Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





Hz. Hatice'nin Ölümü ve Ebu Talib



Cafer; "Bize Allah'ın kitabını okuyor, maruf ile emir münkerden de nehyediyor. Komşularımıza iyilikle muamele etmemizi, akrabaya ziyareti, yetime iyiliği emrediyor. Bize ortağı olmayan tek Allaha ibadet etmemizi emrediyor."

Necaşi; "O adamın size okuduklarından birazını oku"dedi.

Cafer; "Ankebut ve Rum sûrelerini okuyunca Necaşinin gözleri yaşardı ve bu güzel sözden biraz daha okuyun"dedi o zaman Cafer "El-Kehf"sûresini de okudu.

Hadiseyi büyük bir öfke ile takip eden Amr; NecaşiyiMüslümanların aleyhine çevirmek ve kızdırmak için "Onlar İsa ve Annesi Hz. Meryeme küfrediyorlar"deyince Necaşi Cafere dönerek"İsa ve Annesi hakkındaki görüşünüz nedir"diye sordu. CaferMeryem sûresini okudu.

Necaşi; "Vallahi Mesih sizin söylediklerinizden fazla bir şey söylememiştir"dedi.

Bazılarına göre Cenab-ı Hakkın :

وَإِذَا سَمِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُواْ مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ

وَمَا لَنَا لاَ نُؤْمِنُ بِاللّهِ وَمَا جَاءنَا مِنَ الْحَقِّ وَنَطْمَعُ أَن يُدْخِلَنَا رَبَّنَا مَعَ الْقَوْمِ الصَّالِحِينَ

"Resule indirileni dinledikleri zaman, bildikleri haktan dolayı gözlerinin yaş akıttığını görürsün. Derler ki Ey Rabbimiz bizi şahidlerden yaz ve onlar, ne için biz Allaha ve bize gelen gerçeklere inanmayalım? derler"(5/83-84) âyeti Necaşi hakkında indirilmiştir.

Necaşi Cafere dönerek; "Artık benim ülkemde istediğiniz gibi gezebilirsiniz. Fakat Kureyşlilere ülkemde gezmelerine ruhsat yoktur" dedi.

  Necaşi'nîn Ölümü  
     
  Necaşinin ölümünü duyan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun cenaze namazını kılmağa çıktı. Bunu gören münafıklar "Habeş ülkesinde ölen bir gâvurun namazını kılıyor"dedikodusunu yapmağa başladılar. Bunun üzerine Cenab-ı Allah: وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَن يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلّهِ لاَ يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ ثَمَنًا قَلِيلاً أُوْلَـئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ "Kitap ehlinden bazısı Allahtan tam, bir korku içerisinde oldukları halde Allaha, size indirilene ve kendilerine indirilene de inanırlar"(Al-i İmran: 3/199).  
  Abdulmuttalip Oğlu Hamza'nın Müslüman Oluşu  
     
  Peygamberliğin altıncı yılıAbdulmuttalipoğlu HamzaveÖmermüslüman oldular. (Allah onlardan razı olsun) İbn-i İshak der ki: Safa tepesi önünde Ebu Cehil Hz. Muhammede rastlar, yine ona eziyetler etmeye, diliyle bir takım küfürler savurmaya başlar. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Cehlin eza verici davranışları karşısında susuyor. Bir ara Peygamberimiz ayağa kalkıp Mescide girdi. Abdullah bin Cüdanın bir kölesi vardı. Bunun evi Safa tepesine yakın yerde idi. Bu köle Ebu Cehlin Peygamberimize söylediklerini işitmişti. Hz. Hamzaradıyallahu anh bu sırada avdan geliyordu; Cedân oğlu Abdullahın kölesi, Ebu Cehilin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e işittiklerini hakareti sırasında bir bir ona anlattı. Kölenin dediklerini işiten Hz. Hamzaradıyallahu anh büyük bir öfke ile Mescide girdi. Ebu Cehil yine kavminin toplantısını idare ediyordu. Hz. Hamza radıyallahu anh ona; "Ey küçük adam, kardeşimin oğluna hakaret etmişsin. Bugünden sonra bende onun dinini kabul etmiş bulunuyorum" dedikten sonra ona bir ok saplayarak yaraladı. Bunu gören Mahzum oğulları ve Haşim oğulları harekete geçmek üzere iken Ebu Cehil onlara; "Ebu Ammareye dokunmayınız. Çünkü ben onun kardeşi oğluna çok çirkin sözler sarfetmiştim." Bu olaydan sonra Kureyşliler Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in güçlendiğini anlamağa başladılar, yapmak istedikleri bir takım kötülüklerden vazgeçmek zorunda kaldılar.  
  Hz. Ömer'in İslâmiyeti Kabulü  
     
