Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





Ben-i Haris bin El Hazrec temsilcisi ise Abdullah bin RevahaveSâd bin El - Rabi;



Ben-i Haris bin El Hazrec temsilcisi ise Abdullah bin RevahaveSâd bin El - Rabi;

Kavakılkabilesinin temsilcisi Ubade bin El - Samit,

Evskabilesinin temsilcisi Useyd bin HudayeveEb-ul-Heysem bin El-Tihan,

Ben-i avfkabilesinin temsilcisi ise Sâd bin Hayseme idi.

 

İkinci Akabe Biatına yetmiş erkek ile iki kadın iştirak etmişi Allah Resulüne biat ettiklerini gören şeytan, en yüksek bir sesle çığlıklar kopararak. Muhammed ve O'nun hücum hazırlıklarından haberiniz var mı?

Sizinle harp hazırlığı içerisinde olduğundan haberdar mısınız? dedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem;

"Bu da Akabe anlaşmasının dikeni sayılır. Vallahi ben sana fırsat vermeyeceğim. Ey Allahın düşmanı!"dedikten sonra cemaata dağılmaları için emir verdi.

Abbas bin Ubade bin Nadle:

"Seni gönderen kuvvete yemin ederim ki eğer istiyorsanız yarın kılıçlarımızla Mekkelilere yönelebiliriz."deyince Allah Resulü:

"Biz bununla emrolunmadık, hepiniz yerlerinize dağılınız"buyurdular.

Gecenin sakinliği bitip Güneş ilk ışıklarıyla Mekkeyi aydınlatırken Kureyşin büyükleri Medinelilerin karargâhlarına giderek;

"Dün gece arkadaşımıza gelip, onu aramızdan çıkaracağınıza ve gerekirse bizimle savaşacağınıza dair onunla anlaşma yaptığınızı işittik. Yemin ederiz ki sizinle bizim aramızda çıkacak bir harbin, başka bir Arap kabilesiyle yapacağımız harbten daha kötü sonuçlar vereceğini düşünmelisiniz" dediler.

Tanınmayan ve bilinmeyen bazı insanlar böyle bir şeyin olamayacağına dair teminat verdiler. Abdullah bin Ebi İbni - Sûlul sağa sola bakarak!

"Hayır böyle bir şey teklif edemez. Medinede olsam kavmim benden izin almadan bana danışmadan böyle bir işe teşebbüs edemez"diyordu.

Ensar Mekkeden ayrılıp yola çıkınca durumun ciddi ve doğruluğunu anladı. Çıkan haberin gerçek olduğunu anlayan Kureyş, Ensarı aramaya çıktı. Yolda Sâd bin UbadeileMünzir bin Amra ulaştılar. Münzironları oyalayarak kaçmayı başardı. Sâd'ı yakaladılar. Ona;

"Sen Muhammedin dininden misin" diye sordular. Sâd "evet" deyince ellerini boynundan devesinin kayışıyla bağladılar.

Önüne gelen onu dövüyordu. Başına kalabalık toplandı geri Mekkeye getirdiler. Matam bin Adiyy ile Aris bin Harb bin Ümeyyeyetişip ellerinden Sâd'ı kurtardılar. Ensar, Kureyşe hücum etmek için müşavereye başladığı bir sırada gün doğdu ve Medineye doğru yola çıktılar.

Sâd'ı yakalayanlardan Darrar bin El - Hattab El - Fehrişöyle haykırıyordu:

"Sâd-ı esir olarak elime geçirdim. Eğer Münzire ulaşmış olsaydım daha kalbim şifa bulacaktı. Eğer burada ona kavuşsaydım, intikam olarak onun kanı dökülecekti. Zaten onun kanı akmaya yaraşır"diyordu.

