Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





f) İçki, kumar, zina



f) İ ç ki, kumar, zina

İ slâ m Dini, alkollü iç kileri ve uyuş turucu maddeleri yasaklamı ş tı r. Bu mad- delerin iç imi haram kı lı ndı ğ ı gibi i’mali, alı m ve satı mı da haramdı r. Kat’iyyen kazanç vası tası yapı lamaz. Ç ü nkü Ş anlı Peygamberimiz ş ö yle buyurmuş lardı r:

 

 

7  İ bn-i Mace, Hn: 2443.

8  a. g. e Hadis No: 2442.

9  R. Salihin Hn. 1583.

10 Mü taffifû n, 1-6.


 

135


 

 


 

136


“İ ç ki iç ilmesini yasaklayan Allahü Zü lcelâ l, iç kinin alı m ve satı mı nı da haram

kı lmı ş tı r. ”11

Dinimiz zî na fiilini ve zinaya yö neltici giriş imleri yasaklamı ş tı r. Bu sebep-

le, İ slâ m Toplumu’nda, birleş me evleri, ş ehevî arzulan kamç ı layan eğ lence yer- leri aç ı lamaz, seksü el filmler hazı rlatı lamaz ve oynatı lamaz. Ahlâ k dı ş ı duygu- ları geliş tiren, cinsel anarş iyi kö rü kleyen kitaplar bastı rı lamaz ve satı lamaz. Bu vası ftaki eserler de sahneye konulamaz.

Nû r Sû resi’nde Rabbimiz ş ö yle buyurur.

“Ç irkin iş ve sö zlerin mü ’minlerin arası nda yayı lması nı arzu edenler (yok mu? ) Onlara dü nyada da ahirette de pek acı klı bir azab vardı r. (Yasakladı kla- rı nı n iç yü zü nü ) Allah bilir Siz bilmezsiniz. ”12

Aziz Peygamberimiz de ş ö yle buyururlar: “Kazancı n en ş erlisi zina bedelidir. ”13

 

g) Hı rsı zlı k, gasp ve diğ erleri

 

Dinimizde, hı rsı zlı k, gasp, dolandı rı cı lı k ve yağ macı lı k yolu ile servet edi- nilmesi de haramdı r.

Sakı ndı rı lan bu yollarla elde edildiğ i bilinen malları n alı m-satı mı yla da kazanç sağ lanamaz.

İ slâ m Dini’nde alkollü iç kiler gibi haram kı lı nan maddelerin imâ linde ç a- lı ş arak, faiz mü esseseleri ve birleş me evleri, iç kili restoranlar gibi, yasaklanan fiilleri helâ l gö ren mü esseselerde vazife yaparak elde edilecek kazanç da ha- ramdı r.

Mü slü man ş erre alet olmaz.

Nafaka gibi mecbur kı lan kahir bir zaruret olsa da mü minler bu nevi iş ler ve iş yerlerinde ancak geç ici bir sü re ç alı ş abilirler.

Mü ’minler!

İ slâ m Dini’nin yasakladı ğ ı bu kazanç yolları sö mü rü ve zulü m yolları dı r. İ slâ m Dini, adı geç en kazanç yolları nı yasaklamakla sö mü rü yü engelle-

 

 

11  M. S. Mü slim, Hn. 930.

12  Nur, 19.

13  Sahih-i Mü slim ve Ter. M. Sofuoğ lu, 5/87.


 

 


miş, hayat pahalı lı ğ ı na yol veren gedikleri tı kamı ş ve cemiyet ahlâ kı nı koru-

muş tur.

Ceza yasaları nı ihtiva eden bir hayat nizamı olan dinimiz, mezkû r yasak- ları koymakla ve â hiret azabı nı ihtar etmekle yetinmemiş tir. Kur’â n ve Sü n- net kuralları nı n hakim olacağ ı gerç ek İ slâ m cemiyetlerinde aç ı klamaya ç alı ş - tı ğ ı mı z zulü m, sö mü rü ve ahlâ ksı zlı k yolları ile kazanmaya teş ebbü s edecek- ler cezalandı rı lı rlar.

İ slâ m Dini’nin haram kı ldı ğ ı yollarla kazanı lacak malları n kudsiyeti yok- tur. Kan ve ı stı rap kokan bu servetler, dü nyada buhran, â hirette ise azap se- bebidir.

Hutbemizi Kur’â n’dan â yetlerle bitiriyorum:

“Ey mü ’minler! Malları nı zı aranı zda (faiz, rü ş vet, karaborsa ve kumar gibi) haksı z yollarla yemeyin. Karş ı lı klı rı zaya dayalı ticaret (yapı n. Haksı z kazanç yol­ ları na girerek) birbirinizi ö ldü rmeyin. Allah size merhametidir.

Her kim Allah’ı n yasakladı kları nı aş ı rı giderek ve haksı zlı ğ a saparak yaparsa onu ateş e sokacağ ı z. Bu iş lem Allah’a kolaydı r. ”14

 

 

14  Nisa, 29-30.


 

137


 

 

İ slâ m’da İ sraf ve Lü ks Harcamalar

 

 


 

138


Aç ı klanmı ş sı nı rları iç erisinde, ziraat, sanat, ticâ ret, mî ras, vasiyet ve hi-

be gibi mü lk edinme yolları yla elde edilecek bir servetin, ancak meş ru bir ş e- kilde kullanı lması ve tü ketilmesi İ slâ m Dini’nde mü ’minlere yü klenen mü him vazifelerdendir.

Bunun iç indir ki, mal varlı ğ ı mı zı n ne ş ekilde kullanı labileceğ ini ve tü ke- timin hangi kayı tlar altı na alı ndı ğ ı nı bilmek mecburiyetindeyiz.

Mü ’min, meş ru-helâ l malı ndan ancak Allah’ı n ve Peygamberin koyduğ u ö lç ü lere gö re harcayabilir. Ş ahsî ve ailevî ihtiyaç ları nı karş ı lar. Zekâ t, nafaka ve Fitre gibi mâ lî vecî belerini î fa eder ve bir de cemiyete faydalı hizmetler yapa- bilmek ve hayı rlı eserler kazandı rabilmek iç in tü ketimde bulunur.

Bu mevzuda Peygamberimiz ş ö yle buyurur:

“İ sraf etmeksizin, kibre kapı lmaksı zı n yiyiniz, giyiniz ve fakirlere yardı m edi­

niz. ”1

Aç ı klanan meş ru yolları n dı ş ı nda, tü ketim yapı lamaz. İ slâ m Dini’nin haram kı ldı ğ ı tü ketimi;

a) Haram kı lı nan yollarla yapı lan tü ketimle,

b) Ö zelde israf ve lü ks yolu ile yapı lan tü ketim ş eklinde iki kı sı mda in- celeyebiliriz.

Mü ’min, İ slâ m Dini’nin haram kı ldı ğ ı fiilleri iş leyerek harcama yapamaz. Ş ö yle ki; mü ’min, parası nı alkollü iç kiler iç erek harcayamaz. Kumar oynaya- rak eksiltemez ve artı ramaz. Gayr-ı meş ru eğ lence yerlerinde ve zina yolu ile

 

 

1  Tefsî r-u İ bn-i Kesî r, Araf, 32. ayet tefsiri.


 

 


tü ketemez.  İ ç ki,  kumar  ve  zina  Kur’â n’ı mı zda  yasaklanmı ş tı r.  Yasaklandı ğ ı

iç indir ki İ slâ m toplumları nda yasal olarak meyhaneler, iç kili eğ lence yerleri, kumarhaneler, barlar, umû mî ve husû sî birleş me evleri aç ı lamaz.