  İbn-i Ömerden nakledildiğine göre; Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem : "Rabbim! İslâmı sana sevgili iki kişiden biriyle güçlendir. Ya Hattaboğlu Ömer, yahut Hişamoğlu Ebu Cehil ile" Allaha sevgili olmak Hz. Ömer'e nasib oldu. İbn-i Abbastan nakledildiğine göre : Hz. Ömere El-Faruk denmesinin nedenini kendisinden sormuşlar. Hz. Ömerradıyallahu anh: Hamza benden üç gün evvel müslüman olmuştu, sonra Allah benim kalbimi İslama açtı. Kurandan ilk dinlediğim âyet: "Allah, kendisinden başka ibadete layık hiç bir ilâh yoktur. Onun en güzel isimleri vardır"âyetidir. Yeryüzünde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yürüyüşünden daha güzel yürüyüş görmedim. Peygamberi görmek üzere nerde olduğunu soruşturdum. Bana Erkam'ın evinde olduğunu söylediler. Oraya vardığımda baktım ki Hamza ve arkadaşları Erkam'ın evinde oturuyorlar. Kapıyı vurdum, oradakiler hepsi kapıya geldiler. Hamza onların ayağa kalkışlarının sebebini sordu. Onlar kendisine Ömer'in geldiğini söylediler. Bir baktım Hz. Resul sallallahu aleyhi ve sellem evinden çıkıp yanımıza geldiler. Beni görünce elbisemden tuttu kendisine doğru çekti ve; "Ey Ömer artık yetmezmi?"dedi. Ben hemen kelime-i şehadeti getirerek İslâmiyeti kabul ettim. Orada bulunanlar, hep beraber tekbir getirmeye başladılar. Tekbir seslerini mesciddekiler bile işitmişlerdi. Ben; "Ya Resûlullah biz doğru yolda değil miyiz?" dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; "Evet" dedi. Ben o zaman; "Peki bu gizlilik nedendir. Seni gönderene yemin ederim ki biz dışarı çıkacağız" dedim. İki saf halinde çıktık. Bir safta ben, diğer safta da Hamza bulunuyordu. Böylece mescide girdik. Kureyşliler bir telaşa düştüler. İşte o sırada Allah Resûlu bana; "El-Faruk" ismini verdi.  
  Ebu Talib'in Allah Resulünü Himayesi  
     