  Medine'ye Hicret  
     
  Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medineye hicret için izin verdi. Bu izinden sonra müslümanlar oraya hicret için harekete geçtiler. İlk hicret yolculuğuna çıkanlardan Ebu Seleme bin Abdul Esel ve zevcesi Ümmü Seleme'yi zikredebiliriz. Karısı ve çocuğu kendisinden bir sene sonra hicret edebildiler. Ümmü Seleme radıyallahu anha kocasıyla hicret etmekten alıkonmuştu. Daha sonra arka arkaya gruplar halinde hicrete başladılar. Öyle bir zaman geldi ki Mekkede Hz. Muhammed Ebu BekirveAli'den başka kimse kalmadı. Hz. Ebu Bekirradıyallahu anh veAliradıyallahu anh Resûlullah'ın emrine uyarak orada kaldılar. Mekkede kalan başka bir grup daha vardı ki; onları Müşrikler hapsetmişlerdi. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem hicret hazırlıklarına girişti ve hicret emrini beklemeye başladı. Hz. Ebu Bekirradıyallahu anh'de aynı hazırlıklar içindeydi.  
  Dar-El-Nedve de Resûlullahı Öldürmek İçin Kureyşin Yaptığı Toplantı  
     
  Müşrikler Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in arkadaşlarının, hazırlıklarını yapıp çoluk çocuğu ile Medineye göçtüklerini görünce tek çare onlara engel olmak olduğunu anladılar. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bir gün aralarından Çıkıp gideceğinden korktular ve Darün Nedve'de bir toplantı düzenlediler. Bu toplantıda Şeytanda Necid şeyhlerinin şekline bürünerek bulunuyordu. Allah Resulünün durumunu müzakereye başladılar. Herkes bir görüş ileri sürüyor. Necid Şeyhi ileri sürülen görüşleri bir bir reddediyor ve hiç birini beğenmiyordu. Birden bire Ebu Cehlin aklına parlak bir fikir geldi! Bu fikrini anlatmak için müsaade istedikten sonra söze başladı: "Bana göre her kabileden bir güçlü delikanlı seçelim, ellerine keskin kılıçlar verelim. Onu bir vuruşla öldürsünler. Kanı kabileler arasında kimin öldürdüğü belli olmadan kaybolup gider o zaman Abdi Menaf oğulları ne yapabilirler. Bütün kabilelerle düşmanlık ve onlarla savaşı göze alamazlar." Bu görüşe haddinden fazla memnun olan Necidli ihtiyar: "İşte çok güzel bir teklif. Kabule şayan bir görüş"dedi. Bundan sonra herkes dağıldı. Cebrail Resûlullah'a gelerek Kureyşin kararını kendisine bildirdikten sonra bu gece yataklarında uyumamalarını emretti. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem gece yarısı Ebu Bekr'e giderek "yanında kim varsa çıkar"dedi. Ebu Bekirradıyallahu anh; "yanımdakiler ehlimdir ya Resûlellah"diye cevap verdi. Bundan sonra Allah rasulü Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem; "Allah Mekkeden çıkmama izin verdi"dedi. Hz. Ebu Bekir; "beni arkadaş alır mısın?" dediler. Resûlullah "evet" deyince; Ebu Bekirradıyallahu anh"Annem babam sana feda olsun iki bineğimden birisi senin"dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali radıyallahu anh'e kendi yatağında yatmasını emretti. Allah düşmanları toplanarak kapı aralığından gözetlemeye ve Resulün yatağına yatmasını beklemeye başladılar. Bu arada hangisi daha cüretli ve daha sakince davranacaklarının hesabını yapıyorlardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem eline bir avuç kum alıp, üzerlerine serperek ve bir âyeti okuyarak evden çıktı. Cenab-ı Allah; "İnanmayanlar seni alıkoymak veya öldürmek veya yurdundan çıkarmak için hilelere başvurdular. Onlar hile yaparlar Allah onların hilelerini boşa çıkardı. Allah en iyi bilen ve ona karşı gerekeni en iyi yapandır"(30/8) buyurur. Allah Resulü doğruca Hz. Ebu Bekr'in evine vardı. Geceleyin Ebu Bekr'in evindeki ışık deliğinden çıktılar. Bir adam Allah Resulünün kapısı önündeki topluluğu görünce: "Neyi bekliyorsunuz?"dedi. Onlar "Muhammed'i"dediler. "Adam aldandınız, zarar ettiniz, yemin ederim ki Muhammed üzerinize toprak serperek aranızdan geçip gitti" deyince onlar; "Hayır biz onu görmedik"dediler; fakat başlarındaki toprağı silkelemeye başladılar. Sabaha girdiklerinde Hz. Ali radıyallahu anh Resûlullah'ın yatağından kalktı. Ona Hz. Muhammedi sorduklarında Hz. Aliradıyallahu anh "bilmiyorum" dedi. Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem veEbu Bekirradıyallahu anh yolda Sevr mağarasına girdiler bu sırada bir örümcek geldi mağara kapısına ağını ördü. Abdullah bin Ureykıt El-Leys iyi yol bilen kabiliyetli bir kişiydi. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem onu ücretle tutmuşlardı. Bu adam henüz müslüman olmamıştı. Bineklerini ona teslim edip üç gün sonra Sevr mağarasına gelmesini tembih etmişlerdi. Kureyş sıkı bir şekilde onları aramağa başladı aramalarında yanlarına izcileri de almışlardı mağara kapısına geldiler ve kapısının önünde durdular. Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh; "Ya Resûlüllah eğer biri ayaklarının dibine bakmış olsa bizi hemen görebilecektir"deyince Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem; "Üçüncüleri Allah olan ikiyi ne zannettin, üzülme Allah bizimledir"dedi. İkisi düşmanın sözlerini işitiyorlardı, fakat Allah onların o iki hicret yolcusunu görmelerine fırsat vermedi. Amir bin Fuheyre, Ebu Bekir'in koyunlarını güdüyordu. Mekkede onlar hakkında söylenenleri dinliyor, geceleyin gelip onlara olup bitenleri haber veriyordu. Seher vakti halkla beraber çobanlığına devam ediyordu. Hz. Aişe radıyallahu anha; "Biz Resûlullah ve Ebu Bekir'e en çabuk yol hazırlıklarını temin ettik hicret yolcularına deriden yapılmış bir kaba yemek koyduk. Ebu Bekir'in kızı Esma kemerinin bir parçasını keserek yemek kabının ağzını bağladı diğer parçasıyla da su kabının ağzını bağladı. Bundan dolayı kendisini "İki kemerli lâkabı verildi"diyor. Mağarada üç gün kaldılar Kureyşin arama ve tarama ateşi sönünce, Abdullah bin Ureykit iki binekle mağaraya geldi üç gün sonra yola çıktılar.  
  Malik Oğlu Süraka Olayı  
     
