Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





Hicretin Otuzdördüncü Yılının Olayları



Hicretin Otuzdördüncü Yılının Olayları

 

Sonra Hz. Osman radıyallahu anh dan ayrılanlar bir araya toplandılar hemen hemen hepsi Küfeye yerleştiler.

Hz. Osman radıyallahu anh'la yaptığı icraatı açıktan konuşmaya karar verdiler. Hz. Osman radıyallahu anh'ın yaptığı tayin ve sürgünler hakkında açık münazara yapmak için Hz. Osman radıyallahu anh'a adam gönderdiler.

Gönderilen adamlar ileri sürdükleri delillerini çok güçlü olarak savundular. Hz. Osmanradıyallahu anh bunlar karşısında zor bir duruma düştü. Bütün Valileri ve askeri kumandanları huzura davet etti. Onlarla müşavare etti herkes bir görüş beyan etti.

Neticede;bu fitne ateşini körükleyenlerin kalbleri kazanılacak ve onları memnun edecek yollar aranılacağını, savaşlara bunların katılmalarını sağlayıcı prensiplere başvurulacağı görüşünde karar kılındı. Fakat başvurulan bu tedbirler de onları çalışmalarından alıkoymadı.

Hicretin Otuzbeşinci Yılının Olayları

 

Bu yıla girerken sahabeden ve ilk müslüman olanlardan Ammar bin Rabia radıyallahu anh vefat etmiştir. Aynı zamanda Bedir savaşında da bulunmuştur.

Hicretin Otuzaltıncı Yılının Olayları

 

Bu yıl, Mısırdan bir grup insan Hz. Osman radıyallahu anh'a karşı isyan bayrağını çekmiştir.

Fitnenin kökü ve menbaı Abdullah bin Sebedir. İslâma olan kinini gizleyerek hedefine varmak için müslümanlığı kabul eder görünen bu adam San'alı bir Yahudidir. Sapıklığını ve kininin gereklerini icraata koyabilmesi için İslâm şehirlerini durmadan dolaşıyor, her gittiği yerde fitne ateşini körüklüyordu.

Önce Hicaz, sonra Basra kufe, sonrada Şam'a giden bu adam, önceleri istediklerini elde edememiştir. Şam halkı onu Şamdan çıkarmıştı. Bundan sonra Mısır'a gitti. Orada Hz. Osmanı kötülemeye Allah ve Resulüne karşı düşmanlık ateşini alevlendirmeye devam etti. Hz. Osman radıyallahu anh Allahın kitabını okuduğu bir sırada muhasara edilerek yakalanıp öldürülünceye kadar bu fitne devam etti. Bu olay Hicretin 35. yılının Zilhicce ayında Haricilerin eliyle olmuştur.

Hz. Osmanın öldürülmesiyle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in haber verdiği büyük fitne zuhur etmiştir. Bu fitnenin bakiyesi bugüne kadar devam ediyor. Müslümanlar hâlâ bu fitnenin zararını ve şerrini yaşıyor.

Rivayet edilir:

"Muhasara edileceği gece namazı kıldıktan sonra uyuyan Hz. Osman radıyallahu anh rüyasında, kendisine bir adam gelip "kalk salih kullarını koruduğu fitneden seni koruması için Allaha yalvar ve ona sığın" dediğini görür.

Hz. Osman radıyallahu anh kalkıp namaz kılar ve Allaha yalvarır işte dua ettiği bu odada son olarak cenazesi çıkmıştır. "(Allah rahmet etsin).

Tarihçilerin bildirdiğine göre;

Hz. Osman radıyallahu anh şehid edildikten sonra Hz. Ali radıyallahu anh evinde oturmuştu. Halk başına toplanarak onun Halife olmasını istedi. Hz. Ali radıyallahu anh; "Siz bu işin ehli değilsiniz. Bu iş için Bedir ehli gelsin"dedi. Bedir ehlinin geldiğini görünce halkın biatini almak için evden dışarı çıktı. Fakat Muaviye ve Şam halkı biat etmedi. Hz. Aliradıyallahu anh onların biat etmeleri için çok gayret etti.