  Kureyş gün geçtikçe Hz. Muhammedin güçlendiğini, etrafındaki inananların çoğaldığını, Ebu Talibin hareketlerini ve onun himayesini görünce Ammar bin Velidin evinde bir toplantı yaptılar. Ebu Talibi oraya çağırdılar ve Ebu Talibe; "Bu, Kureyşin en güzel anıdır. Fakat dinine ve babalarının dinine karşı geldiği için onu bize bırak kendi elimizle öldürelim. Yerine bizden birini size verebiliriz, o size hizmet eder"dediler. Ebu Talip; "Ne kötü değerlendirmeye gidiyorsunuz"dedi. "Bana Çocuklarınızdan birini vereceksiniz. Ben onu sizin için besleyeceğim. Benim oğlumu da öldürmeniz için size vereceğim" Mutam bin Adiyy; "Ey Ebu Talib, kavmin sana insaflı davranıyor ve senin bu felâketten kurtulman için her çareye baş vuruyor" dedi. Ebu Talib; "Hayır vallahi siz bana karşı hiç insaflı davranmıyorsunuz. Bana hakaret etmek için toplandınız. Elinizden geleni yapınız."dedi. Mekke Eşrafı Ebu Talibe; "Bizi onunla başbaşa bırak. Biz onun hakkından geliriz. Aslında sen de bizim yolumuzdasın. Bırak da: onunla işlerimizi halledelim. Böyle yapmayacaksan bizimle savaş için hazırlığını yap. Biz kardeşinin oğlunu bu halde bırakmayacağız. Ya onu öldürürüz, yahut da o yolumuzu kötülemekten vazgeçer. Bu güne kadar seninle savaşa girmemek için bildiğimiz bütün yolları denedik"dedi. Ebu Talib bunun üzerine; "Hz. Muhammede haber yollayarak yanına çağırdı." Ona; "Yeğenim, kavmin bana geldiler diyerek anlattı ve bana; ne senin, ne de benim gücümün yetmediği, bir yükü yükleme. Kavminin hoşlanmadığı sözlerden vazgeç" dedi. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem: "Güneşi sağ, Ayı da sol elime koysalar bu işi terketmiyeceğim. Ta ki Allah dinini izhar, yahut uğrunda öldürülünceye kadar devam edeceğim." Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in samimi tutumunu gören amcası EbuTalib; "İstediğin gibi hareket et Vallahi ben seni hiç terketmiyeceğim" dedi. Ebu Talib bu olaydan sonra bütün akrabalarını yeğenine yardıma çağırdı. Beni Haşim ve Ebu Lehebin dışında bütün Beni Muttalib kabilesi bu yardıma icabet ettiler. Ebu Talib Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e : "Vallahi, Kureyş bütün adamlarıyla saldırsalar da; yine sana bir şey yapamıyacaklardır." Emrolunduğunu açıkça tebliğ et hiç bir kapalı tarafı kalmasın. İnananları müjdele. Senin gelişinden gözlere aydınlık geldi. Beni de davet ettin. Biliyorum bana doğruyu öğütlemektesin. Doğrudan başka bir şey değil söylediklerin. Emin olarak dâvetine devam edebilirsin. Sen bir din sundun insanlığa. "O Dinin" yeryüzündeki dinlerin en hayırlı olduğunu bende biliyorum. Ve... eğer kavmimin dedikodusu ve kötülemesi olmasaydı apaçık olarak bu dine yardımcı olduğumu görürdün benim.  
  Hâşim Oğullarının Şab'ı Kuşatmaları  
     
  Müşrikler, Allah Resulünüs allallahu aleyhi ve sellem, davetinden alıkoymak için bir toplantı yaptılar. Bu toplantıda alınan kararlara göre; "Kureyşliler, iman etmiş olanlarla bir arada oturmayacak, onlarla alış veriş yapmayacaktı." Bu davranışları Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i kendilerine teslim edilinceye kadar devam edecekti. Bu anlaşmayı kapsayan bir de yazı yazmışlardı. Bu yazıda: "Haşim oğullarından hiç bir zaman barış teklifi kabul edilmiyeceği ve Hz. Muhammed'i öldürmek için teslim edinceye kadar kendileri ile iyi ilişkiler kurmayacakları"yer alıyordu. Ebu Talib kendi taraftarlarının Şab'a girmelerini emretti. Orada üç sene mahsur olarak kaldılar. Müslümanlar bu üç sene zarfında büyük zorluklarla karşılaştılar. Mekke'nin sokakları müslümanlara kapılarını kapattı. Mekke'ye dışardan bir yiyecek veya başka bir mal satış için gelse müşrikler hemen el altından satın alarak, Müslümanlara fırsat bırakmazlardı. Haşim oğullarına gerek yiyecek gerekse giyecek hiç bir malın ulaşmasını istemiyorlardı. Şâbin arkasından kadınların feryadları işitilir hale gelmişti. Şâb'e giremeyen Müslümanların durumu da bundan farklı değildi. Onlarda başka bir şekilde işkenceye tâbi tutulmuşlardı. Dışarda yalnız kalan müslümanlar sımsıkı bağlamışlardı. Kureyşliler adeta Dünyayı başlarına yıkıyorlardı. Gece olup Şâb'ın dahilindeki müslümanlar kendi yataklarına çekilince Ebu Talib Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e her hangi bir kötülük yapılmasını önlemek düşüncesiyle onu kendi yatağına yatırır, çocuklarından birini de nöbet tutması için Peygamberin yanına gönderirdi.  
     