Aziz Mü ’minler!

Mallar, nakitler haram iş lerin yapı lması nda harcanamayacağ ı gibi, israf ve lü ks yoluyla da harcanamaz.

Gereksiz harcama olan israfı, ilgi odağ ı kı lacak aş ı rı harcama olan lü ksü dinimiz yasaklamı ş, orta yolun tutulması nı emretmiş tir.

Kur’â nı mı zda ş ö yle buyrulur:

“Hı sı ma, yoksula, yolda kalmı ş a hakkı nı ver. Malı nı israf ile saç ı p savurma. Saç ı p savuranlar ş eytanları n kardeş leri olmuş lardı r. Ş eytan ise Rabbine karş ı ç ok nankö rdü r. ”

“Gerç ek mü ’minler harcadı kları zaman israf etmezler. Sı kı lı k da yapmaz- lar. Harcamalar bu ikisi arası ortalama olur. ”2

İ srafa ve lü kse dü ş kü n olanlar, Kur’â n-ı Kerî m’de ş iddetli bir dille kı nan- mı ş lar ve ilâ hî azab ile tehdit edilmiş lerdir. Kasas sû resinin 58. â yetinde ise ş ö y-

le buyrulmuş tur:

“Biz bol geç imi ile halkı ş ı marmı ş nice milletleri helak ettik... ”

Ş anlı Peygamberimiz, israfı meslek tutanları ve lü kse dü ş kü nlü k gö steren- leri zem ederek ş ö yle buyurmuş lardı r:

“Altı nlara, gü mü ş lere, kumaş lara ve giysilere dü ş kü n olan kimse helak ol- du. ”3

İ sraf ve lü ks ö lç ü leri ası rdan aş ı ra, cemiyetten cemiyete farklı lı k gö sterebi- lirse de, İ slâ m Dini bu hususta mü ş ahhas ö rnekler sunmuş tur.

a) Dinimiz mü ’min erkekler iç in altı n ve tabiî ipeğ i haram kı lmı ş tı r. Peygamberimiz ş ö yle buyururlar:

“Altı n  ve  ipek,  ü mmetimin  kadı nları na  helâ l,  erkeklerine  haram  kı lı nmı ş tı r. Dü nyada ipek giyen kimse â hirette giyemez. ”4

 

 

2  İ sra, 26-27; Furkan, 67.

3  R. Salihin B. Fezliz-Zü hdi Fid-Dü nya...

4  R. Salihin Hn. 809, 193.


 

139


 

 


 

140


İ slâ m Dini, altı n ve ipeğ i kadı na helâ l kı lmakla beraber kullanı lması nı ö ğ ü t-

lememiş, bilâ kis sakı ndı rmı ş tı r.

b) İ slâ m Dini, altı n ve gü mü ş kaplar kullanı lması nı lü ks kabul ederek, caiz gö rmemiş tir. Peygamberimiz bundan menetmiş ve ş ö yle buyurmuş tur:

“Altı n ve gü mü ş kaptan su, vesair iç meyiniz. Altı n ve gü mü ş tabaklardan yemeyiniz. (Altı n) ve gü mü ş kaplardan (yiyip) iç enler, karı nları na ancak cehen- nem ateş i doldurmuş olurlar. ”5

Peygamberimizin ashabı da atlas perdelerle tefriş edilmiş mekâ nları ş eytan evleri olarak vası flandı rmı ş lar bö ylece lü ks istihlâ kin ç irkinliğ ine iş aret buyur- muş lardı r. 6

İ sraf ve lü ks harcamaları na İ slâ m Dini’nin getirdiğ i ve yukarı da sunduğ u- muz belirli kı staslar yanı sı ra, İ slâ m â limlerinin dinimizin umû mî vası flı emir- leri ve yasakları ndan ç ı kardı kları objektif bir ö lç ü daha vardı r ki, ş ö yle ifade edebiliriz.

Bir cemiyette iktisadî ve kü ltü rel ş artları n meydana getirdiğ i vasatı n; ha- yat standardı nı n ü stü nde yapı lan bü tü n harcamalar israfa ve lü kse girer. Halk otobü slerinin yeterince bulunmadı ğ ı bir cemiyette lü ks arabalar kullanmak, konut probleminin ç ö zü mlenemediğ i bir toplumda lü ks eş yalarla donatı lmı ş daireler ve evlerde yaş amak ş ü phesiz israftı r ve lü kstü r.

Netice olarak deriz ki israf ve lü ks cemiyette; kendini beğ enen, zevkperest

ve ş ehvet dü ş kü nü bir zü mre perdahlayacağ ı, haset duyguları nı tahrik edece-

ğ i, anarş iye vasat hazı rlayacağ ı ve mü ’min ferdi, mü cadele ve feragat isteyen vazifelerinde ö nemsemezliğ e ve tembelliğ e sevk edeceğ i iç in israf ve lü ks, İ s- lâ m Dini’nde kesin emirlerle yasaklanmı ş tı r.

Hutbemizi bitirirken ö nemli bir hususa iş aret etmek isteriz.

İ sraf ve lü ks yalnı z zenginler iç in vâ rid değ ildir. Gü nü mü zde hemen he- men  zengin-fakir  her  ailede  lü ks  giyim  eş yası  kullanı mı  yaygı nlaş maktadı r. Ü lkemizde altı n, gü mü ş ve pı rlanta tü rü nden sü s takı sı ve lü ks eş ya harcama- ları gerç ekten alabildiğ ine artmaktadı r ve bunlar taksitle alı nmaktadı r.

Bunları n kullanı lması nı n israf olması ve dini ö lç ü lerimize gö re sakı nca- ları bulunması bir tarafa borç lanarak taksitle alı nmaları ise katiyetle caiz de-

 

 

5  R. Salihin Hn. 1800.

6  Ebu Davud, Kitabü l Cihad, Babü n Fil-Cenâ ib.


 

 


ğ ildir. Ç ü nkü İ slâ m Dini mesken yapı mı, tedavi zarureti ve nafaka temini zo-

runluluğ u dı ş ı nda borç lanmayı men etmiş tir. Ayrı ca zengin-fakir bü tü n aile- lerde gö rdü ğ ü mü z lü zumsuz elektrik tü ketimi, yemek ve ekmek israfı da kor- kunç bir ş ekilde geliş mektedir. Yapı lan aç ı klamalara gö re memleketimizde kı - rı ntı ve bayat ekmeklerin atı lması sebebiyle yı lda yü z binlerce ton buğ day is- raf edilmektedir.

Muhterem Mü ’minler!

İ sraf ve lü ks dü ş kü nleri toplumda kö tü ö rnek olan ve toplum ekonomisi-

ni zayı flatan gü nahkâ r insanlardı r.

Yü ce Allah Kur’â n-ı Kerimde kâ firleri ve zalimleri sevmediğ ini bildirdiğ i gibi israf ve lü ks dü ş kü nlerini de sevmediğ ini ş ö ylece aç ı klamaktadı r:

“... Yiyiniz, iç iniz. Fakat israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez. ”7

Allah’ı n sevmediğ i insanlar israf ve lü ksle mutlu olamayacakları gibi Ahiret mutluluğ unu da yitirirler. Ç ü nkü Ahiret azabı Allah’ı n sevmedikleri iç indir.

Peygamberimiz “Tutumlu olan fakir dü ş mez” buyuruyor ve izlenecek yo-

lu da ş ö ylece aç ı klı yor:

“Zenginlikte ve fakirlikte orta yolun tutulması ne gü zeldir. ”8

 

7  Araf, 31.

8  İ bn-i Kesî r Furkan Sû resi 67.