Cemel Olayı
 
Hz. Osmanradıyallahu anh'in şehid edildiği,Hz. Aliradıyallahu anh'e biat edildiği haberi Hac etmekte olan Hz. Aişe radıyallahu anh ve beraberinde bulunan TalhaveZübeyre ulaşınca, halkın fitneye kapılmasını önlemek maksadıyla Basraya geldiler. Hz. Aliradıyallahu anh Ammar bin Yasirradıyallahu anh ve oğlu Hasan radıyallahu anh'ı Küfeye gönderdi. Küfelilerin kendisini desteklemelerini istiyordu. Hz. Ali altıyüz kişilik bir kuvvetle Medineden çıktı. Hz. Alive oğlu "Zikâr" denilen yerde bir araya geldikten sonra Basraya yakın bir yerde Talharadıyallahu anh veZübeyrradıyallahu anh ile karşılaştılar. Orduda Hariciler de vardı. Bundan dolayı iki grup arasında bir çatışmanın çıkmasından korkuluyordu. Nitekim istenmeyerek iki grup arasında bir harbin çıkmasını Hariciler temin ettiler. İşte tarihte meşhur "Cemel olayı" vuku bulmuştur. Hz. Aişe radıyallahu anha bir mahfenin içinde bulunuyordu. Tabiî bu mahfe devenin üzerinde bulunuyordu, çatışma sırasında deve öldürülünce Hz. Ali radıyallahu anh mahfenin bir deveye yüklenip taşınmasını emretti. Mahfeyi Hz. Aişenin kardeşi Muhammed bin Ebu Bekirve Ammar bin Yasirradıyallahu anh taşımaya başladılar. Muhammed bin Ebu Bekir taşıma sırasında elini mahfeye sokmuştur. Bunu gören Hz. Aişe radıyallahu anha; "Peygamberin haremine kim taarruz ediyor? Allah onu cehennemde yaksın" dedi. Muhammed; "Kardeşim Ayşe! Dünya ateşiyle yaksın"dedi. Nitekim öyle oldu. Cemel olayı Hicretin 36. yılının Cemadil ahirinde vuku bulmuştur. Daha sonra Hz. Ali radıyallahu anh ve Ayşe radıyallahu anha bir araya gelerek vukua gelen nahoş hareketlerden dolayı birbirinden özür dilediler. Sonra Hz. Ali radıyallahu anhHz. Aişeyi Medineye gönderdi. Hz. Ali Aişeye lâyık her şeyin kendisine verilmesini emretmiştir. Hz. Aişe radıyallahu anha'yi Medineye gönderirken beraberinde 40 Basralı kadını da göndermişti. Bu yıl Hüzeyfe bin El-Yeman, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in kölesi Ebu RafiveKuddeme bin Maz'un (Allah onlardan razı olsun) vefat etmişlerdir.
 
Hicretin Otuzyedinci Yılı Olayları
 
Hz. Ali radıyallahu anh ve Şam ehli bu yılın Muharrem ayının yedinci günü Sıffinde birbirleriyle karşılaşmışlardır. Sıffin Şam ile Irak arasında bir yerin adıdır. Burada meşhur olay vuku bulmuştur. Her iki fırka büyük felâkete uğramışlardır. Bu savaş günlerce devam etmiştir. Her iki taraftan çok sayıda kayıplar verilmiştir. Şam halkı okların başına Kur'an-ı Kerim sahifelerini takarak; "Ey insanlar! sizi Allahın kitabına davet ediyoruz"diyerek nidaya başladılar. Şam halkı Amr bin El-Asradıyallahu anh'ı, Ali bin Ebi Talib radıyallahu anh'te, Ebu Musa El-Eşari radıyallahu anh'i hakem seçtiler. Her iki hakemin rızasıyla hükmedecekleri maddeleri kendi aralarında yazdılar. Anlaştıkları zaman olan Ramazan ayı gelince Devmetül Cendel'in Erzah denilen mevkiinde gelip toplandılar. Her iki hakem bir şeyde ittifak edemediler. Hz. Ali radıyallahu anh oradan ayrılarak Irak'a, Muaviye de Şam'a geri döndüler. Hz. Aliradıyallahu anh Küfeye vardığı zaman"Hariciler" "Hüküm Ancak Allah'ındır"âyetini delil göstererek Hz. Aliye karşı çıktılar. Hakem işini ortaya attığı için onu tekfir ettiler. Irakta Harura denilen yerde toplandılar. Burada toplandıkları için bunlara daha sonra "Haruriye" dendi. Hz. Ali radıyallahu anh bunlaraAbdullah bin Abbasradıyallahu anh'ı gönderdi. Abdullah radıyallahu anh oraya gittiğinde onlar hakkında; "Ben onlardan daha çalışkan ve fazla ibadet eden hiç bir kavim görmedim" der.
 
