer ordu bir zafer kazanırsa bu şereften de yine biz mahrum kalacağız" dediler. En isabetli yolu gidip Halid'in ordusuna katılmada bulundular. Kalabalık bir ordu ile Beni Temim arazisine bağlı Battaha'ya kadar geldiler. Onlarda hiç bir topluluğa rastlamadılar. Hz. Halid radıyallahu anh orduya küçük seriyyelere ayırarak etraf kabilelere gönderdi. Bir seriyye Hanzale kabilesine ve onun reisiMalik bin Nüveyre gönderildi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Malik'i, kabilesinden zekât toplamak için görevlendirmişti. Malik kabilesinden zekâtı topladı. Bu sırada Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in vefat haberi kendisine ulaşınca topladığı zekâtı sahiplerine geri dağıttı. Kabilesini toplayıp; "Bu adam öldü, eğer ondan sonra yerine bir adam gelirse ona biatiniz kendisini memnun edecektir. Geçmişten kalan şeyleri sizden istemeyecektir. Böylece malınızı vermemiş olursunuz" dedi. Bu konuşmaya tanık olan Yerbu kabilesi Reisi Kaneb, ayağa kalkarak; "Ey Temim kabilesi, zekâtlarınızı geri almayın böyle bir hareket Allahın, size verdiği nimetin elinizden çıkmasına sebep olacaktır. Allah size sıhhat nimetini nasip etmiştir. Malınız çok azının Allahın rızasına uyarak veriyordunuz. Böylece İslâmın verdiği emniyet havasını teneffüs ediyordunuz. Eğer rızanızla bu ilâhi emri yerine getirmezseniz o zaman Allah malınızı elinizden zorla alacak bir kimseyi başına musallat kılar. Eğer vermemeye kalkışırsanız öldürülürsünüz, Malikin sözlerini dinlememeniz ve Allaha itaat etmeniz tek kurtuluş yoludur" dedi. Malik ayağa kalkarak Ey Beni Temim ben size ikram olsun diye malınızı geri verdim, beni bu hareketimden dolayı kınayanlar çıkabilir. Vallahi mala karşı hiç bir ihtirasım yoktur. Ölümden de korkmuyorum. Gizli hiç bir işimde yoktur. Malikin bu çıkışlarını dinleyenler Kâbenin doğru olan sözlerine kulak vermediler Maliki memnun etmeye uğraşarak işlerini ona havale ettiler. Malik şu şiirleri söylemiştir : Bazıları bugün Malik doğru söyledi derler. Bazıları da Malik yanlış söyledi dediler. Onlara şiir olarak dediki ben; "Ey adamlar beni bırakın Ahirete ait görüşte hata etmedim. Bırakın zekât sizin keseye konmuş malınızdır. Ben kortuklarımıza nefsimi perde edeceğim. Eğer Mücerret olarak bir adam çıkarsa itaat edeceğiz ve din Muhammedin dinidir. Malikin bu söylentilerini işiten Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh çok kızdı Halide, onu bulduğu yerde tencereyi kaynatan ocağın bir taşının yerine Malik'in kafasını koyma emrini verdi. Gün doğarken İslâm birlikleri onların etrafını sarmıştı etrafını sarıldığını görenler hemen silâha sarıldılar ve kimsiniz dediler. Müslümanlar; "biz Allahın müslüman kullarıyız."Onlar"bizde Allahın müslüman kullarıyız " dediler müslümanlar o halde silâhlarınızı bırakınız dediler onlar silâhlarını bıraktılar alıp Hz. Halide götürdüler. Seriyye ile bareber olan Ebu Kataderadıyallahu anhHz. Halidradıyallahu anh'e sen bunları öldürecek misin dedi Hz. Halid radıyallahu anh "Evet"dedi. Ebu Katada onlar İslâmı kabul ediyorlar biz ezan okuduk onlarda ezan okudu biz namazı kıldık onlarda kıldılar onları şimdilik öldürmeyin ne istediklerini ne yapmak istediklerini öğrenmeden öldürmeyelim dedi. Eğer ezanı işitip icabet etmezlerse o zaman gerekenleri yapabilirsiniz dedi. Hz. Halidradıyallahu anh bunların hepsinin öldürülmesi emrini verdi yine Halidinemrine uyularak Malik'in kafası kesildikten sonra ocağın içine atılarak yakıldı. Bu olaya dayanamayan kardeşi Mütemmim öldürülen kardeşi için ağıtlar düzenledi. Rivayet edildiğine göre; Hz. Ömer radıyallahu anh Mütemmimin kendi kardeşine söylediği mersiyeleri dinlemiş ve; "Kardeşin Malik'e söylediğin mersiyeleri ben de kardeşim Zeyde söylemek isterdim" dediği zaman Mütemmim kardeşin olduğu bir yerde benimde kardeşim olsaydı, yeri belli olsaydı ona hiç bir ağır söylemezdim dedi. Hz. Ömerradıyallahu anh kardeşim öldüğü zaman bana en güzel vasiyeti Mütemmim vermişti diyordu.  
