Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





Uzza Putu. Halidradıyallahu anh;



Uzza Putu

 

Allah rasulü sallallahu aleyhi ve sellem, Mekkeyi fethedince Halid bin Velidradıyallahu anh'i bu putu yıkmakla görevlendirdi. Halid radıyallahu anh üç yere bağlı olan bu putu baltalamaya başladı.

Üçüncü yerden baltalamaya başladığında, elini omuzuna atmış dişlerini birbirine vuran saçı dağınık bir Habeşî kadın, arkasında da puta bakan bazı kimseler göründüler.

Halidradıyallahu anh;

"Ey Uzza putu seni yüceltmek yerine sana küfrediyorum. Gördüm ki Allah da seni hor görüyor." Dedikten sonra bir balta darbesi ile Habeşî kadının kellesini vururken ses yapanın da bir güvercin olduğu müşahede edildi.

Halid radıyallahu anh daha sonra put bakıcısını da yok etti

  Hubel Putu  
     
  Kureyşin Kabe ve etrafında bir çok putları mevcuttu. Bu putların en büyüğü Hubel idi. Bu put insan şeklinde siyah kıymetli bir taştan yapılmıştı. Bir anlaşmazlığa düştükleri bir yere yolculuğa çıkmak istedikleri zaman ona gidip huzurda şans okunu denerlerdi. Ebu Süfya'nın Uhut gününde huzuruna gidip; "Ey Hubel Yücesin" dediği put budur. Ebu Süfyan böyle dediği zaman Allah Resulü : "En yüce ve büyük olan Allahtır deyiniz" buyurmuşlardır. Kureyşin İsafveNaileisimlerinde iki putu daha vardı. Denilir ki İsaf Cürhümlü bir erkekti. Naile ise yine aynı kabileden bir kadın olup, beraberce Kâbeye gidip orada zina filini irtikap etmeleri sonucu olarak Cenab-ı Allah her ikisini taşa çevirmiştir. Arapları ilk önceleri ibret alınması için bunları Kâbenin dışına çıkardılar Üzerinden uzun zaman geçince ibadet edilir bir put haline getirildiler.  
  Zulhalasa  
     
  Hasam ve Behile kabilelerininZulhalasa isminde bir putları vardı. Bu put Mekke ile Medine arasında bulunuyordu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemCerir bin Abdullah El - Beceliye; "Beni Zulhalasadan kurtarsana"dedi. Cerir radıyallahu anh bir kaç savaşçı ile putun olduğu yere gitti. Hemdan kabilesi ile yaptığı savaş sonunda onlara galip geldikten sonra putuda ortadan kaldırdı. Kudaa, Lahm, Cezam, Amile ve Gatafan kabilelerine ait Şam'ın belli başlı yerlerine dikilmiş putları vardı. Mekkede her kabilenin bir putu mevcuttu. Yola çıkmak isteyen bir kimsenin yaptığı en son iş evindeki putuna el sürmek idi.  
     
  Ammi Enes Putu  
     
  İbn-i İshak'ın anlattığına göre; Havlan kabilesinin Ammi Enes isminde bir putu bulunuyordu. Cenab-ı Allah Hz. Muhammedi Tevhid dinini tebliğe memur edince Kureyşliler; Allah Resulü için; "Bu kadar ilâhları tek bir ilâhamı irca etti(İlahları bir tek ilah mı yaptı). Gerçekten bu acayip bir şeydir"(Sad: 38/5)demişlerdir. Araplar Kâbenin yanında bîr çok putları ilâh edinmişlerdi. Kâbeye gösterdikleri hürmeti, putların içinde bulunduğu binalara da gösteriyorlardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Mekkeyi fethedince Kâbenin etrafında 360 tane put mevcuttu. Bunların yüzüne ve gözüne tükürerek; "Hak geldi batıl yok olup gitti. Zaten batılın hakkı yok olup gitmektir."(İsra: 17 / 81) âyetini okuyordu. Üst üste yığılan bu taş yığınlarını Mescitten çıkarıp yaktılar. Resûlullah'ın Siretine dönelim.  
  Vahyin Başlangıcı  
     