Abdullah bin Abbas radıyallahu anh onlara niçin böyle hareket ettiklerini sorduğu zaman onlar üç sebep ileri sürdüler. 1 - O bir kimseyi esir etmeden ve ganimet almadan savaşıyor. Eğer onlar mümin iseler onları öldürmemiz bize helâl olmaz, eğer kâfir iseler bize malları ve kendilerini esir almamız bize helâl olur. 2 -Allah-u teala "Hüküm yalnız Allahın'dır." (Yusuf: 12/40) buyurduğu halde Ali Allahın emrinde insanları hakem tensib etti. 3 -O kendisini müminlerin emiri olmaktan sildi. Eğer müminlerin emiri değilse o halde kâfirlerin emiri olacaktır. Abdullah bin Abbas radıyallahu anh "Size Allahın kitabından ve Peygamberinizin sünnetinden deliller okursam düşüncelerinizden döner misiniz?"dedi. Onlar; "evet"dediler. İbn-i Abbas: 1 -Siz diyorsunuz ki Allah'ın dininde Hz. Ali kişileri hakem kıldı. Cenab-ı Allah: "Ey iman edenler! ihramda iken av öldürmeyiniz. Ve sizden adaletli iki kişi hüküm versin"(Maide: 5/95) yine: "Aralarındaki ihtilâftan korkarsanız erkek tarafından bir hakem, kadın tarafından da bir hakem gönderin." (Nisa: 4/35) İşte şimdi Allah için söyleyiniz; "kanlarını ve mallarını akıtan insanlar arasında sulhu sağlamak için hakem tayini ile değeri bir dirhemin dörtte biri olan bir tavşan veya bir kadın nikâhı hususunda hakem kabul etmek mi daha uygundur." deyince; onlar "Vallahi doğru söylüyorsunuz"dediler. 2 - "O ganimet almadan ve kimseyi esir yapmadan savaşıyor" diyorsunuz. Şimdi size soruyorum; siz annelerinizi esir edermisiniz, başkalarında helâl edindiğiniz bazı hususları onlara da reva görür müsünüz? Eğer evet derseniz o takdirde kâfir olursunuz, eğer onların sizin anneleriniz olmadığını iddia ederseniz yine küfre girmiş olursunuz. Çünkü Cenab-ı Allah: "Onun(Peygamberin)hanımları onların anneleridir."(Ahzab: 33/6) buyurmuştur. "Eğer bu iki sapıklık içerisinde tereddüt edeceksiniz, hangisini dilerseniz seçin"dedi. Yine onlar: "Vallahi doğru söylediniz" dediler. 3 -Yine o (Hz. Ali) kendi kendini "Müminlerin emiri olmaktan sildi" diyorsunuz. Halbuki Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Hudeybiye günü anlaşmak için Kureyşliler arasında yazışma yapılmak üzere iken Hz. Muhammed: "Bu, Allah Resulü Muhammedin imzaladığı ve hükmettiği anlaşmadır" ibaresini Hz. Ali'ye yazdırmak istemişti de Kureyş; "Biz senin Allah Resulü olduğuna inanmış olsaydık seni Kâbeyi tevaf etmekten alıkoymaz, seninle savaşmazdık Abdullah oğlu Muhammed diye yazılsın" dedikleri zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali'ye; "onu sil Abdullah'ın oğlu Muhammed diye yaz"deyince, Hz. Ali: "Vallahi seni ebediyyen silmeyeceğim" dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yerini bana göster dedi. Hz. Ali radıyallahu anh gösterince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem orayı kendi eliyle sildi. Vallahi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali'den üstündür. O bile ismini sildirmiştir deyince onlar bunu da kabul ettiler. Bundan sonra Haricilerden 4000 tanesi bu düşüncelerinden vazgeçtiler, geri kalanlar Hz. Ali radıyallahu anh ile büyük bir savaş yapmışlardır. Bu yll Habbab bin El-Eret, Hüzeyne, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in cariyesiSafineveAbdullah bin Ebi El-Serhvefat etmişlerdir (Allah Rahmet etsin).
Hicretin Otuzsekizinci Yılı Olayları
 