  Müşrikler bütün arama çabalarına rağmen kendilerini bulmaktan ümitlerini kesince, ortaya onlar için diyet koydular onları kim getirirse, getiren onların kan pahası kadar mal verilecekti bunu duyan herkes onları aramaya başladı. "Allah kendi işine galip bulunmaktadır. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar, Allah işlediği neticeye ve zafere ulaştıracaktır." Kudey'de doğru çıkarken Mudleç kabilesinden bir aşirete uğradılar. Kabileden bir adam onlara; "Ben biraz önce sahilde bir karartı gördüm. Bu Muhammed ve arkadaşlarından başkası olmasa gerek"dedi. Malik oğlu Süraka zaferin kendisine ait olmasını isteyerek, haberi veren adamı; "hayır onlar filân ve filân kimselerdi, kendilerini ilgilendiren bir iş için yola çıkmışlar ve gidiyorlardı, gördüğün karartı onlardı" dedi. Az bir zaman geçtikten sonra Süraka çadırına girdi, cariyesine; "Bana çadırın arkasından bir at çıkar ve filân tepenin arkasına götür"dedikten sonra ok ve yayını alarak yola çıktı. Ata binmek için yere sapladığı mızrağını yanına alıp yola koyuldu. Onlara yaklaşınca Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Kur'an okuyuşunu işitti. Ebu Bekir radıyallahu anh durmadan arkasına bakıyordu, fakat Allah Resulü hiç dönüp bir defa olsun geriye bakmıyordu. Ebu Bekir radıyallahu anh; "Ya Resûlüllah işte şurada geliyor, bize kavuşmak üzeredir"deyince; Allah Resulü Allaha dua etti. Bu dua ile Süraka'nın atının her iki ayağı yere gömüldü atının durumunu gören Süraka; biliyorum duanız beni bu hale getirdi. Benim için Allaha dua edip kurtulursam Kureyşlileri sizi aramaktan vaz geçiririm dedi. Allah Resulü dua ettikten sonra Süraka kurtuldu ve yoluna devam ederken, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in kendisine bir yazı yazmasını istedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in emri üzerine Ebu Bekir radıyallahu anh söyleneni bir deriye yazdı. Bu yazıyı Mekke fethedilinceye kadar Süraka beraberinde taşıdı. Fetih günü ahdine vefa ettiğini belgelemek için Süraka o anlaşma ile ilgili mektubu Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e getirdi. Süraka, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den mektubu aldıktan sonra geri döndü. Halkın hicret yolcularını aramakta devam ettiğini gördü. Ben bir haber getiremedim o buralarda yoktur boşa aramayın dedi. Böylece Süraka sabahleyin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i bulmak için yorulurken akşamleyin onların bekçiliğini yapıyordu.  
  Ümmü Mabed Olayı  
     
