Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





Açık ve Beliğ İbret Sahnesi



Fasıl 4

 

Açık ve Beliğ İbret Sahnesi

 

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile aralarında cereyan eden olayların anlatmak sözü uzatır. Allah-u Teâlâ kitabında bir kısmını zikretmiştir.

Bunların en önemlileri; Mal, Nefis, kabilesi ve ailesiyle Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'i himaye eden amcası Ebû Talibin kıssasıdır. O bu uğurda çok büyük işkencelere katlandı. Bunlara sabrederek Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'i her yerde doğruladı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in dinini övdü, ona uyanları bağrına basıp ona karşı çıkanlara düşmanlık ilân ettiği halde kendisi babalarının yolunu bırakıp bir türlü bu kurtuluş safına giremedi, girmeyişine neden olarak babalarına yani geçmişine kimseyi sövdürtmemek ve onları gittikleri yer ne olursa olsun her halde savunmayı ileri sürüyordu. Eğer geçmişi kötülemeyecek ve ayıplamayacaksa Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e tabi olmayı kabul edecekti.

Ebû Talipvefat ettiği zaman Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem amcasının bu kadar iyiliklerine karşı ona istiğfarda bulunmak istedi; bunun üzerine;

مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَن يَسْتَغْفِرُواْ لِلْمُشْرِكِينَ وَلَوْ كَانُواْ أُوْلِي قُرْبَى مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ

"Cehennemlik oldukları belli olduktan sonra en yakın akrabası olsa bile ne peygamber ne de iman etmiş olanlar, müşriklere dua edemezler."(Tevbe: 9/113) mealindeki âyet indi.

 

Evet ne kadar açık ve beliğ ibret sahnesi.

Dünya menfaati uğruna, Hakka uymadıkları halde sırf Hakka ve hakk ehline biraz sempatisi olduğu için doğru yolda oldukları ve tam müslümanlığı yaşadıkları zannına kapılan insanlara büyük bir ibret sahnesi.

  Fasıl 5  
     
  Cenab-ı Allah dinini izhar insanları güçlendirmek murad edince yahudi bilginlerinin gelecek peygamber ve onun sıfatlarından bahsetmeleri peygamberin zuhurunun yakın olduğunu bildirmeleri sebebiyle M. Ensar Medineliler Müslümanlığı kabul ettiler. Yahudi bilginler daha önce Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in niteliklerini gelişinin yakın olduğunu Medinelilere anlatıyorlar, ona uyanların aziz, yüz çevirenlerin zelil olacaklarını bildirdikleri halde Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem gelince; Ona inanmak istemediler. Cenab-ı Allah onlar hakkında : وَلَمَّا جَاءهُمْ كِتَابٌ مِّنْ عِندِ اللّهِ مُصَدِّقٌ لِّمَا مَعَهُمْ وَكَانُواْ مِن قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُواْ فَلَمَّا جَاءهُم مَّا عَرَفُواْ كَفَرُواْ بِهِ فَلَعْنَةُ اللَّه عَلَى الْكَافِرِينَ "Allah katından onlara verilen kitabı (Tevratı) tasdik edici olarak bildikleri bir kitap (Kur'an) kendilerine gelince (hemen) onu inkar ettiler. Oysa daha önce inkarcılara karşı onunla yardım istemekteydiler. (Böyle yaptıkları için) Allah'ın laneti kafirlerin üzerine olsun."(Bakara: 2/89) buyurdu.  
     
