|
||||
Fasıl 8: Bilinmesi Gerekli Önemli Bir MeseleFasıl 6 | ||||
| ||||
Bedir olayı da Allah'ın Kur'an da zikrettiği önemli vakalardandır. Enfal sûresinde bu olaydan söz edilir. Bedir Savaşından sonra Kaynaka olayı, ondan bir sene sonrada Uhud Savaşı olur. Bu hususa Al-i İmran sûresinde işaret ediliyor. Uhuddan sonra Beni Nadir olayı gelir. Bu olay Haşir süresinde anlatılır. Daha sonra HendekveBeni Kurayza olaylarıgelir. Ahzab süresindeki bir kısım âyetler bu olayla ilgilidir. Sonra HudeybiyeveHayberin fethi gelir ki bu hususa da Cenab-ı Allah fetih sûresinde işaret eder. Mekkenin fethi ve Hüneyn olayı bu hususu da Nasr sûresinde anlatmıştır. Hüneyn Harbini ve Tebük gazasını Tevbe anlatmıştır. | ||||
| ||||
Araplar İslama yaklaşınca gruplar halinde Allah'ın dinine girdiler. Daha sonra Arap olmayan kabilelere İslâmı tebliğe başladılar. On sene Medine'de kaldıktan sonra risaletini tebliğ ettikten, emanetini yerine getirdikten sonra Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Ahirete göç etmiş peygamberimizden hemen sonra dinden dönmeler başlamıştır. Çok büyük bir fitne meydana geldi. Allah'ın yardımıyla ve Ebûbekr Es-Sıddık'in gayretiyle dinde sabit olanların dışında bir çokları irtitad etti. Ebûbekr Es-Sıddık radiyallahu anh irtidad fitnesine karşı hiç bir sahabenin uygulamayacağı bir hareketle bu tutuşan ateşe karşı koydu. Unuttuklarını hatırlattı. Bilmediklerini öğretti. Korktukları hususlarda onlara cesaret verdi. Böylece Allah İslâm dinini sabit kıldı. Rabbimiz biziEbûbekr radiyallahu anh'in yolundan gidenlerden eylesin. Cenab-ı Allah : يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ "Ey iman edenler! Sizden kim dininden irtidad ederse Allah, kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü’minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı izzetli, Allah yolunda cihad eden ve kınayanın kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte bu, Allah’ın fazlıdır. Onu dilediğine verir. Allah Vasi’dir, Alim’dir."(Maide: 5/54) buyurur.
Hasan'ı Basriye göre; bu kavim Ebûbekirradiyallahu anhde onun arkadaşlarıydılar. | ||||
| ||||
Dinden Dönenlerle Savaş | ||||
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den sonra Arap kabilelerinden bir kısmı irtidat edip zekâti vermemeye cüret edince Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh onlara savaş ilân etti. Muhacir ve Ensardan başlarında Halid bin Velidradıyallahu anh olmak şartıyla bir askeri birlik hazırladı. Hz. Halid radıyallahu anh sancağı taşıyordu. Bukâ denilen mevkie geldi. Halkın kendisine iltihak etmesini istiyordu. Birkaç gün Bukâda halkın gelip iltihak etmesini beklediği sıralarda Muhacir ve Ensardan hiç biri geri kalmamak şartıyla gelip İslâm ordusuna Hz. Ömerradıyallahu anh,Halife Ebu Berkradıyallahu anh'e; "Ey Allahın Halifesi sen geri dön. Sen müslümanların önderisin. Eğer sen öldürülürsen büsbütün insanlar dininden dönerler. Batıl, Hakka galip gelir" dedi. Zeyd bin El-Hatabı Hz. Ebu Bekirradıyallahu anhyerine vekil kalmasını istedi. Fakat Zeyd radıyallahu anh; "Ben Allah Resulü ile beraber savaşa çıkmıştım ki tek şehit olayım diye fakat nasib olmadı. Şimdi yine çıkıyorum belki bana bu sefer nasib olur. Ordu kumandanının bizzat ve direk olarak savaşa katılması uygun değildir." dedi. Ebu Huzeyfe bin Utbenin Halife vekili olarak Medinede kalmasını