 

141


 

 

İ slâ m’da Yatı rı m ve Ş irketleş me

 

 


 

142


Sosyal kalkı nmaya hizmet edebilmemiz, cemiyetin muhtaç fertlerine ve

akrabamı zı n â cizlerine zekâ t ve nafaka verebilmemiz ve Allah iç in yaptı ğ ı mı z ihtiyarî yardı mları mı zı giderek artı rabilmemiz iç in Dinimiz meş ru kazanç la- rı n,  tasarruf  edilen  meblâ ğ ları n  yatı rı mlara  tahsisini  ö ğ ü tlemiş,  verimsiz  bir ş ekilde â tı l halde tutulması na cevaz vermemiş tir. Dinimiz, aç ı klanan gayelerle yatı rı mlara yö nelttiğ i gibi kazanı ldı ktan sonra verdiriri emirleriyle de yatı rı m- ları dolaylı olarak teş vik etmiş tir. Ç ü nkü yatı rı ma yö neltilmeyecek paralar ve mallar, her yı l ö denmesi zaruri zekâ t ve nafakalarla giderek asgari meblağ a dü - ş ecektir.

Peygamberimiz  bir  hadislerinde  ş ö yle  buyururlar:  “Sizin  en  hayı rlı nı z kendisinden hayı r ü mid edilenleriniz (ve insanlara en ç ok fayda sağ layanla- rı nı z)dı r. ”1

Kendisinden  hayı r  beklenen  ve  yardı m  edebilen  bir  mü ’min  olabilmek iç in de mü teş ebbis olmak, yatı rı mlara yö nelmek, iş sahaları aç mak bö ylece ç a- lı ş abilecek insanlara ortam hazı rlamak ve mevcut imkâ nları geliş tirmek gere- kir.


İ slâ m’da “Ameller niyetlere gö redir. ” Allah’ı n rı zası na ermek gayesiyle top- lum yararı na yapı lacak bü tü n ç alı ş malar ibadettir ve â hiret saadetine gö tü ren hayı rlardı r. Nitekim Rabbimiz Mü ’minû n Sû resi’nde Firdevs Cenneti’ne vâ ris olacak mü ’minlerin vası fları nı beyan ederken ş ö yle buyurmuş tur:

“Onlar zekâ t (verici gü ce ulaş mak) iç in durmadan ç alı ş anlardı r. ”2

 

1  M. Mesâ bih, Hn. 4992.

2  Mü minü n, 4.


 

 


Aziz Mü ’minler!

Bilinen bir gerç ektir ki her para ve mal sahibi insan mü teş ebbis olamaz. Bunun ihtiyarlı k, sakatlı k, bilgisizlik, ilimle iş tigâ l gibi ç eş itli sebepleri olabi- lir. Bir de her miktar sermaye yeni bir yatı rı ma yö nelmek iç in yeterli değ ildir. Nitekim gü nü mü zde haram iş lenerek bankalara yatı rı lan kü ç ü k mevduatlar ve aile bü tç elerinde tutulan paralar bu tü rdendir.

Bu  gibi  durumlarda  bizzat  yatı rı mlara  yö nelemeyecek  sermaye  sahiple-

ri ile kü ç ü k mevduat sahihleri iç in İ slâ m Dini ş irketleş meyi tavsiye, hatta em- retmektedir. 3

Kur’â n-ı  Kerim’de  ve  Peygamberimizin  hadislerinde  mü ’minler  birliğ e ç ağ rı lmakta ve beraberlik ü zerinde sabretmeleri emrolunmaktadı r.

İ slâ m Dini’nin ç ağ rı sı olan birlik yalnı z cami iç i birliğ i değ ildir. O siyasî, kü ltü rel ve iktisadî birliktir. İ ktisadî birliğ in en belirgin ş ekli ise ortaklı ktı r. Daha geniş anlamı yla ş irketleş medir.

Peygamberimiz pek ç ok hadisleriyle mü ’minleri birliğ e ç ağ ı rmı ş tı r.

Ş anlı Peygamberimiz ş ö yle buyurur: “(Siyasî, kü ltü rel ve iktisadî bakı m- dan) birlik ve beraberlik iç inde bulununuz. Dağ ı nı klı ktan sakı nı nı z. Zira ş ey- tan, (gö rü ş ü nü beğ enip) tek olarak kalmayı iltizam eden kiş i ile beraberdir. Ş eytan ancak iki (veya daha ziyade) olan topluluk halindeki kiş ilerden uzaktı r. Kim Cennet’e girmek isterse (mü ’minlerle) birlikten ayrı lması n. ”4

Bir diğ er hadislerinde ekonomik birliğ e yö nlendirerek: “Allah’ı n yardı mı ortaklar  ü zerindedir. ”  buyuran  peygamberimiz,  geleceğ ini  mü jdelediğ i  ilâ hî yardı mı n geliş ş artı nı da ş ö ylece aç ı klamı ş tı r.

“Allah ş ö yle buyurur: Biri diğ erini aldatı p haksı zlı k etmedikç e ben iki ortağ ı n ü ç ü ncü sü yü m. Fakat biri diğ erine hı yanet edince ben araları ndan ç ekilirim. (Onları yardı mı mdan yoksun bı rakı rı m. )5

Sunduğ umuz hadî sler ortaklı ğ a teş vik ettiğ i gibi ortaklı kta karş ı lı klı ola- rak hakları n gö zetilmesini de emir buyurmaktadı r.

 

 

3  İ slâ ma gö re ş irketler mevzuunda bilgi almak iç in gü nü mü z Tü rkç esiyle yazı lmı ş bir esere baş vurmak isteyenlere aş ağ ı daki eseri tavsiye ederiz. Dr. Osman Ş ekerci (merhum) İ slâ m Ş irketler Hukuku, İ stanbul, 1981.

4  S. Tirmizî, Hn. 2166.

5  M. Mesâ bî h, Hn. 2933.


 

143


 

 


 

144


Yarattı ğ ı insanları n iç dü nyası nı pek iyi bilen Rabbimiz gerç ek mü minle-

rin birbirlerinin hakları na tecavü z edemeyeceklerine bu sebeple de ortaklı k- ları nı n baş arı lı olacağ ı na Sâ d Sû resinin 24. â yetinde ş ö ylece iş aret buyurmak- tadı r:

“... Gerç ekten ortakları n ç oğ u birbirlerine zulmederler. Ancak î man eden

ve (Allah’ı n emirleri ve yasakları na uyarak) gü zel -ameller yapanlar bö yle de- ğ ildir. Ancak onlar da pek azdı r... ”

Geliş en hayat ş artları iç ersinde basit tesislerin, ufak yatı rı mları n yerlerini dev tesislere ve bü yü k yatı rı mlara bı raktı ğ ı gü nü mü zde mü ’minlerin iktisadî hayatı n fi’lî kanunları nı idrak etmeleri ve kolektif bir ş uur altı nda ç alı ş mala-

rı vazifeleridir. Bunun iç in de mü ’min ilâ hiyatç ı ları n, iktisatç ı ları n, sanayicile- rin ve tü ccarı n, ü zerinde hassasiyetle durmaları gereken en mü him vazifeleri İ slâ m Ş irketler Hukuku da dikkate alı narak kurulup iş letilecek ve dev adı m- lar atabilecek ş irketleri fiilen gerç ekleş tirmektir. Zira asrı mı zı n ortaya ç ı kardı -

ğ ı hayat ş artları ve husû sî (ö zel)mü lkiyeti tehdit eden cereyanlar, İ slâ m’ı n caiz gö rü p teş vik ettiğ i ş irketleş meyi, zarurî kı lmaktadı r.