  Bu hususu Ebu Talib meşhur Kaside-i Lamiyesinde şu şekilde dile getiriyor; "Gördüm ki kavmimde sevgi namına, bir şey kalmamış Bütün bağları ve ilgilerini kesmişler Açıktan bize işkence ve düşmanlık yolunu seçtiler Düşmanlığın gereğini yerine getirdiler."  
     
  Ve şu şiiri söylemiştir : "Nefsim onlara karşı sabırla doludur. Onların dediklerine karşı, onu korudum. Uyku zamanında, benim akraba ve oğullarımı hazır tuttum. Onu sürekli olarak gözlerdim. Aleyhimize kötü konuşan karşımıza batıl ve kinle çıkan, dine eziyeti vermek isteyenlerden Allah'a sığınırım. Mekke'deki Kabe'ye ve Allah'a yemin ederim ki, Allah yaptıklarından gafil değildir. Kurbanlarla kuşatılan ve mübarek olan Haceri Esved'e yemin ederim. Hz. İbrahim'in, yalın ayağı ile bastığı topraklara yemin ederim. Merve ve Safa arasındaki kutsal yer ve oradaki resim ve heykellere! yemin ederim. Kutsal merasimlere yemin ederim ki, ona yaklaştıklarında kılıcımla onları ikiye böleceğim. Onu Mekke'ye, süvari ve yayan gelen herkesten ve adak sahiplerinden! koruyacağım. En kutsal topraklara ve vakitlere yemin ederim ki onu koruyacağım. Evet, ben onu koruyorum ve onu belâlardan korumak için Allah'a yalvarıyorum. Kahrolsun yalancılar, emirlerinizi dinleyip Mekke'yi bırakmayacağız. Kabe'ye yemin ederim ki, ey yalancılar, Muhammedi himayesiz bırakmayacağız. Onun etrafında, hepimiz öldürülmeden, onu teslim alamayacaksınız. Yemin ederim durum ciddi olursa, kılıçlarım aynı karşılığı verecektir. Elimde eşsiz bir kılıç bulunur, ona güveniyorum. Çünkü gerçek koruyucudur. Biliniz ki, efendi terk edilemez. Ancak çenesi kuvvetli olup çok konuşanlar efendileri himayesiz bırakıyorlar. Bulutların beyazında bir yüzü var... Yetimlerin İlkbaharı ve dullarını hamisi Haşimilerden tehlike de olanlar ona barınırlar. Onda saygı ve iyilik görürler. Ey Udbe, bize karşı kin duyan, yalancı ve kalbinde kötülükler saklayanların sözlerini söyleme. Ebu Süfyan, bana bakmadan, iskelet geçer gibi geçti. Necde kaçmayı düşünüyorsun ve benim gafil olmadığımı da iddia ediyorsun. Seni, tehlikeli günlerde ve büyük olaylar karşısında himayesiz bırakmadım. Sana bu kavim çile çektirmişler, bana da aynısını yapmak istiyorlar. Allah Abdişems ve Nevfel'e acil bir ceza versin. Ey Abdimennaf, sizler bu kavmin en iyi insanlarısınız, işlerinize her kişiyi almayınız. Siz yakın zamanlara kadar, odun gibi yanacak insanlar idiniz. Şimdi ise, odun yakmak için toplayanlar gibisiniz. İyi saydığımız bir çok arkadaş ve yeğenler faydasız oldular. Ancak, Murre oğlu Kîlab kavminden bir grup bizi himayesiz bırakmadılar. Yemin ederim ki, ben ve bütün kardeşlerim, Ahmed'in (Muhammed) sevgisi ile yükümlenmişiz, onu âşıklar gibi koruyacağım. İnsanlar arasında ona kim benzer. Tercih etmede, hâkimler bile ona baş vurdular. Akıllı, raşid, adildir, dengesizde değildir. Onu yalnız bırakmayan bir İlâh'ın yolundadır. Allah'a yemin ederim ki, kabileler, toplantılarında, benim atalarıma küfür edeceklerinden çekinmeseydim; ciddi olarak onun yolunda ihlasla yürüyecektim. Onlar biliyorlar, bizim oğlumuz (Hz. Muhammed) yalan söylemez ve batıl şeylerle uğraşmaz. Onu kendim korudum, himaye ettim, bütün oğullarım ve güçlerimle savundum."  
  Anlaşmanın Bozulması  
     