istedi. Fakat o daZeyd'in dediğinin aynısıydı. Ebu Huzeyfe'nin kölesiSalime teklif etti oda bu görevi üzerine almadı, orduda savaşmak istedi. En sonunda Hz. Halid bin Velidradıyallahu anh'i orduya kumandan tayin etti ve kendisine aşağıdaki mektubu vererek yolcu etti. "Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla," Bu, Allah Resulünün Halifesi Ebu Bekrin İslâmdan dönerek cahiliyet sapıklığına düşen kimselerle savaşmak için görevlendirdiği Halid bin Velid'e yazdığı ve verdiği talimattır. Halide önce onlara İslâmiyeti anlatmasını, o yola girmelerini sağlamak için çaba göstermesini İslâmı kabul edenlerin dokunulmamasını savaşın Allaha iman ettikten sonra küfre sapanlarla savaşılmasını, imana icabet eden ve imanın gereğini tasdik edenlere dokunulmamasını emr olunuyordu. Onlardan İslâmdan başka hiç bir şey kabul edilmeyecek. Size sığınıp sizinle beraber hareket ettikleri halde aslında sizden olmayan, dininizi kabul etmeyen ve zararınıza çalışan bir grup insanın aranızda bulunmasından korkarım. Müslümanlara her yerde yumuşak muamele yap, Müslümanlar eşit muamele yap, seninle beraber olan Ensara hayır tavsiye et. Onların bir hakkı fazileti ve geçmişi vardır. Onlara iyi muameleyi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz vasiyet etmiştir. İyilik yapanların iyiliğini kabul, kötülük yapanların kötülüklerinden de vazgeçmesi." | ||||
Fasıl 7 | ||||
Ehemmiyet Verilmesi Gerekli Bir Husus: | ||||
Bu gün müslümanın en fazla ehemmiyet vereceği husus Allah'ın ta kıyamete kadar devam ettireceği ve herkesin dilinden düşmediği bu kıyasa dikkat etmesidir.("İşte zekât ta (İslam’ın)hakkıdır. Vallahi Allah Resulüne zekât olarak verdikleri deve yavrusunu bana vermezlerse, onlarla savaşırım") İlk nazarda Ebûbekirradiyallahu anh'in görüşüne katılarak onun ileri sürdüğü hükmü benimseyen âlimler bu hususta herhangi bir ihtilâfa düşmemişlerdir. Onlarla savaşmanın uygunluğu noktasında en ufak bir tereddüt bile belirtmemişlerdir. Konu Kuran ve sünnette açık olmakla beraber bir an için onlarla kıtalin istidlalinde önceleri bir tereddüt baş göstermişti. Fakat Ebûbekirradiyallahu anh'in yüce anlayışı bu tereddütleri bir anda yok etmiştir. Cenab-ı Allah : فَإِذَا انسَلَخَ الأَشْهُرُ الْحُرُمُ فَاقْتُلُواْ الْمُشْرِكِينَ حَيْثُ وَجَدتُّمُوهُمْ وَخُذُوهُمْ وَاحْصُرُوهُمْ وَاقْعُدُواْ لَهُمْ كُلَّ مَرْصَدٍ فَإِن تَابُواْ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ فَخَلُّواْ سَبِيلَهُمْ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ "Haram aylar bitince müşrikleri nerede bulursanız onlarla savaşınız. Gördüğünüz yerde yakalayıp hapsediniz, onlara her imkânı kapatınız. Eğer tevbe eder Namaz kılar ve zekât verirlerse serbest bırakınız." (Tevbe: 9/5) buyurur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İnsanlarla, "la ilahe illalah Muhammeden Rasulullah'a" şehadet edinceye, namaz kılıp zekat verinceye kadar savaşmakla emrolundum. Kim bunları yaparsa kanını ve malını, İslam hakkı hariç, korumuş olur. Sonra onların hesabı Allah’a aittir."(Müslim) İşte Allah'ın apaçık hükmü ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kelâmı, ve anlatmış olduğum âlimlerin bu husustaki icmai, bütün tereddütleri ortadan kaldıracak niteliktedir. | ||||
Fasıl 8 | ||||
Bilinmesi Gerekli Önemli Bir Mesele: | ||||