Servetlerin  toplumun  yalnı z  zengin  kesimi  arası nda  el  değ iş tirmesini onaylamayan Kur’â nî dü sturlar ve dinimizde zengin mü ’minlere ve İ slâ m Ce- miyeti’ne yü klenen kaç ı nı lmaz vazifeler, İ slâ m’ı n geniş bir tabana dağ ı tı lmı ş husû sî mü lkiyet gö rü ş ü nü benimsediğ ini ortaya koymaktadı r. 6  Ş u halde ser- mayenin ve mü lkiyetin geniş kitlelere dağ ı tı lması nı sağ layabilecek, iş ç i-patron sı nı fı nı meydana getirerek iç timaî hayatta emniyet ve istikrâ rı n tesisinde bü - yü k ö lç ü de mü essir (etkili)olabilecek ş irketleş meye rağ bet gö stermek, Mü slü - manlar iç in bir vecî bedir.

Ayrı ca, kü ç ü k tasarruf sahiplerinin iş tirak edebileceğ i ş irketlerin kurul- ması, bö ylece tasarrufları n yatı rı mlara yö neltilmesi, kalkı nmamı zı hı zlandı ra- cağ ı, yabancı ve gayr-ı mü slim sermaye hâ kimiyetini sona erdireceğ i ve faiz sistemiyle mü cadelenin en verimli vasatı nı hazı rlayacağ ı da bir hakikattir.

Burada bilvesile ş u gerç eğ i de aç ı klayalı m.

Faiz almak ve vermek Rabbimiz tarafı ndan haram kı lı ndı ğ ı iç in faizli sis- teme karş ı koruyucu ve baş arı sağ layı cı bir mü cadele vermek farzdı r.

Bu kutsal mü cadelenin ö nemli bir aracı olabileceğ i iç in de ş irketleş me-

 

6  Haş r, 7.


 

 


nin ve bağ ı msı z kuruluş larla etkin denetimli borsacı lı ğ ı n mü ’minler iç in ö zel

bir ö nemi vardı r.

Muhterem Mü ’minler!

Dü nya ve â hiret mutluluğ unu gaye edinmesi gereken mü ’minler olarak gerek bizzat ve gerekse bilvası ta yatı rı mlara yö nelecek, yapacağ ı mı z yatı rı m- larda, dî nimizin helal ve haram ö lç ü lerine bağ lı kalacak, daima helâ l kazanca talip olacağ ı z. Ç ü nkü bizler, kazanç ları mı zı nası l ve hangi yollarla sağ ladı ğ ı - mı zdan Rabbimizin huzurunda mes’ul (sorumlu) tutulacağ ı z.

Hutbemizi bu sorumluluğ umuzu bildiren bir hadî sle bitiriyorum.

“Her insan Kı yamet Gü nü ’nde, Allah’ı n huzurunda beş ş eyden muhak- kak sorulacaktı r.

a) Ö mrü nü nası l geç irdiğ inden,

b) Genç liğ ini hangi yollarda harcadı ğ ı ndan, c) Malı nı nerede ve nası l kazandı ğ ı ndan,

d) Nerelere harcadı ğ ı ndan,

e) Bildiğ i hususlarda ne amel ettiğ inden. (Evet bü tü n bunlardan sorgu- ya ç ekilecektir. )7

 

 

7  M. Mesâ bih, Hn. 5197.


 

145


 

 

İ slâ m’da Ö dü nç  Vermenin Fazileti

 

 


 

146


Malları n gerç ek sahibi Allah’tı r.

Allah’ı n ve Peygamberi Hz. Muhammed’in koyduğ u ö lç ü lere gö re kazan- mak ve harcamak mecburiyetinde olan biz mü ’minler iç in, malları n meş ru kul- lanma yolları ndan biri de ö dü nç vermedir.

Mü ’minlerin birbirlerine karş ı mü kellef oldukları yardı mlaş manı n bir ş ek-

li de ö dü nç verme olduğ u iç in Allah’ı n rı zası na ermek amacı yla borç vermek, ö zel tabiri ile karz-ı hasende bulunmak, pek ö nemli bir İ slâ mî ameldir.

Zekâ t verecek ö lç ü de nisab miktarı mala malik olup da zekâ t ve yakı n ak- rabaya nafaka vermekle yü kü mlü olan insanlar az olduğ u gibi, zekâ t ve nafa-

ka yardı mı alacak kadar fakir olanlar da azdı r. Toplumun bü yü k ç oğ unluğ unu orta sı nı f oluş turur. Kendi yağ ları yla ancak kavrulabilen bu insanlar yardı ma muhtaç oldukları zaman borç bulabilirlerse sosyal yardı m almaksı zı n maddî problemlerini ç ö zü mleyebilirler.

Maddî bunalı mları gidereceğ i ve insanları n ihtiyaç arzedip karş ı lı ksı z yar- dı m istemelerini engelleyeceğ i iç in dinimiz borç vermeyi Allah’ı n rı zası na er- direcek bir amel olarak sunmuş ve teş vik etmiş tir.

Yü ce Peygamberimiz mü ’minlerin birbirlerine borç vermelerini teş vik eden bir hadî slerinde ş ö yle buyurmuş tur:

“Kim (borç vererek veya borcunu ö deyerek) bir mü ’minin dü nya hayatı nı n sı kı ntı ları ndan bir sı kı ntı sı nı giderirse Allah da onun Kı yamet Gü nü ’nü n sı kı n- tı ları ndan bir sı kı ntı sı nı giderir. Kim darda olan borç luya vade tanı r, kolaylı k gö sterirse Allah da ona dü nyada ve â hirette kolaylı k gö sterir... Mü ’min karde- ş inin yardı mı nda olduğ u sü rece Allah da yardı mcı kulunun yardı mcı sı dı r. ”1

 

 

1  R. Salihin, B. Kazâ -i Havâ icü -Mü slimin, Hn. 2.


 

 


Peygamberimiz borç vermeye teş vik buyurmuş, borç olarak verilenin sa-

daka olarak verilmiş gibi sevap sağ layacağ ı nı da ş ö ylece aç ı klamı ş tı r: “Bir parayı -malı borç vermek sadaka vermekten hayı rlı dı r. ”

“(Sadakaları n en değ erlisi) birinizin mü min kardeş ine ö dü nç olarak para ve­

ya binek­yü k hayvanı nı vermesidir... ”2

Muhterem Mü ’minler!

İ slâ m Dini’nin teş vik buyurduğ u borç vermenin faziletine ve aş ağ ı da aç ı k- lanacak Ahiret mü kâ fatı na erebilmek iç in borç verenin riayet etmesi gereken ş artları da ü ç madde halinde ş ö ylece ö zetleyebiliriz.

a) Borç veren bir maddî problemi ç ö zmeyi, bir ü zü ntü yü gidermeyi amaç - layacaktı r. Bu sebeple alacağ ı borç la iç ki, kumar ve zina gibi bir haramı iş le- yeceğ ine veya bir israf ve lü ks harcamada bulunacağ ı na kanaat getirdiğ i kiş iye borç vermeyecektir. Ç ü nkü İ slâ m Dini’nde bile bile haramı n iş lenmesine se- bep olmak da haramdı r. İ nsanı gü nahkâ r kı lar.

b) Mü ’min yalnı zca Allah’ı n rı zası nı gaye edinerek borç verecektir.