  Hişam bin Amr, geceleyin gizlice abluka altındakilere yemek götürüyordu. Bir ara Abdulmuttalib kızı Atike'nin oğlu Züheyr bin Ebu Ümeyyenin yanına gidip; "Ey Züheyr Dayılarının durumunu bildiğin halde nasıl olurda sen kendi zevkine dalarak yiyip içebiliyorsun?" diye yakındı. Züheyr; "Ne yapabilirim ki?"dedi. Yalnız bir adamım. Yemin ederim ki benimle bir adam daha olsa anlaşmayı bozmaya teşebbüs ederdim. Hişam; "Ben varım"dedi. Züheyr; "Bir üçüncü kişiyi arayalım." Hişam; "Ebu-El-Buhteri bizdendir" dedi. Züheyr ;"Dördüncü arkadaşı arayalım." Hişam; "Zemâ bin El-Esved"dedi. Züheyr; "Beşinci kişiyi bulalım." Hişam; "Elmutam bin Adiyy" dedi. Züheyr; "O halde Haccan denilen yerde toplanalım ve anlaşmayı bozmağa kalkışalım"dedi; "Bakalım ne olacak?"... Züheyr; "Anlaşmayı ilk olarak ben bozacağım" dedi. Böylece hepsi beraberce Kâbeye geldiler. Kureyşliler bir araya toplanmış onları gözetliyorlardı. Züheyr yüksek bir sesle; "Ey Mekkeliler! Biz canımızın istediği gibi yiyor içiyor ve giyiyoruz. Biz böyle rahat bir hayatı yaşarken diğer taraftan Haşim oğulları bu imkânlardan masun bir şekilde ölümle pençeleşiyorlar vallahi bu zalim ve gaddar anlaşma metnini taşıyan sahife yırtılmadıkça benim için oturmak haram olsun" diye haykırdı. Ebu Cehil;"Yalan söylüyorsun, o sahife yırtılmayacaktır"diye karşılık verince : Zem'a; "Vallahi yalancıların başı sensin. Biz bu anlaşma yapılırken rıza göstermemiştik. Ve halende bu anlaşmaya karşıyız"dedi. Ebu-El-Buhteri; "Zem'a doğru söylüyor, biz onda yazılı şeylere karşıyız. Onları kabul etmiyoruz"diye Zem'aya karşı çıktı. El-Mutam B. Adıyy ise; "Siz ikinizde doğru söylüyorsunuz. Bu söylediklerinizden başkasını söyleyen yalan söylemiş olur. Biz o yazılanlardan uzağız o yazıdan Allaha sığınırız" dedi. Hişam bin Amr da aynı şeyleri söyleyerek arkadaşlarını destekledi. Ebu Cehil; "Bu, geceleyin düzenlenen başka bir yerde konuşulan ve karara varılan bir iştir" dedi. Allah-u Teâlâ ağaç kurduna, Kureyşin anlaşmasını yazdıkları sahifeyi kemirtti. Allah'a ait hiç bir ismi bırakmayarak hepsinin yerini kemirip bitirdi. Sahifede zulüm ve şirk ifade eden kelimeler ile müslümanlarla ilgili ifadelerden başka hiçbir şey bırakmadı. Cenab-ı Allah Resulüne; "Kureyşin anlaşma sahifesine ne yaptığını bildirdi." Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bu durumu amcasına bildirerek; "Vallahi delikler bile beni yalanlamıyor"dedi. Anlaşmaya karşı olan Aldulmuttalip oğullarından bir grup mescide doğru yürüyerek, mescidin kapısına kadar geldiler. Ebu Talip Kureyşlilere çok kızmıştı. Kureyşliler ilk zamanlar ablukanın sıkıntısından dolayı dışarı çıktıklarını zannettiler. Ebu Talip birden konuşmaya başladı. "Büyük bir olay olmuştur. Umarım ki bundan böyle aramızda anlaşma gerçekleşmiş olacaktır. Anlaşmayı yaptığınız sahifeyi getiriniz" dedi. Bu teklifi yaparken; yazıyı getirmeden önce sahifesine bakabilirler ve kendisine getirmezler korkusuna da kapılmıştı. Kureyşliler, büyük bir kuruntu içerisinde; "Kavminizin helak olma tehlikesinden dolayı inadınızdan dönmek zamanı geldi" dediler. Ebu Talip; "Ben size insaflı bir teklifte bulunacağım oğlum(Yeğenim); bana haber vererek diyor ki; "Elinizdeki sahifede, Allah-u Teâlâ ismi şerifi yoktur. Allah'ın ismi oradan silinmiştir. Sahifenizde, sizin zulüm ifade eden cümlenizden başka hiçbir şey yoktur. Eğer onun dedikleri doğru çıkarsa Allaha yemin ederim ki, bizden son insan ölünceye kadar onu size teslim etmeyeceğiz şayet dediği doğru çıkmazsa o zaman biz onu size teslim edeceğiz, isterseniz öldürün, isterseniz öldürmeyin. Artık onun hakkındaki davranışlarınızda serbestsiniz", dedi. Bu teklife Kureyş, "Biz razıyız"dediler. Anlaşmanın yazılı olduğu sahifeyi açtılar. Durumun, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in haber verdiği gibi olduğunu gördüler. Bunun üzerine; "Bu arkadaşınızın yaptığı bir sihirden başka bir şey değildir" dediler ve yine aynı zulümlerine devam etmeye karar verdiler. İşte bu sırada anlaşmayı bozmaya kararlı ve anlaşmalı olan adı geçen altı kişi söylemek istediklerini açık bir şekilde dile getirdiler. Ebu Talip, bozma kararını gerçekleştirenlerden överek söz eder. (Gruplar halinde azim ve ısrar içinde silâhları ile gelenler, Allah onların dileklerini versin.) "Anlaşmayı bozmaya yardımlaşanların her biri eşsiz kahramandırlar. Silâhlarının yanında oturup beklemişlerdir. Bunlar yüce ve aziz insanlardır." Bu hadiseye katılarak Kureyşin zalim ve katı anlaşmasını ilk bozanlardan Hişam b. Amr Mekke fethinde müslüman olmuştur. Ebu Talib bu olaydan 6 ay sonra vefat etti.  

Hz. Hatice'nin Ölümü ve Ebu Talib

 

Ebu Talibin vefatından birkaç gün sonra müminlerin annesi Hz. Hatice radıyallahu anha vefat etmiştir.

Hz. Haticenin ve amcası Ebu Talibin ölümünden sonra Kavminin baskı ve işkencesi daha da arttı. Açıktan açığa ona eziyetler başladığı gibi öldürülmesi için de gerekeni yapmağa koyuldular.

Fakat Kureyşin, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i öldürmek için yaptığı plânları Allah-u Teâlâ hep boşa çıkarıyordu.

 

Amr bin EL-AS anlatıyor;

"Kureyşin ileri gelenlerinin Hicirdeki toplantılarında bulunmuştum. Konu yine Allah Resulüydü. Diyorlardı ki:



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.