  Hicret yolcuları yolda Ümmü Mabed'in çadırına uğradılar. Ümmü Mabed, iffetli ve cesur bir kadındı. Bu hanım çadırın kenarında oturup, oradan gelip geçenleri yedirip ve içirirdi. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve Ebu Bekir radıyallahu anh ona, satın alınacak bir şey olup olmadığını sordular. Kadın; "Vallahi yanımızda hiçbir şey yoktur size takdim edecek bir yemeğe bile malik değilim. Koyunlar kısır bu sene kıtlık senesidir bundan dolayı ne ikram edeceğimi bilemiyorum" dedi. Allah Rasulü Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in çadırın aralığından bir koyuna gözleri ilişti. "Bu koyun niye burada duruyor?"diye sorunca; Ümmü Mabed; "Sürüden geriye kaldı sürüye katılamadı onun için burda duruyor"dedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem; "Sütü var mı" dedi. Kadın "Hayır"deyince. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem;"Koyunu sağmama müsaade edermisin" dedi. Kadın; "Tabiî eğer onda süt bulursan sağ", Allah Resulü eliyle koyunun memelerine dokundu. Besmele ve dua yaptıktan sonra süratle süt memelerine hücum etti ve memeleri doldu. Kadından büyükçe bir kap istedi, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem o kab doluncaya kadar süt sağdı kadına verdi Arkadaşlarına da o sütten ikram etti, onlarda doyasıya içtiler, daha sonra kendisi içti ikinci defa koyunu sağdı, bu seferde yine kap doldu, sağılan südü kadının yanına bırakarak yollarına devam ettiler. Az sonra kadının kocası zayıf ve cılız keçilerini otlamaktan eve döndü sütü görünce; "bu nereden geldi koyun kısır ve evde süt veren bir hayvan olmadığına göre bu sütü nereden temin ettiniz"dedi. Ümmü Mabed nitelikleri şu şekil;"mübarek bir adam bize uğradı"deyince, kocası; "Vallahi Kureyşin aradığı adam olabilir; anlat bakalım başka ne özellikleri vardı" dedi. Karısı; "Aydın yüzlü idi, güzel yaratılışlı, şişman değildi, pekte zayıf ince değildi güzeldi, gözlerindeki siyah ve beyazlık birbirinden açık bir şekilde ayrılmıştı, kaş kirpik ve bıyıklarındaki kıllar gümrah, sesi kalındı, boynu uzunca, sakalı sıktı, siyah saçlı idi. Sustuğu zaman vakara bürünür, konuştuğu zaman da heybetli görünürdü, uzaktan insanların en güzeli ve en sevimlisi görünümünü veriyordu, yakından bakıldığı zaman da en tatlı ve güzel görünüşlü idi, tatlı konuşurdu, orta boylu idi ona bakan ne kısa ne de uzun hissederdi. Orta durumdaydı üç kişinin arasından en güzel görünen idi, yüzü nurlu olanıydı, arkadaşları etrafını sarmışlardı söze başladığında onu dinlerlerdi. Emrettiği zaman hemen buyruğunu yerine getirirlerdi konuşmasında netlik ve kararlılık hâkimdi." Ebu Mabed bu izahı dinledikten sonra; "Vallahi bu Kureyşin aradığı kimseden başkası olamaz, onunla arkadaş olmayı ve onunla beraber çalışmayı istiyorum, şayet buna yol bulabilirsem"dedi. Ebu Bekir'in kızı Esma biz üç gün bekledik Allah Resulünün hangi tarafa yöneldiği, hangi tarafa gittiğini bilmiyoruz. Mekkenin aşağısında bir cin Arapların şarkılarını yüksek sesle söylüyor, halkta ona uyuyordu. Cinin sesini işitiyor fakat onu bir türlü göremiyordu. Esmaradıyallahu anha anlatıyor; Ebu Bekir yola çıkarken nesi varsa hepsini beraberinde alıp götürdü. Dedem Ebu Kuhafe eve geldi o sırada gözlerini kaybetmişti. Bize; "Anladığıma göre Ebu Bekir canıyla beraber malını da almış bulunuyor." Ben; "Hayır" dedim bize çok şey bıraktı. Evin penceresine bir taş koydum ve ona elini malın üzerine koy dedim o da elini kabarık görünen taşlara dokundurunca; "bunları bize bırakmışsa iyi etmiş"dedi. Halbuki Allaha yemin ederim ki bize mal olarak hiçbir şey bırakmamıştı. İhtiyarı susturmak için böyle hareket ettim.  
  Allah Resulünün Medine'ye Girişi  
     
  Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Mekkeden çıkış haberi Ensar'a ulaşınca, her gün onu gözetlemeye çıkarak sabahtan öğleye kadar bekleyip, öğle sıcağı şiddetlendiği zaman evlerine dönerlerdi. Rabiul evvelin onikinci gecesi Pazartesi günü ve Nübüvvetin onüçüncü yılının başında, yine Ensar adetleri gibi Allah Resulünü gözetlemeye başladılar. Sıcaklık iyice artınca evlerine döndüler. Yahudilerden bir adam Medinenin yüksek evlerinden birinin üstüne çıkmıştı. Oradan Serabın zevaline sebep olan Allah Resulü ve onun Ashabını gördü. Yahudi en yüksek sesle "Ey Benikayle. İşte beklemekte olduğunuz arkadaşınız geliyor"diye bağırdı. Bunu duyan Ensar Resûlullahı karşılamak için silâhlarını kuşanıp yola çıktılar. Beni Amr bin Avf kabilesi arasında "Tekbir" sesleri göğe yükseliyor, bütün müslümanlar onun gelişiyle sevinçlere garkoluyorlardı. Onu karşılıyarak Nübüvvet selâmiyle selâmladılar. Etrafında pervaneler gibi döndüler. Medineye geldiklerinde Allah Resulü sağ tarafa doğru yol alarak Beni Amr bin Avfkabilesinin bulunduğu "Kaba"mevkine gelip Ümmü Külsüm veya Said bin Haysemenin evine misafir oldular. Beni Amr bin Avf kabilesinde ondört gün misafir kalarak, orada Küba Mescidini yaptırdı. Nübüvvetten sonra ilk olarak yapılan mescit, Küba mescididir. Cuma günü yola çıktı. Beni Salim bin Avf kabilesine geldiklerinde cuma vakti girdi. Batn-i Vad, deki mescitte bütün müslümanlara cuma namazını kıldırdıktan sonra yola çıkacakları zaman oranın halkı atının yularından yakalayarak; "Durun, silâh ve kuvveti hazırlayalım" dediler. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem. Bırakın o kendi başına hareket etmiyor buyurdular. Deve yoluna devam etti. Ensara ait evlerinin önünden geçerken, her ev sahibi hicret yolcusunun kendi evine konmasını arzu ediyordu. Allah Resulü bu isteklere karşı: "Deveyi bırakın o emirle hareket ediyor"buyurdular. Deve bugün mescid olan yere gelince çöktü. Fakat Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem üzerinden inmedi. Bir daha doğruldu, az gittikten sonra tekrar aynı yere dönerek oraya yine çöktü. Allah Resulü üzerinden indi. Burası Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in dayıları olan Beni Neccar kabilesinin yeriydi. Hz. Resûlullah, dayılarının yurduna konunca halk dedikoduya başladı. Ebu Eyyüp-Halid bin Zeyd radıyallahu anh Allah, rasulunü evine misafir etti. Allah rasulü sallallahu aleyhi ve sellem: "Kişi bineği ile beraberdir"diyordu. Esâd bin Zurare gelip devesinin yularından yakaladı ve deveyi evine götürdü. Kays bin Serume; "O, Kureyş arasında onüç sene gerçeği tebliğ ederek yaşadı. "Herkese bu dava uğrunda gerçeği söyledi durdu. "Fakat o ne bir geleni ne de arzu edeni gördü. "Bize hicretle gelince, onunla akıllar yol buldu. "O da memnun olarak aramızda yaşamaya başladı. "Artık ne bir zalimin zulmünden, ne de vurgunculardan korkmuyordu. Malımızın en sevimlisini hoşa gidenini, canımızı bu uğurda harcadık. "Peygamber müsamahalı ise de biz düşman olanlara düşmanca davranırız. Allahtan başka Rabbin olmadığına, Allahın kitabının da doğru yola hidayet rehberi olduğuna inandık.  
  Hassan Bin Sabit Anlatıyor  
     