Verdiğ i borca karş ı lı k asla faiz almayacaktı r. Faiz almayacağ ı gibi, borç lu- sundan ş u veya bu ş ekilde yararlanmayı dü ş ü nmeyecektir. Eğ er borç verme- den ö nce borç lusu ile arası nda hediyeleş me olmuyor idiyse borç lusundan he- diye de kabul etmeyecektir. Zira Peygamberimiz ş ö yle buyurmuş tur:

[“Menfaat temin eden her ö dü nç verme faizdir. ”

“Bir kiş i diğ erine borç verdiğ i zaman (ondan) hediye kabul etmesin. ”]3

c) Borç veren mü ’min yaptı ğ ı iyiliğ i baş a kakmayacak, ö deyemeyen borç - lusuna sü re tanı yacaktı r.

Rabbimiz ş ö yle buyurur:

“Eğ er borç lu darlı k iç inde ise, ona ö deme imkâ nı na kavuş uncaya kadar mü h­

let verin. (Alacağ ı nı z mü kâ fatı ) bilirseniz alacağ ı nı zı sadaka olarak bağ ı ş lamanı z sizin iç in hayı rlı dı r. ”4

Borç luya vade tanı nması ile alâ kalı hadislerinde ise Peygamberimiz ş ö y-

le buyurmuş lardı r:

 

2  C. Sağ î r, 2/86; Mü sned, 1/463.

3  S. Sağ î r, 2/94; M. Mesâ bî h, Hn. 2832.

4  Bakara, 280.


 

147


 

 


 

148


“Borcun ilk sü resi doluncaya kadar alacaklı ya, verdiğ i borç kadar sadaka se­

vabı verilir. İ lk vade dolduktan sonra verdiğ i sü renin her bir gü nü iç in ise alacağ ı nı n iki katı kadar sevap verilir. ”5

Borcunu ö deyemeyene alacağ ı bağ ı ş lamak fazileti bir tarafa sadece sü re tanı yı p kolaylı k gö stermek bile pek ç ok sevaplı bir ameldir.

Peygamberimiz bir hadî slerinde ş ö yle buyurur: “Bir mü ’min borç lusuna vade tanı r veya alacağ ı m ona bağ ı ş larsa Kı yamet Gü nü ’nde Allah’ı n Arş ı nı n gö lgesinde (gü vencede) olur. ”6

Borç luya kolaylı k gö stermenin, alacağ ı nı tahsilde mü samahakâ r davran- manı n faziletini ö ğ reten bir diğ er hadî slerinde de Peygamberimiz kendisine vahiy yolu ile bildirileni ş ö ylece aç ı klı yor:

“Kı yâ met  Gü nü ’nde  Allah’ı n  huzuruna  kulları ndan  bir  kul  getirilecek. (Rabbimiz) ona soracak:

- Dü nyada benim rı zam iç in ne yaptı n?

- Allahı m! Senin iç in (affı nı ve rahmetini) ü mit etmeme vesile olacak kü - ç ü cü k bir hayı r dahi yapamadı m.

Rabbimiz bu sualini ü ç defa tekrarlayacak. Kul ü ç ü ncü sü nde ş ö yle diye-


cek:


 

 

- Allah’ı m! Sen bana (ihtiyacı mdan) fazla mal vermiş tin. Ben insanlarla


alı ş -veriş yapan bir adamdı m. Kolaylı k gö stermek ahlâ kı mdı. Zenginlere ko- laylı k gö sterir, darda kalanlara vade tanı rdı m.

(Katı nda kabul olunur bir amelim olsa olsa budur. )

Gizli ve aç ı k her ş eyi bilen fakat yü celtmek iç in kulunu muhatap edinen

Allah (c. c. ) ş ö yle buyuracak:

- Kolaylı k gö stermeye ası l lâ yı k olan benim. (Yaptı kları na armağ an ola- rak) gir Cennete. ”7

Yukarı da  ö zetlediğ imiz  ş artlara  riayet  ederek  ö zellikle  yaş adı ğ ı mı z  dö - nemde borç vermek, borç verme faziletinin yanı sı ra bir tü r cihâ ddı r. Zira faiz kurumları nı n aylı k mevduatlara faiz verme kampanyası nı baş lattı kları ve pro- pagandaları nı sü rdü rdü kleri devrimizde ö dü nç verme, nefsi ihtirasları dizgin-

 

 

5  İ. Kesir, Bakara, 280.

6  İ. Kesir, Bakara, 280, 1/331.

7  İ. Kesir, Bakara, 280, 1/330-1.


 

 


lemeyi, gö rü nü r maddî menfaatlerden geç meyi gerekli kı lmaktadı r. Kaldı ki

ekonomisine faiz sistemi ile iş lerlik kazandı rı lmaya ç alı ş ı lan toplumumuz gi-

bi toplumlarda ö zellikle kâ ğ ı t para en az, yü rü rlü kteki faiz oranları ö lç ü sü nde değ er kaybedeceğ i iç in ö dü nç para vermek zararı gö ze almaktı r.

Nefse ağ ı r gelebilecek bö ylesine bir direnç ve fedakâ rlı k elbette ki bir ci- hâ ddı r. 8

Muhterem Mü ’minler!

İ slâ m Dini borç vermeye teş vik eder. Ancak nafakamı zı sağ layacak bir iş kurma, oturulacak bir mesken edinme ve hastalı kları tedavi ettirme gibi ha- yati zaruretler olmadı kç a borç lanmayı onaylayamaz. Zira borç lanma nefsimizi tedirgin edeceğ i gibi bizi yalan sö ylemeye ve sö zü mü zden dö nmeye yö nelte- bilir. Ö denmeden ö lü m halinde ise varisler tarafı ndan ö denmedikç e de kabir-

de mahkû m hayatı yaş amamı za sebep olur.

Hutbemizde sunduğ umuz dini ö lç ü ler ı ş ı ğ ı nda borç verelim. Ama borç almamaya ç alı ş alı m. Uzun vadeli borç lan altı n veya gü mü ş ü zerinden alalı m ki borç vereni bir de zarara sokmayalı m. Borç ları mı zı zamanı nda ö deyelim. Borç - ları nı zamanı nda ö demeye ç alı ş mayanlar gü nahkâ rdı r.

Borç verme duyguları nı kö relttikleri ve faiz sistemine dolaylı olarak yar- dı mcı oldukları iç in de ayrı ca gü nahkâ rdı rlar.

 

8  Burada akla gelebilecek bir suali İ slâ m Kü ltü rü mü zü arttı rmak iç in cevaplandı rmak iste- riz.

Borcun kasden ö denmemesi bir tarafa, iflas hastalı k ve ö lü m gibi borcun tediyesini engel- leyecek tabiî manilerin zuhuru mü mkü n olacağ ı ndan, İ slâ m Dini borç vermelerini teş vik ettiğ i mü ’minlere cemiyet garantisi vermektedir. Ş ö yle ki:

Kur’â n ve Sü nnet kanunları na gö re yö netilecek cemiyetlerde, İ slâ mî Devlet tarafı ndan tah-

sil ve tevzi olunacak dini-sosyal vergi olan zekâ ttan, Allah’ı n emri ile kendilerine fon ayrı la- cak bir zü mre de, meş ru sebeplerle borç lananlardı r.

Eğ er borç lu mü ’min borcunu ö deyemez veya borcunu ö demeden ve miras bı rakmadan ö lü rse, alacaklı nı n tevsiki(belgelendirmesi) ü zerine borç İ slâ m Devleti aracı lı ğ ı ile mezkû r zekâ t fonundan ö denir. Alacaklı mağ dur edilmez.

Bu nevi tatbikat, ilk İ slâ m Devleti Baş kanı olan Peygamberimizle baş lamı ş ve O’nun aş ağ ı - daki emri ile meş ruiyyet kazanmı ş tı r.