  Müseylimet-ül-Kezzaban  
     
  Rafi bin Hudeylanlatıyor: Arap elçileri müslüman olmak için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e geliyorlardı. Ben-i Hüneyfe kabilesinin elçileri arasında Müseylime de vardı. Medineden Yemameye geri dönerlerken yolda Müseylime Peygamberlik görevini Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile paylaştığını Nübüvvet görevine onunda ortak kılındığını iddia etmeye başladı. Yolda iken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme bir mektup gönderdi mektubu şöyle başlıyordu; "Allahın Elçisi Müseylimeden Allah Elçisi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e; Bundan sonra bilinmelidir ki ben Peygamberlik işinde sana ortak kılınmış bulunuyorum. Yerin yarısı bize, yarısı da Kureyşe aittir. Fakat Kureyş hakkına razı olmuyor, hakka tecavüz ediyor"diyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona bir mektup yazdı mektubunda; "Rahman ve Rahim olan Allanın adıyla. Allah Resulü Muhammedden, yalancı Müseylimeye Bilinmeli ki yer yüzü Allaha aittir. Kullarından dilediği kimseyi oraya varis kılar akibet ittika sahiplerindendir" diyordu. Müseylime Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in vefatından sonra dalalete düştü beraberinde Beni Hüneyfe kabilesini de saptırdı. Kavminin sapmasına sebep olan en büyük şey Recal bin Ünfü'ye olmuştur. O Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e gelen elçiler arasında idi. Kur'an-ı ve sünneti bilen bir adamdı Müseylime'nin Peygamberliğe ortak olduğunu o da söylüyordu bu hususta şahid olduğunu iddia etmesi büyük bir felâkete sebep olmuştur. Hudey oğlu Rafi dedi ki: "Recalda bulunan Huşu, Kurana bağlılığı, ve hayre olan meyli çok fazlaydı. Ömer Alyeşkerinin oğlu da onların eşrafındandı. Recalin arkadaşıydı. Müslümanlığını gizliyordu. Yemamede iken. Ömer Alyeşkeri'nin oğlu bir şiir söylemiş, Yemame'de çok yayıldı, hatta bütün genç erkek ve kızlar tarafından söylenmekteydi. "Ey kalbimin sevgilisi (Suat) benim gecem Reccal fitnesi ile çok uzadı. Ey Suat, Reccal fitnesi gibi fitne, zamanın olaylarındandır. Halkı, şehadetle fitneye sokmuştur. Ancak aziz, güçlü, her şeye muktedir olan Allah'dır. Reccal'ın söyledikleri bir nalın değerindedir. Zaten takip ettiği yolda bundan farksızdır. Benim dinim Peygamberin dinidir. Halkta, benim gibi hidayet yolunda çok adamlar vardır. Halkı, tehlikeye ve fitneye sokan Tufeyl oğlu Muhakkem ve bize yaramayan adamlardır. Onları yoldan çıkaran Müseylime oğlu, sonraki günlerde kendilerine gelebilecekler mi? Nefsim sabırsızlaşınca ve rezillerin konuşması kötüleşince, nefsime söyledim ki, nefisler bu durumda korkabilir ama aslında bu durum bağlanan bir ipin sökülmesi gibi çözülebilir. Eğer benim ölümüm Allah'ın fıtratına uygun, Hanif olarak olursa hiç bir şeyin üzüntüsünü çekmem." Bu durum, Müseylime ve Muhakkime ve onların ileri gelenlerine ulaştı. Onlar onu aradılar. O, onları atlatıp Halid'e katıldı. Onların durumunu anlattı. Sırlarını bildirdi. Hüneyfe oğullarının,"yalancı" larıyla fitnesi büyüdü. Çünkü onlar, onu hastaları için, doğan çocukların takdis için çağırırlardı da hüsrana düşmeye hak kazanırlardı. Birisi bir bebek