Bu yıl Sehl bin HüneyfveSuheyb El-Rûmi vefat etmişlerdir.
 
Hicretin Kırkıncı Yılı Girerken
 
Bu yıl Muaviye, Hz. Aliradıyallahu anh'e bir mektup yazarak ona; "istersen Irak senin olsun, Şam'da benim. Artık bu ümmetin birbirlerine kılıç çekmesine mani olalım. Artık müslümanların kanını dökmeyelim" anlamında bir teklif yapmıştı. Her ikisi bu teklife razı olmuşlardı. Bu yıl Haricilerden İbn-i Mülcem, Ramazanın 18 inde sabah namazından çıkarken Hz. Ali radıyallahu anh'i şehid etmiştir. Hz. Alinin şehadetinden sonra halk, oğlu Hasana biat etmiştir. Hz. Hasan radıyallahu anh yedi ay kadar bir müddet hilâfette kalmıştır. Daha sonra Muaviye ile savaşma başladı. Durumun ümmet için kötü olduğunu anlayan Hz. Hasan radıyallahu anh, bazı şartlarla Muaviye ile sulh akdetti. Hilâfet işini terketti. Muaviye istediklerini ve fazlasını Hz. Hasan'a verdi. Böylece Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Hz. Hasan hakkında söylediği sözün anlamı meydana çıkmış oluyordu. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem : "Bu oğlum vasıtasiyle müslümanlardan iki büyük grup arasında çıkacak anlaşmazlığı Cenab-ı Allah sulha kavuşturacaktır." Yine Hariciler hakkında : "İnsanlar arasında tefrika yapmak için meydana çıkacaklardır. Hakka en yakın olan iki taifeden biri onları öldürecektir" buyurmuşlardır. Fitnenin baş gösterdiği bir sırada kıtaldan nehyeden bir çok Sahih hadisler mevcuttur bu hadisler, fitnenin vuku bulacağını, bu fitnelere katılmayı emretmektedir.
 
Bize göre en doğru yol; Saad bin Ebi Vakkas, İbn-i Ömer, Usâme bin Zeyd ve her iki taifeden uzak kalarak evlerinde oturan bir çok sahabenin yoludur. Bize göre; Hz. Ali radıyallahu anh ve arkadaşları, Muaviye ve arkadaşlarından daha hakka yakındırlar. Her iki taife imandan çıkmış değiller. İmandan çıkanlar Nehravan ehli olanlardır Hasan radıyallahu anh'ın davranışı, babası Hz. Ali'nin davranışından daha güzeldir. Ehl-i Sünnet âlimleri Ashabın arasında meydana gelmiş olan ihtilâflardan söz etmemeyi icma haline getirmişlerdir. Onlar hakkında iyilikten başka bir şey söylenmemesi de icmaa ettikleri için Muaviye, ve diğer sahabeler hakkında kötü konuşanlar bu icmâdan çıkmış olurlar.
 