“Herhangi bir mü ’min ö lü r de mal bı rakı rsa bu mala onun varisleri varis olsun. Herhangi bir mü ’min de borç yahut fakir bir aile bı rakı rsa o da bana gelsin. ”

Hadis ve izahı iç in bak. S. B. M. T. Sarih Tercemesi, 7/389.


 

149


 

 

Yü ce Rabbimden cü mlenize mutluluklar diler hutbemizi bir hadî sle biti-

ririm:

“...  (Allah’ı n  en  ç ok  sevdiğ i  insan)  insanlara  en  fazla  fayda  sağ layandı r.

(Allah’ı n en ç ok sevdiğ i ameller de) bir Mü slü man’ı sevindirmen veya ü zü ntü sü ­

nü gidermen veya borcunu ö demen ya da aç lı ğ ı nı giderip doyurmandı r.

Bir (mü min) kardeş imin ihtiyacı nı gidermek iç in onunla beraber yü rü (yerek iş ini takip et)meyi Medine Mescidi olan bu camide bir ay itikâ f a girmekten ç ok se­ verim... ”9

 

150

 

 

9  M. Zevaid, K. Edeb B. Fazl-i Kazail-Havâ ic, 8/191. 4/126.


 

 

Borç lanmaktan Sakı nmak İ slâ mî  Gö revimizdir

 


İ slâ mî ö lç ü lere gö re insanı n ç evresine yü k olmaksı zı n, ş ahsı nı n ve bak-

makla yü kü mlü olduğ u aile fertlerinin ihtiyaç ları m temin etmesi ana gö revi- dir. Ancak zaman zaman ç evre ile yardı mlaş ma zarureti duyulabilir.

Bunun iç indir ki İ slâ m Dini yardı mlaş mayı emretmiş tir. Yardı mlaş manı n ö nemli bir ş ekli olan ö dü nç alı p-vermeyi de meş rulaş tı rmı ş tı r.

Dinimiz “Bir parayı -malı ö dü nç vermek sadaka olarak vermekten hayı r- lı dı r; sevablı dı r. ” ö lç ü sü nü koyarak ö dü nç vermeyi teş vik etmiş tir. Ö dü nç al- mayı ise ancak hayatî zaruretler karş ı sı nda onaylamı ş tı r.

Nafaka temini iç in iş kurma, mesken edinme ve tedavi gibi sebepler dı - ş ı nda borç lanma İ slâ m’ı n ö ğ retileri ile bağ daş maz. Ç ü nkü gereksiz borç lanma ç evreye lü zumsuz yü k olmanı n ö tesinde ferdin dü nya ve â hiret hayatı m olum- suz yö nde etkileyicidir.

Bu sebeple Peygamberimiz her bir mü mini muhatap tutan ş u emri ver- miş lerdir:

“Gü ven iç inde yaş arken borç lanarak nefislerinizi tedirgin etmeyiniz. ”1

Muhterem Mü ’minler!

Borç lanma, gerç ekten hayatı etkileyicidir, ö zellikle devrimizde borç lanma pek ç ok sakı ncayı ihtiva etmektedir.

a) Borç, kafayı meş gul, kalbi tedirgin eder. Sü rekli borç lanmalar ise kiş i-

yi yalan sö ylemeye, sö zü nden dö nmeye zorlar. Yalan ve va’dinden dö nme ise

İ slâ mî ş ahsiyeti ç iğ netir. Â hiret hayatı na zarar verir.

Bunun iç indir ki Peygamberimiz ş ö yle buyurmuş tur:

 

 

1  M. Zevaid, K. Buyu B. Fid-Deyni, 4/126.


 

 

151


 

 


 

152


“(Gereksiz olarak) borç edip satı n almayı n... Borç lanma dindarlı ktan ve

ş ahsiyetten gö tü rü r. ”

“... (Ç ü nkü ) borç lanan konuş ur fakat yalan sö yleyebilir. Sö z verir ama ca- yabilir. ”

“(Bunun iç in) borç tan sakı nı n. Ç ü nkü borç gü ndü z ezilme, gece de dert- tir. ”2

b) Gü nü mü zde ev ve giyim eş yası gibi malları borç lanarak taksitle alma ise, israfa ve lü kse dü ş ü rmenin yanı sı ra kiş iyi faiz sisteminin de destekç isi kı l- maktadı r. Taksitciliğ in faiz sistemini beslediğ i aç ı k bir gerç ektir. Dolaylı bir ş e- kilde de olsa haram olan bir uygulamaya yardı mcı olmak ise haramdı r.

c) Ekonomisi faize dayalı toplumlarda enflasyon kaç ı nı lmaz olduğ undan para olarak alı nan borç, tam olarak ö dense de, değ er kaybı yla ö dendiğ i iç in alacaklı nı n hakkı gereğ ince ö denmemiş olur.

Bu ise Allah iç in borç vererek iyilik yapanı zarara uğ ratmaktı r.

d)  Borç lanmanı n  bir  diğ er  ö nemli  sonucu  da  ö deyememe  durumudur. Zira iş sizlik, hastalı k ve iflas gibi sebepler borç ları n ö denmesini engelleyece-

ğ i gibi ansı zı n gelen ö lü m de borç ları ortada bı rakabilir. Bu durum ise Ahiret felâ ketine sü rü kleyicidir.

Sü rü kleyicidir, ç ü nkü Peygamberimizin aç ı klamaları na gö re ş ehitlik ü ze-

re ö lü m bile kul hakkı olan borcun sorumluluğ unu dü ş ü rmez. Kiş i cennet- liklerden olsa bile borcu varisler tarafı ndan ö deninceye kadar ruhu kabirde hapsedilir. 3

Saygı değ er Mü ’minler!

Ü zebildiğ i, haramlara dü ş ü rebildiğ i, batı llara destekç i kı labildiğ i ve so- nuç olarak da Ahiret mutluluğ una engel olabildiğ i iç indir ki Peygamberimiz duâ ları nda borç tan ve borç lanmaya mecbur bı rakacak durumlara dü ş mekten daima Allah’a sı ğ ı nmı ş tı r.

Bir  defası nda  “Allahı m!  Kâ firlikten  ve  borç tan  sana  sı ğ ı nı rı m”  ş eklinde duâ buyurunca bu duâ yı iş iten bir sahâ bî:

- Kâ firliğ i borca eş it mi kı lı yorsunuz Ya Resû lellah! diyerek sormuş tur. Pey- gamberimiz de:

 

 

2  K. Hafa, Hn. 3000, 852, S. B. M. Tecrid-i Sarih Ter. 5/229.

3  T. Havalik Ş. Ala Muvatta-ı Malik, 2/13; İ. Mace, Hn. 2413.


 

 


- Evet (eş it kı lı yorum), buyurarak hayatî bir zaruret olmadı kç a borç lanı lma­

ması lü zumunu duyurmuş lardı r. 4

Sunduğ umuz dî nî ö lç ü lerden anlaş ı lacağ ı ü zere nafaka, mesken ve tedavi gibi hayatî zaruretler dı ş ı nda borç lanma meş ru değ ildir. Dinî ö lç ü lerimize gö -

re borç lanmanı n meş ru olmadı ğ ı durumlarda gereksiz yü k olarak Mü slü man- lardan borç istemek de, meş ru değ ildir. Ç ü nkü Peygamberimiz “İ nsanlara yü k olmayı nı z... ” buyurmuş lardı r.

