Хелпикс

Главная

Контакты

Случайная статья





Enerji Tüketimi ve Ekonomik Büyüme 319



 

T.C.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Danışman

Prof. Dr. MEHMET DUMAN

 

SÜRDÜRÜLEBİLİR EKONOMİK BÜYÜME BAĞLAMINDA ENERJİ TÜKETİMİ:     KÜRESEL ENERJİ POLİTİKALARI.

 

                                      SOSYAL BİLİMLER ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS

 

Arş.Gör. İNZHUMARZHAN MAMI

İSTANBUL, 2020

 

İÇİNDEKİLER

ÖZET………………………………………………………………………………………i İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………………........... iii

TABLOLAR LİSTESİ……………………………………………………………………iv  ŞEKİL LİSTESİ………………………………………………………………………….. v KISALTMALAR ………………………………………………………………………….vi 1.GİRİŞ VE AMAÇ……………………………………………………………………… 1

2. GENEL BİLGİLER …………………………………………………………………... 4

2.1. TANIMLAR VE TARİHÇE……………………………………………….. 16

2.1.1. ………………..……………………………………………………. 29

2.1.2. … ……………………………………………………………… …..35

3. GEREÇ VE YÖNTEM ……………………………………………………………….. 61

3.1. …..… ……………………………………………………………...…….. 64

3.2. … …………..………………………………………………………… 66

4. BULGULAR …………………………………………………………………………. 70

5. TARTIŞMA………………………………………………………………………… 98

6. SONUÇ VE ÖNERİLER…………………………………………………………... 111

7. KAYNAKLAR……………………………………………………………………….. 119

8. EKLER…………………………………………………………………………….. 141

 

 

Özet

Enerji iktisadi ve sanayi kalkınma için önemli girdi kabul edilmektedir. Bu çalışma, Dünya ülkeleri ve Türkiye için enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi ve enerji politikalarını ayrıntılı incelemeyi amaçlamıştır. Ayrıca yenilenebilir kaynakların etkin kullanılması, ülkelerin enerji arz güvenliği, hava-su-toprak kirliliği, hayat standartları gibi unsurları etkiliyor.  Bu sonuca ulaşmak için, enerji maddelerinin kullanım alanlarının ve dünya üzerindeki miktar dağılımlarının ne olduğuna bakılarak enerji politik davranışların şifresini ortaya koymaya çalışacağız. Türkiye’de ve dünyada  izlenen politikalar açısından çıkarımlar yapmak ve bu bağlamda politika önerileri sunmak amacımız.

 

Anahtar kelimeler:Yenilenebilir enerji, Politik İktisat, Çevre ekonomisi.

Giriş

Ekonomilerin büyüklüğü toplam nihai ürün çıktısı ile değerlendirilmektedir. İktisat kuramına göre üretim faktörleri üretim sürecine yönlendirilerek mal veya hizmet çıktısına

dönüştürülmektedirler. İktisadi anlamda enerji girdisinin bu çıktı üzerindeki etkisi uzunca bir süre göz ardı edilmiştir. Aslında yine iktisadi olarak üretim faktörlerinin üretim sürecine hangi faktör bileşim oranıyla yahut ne miktarda dahil edileceğinden daha önemli olan bir konu bu faktörlerin sürekli tedarikinin nasıl sağlanacağıdır. Üretim öğelerinin ülkeler bazında dağılımı adil değildir. Ekonomiler hangi üretim faktörüne daha fazla sahipseler üretim sürecinde o faktörü daha fazla kullanma eğilimindedirler. Enerjı kaynaklarına sahip olsunlar ya da olmasınlar enerji gereksinimi ekonomi büyüdükçe artar. Ayrıca enerji gereksinimini gidermek yalnızca enerji kaynaklarına ulaşmakla gerçekleştirilememektedir. Ham enerji kaynaklarının işlenip yakıt formuna dönüştürülmesi, enerji kaynaklarının tedarikinde süreklilik ve bu kaynakların arz güvenliğinin sağlanması gibi konular da ayrıca çok önemlidir.  Bu çalışmalarda genel bir görüş birliği sağlanamamış olsa da bu çalışmalardaki ortak bulgu enerji tüketimi ile toplam çıktının uzun dönemde birlikte hareket etmesidir.

Günümüzde dünya toplam enerji üretiminin % 87’lik payı fosil yakıtlar, % 6’sı yenilenebilir kaynaklar, % 7’si ise nükleer enerji tarafından karşılanmaktadır. Dünya elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık % 64.5’ini fosil kaynaklar (% 38.7 kömür, % 18.3 doğal gaz, % 7.5 petrol) gerçekleştirmektedir (BP, 2008).