  "Yeryüzü küfr içerisinde iken Resûlullah'a kucak açanlar benim kavmimdir. "Belki başka kavimlerden de ona uyanlar olmuştur, onlarda Ensarla Ensar'dır. "Onlara seçilmiş Nebi gelince sevinç ve müjdeler içerisinde "Ehlen ve Sehlen, hoş geldiniz. Ne güzelsiniz de ne güzel komşusunuz"dediler. "Onu korkusuz bir eve misafir ettiler, ona komşu evler işte onlar evdir. "Mallarını, muhacirler gelince bölüştüler. İnkâr payına da ateş düştü.  
     
  İbn-i Abbasın anlatışına göre: Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Mekkede iken hicret emrini aldı. Ona "deki"Rabbim! beni doğruluk yerine dahil et ve doğruluk mevkiine çıkar. Benim için yanından yardım gören bir güç ver "Medine'deki âyet indi. Zaten Allah Resûlüde bu işe gücü yetmediğini, ilâhî yardımla bu işin yürüyeceğini bildiği için Allahtan yardım istedi. Allahta ona bu yardımı verdi." Bura der ki: Bize (Medineye) ilk gelenler Musab bin Umeyrradiyallahu anhve İbn-i Ümmü Mektüm radiyallahu anh idi. Bu ikisi halka Kur'an okutuyorlardı. Bunlardan sonra Ammar bin Yasirradiyallahu anh veBilâlradiyallahu anh geldi. Daha sonra yirmi kişiyle binekli olarak geldi. Daha sonra da Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem geldiler. Hiç bir zaman halkın bu kadar sevindiğini görmedim. Çoluk çocuk, erkek kadın, köleler hepsinin ağzında "Allah Resulü geldi Allah Resulü geldi" sözü dolaşıyordu. Enes anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Medineye gelişini gördüm. Onun Medineye, bize gelişindeki sevinç gününden daha güzel daha parlak bir gün görmedim. Ahirete irtihal gününü de gördüm ondan daha karanlık ve felâketli bir günü hayatımda yaşamadım. Allah Resulü Mescidi ve Hücresi yapılıncaya kadar Ebu Eyyübünradiyallahu anh evinde ikâmet etti. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Eyyübün evinde iken Zeyd bin Harise ve Ebu Rafia iki deve ve beşyüz dirhem vererek Mekkeye gönderdi. Bunlar, kızları olan Hz. Fatma radiyallahu anha ve Ümmü Külsümradiyallahu anha, hanımı, Zem'a kızı Sevderadiyallahu anhaUsame bize geldiler. Ümmü Eymeni Medineye getirdiler. Zeynebi, kocası Ebul As bin RabiMedineye gitmesini engelledi. Abdullah bin Ebu Bekir, Mekkede Ebu Bekirradiyallahu anh ailesini ve Hz. Aişeradiyallahu anha'yi Medineye götürdü.  
     