Bilinmesi gerekli bir husus daha söz konusudur: Zamanımız âlimlerine (!) göre bir kimse"La ilâhe illallah" derse malı ve canı heder edilmeyeceği gibi tekfirde edilmez ve onunla savaş yapılamaz. Halbuki beri tarafta Kelime-i Tevhidi / La ilâhe illallah'ıdilinden düşürmeyen böyleleri açık olarak; öldükten sonra dirilmeyi inkârla; şeriata karşı cephe alışları (ile birlikte) ne de olsa yine bunlar madem ki "La ilâha illallah" diyorlar müslümandır" zannedilir. Halbuki birisi bir hasmının Allah-u Teâlâ'nın Şeriatına göre mahkeme edilmesini istese onlara göre bu adam en kötü bir işi işlemiş kabul edilir. Kısacası; Dillerinin ikrarından başka Kur'anın başından sonuna kadar her hükmünü inkâr eder, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yolunu benimsemezler. Şeriata karşı olduğu tesbit edilen geçmişlerin yolunu İslâmdan üstün kabul ederler. Buna rağmen mademki dilleriyle ikrar ediyorlar(sadece dilleriyle şartlarıyla yerine getirmeden "La ilâha illallah" diyorlar) Yine onlar müslüman (!) kabul edilir. Bunların böyle bir inanç içerisinde olduklarını âlimleri de kabul eder. Hatta: Dilleriyle ikrardan başka hiç bir şeyi olmayanlara âlimleri; "Bunlarda İslâmi yaşantı yoktur"derler. Bu görüş halk arasında yaygındır. Aslında böyle bir görüş Allah ve Resulünün beyan ettiklerini inkâr ettirir. Hatta bu konuda Allah ve Resulünü tasdik edenlere tekfir yaftasını yapıştırmaktan (tekfirci demekten) geri kalmazlar. Onlar: "Bir müslümana kâfir diyen kimse kâfir olur demek suretiyle yanlış bir hükme varırlar." Onlara göre; "müslüman, yaşantısı itibarıyla İslâmdan hiç bir görüntüsü olmayan, sadece diliyle(şartlarını yerine getirmeden)"La ilâha illallah" diyen kimsedir. Bu kişi ilmi, akidevi ve âmeli olan bütün halleriyle İslâmdan ve onu anlamaktan uzak olsa da diliyle ikrarı müslüman olmasına Kifayet eder ." | ||||
Bu mesele çok mühim bir meseledir.Çünkü küfür ve İslâm gibi önemli iki hususuda ilgilendiriyor. Eğer onların iddialarını kabul edersek, Allah-u Teâlâ'nın Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e indirdiğini inkâr etmiş oluruz. Bu hususta Kur'an, sünnet ve icmayı anlatmıştık. Bu meseleyi böyle anlamak Kur'an ve Rasulullah'ın hükmünü açıkça inkâr etmektir. Ne yazık ki bu inkâr hastalığı çok azı müstesna yeryüzü insanın çoğuna sirayet etmiş bulunmaktadır. | ||||
Eğer cennete girmek ümidi ve cehennemden korkumuz varsa bu konuyu detaylarıyla kitap ve sünnetten araştırmamız, yayınlamamız lâzımdır. Çünkü küfür ve İslâm gibi iki temel prensibin bilinmesiyle ilgilidir.
Allah-u Teâlâya:
"Rabbimiz bizi irşad et seni hakkiyle bilmek imkânına kavuştur. Saptırıcı fitnenin şerrinden uzaklaştırarak yoluna ilet" diyerek daima dua etmeliyiz.
Özellikle Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yaptığı dualarla onu çokça çağırmalıyız.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir duasında:
" Ey Cebrail’in, Mikail’in ve İsrafil’in Rabbi olan, gökleri ve yeri örneksiz yaratan, gaybi ve bilineni / görüneni bilen Allah’ım! Hakkında ihtilafa düştükleri meselelerde kulların arasında Sen hüküm verirsin. Hakkında ihtilafa düşülen meselelerde izninle beni hakka hidayet et. Şüphesiz ki Sen dilediğini doğru yola hidayet edersin. "(Müslim 1/534) buyurmuşlardır. | ||||
Birinci Delil İkinci Delil Üçüncü Delil Dördüncü Delil Beşinci Delil Altıncı Delil Yedinci Delil | ||||
Fasıl 8: Bilinmesi Gerekli Önemli Bir Mesele | ||||
| ||||
|
||||
|