Teknolojinin bugünkü düzeyi ve yapılan tahminler doğrultusunda,

gelecek 30 yıllık süre içerisinde de, dünya genel enerji talebinin % 88’i gibi çok önemli bir bölümünün fosil kaynaklar tarafından karşılanacağı tahmin edilmektedir.

Günümüzde dünyada üretilen petrolün % 46’sı bölgelerarası ticarete konu olurken, bu oranın 2030 yılında % 63’e artması beklenmektedir. Doğal gaz açısından da hem üretilecek miktarın artacağı hem de, bölgeler arasında taşınan yüzdesi % 15’den, 2030 yılında % 26’ya çıkacağı düşünülmektedir (IEA, 2006).

Enerji üretiminde kullanılan fosil kaynaklar arasında yer alan kömür üretim, tüketim kolaylığı ve güvenilirliği nedeniyle, dünyada yaygın olarak kullanılan bir yakıttır. Günümüzde, küresel enerji talebinin yaklaşık % 25’i kömür kaynaklarından sağlanmaktadır. Ancak küresel piyasalar açısından, kömür genellikle yerel-bölgesel açıdan tercih edilen bir yakıt türüdür.

Yenilenebilir enerji türlerinin genel olarak elde edilmesindeki maliyetin yüksekliği, bunların pek çoğundan aralıklı/kesikli olarak elde edilen enerjinin depolanmasındaki güçlük ve yenilenebilir enerji alt yapısının sınırlı olması, yenilenebilir enerjinin dünyada yaygın kullanımını engellemektedir. Ancak, küresel ısınma ve çevre konularında giderek artan bilinçlenme, enerji üretim ve iletim teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak, gelecek yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarına olan talebin daha da çoğalması beklenmektedir.

Çalışmada ilk önce enerji politikası kavramı ele alınmış daha sonra, dünya ispatlanmış petrol rezervlerinin % 73’ü ve doğalgaz rezervlerinin % 72’sinin yer aldığı Orta Asya-Hazar ile Orta Doğu Bölgelerine yönelik, küresel aktörler olan ABD, AB, Rusya Federasyonu, Çin, Hindistan, İran ve Türkiye’nin enerji politikaları, hakim yakıtlar olan petrol ve doğal gaz açısından karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.

 

 

1. Enerji Kavramı ve ayrıntılı özekkikleri

 

Enerji, insan hayatında vazgeçilmez bir yere sahiptir. Günlük yaşayışımızda

enerji ya doğrudan ya da başka mekanizmalara dönüştürülerek daha karmaşık

bir şekilde kullanılabilmektedir.

Enerji Tüketimi ve Ekonomik Büyüme 319

Enerji kaynaklarının üç karakteristik özelliği vardır. Bunlar (Bilginoğlu,

1991: 123):

• Kıt oluşları,

• Dünya ölçeğinde eşitsiz dağılmış olmaları,

• Enerji dönüşümünün çevre kirliliğine yol açmasıdır.

Enerji kaynakları; ticari enerji kaynakları ve ticari olmayan enerji kaynakları

olmak üzere iki başlık altında sınıflandırılabilir. Ticari enerji kaynakları,

geniş bir uluslararası ve ulusal piyasası bulunan modern bir endüstriyel ekonominin

gereksinimini karşılayan enerji formlarını kapsar. Ticari olmayan enerji

ise, ekonominin geleneksel sektörünün kullandığı enerjidir. Ticari enerji kaynaklarına

örnek olarak petrol, doğal gaz, su gücü ve nükleer enerji; ticari olmayan

enerji kaynaklarına ise odun, havyan artıkları ve tarımsal artıklar verilebilir

(Bilginoğlu, 1991: 123). Ekonomi geliştikçe ticari enerji kaynaklarına olan talep

ve bu enerji kaynaklarının üretimi artarken; ticari olmayan enerji kaynaklarına

olan talep azalmaktadır.

Enerji kaynakları, elde edilişlerine göre ise birincil ve ikincil enerji kaynakları

olarak sınıflandırabilir.

Birincil Enerji Kaynakları: Hayvan ve bitki orijinli fosil enerjileridir. Nakliye

kolaylığı, ihraç potansiyeli, sahip oldukları çevresel etkiler, nihai kullanım esnekliği

ve ikame potansiyeli vb. açılardan birbirlerinden önemli farklılıklar göstermektedirler

(Bilginoğlu, 1991: 123). Bu kaynaklara tükenebilir ya da konvensiyonel

enerjiler de denilmektedir. Bunlar da; kömür, petrol ve doğal gazdır.