Bu yıla, bütün müslümanlar bir imam üzerinde birleştikleri için "Cemaat yılı" denmiştir. Büyük fitneden sonra bütün müslümanlar Muaviyenin hilafeti üzerinde icma etmişlerdir. O günden sonra Muaviye müminlerin emiri diye anılmaya başladı. Muaviye halife olduktan sonra Hz. Hasan Medineye döndü. Oraya yerleşti. Hicretin 42. yılında Amr bin El-Asradıyallahu anh Mısır valisi iken vefat etti. Hicretin 43. yılında Abdullah bin Selâm radıyallahu anh vefat etti. Hicretin 44. yılında müminlerin anası Ebu Süfyanın kızı Ümmü Habiberadıyallahu anha vefat etmiştir. Hicretin 45. yılında müminlerin anası Hz. Ömer'in kızı Hafsa radıyallahu anhaveZeyd bin Sabit radıyallahu anh vefat etmişlerdir. Hicretin 46. yılında Muhammed bin Müslimevefat etti. Hicretin 47. yılında Kays bin Asım vefat etti. (Allah onlardan razı olsun)
Hicretin Kırkdokuzuncu Yılının Olayları
 
Bu yıl Muaviyenin oğlu Yezid'in Romaya seferi olmuştur. Bu seferinde İstanbula kadar varmıştır. Bu seferindeİbn-i Abbasradıyallahu anh, İbn-i Ömer radıyallahu anh, İbn-i El - Zübeyirradıyallahu anh veEbu Eyyüb El - Ensari radıyallahu anh de Yezidle beraber idiler. Bu yıl Hz. Ali'nin oğlu Hasanradıyallahu anh Müminlerin annesi Haris kızı Cüveyre radıyallahu anha ve yine Müminlerin annesi Hüyey kızı Safiyyeradıyallahu anha, Cübeyir bin Mutim Hassan bin Sabit, Dihyetül Kelbi, Kaab bin Malik, Amr bin Ümeyye El - Damri ve Ukayl bin Ebi Talib vefat ettiler. (Allah Rahmet etsin.) Hicretin 51. yılında Said bin Zeyd veCerir bin Abdullah El Beceli vefat ettiler (Allah onlardan razı olsun). Hicretin 52. yılında Ebu Eyyüb Zeyd bin Halid El Ensari gazi olarak İstanbul Surlarının yanında vefat etmiştir. Hıristiyanlar onun kabrine giderek yağmur duasını yaparlardı. Allah Hıristiyanların inancından onu beri kılmıştır. Bu yılda Ebu Musa El Aşari veİmran bin Hasınvefat ettiler. Hicretin 53. yılında Sahabi Sâssa bin Naciye ve Zeyyad bin Sümeyye vefat etmişlerdir. Hicretin 54. yılında Müminlerin annesiZem'a kızı Sevde, Ensarlı Ebu KatadeveHakim bin Hizam vefat ettiler. Hicretin 55. yılında Saad bin Malik, Erkam bin Ebil-Erkam ve belagatta en zirveye ulaşmış olan Sahban Vail vefat etmişlerdir. Hicretin 56. yılında oğlu Yezide biat için Muaviye halkı biata davet etmiştir. Hicretin 57. yılında Osman bin Hanifvefat etmiştir. Hicretin 58. yılı girerken sözü dinlenen yedi kişiden biri olanSaid bin El - As Abdurrahman bin Ebu BekirveAbdullah bin Abbas vefat ettiler. (Allah Rahmet etsin.)
Hicretin Altmışıncı Yılında Vukua Gelen Olaylar
 