  Mescidin Binası  
     
  Zühri anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in devesi mescidin olduğu yerin yanına çökmüştü. Bu yer Ensardan, yetim SehlveSüheylisimli iki kardeşin ağılı veya hurma kuruttukları yerleriydi. Bu iki yetim çocukEsad İbn-i Zurarenin hücresinde barınıyorlardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yer için iki çocukla pazarlık etti. Gayesi o yeri satın alıp, orada bir mescit yapmaktı, çocuklar: "Ey Allah Resulü orayı sana hibe edelim"dediler. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bu teklifi kabul etmedi. Orayı onlardan on dinara satın aldı. Sahih-i Buharide: Allahın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem; "Ey Neccar oğulları duvarınızı da bana satın" buyurdular. Neccar oğulları: "Biz onun değerini Allahtan isteriz. Para karşılığında vermeyiz"dediler. Orada hurma ağaçları ve müşrik mezarları bulunuyordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in emriyle kabirler söküldü, ağaçları söküldü. Mescidin kıble tarafı düzeltildi. Kıble tarafındaki duvardan arkadaki duvar arası 100 ziraa uzunluğundaydı. Eni boyu hemen hemen aynıydı. Temel üç ziraa yakın bir derinliğe atıldı. Sonra duvarı kerpiçle ördüler. Allah Resulü de çalışanlarla beraber çalışıyordu. Taş ve kerpici kendisi taşıyor ve örüyordu. Duvar örerken; "Allahım gerçek hayat ahiret hayatıdır. Ensar ve Muhacire mağfiret et"diyorlardı. Ashap çalışırken birbirlerine şiir söylerlerdi. Bir tanesi şiirinde : "Eğer Resûlullah çalışırken biz oturursak, bu işimizin bize hayrı olmaz"diyordu. Mescidin kıblesi Beytul Mükeddese doğru idi. Üç kapısı vardı. Bir kapısı arka kısmında idi. Buna"Rahmet kapısı denir" ikincisi Allah Resulünün kendisinden girdiği kapı. Direklerini hurma kütüklerinden yaptılar. Tavanına hurma dallarını dizdiler. Hanımlarının hücrelerini mescidin her iki yanına yaptı. Bunların yapısı da taş ve kerpiçtendi. Üstüne hurma kütüğü ve dallarını döşedi.  
  Hz. Aişe'ye Hücre Yapması  
     
  Mescidin binası bitince, Allah Resulü mescidin doğusunda Hz. Aişeradıyallahu anha'ya ait bir ev inşa etmiştir. Bu bina hicretin birinci yılının Şevval ayında yapılmıştır. Cahiliyet devrinden kalan bir adete göre Şevval ayında ev yapmak hoş görülmeyen bir şeydi. Hz. Aişeradıyallahu anha da evinin Şevval ayında yapılmasını şiddetle istiyordu ki, bu hareketiyle bu adete karşı koymak fırsatını bula bilsin. Sevderadıyallahu anha'ya de Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem başka bir ev yaptı.  
  Ensar ve Muhacirin Arasında Kardeşlik  
     