Ayrı ca halı, avize, koltuk takı mı, buzdolabı, televizyon gibi ev eş yası ve ö zel otomobil gibi araç ları n borç lanarak alı nması da İ slâ m’ı n sunduğ u ö lç ü - lerle bağ daş tı rı lamaz. Ç ü nkü bunlar hayati bir ihtiyaç değ ildir.

Mevcut iş imizi bü yü tmek iç in ş irketleş mek gerekirken faizli kredi alarak borç lanmak ise katiyetle haramdı r. Haramları iş lemek ise cehennem azabı na gö tü rü r. Borç almak darda kalanları n hakkı dı r.

İ ş imizi bü yü tmenin yolu, faizli kredi değ il ş irketleş medir.

Mü ’min, aç ı kladı ğ ı mı z zaruri sebepler dı ş ı nda borç lanmamalı dı r. Borç landı ğ ı zaman ise mutlaka ö deme niyetiyle borç lanmalı, borcunu za-

manı nda ve gü zel bir ş ekilde ö demelidir.

Peygamberimiz bu mevzuda ş ö yle buyurmuş lardı r: “Borç lusuna ö deme- mek niyetiyle borç lanan kiş i hı rsı zdı r. ”

“Borcu olup da ö demek dü ş ü ncesinde olan ve ö demek iç in gayret eden kiş inin Allah tarafı ndan yardı mcı sı vardı r, Allah onun iç in rı zı k sebepleri ya- ratı r. ”

“(Ö demek gü cü olanı n) borcunu bekletmesi zulü mdü r. ”

“... Sizin en hayı rlı nı z borcunu en gü zel ş ekilde ö deyeninizdir. ”5

Ö dememe  niyetiyle  borç lanan,  borcunu  ö demeyen  veya  zamanı nda  te- ş ekkü r ve duâ ederek gü zelce ö demeyen kiş i gü nahkâ rdı r. Mü ’minler arası nda yardı mlaş ma duyguları nı n zayı flaması na sebep olan bu gibi kiş iler hayrı engel- leme gü nahı nı da iş lemiş olmaktadı rlar.

Hutbemizi bir hadisle bitiriyorum:

“Ancak toplum malı na hı yanetten, kibirden ve bir de borç suz olarak ö len kiş i

(azab gö rmeksizin) Cennet’e girer. ”6

 

 

4  S. Nesâ î, 8/264; M. Mesabih, Hn. 2481.

5  M. Zevaid K. Buyu’, Muhtelif Bablar, 4/131 -134; S. Tirmizi, Hn. 1317.

6  İ. Mace, Hn. 2412.


 

153


 

 

Fakirlik Problemi ve Vazifelerimiz

 

 


 

 

154


Bu hutbemizde Dinimiz zaviyesinden fakirlik problemine bakmaya ve va-

zifelerimizi ö zetlemeye ç alı ş acağ ı z.

Fakirlik, iman ve ahlâ k değ erlerini zedeleyen, sosyal dü zeni sarsan, kamp- laş malara iten bir unsurdur. Fakirlik problemini ç ö zemedikç e sağ lı klı ve mü ref- feh bir cemiyet hayatı kurabilmek mü mkü n değ ildir.

a) Yeryü zü nde Rabbimiz tarafı ndan kulluk denemesine tabi tutulduğ u- muz iç in farklı nimetlere sahip kı lı ndı ğ ı mı z bilgisini edinemeyen mü ’min iç in fakirlik imanı sarsabilen bir â fettir. Ç alı ş an, fakat yeterince kazanamayan iş ç i, sanatkâ r ve memur farklı hususiyetleri olmadı ğ ı ve normal ö lç ü ler iç inde ç a- lı ş tı ğ ı halde bazı insanları n, ö zellikle haram kı lı nan sö mü rü yolları ndan ç okç a kazandı ğ ı nı gö rdü kç e, Allah’ı n adaletinden ş ü pheye dü ş erek ruhî isyana sü - rü klenebilir.

Bu  tehlikeyi  iş aret  etmek  iç indir  ki  peygamberimiz:  “Fakirlik  neredeyse kâ firliğ e yol olacaktı. ” buyurmuş tur. 1

Yü ce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s. a. ) fakirliğ in kuş attı ğ ı insanlara olumlu yö nde ö rnek olabilmek iç in kendi arzusuyla sade bir hayat yaş amı ş lar, fakat maddî imkâ nsı zlı kları n doğ urabileceğ i fakirlikten Allah’a sı ğ ı nmı ş lar ve daima ş ö yle duâ etmiş lerdir:

“Allahı m, aç lı ktan sana sı ğ ı nı nı n. O insanı kuş atan ne kö tü bir arkadaş tı r. ”2

“Allahı m kâ firlikten ve fakirlikten sana sı ğ ı nı rı m. Allah’ı m fakirlikten, az- lı ktan, zilletten, zulmetmek ve zulme uğ ramaktan sana sı ğ ı nı rı m. ”3

 

 

1  Camius-Sağ î r, Harfü l-Kâ f, 2/89.

2  Riyazü s-Salihin Hn. 1488.

3  Et-Tac, 3. Baskı, 5/126.


 

 


b) İ manı sarsabilen fakirlik ahlâ ki hayat iç in de son derece sakı ncalı dı r.

Peygamberimiz rü ş vet, hı rsı zlı k ve fuhuş gibi ahlâ k dı ş ı fiillerin maddî ih- tiyaç lar sebebiyle yapı labileceğ ine değ inmiş lerdir. 4

O, suç ları n Allah’a ve Ahiret hayatı na inanç sı zlı k ve eğ itimsizlik sebebiy-

le vaki olabileceğ i gibi fakirlikle bağ lantı lı olabileceğ ine de dikkatimizi ç ek- miş tir.

Aş ağ ı da sunacağ ı mı z olayı bir ö rnek olarak alabiliriz. Abdad İ bn’ü Ş ü rahbil isimli genç sahabî ş ö yle anlatı yor:

- Pek ç ok acı kmı ş tı m. Medine’de bir bağ a girdim. Bir miktar yedim. Bir miktar da gö tü rmek iç in topladı m. Bu sı rada bağ ı n sahibi geldi. Beni dö vdü ve elbiselerimi aldı. Ben de Hz. Peygambere gelerek durumu arzettim. Hz. Peygam- ber bağ ı n sahibini ç ağ ı rttı ve onu ş ö ylece yerdi:

- Cahil iken bu ç ocuğ a bir ş ey ö ğ retmedin. Karnı aç iken de onu doyurmadı n,

(ü stelik bir de cezalandı rı yorsun. )5

Bilhassa, ç evresindeki muhtaç kiş ilere karş ı ilgisiz kalan zenginlerin, iş ç i- lerine karş ı ş efkatli ve â dil olmayan iş verenlerin cemiyetinde; rü ş vetin revaç bulduğ u ve maddî gü cü n değ er ö lç ü sü olduğ u topluluklarda; fakirliğ in baş ta haset olmak ü zere, kı skanç lı k ve nefret gibi gayr-ı ahlâ kî hastalı kları geliş tire- ceğ i her zaman beklenebilir ve beklenmelidir de.

Baş kaları nı sahip olduğ u nimetleri iç imize sindirememek olan Hased’in, sahibini nası l kendisinden Allah’a sı ğ ı nı lması gereken bir ş er odağ ı haline dö - nü ş tü rebileceğ ine Kur’â nı mı z Felek sû resinde iş aret buyurmaktadı r.

c)   Fakirlik insan dü ş ü ncesine zararlı dı r. İ lmî ç alı ş maları da aksatan bir unsurdur.

Kendisi ve ç ocukları iç in lü zumlu kazancı sağ layamayan insan, nası l in- ce ve gü zel dü ş ü nebilir?