Bu yıl Muaviye vefat etmiştir. Ebu Hüreyre radıyallahu anh bundan bir sene önce vefat etmiştir. Ebu Hüreyre devamlı olarak; "Allahım beni Hicretin 60. yılından ve çocukların idareye el koymasından sana sığınırım"diye dua ederdi. Muaviye, yerine oğlu Yezid'i halife bıraktı. Yezidin hilafete geçişinden itibaren ikinci büyük fitne başlamış ve Mervanın oğlu Abdul Malike kadar bu fitne devam etmiştir. Yezid hilafete geçer geçmez vukua gelen ilk olay Hz. Hüseyn radıyallahu anh'in ve onun aile çoluk çocuğunun öldürülüşleridir. Bu olay Hicretin 61. yılının Aşure gününde vuku bulmuştur. Bu olaydan sonra Medinede Harre olayı cereyan etmiştir. Bu olayı çıkaranlar Abdullah bin El-Zübeyiri öldürmek için Mekkeye doğru yola çıkmışlardır. Mekkeyi muhasara ettiler. Yezidin ölüm haberi kendilerine ulaşıncaya kadar Mekke muhasarası devam etti. Yezid ölünce halk bir çok fıkralara ayrıldı. Nitekim bir şair: Her yerdeki insanlar bir çok gruplara ayrıldılar. Her grubun bir emiri ve minberi oldu diyordu.   Mervan Samda karar kıldı. Irakta fesatçı ve bozguncu Muhtar El-Sekafi, Yemamede Necde bin Ümeyr zuhur ettiler. Bu senelerin en meşhur emiri Abdullah bin El-Zübeyirdi. Mekkede bir çok insan ona biat etmiştir. Mervanölünce yerine oğlu Abdul Melik geçti (H. 65) idareyi eline alır almaz Abdullah bin El-Zübeyir ile savaşa girişti. Aralarında geçen macerayı anlatmak uzun olacaktır. Son kısmı şu şekilde olmuştur.Abdul Melik Abdullah bin El-Zübeyirin üzerine bir ordu gönderdi. Orduda Haccac bin Yusuf El-Sekafi de vardı. Mekkede onu şehit etti. (Allah ondan razı olsun) Haccac bin Yusuf, Abdullah bin El-Zübeyri öldüdükten sonra halk Abdul Melik bin Mervanınetrafına toplandı. Hicretin 86. yılma kadar Mekkede Vali kaldı. Abdul Melik vefat edince yerine oğlu Velid geçti o da yedi yıl ve bir kaç ay hilafette kaldı. Ondan sonra hilafete Ömer bin Abdul Azizgeçti. Hicretin 96. yılının Safer ayında halk ona biat etti. Ömer bin Abdul Aziz Raşit halifelerin yolunu izledi. Sünneti ihya, bidatleri yok etti. İki yıl ve bir kaç ay hilafette kalmıştır. Hicretin 101. yılının Recebinde Allanın rahmetine kavuşmuştur. Onun zamanında oğlu Abdul Melik'te vefat etmiştir. Babasına benziyordu. Ondan sonra Yezid bin Abdul Melik hilafete geçti dört yıl, bir ay hilafette kaldı. Hicretin 105. yılında vefat etti. Ondan sonra kardeşi Hişam bin Abdul Melik hilafete geçti. 19 yıl ve bir kaç ay hilafette kaldı. Onun zamanında ilk Kur'anın mahlûk olduğunu iddia edenCu'd bin Dirhem meydana çıkmıştır. Cu'd bu fikrini Dimeşk te meydana atmıştı. Ben-i Ümeyye bu adamın takibine çıkmıştı. Fakat adam Küfeye kaçtı. Küfede bu görüşünü açıkladığı zaman Halid bin Abdullah El-Kasrikendisini yakalamış ve Hicretin 124. senesinin Kurban Bayramında halka hitab ederek : "Ey nas Kurban kesiniz. Allah sizin kurbanlarınızı kabul etsin. Bende bugün kurban olarak Cu'd bin Dirhem'i kesiyorum. Cu'd Allah-u teala'nın Hz. İbrahimi dost ittihaz etmediğini, Hz. Musa ile konuşmadığını iddia ediyor. Cenab-ı Allah Cud'un iddia ettiklerinden beridir" dedikten sonra Minberden iner ve Cûdu Minberin önünde keser. Hişam bin Abdul MelikHicretin 125. yılında vefat etti. Ölümünden sonra yerine kardeşinin oğlu Velid bin Zeyd bin Abdul Melik geçti. Bir sene kadar hilafette kaldıktan sonra H. 126 yılında öldürülmüştür. Sonra onun amcası oğlu, Yezid bin Velid bin Abdul Melik yerine geçti. Beş ay hilafette kaldıktan sonra Hicretin 126. yılının Zilkade ayında vefat etmiştir. Ondan sonra tam hilafet müessesesi bitmiştir. Bundan sonra İslâm Ümmeti bu güne kadar hiç bir imam üzerine icma etmemiştir. Yezid bin Velid, on iki halifenin sonuncusudur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir Sahih hadisinde : "Bu ümmet, hepsi Kureyşten olan on iki halifeye kadar düşmanlarına galip gelecek ve aziz olarak yaşamaya devam edecektir" buyurmuştur. Bu konuda hemen hemen aynı anlama gelen bir kaç hadisi anlatmak mümkündür. Müslim; "İçlerinde 12 Halife geçmedikçe bu ümmetin işi bozulmayacaktır" buyururlar. Bezzar; "Bu ümmette 12 Halife geçmedikçe ümmetin işi doğru olarak devam edecektir"buyururlar. Ebu Davut hadisinde: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme; "ondan sonra durum ne olacaktır?" dendiği zaman Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem; "ondan sonra birbirini öldürmeler başlayacaktır" buyurmuşlardır. Yezidölünce onun kardeşi İbrahim başa geçti. Fakat işi iyi gitmedi. Tarihte Himar Mervan lâkabını alan Mervan bin Muhammed idareyi ele aldı. Ona bazı müslümanlar hicretin yüzyirmi yedinci senesinin Safer ayında biat etmişlerdi. Hicretin 132. senesine kadar harpler devam etti. Mervan"Ebi Sayr" kilisesinde öldürülmüştür. 5 sene, on ay ve on gün hilafette kalmıştır. Ben-i Ümeyyeden hilafeti en son olarak üzerine alan kimse idi.
Abbasi Devleti
 