  Binaların bitiminden sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Muhacir ile Ensar arasında kardeşlik anlaşmasını akdetti. Bu anlaşmaya doksan kişi girmişti. Yarısı Muhacirlerden yarısı da Ensardan idi. Birbirlerine yardım etmek ve öldükten sonra birbirlerinden mirasçı olmak hususlarda kardeşlik akti yapıldı. Bu akitte mal mirası akrabaya değil de, kardeşlik akdine girenlere ait oluyordu. Bu durumu Bedir savaşına değin devam etti. Cenab-ı Allah: "Allahın kitabında akraba olanların bazısı bazısından (mirasta)daha yakındır" (Enfal: 8/75) bu âyetin inişinden sonra miras hakkı akrabalara intikal etti. Denilir ki: Muhacirler arasında da ikinci bir kardeşlik anlaşmasını yapmıştır. Allah Resulü Hz. Ali'yi kardeş edinmiştir. İlk görüş daha doğrudur. Sahih-i Buhari de nakledilen bir hadise göre : Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medineye hicret ettiğinde orada veba salgını vardı. Bu salgına Ebu Bekirradıyallahu anh'de yakalanmıştır. Şiddetli ateş nöbeti geldiği bir sırada; "Ehli ve ayali içinde rahat yaşayan herkes ölüme nâlin bağından daha yakındır." şiirini söylüyordu. Hz. Bilâlradıyallahu anh da vebaya yakalanmıştı. Veba ateşi tesiri altında : "Bilmem, dikenlerin etrafını sardığı bir vadideki geceyi geçirebilecek miyim? "Acaba bir gün Micenne suyuna varabilecek miyim ve bana güzel kokular ve tazelikler sunacaklar mı? "Allahım! Bizi yurdumuzdan zorba ile çıkaran ve veba yurduna gönderen Utbe bin Rabiaya, Umeyye bin Halefe ve Şeybe bin Rabia'ya lanet et" dediğini işittim. Durumu, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e bildirdim. Allah Resulü radıyallahu anh: "Allahım! Medineyi bize sevdirdiğin gibi, Mekkeyi de bize sevdir. Allahım! orayı hastalıktan koru. Mahsulünü bereketli, kıl vebasını Cuhfeye naklet"diye dua ettikten sonra veba hastalığı Cuhfeye Sirayet etti. Cuhfede herkes bu hastalığa yakalandı.  
  Hicretin Birinci Yılındaki Olaylar  
     
  Hicretin birinci yılında Hazar halinde kılınan iki rekât namaza iki rekât daha ilâve edildi. Dört rekâta baliğ oldu. Yine Hicretin birinci yılında Soffa ehlimescide yerleşti. Mescitte, mal ve çoluk çocuğu olmayan fakirlerin barındığı bir yer vardı. Akşam olunca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onların yiyeceklerini Ashabı arasında taksim ederdi. Soffa cemaatından bir grup akşam yemeğini Resûlullahla beraber yerdi. Allah zenginliğe kendisini ulaştırıncaya bu hal devam etti. Bu yıl Nübüvvetin on dördüncü, hicretin de birinci yılıdır. Tarih bu yılı Hicri Tarihinin başı kabul eder. Bu birinci yılında, henüz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mescid inşaatını bitirmeden Ashabın ileri gelenlerinden Esad bin Zurare radıyallahu anh vefat etti. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Medineye gelmeden önce de Ber'âa bin Mamurradıyallahu anh irtihal etmişlerdi. Temsilcilerden ilk irtihal eden Berâa oldu. Yine bu yılDamere bin Cündüb radıyallahu anh vefat etti. Daha Mekkede iken hastalanmıştı. Çocuklarına "beni buradan çıkarın" demişti. Gayesi hicret etmek olan bu zatı çocukları çıkarmışlar. Beni İkar kabilesi yurduna geldiğinde ebedî âleme intikal etmişti. Cenab-ı Allah: "Kim ki Allah ve Resulüne hicret niyetiyle evinden çıkar sonra da ona ölümerişirse onun mükâfatı Allaha ait olmuş olur."(Nisa: 4/100) Bu birinci yılında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in misafir kaldığı evin sahibi Ümmü Külsüm bin Elhedm'de vefat etti. Yine bu sene Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Medinede bulunan Yahudileri çağırarak, aralarında bir anlaşma yaptılar.  
  Abdullah Bin Selâm'ın Müslüman Oluşu  
     
  Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in İslama davetini duyan Yahudi Alimi Abdullah bin Selam hemen müslüman olmuştur. Yahudilerin hemen hemen hepsi küfürde devam ettiler. Medinedeki Yahudiler üç kabile halindeydiler. - Kaynuka, - Nadirve - Kurayza. Bu üç kabile de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'le yaptıkları saldırmazlık anlaşmasını bozdular ve onunla harbe girmişlerdir. Bu hareketlerinden dolayı Allah Resulü; Beni Kaynuka'ı kınadı,Beni Nadir'i korkuttu ve Beni Kurayza ile de harbetti. Beni Nadir hakkında Haşir Sûresi, Beni Kurayza hakkında da Ahzab Sûresi indi.  


  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.