Peygamberimiz, “Hayı rlı iş ler yapmakta acele ediniz. Yoksa siz iyi iş ler yap­ mak iç in her ş eyi unutturan fakirliğ i mi bekliyorsunuz”6  buyurmakla  fakirliğ in doğ urabileceğ i zihnî dağ ı nı klı ğ ı, fikrî dü zensizliğ i bizlere hatı rlatmı ş tı r.

 

4  Tecrid-i Sarih, 5/229.

5  Ebu Davud,. Cihad B. Fi ibnis-sebili..

6  Sü nenü t-Tirmizî, Hadis No. 2307.


 

155


 

 


 

156


Fakirlik yü zü nden nice ü stü n zekâ lı genç lerin değ erlendirilemediğ ini ve

nice tahsillerin de yarı m kaldı ğ ı nı bilmeyenimiz var mı dı r?

d)   Fakirlik aile hayatı nı da olumsuz yö nde etkileyen bir unsurdur. Zira fakirlik aile yuvası nı n kurulması nı geciktirmekte, kurulan yuvaları n devamı ve mutluluğ unu da tehdid edebilmektedir.

Uzayan bekâ rlı ğ ı n fuhş u geliş tirdiğ i de bir gerç ektir.

Fakirliğ in, î manî ve ahlâ kî bakı mdan olgunlaş amamı ş bazı ailelerde derin yaralar aç tı ğ ı da bir hakikattir. Hakikattir, ç ü nkü İ slâ m Dü zeni ile yapı landı rı - lamadı ğ ı iç in yapı sal bozukluğ u olan cemiyetlerimizde, mahrem olmayan ya- bancı lar iç inde ç alı ş maya mecbur eden maddî zaruretler, ahlâ k ve namus de- ğ erlerini yozlaş tı rabilmekte, aile bağ ları nı da ç ö zebilmektedir.

Ayrı ca her aile iç in aslî ihtiyaç olan yeter sayı da odayı iç ine bir mesken edinilemediğ i iç in bir arada, iç iç e kalan ana-baba ve ç ocukları n durumu da, İ slâ m ahlâ kı bakı mı ndan kanayan bir yaradı r. Bü yü k gü nahlardan olan ensest ilikilerin ö nemli sebeblerinden biri de hiç ş ü phesiz mesken yetesizliğ idir.

e)   Fakirliğ in mahzurları ndan biri de maddî gü ce ve siyasî nü fuza boyun eğ direcek ortamı geliş tirmesidir.

Yalnı zca Allah’a boyun eğ direrek kulluk yaptı rtan İ slâ m, iman ve ahlâ ktan yoksunlukla birlikte fakirliğ in cemiyetimizde fikir ve ç ı kar kö leleliğ ine yol aç - tı ğ ı, değ er yargı ları nı alt ü st ettiğ i, adaleti ç iğ neterek suç a yö nlendirdiğ i bir ha- kikattir.  Maddî  gü cü n  ve  siyasî  nü fuzun  cemiyette  ü stü nlü k  kazanması nı n, dinî ve sosyal hayat iç in bir yı kı m olacağ ı na dikkatimizi ç eken Peygamberimiz ş ö yle buyurmuş tur:

“Bir kimse faziletli de olsa yalnı zca zenginliğ i sebebiyle bir zengine saygı du­

yarsa dininin ü ç te ikisi gitmiş olur. ”7

İ nsanlar akı l, zekâ, bedeni gü ç ve kabiliyetler bakı mı ndan farklı yaratı l- dı ğ ı, ü zerinde yaş anı lan toprakları n verimliliğ i de değ iş ik olduğ u iç in ası rdan ası ra ve toplumdan topluma tarifi değ iş se de fakirlik Kı yamet Gü nü ’ne kadar bir kulluk denemesi olarak varlı ğ ı nı sü rdü recektir.

Kuvvetli-zayı f, iş veren-iş ç i, ü retici-tü ketici ve zengin-fakir olarak dinimi- zin koyduğ u ö lç ü lere gö re fakirliğ i yorumlayı p fakirliğ in mahzurları nı gideri-

ci gö revleri ü stlenmek dinî vazifemizdir.

 

 

7  Keş fü l-Hafa, Hadis No: 2444.


 

 


Bu vazifemizde baş arı lı olabilmek iç in ç alı ş kan olacak, tembelliğ e savaş

aç acağ ı z. Lü ks ü retim ve tü ketime fikren ve fiilen karş ı ç ı kacağ ı z. Fakirliğ in ana sebeplerinden olan faiz ve karaborsacı lı ktan ş iddetle kaç ı nacak, bunları n sö mü rü ve zulü m aracı oldukları nı haykı racağ ı z. Â dil mü teş ebbisleri yatı rı ma teş vik edeceğ iz. Faizli bankacı lı ğ ı red edecek, ş irketleş meyi teş vik edeceğ iz. Sı hhatimizi kemiren, ü retim gü cü mü zü zaafa uğ ratan, toplum ahlakı mı zı ç ö - kerten ve lü zumsuz harcamalara sebep olan iç ki, kumar ve zinadan uzak du- racağ ı z. Bu haramları yaptı rtan mü esseselere kü ltü rel harb ilâ n edeceğ iz.

İ sç ilerimize karş ı â dil ve ihsankâ r olacağ ı z. Zekâ tları mı zı vereceğ iz ve ak- rabamı zdan â ciz olanlara da nafaka vereceğ iz. Ferdî mü lkiyet dü ş manları nı ve sö mü rü cü sermaye ç evrelerini toplum dü ş manı bileceğ iz. Zengin-fakir, dok- tor-hasta, â lim-cahil ve bü tü n cemiyet fertleri olarak yardı mlaş acağ ı z. Hayı r kurumları nda vazife alacak ve hizmetlerini yaygı nlaş tı racağ ı z. Kiralayan ola- rak kiracı ları mı zı dü ş ü neceğ iz. Sabrı ve kanaati meslek tutacağ ı z.

Aziz Mü ’minler!

Fakiri  dost  fakat  fakirliğ i  dü ş man  bilerek  ve  İ slâ mî  emir  ve  yasakları n ö zü nden ç ı kardı ğ ı mı z bu ve bu gibi vazifelerimizi ifa ederek fakirlikle mü cade-

le edeceğ iz.

Yü ce Rabbimizden cü mlemize gerç ekleri kavratacak ş uur vermesini diler, hutbemizi Rabbimizin ö ğ rettiğ i Kurâ nî bir duâ ile bitiririm.

“(Ey Mü ’min! ) Ş ö ylece yakar:

­ Bü tü n varlı kları n/yö netimlerin yaratı cı sı ve sahibi olan Allahı m! Sen yarattı ğ ı n

ve sahibi olduğ un mü lkü dilediğ ine verirsin, dilediğ inden de ç ekip alı rsı n. Dilediğ ini yü celtir, dilediğ ini de alç altı rsı n. Hayı r yalnı z senin kudretindedir. Gerç ekten sen her ş eye gü cü yetensin. ”8

 

 

8  Al-i İ mran, 26.


 

157


 

 

Akrabaya Maddi Yardı mı n Ö nemi ve Fazileti

 

 


 

158


Akrabalı k mü essesesini mukaddes kı lan İ slâ m Dini, akraba olan fertlerin

birbirleriyle yardı mlaş maları nı emretmiş tir.

Dinimizin emrettiğ i ve â hiret saadetine erdireceğ ini mü jdelediğ i bu yar- dı mlaş ma ihtiyarî ve mecburî olmak ü zere iki kı sı mdı r.

 



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.