Emevilerden sonra Abbasiler idareye geçtiler. Bunların zamanlarında bugüne kadar akıllara durgunluk verecek derecede birçok fitneler zuhur etmiştir. Abbasilerin ilk halifesi Abdullah bin Muhammed bin Ali bin Abdullah bin Abbas isminde veEl-Seffah lâkabını taşıyan kişi geçmiştir. 6 sene hilafette kaldıktan sonra ölmüştür. Ondan sonra kardeşi Mansurhilafete geçmiştir. 22 sene hilafette kaldıktan sonra ölmüştür. Yerine oğlu Mehdi geçmiştir. 10 sene kaldıktan sonra vefat etmiştir. Yerine oğlu Hadi lâkabiyle anılanMusa geçmiştir. Bir sene bir ay hilafetten sonra vefat etmiştir. Ondan sonra kardeşi Harun El-Raşit geçmiştir. 20 seneden fazla hilafette kaldıktan sonra vefat etmiştir. Kendisinden sonra oğlu El-Emin geçmiştir. 3 sene kadar bir zamandan sonra kardeşi Memun geçmiştir. Müslümanların akidelerine ait birçok fitnelerin yayılmasına o sebep olmuştur. Onun zamanında felsefe ile ilgili bir çok Yunanca kitaplar tercüme edilmiştir. Yine onun devrinde Kur'an'ın mahlûk olduğuna dair görüş meydana atılmış ve herkesin bu görüşe bağlı kalmasını mecbur etmiştir, hatta bu hususta imam Ahmed'i ve diğer Mezhep imamlarını imtihan etmiştir.
Kitapların Yazılmaya Başladığı
 
Ömer bin Abdul Azizzamanında Medinede bulunanEbu Bekir bin Hazma mektup yazıldı, o mektupta halife Ömer bin Abdul Aziz: (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bütün hadislerini topla, ben ilmin ortadan kaldıracağında ve âlimlerin yok olup gideceğinden korkuyorum) emrini vermiştir. Halife Mansur zamanında İslâm âlimleri tefsir, hadis kitaplarını yazmaya başlamışlardır. Mekkede;İbn-i Cüreye, Medinede; Malik bin Enes, Şamda; Amr El-Evzai, Basrada; Hammad bin Seleme, Kufede; Süfyan El-Sevri ve Yemende; Mamer bin El-Müsenna kitap yazmalarına başlamışlardır. Muhammed bin İshak Magaziye ait kitaplar yazıyor,Ebu Hanife El-Numan bin Sait Reyle ilgili kitaplar yazıyordu. Bunlardan önce imamlar ilmi çalışmalarını ezberden yapıyorlardı ve ilme ait yazıları düzensiz sahifelere yazıyorlardı. Âlemlerin Rabbi olan Allaha hamd ve Peygamberlerinin sonuncusu olan Hz. Muhammed'e sâlatû selâm olsun.
     

 



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.