İkincil Enerji Kaynakları: Bunlar; elektrik, nükleer, güneş, jeotermal, rüzgâr,

deniz-dalga ve biyomas (odun, tezek, vb.) enerjileridir. Bu kaynaklara yenilenebilir

enerjiler de denilmektedir (Uslu, 2004: 155).

Yenilenebilir enerjilerin başlıca avantajı karbondioksit emisyonlarını azaltarak

çevrenin korunmasına yardım etmeleridir. Bunlar yerli oldukları için enerji

ithalatına bağımlılığın azaltılmasına ve istihdamın gelişmesine de katkıda

bulunabilirler. Son olarak, insanlar büyük ölçüde çevresel nedenlerle diğer enerji

kaynaklarından daha fazla yenilenebilir enerjilerin geliştirilmesini arzu etmektedirler

(AKTT, 2000: 2).

Kişi başına düşen enerji tüketimi ve enerji yoğunluğu iki önemli enerji

göstergesidir. Enerji yoğunluğu, Gayri Safi Milli Hâsıla başına tüketilen birincil

enerji miktarını temsil eden ve tüm dünyada kullanılan bir göstergedir. Bu gösterge,

gelişme süreci boyunca öncelikle artar daha sonra azalır. Ekonomik gelişim

hızı ve yaşam standardı enerji talebini belirleyen iki unsurdur. Toplam enerji

talebindeki büyüme, bir ekonomideki üretim ve tüketimin değişen yapısının

yansıtıcısı olan, her bir nihai kullanımda değişen enerji yoğunluğunu yansıtacaktır.

Özellikle, ülkeler gelişmenin sanayileşme evresi dışında hareket ederken

enerji talebinin gelir elastikiyeti düşmektedir (Medlock ve Soligo, 2001: 82).

 

 

1. İktisat ve Çevre İlişkisi

İktisat bilimi, sınırlı kaynaklarla sınırsız insan ihtiyaçlarını

karşılayabilmek, birey bazında faydayı, firma bazında kârı ve nihai olarak da

toplumsal refahı maksimum yapabilmek için uğraş veren bilim dalı olarak

tanımlanır. Adam Smith’den beri refah göstergesi olarak da mal ve hizmet

üretimi yeterli sayılmış; toplumların daha fazla mal ürettikleri zaman daha

mutlu olacaklarına inanılmıştır. Tam anlamıyla refahın bazı asgari niteliklere

sahip bir çevre gerektirdiği düşünülmemiştir. Oysa kaliteli çevre, bir ihtiyacın

tatmini olduğuna göre, refahın tamamlayıcı bir elemanıdır (Dura, 1994: 69).

Şekil 1. Çevre - İktisat İlişkisi (Engin, 2007: 29)

Sekil 1’de görüldüğü gibi çevre ve iktisadî sistem birbiriyle iç içe geçmiş

bir durum arz eder. Çevre, iktisadî faaliyetlerin sürdürülebilmesi için gerekli

hammadde ve diğer girdileri sağlayarak üretim ve tüketimi desteklemekte,

ancak bu üretim ve tüketim süreçleri çevre kalitesini bozucu atıklar

oluşturmaktadır. Teknolojinin imkânları ile bir kısım atıklar tekrar hammaddeye

dönüştürülebilmektedir fakat bazı durumlarda atıkların dönüştürülemeyerek

çevresel sisteme geri dönmesi, bizi sürecin başına getirmekte ve bu

durum iktisadî faaliyetin de olumsuz etkilenmesine neden olabilmektedir.

Çevre ve ekonomi arasındaki karşılıklı bağımlılık çevrenin iktisadî faaliyet için

hammadde sağlamasından kaynaklandığı gibi, doğrudan doğruya refahın

yaratıcısı olmasından da kaynaklanır. Bu nedenle iktisadî faaliyetten

kaynaklanan çevresel tahribat yine sonuçta refahı ve ekonominin performansını

etkileyecektir (Engin, 2007: 29). Üretimde, dağılımda ve tüketimde etkinliğin

gerçekleşmesinin bir kompozisyonu olarak belirtilen ekonomik etkinliğin tesis

edilebilmesi için artık günümüzde bu kompozisyonu kirletmemeyi ve/veya

temizlemeyi de kapsayacak şekilde algılamamız gerekir (Güney, 2004:15 ).



  

© helpiks.su При использовании или копировании материалов прямая ссылка на сайт обязательна.