getirdi. O başını okşadı. Çocuk kel oldu ve adamın ondan sonra doğan çocuklarının hepsi kel oldu. Başka biri ona gelip şöyle dedi: "Benim malım çok. Fakat her doğan çocuğum iki yaşına gelmeden öldü. Ancak bir çocuğum ölmedi ve şimdi on yaşında. Bir de dün bir çocuğum doğdu. Senden onu takdis etmeni istiyorum." Müseylime: "Olur, öyle yaparım"dedi. Adam sevinçle evine yollandı. Eve varınca büyük çocuğunun bir kuyuya düştüğünü öğrendi, küçüğü ise can çekişmekte idi. Her ikisi de ertesi güne çıkamadan öldüler. Çocukların annesi: "Hayır, andolsun. Ebu Semâme'nin, tanrısı katında Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem gibi bir mevkii yok"diyordu. Hüneyfe oğulları bir kuyu açtılar. Tatlı suyu bulduktan sonra Müseylimeye başvurup kuyularını takdis etmesini taleb ettiler. Müseylime kuyunun içine tükürdü. Kuyunun suyu tuzlulaştı ve acılaştı. Hz. Ebu Bekrradıyallahu anh, Halıid b. Velidradıyallahu anh'den; Esed, Gatafan ve taşradaki işlerini bitirdikten sonra Yemame'ye yönelmesini istedi ve bunun üzerinde önemle durdu. Allah Halid'i muzaffer kılınca, mağlûpların bir kısmı Medineye geldiler. Bunlar Hz. Ebu Bekr'e İslâm üzerine biat etmek istediler. Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh: "Sizin bana biatınız ve benim size emânım ancak gidip Halid'e iltihak etmenizle mümkün olabilir. Gidip iltihak ediniz. Halid; kendisine iltihak ettiğinize ve beraber Yemame'ye gittiğinize dair bana haber gönderdiği taktirde siz emânımda olursunuz. Burada bulunmayanlara da böylece bildirin. Benim yanıma gelmeyin" dedi. İbn'l - Cehm diyor ki: "Bu iltihak edenler, Yemame günü üç defa dağılıp kaçanlardır. Bunlar Müslümanlar için belâ oldular." Sürek El - Fezaride derki: Ben, Uyeyne b. Hısan'la birlikte Buzahe'de bulunanlardan idim. Allah bana Medine'ye dönüş nasib etti. Ebu Bekr radıyallahu anh'e gittim. Gidip Halid'e ulaşmamı emretti. Benimle Halid'e şu mektubu yolladı : "...Bana, Esed ve Gatafan oğullarına karşı kazandığın zaferi bildiren mektubun geldi. Yemame'ye doğru yürümektesin. Yalnız şeriki olmayan Allah'dan kork. Beraberindeki müslümanlara rıfk ile muamele et. Onlara baba gibi davran. Ey Velid oğlu, Muğire oğullarının kibrinden sakın. Hanife oğullarına dikkat et. Onlar gibi bir topluma rastlamamışsındır. Hepsinin sorumluluğu sana ait. Geniş toprakları var. Oraya vardığında bütün insıyatif senin elinde. Beraberindeki Ashabla istişare et. Onların değerini bil. Hanife oğullarıyla karşılaştığında tedbirlerin en iyisini al. Onlara galip geldiğin zaman sakın onları sağ bırakma. Yaralılarının hemen işini bitir. Kaçanlarını takip et. Esirlerini kılıçtan geçir. Ölüm korkusunu tattır. Onları ateşte yak. Sakın emrime aykırı davranma. Vesselam..." Halid'in Yemame'ye gelmekte olduğu Yemame'lilerce duyulunca kendi benzerlerine yapılanları gördükten sonra, şaşkına uğradılar. Efendileri Muhkim bin Tufeyl telaşa kapıldı. Tekrar İslâma dönmeyi düşündü. Fakat gene delâleti üzerine devam etti. Ziyad bin Lebid El - Ensari'nin arkadaşlarındandı. Halid radıyallahu anh : "Çünkü o, onların efendisidir. Onların itaatleri de onun eliyle olab


  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.