  Buharide Hz. Aişe radıyallahu anha den rivayet edildiğine göre; "Hz. Ayşeradıyallahu anhadiyor ki; "Resûlüllah'a ilk vahiy rüya halindeyken gelmiştir. Resûlullah'ın rüyası sabah ışığı gibi parlak ve aydınlık olurdu". "Bu gerçek rüyalarla geçen bir zamandan sonra Resûlullah insan bulunmayan tenha yerleri sevmeye başladı. Mekke civarında Hira denilen dağdaki mağarayı kendine mabet edindi. Orada yalnızca tehannüs (ibadet)eder ve gecelerce evine gelmeden, evvelce getirdiği yemeklerle doyurur ve ibadete devam eder ve sonra zevcesi Hz. Hatice'nin, evine döner yine evvelki kaldığı günlerin yemeği kadar yemek alır tekrar mağaraya gelirdi. Günler şu şekilde devam ederken bir gün Cebrail; taşıdığı vahiy ve ilâhi emir ile mağaranın kapısına geldi". "Resûlullaha "oku" dedi. Resûlullah ben okuyamam, neyi okuyayım? dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; "O Melek beni tuttu ve vücudumu sıkıştırdı ve bu bana meşakkat verdi, bunun üzerine beni bıraktı ve bana tekrar oku dedi, bende okuma bilmem neyi okuyayım? dedim. O melek beni ikinci defa tuttu, o derece sıkıştırdı ki takat ve kuvvetimin kesildiğini hissettim, sonra yine bıraktı ve tekrar oku dedi, ben okumak bilmem neyi okuyayım? dedim, sonra yine beni aynı şekilde sıkıştırdı, bıraktı ve(İkra bismi Rabbikelezi halak ...... ) sûresini okudu,(mânası; Oku O yaratan Rabbinin adıyla! İnsanı bir kan pıhtısından yarattı! Oku, O, cömenliğinin sonu olmayan Rabbindir! (Rabbin herkesten çok kerem sahibidir) dedi". "Resûlullah işittiği âyetlerden ötürü kalbi korku ve tereddüt içinde olarak mağaradan evine döndü ve zevcesi Huveylid kızı Hatice'nin yanına girip; benim üzerimi bir çarşafla örtün diyerek yatağına uzandı. Bu emir üzerine üstünü örttüler ve Resûlullah'ın kalbinden korku ve ızdırabı gitti ve geçen hadiseleri Hz. Hatice'ye anlattı ve dedi ki; Allaha yemin ederim ki ben nefsim için korktum"diyerek vücudunda duyduğu acı ve ızdırabı anlattı. (Yercüfü fuadühü) kalbi şiddetle muztarip oldu demektir. Çünkü (Recif) şiddetli hareket ve ızdıraptır, (Zemmilüni) beni örtün demektir. Hatice radıyallahu anha Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e dedi ki; "Haşa ya Resûlullah senin için korkacak bir şey yoktur ve olamaz. Allaha yemin ederim ki, ya Resûlullah Cenab-ı Hak seni ebediyyen mahcup etmez. Zira sen silai Rahm(Memleket ve akraba ziyareti)eder, ağır yük götürür yoktan mal kazanır, fakirlere verirsin. Misafir konuklar, ikram eder, halka gelen hayır ve şer hadiseler için gerekli yardımı yaparsın". "Bu konuşmayı müteakip Hz. Hatice, Resûlullahı alıp kendi amcasının oğlu olan Nevfel oğlu, Eset oğlu, Abdüluzza oğlu Varakaya götürdü. Varaka Cahiliyet devrinde dinleri tahkik ederek nasraniyeti kabul etmiş ve Mekke'de o dilini bilir ve bu dilde eserler yazardı. Ve İncilden Allanın yazmasını dilediği miktarı yazardı ve gözleri görmez yaşlı bir ihtiyardı". "Hz. Hatice Varakaya ey amcamın oğlu, kardeşinin oğlunun söyliyeceklerini duy ve dinle dedi". "Varakaya Resûlullaha hitaben ey kardeşimin oğlu neler gördün? dedi". "Varaka dedi ki senin gördüğün Cenab-ı Hakkın Hz. Musa'ya gönderdiği namusu ekberdir. Ah ne olurdu senin vahiyleri tebliğ ettiğin günlerde genç ve kavminin seni Mekkeden çıkaracağı günlerdi hayatta olabilseydim, dedi". "Varaka, evet dedi, senin getirdiğin Peygamberlikle gelip de kavminden düşmanlık görmemiş olsun. Senin, kavmin de sana düşman kesilecek ve seni Mekkeden çıkaracaklardır". Eğer ben senin Peygamberlik günlerinde sağ olursam sana yardım ederim. Varaka ondan sonra fazla yaşamadı vefat etti ve bir müddet de vahiy gelmedi. Bu olaydan dolayı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çok üzüldü. Bu üzüntünden dağların yüksek tepesine çıkıp bu üzüntüsünü gidermeye çalıştı. Dağın tepesinde iken birden bire Cebrail görünür ve "Ya Muhammed sen gerçek Peygambersin" dedi. Bu görünüşten sonra Allah Resulü tekrar sukün bularak evine döndü. Vahyin kesikliği devam etti. Allah Resulü dağ tepelerinde bu üzüntüsünü gidermeye çalışırken yine Cebrail görünerek ona aynı şeyleri söyledi. Bir ara yürürken gökten bir ses işitti. Bu ani bizzat kendisinden dinleyelim; "Ve ben gözlerimi kaldırdım, birden ne göreyim; hirada bana gelen Melek gök ile yer arasında bir kürsü üzerinde oturmuş halde gördüm." Bu hali görünce korktum ve aileme döndüm. "Beni örtünüz beni örtünüz dedim" Allah-u Teâlâ; "Ey bürünen kalk ve korkut"buyurdu. Böylece vahyin ikinci safhası başlamış oluyordu.  


  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.