  Ensar müslümanlığı kabul edince Allah Resulü Mekkedeki müslümanlara Medineye hicret etmelerini emretti. Böylece Allah onları zilletten izzete kavuşturdu. Nitekim Cenab-ı Hak : وَاذْكُرُواْ إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌ مُّسْتَضْعَفُونَ فِي الأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ "Hani siz yer yüzünde zaif bir azınlık idiniz. İnsanların sizi ezmesinden korktunuz Allah size yardım etti ve sizi zengin hale getirdi"(Enfal: 8/26)buyuruyor. Hicretin faydaları ve bu hususta bir çok meseleler mevcuttur. Fakat biz burada bir tekine işaret edip geçeceğiz. Müslümanlardan bazıları vatan akraba ve ailelerinden ayrılmamak için hicret etmemişlerdi. قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ "De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz(hısım ve akrabanız), elde ettiğiniz mallar, kötü gitmesinden korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız evler, size, Allah'tan, Rasulü'nden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, fasık kimselere hidayet etmez." (Tevbe: 9/24) buyurdu. Kureyş Bedir Harbi için yol çıktığı zaman istemeyerek onlarla beraber bazı müslümanlar da savaşa çıkmışlardı. Bazıları bu savaşta öldürüldüler. Öldürülen ve Kureyşin saffında çarpışan müslümanları işiten Ashap, onlara: "Kardeşlerimiz öldürüldüler" anlamında üzüntülerini belirttiler. Bunun üzerine Cenab-ı Allah: إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمُ الْمَلآئِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ قَالُواْ فِيمَ كُنتُمْ قَالُواْ كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ فِي الأَرْضِ قَالْوَاْ أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُواْ فِيهَا فَأُوْلَـئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَسَاءتْ مَصِيرًا "Nefislerine zulmedenlerin canlarını aldıkları zaman melekler: "Ne yapıyordunuz / nerede idiniz? deyince: "Yeryüzünde biz zayıf kimselerdik" derler. Melekler de: "Allah’ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" derler. İşte onların barınacakları yer cehennemdir. O ne kötü dönüş yeridir." (Nisa: 4/97)buyurdu. Bu kimseyi ve Allah'ın buna ait olarak indirdiği hükümleri kendi nefsine öğüt olarak vermek isteyen, bir kere düşünsün. Eğer Kureyşlilerin saffında çarpışanlar kavmini memnun etmek için küfrü gerektiren açık bir iş veya bir söz söylemiş olsalardı müslümanlar onlara "kardeşlerimiz öldürüldüler"derlermiydi. Halbuki Cenab-ı Allah daha onların hepsi Mekkede iken: مَن كَفَرَ بِاللّهِ مِن بَعْدِ إيمَانِهِ إِلاَّ مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالإِيمَانِ وَلَـكِن مَّن شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِّنَ اللّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ "İman ettikten sonra, kalbi iman ile mutmain olduğu hale zorlanan kimseden başka biri Allaha küfrederse..."(Nahl: 16/106) buyurulur. Ashap; eğer, zorlanmadan müşrikleri memnun etmek için söz veya her hangi bir açık fiil işitmiş veya sezmiş olsaydılar onlara "Kardeşimiz öldürüldüler" demezlerdi. Dikkat edilirse Melaike / melekler onlara "Hangi inançtansınız, işiniz nasıldı"sorusunu sormuyorlar onlara"Nerdesiniz" sorusunu soruyor. Yani; "Hangi grubun safındaydınız"demektedir. Onlar ise mazeret beyan ederek; "Biz yer yüzünde zayıf insanlardık"cevabını veriyorlar. Melaike onları yalanlamıyor, onlara; "Allahın ülkesi / yeryüzü geniş değilmiydi ki oraya göç etmek için gücün yokmu idi. Eğer bu gücü kaybetmişseniz hicret etmek yükümlüğünden kurtulursunuz." Allah-u Teâlâ: إِلاَّ الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلاَ يَهْتَدُونَ سَبِيلاً "Ancak zaif erkek ve kadınlar ile çaresiz ve yol bulamayan çocuklar hicret yapmaktan müstesnadırlar, Allah onların günâhlarını affeder. Allah gafur ve rahimdir."(Nisa: 4/98) Görülüyor ki durum apaçıktır. Bu ilk sahabeler için böyle olursa diğerlerine nasıl olur. Bu gerçeği ancak bugünkü dindarların böyle hareketi günâh saymadıklarını bilenler bilebilirler.  
     
  İşte Allah'ın indirdiğini iyi bir şekilde anlayıp ve bugünkü din dâvasında bulunanların durumunu da anlarsak bir kaç husus meydana çıkmış olur. a - İnsan ilim isteğinden kendisini vareste kabul edemez. Bu ve bunun gibi hususlar ancak ikazla mümkün olabilir. Âyet inmeden önce Sahabe-i Kiram bile ne yapacağını bilemiyor; başkalarını ona göre düşünün. b - İman, bugün bir çok insanın zannettiği gibi sadece dil ile ifade edilen bir husus değildir.İman, Buhari'ninHasan El - Basri'den naklettiği gibi: "iman süslenme ve temenni ile değil, kalbde karar kılıp, amelin doğruluğuyladır." Rabbimiz bize faydalı bir ilim nasip etsin ve faydasız ilimden hepimizi korusun. Ömer bin Abdulaziz çocuklarına olan vasiyetinde; "Hayır, malın ve evlâdın çokluğu demek değildir. Gerçek hayır, Allah'ı bilmeniz, tanımanız ve ona itaat etmenizdir"demişti.  
     
  Müslümanlar Medineye hicret ederek muhacir ve ensardan bir cemaat meydana gelince Cenab-ı Allah Cihadı emretti. Daha önce bundan nehyedilmişlerdi. Onlara önce bu hususta: "onlardan ellerinizi çekiniz"(Nisa: 4/77) dendiği halde daha sonra cemaat haline gelen müslümanlara; كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْ وَاللّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ "(Nefsinizin) hoşuna gitmediği halde kıtal(Allah yolunda savaş)üzerinize farz kılındı. Belki kötü olduğunu zannettiğiniz şey sizin için hayır, hayırlı olduğunu zannettiğiniz şey de sizin için şer olabilir. (Çünkü) Allah(her şeyi en iyi) bilir. (Fakat) siz bilmezsiniz."(Bakara: 2/216) emri gelmiştir. Bu emri dinleyen müslümanlar, mal ve canlarını feda ettiler Allah onlardan razı oldu. Amellerini kabul etti. Zayıf ve az oldukları halde çok güçlü düşmanlarına üstün kıldı.  


  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.